hibrit tohum nedir zararları / Yerel/Atalık, Hibrit, Organik, GDO’lu Tohum | 100% Ekolojik Pazarlar

Hibrit Tohum Nedir Zararları

hibrit tohum nedir zararları

Hibrit Tohumlarının Sağlığa Olan Zararları Araştırılmalı

Yokuş yaptığı açıklamada; “ Ülkemizde yıllardır geleneksel tohum olan ata tohumu ile üretim yapılırken, çiftçi ve tüketici arasındaki arz ve talebi karşılayamaması sonucunda, geleneksel olmayan ve ticari bir tohum olan hibrit üretimine geçilmiş ve ithal tohumlar ile de tarımda sebze ve meyve üretimi sağlanmaktadır. Bunun yanında yurtdışından ithal edilen tohumlar, ilaç ve gübreler neticesinde tarımsal ürünlerin besin kalitesi azalmakta ve sağlıklı olmamaktadır.

Hibriti açıklamak gerekirse, iki veya daha fazla cinsin, laboratuvar ortamında saflaştırılmasıyla, türler arasında çaprazlama, melezleme yöntemiyle elde edilen bir üründür. Ekildiğinde geleneksel tohuma göre daha yüksek verim gücüne sahip olan ancak bir sonraki sene ekimi dahi yapılamayan bu nedenle de yüksek maliyetli, tarım ilaçları ve kimyasal korumaya daha fazla gereksinim duyan melez bir tohumdur. Bu nedenle hibrit tohumunun raf ömrü daha uzun olmaktadır.” Dedi.

Yokuş, Hibrit tohumunun kısa vadede insanların besin değeri yüksek olmayan ürünler tüketerek sadece karın doyurmak için sebze ve meyvelerden fayda sağladıklarını, uzun vade de ise  gelecek nesillerin sağlıksız olacağını belirterek;

“Hibritin ana tehlikesi, eğer bitkinin, tohumun içindeki üreme organını yok edilmesiyle, besin değerinin azalmasıdır. Sağlıklı insanlar sağlıklı nesilleri de beraberinde getirir. Amaç sadece karın doyurmaktan ziyade, almış oldukları besinin değerleri ve vitaminleridir. Besinlerdeki gıda çeşitleri nitelikli ve sağlıklıysa, insanlar kendi yaratılışlarına uygun sağlıklı, sıhhatli olurlar. Eğer besinlerde problem varsa, o besini tüketenler problem yaşayacaktır.” Dedi.

Yokuş, 2006 yılında AKP Hükümeti çıkarttığı 5553 sayılı Tohumculuk Kanunu ile tohumun kontrolünü şirketlerinin birliği olan Tohumcular Birliği’ne verdiğini, yerel tohumların doğal ortamda ve etkileşime açık olarak yetiştiği için standardizasyon sorunu yarattığı gerekçesiyle hibrit, yani ‘kısır’ olan ve ekildiğinde elde edilen üründen tohumluk alınamayan sertifikalı tohumlar üreticilere dayatıldığını ifade eden Yokuş,

 “ Üreticiler için, daha çok ürün ve kazanç vaadiyle büyük beklenti içine sokulan milyonlarca üretici, çok geçmeden küresel tohum tekellerinin kıskacı altına alındı. Daha önceden ekstra “girdi maliyeti” olmayan tohum, tarımsal üretimin en önemli “girdi” kalemlerinden biri haline geldi. Yerel ata tohumlar, bir ülkenin hazinesidir. Bununla birlikte Türkiye coğrafyası 3 bini endemik toplam 13 bin bitki çeşidine zenginliğine sahiptir. Geleneksel ata tohumu kendi kendini üretebilir. Kalite şartları artırılabilir. Bu tohumların tescil ve ıslah edilmesi gerekmektedir.  Katma değer üretilmediği müddetçe ilerlemek söz konusu değildir. Bu konuda Islah firmaları geliştirilmelidir.” Dedi.

