Güney Afrika'da yer alan Kuzey Namibya'da yaayan Himba kabilesi kadnlar geleneksel hayat tarzlaryla dikkat çekiyor. Çplak dolaan, krmz renkli ve ilginç saç stilleriyle bilinen Himba kadnlar kabilenin erkeklerinden daha çok yükü srtlanyor. Güçlü olduklarn doum esnasnda bile göstermek zorunda hissediyorlar.
ngiltere'de yayn yapan Kanal 4 sunucusu Scarlett Moffatt belgesel çekimi için gittii Afrika'da doum zaman yaklaan Himba kadnnn kendisini ve birçok kiiyi akna çevirdiini söylüyor. Uakaa adndaki kadn doum zaman geldiinde ac çekse bile hissetmiyormu gibi yapacan çünkü kültürlerinde cesurmu gibi davranmak zorunda olduklarndan bahsediyor. Doum esnasnda çlk atmayan kadnlar sessiz kaldklarn eer çlk atarlarsa bebein gelmesinden korkuyormu gibi düünülecei varsayyorlar.
Belgesedeki bu bölüm sosyal medyada da bir hayli ilgi gördü. Bir kadn sosyal medya paylamna unlar yazd: 'Sessiz doum mu? Bir kadnn gücü. Herkes uyurken doum yapmak. Bunu ben yapamaz hatta mahallemi ayaa kaldrrdm.' Bir dier yorumda ise unlar yazyordu: 'Sessizce doum yapmak m? Bu Bat'da duyulmam bir ey. Doum yapmak üzere olan kadnlar ar ar kesiciler kullansalar bile yaadklar ac nedeniyle barrlar. Nasl bu kadar sakin kalabiliyor? lk oluma alt aylk hamileyim ve hastane yardm olmad düüncesi beni korkutuyor.'
aknln gizleyemeyen sunucu, 'vajinanzdan bir insan çkyor ve buna ses çkarmayacaksnz. Bunu anlayamyorum. Bu kadnlarn gücü sadece inanlmaz. Ancak bu geleneklerinin bir parças. Kültürleri için çok tutkulu ve gururlular. Geleneklerin hiçbirini yok etmek istemiyorlar'' diye konuuyor.
Yakn zamanda doum yapacak olan Uakaa'ya sadece annesi yardm edecek.
ANASAYFAYA DÖNMEK ÇN TIKLAYINIZ
Himba Kabilesi, Kuzey Namibyada, eski ismi Kaokoland olan Kunene yöresinde yaşayan etnik bir topluluk. Afrikanın her bir köşesi zaten birbirinden ilginç, henüz kültürlerini bile çok iyi anlayamadığımız kabilelerle dolu. Belgesellere benim gibi meraklı olanlar bazıları konusunda belki bilgi sahibi, ancak en güzeli belgesellere konu olan bir sahnenin tam da içerisinde olmak.
Afrikanın en müreffeh çobanları sayılan Himbalar, ve yüzyılda Botswanadan gelmişler. Kuzey Namibyada Kunene (Eski Kaokoland) yöresinde yaşayan Himbaların nüfusunun ila arasında olduğu tahmin ediliyor. Himbalar, Kunene Nehri boyunca yaşayıp, bu coğrafyada hayvanlarını özgürce otlatıyorlar.
Himbalar diğer bir yaygın kabile olan Hererolar’la akraba olan ve benzer bir dili konuşuyorlar. Tarih boyunca pek çok badire atlatsalar da ayakta kalmayı bilen Himbalar, Batılılaşan Hererolara göre geleneksel yaşam tarzlarını hala koruyorlar. Herrerolar, Alman misyonerlerin etkisiyle tamamen kapalı yüzyıl victoria stili giysilerle dolaşıyorlar.
Namibya bir zamanlar Alman sömürgesiydi ve ’te çıkan iç savaşta Lothar von Trotha’nın başında olduğu Alman ordusu tam bir soykırım politikasıyla çok sayıda Himba öldürünce, pek çoğu komşu Angolaya sığınak zorunda kaldı. Burada Portekiz sömürge idaresinin emrinde kendi ordularını kurarak yağmacılık yapmaya başladılar. Namibya lerde 70 yıl boyunca Güney Afrika Cumhuriyeti denetiminde olunca Himbalar için bir koruma alanı ayrıldı.
lerde yaşanan ciddi kuraklık, Himbaların yaşam tarzını yok olma noktasına getirdi. Kuraklık keçi sürülerinin %90ını öldürdüğünden birçoğu sürülerini bırakıp Opuwo kentine göç etti. Fotoğraflar da kasabanın yakınındaki Himba köyünden. ’lardan bu yana Himbalar geleneksel topraklarına geri dönmeye başladı. Şimdilerde bir çoğunun çok büyük keçi sürüleri var.
