Geçtiğimiz 10 yıl içinde bazı kadınların hamilelik ya da doğum kontrol hapı kullanımı sırasında neden kanlarında pıhtılaşmaya karşı bir eğilim gösterdiği konusu dikkati çekti. Bu konu üzerinda yapılan araştırmaların sonucunda kandaki bazı pıhtlışma faktörleri ile ilgili genlerde bir bozukluk olduğu ortaya kondu.
Kan pıhtılaşması oldukça karmaşık bir işlemdir. Bu işlem sırasında pekçok madde rol alır. Bu maddelere pıhtılaşma faktörleri adı verilir ve genelde Faktör III faktör V gibi sayılar ile adlandırılırlar. Bu faktörler yazılırken roma rakamları kullanılır. Yapılan araştırmalarda genetik geçiş gösteren faktör bozuklukları arasında en sık karşılaşılanlardan birisinin faktör Ve (faktör beşe) bağlı olduğu görülmüştür. Bu duruma Faktör V Ledien mutasyonu adı verilir.
Faktör V Leiden Mutasyonu nedir?
Leiden mutasyonu insanlarda Faktör 5 pıhtılaşma faktörünün yapımından sorumlu olan gendeki tek bir amino asidin değişikliğinden kaynaklanır. Bir canlıdaki genler hem anneden hem de babadan olmak üzere 2 tanedir. Bu genlerden birinin hatalı olması durumunda kişinin o gen için heterozigot olduğundan söz edilir. Kişinin her iki geni de hatalı ise bu durumda o kişi o gen açısında homozigottur. Bir hastalık ya da durumun ortaya çıkma potansiyeli o gen için kişinin heterozigot ya da homozigot olmasına bağlıdıseafoodplus.infoı genetik hastalıklarda her iki genin de hatalı olması gerekirken bazılarında sadece tek bir hatalı gen olması hastalığın ortaya çıkması için yeterli olmaktadır.
Kan pıhtılşamasının oldukça karmaşık olduğundan söz etmiştik. Burada bu mekanizmanın sadece Faktör V ile ilgili olan bölümünden söz edeceğiz. Pıhtılaşmada rol alan onlarca maddeden birisi de Protein C adı verilen bir maddedir. Protein Cnin görevi katif durumdaki faktör V ve Faktör VIIIi inaktive etmektir. Mekanizmada ilk önce trobin adı verilen madde thrombomodulin adı verilen başka bir maddeyi aktive eder. Daha sonra protein C thrombomodulin ile birleşerek aktive Protein C adı verilen maddeyi oluşturur. Oluşan bu madde trombosit adı verilen ve pıhtılaşmayı sağlayan trombosit isimli hücrelerin yüzeyinde Protein S ile birleşir ve aktif haldeki Faktör V ve Faktör VIIIi yıkar. Faktör V Leiden mutasyonuna sahip bir kişide ise aktif haldeki faktör V aktif Protein Cnin bu normal etkisine karşı dirençlidir. Bu nedenle aynı durumun tanımlanmasında Faktör V Leiden mutasyonu isminin yanısıra aktive protein C rezistansı adı da kullanılır. Adı her ne olursa olsun bu durumun varlığında aktif haldeki faktör V normalden daha yavaş yıkılır ve bu nedenle kişide pıhtılaşmaya bir eğilim meydana gelir.
Faktör V Leiden Mutasyonu ya da Aktive Protein C rezistansı ne sıklıkta görülür?
Faktör V Leiden mutasyonunun bundan yıl önce tek bir bireyde ortaya çıktığı tahmin edilmektedir.
Günümüzde bireylerin %unun bu gen açısıdan heterozigot yani tek bir hatalı gen taşıdığı kabul edilmektedir. Her iki genin de hatalı olduğu homozigot bireylerin oranı ise çok daha düşüktür ve tahminen % arasındadır. Kuzey ülkelerinde ve Kafkas ırklarında görülme oranı biraz daha fazladır. Örneğin İsveçlierin yaklaşık %15inin heterozigot mutasyon taşıdığı tahmin edilmektedir. Buna karşılık İtlya ve İspanyada bu oran %dür.
Klinik bulgular
Faktör V Leiden mutasyonunun temel klinik bulgusu venöz trombozdur. En sık bacaklardaki derin venlerde görülür ve derin ven trombozu (DVT) olarak adlandırılır. Çok nadiren yüzeyel damarlarda da görülebilir. Göz, karaciğer, beyin, akciğer gibi organlarda bulunan damarlarda daha nadir görülür. Derin ven trombozunun en önemli riski damar içinde oluşan pıhtının yerinden koparak hayati bir organı besleyen damarda tıkankılığa neden olmasıdır. Bu durum emboli olarak adlandırılıseafoodplus.infoılan çalışmalarda Faktör V Leiden açısından heterozigot olanlarda ani ölüm oranlarında ve beklenen yaşam sürelerinde herhangi bir değişiklik olmadığı saptanmıştır.
