hindistan a dair herşey / HİNDİSTAN HAKKINDA HER ŞEY: PİS Mİ/ DİN/ GELENEKLER/ KAST SİSTEMİ | Biz Evde Yokuz

Hindistan A Dair Herşey

hindistan a dair herşey

1

2 2

3 HALİDE EDİB ADIVAR HİNDİSTAN A DAİR 3

4 , Can Sanat Yayınları Ltd. Şti. Tüm hakları saklıdır. Tanıtım için yapılacak kısa alıntılar dışında yayıncının yazılı izni olmaksızın hiçbir yolla çoğaltılamaz. 1. basım: Temmuz , İstanbul Bu kitabın 1. baskısı adet yapılmıştır. Yayına hazırlayan: Mustafa Çevikdoğan Ka pak ta sarımı: Utku Lomlu / Lom Tasarım ( Ka pak baskı: Azra Matbaası Litros Yolu 2. Matbaacılar Sitesi D Blok 3. Kat No: Topkapı-Zeytinburnu, İstanbul Sertifika No: İç baskı ve cilt: Ayhan Matbaası Mahmutbey Mah. Devekaldırımı Cad. Gelincik Sokak No: 6 Kat: 3 Güven İş Merkezi, Bağcılar, İstanbul Sertifika No: ISBN CAN SANAT YAYINLARI YA PIM VE DA ĞI TIM TİCA RET VE SA NAYİ LTD. ŞTİ. Hay ri ye Cad de si No: 2, Ga la ta sa ray, İstan bul Te le fon: () / / Faks: () w w w. c a n y a y i n l a r i. c o m y a y i n e v c a n y a y i n l a r i. c o m Sertifika No:

5 HALİDE EDİB ADIVAR HİNDİSTAN A DAİR DENEME 5

6 Halide Edib Adıvar ın Can Yayınları ndaki diğer kitapları: Sinekli Bakkal, Ateşten Gömlek, Mor Salkımlı Ev, Vurun Kahpeye, Türk ün Ateşle İmtihanı, Handan, Yolpalas Cinayeti, Son Eseri, Tatarcık, Türkiye de Şark-Garp ve Amerikan Tesirleri, Kalp Ağrısı, Zeyno nun Oğlu, Âkile Hanım Sokağı, Çaresaz, Sevda Sokağı Komedyası, Kerim Usta nın Oğlu, Dağa Çıkan Kurt, Yeni Turan,

7 HALİDE EDİB ADIVAR, de İstanbul da doğdu. Üsküdar Amerikan Kız Koleji nde okudu de yazmaya başladığı kadın hakları hakkındaki yazılarından dolayı kimi kesimlerin düşmanlığını kazandı. 31 Mart Ayaklanması sırasında Mısır a kaçmak zorunda kaldı dan sonra öğ retmenlik, müfettişlik yaptı. Balkan Savaşı yıllarında hastanelerde çalıştı da Sultanahmet Meydanı nda, İzmir in işgalini protesto mitinginde tarihî bir konuşma yaptı de Anadolu ya geçerek Kurtuluş Savaşı na katıldı. Onbaşı ve üstçavuş rütbeleri aldı. Savaşı izleyen yıllarda Cumhuriyet Halk Fırkası yla fikir ayrılıklarına düştü. Bunun sonucunda de evlendiği ikinci eşi Adnan Adıvar la birlikte Türkiye den ayrıldı. İlerleyen yıllarda konferanslar vermek üzere ABD ye gitti, Mahatma Gandhi tarafından Hindistan a çağrıldı da İstanbul a dönen Halide Edib, ta İstanbul Üniversitesi nde İngiliz Filolojisi Kürsüsü başkanı oldu, de Demokrat Parti listesinden bağımsız milletvekili seçildi te istifa ederek evine çekildi te öldü. 7

8 8

9 İçindekiler İlk Sözler I. HİNDİSTAN IN KAPI EŞİĞİNDE Hint İstiklali Davasında Dr. Ensari nin Rolü Delhi nin Muazzam Abideleri Karşısında Ay Işığı Altında Agra Abideleri Hint İstiklali Davasının Eski Bir Siması: Naidu Gandi nin Delhi deki Evinde Gördüklerim Gandi nin Faaliyetlerine Dair Hint Dünyasının Meşhur Simaları Delhi deki Müslüman Üniversitesi: Camia Hindistan daki izm lere Dair II. HİNDİSTAN I YOLLARDA VE ŞEHİRLERDE GÖRÜŞ: Aligarh Lahor Peşaver Lucknow Benares Kalküta

10 Haydarabat Bombay Sonsöz: Hindistan a Dair in Sessizlikleri Sözlük

11 Yayıncının Notu Bu kitabı hazırlarken yazarın diline, üslubuna, kelime tercihlerine müdahale etmedik; sadece imlasını günümüz kurallarına uyarladık. Artık pek kullanılmayan Arapça, Farsça kelimeler için kitabın sonunda bir sözlük hazırladık. Yabancı kelimeleri de özgün şekilleriyle yazmaya çalıştık. Gündelik hayata ve döneme dair gerekli bilgiler için sayfa sonlarına dipnot düştük. Halide Edib in teki Hindistan gezisine dair izlenimlerini anlattığı Hindistan a Dair, ilk olarak Inside India ismiyle İngilizce basılmıştı (, Oxford University Press). Daha sonra yazar, eseri Türkçeleştirip kapsamını daraltarak 16 Mart ile 2 Ağustos arasında Tan gazetesinde Bugünkü Hindistan başlığı altında tefrika etti. Eksik kalan bu tefrika, Yeni Sabah gazetesinde, 28 Teşrinisani ile 8 Şubat tarihleri arasında bazı eklemelerle ve Hindistan a Dair başlığıyla tekrar yayımlandı. Biz Hindistan a Dair i yayına hazırlarken kitabın bu iki tefrikasından da faydalandık. Kitabın bölümlemesinde yer yer Inside India ya başvurduk. Görselleri ve resimaltı yazılarını Tan gazetesinden aldık. Bu metni, Inside India nın çevirisi olarak değil, yeniden yazımı olarak değerlendirmek gerekir. Yazar, İngilizce baskıda yer alan yazılardan bazılarını çıkarmış, bazılarını değiştirmiştir. 11