Yokuş, Türkiye’ye ithal tohumların gelişini zorlaştırarak Türk tarımına, Türk çiftçisine ve ata tohuma ıslah çalışmaları yapan firmalar desteklenmesi yönünde de açıklamalarda bulunarak “Ülkemiz şu anda dahi kendi kendine yetecek tohumları üretmekte ve hatta ihracatını da yapmaktadır. Ancak bu tohumların hibrit tohumdan ata tohuma evrilmesi gerekmektedir. Önceliğimiz sağlıklı topraklara, sağlıklı insanlara ve canlılara ulaşmaktır. Bu çerçeve de ülkemizde ata tohumu kullanılan dönemler ile günümüzde kullanılan hibrit tohumu ve ithal tohumların insan sağlığına olan etkilerini başta kanser hastalığı olmak üzere besin değeri kaybından üreyen hastalıkların araştırılması ve ata tohumuna yeniden dönülmesi adına araştırma önergesi verdim.” Diyerek ata tohumun önemini bir kez daha vurguladı.

Hibrit Tohum nedir? Hibrit Tohum ile GDO arasındaki fark nedir? Zararları nedir?

Sağlıklı beslenme hepimizin hayali... Ancak hangi ürünün sağlıklı, hangi ürünün doğal, hangi ürünün organik olduğunu anlamak artık günümüzde çok da mümkün değil. Marketlerde, pazarlarda doğal ürün mağazalarında sağlıklı olarak satılan ürünlerin aslında ok büyük bir bölümü ne  yazık ki söylendiği gibi sağlıklı değil. 

Ekmeğimizdeki unun buğdayı, soframızdaki soğanın tohumu, gübresi, yemeklerimizdeki yağlar ve daha saymakla bitmez... Ne yazık ki sofralarımıza sağlıklı diye aldığımız birçok besin düşündüğümüz kadar masum değil. 

Hibrit Tohum nedir? Hibrit Tohum ile GDO arasındaki fark nedir? Zararları nedir?

Sofralarımızın yani aslında sağlımızın en büyük tehdidi hibrit tohumlar ve GDO'lu tohumlardır. Hibrit tohumlar ve GDO'lu tohumlar aynı şeyler olarak görülse de aslıda birbirinden çok farklı kavramlar. Hatta öyle ki tek bir ortak noktaları var; her ikisinin de zararlı olması...

Hibrit tohm teknolojisi GDO'lu ürünlerin üretilmesinden biraz daha geriye gitmektedir. Bunun nedeni GDO teknolojisine göre bir nebze daha ilkel olmasıdır. 

Hibrit Tohum Nedir?

Hibrit tohumu en basit olarak anlatmak gerekirse bir örnek üzerinden şu şekilde açıklayabiliriz: Benzer yapıya sahip olan yani akraba olan 2 bitkiyi ele alalım. Salatalık ve yeşil kabak. Salatalık ve yeşil kabağın aynı ortamda yetiştirildiğini ve aynı anda çiçek açtığını düşünelim. Bitkilerin döllenmesini sağlayan çiçeklerdeki polenler normal şartlarda rüzgarla, arıların, kuşların, sineklerin etkisiyle diğer bitkilerin polenleriyle etkileşime girerek yeni tohumlar oluşturur. Hibrit tohumda ise bu işlem doğanın sistemine elle yapılan bir müdahale ile elde edilir. Aynı ortamda bulunan ve aynı zamanda çiçek açan salatalık ve yeşil kabağın polenlerinin normalde döllenme için etkimeye girmesi mümkün değildir. Hibrit tohumda ise elle bu iki bitkinin polenleri döllenmeye sokularak yeni bir tohum elde edilmektedir. Burada hangi üründen elde edilmek isteniyorsa o bitkinin polenleri daha yoğun olarak kullanılmaktadır. Burada elde edilen yeni salatalık asla ilk salatalık kadar lezzetli değildir. Kokusu, tadı hatta şekili bile normal bir salatalık gibi değildir. İşte bu şekilde elde edilen tohuma hibrit tohum, bu tohumdan elde edilen ürüne de hibrit ürün denir. 

Hibrit Tohum'un zararları nedir?

Hibrit tohumun en büyük zararı kısırlıktır. Çünkü hibrit tohumlar genelde kısır tohumlardır. Bu nedenle Hibrit Tohumlarla elde edilen gıda ürünlerinin tüketilmesinde oldukça dikkat edilmelidir. 