Genel olarak bakıldığında Faktör V Leiden mutasyonu taşıyan kişilerde çoğu zaman herhangi bir belirti ortaya çıkmadığı görülür. Çok nadir olgularda ise 30 yaşından önce tekrarlayan DVT atakları görülebilir.
Heterozigot bireylerde venöz tromboz riski kat artarken homozigotlarda risk artışı kat olmaktadır. Ancak yine de venöz tromboz görülme sıklığı çok yüksek değildir.
Doğum kontrol hapı kullanımı
Doğum kontrol hapı ve gebelik yüksek östrojen düzeyleri nedeni ile kanın pıhtılaşma eğilimini yaklaşık 4 kat arttırırlar. Faktör V Leiden mutasyonu olan kişilerde ise DVT riski 7 kat artmaktadır. Homozigotlarda ise artışın kata kadar çıkabileceği ileri sürülmektedir. DVT genelde ilaç kullanımının ilk yılında ortaya çıkmaktadır ve yeni kuşak oral kontraseptiflerde risk daha yüksek olmaktadır.
Gebelik
Gebelik de benzer şekilde kendisi kanın pıhtılaşma riskini arttıran bir durumdur. Eldeki verilen Faktör V Leiden mutasyonunun gebelik ve lohusalık döneminde tromboembolik riskte kat artışa neden olduğunu göstermektedir. Gebelikleri sırasında DVT geçiren kadınların yaklaşık %60ında aktie protein C rezistansı saptanmakatdır. Homozigot olanlarda risk kat artmaktadır.
Risk bu kadar artmakla birlikte gebelikte DVT görülme sıklığı son derece düşüktür. Yapılan bir araştırmada heterozigot Faktör V Leiden mutasyonu olduğu bilinen kadınlar gebelikleri süresince izlenmiş ve trombotik komplikasyonların görülme sıklığı sadaca % olarak bulunmuştur. Başka çalışmalarda ise DVT görülme sıklığı gebelikte 1 olarak bildirilmektedir.
Gebelikteki en önemli riskin venöz tromboz olduğu bilinmekle birlikte son yapılan çalışmalarda Faktör V Leiden Mutasyonu açısından heterozigot olanlarda diğer bazı komplikasyonlara da daha fazla rastlandığı saptanmıştır. Bu komplikasyonlardan birisi özellikle gebeligin ilk trimesterından sonra görülen tekrarlayan gebelik kayıplarıdır. Bu kadınlarda Faktör V Leiden mutasyonu görülme sıklığı %30a kadar çıkmaktadır. Benzer şekilde bu hasta grubunda ölü doğum riski de 2 kat artmaktadır. yılında yapılan bir araştırmada mutasyona sahip kadınlarda düşük oranının %11 olduğu buna karşılık mutasyon taşımayanlarda bu oranın % olduğu gösterilmiştir.
Preeklempsi, rahim içi gelişme geriliği ve plasentanın erken ayrılmasının plasenta kanlanması ile ilgili olduğu düşünülse de bu komplikasyonlar ile Faktör V Leiden Mutasyonu ile aralarındaki ilişki açık değildir. Konu ile ilgili değişik çalışmalarda farklı sonuçlar bulunmuştur. Örneğin bir çalışmada yukarıdaki komplikasyonların görüldüğü kadınların %sında mutasyona rastlanırken başka çalışmalarda bu tür bir ilişki gösterilememiştir. Daha yeni çalışmalarda ise Faktör V Leiden mutasyonunun preeklempsi riskinde bir artışa neden olmadığı sonucuna varılmıştır.
Eldeki veriler riskte bir artış olmakla birlikte Faktör V Leiden mutasyonuna sahip kadınların çok büyük bir kısmında bu ciddi komplikasyonların ortaya çıkmadığını ve sorunsuz bir gebelik dönemi geçirdiklerini göstermektedir.
Tanı
Faktör V Leiden mutasyonu tanısı kanda yapılacak aktive Protein C rezistansı testi ile konur. Kişinin heterozigot ya da homozigot olduğu ise yine kanda yapılacak genetik inceleme ile belirlenir.
Tarama kimlere yapılmalıdır?