12 12

13 Dr. Ensari ye ithaf edilmiştir. Ben insanlarda kardeşliği bir tek hakiki bağ telakki ederim. Irk ve din isimleri altında yapılan tazyikler bence suni ve keyfidir. (Dr. Ensari nin bir mektubundan) 13

14 14

15 İlk Sözler Yabancı memleketler ve milletler hakkında arada şah si intibalarımı kısaca yazdığım vaki olmuştur. Fakat onlar hakkında ciddi ve uzun bir eser yazmamayı adeta hayatımda bir kaide haline sokmuştum. Batı dünyasını İngiliz harsı vasıtasıyla öğrendim, İngiltere de bir hayli sene yaşadım, hayatlarını içinden tetkik etmek fırsatını elde ettim. Buna rağmen onlar hakkında bile bir kitap yazarak bu kaideyi bozmadım. Hindistan a Dair i yazmakla bu eski esasımdan ayrılıyorum. Sebepleri şudur: Birincisi: Hindistan ı kendi ruh iklimime yabancı bulmadım. Bu sırf benim Müslüman olmamdan ve Hindis tan da çok Müslüman bulunmasından ileri gelmedi. İçti mai bünyeleri bizden çok başka olan Hinduları da kendime yakın buldum. Bana evlerini açan bu bambaşka tarzda yaşayan insanları hiç yadırgamadım. Bunun sebebini kendim de layıkıyla tahlil etmiş değilim. Yalnız Hindistan seyahatinde duyduğum bu manevi birlik bana onlar hakkında açık ve serbest bir tarzda yazmak cesaretini verdi. İkincisi: Eski aziz dostum Dr. Ensari ye memleketini gezdikten sonra intibalarımı yazmayı vaat etmiştim. Fakat Hintlilere karşı hissettiğim yakınlık ve verdiğim bu söze rağmen eserin ortasına gelince, üzerime almış oldu- 15

16 ğum işin çok, pek çok müşkül olduğunu anladım. Eğer Dr. Ensari sağ olaydı, ihtimal, ondan verdiğim sözü geri almak için müsaade dileyecektim. Fakat eserin birinci kısmı bitmeden birdenbire öldü. Ölülere verilen sözden kurtuluş yoktur. Bunun için eseri, iyi kötü sonuna kadar yazmayı mukaddes bir borç bildim. Üçüncüsü: El-Biruni nin Tahkik-i Hind 1 ismindeki eserinin İngilizcesini okuduğum zaman bende yaptığı derin tesirdir. Bu adam aslen Türk, fakat hars bakımından Müslümandı. Hindistan hakkında yazabilmek için Sanskrit lisanını öğrenmiş, Hin distan ın ilmini, içtimai hayatını, felsefesini bitaraf bir gözle tetkik etmişti. Âlim olduğu kadar sanatkâr ruhu taşıyan bu harikulade adamın asır Hindistan ı için yazdığı kitap hâlâ hiçbir yabancıya müyesser olmayan bir muvaffakiyettir. Hindistan ı gezerken her an el-biruni yi düşündüm. Onu asırda o kadar içinden alakadar eden memleket beni de içimden kavradı. Onun bin sene evvel hâlâ bugün gıpta edilecek bir fikir namusuyla yazdığı Hindistan dünyasını ben, aynı kudretle olmasa bile, aynı objektif bir görüşle yazmak istedim. İnşallah müsteşrikler beni fazla cüret ve küstahlıkla ittiham etmezler. Bütün ilim dünyasında daima üstat ismi taşıyacak olan bu dâhiyle aramdaki farkın büyüklüğünü ben herkesten fazla idrak edenlerdenim. Eserin Türkçesi, İngilizcesindeki bütün meseleleri ihtiva etmekle beraber tercüme değildir. Türkçesi ayrıca kendi başına yazılmıştır. Türk okuyucuların alakadar olacakları meseleler nispeten biraz daha uzun, onları alakadar etmeyen kısımlar nispeten biraz daha kısadır. Fazla olarak ten beri Hin distan da bazı değişiklikler ol- 1. Tahkîku mâ li l-hind da tamamlanan eser, Hindoloji alanında dünyada yazılmış ilk ciddi kitaptır. (Y.N.) 16

17 muştur ki, bunları da nazar-ı itibara alıyorum, Türkçesinin İngilizcesinin ikinci tabıyla beraber çıkması da bence iyi oldu. Birinci tabındaki yanlışlıkları düzeltmek fırsatını buldum. Bana bu kitapta açık konuşmak için cesaret veren amillerden biri de Hintlilerin siyasi, gayr-i siyasi bütün hayati meseleleri çok serbest münakaşa etmeleri oldu. Onları dinledikten, Hindistan ın görebildiğim şeylerini ciddiyetle tetkik ettikten, British Museum da uzun bir müddet Hindistan hakkında okuduktan sonra bu kitapta tespit ettiğim kanaatlere vasıl oldum. Bunlar herhangi Hindistan seyahatinin yahut herhangi Hintlinin Hindistan hakkındaki fikirlerine uymayabilir. Hindistan a Dair in muharriri bu kadar karışık ve zor bir mesele hakkında mutlak ve hakiki bir neticeye erdiğini iddia etmekten çok uzaktır. Kitabın Mahatma Gandi ve Hinduizme dair olan bilhassa üçüncü kısımdaki 1 tashihlerinden dolayı Mr. Mahadev Desai ye, haricanlar hakkındaki verdiği malumattan dolayı Profesör Malkani ye, Camia Üniversitesi ve kısmen Müslümanlar hakkında münakaşalarından dolayı Dr. Zahir ve Profesör Mucip e, Tuz grevi ve umum genç Hindistan hakkındaki verdiği kıymetli malumattan dolayı Kamaladevi ye teşekkür ederim. Bundan başka da isimleri zikredilen ve edilmeyen, Hindu ve Müslüman birçok mütefekkirlerin arasında memleketlerinin dinî, içtimai, iktisadi ve siyasi meselelerini benimle münakaşa edenlere minnettarlığımı burada tekrar etmek 1. Halide Edib, kitabın İngilizce baskısındaki bölümlemeyi esas alıyor. Oysa Türkçe yayımladığı yazılarda sözünü ettiği üçüncü bölüm bulunmuyor. Kitabın ilerleyen sayfalarında da bu örnekteki gibi karşılığı olmayan göndermelere rastlanabilir. (Y.N.) 17