Komplo teorisyenlerine göre hibrit tohumdan elde edilen ürünler gıda teröründe kullanılmaktadır. Hibrit tohumun kısırlığa yol açmasından dolayı ırklara yönelik gıda teröründe hibrit tohumlar çok büyük rol oynamaktadır. 

GDO'lu Ürünler Nelerdir?

GDO'lu ürünleri de tıpkı hibrit tohum gibi basit bir şekilde anlatmak gerekirse şu örnek üzerinden ilerleyebiliriz: Birçok defa market aldığımız domatesler burnumuza balık kokusu gelebilir. İşte bunun nedeni o domatesin GDO'sunun değiştirilmiş olmasından kaynaklanmaktadır. Domatesin raf ömrünün, parlaklığının, şeklinin daha güzel görünmesi için balıkta bulunan ve genetik olarak domatesin raf ömrünü parlaklığını şeklini düzgün bir şekle sokacak bakteri tamamen labaratuvar ortamında domatesin tohumuna enjekte edilmesi durumudur. Veya şu örnek üzerinden de gidebilir. Çok büyük bir tavuk çiftliği düşünelim. Bu çiftliğin çok büyük bir arzı karşıladığını ama tavukların kesilebilecek kadar besili bir hale gelmesi gereken sürenin bu arzı karşılayacak kadar kısa olmadığını düşünelim. Çiftlik sahibi kısa sürede çok daha hızlı bir şekilde tavukların kesilecek kadar büyümesini, etlenmesini istiyor. Bu nedenle tavuklara yumurtadan ilk çıktıkları andan itibaren büyümelerini hızlandıracak, tavukların hızlı bir şekilde kilo almasını sağlayacak ilaçlı yemler yediriyor. Bu tavuklar da çok kısa süre içerisinde kesilecek bir duruma gelecek ve sofralarımıza gelecek. İşte bu ilaçlı yemlerle beslenen tavuklar GDO'lu tavuklardır! Büyümesi hızladırılmış, genetiğine ilaçlarla müdahale edilmiş tavuklardır. Yani aslında GDO'lu ürünlerin hiçbirisi doğada doğal halde bulunmamaktadır. Raf ömrü uzun bir domates olamaz. Günlerce dolapta beklediği halde çürümeyen bir elme olamaz. İşte GDO'lu ürün demek budur. 

GDO'lu Ürünlerin Zararları nelerdir? 

GDO'lu ürünlerin tamamı kansorejendir. GDO'lu ürünler doğada doğal halde bulunan ürünler değildir. Katkı maddeli ürünlerdir. Vücudumuz o maddeleri sindirmek için kodlanmamıştır. GDO'lu ürünler sindirim sistemimiz başta olmak üzere beyin rahatsızlığına kadar birçok sağlık sorunlarına yol açmaktadır. 

Bu içeriğimize de göz atabilirsinizclear_all

Yerli, hibrit, GDO’lu… Nedir bu tohum meselesi?

Yayınlanma Tarihi: 14 Kasım 2017

Yerli, hibrit, GDO’lu… Nedir bu tohum meselesi?

Paylaş

Tohumlar, toplumumuz ve bireysel olarak bizler için oldukça önem taşıyan bir konu. Ve bu konuda bir kısmı bilinçli olarak yayılan, bir kısmı da farkında olmaksızın oluşan bir bilgi kirliliği var. Bu bilgi kirliliğini biraz da olsa ortadan kaldırmak ve bu konudaki kavramlara açıklık getirmek için Buğday Derneği Genel Müdürü Batur Şehirlioğlu ile konuştuk.

Tohum ve gıda politikaları aslında bir bütün, ama birbirinden bağımsız gibi değerlendiriliyor. Bu bütünlüğü bize biraz anlatabilir misiniz?

Batur Şehirlioğlu: Birleşmiş Milletler Gıda Hakkı Özel Raportörü Prof. Dr. Hilal Elver, 2014 yılında yapmış olduğu bir açıklamasında dünyadaki açlık sorununun temel nedenlerini hedef almayan gıda politikalarının çökmeye mahkum olduğunu söylemişti. Biliyorsunuz, 70’lerde dünyadaki açlık sorunu bahane edilerek bir Yeşil Devrim başlatıldı. Bu yeşil Devrim adı altında zirai ilaçlar, yani zehirler, fenni gübre, hibrit tohumlar yaygınlaştırılmaya başlandı. Bu konuda bir takım veriler açıklamak istiyorum. 2016 yılında yayımlanan Gıdada Sürdürülebilirlik Endeksi’nde dünya üzerinde yaşayan 1.8 milyar insanın gıdaya erişiminin yetersiz olduğu ifade edilmektedir. Yine aynı endekse göre 2 milyar insan da obezite hastasıdır.