Konuyla ilgili bilimsel dernek ve kuruluşlarca alınan tavsiye kararları önerince Faktör V Leiden Mutasyon taramasının yapılması önerilen durum ve kişiler şunlardır:
Aşağıdaki durumlarda ise Faktör V Leiden taramasının yapılması önerilmemektedir:
Tedavi
Günümüzde bilimsel çevrelerde Faktör V Leiden mutasyonu taşıyan kadınların hamilelikleri sırasında ideal tedavi yaklaşımı ile ilgili fikirbirliği sağlanamamıştır. Genel kanı yaklaşımın gebe olmayanlardan farklı olmaması gerektiği yönündedir. Hamilelik öncesi DVT geçiren kadınlarda hamilelik sırasında durumun tekrarlama olasılığı daha yüksektir ancak gerçek risk bilinmemektedir. Bu tür hastalarda gebelik sırasında pıhtılaşmayı önleyen heparin türü ilaçlar kullanılır ve tedaviye doğum sonrası 6 hafta daha devam edilir.
Gebelik öncesi DVT atağı olmayan kadınlarda koruma amacıyla heparin ve türevlerinin rutin olarak kullanılmasına gerek yoktur. Bununla birlikte homozigot olduğu bilinen kadınlarda önlem olarak heparin türü ilaçların kullanımı uygun bir yaklaşımdır. Bu kadınların gebelikleri yüksek rikli olarak kabul edilir ve çok yakın bir şekilde takip edilir. Bu hastalarda canlı doğum oranı %75in üzerindedir.
KAYNAKLAR
Kalıtım konusu, genetiğin önemli konularından biridir. Bu genler baskın ve baskın olmayan genler olarak ikiye ayrılmaktadır. Kalıtımın iyi bir şekilde öğrenebilmesi için homozigot ve heterozigot kavramlarının öğrenilmesi gerekir.
HETEROZİGOT NEDİR?
Heterozigot kelime anlamı olarak melez döl anlamına gelir. Karakter oluşturulurken anne ve babadan gelen alel genler birbirinden farklı ise o zaman heterozigot olarak ifade edilmektedir.
Kelime heteros kelimesinden türemiştir. Heteros kelimesi Yunanca farklı anlamına gelmektedir. Hetero ve zigot kelimeleri zigotun bir karakterini oluşturmak için anneden ve babadan gelen genlerin birbirinden farklı olması anlamına gelmektedir.
Annenin yumurta hücresindeki çekirdek içerisinde yeşil göz geni varsa babanın sperm hücresinin çekirdeğinde ise kahverengi göz geni varsa Alel genlerin birbirinden farklı olduğu söylenir. Böylece bebek heterozigot bir taşıyıcı olacaktır. Ancak kahverengi göz geninin baskın olması sebebi ile bebek kahverengi gözlü olacaktır.
HOMOZİGOT İLE HETEROZİGOT ARASINDAKİ FARKLAR NELERDİR?
- Homozigot genlerde anne ve babadan gelen genler birbirinin aynısıdır. Yani çocuğa anneden kıvırcık saç geni ve babadan da kıvırcık saç geni geliyorsa o zaman bebeğin homozigot bir gen taşıdığı söylenir.
- Heterozigot olma durumu ise anneden ve babadan gelen genlerin birbirinden farklı olması durumudur. Yani anneden mavi göz rengi geni babadan kahverengi göz rengi alan bebeğin heterozigot gen yapısında olduğu söylenir. Bu durumda kahverengi göz baskın olduğu için fenotip de kahverengi göz rengi görünür. Ancak heterozigot bir birey kahverengi gözlü olsa da mavi gözlü bebeği olabilir. Burada diğer eşten gelen genin de önemi vardır.
PIHTIŞLAMA FAKTÖRLERİNDE GENETİK TEST SONUÇLARI NE ANLAMA GELİYOR?
MTHFR CT Mutasyonu: MTHFR enzim aktivitesini azaltarak kardiyoserebrovasküler hastalıklar için önemli bir risk faktörü sayılan hiperhomosisteinemi ve homosisteinüri oluşumuna neden olmaktadır. Homosistein konsantrasyonundaki artış ise tromboembolizm, ateroskleroz, koroner arter hastalığı, preeklampsi, nöral tüp defektleri ve inmeye neden olabilmektedir.
Homozigot TT: Tromboz riskini kat arttırdığı bildirilmiş olup, tekrarlayan gebelik kayıplarında önemli rolü olduğu bildirilmiştir.
MTHFR mutasyonlarında Folik Asit ve Vitamin B12 düzeylerine baktırılmalı.
MTHFR AC Mutasyonu: Plazma homosistein konsantrasyonunda artışa neden olmaktadır. Heterozigot AC ve heterozigot CT birlikte görülmesi durumunda veya homozigot TT bireylerde MTHFR aktivitesinin düştüğü ve homosistein düzeyinin yükseldiği gösterilmiştir.
Faktör V GA (Leiden) Mutasyonu: Aktive protein C (APC), koagülasyon mekanizmasında faktör Va ve faktör VIIIa‘yı inaktive etmektedir. Faktör V mutasyonu varlığında bu inhibisyon gerçekleşmemekte, böylece trombin üretimi ve pıhtı oluşumu artmaktadır.