18 isterim. Hatta isimlerini zikretmediklerimin bile söylediklerini doğrudan doğruya kendi ifadeleriyle yazdığımı da burada ilave etmek mecburiyetindeyim. Hindistan a ait şahıs, yer vesair isimlerin hecesini V. A. Smith in klasik olan Oxford Hint Tarihi ne 1 göre tespit ettim. 2 HALİDE EDİB 1 Kanunuevvel Vincent A. Smith, The Oxford History of India. (Y.N.) 2. Yeni Sabah gazetesinin notu: Bu eserin başları, Bugünkü Hindistan ismi altında Tan da neşredilmişti. En mühim ve son kısımlarının Türkçesini müellif yeni baştan gazetemiz için yazıyor. 3. Aralık. (Y.N.) 18

19 I Hindistan ın Kapı Eşiğinde 19

20 20

21 Bu memleketin adını en evvel çocukluğumda söylenen masallarda duydum. Bu hikâyelerin başlarındaki tekerlemelerden bilhassa ikisi Hindistan a çok uyduğu için burada tekrar edeceğim: Evvel zaman içinde, ahir zaman içinde Bu başlangıç bugünkü Hindistan a çok yaraşıyor, çünkü içinde Einstein ın izafiyet nazariyesini hatırlatan bir şey var. Bir vaka en eski bir devre yahut yüzlerce sene sonra gelebilecek bir güne ait olabilir, zaman nispi hakikatlerden biridir. Hindistan da tarihten evvelki günlere ait öyle garip fikirler var ki, onlar ancak binlerce sene sonra insaniyete mal olabilir; Hindistan da bugün görülen öyle hayat ve fikir örnekleri var ki, onlar ancak insaniyetin ilk günlerine ait olabilir. İşte bunun için oralarda dolaşan asır evladı mütemadiyen evvel zaman ve ahir zamanla yüz yüzedir. Bu garip memlekete çok yaraşan ikinci tekerleme de Bir varmış bir yokmuş tur. Bana bu cümle eski fizikte atom diye anılan, yeni fizikte neo-elektron ismini alan şeyleri hatırlatır. Vaktiyle var olan atomlar nerede? Onları bugün sırf izlerinin ziyalarında hissediyoruz. Eski Hin distan da filozoflar, evliyalar, hükümdarlar, ilahlar vardı. Bun lar âdemoğlunun mukadderatına tamamen hâkim 21

22 diler. Şimdi onlar nerede? Yalnız bıraktıkları abideler, âdetler, masallar ve dinlerin içinde izleri görünüyor. Biraz sonra Hindistan ı bir İngiliz hocamın vasıtasıyla tanıdım! Kırk sene evvel Türkiye ye hocalık yapmak için gelmiş, görmüş geçirmiş bir kadındı. Hin distan da bir çay tüccarının karısı olarak yirmi seneden fazla yaşamıştı. Aslen İrlandalıydı. Bundan dolayı her anlattığı vaka gözümüzün önünde tiyatro sahnesi gibi canlanırdı. Belki onun tarif kudreti, belki de bizlerin çocukluk muhayyilemiz bize artık masal devrini atlatmış, fakat hâlâ masala benzeyen bir Hindistan gösterirdi. Onun tarif ettiği yerlerde artık hâkim olan şey yerli hükümdarlar, ilahlar değildi. Hindistan emperyalist bir milletin oyun meydanı olmuştu. Hocamızın tasvir ettiği memlekete hâkim olan İngilizlerin en zavallısı bile bir Cengiz Han kudretiyle Hindistan da hüküm sürüyordu. Değil insanlar, vahşi hayvanlar, hatta yılanlar bile onların tahakkümüne boyun eğmişlerdi. Bu memleketin yerlileri neredeydiler? Daima arka safta Yalnız bunların arasından iki kişi muhayyilemde hâlâ yaşar! Biri yaz geceleri sabaha kadar bir İngiliz e yelpaze sallayan yelpazeci, öteki bir Harican dır. 1 Bu ada mı karnını doyurmak için süprüntülükleri karıştırırken, hayvan leşi yerken görürdük. Ve bulunduğu yere birisi gelir gelmez bir gölge gibi arka sokaklara yahut ormanlara dalardı. İşte kırk sene evvelki Hindistan sahnesinin en önünde İngilizler; en arkasında da Haricanlar görünürdü. Bu iki saf arasında kimler vardı? Küçük küçük gruplara ay- 1. Harican kastlar haricindeki sınıf demektir. Buna mensup olanlar yalnız muayyen işler görebilir. Ve ayrı bir grup halinde yaşar. Kast dahili Hindular için bunlara temas etmek hatta gölgelerini bile görmek gusül icap ettirecek bir günahtır. Bunlara İngilizler untouchables yani temas edilemeyen adamlar diyorlar. Bunlar hakkında ileride malumat verilecektir. 22

