Hümeze Suresi, Mekke döneminde inmiştir ve 9 ayettir. Hümeze, insanları arkadan çekiştiren, ayıplayan kimse demektir.
Mushaftaki sıralamada yüz dördüncü, iniş sırasına göre otuz ikinci sûredir. Kıyâmet sûresinden sonra, Mürselât sûresinden önce Mekke’de inmiştir.
Hümeze Suresi dinle, ezberle
Ebubekir Şatıri'nin muhteşem yorumuyla Hümeze Suresi dinle.
Hümeze Suresi Türkçe okunuşu
Veylül li külli hümezetil lümezeh.
Ellezıcemea malev ve addedeh
Yahsebü enne malehu ahledeh
Kella le yümbezenne fil hutameh
Ve ma edrake mel hutameh
Narullahil mukadeh
Elleti tettaliu alel ef'ideh
İnneha aleyhim mü'sadeh
Fi amedim mümeddedeh
Hümeze Suresi Diyanet meali
Arkadan çekiştiren, ayıp kusur arayan, servet toplayan ve onu sayıp duran herkesin vay haline!
O, malının kendisini sonsuza kadar yaşatacağını zanneder.
Hayır! Andolsun ki o, hutameye atılacaktır.
Nedir o hutame bilir misin?
Allah’ın tutuşturulmuş ateşi!
Uzatılmış direklere bağlı olarak içine hapsedildikleri, yükselip yürekleri saran ateş!
Sûrede insanları küçümseme, kusur arama gibi davranışlar eleştirilmekte; servete güvenme ve onu yanlış yolda kullanmanın kişiye ne büyük zararlar getireceği anlatılmaktadır.
Giriş Tarihi: Güncelleme Tarihi:
Hümeze Suresi okunuşu ve anlamı, bu surenin manasını kavramak için oldukça mühimdir. Bu sure, Mekke döneminde inmiştir ve 9 ayettir. Hümeze kelimesi insanları arkadan çekiştiren, ayıplayan anlamına gelmektedir. İnsanları küçümseme, kusur arama gibi davranışların eleştirildiği Hümeze Suresi meali ve tefsiri günümüzde araştırılmaya devam ediliyor. Bu sureyi okumak ya da ezberlemek isteyenler için Hümeze Suresi meali, Arapça yazılışı ve Türkçe anlamı haberimizde yer almaktadır. İşte Hümeze Suresi okunuşu, fazileti, anlamı ve daha fazlası…
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
وَيْلٌ لِكُلِّ هُمَزَةٍ لُمَزَةٍۙ ﴿١﴾اَلَّذ۪ي جَمَعَ مَالاً وَعَدَّدَهُۙ ﴿٢﴾يَحْسَبُ اَنَّ مَالَـهُٓ اَخْلَدَهُۚ﴿٣﴾كَلَّا لَيُنْبَذَنَّ فِي الْحُطَمَةِۘ﴿٤﴾ وَمَٓا اَدْرٰيكَ مَا الْحُطَمَةُۜ﴿٥﴾نَارُ اللّٰهِ الْمُوقَدَةُۙ﴿٦﴾اَلَّت۪ي تَطَّلِعُ عَلَى الْاَفْـِٔدَةِۜ﴿٧﴾اِنَّهَا عَلَيْهِمْ مُؤْصَدَةٌۙ﴿٨﴾ف۪ي عَمَدٍ مُمَدَّدَةٍ﴿٩
-Bismillâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm.
Veylun li kulli humezetin lumezeh.
Ellezî cemea mâlen ve addedeh
Yahsebu enne mâlehû ahledeh
Kellâ le yunbezenne fîl hutameh
Ve mâ edrâke mel hutameh
Nârullâhil mûkadeh
Elletî tettaliu alel ef’ideh
İnnehâ aleyhim mu’sadeh
Fî amedin mumeddedeh
- Mal toplayan ve onu durmadan sayan, insanları arkadan çekiştiren, kaş göz işaretiyle alay eden her kişinin vay hâline!
3- O, malının, kendisini ebedîleştirdiğini sanır.
4- Hayır! Andolsun ki o, Hutâme’ye atılacaktır.
5- Hutame’nin ne olduğunu sen ne bileceksin?
