Viral hepatitler veya bulaşıcı sarılık denilen hastalığa değişik virüslerin neden olduğunu dile getiren İstanbul Gelişim Üniversitesi Halk Sağlığı Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Nurten Elkin, “Bu virüsler karaciğer hücrelerini enfekte edip onları bozar ve sistemik bir hastalığa yol açar. Hepatit ise karaciğerde yaralanma veya iltihaplanma olup, değişik nedenlere bağlı olarak gelişebilir. Viral enfeksiyonlar ülkemizde kronik hepatitin en sık nedenidir” diye konuştu.
HEPATİTE YOL AÇAN BEŞ VİRÜS BULUNUYOR
Akut viral hepatitlere yol açan beş önemli virüsün olduğunu bildiren Dr. Elkin, “Hepatit A virüsü (HAV), Hepatit B virüsü (HBV), Hepatit C virüsü (HCV), Hepatit D virüsü (HDV) ve Hepatit E virüsüdür (HEV). Her virüsün bulaşma şekli ise farklıdır. Hepatit A virüsü ve Hepatit E virüsü özellikle hijyen koşullarına yeterince önem verilmeyen, su dağıtım ve kanalizasyon sistemlerinin yetersiz olduğu toplumlarda dışkı ile hastalıklı bireyler tarafından çıkartılan virüsle bulaşmış suların içilmesi ve gıdaların yenilmesi ile bulaşmaktadır. Hepatit B virüsü ve Hepatit C virüsünde ise bulaşmada önemli rol oynayan en büyük virüs kaynağı taşıyıcılardır. Bulaşma virüsle bulaşık kan ve diğer vücut sıvılarının deri ve mukoza yoluyla geçmesi, cinsel yol ve anneden çocuğa doğum sırasında ve sonrasında geçmesi ile olmaktadır. Hepatit D virüsü kendi başına hastalık oluşturmayıp, sadece HBV olan kişilerde hastalığa yol açmaktadır” şeklinde konuştu.
“YAKINMALAR BENZER”
Akut hepatitin yakınmalarının genellikle tüm virüslerde benzer olduğunu ifade eden Uzman, “Yetişkinlerde virüs çocuklara göre daha fazla yakınmalarla seyreder. Sıklıkla karşılaşılan yakınmalar; halsizlik, bulantı-kusma, iştahsızlık, karın ağrısı, idrar renginde koyulaşma, dışkı renginde açılma, deri ve göz aklarında sararma (sarılık) şeklindedir” dedi.
“TAŞIYICILARIN HEPSİ HASTA DEĞİL”
Herhangi bir virüsün kanda bulunması durumuna taşıyıcılık, bu kişilere de taşıyıcı denildiğini söyleyen Dr. Elkin şu bilgileri verdi:
“Bu kişiler potansiyel olarak toplum içinde bulaştırıcı konumdadırlar. Hepatit B virüsü için virüsün yüzey antijeni dediğimiz HBsAg’ nin herhangi bir şekilde kanda 6 aydan fazla bulunması durumunda taşıyıcılıktan söz edilir. Taşıyıcı olanların hepsini hasta olarak kabul etmemiz yanlış olup; bunların büyük bir bölümü sağlıklıdır. Fakat toplum içinde bulaşma zincirini kırabilmemiz için öncelikle taşıyıcıların bilinmesi önemlidir.
“KRONİK HEPATİT KANSERE DÖNÜŞEBİLİR”
B, C ve D tipi hepatitler için kronikleşme tehlikesi söz konusudur. Bu olguların bir bölümü siroza, siroz olanlarında bir bölümü karaciğer kanserine dönüşebilmektedir. B tipinde virüs alındıktan sonra olguların yüzde ’i tamamen iyileşir. Geriye kalan yüzde ’unda sağlıklı taşıyıcılıktan kronik hepatit tablosuna kadar gidebilecektir. Diğer önemli bir noktada virüsün edinilme yaşıdır. Ne kadar erken yaşlarda virüs alınırsa kronikleşme riski o kadar fazla olabilmektedir.