23 rılmış, her grup kast 1 denilen hudutlarla bölünmüş acayip bir insaniyet örneği. Bu kast hudutları zindan duvarlarından daha muhkem, daha ebedîydi. Bunları aşanlar en korkunç cezalara mahkûmdular. Tabii olarak bizim hoca en çok İngilizleri anlatırdı. Tarifinden bu adamların, arka kemikleri bir şeyle eğilmez iradelerinin gayritabii denilecek derecede kudretli olduğu hissediliyordu. Hocam, yalnız bir defa beyaz adam Hindistan da gafil avlandı, o da Mutiny de, derdi. Mutiny dediği şey İsyanı ydı. Bunu anlatırken hocamın gözlerinde, Hindistan da yaşamış İngilizleri ebediyen takip edecek bir korku sezdim. Yalnız o isyan zamanı kast duvarları arkasında oturan insanların tufan gibi her şeyi istila etmiş İngilizleri perişan etmiş olduğunu anlatırdı. Bu isyanın sebebi neydi? Bunu benim çocuk aklım pek almazdı. Hocama göre bu zulme ve esarete karşı bir galeyan, milli bir istiklal davası olmaktan çok uzaktı. Bu maksatsız, sırf taassup ve cehaletin doğurduğu bir irticadır, derdi. Bunun iç yüzünü anlamak bana çok sene sonra nasip oldu. Nasıl bas[tır]ılmıştı? Çok müthiş, çok müthiş bir şekilde. Asileri İngiliz kuvvetleri öyle bir yerin dibine geçirmişlerdi ki, artık onların hayaletlerine bile doğdukları topraklarda dolaşmak imkânı kalmamıştı. Bu kadın gittikten sonra Hindistan ı edebiyatta tanımaya başladım. Bana o esrar diyarını ilk tanıtan tabii ola- 1. Kast, Hindistan da eski Brahman akidesine göre taksim edilen sınıflara derler. Yani mübalağalı bir sınıf mefhumudur. Bir kasta mensup olan fertler birbirine müsavidir. Aralarında evlenirler, beraber yaşarlar. Başka kasta mensup olanlarla evlenemez ve beraber yemek yiyemezler. Tabii bu, bugün aşağı yukarı nazari bir vaziyettir. Vaktiyle, ruhaniler, askerler, tüccar ve çiftçiler, işçiler ismi altında dört kast varken bunlardan sonraları birçok kast daha çıkmıştır. Sayıları binleri geçer. Haricanlar hiçbir tanınmış kasta mensup olmayanlardır. Kast ve Harican hakkında ileride tafsilat verilecektir. 23

24 rak R. Kipling in eserleri oldu. Her nedense bu eserlerin insanlardan bahsedenleriyle çok alakadar olmadım. Belki garp dünyasının şarkı görüşünde daima bir masal üslubu sezebilecek yaşta olduğum içindi. Fakat Jungle Book denilen, cengelistanın meskûnlarından bahseden eserini okuyunca yepyeni bir dünya görmüş gibi oldum. Hindistan kadar hayvanlara hakiki vatan olan bir diyar daha düşünmek hemen hemen mümkün değildir. Bu büyük dâhi, hayvanların nasıl yaşadıklarını öyle bir anlatıyordu ki, ilk bakışta sırf hülya gibi görünen bu hikâyeleri insan yavaş yavaş çok realist bulmaya başlıyordu. Çocukluğunu Hindistan da geçiren bu sanatkâr, o memlekette öğrenilen hakikatlerden birini sezmişti. Yeryüzünde konuşan, konuşmayan bütün canlı mahlukattaki vahdet Hayatın ezelî birliği! Hindistan ın edebiyatta insan tarafını en evvel Abdülhak Hamid in yazılarından tanıdım. Meşrutiyetin akabinde İstanbul da Finten i oynadılar. Lady Finten rolünü yapan cılız, ince sesli aktris, bir İngiliz asilzade kadından başka her şeye benziyordu. Fakat Davalaciro rolünü yapan iriyarı, sesi tiyatroyu çınlatan adam, kırmızı sarığıyla pekâlâ Hindistan ın hudut vilayetlerinden gelme bir coolie 1 olabilirdi. Davalaciro nun sevgilisini bulmak için gittiği gemi fırtınaya tutulmuştu. Uzun kollarını sallaya sallaya Hamid merhumun en kudretli parçalarından biri olan Davalaciro nun tiradını söylüyordu. Bu tiradın şu mısraları beni düşündürdü: Öyle bir şiddet-i tasmim ile çıktım ki yola Karşıma çıksa eğer seng-i mezarım dönmem! Ben de tufan gibiyim, yağdırırım mevt ü hatar 1. Hamal. 24

25 Gözyaşım seyl-i bela, ah u girivim sarsar Zulmetin çak edip ey şeb Salarım subha nazar. Bu mısralar beni düşündürdü. Çünkü onların ifade ettiği ruhu tahayyül ettiğimiz Hindistan a hiç uyduramadım, romantik bir şairin hakikate uymayan bir hülyası diye telakki ettim. Öyle ya Kendi mezar taşını yıkıp geçecek kadar hangi Hindu bir emele, bir maksada bağlı olabilirdi! Esrar, masal ve bütün hayatlarına hâkim olan gizli kudretlerin zulmetinden yakasını kurtarıp, yani gecenin karanlık perdesini yırtıp sabahın yüzüne bakabilecek bir Hintliyi tahayyül etmek mümkün müydü? * * * Şimdi Hintlilerle temasımın masal, edebiyat ve kitap sahasından hakikate inkılap ettiği devreye geliyoruz. Burada küçük bir istitrat yapacağım: Ecnebi bir memlekette birkaç ferdini tanıdığınız herhangi bir millet hakkında toptan hüküm vermekten sakınınız. Hükmünüz bazen doğru olabilir. Fakat ekseriyetle yanlıştır. Çünkü gurbette yaşayan adam çok zaman kökünden koparılmış, akan suların üstünde yüzen yapraklara benzer. Onun şahsi olan bir hususiyeti size milli görünebilir. Milli olan bir fazileti yahut kusuru size şahsına mahsusmuş gelebilir. Hindistan çok azim bir ülkedir. Harsı, zihni altüst edecek derecede karışık, engin ve zıt cephelidir. İlim ve tecrübe sahibi iki Hintli size bazen memleketleri hakkında birbirini nakzeden malumat verebilir. Halbuki ikisinin de dediği doğru olabilir. Dediklerinin nispi ehemmiyetini, Hindistan ın hayatındaki mevkiini 25