Heterozigot GA: Venöz tromboz riskini kat, hamilelik sürecinde VTE riskini 8 kat, gebelik kaybı, fetal büyüme gerilikleri ve preeklampsi riskini kat, plasental ablasyonu 5 kat arttırmaktadır.
Homozigot AA: Venöz tromboz riskini kat, gebeliğe bağlı gelişen VTE riskini kat arttırmaktadır.
Faktör V HR (FVR2) Mutasyonu: HR mutasyonunun (özellikle homozigot formu) APC rezistansına neden olduğu bildirilmiştir. APC rezistansının, tekrarlayan gebelik kayıplarında kalıtsal trombozun en sık nedeni olduğu gösterilmiştir. Heterozigot Faktör V Leiden; VTE riskini 7 kat artırırken, Faktör V HR mutasyonu ile birlikte görüldüğünde VTE riski ilaveten 3 kat daha artmaktadır. Heterozigot FVR2 varyantı, tekrarlayan gebelik kayıplarında kritik bir role sahip olup, risk faktörü olarak değerlendirilmesi önerilmektedir.
Protrombin GA Mutasyonu: plazma protrombin düzeyini arttırmakta ve venöz tromboz eğilimine neden olmaktadır. Protrombin mutasyonu; fetal kayıpları, plasental ablasyonu, ağır preeklampsi ve IUGR görülme riskini artırmaktadır.
Heterozigot GA: VTE rölatif riskini kat, gebeliğe bağlı gelişen VTE riskini 15 kat, tekrarlayan birinci trimester fetal kayıpların görülme riskini 3 kat, tekrarlamayan ikinci trimester gebelik kayıp riskini 9 kat, tüm trimesterlerde ise fetal kayıpların görülme riskini kat arttırmaktadır.
Homozigot AA: VTE riskini 10 kat (9), gebeliğe bağlı olarak gelişen VTE riskini ise 26 kat artırmaktadır.
ApoB RQ (Apo B) Mutasyonu: ApoB RQ (Apo B) Mutasyonu: Apo B mutasyonu LDL’nin reseptöre bağlanmasını geciktirmekte ve LDL’nin ortamdan uzaklaştırılması azalmaktadır. Ateroskleroz ve KVH’lara yatkınlığı arttırmaktadır.
APO-E Genotiplemesi: Apo E genotipinin hem lipid seviyeleri hem de KVH ile ilişkili olduğu gösterilmiştir.
ApoE ε2/ε2: Vasküler hastalık riskini arttırdığı, TGK için potansiyel risk faktörü olduğu bildirilmiştir.
ApoE ε3/ε3: Tekrarlayan gebelik kayıpları için koruyucu bir faktördür.
ApoE ε4/ε4: KVH’larda ölüm riskini %40 arttırdığı gösterilmiştir ve TGK ile ilişkili olduğu bulunmuştur.
Faktör XIII V34L Mutasyonu: Faktör XIII, fibrin monomerleri arasında çapraz bağlar oluşturmakta ve pıhtıyı fibrinolizise karşı daha dirençli hale getirmektedir. FXIIIa’yı kodlayan gende görülen G-T değişimi en sık rastlanan mutasyondur. Bu mutasyon trombinin FXIII üzerinde proteolitik aktivite gösterdiği bölgeyi etkileyerek FXIII’ün aktive edilmesini engellemektedir. Miyokard enfarktüs derin ven trombozu pulmoner embolizme karşı koruyucu özellik göstermektedir.
PAI 4G/5G Mutasyonu: PAI-1 konsantrasyonu yükselmesiyle fibrinolitik aktivite bozulmaktadır ve trombotik olaylara yatkınlık artmaktadır.
PAI 4G/4G: Tromboembolizm, fetal kayıp, IUGR, preeklampsi ve MI riskini arttırmaktadır.
PAI 4G/5G: Özellikle protrombin gen mutasyonu ile birlikte görüldüğü durumlarda tromboz riskini arttırdığı ve erken dönem gebelik kayıplarına neden olduğu bildirilmiştir.
ACE İnsersiyon/Delesyon Genotiplemesi: ACE geni; anjiotensin I'i anjiotensin II'ye dönüştürerek kan basıncı düzenlenmesi ve elektrolit dengesi üzerinde önemli bir rol oynayan ACE enzimini kodlamaktadır.
ACE I/D: Enzim seviyesi ara düzeydedir, trombotik olay riskini 5 kat arttırmaktadır ve tekrarlayan gebelik kayıpları için bir risk faktörüdür.
ACE D/D: Trombotik olay riskini 11 kat arttırmakta, preeklampsi ve gebelikte hipertansiyon görülme riskini arttırmaktadır.
Kaynaklar
11/08/
Diğer Duyurular