"C TİPİ HEPATİTİN HENÜZ AŞISI YOK"
A ve E hepatitlerinin bulaşmasını engellemek için hijyen koşulları ve temiz suyun sağlanması çok önemli. A hepatiti geçirmeyenlere uygulanmak üzere aşılar mevcuttur. C tipi için henüz aşı bulunmamaktadır. Hepatit C hastalığında aşı olmamasına rağmen son yıllarda geliştirilen ilaçlarla kronik hepatit C enfeksiyonu yüzde 98’e kadar iyileştirilebilmektedir. Ülkemizde asıl sorun B tipi viral hepatittir fakat burada sevindirici olan durum bu hastalığın aşı ile önlenebilir olmasıdır. Ülkemizde “Hepatit B” aşısının yılından beri bebeklik dönemi rutin aşı programına alınmış olması çok önemli bir gelişme olup; Sağlık Bakanlığı hepatit B aşısını ücretsiz olarak halkın kullanımına sunmuştur. Uygulanacak tedavi hepatitin tipine, hastalığın süresine göre de değişiklik gösterebilir. Akut hepatit tedavisi daha kısa sürelidir ve istirahat tedavinin önemli bir bölümünü oluşturur. Kronik hepatitin tedavisi ise uzun sürelidir ve istirahate ek olarak uzun süreli ilaç tedavisi de uygulanır.
“HİJYEN ÖNEMLİ”
Hepatit A, hastalık etkeni taşıyan su ve besinlerle salgınlara yol açabilen, kötü hijyenik koşullardan dolayı kolaylıkla bulaşabilen bir hastalıktır. Çocukluk çağlarında hafif belirtilerle geçirilen Hepatit A enfeksiyonu, ileri yaşlarda daha ağır seyretmekte ve şiddetli karaciğer hastalığı ile ölümlere yol açabilmektedir. Ülkemizde hijyen kurallarına ve temizlik koşullarına uyum, temiz su kaynaklarına ulaşımın artışı ve sosyoekonomik koşullarla ilgili diğer göstergelerin iyileşmesi ile hastalık görülme sıklığı azalmıştır. Ülkemizde çocuklara 18’inci ve 24’üncü ayda, risk grubundaki kişilere de en az 6 ay ara ile 2 doz halinde sağlık kurumlarında ücretsiz olarak hepatit A aşısı yapılmaktadır. HBV ise dış ortama oldukça dayanıklıdır. HBV ile bulaşık iğne uçları, cerrahi ve diş tedavi aletleri üzerinde aylarca canlılığını devam ettirirler. Bunların temizliğinin yetersiz yapılması bulaşmada rol oynarlar.”
“RİSKLİ GRUPLAR ÖNCE AŞILANMALI”
Sağlık Bakanlığının Hepatit B aşısını rutin aşı programına aldığını ve tüm yeni doğanlara uygulamaya başladığını belirten Dr. Elkin, şöyle devam etti:
“Ayrıca Hepatit B açısından riskli olan gruplar öncelikle aşılanmalıdır. Riskli gruplar arasında; taşıyıcı anneden doğan bebekler, sağlık çalışanları, diş hekimleri, ev içinde taşıyıcı bulunan ev halkı, sık kan transfüzyonu almak zorunda kalan kan hastaları, hayat kadınları, sık eş değiştiren heteroseksüeller ve homoseksüeller, damar yoluyla ilaç bağımlıları yer almaktadır. Aşılar, bağışıklık sisteminin hafıza hücreleri sayesinde en az 20 yıl oluşan antikorlar düşük seviyelere inseler dahi koruyucu özelliğini devam ettirirler. Hepatit B virüsünden korunmanın en etkili yolu aşılanmaktır. Hepatit B aşısı güvenli ve etkili bir aşıdır. Ülkemizde, Hepatit B aşısı bebeklere ilk doz doğumda olmak üzere 1 ve 6 aylıkken ve risk grubunda olan kişilere de 0, 1 ve 6 ay şeklinde 3 doz ücretsiz olarak sağlık kurumlarında uygulanmaktadır. Ülkemizde, Genişletilmiş Bağışıklama Programı içinde yer alan Hepatit B Kontrol Programı kapsamında yılında hepatit B aşısı rutin aşı takvimine eklenmiştir. yılları arasında ise okullarda destek aşılamaları yapılmıştır."