Yeşil Devrim, açlık sorununu önlemek için ortaya çıkmıştı. Evet, gıdada bir artış sağladı, zehirleri ve kimyasalları kullanarak. Ama dünya üzerinde halen 1.8 milyar insanın gıdaya yeterli erişimi yok. Yani açlık sorunu çözülmedi. Asıl sorun erişilebilirlik. Açlık ve yoksulluk birbirleriyle iç içe kavramlardır. Üretimin adil paylaşılmaması ve alım gücü yetersizliği dünyadaki açlığın nedenidir. Aslında bu konuya dair söyleyeceklerimizi Kenya’da geleneksel üretim yapan Norman Karima adlı bir çiftçi tek cümleyle ifade ediyor: “Geleneksel ürünlerimiz yemek için iyiler, modern mahsuller ise ihraç edilebiliyorlar. Ama kahve yiyemeyiz.”

Yeşil Devrim aslında neye hizmet etti, bu konuda Yeşil Gazete’den bir alıntı yapmak istiyorum. Ayşe Bereket’in haberine göre dünyada çok uluslu şirketler zirai ilaç (zehir) piyasasının %75’ine hakim. Yine ilk 10 şirket, tohum piyasasının da %63’üne sahip. Yani dünya üzerinde 10-15 şirket zirai zehirlerin ve tohumların üretimini kontrol ediyor. Bunlardan 6 tanesi bu piyasaların en büyük kısmına hakimler ve birbirleriyle evleniyorlar. Geçtiğimiz yıl Bayer firması Monsanto’yu aldı. Yani burada Yeşil Devrim adı altında oynanan oyun açlık sorununu çözmek için değil, ticari olarak tekelleşmek için oynanıyor.

Yani aslında burada bir rant var. Peki milli tarım politikalarında tohumun yeri ne?

Milli tarım politikalarına tohum özelinde baktığımızda, ben milliyetçilik kavramını bu anlamda destekliyorum. Ancak, yanlış anlaşılıyor. Milliyetçilik kavramı kime hizmet ediyor. Buğdayın anavatanı Bereketli Hilal, yani Güneydoğu Anadolu. Buradan tohumu alıp Meksika’ya götürmüşler, orada hibrit tohum haline getirip Türkiye’ye geri satmışlar. İşte bu noktada, evet, milliyetçi olmalıyız. Ama milliyetçi olacaksak, bu tohumlar halkın, çiftçinin olmalı, yerli şirketlerin değil. Peki tohumların kontrolünü Amerikalı, İsrailli şirketler yerine yerli şirketlere verdik diyelim. Bunların ortaklarının İsrailli ya da Amerikalı olup olmadığını biliyor muyuz? Burada millilik konusunda önemli olan tohumun şirketlere ait değil, halka ait olmasıdır. Bu tohumların kaynağı çiftçidir, yüzlerce yıldır çiftçiler bu tohumları ekip geliştirmiştir, bu yüzden hak sahibi de çiftçidir. Ama biz bunu alıp şirketlere veriyoruz. İşte bu noktada milli tarım politikamızı eleştiriyorum.

Peki bunun çözümü nedir?