26 tespit etmek ve onları, memleketlerinin heyet-i umumiyesiyle telif etmek çok müşküldür. Bunun için, bizzat gördüğüm Hintliler benim için keşfedilmemiş bir kıtanın birbirinden uzak ve başka başka istikametler gösteren nişan taşlarına benzerler. Hintlileri en evvel da Port Said den Londra ya giderken vapurda gördüm. Birinci sınıf yolcuları arasındaki kibar örneklerden ziyade aşağı tabaka Hintliler zihnimi işgal etti. Bunlardan birincisi Hindu garsonlardır. İngiliz garsonlarıyla yan yana görünce birdenbire onların Avrupalılardan çok başka ruhi bir vaziyete vâris oldukları anlaşılıyordu. Bütün büyük vapurlarda olduğu gibi garsonları ırklarının en yakışıklı örneklerinden seçmişlerdi. İngiliz alelade bir garsondu. Hindu, kıyafetini değiştirmiş yüksek sınıf bir mütefekkir olabilirdi. Fakat bunlar hiç şüphesiz ki yüzlerinin ifade ettiği hilkatte bir adam olamazlardı. Olsa olsa suratlarının manası ecdattan tevarüs ettikleri birer maskeden ibaretti. İnce çeneleri, muntazam fakat kısa dudakları riyazetle yaşayan, deruni ve sıkı bir inzibata tabi insanlar farz ettiriyordu. Gözleri cesur ve halimdi, adalesiyle değil kafası ve hülyasıyla yaşayan adamların sükûnuyla dolaşıyor, hizmet ediyorlardı. İkincisi gemicilerdi. Bunları inadına en çirkin örneklerden seçmişlerdi. Çarpık bacak, sıska, suratsız, kıyafetleri başka başka adamlar, sesleri boğuk, hareketleri seri, beklemediğiniz bir anda arkanızda; yanınızda zannettiğiniz zaman direğin tepesinde bulduğunuz acayip mahluklar! Kaçar gibi, uçar gibi yürüyorlar, ayaklarını hiçbir millette görmediğim şekil bir marifetle kullanıyorlardı. İçlerinde isimsiz bir korku hâkimmiş gibi görünüyorlardı. Burada Hinduların korkak olduklarını kastetmiyorum. Onlar cesurlar cesuru insanlar yetiştirmiş ve yetiş- 26

27 tiriyorlar. Bu gemicilerin sezdirdiği korku bambaşka bir şey Asırlarca ezilenlerin, cine, periye inananların, görünür görünmez her nevi kudretin oyuncağı olmuş talihsizlerin müphem korkusu Hintlilerle asıl temasım Balkan felaketi esnasında, senesinde oldu. İstanbul a Dr. Ensari nin riyasetinde bir Hint Hilal-i Ahmer heyeti gelmişti. Banların hepsi Müslümandı. Bilhassa Dr. Ensari Hint Müslümanlığının hakiki mümessili addedilecek bir simaydı. Doktor haricen çok değişmedi. Kırpık bıyıklı, biraz Hinduları hatırlatan hassa ve ince ağızlı, çok siyah ve kalın kaşlı bir adamdı. Gözleri dikkati celp edecek kadar çukurdu. Gerek bu gözlerde, gerek bütün yüzünde ve tavrında hissedilen rikkat ve mülayemete rağmen irade sahibi bir adam olduğuna hiç şüphe yoktu. Az konuşurdu. Hindistan dan nadiren bahsederdi. O günlerde Londra da giyinir ve kıyafeti çok zarif ve şıktı. Hülasa bizim o günkü meşhur doktorlarımızdan pek fark edilemiyordu. Ve o günlerde başlayan dostluk ölümüne kadar devam etti te Hindistan bana çok karışık bir memleket gibi görünüyordu. Londra da, Balkan Harbi günlerinden beri tanıdığım bir Hintli Müslüman, bana, Hindistan büyük bir zindan, Hintlilerin hepsi mahpus alayı, demişti. Her gördüğüm Hindu mütefekkiri bana memleketinin sefaletinden, halkın fukaralığından, açlığından bahsediyordu. O günlerde Hindistan ı tetkik etmiş olan bir gazeteci bana Hindistan için müstakil olmak, bir tek millet olmak kabil olamayacağını anlatıyordu. Nasıl olur? diyordu. Birkaç yüz lisan, birkaç bin kast var! Hindistan ın bizlere karışık ve karanlık gelen vaziyeti arasında Mahatma Gandi nin ismi dan itibaren 27

28 yavaş yavaş yükselmeye başladı. Garbın orijinal mevzu avlayan mütefekkir ve sanatkârları hemen üstüne atıldılar. Kimi onu eski bir Hindistan peygamberi, adeta ikinci bir Buda gibi göstermeye çalıştı, kimi onu büyük bir ihtilalci diye anlattı. Günlük gazetelere gelince, onlar adamın kendisinden ziyade keçisinden, çıkrık ve bez tez gâhından, kıyafetinden yahut kıyafetsizliğinden bahsettiler. Bunların hiçbiri Mahatma Gandi nin hakiki simasını bize gösteremedi Ta büyük harbin son senelerine doğru onun faaliyetinden bahsedilirken birtakım yeni tabirler kullanılmaya başlanmıştı: Biri non cooperation dı. Bu iştirak etmemek manasına gelir ki bir nevi grev olabilirdi. İkincisi non violence tı. Bu da şiddetsizlik demektir. Gerçi kuvvetli mil letlerin iptidasında şiddet göstermeden sırf iktisadi yollarla bir memleketi istila ettikleri görülmemiş bir hadise değildir. Fakat istiklalini isteyen hangi millet onu kan dökmeden, şiddet göstermeden kazanabilmişti? Yahut kazanabilirdi? Bütün bunlar insana Hindistan hakkında vazıh bir fikir vermiyordu senesinde Delhi Müslüman Üniversitesi nde 1 konferans vermeyi kabul ettiğim zaman Hindistan hakkındaki düşüncelerim böyle karmakarışık bir haldeydi. Çok okumuş, çok düşünmüş, Hindistan ı muhtelif cephelerden gören pek çok Hintli dinlemiştim. Fakat bu ayrı ayrı parçaları bir türlü bir araya toplayamıyordum. Binlerce seda, fakat ahenk yok Hindistan bana hâlâ sazları akort etmekle meşgul, muazzam bir orkestra heyeti hissini veriyordu. Hindistan ın kapı eşiği Hint denizleridir ve vapur Aden den hareket eder etmez o sulara girersiniz. 1. Camia-i Milliye-i İslamiye. 28