Hepatit son yıllarda adını sıklıkla duyduğumuz ama çok da bilgi sahibi olmadığımız bir konu.. Kişilerin yanlış yönlendirmelerle sosyal yaşamdan kopmalarına neden olabilen hastalık, korunmasız cinsel ilişki ve vücut sıvıları gibi durumlarla insandan insana bulaşıyor. Çoğunlukla belirti vermeyen hepatit erken teşhis edilmediğinde karaciğer yetersizliği başta olmak üzere birçok hastalığa davetiye çıkarıyor!
28 Temmuz Dünya Hepatit Farkındalık Günü’nde Hisar Intercontinental Hospital Enfeksiyon Hastalıkları ve Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Ramazan Gözüküçük hepatite karşı alınması gereken önlemler hakkında bilgi verdi.
Hepatit A, virüsü taşıyan dışkı ile kirlenmiş su ve besin maddelerinin (sebze ve meyveler) ağızdan alınması ile bulaşır. Bulaşmada ellerin rolü büyüktür. Virüs ellerde saatlerce canlı kalabilir. Okullardaki sıra ve kapı kolları, tuvaletlerdeki musluklar virüs taşıyan dışkı ile kirlenebilir. Buralardan eller aracılığı ile ağızdan bulaşma daha kolay ve yaygın olur.
Hepatit B ve C, kan ve vücut sıvıları ile bulaşır. Buradaki temel mekanizma, virüsle bulaşmış kan ya da vücut sıvılarının, yeni bir kişinin dolaşım sistemine bulaşmasıdır. Bu nedenle diş çekimi gibi tıbbi girişimler, kan nakilleri, cinsel ilişki başlıca risk faktörlerini oluşturur. Hepatit B’de ise cinsel yolla bulaşma ön planda iken; Hepatit C’de kan yolu ile bulaşma ön plandadır. Hepatit Bli kişilerin cinsel partnerleri mutlaka güvenli seks için önlem almalı (prezervatif kullanımı gibi) ve en önemlisi aşılanmalıdır.
Hepatit B ve C geçiren kişiyi ziyaret etmek veya taşıyıcı olan biriyle sosyal ilişkiler güvenlidir; çünkü bu virüsler gündelik el sıkışmak, kucaklaşmak, sarılmak, öpmek gibi olağan temasla bulaşmaz.
A ve B virüsleri ile oluşan bulaşıcı sarılıklar ülkemizde çok yaygındır. Hepatit geçiren kişide bazen hiçbir bulgu olmayabilir. Özellikle, çocukların büyük çoğunluğunda ve yetişkinlerin de bir kısmında sarılık ortaya çıkmayabilir veya silik kalabilir. Çocuklarda belirtiler daha hafif ve kısa süreli olduğu için özellikle küçük yaş grubundaki çocuklarda hastalık teşhis edilmeden geçip gidebilir. Bazen de ateşten eklem ağrılarına kadar varan ciddi bir tablo oluşabilir. Ancak sıklıkla görülen belirtiler; halsizlik, iştahsızlık, karın ağrısı, bulantı, cilt ve göz renginde sararma ve idrar renginde koyulaşma şeklinde görülebilmektedir.
Hepatitlerde kesin tanı kan testi ile konulur. Bu nedenle hepatitten şüphelenilen bir durumda hiç vakit kaybetmeden en yakın sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır.
Akut hastalıkta özel bir tedavi yoktur. Bazı hastaların, hastanede yatarak tedavi olmaları gerekebilir, serum ve diğer ilaçlar kullanılır. Hastaya sindirimi kolay yiyecekler verilir. Yağı az yiyecekler önerilir. Üzüm, bal gibi glikozdan zengin besinlerin mönüde yer alması uygundur. İstirahat önerilir. Akut hastalık genel olarak haftada kendiliğinden iyileşip şifa ile biter. B virüsü hepatitinde, hasta görünürde iyileşmiş olsa bile, virüs, 6 aydan sonra hala kanda bulunmaya devam ediyorsa, hastalık kronik döneme geçmiş demektir. Bu kişiler için düzenli doktor kontrolü esastır.