- O, Allah’ın, yüreklere işleyen tutuşturulmuş ateşidir.
- Şüphesiz uzatılmış direkler arasında (bağlı oldukları hâlde) ateş onların üzerine kapatılacaktır.
Hakkında
Mekke döneminde inmiştir. 9 âyettir. Hümeze, insanları arkadan çekiştiren,ayıplayan kimse demektir
Nuzül
Mushaftaki sıralamada yüz dördüncü, iniş sırasına göre otuz ikinci sûredir. Kıyâmet sûresinden sonra, Mürselât sûresinden önce Mekke’de inmiştir.
Konusu
Sûrede insanları küçümseme, kusur arama gibi davranışlar eleştirilmekte; servete güvenme ve onu yanlış yolda kullanmanın kişiye ne büyük zararlar getireceği anlatılmaktadır.
“Vay haline!” diye çevirdiğimiz veyl kelimesi “çetin azap, helâk, yok olma, rezil rüsvâ olma, cehennemde bir vadi, beddua” anlamlarına gelmektedir. Meâlde bunların tamamına işaret eden “vay haline” lafzı kullanılmıştır. “Arkadan çekiştiren” diye çevirdiğimiz hümeze kelimesi ise “birini arkasından çekiştirmek, kaş göz, el kol işaretleriyle onunla alay etmek, aşağılamak” mânalarına gelen hemz kökünden türemiş bir sıfat olup “insanları arkadan çekiştirmeyi, şeref ve haysiyetlerini yaralamayı alışkanlık haline getiren, bundan zevk alan kimse” demektir. “Ayıp kusur arayan” diye çevirdiğimiz lümeze kelimesi de benzer davranışları arkadan değil, kişinin yüzüne karşı gösteren kimseyi ifade eder. Bu âyetlerin, mal ve servetinin çokluğuyla gururlanıp insanlarla alay ederek onların şahsiyetlerini zedeleyen Ahnes b. Şüreyk isimli putperest Arap hakkında indiği rivayet edilmiştir (bk. Kurtubî, XX, ). Ancak sûrenin iniş sebebinin özel olması hükmünün genel olmasına engel değildir. İslâm dini, insan şahsiyetinin ve onurunun korunmasına son derece önem verdiği için Kur’an bu tür davranışları kınamakta ve böyle davranışlar sergileyenlerin âhirette ateşle cezalandırılacağını haber vermektedir. âyetler servetinin çokluğuna gururlanıp insanlarla alay eden kimselerin aynı zamanda helâl haram demeden mal toplayan, onu saklayan, fakirlik korkusuyla cimrilik ederek onu hayır yolunda harcamaktan kaçınan, fakirin hakkını vermeyen ve servetinin kendisini ebedîleştireceğini sanan kimseler olduklarını da ifade etmektedir.
Hutame, “kıran, parçalayan” anlamında bir sıfat olup içine atılan her şeyi yakarak kırıp geçiren cehennemi veya onun özel bir bölümünü ifade eder. “Hayır” anlamına gelen 4. âyetin başındaki kellâ kelimesi, asıl gerçeğin yukarıda nitelikleri anlatılan o bedbaht inkârcının düşündüğü gibi olmadığını gösteren bir uyarı amacı taşır. Nitekim devamında onun mutlaka cehenneme atılacağı bildirilmektedir. 5. âyetteki soruyla cehennemin son derece korkunç bir yer olduğuna vurgu yapılmıştır. Burada dünyadayken gönül incitip yürek yakan suçluların, günahkârların –zindandaki mahpuslar, esirler gibi– uzun direklere, sütunlara bağlandıkları, ateşten kaçıp kurtulmanın mümkün olmadığı bir cehennem tasviri yapılmaktadır. Öyle ki, her şeyi yakıp kavuran ateş, ta yüreklere kadar bütün vücudu sarıp kuşatıyor! Çünkü o günahkâr da dünyada zayıf, çaresiz mâsumların yüreklerini yakmıştı. Her kötülük önce kalptedir, oradan başlar ve inkâr, hakaret, küfür, alay, aşağılama, çekiştirme, saldırı vb. eylemler olarak dışa taşar. Onun için âyette azabın da kalpleri saracağı belirtilmiştir.
Kaynak: Kuran Yolu Tefsiri Cilt:5 Sayfa