Himbaların giyim ve süslenme tarzı bu kabileyi bugün dünyanın en ünlü kabilelerinden biri yaptı. Büyük bir bölümü çıplak olan Himba kadınlarının vücutlarına sürdükleri bir çeşit boya onları oldukça ilginç gösteriyor.
Keçi yağı, birtakım otlar ve özel bir topraktan elde ettikleri otjize denen turuncu renkte macunu vücutlarına sürüyorlar. Macunun kullanım amacı sadece süslenmek değil, aynı zamanda aşırı derecede sıcak ve kuru olan Kaokoland bölgesinin yakıcı güneş ışığından, böcek ve sineklerden de ciltlerini koruyor. Hamur ayrıca omuzumba (Commiphora multijuga) denen bir bitkinin aromatik reçinesi ile de parfümleniyor. Karışım cildi derin turuncu veya kırmızımsı bir renk veriyor.
Yarı göçebe yaşayan, hayvancılık ve avcılıkla geçinen Himbalar doğanın içinde, doğa ile birlikte varlar. Tüm bedenlerini macunla kaplayan Himbalar, hiç yıkanmıyorlar. Temizliklerini güzel kokulu bitkiyi yakarak duman banyosuyla sağlıyorlar.
Genç Himba kızları ergenliğe kadar, saçlarını ikiye ayırıp yüzlerinin önüne gelecek şekilde örgü yapıyorlar. Ergenlikten sonra ise tereyağı, çamur, aşı boyası ve keçi kılıyla karıştırdıkları otjizeyi birden çok saç örgüsünün üzerine kaplıyorlar. Ergenliğe geçiş yapan genç kızın başına oğlak derisinden yapılan Erembe denen bir taç takılıyor. Böylece evlenme yaşının geldiği ilan edilmiş oluyor.
Erkekler ise evlenene kadar göz hizasında uzayan tek bir örgü yapıyor. Evlenen erkekler bir daha çıkarmamak üzere bir çeşit bez parçasıyla başlarını sarıyorlar. Yalnızca cenaze törenlerinde çıkarabildikleri bu başlıklar yüzünden, saçlarını türbanın altından kaşıyabilmek için oku andıran bir alet taşıyorlar. Himba erkekleri buldukları batılı kıyafetleri giymeye oldukça gönüllü. Erkekler birden fazla kadınla evlenebiliyor. Ne kadar çok hayvanı varsa o kadar çok kadın alabiliyor.
Genç Himba kızları ergenliğe kadar, saçlarını ikiye ayırıp yüzlerinin önüne gelecek şekilde örgü yapıyorlar. Ergenlikten sonra ise tereyağı, çamur, aşı boyası ve keçi kılıyla karıştırdıkları otjizeyi birden çok saç örgüsünün üzerine kaplıyorlar. Ergenliğe geçiş yapan genç kızın başına oğlak derisinden yapılan Erembe denen bir taç takılıyor.
Himba kadınları saçlarını dipten nerdeyse uca kadar da bu macunlar kaplıyor. Her sabah güne başlarken düzenli olarak macun sürme ve kaplama işlemi yeniden yapılıyor. Çok kurak olan bölgede su zor bulunduğundan bunun hem temizlenme, hem de güzelleşme amacıyla yapılmaya başlandığı düşünülüyor. Kırmızıya çalan turuncu renk toprağın bereketini ve insan kanını, yani yaşamı temsil ediyor.
Erkekler ise evlenene kadar göz hizasında uzayan tek bir örgü yapıyor. Çocuklar yaşına kadar genellikle çırılçıplak. Evlenen erkekler bir daha çıkarmamak üzere bir çeşit bez parçasıyla başlarını sarıyorlar. Yalnızca cenaze törenlerinde başlıklar çıkarılıyor. Günümüzde Himba erkekleri buldukları batılı kıyafetleri giymeye oldukça gönüllü.
Himba kadınları çok çalışkan. Zorlu çöl şartları da bunu gerektiriyor. Keçileri sağıp çocuklara bakarken, kuyulardan köye su getirip yemek yapıyor, keçi ve ineklerin derileri ile çadırlar inşa edip bir de üzerine çocuklara bakmak konusunda kendi aralarında yardımlaşıyorlar. Emek isteyen işlerin çoğunu yapan kadınlardan kalan tek iş olan sığırları otlatmayı da erkekler yapıyor.
Himbalarda, kadın ve erkek evlendiğinde çift aileli bir düzene dahil oluyor. Yani hem gelin hem de damat olarak karşı aileye tabi olan çiftlerinin bu geleneği, yüzyıllar boyunca zor iklim koşullarına karşı savaşmalarını sağlamış. Her kabile üyesinin anne ve baba tarafından olmak üzere iki klana üye olduğu Himba Kabilesi’nde, klanlar en yaşlı erkek üye tarafından idare ediliyor. Erkek çocuklar babalarının klanında yaşarken, kızlar evlenince erkek tarafının klanına geçiyor.
Kabilenin kadınları hamile kalmaya karar verdiklerinde bir ağacın altına oturuyor ve dünyaya gelmek isteyen çocuğun kendisiyle iletişim kurmasını bekliyorlar. Çocuğun annesiyle kurduğu ilk iletişimin, ona söylediği bir şarkı ile başlattığına inanılıyor. Çocuğun söylediği şarkıyı duyan anne bu şarkıyı kocasına da öğretiyor ve ardından hamile kalıyor.
Çocuğun annesine söylediği bu şarkı, onun doğum günü olarak kabul ediliyor ve yaşı bu tarihe göre hesaplanıyor. Bu şarkının çocuğun ileriki yaşamında da ayrı bir önemi var. Çocuk ilerleyen yaşında toplumsal bir yasayı ihlal ettiğinde veya bir suç işlediğinde, köy meydanına çağrılıp topluluk tarafından çembere alınıyor ve ona hep bir ağızdan kendi şarkısı söyleniyor.
Veraset sistemi ise baba tarafının değil, anne tarafının neslini izliyor. Yani bir erkek, babasının değil, dayısının keçilerini miras alıyor. Bu çift aile üyeliği ise, dünya üzerinde yalnızca Batı Afrika, Hindistan, Avustralya ve Polinezyadaki sınırlı sayıda topluluklarda görülüyor.
Namibya Hükümeti’nin açtığı seyyar okullar sayesinde artık Himba çocukları okuma yazma biliyor. Diğer yandan Himbalar uluslararası eylemcilerle birlikte Kunene Nehri üzerine yapılacak barajı engelleyerek topraklarının su altında kalmasını önlediler.
Himba Kabilesi insanların kötülüğünü düşünmeyen, güleryüzlü, yardımsever, para ve mal-mülk gibi kaygıları olmayan, sevgi dolu ve duyarlı insanlar. Kabilenin kadim geleneklerine göre, anti sosyal davranışları düzeltmenin yolu cezalandırmadan değil, sevgiden ve o bireye kendi gerçek kimliğini hatırlatmaktan geçiyor.
Yapılan bir araştırmada Namibya’daki Himba kabilesinin, birçok Avrupalı insanın göremediği yeşil tonlarını görebildikleri anlaşılmış. Tam tersi bir durumda, Himba kabilesinin insanlarının, Avrupalı bir insan için son derece belirgin olan farklı kırmızı renk tonlarını ayırt edemedikleri anlaşılmış.
Himba kabilesi ile Avrupalı insanların yeşil ve kırmızı tonları görme üzerine karşılaştırıldıkları çalışmanın sonucunda farklı sonuçların ortaya çıkmasının temel nedeni sosyal çevre olduğu biliniyor. Ormanın varlığı yeşilin pek çok tonuna şahit olmalarına yol açıyor.
Himba kabilesi üyelerine yapılan bir bilişsel testte, aynı kabilenin Londrada yaşayan genç üyelerine yapılan testlerle karşılaştırmış. Kırsal bölgede kalarak sığır gütmekle uğraşan kadın ve erkek kabile üyelerinin, dikkat yoğunlaştırma gerektiren testlerde, aynı kabilenin şehirlerde yaşayan üyelerine göre çok daha başarılı olduğu sonucuna varılmış.
Himbaların bulunduğu bölgeye ulaşıp bu kırmızı insanlarla tanışmak istiyorsanız, Himbaların konuştuğu dil olan Otjihimba’yı bilen bir rehber bulmanız şart. Köye girmek ve fotoğraf çekmek için kabile şefinden izin almanız şart olduğunu unutmayın. Köye giderseniz yanınıza çocuklara vermek için kağıt ve kalem, serin havalar için fular türü şeyler alın.
Himbaları görmek için Namibyanın başkenti Windhoek şehrine uçmanız gerekiyor. Qatar Airways Doha aktarmalı olarak Windhoeke her gün tarifeli seferler düzenliyor. Windhoek-Opuwa arası km yolun çok büyük bir kısmı stabilize. Aracınızı 4 çeker olması ve en az 3 adet yedek lastiği olması şart. Ayrıca Afrikanın en iyi safari parklarından Etosha National Parkı da rotanıza ekleyin.