29 29

30 30

mardine dair herşey Saf Hindistan Cevizi Yağı ml HCVZİYĞ88

mardine dair herşey Saf Hindistan Cevizi Yağı ml

KARGO BEDAVA

Kurumsal Fatura

Satıcı : Mardine dair herşey

Koleksiyona Ekle

Tahmini Teslimat: 30 gün içinde

favori

  • 15 gün içinde ücretsiz iade. Detaylı bilgi için tıklayın.
  • Bu ürün Mardine dair herşey tarafından gönderilecektir.
  • İncelemiş olduğunuz ürünün satış fiyatını satıcı belirlemektedir.
  • SAF HİNDİSTAN CEVİZİ YAĞI (SOĞUK SIKIM)
  • Bu üründen en fazla 20 adet sipariş verilebilir. 20 adetin üzerindeki siparişleri Trendyol iptal etme hakkını saklı tutar.
  • Kampanya fiyatından satılmak üzere adetten fazla stok sunulmuştur.
  • Bir ürün, birden fazla satıcı tarafından satılabilir. Birden fazla satıcı tarafından satışa sunulan ürünlerin satıcıları ürün için belirledikleri fiyata, satıcı puanlarına, teslimat statülerine, ürünlerdeki promosyonlara, kargonun bedava olup olmamasına ve ürünlerin hızlı teslimat ile teslim edilip edilememesine, ürünlerin stok ve kategorileri bilgilerine göre sıralanmaktadır.

ÜRÜNÜN TÜM ÖZELLİKLERİ

Ürünün Diğer Satıcıları (1)

Tahmini Kargoya Teslim: 9 gün içinde

Ürün Değerlendirmeleri

Henüz Yorum Yazılmamış.

Ürün Bilgileri

mardine dair herşey Saf Hindistan Cevizi Yağı ml

  • İncelemiş olduğunuz ürünün satış fiyatını satıcı belirlemektedir.
  • SAF HİNDİSTAN CEVİZİ YAĞI (SOĞUK SIKIM)
  • Bu üründen en fazla 20 adet sipariş verilebilir. 20 adetin üzerindeki siparişleri Trendyol iptal etme hakkını saklı tutar.
  • Kampanya fiyatından satılmak üzere adetten fazla stok sunulmuştur.
  • Bir ürün, birden fazla satıcı tarafından satılabilir. Birden fazla satıcı tarafından satışa sunulan ürünlerin satıcıları ürün için belirledikleri fiyata, satıcı puanlarına, teslimat statülerine, ürünlerdeki promosyonlara, kargonun bedava olup olmamasına ve ürünlerin hızlı teslimat ile teslim edilip edilememesine, ürünlerin stok ve kategorileri bilgilerine göre sıralanmaktadır.

İkinci Dünya Savaşı Esnasında Hint Bağımsızlık Hareketi: Hindistan’a Dair’in Sessizlikleri yılının Aralık ayında Delhi Üniversitesi’ndeki kadın oto/biyografileri konferansında Inside India’yı sunduğumda, eser uluslararası izleyiciler kadar Hintli aka­demisyenler tarafından da oldukça ilgi görmüştü. Oxford Üniversitesi Yayın­la­rı’ndan ’de yeni baskısı yapılan Inside India; Prof. Mushirul Ha­ san’ın önsözüyle, okuyuculara ’lar Hindistan tarihiyle il­ gili sömürgecilik karşıtı duruşu, oryantalizm eleştirisi, içerdiği siyasi analizlere istinaden eşsiz bir belge olarak tanıtılmıştı. Ölümünün yılında, 23 Ocak ’te Mimar Sinan Üniversitesi’nde düzenlenen “Halide Edib Sem­pozyumu”nda; Ateşten Gömlek, Vurun Kahpeye ve Sinekli Bakkal üçlüsü dışın­ da, halen Halide Edib’in eserlerinin az bilindiği, yeterince çalı­ şılmadığı, bazı eserlerinin ise Türkçeye henüz çevrilmemiş ol­ duğu tartışıldı. Pek incelenmemiş eserleri arasında yılında İngilizce olarak basılan Inside India’yı1 da sayabiliriz. yı­ lında Bugünkü Hindistan başlığıyla kısmen Tan gazetesinde, ’de de bütün olarak Yeni Sabah’ta tefrika edilmiş olsa da o dönem pek ses getirmemişti. Elinizdeki bu eser, Hin­ distan’a Dair’in ilk Türkçe kitap halinde basılmış versiyonudur. Yalnız bu eser Inside India’nın sadık çevirisi değildir, eserin Türkçesi yeniden bizzat Halide Edib tarafından yazılmıştır. Halide Edib’in Hindistan seyahati ilginçtir. senelerinde Paris’te yaşadığı dönemde Hint siyasi liderleriyle 1. Inside India, Londra’da ’de George Allen & Unwin Ltd. tarafından; ’de ise New York’ta Macmillan tarafından basılır. ilişkilerini pekiştirir, Hintli tanıdıklarıyla mektuplaşmaları sa­ yesinde de merak duyduğu pek çok konuyu tartıştığını, Hint siyasetiyle ilgili incelemekte güçlük çektiği detayları Hintli dostlarına danıştığını gözlemleriz. ’de Ateşten Gömlek İn­ gilizceye çevrildikten sonra Lahor’da Daughter of Smyrna baş­ lığıyla bir Ahmediye örgütü tarafından basılır. Böylelikle kita­ bın önsözünde editörü M. Y. Khan’ın da ifade ettiği gibi Hali­ de Edib, Hindistan’daki milliyetçilik duygularının alevlenme­ sine de Ateşten Gömlek’le katkıda bulunur. ’te ise yaklaşık yirmi yıl önce () İstanbul’da tanıştığı, o dönem Hindistan hükümetinin desteğiyle İstanbul’a gönderilen tıp komisyonu­ nun başkanlığını yapan Dr. Ensari tarafından Halide Edib bir dizi konferans vermek üzere Delhi’deki Camia Üniversitesi’ne davet edilir. Edib’in konuşmalarına katılmak isteyen on binler­ ce izleyicinin bilet alarak konferans salonlarına girmesi Halide Edib’in Hindistan’daki popülerliğinin en açık göstergesidir. Haydarabat’ta Şehir Meclisi’nde yaptığı konuşmaya beş bin, Kalküta’daki konuşmasına ise on binin üzerinde dinleyici katı­ lır. Halide Edib’in Camia Üniversitesi’nde yaptığı sekiz konuş­ ma Conflict of East and West in Turkey (Türkiye’de Şark-Garp Çatışması) başlığı altında Lahor’daki S.M. Ashraf tarafından, yılında, Dr. Ensari’nin önsözüyle basılır. (Bu metin de hâlâ tam olarak Türkçeye çevrilmemiştir.) Türler Arası Deney Hindistan’a Dair’in ilk yayımlanışı, Türkiye’de Hindistan’a ilginin en yoğun olduğu döneme rastlar. Bağımsızlık mücade­ lesini yıl önce vermiş olan Türkiye için Hindistan üzeri­ ne yazılanları okumak, bağımsızlaşan Hindistan’la “yoldaşlık” kurmanın bir yoludur. Önceki yıllardan farklı olarak, bu yıllar­ da Rabindranath Tagore çevirileri yayımlanır; ’lar ve ’larda Tagore, Avrupalı yazarlar haricinde, Türkiye’de en çok okunan yazarlardan biri olur.1 1. Laurent Mignon, “Peace, Bliss and Poetry: The Reception of Tagore in Tur- key”, Hundred Years of Tagore Reception: (Edited by I. Bangha, U. Das Gupta & M. Kämpchen), [yayın aşamasında]. “Oryantalizm alla turca”yı1 Hindistan bağlamında incele­ mek mutlaka kapsamlı bir analiz gerektirir. Herzog ve Moti­ ka’nın incelediği yüzyıl Osmanlı aydınları tarafından Hin­ distan üzerine yazılan eserlerle ’lara kadar en kapsamlı Hint edebiyatı tarihlerinden birini yazan Cemil Meriç arasın­ daki en önemli benzerlik, eserlerin –örneğin Şemseddin Sa­mi’ nin Hindistan’daki politeizmi incelediği Esatir ()– Avru­ palı oryantalistlere dayanarak yazılmış olmasıdır. Bazı seyahat­ namelerde Hindistan egzotikleştirilir hatta bazı seyahatname­ ler Hindistan’a seyahat etmeden yazılmıştır – örneğin Selanik­ li Tevfik’in Musavver Hindistan Seyahatnamesi (). Diğer­ leri ise Hindistan’daki mitleri, dinleri yücelterek idealize eden, apolitik Hindistan kurgusunun altını çizen “idealist”lere yakın­ dır (Meriç’in Bir Dünyanın Eşiğinde’si de bu tarz eserlere iyi bir örnektir). Hindistan’a Dair tarih yazımı, toplumsal cinsiyet, sınıf, sömürgecilik ve oryantalizm eleştirisi açısından Halide Edib külliyatı içinde özgün bir konumda olduğu gibi, aynı zamanda türler arası bir deney olur. Barındırdığı farklı türleri göz önüne aldığımızda Hindistan’a Dair; bir yandan Halide Edib’in Hin­ distan’da tanıştığı liderlerin, aktivistlerin, dostların portrelerini içeren “biyografik sözlük”tür.2 Biyografik sözlüklerdeki gibi alfabetik sırada değil, tematik ve bazı bölümlerde kronolojik sıralamayla tanıştığı kadın ve erkek karakterlerin biyografileri büyük bir titizlikle yazılır, eğitimleri, okudukları kitaplar, siya­ si fikirleri, evleri, Hindistan tarihindeki önemleri, Avrupalı ve Türkiyeli çağdaşlarıyla benzerlik veya farklılıkları, Hindistan için kurguladıkları ütopyalar bu sözlüğün temel taşlarıdır. 