İlerleyen (kronikleşen ) hepatit B ve hepatit C enfeksiyonları için tedavi seçenekleri vardır. B ve C virüsü taşıyıcısı, hasta olmasa bile, kanı ve diğer vücut sıvıları ile hastalığı başkalarına bulaştırabileceğini bilmelidir. Her ayda bir karaciğer fonksiyon testlerini yaptırmalıdır. Alkol almaktan kaçınmalı, herhangi bir nedenle ilaç almak zorunda kalırsa bunu doktoruna danışmalıdır.
•Eğer Hepatit A ya karşı bağışıklığınız yoksa mutlaka aşılanın.
•Dışkı değmiş su ve yiyeceklerle bulaştığı için; her tuvaletten sonra, yemek hazırlamaya başlamadan ve yemek yemeden önce mutlaka ellerinizi yıkayın.
•Hepatit B’ye karşı bağışıklığınız yoksa mutlaka aşılanın.
•Diş fırçası, jilet, tırnak makası gibi kişisel bakım malzemelerinizi kimseyle paylaşmayın.
•Güvenli seks için mutlaka prezervatif kullanın!
•Dövme, piercing gibi girişimlerin riskli olduğunu unutmayın.
•İlaç bağımlığınız var ise enjektörünüzü paylaşmayın.
•Hepatit B taşıyıcı ya da hastasıysanız tıbbi bir girişim öncesi mutlaka hekiminize haber verin!
•Hepatit B taşıyıcı ya da hastasıysanız kesinlikle kan ve organ bağışında bulunmayın!
HEPATİT-C ve HEMODİYALİZ
Hepatit-C ( HCV ) RNA virüsleri grubuna aittir. İnsanlara bulaştığında, karaciğeri çoğalmak için rezervuar olarak kullanan, çoğunlukla dış şartlara dayanıksız ve diğer virüslere göre küçük boyuttadır. Normal bireylerde geçiş yolu kan ve cinsel yolla olur. Akut karaciğer yetmezliği, kronik karaciğer yetmezliği(siroz) ve karaciğer kanserine yol açma riski mevcuttur. Karaciğer üzerindeki ölümcül etkilerin ortaya çıkması genellikle, yılı bulur. HCV normal bireylerde ayrıca böbrekleri de tutarak glomerulonefrite ve kronik böbrek hasarına yol açabilmektedir.
Diyaliz hastalarında ise, topluma göre HCV görülme oranı hayli yüksektir. Bunun sebebi olarak, diyaliz hastalarının bağışıklık sistemindeki zayıflığın, virüsün geçmesini kolaylaştırması olarak düşünülmektedir. Diyaliz hastalarında, virüs geçişinin kan ve cinsel yol dışında başka yollarla da olduğu düşünülmektedir. Mesela HCV hastasının kullandığı çarşafı yıkamadan başka hastada kullanmak veya sağlık personelinin virüslü hastada kullandığı eldiveni değiştirmeden diğer hastada kullanması, bu hastaların HCV olmayan hastalarla karışık ve yakın mesafede diyalize alınması, HCV makinesinde negatif hastanın alınması, sık sık hastaya kan verilmesi gibi faktörler ileri sürülmüştür.
Gerçekten de, 'lı yıllarda hijyenik kuralların ihmali ve yukarıda saydığım şekilde davranışlarla virüs diyaliz hastalarının neredeyse yarısına bulaşmıştır. Virüs dış ortamda ancak saatlerce yaşayabilir. Dolayısıyla virusun bulaşmasını önlemek için; diğer hastalarla yakın temasın kesilmesi, karışık makinalarla diyaliz yapmamak yani HCV makinasını ayırmak, eldivenin her hastada değişimi, HCV makinasının çift temizliği, hijyenik malzeme kullanımı, HCV'li hastanın kullandığı malzemelerin (çarşaf, yastık vb.) ayrılması, sık kan verilmemesi gibi önlemler alınır.
Nitekim 'li yılların başında tüm bu kurallara uyulmuş, HCV'li hastalar salonda ayrı bir yerde ve makinada alınmış, eritropoetin gibi kan yükseltici ilaçlar kullanılıp kan verilme sıklığı azaltılmıştır. Sağlık personeli bu hastalara bakım konusunda eğitilmiş ve bir taşıyıcı olmaları engellenmiştir. Sonuçta şu anda HCV görülme oranı yüzde 5'in altına düşürülerek büyük bir başarı elde edilmiştir. HCV'li hastaların gastroenteroloji uzmanlarınca takibe alınması da sağlanmış, akut dönemde interferon ve kronik tedavide antiviral ilaç kullanımı sağlanarak, diyaliz hastalarında ileride karaciğer yetmezliği gelişme ihtimali oldukça düşük hale gelmiştir. Virüse karşı ne yazık ki aşı henüz bulunamamıştır.
Diyalize girmekte olan HCV'li hastalar antiviral tedavi ile negatif duruma geldiğinde, normal hastaların içerisinde alınmaya başlanır ve tekrar pozitifleşme yönünden yakından takip edilir. Bu yer değişimi için, HCV RNA'nın negatif olması yeterlidir. Çünkü HCV tetkiki bir antikordur ve virüs temizlense de pozitif kalır. HCV tetkiki viral yükü göstermez, yanlış pozitif olabilir, ancak HCV RNA ise çok duyarlı bir testtir ve negatif ise hastada virüsün kalmadığını gösterir. Bu konuda farklı fikirler vardır, RNA negatif olsa da HCV hala pozitif olduğu için aynı makinede devam edilmesi gibi. Bizim yaklaşımımız HCV RNA temeline dayanır, negatif ise hasta da negatif kabul edilir. Farklı yaklaşımlarda çekincenin kaynağı HCV olduğu bilinen hastanın diğer hastalarla beraber alımının negatif hastalarda rahatsızlığa yol açmasıdır. Hekim de, diğer hastalarda HCV gelişirse, başım ağrır korkusu taşır ve negatif RNA'lı hasta aynı makinede devam eder.
Özetle geçmişte çok ciddi ve adeta diyaliz hasta grubunda endemik olan bu virüs, hem hijyenik kurallar, hem makina ayrımı, personel eğitimi, az kan verilmesi ve başarılı antiviral tedavilerin bulunmasıyla, görülme oranı, yüzde 90’ın üzerinde azalmıştır. Hastaların hem kısa dönem hem de uzun dönemde HCV'ye bağlı komplikasyonlardan ölüm riski neredeyse sıfırlanmıştır. HCV ile mücadelede alınan sonuçlar, nefroloji-diyaliz camiasının büyük bir başarısı olarak değerlendirilmelidir
Nefroloji Uzmanı
S.B. Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi
KİŞİSEL VERİLERİN ELDE EDİLMESİ VE İŞLENMESİ İLE İLGİLİ BİLGİLENDİRME FORMU
Acıbadem Sağlık Hizmetleri ve Ticaret A.Ş. (“Acıbadem”) ve Acıbadem’in hakim ve bağlı şirketleri (hepsi birlikte “Acıbadem Grubu” olarak anılacaktır.) tarafından, sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (“Kanun”) ve ilgili mevzuat kapsamında Veri Sorumlusu sıfatıyla, kişisel verileriniz, aşağıda açıklanan çerçevede ve sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu, sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, Özel Hastaneler Yönetmeliği ve Sağlık Bakanlığı düzenlemeleri ve sair mevzuata uygun olarak işlenebilecektir.
1. Kişisel Verilerin elde Edilmesi, İşlenmesi ve İşleme Amaçları
Kişisel verileriniz Acıbadem Grubu tarafından sağlanmakta olan kamu sağlığının korunması, koruyucu hekimlik, tıbbî teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerinin yürütülmesi, sağlık hizmetleri ile finansmanının planlanması ve yönetimi amaçlarıyla ve Acıbadem Grubu şirketlerinin faaliyet konularına uygun düşecek şekilde; sözlü, yazılı, görsel ya da elektronik ortamda, çağrı merkezi, internet sitesi, sözlü, yazılı ve benzeri kanallar aracılığıyla elde edilmektedir. Sağlık verileriniz başta olmak üzere özel nitelikli kişisel verileriniz ve genel nitelikli kişisel verileriniz, Grup tarafından aşağıda yer alanlar dâhil ve bunlarla sınırlı olmaksızın bu maddede belirtilen amaçlar ile bağlantılı, sınırlı ve ölçülü şekilde işlenebilmektedir:
Acıbadem Grubu tarafından elde edilen her türlü kişisel veriniz (Özel nitelikli kişisel veriler de dahil fakat bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) aşağıdaki amaçlar ile işlenebilecektir:
İlgili mevzuat uyarınca elde edilen ve işlenen Kişisel Verileriniz, Acıbadem veya Acıbadem Grubu’na ait fiziki arşivler ve/veya bilişim sistemlerine nakledilerek, hem dijital ortamda hem de fiziki ortamda muhafaza altında tutulabilecektir.
2. Kişisel Verilerin Aktarılması
Kişisel verileriniz, Kanun ve sair mevzuat kapsamında ve yukarıda yer verilen amaçlarla Acıbadem ve Acıbadem Grubu tarafından Acıbadem Grubu’na dahil olan şirketler ile, Özel sigorta şirketleri, Sağlık bakanlığı ve bağlı alt birimleri, Sosyal Güvenlik Kurumu, Emniyet Genel Müdürlüğü ve sair kolluk kuvvetleri, Nüfus Genel Müdürlüğü, Türkiye Eczacılar Birliği, Mahkemeler ve her türlü yargı makamı, merkezi ve sair üçüncü kişiler, yetki vermiş olduğunuz temsilcileriniz, avukatlar, vergi ve finans danışmanları ve denetçiler de dâhil olmak üzere danışmanlık aldığımız üçüncü kişiler, düzenleyici ve denetleyici kurumlar, resmi merciler dâhil sağlık hizmetlerini yukarıda belirtilen amaçlarla geliştirmek veya yürütmek üzere işbirliği yaptığımız iş ortaklarımız ve diğer üçüncü kişiler ile paylaşılabilecektir.
3. Kişisel Veri Elde Etmenin Yöntemi ve Hukuki Sebebi
Kişisel verileriniz, her türlü sözlü, yazılı, görsel ya da elektronik ortamda, yukarıda yer verilen amaçlar ve Acıbadem’in faaliyet konusuna dahil her türlü işin yasal çerçevede yürütülebilmesi ve bu kapsamda Acıbadem’in akdi ve kanuni yükümlülüklerini tam ve gereği gibi ifa edebilmesi için toplanmakta ve işlenmektedir. İşbu kişiler verilerinizin toplanmasının hukuki sebebi;
Ayrıca, Kanun’un 6. maddesi 3. fıkrasında da belirtildiği üzere sağlık ve cinsel hayata ilişkin kişisel veriler ise ancak kamu sağlığının korunması, koruyucu hekimlik, tıbbı teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerinin yürütülmesi, sağlık hizmetleri ile finansmanının planlanması ve yönetimi amacıyla, sır saklama yükümlülüğü altında bulunan kişiler veya yetkili kurum ve kuruluşlar tarafından ilgilinin açık rızası aranmaksızın işlenebilir.
4. Kişisel Verilerin Korunmasına Yönelik Haklarınız
Kanun ve ilgili mevzuatlar uyarınca;
Mezkûr haklarınızdan birini ya da birkaçını kullanmanız halinde ilgili bilgi tarafınıza, açık ve anlaşılabilir bir şekilde yazılı olarak ya da elektronik ortamda, tarafınızca sağlanan iletişim bilgileri yoluyla, bildirilir.
5. Veri Güvenliği
Acıbadem, kişisel verilerinizi bilgi güvenliği standartları ve prosedürleri gereğince alınması gereken tüm teknik ve idari güvenlik kontrollerine tam uygunlukla korumaktadır. Söz konusu güvenlik tedbirleri, teknolojik imkânlar da göz önünde bulundurularak muhtemel riske uygun bir düzeyde sağlanmaktadır.
6. Şikayet ve İletişim
Kişisel verileriniz teknik ve idari imkânlar dâhilinde titizlikle korunmakta ve gerekli güvenlik tedbirleri, teknolojik imkânlar da göz önünde bulundurularak olası risklere uygun bir düzeyde sağlanmaktadır. Kanun kapsamındaki taleplerinizi, “seafoodplus.info” web adresindeki “Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Uyarınca Başvuru Formu” nu doldurarak;
Kanun kapsamındaki taleplerinizi, seafoodplus.info web adresindeki “Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Uyarınca Başvuru Formu” nu doldurarak ve formda belirtilen usullerle tarafımıza iletmenizi rica ederiz.