Geçtiğimiz yıl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı sertifikasız tohumların artık desteklenmeyeceğini açıkladı. Aslında bu onunla çok bağlantılı bir konu. Siyezden örnek vermek istiyorum. Siyez şu an inanılmaz popüler oldu. Çok kıymetli bir buğday. Hastalıklara karşı çok dayanıklı, besin değeri çok yüksek ve bu konuda akademik anlamda çok kıymetli çalışmalar yürütülüyor. Fakat önemli olan mesele şu. O siyez tohumunu buraya kadar getiren kim? Binlerce yıldır bu tohumu ekip bugüne getiren kim? Kastamonu’daki, İhsangazi’deki çiftçilerdir bu tohumu ekip geliştiren. Halkımızın, çiftçimizin sorgulaması gereken şey şu: “Bu tohumu ben getiriyorum, üniversite ve devlet üzerinde çalışıyor, peki sonra o tohumun sahibi kim olacak?” Meksika örneğinde anlattığım gibi siyez de şirketler tarafından alınıp çiftçiye geri satılacaksa, o zaman bu çiftçinin hakkı nerede? Çiftçilerin hakkını devletin koruması gerekmiyor mu? Biz Buğday Derneği olarak ülkemizde titiz bir şekilde çalışmakta olan tohumlarla ilgili enstitüleri destekliyoruz. Tohumların şirketler yerine enstitüler tarafından geliştirilip çiftçiye verilmesi, makul fiyatlarla satılması, tohum konusunda bağımlılığı ortadan kaldırır. Tohum politikalarının da bu şekilde olması gerektiğine inanıyorum.

Tohumlar konusunda bir bilgi kirliliği var. Yerli tohum, organik tohum, hibrit tohum gibi kavramlarının karşılıkları tam olarak bilinmiyor ve birbirleriyle karıştırılıyor. Bu konuda bize kısa bir bilgilendirme yapabilir misiniz?

Yerli ve atalık tohumu aslında aynı anlamda kullanıyoruz. Şöyle açıklayayım; mısırın, domatesin, patatesin aslında ana vatanı Amerika kıtası. Yani bu çeşitler Anadolu’ya oradan gelmiş. Ama bunlar Anadolu’yu benimsemiş, gen merkezi olmasa da biyolojik anlamda bir merkez olarak Anadolu’yu edinmiş. Mesela Ayaş domatesi; Ayaş için o domatesin tohumu yerli bir tohum olmuş. Sadece o bölgede ekildiği zaman belirli bir kalite, lezzet vs. veriyor. İşte o bölgeye ait olduğu, o bölgeye has özellikler geliştirdiği için o tohuma “yerli veya “atalık” tohum diyoruz.

Halkımız genelde GDO’lu tohum ile hibrit tohumu birbirine karıştırıyor. Hibrit tohum deyince korkuyor. Bizim hibrit tohuma karşı çıkmamız, sosyo-ekonomik nedenlerden dolayıdır, tekelleşemeye yol açtığı içindir. Gıda güvenliği ve bağımsızlığı açısından karşı çıkıyoruz. Hibrit tohumda uygulanan metottan kaynaklı olumsuz bir sağlık etkisi yok ancak besin değerleri öncelikli olmadığı için besin değerleri ve kalite açısından ciddi kayıplar var.

Peki nedir hibrit tohum?

Hibrit tohum aslında yüzyıllardır bizim çiftçimizin yaptığını, akademisyenlerin, mühendislerin daha profesyonelce yapması neticesinde ortaya çıkar. Burada genetik yapısıyla oynanması gibi bir durum söz konusu değil. Bildiğimiz, yapay döllenme aslında. Çiftçinin yaptığının profesyonellerce yapılması. Hibrit tohumun kısır olarak bilinmesinin nedeni de şu. Aslında kısır değil, yine tohum veriyor. Ama melez tohum olduğu, yani saf hat bir anne ile saf hat bir babanın melezi olduğu için, çiftçi bu tohumu tarlaya ekip kendisi tohum almaya kalktığı zaman, bu tohum ya annesine ya da babasına dönüyor. Yani tohum ticari değerini yitirmiş oluyor. Standart kalitede bir ürün elde edip piyasaya süremiyor. Bu yüzden çiftçi o tohum şirketinden her yıl o tohumu satın almak zorunda kalıyor. Karşı çıktığımız nokta bu.

Yani biz her koşulda yerli tohumun ekilip yetiştirilmesini savunuyoruz, ama bazı durumlar da hibrit tohumun da ekilebileceğini, çiftçinin yararına olabileceğini söyleyebilir miyiz?

Bu, o tohumun kimin elinde olduğuna göre değişir. Çiftçinin hakkı, kamu hakkı korunuyorsa, hibrit tohumlar üzerinden bir tekelleşme sağlanıp bu bir rant haline dönüştürülmüyorsa, halkın gıda güvenliği riske edilmiyor ise evet biz teknik olarak hibrit tohuma karşı değiliz.