1. Bkz. Herzog, Christoph ve Raoul Motika, “Orientalism ‘alla turca’: Late 19th/Early 20th Century Ottoman Voyages into the Muslim Outback” Die Welt des Islams 40/2, 2. Biyografik sözlüğün erken örnekleri 9. yüzyılda İslam dünyasında görülür. Halide Edib’in yazdığı dönemden önce Hindistan’da da birkaç örneği vardır bu türün. Halide Edib’in okumuş olabileceği (Inside India’da geçen karakterlerden bazılarını da içeren) bir örnek: Hayavadana Rao’nun İngilizce yayımladığı The Indian Biographical Dictionary ’idir. 9. yüzyıldaki örneklerinde de Rao’nun Hint biyografik sözlüğünde de kadın tarihsel aktörler bulunur. Rao’nun biyog- rafik sözlüğü sömürge kurumlarında yer alan İngilizleri de kapsar. Halide Edib, Hindistan deneyimiyle birlikte, aradığı “ka­ rizmatik lider”i bulmuştur: Mohandas Karamchand Gandi. Hatta ’larda Halide Edib’in “Gandiciliği” Nâzım Hikmet tarafından da onaylanır.1 Fakat Hint tarihini sadece Gandi’nin biyografisini merkez alarak incelemeye karşıdır. Bu yüzden, çeşitli Hint siyasi düşünürleri, liderleri ve aktivistleriyle tanış­ tırır bizi. Ayrıca metinde “oryantal”, kapalı, ev hapsinde, sessiz, pasif, apolitik, tarihsel süreçleri olmayan, statik ve zamanda donmuş birtakım kadın stereotiplerine karşı politik hayatta aktif, sokağa çıkan, mücadele eden, eğitim ve aktivizm konula­ rında ön planda olan kadınlarla tanışırız. Kadın karakterlerden en detaylı incelenenler arasında Hemşire Kasturba (Gandi’nin eşi), Hemşire Miraban (İngiliz aristokrat bir aileden gelmesine rağmen İngiltere’deki aristokrat hayatını bırakıp Hindistan’a yerleşen ve Gandizm’e “dönen” Gandi’nin manevi kızı), eşsiz siyasetçi ve aktivist Sarojini Naidu’yu sayabiliriz. Bu portreler vesilesiyle Pandit Cevahirlal Nehru, Mu­ hammed ve Şevket Ali, Muhammed İkbal başta olmak üzere Abdulgaffar Han’dan Dr. Zakir Hüseyin’e, Zohra Ensari’ye ka­ dar pek çok Hintliyle tanışma fırsatı buluruz. Sömürgeciliğe karşı olası en büyük direnişlerinden biri de Hindistan tarihini İngilizlerin hegemonyası ve Hindistan’daki İngiliz siyasi figür­ ler üzerine yoğunlaşmadan, Hintli siyasi figürlerin seslerine vurgu yaparak yazmaktır. Halide Edib kendisini Kongre Müs­ lümanlarına yakın bulur. Hindu ve Müslüman cemaatçilerin­ den farklı olarak tek ulus prensibini vurgular. Dr. Ensari ve Abdulgaffar Han’ın siyasi fikirlerinin birleşkesi olan “demok­ ratik ve sosyalist” Hindistan projesiyle öne çıkar. Hindistan’a Dair, bir yandan Hindistan’ın farklı şehirleri­ ni, değişik dinî ve kültürel platformları tarif eden bir seyahat­ namedir; Aligarh, Lahor, Peşaver, Lucknow, Benaras, Kalküta, Haydarabat ve Bombay bölümlerinde anlatıcı Hindistan’ı eg­ 1. Nâzım Hikmet’e göre Halide Edib’in eserlerinde üç dönem vardır: “Birinci devrede hâkim muhteva, mazi hasreti, lirik ve mistik felsefi idealizmdir. İkinci devrede hâkim unsur cinsiyet kavgasıdır: kadın erkek cinsleri birbirine düş- man iki kutuptur. Üçüncü devrede kendi bakımından sosyal meseleler ön plana gelir.” Gandi hayranlığı üçüncü evreye aittir. Bkz. Nâzım Hikmet. Kemal Tahir’e Mapusaneden Mektuplar. İstanbul: Adam Yayınları, s zotikleştiren Avrupalı seyahatnamelere direnir, sömürgecilik ve kast eleştirisini derinleştirebilmek adına gözlemlediği “fa­ kirlik”, “ayrımcılık”, “sınıf” ve altyapı sorunlarıyla ilgili analizler yapar. Gita’lar, Upanişat’lar Meriç’vari bir özlemle sadece “il­ ham alınması” gereken kaynaklar değil, tersine, kast ve doku­ nulmazlık tartışmalarında sorunsallaştırılması gereken kay­ naklardır. Aynı zamanda eser, “katılımcı gözlem” metoduyla yazıl­ mış bir etnografi örneğidir, anlatıcı tanıştığı Hintli kadın ve erkekleri gözlemlediği gibi, onlarla birlikte Hindistan’daki mü­ cadelenin ve tartışmaların içinde yer alır, kendi pozisyonuna da eleştirel bir biçimde yaklaşır. Ayrıca kişisel gözlemler, anek­ dotlar ve hatıraları içeren bir otobiyografidir. Hindistan’a Dair’de Yer Almayan Siyasi Tartışmalar Hindistan’a Dair, Inside India’nın sadık çevirisi değildir, Türkçe versiyonda yer almayan tartışmaların çoğu siyasi tartış­ malardır. Halide Edib’in Inside India’daki siyasi analizleri ve “siyasi özne” olarak incelemeye çalıştığı Hint kadın ve erkekle­ ri aslında hem Avrupa’daki Hindoloji söylemi hem de Tür­ki­ ye’de Hindistan üzerine yazılanlara göre oldukça özgün bir konumdadır. Orijinal metnin (Inside India) ’de, Türkçesinin ise İkinci Dünya Savaşı dönemi basıldığını düşünürsek, siyasi tar­ tışmaların olmamasını sansür olarak yorumlayabilir, bu sansü­ rün ise savaş dönemi siyasi hassasiyetlerle/kaygılarla alakalı olduğunu iddia edebiliriz. Inside India’da olup da Hindistan’a Dair’e alınmayan bölümler arasında Halide Edib’in İngilizlere ve sömürgeciliğe yönelttiği sert eleştiriler başta gelir. Türkçe versiyon tefrika edilirken Alman-İtalya-Japon ittifakının saldı­ rısı altında bulunan İngiltere’ye karşı duyduğu öfkeyi sessizleş­ tirmiş midir Halide Edib? Ayrıca Türkçe versiyonda hiçbir si­ yasi liderin siyasi fikirleri derinlemesine incelenmez. Örneğin Nehru ve sosyalizm üzerine Inside India’da çok geniş bir bö­ lüm buluruz, Türkçe versiyondan bu bölüm çıkarılmıştır. Ayrı­ ca Gandi de siyasi bir lider olarak tartışılmaz. “Sınır Gandi’si” olarak tanınan Abdulgaffar Han’a da Türkçe versiyonda pek yer verilmez. Oysa Abdulgaffar Han’da, “Allah’ın Hiz­met­ kârları” adlı ordusu sayesinde “vicdani ret” ve şiddetsizlik üze­ rinden ’lar gibi erken bir dönemde sadece Hint siyasi di­ renişi bağlamında değil, uluslararası platformda örnek alınabi­ lecek Müslüman bir pasifisti keşfetmiştir Halide Edib. Fakat İkinci Dünya Savaşı’nın en ateşli dönemlerinde “şiddetsizlik” felsefesinden bahsetmek belki de çok ütopik gelmiştir yazara. Ayrıca Türkçe versiyonda hiç yer verilmeyen bölümlerden biri de Inside India’daki Hint hilafeti üzerine (’ler) yapılan incelemelerdir. Şiddetsizlik Üzerinden Inside India’da Halide Edib’in ütopyası sömürgecilik kar­ şısında birleşik, sosyalist bir Hindistan’dır; şiddetsizlik de dire­ nişin en önemli prensibidir. Hindistan’a Dair ise bu tartışma­ ları çok yüzeysel olarak yansıtır. Yine de elimizde, Hindistan’ı Halide Edib’den okuyarak, yazarın iyi bilinmeyen bir dönemi­ ni, etnograf olarak incelemelerini, Hindistan seyahatini, ba­ ğımsızlık yolundaki Hindistan için önerilerini, modernleşme yolunda Türkiye’yle Hindistan arası karşılaştırmalı analizlerini keşfedeceğimiz, heyecan verici bir metin bulunmaktadır. Daha detaylı olarak siyasi analizleri, şiddetsizlik tartışmalarını ince­ leyebilmek içinse, Inside India’nın birebir çevirisinin yapılma­ sını önemle tavsiye ederim. Hülya Adak

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir