12 Mayıs Anneler Günü'nden yola çıkarak, Kuran-ı Kerimde ismen zikredilen tek Saliha kadın olarak bilinen Hz. Meryem'in doğumuyla ilgili annesi Hz. Hanne'nin yaşadığı süreci sizler için derledik. Ne olursa olsun Allah'a verdiği sözden dönmeyen Hz. Hanne'nin duasını ve kızı Hz. Meryem'in kıssasını haberimizde okuyabilirsiniz. İşte Hz. Hanne'nin duası ve Hz. Meryem'in dünyaya gelişi
Allah (c.c)'un rızasını kazanabilmek için yaptığımız ibadetlerin her şeyden önce ihlaslı, riyasız ve samimi olmasına dikkat etmeliyiz. Geçmiş zamanlara baktığımızda İslamiyet döneminde iz bırakan Saliha kadınlardan birisinin Hz. Meryem'in annesi Hz. Hanne olduğunu görmekteyiz. Allah (c.c)'un Kuran-ı Kerimde ismen zikrettiği tek kadın olan Hz. Meryem'in kıssası biz yaşayanlara da hayatımız içerisinde örnek olmalıdır. Hz. Meryem'in kıssasını anlatmadan önce ailesinden biraz bahsedelim
Hz. Meryem kıssası
İslâmî kaynaklardan elde edilen bilgilere göre, ahlak ve iffet timsali olan Hz. Meryem'in annesi Hz. Hanne, babası ise İmrandır. (Âl-i İmrân 3/35; et-Tahrîm 66/12) Kuran-ı Kerim'dekiÂl-i İmrân suresinde, isminden de anlaşılacağı gibi Hz. Meryem 'den bahsedilmektedir. Hz. Süleyman (a.s)'ın soyundan gelen İmran’ın soyu, İsrail oğullarının ileri gelenlerindendi. Onlar Allah'ın dininin öğretilmesi ve tatbik edilmesine öncülük ederek mümtaz bir mevki kazanmışlardı. O dönemdeki Peygamber Hz. Zekeriyya (a.s) ile İmran’ın eşi yani Hz. Meryem'in annesi Hz. Hanne kardeştiler. Hz. Zekeriyya ile İmran'ın Allah tarafından verilen bir imtihanları vardı o da çocuklarının olmamasıydı
Bir gün Hz. Hanne, bir kuşun gagasıyla evladına yem götürdüğünü görür ve kendisinin çocuğu olmadığı için büyük bir üzüntü duyar. Ne kadar acılı olursa olsun bunun bir imtihan olduğunun bilinciyle sabrederek Allah'a asla isyan etmemiştir. Hz. Hanne her zaman olduğu gibi yine dua etmiş ve duasında, “Eğer Rabbim bana bir çocuk verseydi onu, Beytülmakdis’in hizmetine vakfederdim,” şeklinde niyetini ortaya koymuştur. Allah (c.c), bu duasına karşılık kısa zaman sonra yaşı olmasına rağmen ona bir çocuk ihsan etmiş. Allah'a şükretmiş ve hamile kalmadan önceki yaptığı duayı hatırlayarak, onu Rabbinin hizmetine adamak istemiş.
İSLAMA HİZMET EDEN ÖNCÜ KADINLARI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN
Hz. Meryem
Kutsal kitabımız Kur’ân-ı Kerimde şöyle bahsedilmektedir:
“Hani, (İmran’in) karısı: ‘Rabb’im! Karnımdakini, âzâdlı bir kul olarak Sana adadım. Benden olan bu (adağı) kabul et! Şüphesiz, (niyazımı) hakkıyla işiten, (niyetimi) kemaliyle bilen Sensin Sen!’ demişti.”(Al-i İmran, 35)
Hz. Süleyman (a.s) tarafından inşa edilen Beyt-i Makdis o sıralar hem mabet hem de din eğitimi verilen bir yer olarak kullanılıyordu. Yalnızca erkek çocukların mabede girip dini eğitim gördükleri bu yerde kadınların içeri girmesi bile yasaktı. Evlat sahibi olacağının müjdesini alınca İmran, bir an endişede bulunarak eşine bebeklerinin kız mı yoksa erkek mi olacağını öğrenmeden adakta bulunması durumunda ne yapacağını bilemedi. Çok geçmeden İmran hayatını kaybetti. Doğum vakti geldiğinde Hz. Hanne, bebeğinin erkek olması yönünde ümit eder iken tertemiz bir kız çocuk dünyaya getirdi.
Allah (c.c) bile ve isteyerek Hz. Hanne (a.s)'ın adağına rağmen bebeğinin kız olmasını takdir etmişseafoodplus.info Hanne ne yapacağını bilemedi ama adağından da geri dönmek istemedi. Ne olursa olsun kızını mabette eğitim görmesini sağlayarak Allah yolunda hizmet etmesini istiyordu. Buradaki kararlılığından yola çıkarak kızına (kadın kul, hizmetçi) anlamına gelen 'Meryem' ismini koydu.
al-i imran suresi
Bir yandan anne olmanın mutluluğunu yaşarken bebeğinden ayrılacak olmanın hüznünü de yaşamıştı. Ancak yine de kızının mabette eğitim görmesi konusunda kararlıydı. Kalbindeki niyetini bilerek tüm içtenliğiyle “Bu çocuğumu mabedin hizmetine adadım!” diyerek kızını alimlerin önüne koydu. Hz. Hanne'nin bu kararlılığı alimlerin bile hoşuna gitmişti ki mabette kadınlara yer olmadığını uygun gören alimler bile Hz. Meryem'i kendi himayelerine almak için yarışıyorlardı.
Hz. Meryem
Hz. Zekeriyyâ (a.s) onlara:
“Ben, ona bakmaya, sizden daha layığım, çünkü onun teyzesi, benim zevcemdir.” demiş ve çekilen kura sonucu da Hz. Zekeriyya'ya çıkmıştı. Hz. Zekeriyya (a.s), Hz. Meryem’in bakımını sahiplendi ve eşine teslim etti. Hz. Zekeriyya (a.s)'ın evinde büyüyen Hz. Meryemiçin mabette mihrap yapıldı ve odaya yalnızca merdivenle girilebiliyordu. O odaya Hz. Zekeriyya (a.s)hariç birisinin girmesi de yasaktı.
Bu kıssadan özetle bağlayabileceğimiz sonuç; Hz. Meryem'in annesi olan Hz. Hanne (a.s)'ın duası ve ne olursa olsun Allah (c.c)'a verdiği sözden geri dönmemesidir. Hz. Hanne eğer kararında ihlaslı bir şekilde niyetli olmasaydı 'kızım oldu, erkek olsaydı mabede gönderirdim yapacak bir şey yok' diyebilirdi. Ancak, o öyle yapmadı tam bir teslimiyet ile yeni kavuştuğu kızını Allah yolunda hizmete adadı.
- GÜNÜN HADİSİ -
‘’Üç dua vardır ki, şüphesiz Allah-ü Teala onları kabul eder: 1- Mazlumun duası 2-Misafirin duası 3- Anne babanın çocuklarına duası’’ (Câmiü’s-Sağîr, 2/)
Kuran-ı Kerimde adı geçen tek kadın Hz. Meryem dir. Hz. Meryem in adına müstakil bir sure de vardır. Hz Meryem , Asiye, Hatice ve Fatıma ile birlikte cennetle müjdelenen 4 kadından biridir.
İçindekiler
“Bir vakit melekler dediler ki: Meryem! Muhakkak ki Allah seni seçti. Seni tertemiz kıldı. Hatta seni dünyadaki bütün kadınlara üstün kıldı.” (Al-i İmran, 3/42)
İmrân kızı Meryem’i de (misal vermiştir): O iffetini çok iyi korumuştu, biz de ona ruhumuzdan üfledik; o, rabbinin sözlerini ve kitaplarını hep tasdik etti ve o içtenlikle itaat edenlerdendi. (Tahrîm 66,12)
Hz. Meryem, 3 semavi din için de kutsal sayılan Beytül Makdiste (Mescid-i Aksa) büyümüştür. Meryem ne demektir? Hz. Meryeme adını annesi Hanne tarafından verilmiştir. Rabbin hizmetinde olan Allaha kulluk eden demek manalarına geliyordu Meryem. Soyları İsrail oğullarının ileri gelenlerindendir. Hz. Meryem Ananın Babası Hz. Süleyman (as)ın soyundan gelen İmrandır. O dönemdeki Peygamber Hz. Zekeriyya (a.s) Hz. Meryemin annesi Hanne ile kardeştir.
Hz. Meryem in annesi Hz. Hannenin çocuğu olmamaktadır. Bu nedenle büyük bir üzüntü duyardı. Ancak asla isyan etmedi ve sabretti. Bir gün Hz. Hanne, bir çocuğu olması halinde onu mabede (Beytü’l-Makdis) vakfedeceği yönünde adak adadı. Allah (c.c) Hz. Hannenin yaşı geçkin olmasına rağmen bu dileğini yerine getirdi. Meryem dünyaya geldi. Ancak geleneğe göre sadece erkek çocukları mabede adanırdı. Yine de Hz. Hanne adağından vazgeçmedi ve yerine getirdi. Hz. Meryem in annesi tarafından mabede (Beytü’l-Makdis’e) adandığı bu olay Al-İmran suresi 36 ve Ayetlerde şöyle buyrulmuştur:
Onu doğurunca dedi ki: “Rabbim! Onu kız doğurdum. -Oysa Allah onun ne doğurduğunu daha iyi bilmektedir- erkek de kız gibi değildir. Ben onun adını Meryem koydum, işte ben onu ve soyunu kovulmuş şeytana karşı senin korumana bırakıyorum.” 36
Bunun üzerine rabbi ona hüsnükabul gösterdi ve onu güzel bir şekilde yetiştirdi. Zekeriyyâ’yı da onun bakımı ile görevlendirdi. Zekeriyyâ onun bulunduğu yere, mâbeddeki odaya her girdiğinde yanında (yeni) bir rızık bulur ve “Ey Meryem! Bu sana nereden?” diye sorar, o da “Allah tarafından” cevabını verirdi. Kuşkusuz Allah dilediğine sayısız rızık verir.
Böylece Hannenin hem duası hem adağı kabul olmuş hem de Hz. Meryem bir peygamberin öğrencisi olmuştu.
Hz. Meryem
Hz. Zekeriyyanın evinde büyüyen Meryem için mabede bir mihrap yapıldı. Bu özel mihraba sadece merdivenle girilebiliyordu. Hz. Zekeriyya dışında da birinin oraya girmesi dahi yasaktı.
Hz. Meryem burada din eğitimini almış, tevekkül ve teslimiyet içerisinde rabbine sürekli ibadet etmişti. Çok fazla şükretmiş, Allahın verdiği nimetlerin kıymetini bilmiş ve günlük hayatın hengamesinden hep uzak durmuştu. İffetli bir kadın olan Hz. Meryem çevresine hep örnek olmuştu. Onun ailesi düzgün bir aile olarak bilinir ve saygı duyulurdu. Hz. Meryemin yaşayışı da bu saygıyı fazlasıyla hak ediyordu.
Hz. Meryem, rahminde Hz. İsa Peygamberi taşırken evli değildi. Yüce rabbimiz Meryem’in babasız olarak bir çocuk dünyaya getirmesini takdir etmişti.
Bir gün melekler, Hz. Meryeme bir çocuk dünyaya getireceğini ve bu çocuğun Allahın rızasını kazanan bir insan olacağını müjdelediler. Hz. Meryem bu durum karşısında şaşırmıştı. Hiç bir erkekle birlikte olmadığı halde nasıl bir çocuk doğuracağını anlamamıştı. Bunu Yüce Allah kitabımız Kuran-ı Kerimde şöyle buyurdu:
Dedi ki: “Rabbim! Bana bir erkek eli değmediği halde nasıl çocuğum olur?” Allah buyurdu: “İşte öyle, Allah dilediğini yaratır, bir işin olmasını istedi mi ona sadece ‘ol!’ der, o da oluverir.” (Âl-i İmrân Suresi 47 . Ayet)
Ayrıca doğacak bu çocuğun daha beşikte iken yani bebekken yetişkinlerle konuşacağı Hz. Meryeme bildirilmiştir.
Hz. Meryem çocuğunu kucağına aldığı zaman toplum tarafından dışlandı. İnsanlar Meryeme iftira attı. Oysa hepsi Hz. Meryemin ve ailesinin iffetli bir hayat sürdüklerine kefil olabilirlerdi. Ancak onlar kolay yolu seçti.
Apsis Mozaiği/Ayasofya Meryem Ana tavsiri
Hz. Meryem zina istinadları karşısında sessizdi. Çünkü rabbi ona susma orucu tutmasını emretmişti. O da kendisini eleştirenlere susma orucu aldığını söyleyip kucağındaki çocuğu göstererek onunla konuşmalarını söyledi.
Ye, iç, gözün aydın olsun. Eğer insanlardan birini görürsen, ben Rahmân (olan Allah)a bir oruç (susmak) adadım. Onun için bugün hiçbir kimseyle konuşmayacağım de. (Meryem Suresi, Ayet)
O sırada çocuk Hz. İsa (a.s) konuştu:
“Ben, şüphesiz Allâh’ın kuluyum. O, bana kitap verecek ve beni peygamber yapacaktır. O, nerede olursam olayım, beni mübarek kıldı. Yaşadığım sürece de namaz kılmamı ve zekât vermemi emretti. Beni, anneme saygılı kıldı; beni bedbaht bir zorba yapmadı. Doğduğum gün, öleceğim gün ve yeniden dirileceğim gün esenlik banadır (Meryem, )
Bundan sonra Hz. İsanın tebliğ faliyetleri sırasında Hz. Meryem geri planda kalmıştır. Çünkü artık Hz. İsa bir peygamberdir. Hz. İsanın çarmıha gerilişi ve mezara konuşulunda Hz. Meryemin de hazır bulunduğu bilinir. Hz. Meryemin ölümü ve nereye defnedildiği konusunda yeterli bilgi yoktur. Ancak 60 ya da 70 yaşlarına kadar yaşadığını ve Kudüste vefat ettiği konusunda tahmin yürütülmektedir.
Hz. Meryemin peygamber olup olmadığı yönünde tartışmalar vardır. Genel kabul olmadığı yönündedir. Çünkü Peygamberlere gelen vahiy ile Hz. Meryeme gelen vahiy farklıdır. Bir buyruktan ziyade bir olaya işaret vardır. Kelime anlamı olarak vahiy demek “Birisine süratle işarette bulunmak” demektir. Sonuç olarak görüş ayrılıklarıyla birlikte genel kanı Hz. Meryemin bildiğimiz manada peygamber olmadığıdır. Daha çok nebi ya da bir veli olarak görülür. Hz. Meryem Ananın Allâh’ın “veli” bir kulu olduğu şüphesizdir. Bu konuda detaylı bilgi için bu içeriği okuyabilirsiniz.
En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!