Standart tohum nedir peki?

Hibriti anlatırken saf hat anne ve babadan melezleniyor demiştim ya. Standart tohum da işte o saf hat anne ya da babanın tohumunun kendisi. Mesela Yalova’daki Atatürk Bahçe Kültürleri Merkez Araştırma Enstitüsü’nün ürettiği bu şekilde standart organik tohumları da var, konvansiyonel tohumları da var. Standart tohum kullanan çiftçi, ertesi yıl da kendi tohumunu çıkarıp ekebilir. Tohum şirketleri bu yüzden standart tohumu satmıyorlar. Çünkü standart tohum satarlarsa çiftçi onlara bağımlı olmayacak.

Yani hibrite nazaran standart tohum çiftçi için daha elverişli?

Evet çünkü hibrit tohum çiftçiyi şirketlere bağımlı kılıyor. Oysa standart tohumdan kendi tohumunu üretebilir.

Bir de organik tohumdan bahsedelim mi? Organik tohum nedir?

Organik tohum, organik sertifikalı tohum demek. Organik üretim yapan üreticiler, ürünleri için organik tohumdan diyebilmeleri için. Hem tohumunun sertifikalı olması, hem de üretiminin organik sertifikalı olması gerekiyor. Yani tohumluk olarak kullanılan tohumun yetiştirilmesinde herhangibir zirai zehir, kimyasal gübre kullanılmaması gerekiyor. Organik sertifikalı tohum, hibrit ya da standart tohum olabilir. Ama asla GDO’lu tohum olamaz. Çünkü organik tarım mevzuatına göre GDO kesinlikle yasaktır. Yine organik tarım yapan çiftçi, yerli tohumlarını da kullanabilmektedir.

GDO’lu tohum tam olarak nedir? Biz GDO’lu tohuma neden karşıyız?

GDO’lu tohum ve GDO’lu gıda tam anlamıyla Pandora’nın Kutusu’dur. Açıldığında neler olacağını gerçekten bilmiyoruz. Yani sadece insanlık için bir risk taşımıyor, aynı şekilde ekosistem için de riskli bir konu. Örneğin mısır 3 km’den döllenebilmektedir ve GDO’lu mısır da şu an dünyada oldukça yaygındır. Bu GDO’lu türlerin, doğadaki diğer türlerle döllenme riski var. Bu döllenmenin ekosistem için nelere yol açabileceği meçhul. Okyanuslardaki bir yosun türünün Akdeniz’e gelmesi bile oradaki ekosistemi tehdit ederken, GDO’lu türlerin döllenmesinin doğa için nelere yol açabileceğini az buçuk tahmin edebilmek mümkün aslında. Ekosistemin bir dengesi var, ve genetiği ile oynayıp başkalaştırdığınız bir bitkinin ekosistemi olumsuz olarak etkileyebilmesi oldukça yüksek bir ihtimal. Bunu tam olarak bilmeden, dünyayı ve ekosistemi bir deney alanı olarak kullanıp bunu denemeye kalkışmak oldukça tehlikeli.

Aynı şey insan sağlığı açısından da geçerli. GDO’lu gıdaların insan sağlığı açısından nelere yol açabileceğini test etmeden, bu konuda tam bir bilgi sahibi olmadan GDO’lu gıdaların piyasaya sürülmesi oldukça tehlikeli. Bu, insanlığın tamamının kobay olarak kullanılması anlamına geliyor. Üstelik insan sağlığı açısından tehlikeli olabileceğine dair çeşitli araştırmalar da mevcut. İşte bizim GDO’lu tohumlara karşı çıkma nedenlerimiz bunlar.

Peki bir ürünün hangi tohumdan yetiştirildiğini bakarak anlamak mümkün mü?

Ne yazık ki bunu ürüne bakarak anlayabilmek mümkün değil. Bunu uzmanların laboratuvar ortamında incelemeleri gerekiyor.

Röportaj: Leyla Aslan Ünlübay

*Bu röportaj 29 Eylül 2017 tarihinde Açık Radyo’daki Tohumdan Hasada Ekolojik Yaşam programından yazıya aktarılmıştır.

Paylaş

Etiketler:hibrit tohum , standart tohum , yerli tohum

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir