hz meryemin babasi kimdir / Hz. Meryem: Allah'ın kelamının(Hz. İsa) taşıyıcısı

Hz Meryemin Babasi Kimdir

hz meryemin babasi kimdir

Hz. Meryem'in doğumu nasıl oldu? Allah'a adayışın sembolü: Hz. Hanne'nin duası

Hz. Meryem&#;in doğumu nasıl oldu? Allah&#;a adayışın sembolü: Hz. Hanne&#;nin duası

12 Mayıs Anneler Günü'nden yola çıkarak, Kuran-ı Kerimde ismen zikredilen tek Saliha kadın olarak bilinen Hz. Meryem'in doğumuyla ilgili annesi Hz. Hanne'nin yaşadığı süreci sizler için derledik. Ne olursa olsun Allah'a verdiği sözden dönmeyen Hz. Hanne'nin duasını ve kızı Hz. Meryem'in kıssasını haberimizde okuyabilirsiniz. İşte Hz. Hanne'nin duası ve Hz. Meryem'in dünyaya gelişi

Allah (c.c)'un rızasını kazanabilmek için yaptığımız ibadetlerin her şeyden önce ihlaslı, riyasız ve samimi olmasına dikkat etmeliyiz. Geçmiş zamanlara baktığımızda İslamiyet döneminde iz bırakan Saliha kadınlardan birisinin Hz. Meryem'in annesi Hz. Hanne olduğunu görmekteyiz. Allah (c.c)'un Kuran-ı Kerimde ismen zikrettiği tek kadın olan Hz. Meryem'in kıssası biz yaşayanlara da hayatımız içerisinde örnek olmalıdır. Hz. Meryem'in kıssasını anlatmadan önce ailesinden biraz bahsedelim

Hz. Meryem kıssası

Hz. Meryem kıssası

İslâmî kaynaklardan elde edilen bilgilere göre, ahlak ve iffet timsali olan Hz. Meryem'in annesi Hz. Hanne, babası ise İmrandır. (Âl-i İmrân 3/35; et-Tahrîm 66/12) Kuran-ı Kerim'dekiÂl-i İmrân suresinde, isminden de anlaşılacağı gibi Hz. Meryem 'den bahsedilmektedir. Hz. Süleyman (a.s)'ın soyundan gelen İmran’ın soyu, İsrail oğullarının ileri gelenlerindendi. Onlar Allah'ın dininin öğretilmesi ve tatbik edilmesine öncülük ederek mümtaz bir mevki kazanmışlardı. O dönemdeki Peygamber Hz. Zekeriyya (a.s) ile İmran’ın eşi yani Hz. Meryem'in annesi Hz. Hanne kardeştiler. Hz. Zekeriyya ile İmran'ın Allah tarafından verilen bir imtihanları vardı o da çocuklarının olmamasıydı

Bir gün Hz. Hanne,  bir kuşun gagasıyla evladına yem götürdüğünü görür ve kendisinin çocuğu olmadığı için büyük bir üzüntü duyar. Ne kadar acılı olursa olsun bunun bir imtihan olduğunun bilinciyle sabrederek Allah'a asla isyan etmemiştir. Hz. Hanne her zaman olduğu gibi yine dua etmiş ve duasında, “Eğer Rabbim bana bir çocuk verseydi onu, Beytülmakdis’in hizmetine vakfederdim,” şeklinde niyetini ortaya koymuştur. Allah (c.c), bu duasına karşılık kısa zaman sonra yaşı olmasına rağmen ona bir çocuk ihsan etmiş. Allah'a şükretmiş ve hamile kalmadan önceki yaptığı duayı hatırlayarak, onu Rabbinin hizmetine adamak istemiş.

İSLAMA HİZMET EDEN ÖNCÜ KADINLARI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN

Hz. Meryem

Hz. Meryem

Kutsal kitabımız Kur’ân-ı Kerimde şöyle bahsedilmektedir: 

“Hani, (İmran’in) karısı: ‘Rabb’im! Karnımdakini, âzâdlı bir kul olarak Sana adadım. Benden olan bu (adağı) kabul et! Şüphesiz, (niyazımı) hakkıyla işiten, (niyetimi) kemaliyle bilen Sensin Sen!’ demişti.”(Al-i İmran, 35)

Hz. Süleyman (a.s) tarafından inşa edilen Beyt-i Makdis o sıralar hem mabet hem de din eğitimi verilen bir yer olarak kullanılıyordu. Yalnızca erkek çocukların mabede girip dini eğitim gördükleri bu yerde kadınların içeri girmesi bile yasaktı. Evlat sahibi olacağının müjdesini alınca İmran, bir an endişede bulunarak eşine bebeklerinin kız mı yoksa erkek mi olacağını öğrenmeden adakta bulunması durumunda ne yapacağını bilemedi. Çok geçmeden İmran hayatını kaybetti. Doğum vakti geldiğinde Hz. Hanne, bebeğinin erkek olması yönünde ümit eder iken tertemiz bir kız çocuk dünyaya getirdi.

Allah (c.c) bile ve isteyerek Hz. Hanne (a.s)'ın adağına rağmen bebeğinin kız olmasını takdir etmişseafoodplus.info Hanne ne yapacağını bilemedi ama adağından da geri dönmek istemedi. Ne olursa olsun kızını mabette eğitim görmesini sağlayarak Allah yolunda hizmet etmesini istiyordu. Buradaki kararlılığından yola çıkarak kızına (kadın kul, hizmetçi) anlamına gelen 'Meryem' ismini koydu.

al-i imran suresi

al-i imran suresi

Bir yandan anne olmanın mutluluğunu yaşarken bebeğinden ayrılacak olmanın hüznünü de yaşamıştı. Ancak yine de kızının mabette eğitim görmesi konusunda kararlıydı. Kalbindeki niyetini bilerek tüm içtenliğiyle “Bu çocuğumu mabedin hizmetine adadım!” diyerek kızını alimlerin önüne koydu. Hz. Hanne'nin bu kararlılığı alimlerin bile hoşuna gitmişti ki mabette kadınlara yer olmadığını uygun gören alimler bile Hz. Meryem'i kendi himayelerine almak için yarışıyorlardı. 

Hz. Meryem

Hz. Meryem

Hz. Zekeriyyâ (a.s) onlara:

“Ben, ona bakmaya, sizden daha layığım, çünkü onun teyzesi, benim zevcemdir.” demiş ve çekilen kura sonucu da Hz. Zekeriyya'ya çıkmıştı. Hz. Zekeriyya (a.s), Hz. Meryem’in bakımını sahiplendi ve eşine teslim etti. Hz. Zekeriyya (a.s)'ın evinde büyüyen Hz. Meryemiçin mabette mihrap yapıldı ve odaya yalnızca merdivenle girilebiliyordu. O odaya Hz. Zekeriyya (a.s)hariç birisinin girmesi de yasaktı.

Bu kıssadan özetle bağlayabileceğimiz sonuç; Hz. Meryem'in annesi olan Hz. Hanne (a.s)'ın duası ve ne olursa olsun Allah (c.c)'a verdiği sözden geri dönmemesidir. Hz. Hanne eğer kararında ihlaslı bir şekilde niyetli olmasaydı 'kızım oldu, erkek olsaydı mabede gönderirdim yapacak bir şey yok' diyebilirdi. Ancak, o öyle yapmadı tam bir teslimiyet ile yeni kavuştuğu kızını Allah yolunda hizmete adadı.

- GÜNÜN HADİSİ -

‘’Üç dua vardır ki, şüphesiz Allah-ü Teala onları kabul eder: 1- Mazlumun duası 2-Misafirin duası 3- Anne babanın çocuklarına duası’’ (Câmiü’s-Sağîr, 2/)

Allah&#;ın sıfatları ve esmalarıyla: &#;&#;Annelik&#;&#;

İLİŞKİLİ HABER

Allah'ın sıfatları ve esmalarıyla: ''Annelik''Bebeğin tutunması için zikir! Sağlıklı bebek için okunması tavsiye edilen ayet

İLİŞKİLİ HABER

Bebeğin tutunması için zikir! Sağlıklı bebek için okunması tavsiye edilen ayet

Kur&#;an-ı Kerim&#;de adı geçen tek kadın Hz. Meryem &#;dir. Hz. Meryem &#;in adına müstakil bir sure de vardır. Hz Meryem , Asiye, Hatice ve Fatıma ile birlikte cennetle müjdelenen 4 kadından biridir.

İçindekiler

Peki, Hz. Meryem kimdir? Hz. Meryem&#;i bulunduğu dönemdeki dünya kadınlarından üstün kılan neydi?

“Bir vakit melekler dediler ki: Meryem! Muhakkak ki Allah seni seçti. Seni tertemiz kıldı. Hatta seni dünyadaki bütün kadınlara üstün kıldı.” (Al-i İmran, 3/42)

&#;İmrân kızı Meryem’i de (misal vermiştir): O iffetini çok iyi korumuştu, biz de ona ruhumuzdan üfledik; o, rabbinin sözlerini ve kitaplarını hep tasdik etti ve o içtenlikle itaat edenlerdendi.&#; (Tahrîm 66,12)

Hz. Meryem nerede doğmuş ve nerede büyümüştür? seafoodplus.info&#;in annesi ve babası kimdir?

Hz. Meryem, 3 semavi din için de kutsal sayılan Beytül Makdis&#;te (Mescid-i Aksa) büyümüştür. Meryem ne demektir? Hz. Meryem&#;e adını annesi Hanne tarafından verilmiştir. Rabbin hizmetinde olan Allah&#;a kulluk eden demek manalarına geliyordu Meryem. Soyları İsrail oğullarının ileri gelenlerindendir. Hz. Meryem Ana&#;nın Babası Hz. Süleyman (as)&#;ın soyundan gelen İmran&#;dır. O dönemdeki Peygamber Hz. Zekeriyya (a.s) Hz. Meryem&#;in annesi Hanne ile kardeştir.

Hz. Meryem &#;in annesi Hz. Hanne&#;nin Kıssası ve Hz. Meryem&#;in doğumu

Hz. Meryem &#;in annesi Hz. Hanne&#;nin çocuğu olmamaktadır. Bu nedenle büyük bir üzüntü duyardı. Ancak asla isyan etmedi ve sabretti. Bir gün Hz. Hanne, bir çocuğu olması halinde onu mabede (Beytü’l-Makdis) vakfedeceği yönünde adak adadı. Allah (c.c) Hz. Hanne&#;nin yaşı geçkin olmasına rağmen bu dileğini yerine getirdi. Meryem dünyaya geldi. Ancak geleneğe göre sadece erkek çocukları mabede adanırdı. Yine de Hz. Hanne adağından vazgeçmedi ve yerine getirdi. Hz. Meryem &#;in annesi tarafından mabede (Beytü’l-Makdis’e) adandığı bu olay Al-İmran suresi 36 ve Ayetlerde şöyle buyrulmuştur:

&#;Onu doğurunca dedi ki: “Rabbim! Onu kız doğurdum. -Oysa Allah onun ne doğurduğunu daha iyi bilmektedir- erkek de kız gibi değildir. Ben onun adını Meryem koydum, işte ben onu ve soyunu kovulmuş şeytana karşı senin korumana bırakıyorum.” 36

&#;Bunun üzerine rabbi ona hüsnükabul gösterdi ve onu güzel bir şekilde yetiştirdi. Zekeriyyâ’yı da onun bakımı ile görevlendirdi. Zekeriyyâ onun bulunduğu yere, mâbeddeki odaya her girdiğinde yanında (yeni) bir rızık bulur ve “Ey Meryem! Bu sana nereden?” diye sorar, o da “Allah tarafından” cevabını verirdi. Kuşkusuz Allah dilediğine sayısız rızık verir.&#;

Böylece Hanne&#;nin hem duası hem adağı kabul olmuş hem de Hz. Meryem bir peygamberin öğrencisi olmuştu.

Hz. Meryem

Hz. Meryem&#;in fazileti

Hz. Zekeriyya&#;nın evinde büyüyen Meryem için mabede bir mihrap yapıldı. Bu özel mihraba sadece merdivenle girilebiliyordu. Hz. Zekeriyya dışında da birinin oraya girmesi dahi yasaktı.

Hz. Meryem burada din eğitimini almış, tevekkül ve teslimiyet içerisinde rabbine sürekli ibadet etmişti. Çok fazla şükretmiş,  Allah&#;ın verdiği nimetlerin kıymetini bilmiş ve günlük hayatın hengamesinden hep uzak durmuştu. İffetli bir kadın olan Hz. Meryem çevresine hep örnek olmuştu. Onun ailesi düzgün bir aile olarak bilinir ve saygı duyulurdu. Hz. Meryem&#;in yaşayışı da bu saygıyı fazlasıyla hak ediyordu.


Hz. Meryem &#;in İsa Mesih&#;i doğurması

Hz. Meryem, rahminde Hz. İsa Peygamberi taşırken evli değildi. Yüce rabbimiz Meryem’in babasız olarak bir çocuk dünyaya getirmesini takdir etmişti.

Bir gün melekler, Hz. Meryem&#;e bir çocuk dünyaya getireceğini ve bu çocuğun Allah&#;ın rızasını kazanan bir insan olacağını müjdelediler. Hz. Meryem bu durum karşısında şaşırmıştı. Hiç bir erkekle birlikte olmadığı halde nasıl bir çocuk doğuracağını anlamamıştı. Bunu Yüce Allah kitabımız Kur&#;an-ı Kerim&#;de şöyle buyurdu:

&#;Dedi ki: “Rabbim! Bana bir erkek eli değmediği halde nasıl çocuğum olur?” Allah buyurdu: “İşte öyle, Allah dilediğini yaratır, bir işin olmasını istedi mi ona sadece ‘ol!’ der, o da oluverir.” (Âl-i İmrân Suresi &#; 47 . Ayet)

Ayrıca doğacak bu çocuğun daha beşikte iken yani bebekken yetişkinlerle konuşacağı Hz. Meryem&#;e bildirilmiştir.

Hz. Meryem çocuğunu kucağına aldığı zaman toplum tarafından dışlandı. İnsanlar Meryem&#;e iftira attı. Oysa hepsi Hz. Meryem&#;in ve ailesinin iffetli bir hayat sürdüklerine kefil olabilirlerdi. Ancak onlar kolay yolu seçti.

Apsis Mozaiği/Ayasofya &#; Meryem Ana tavsiri

Hz. Meryem&#;in susma orucu

Hz. Meryem zina istinadları karşısında sessizdi. Çünkü rabbi ona susma orucu tutmasını emretmişti. O da kendisini eleştirenlere susma orucu aldığını söyleyip kucağındaki çocuğu göstererek onunla konuşmalarını söyledi.

&#;Ye, iç, gözün aydın olsun. Eğer insanlardan birini görürsen, ben Rahmân (olan Allah)a bir oruç (susmak) adadım. Onun için bugün hiçbir kimseyle konuşmayacağım&#; de.&#;  (Meryem Suresi, Ayet)


Bebek olan Hz. İsa (a.s) konuştu

O sırada çocuk Hz. İsa (a.s)  konuştu:

“Ben, şüphesiz Allâh’ın kuluyum. O, bana kitap verecek ve beni peygamber yapacaktır. O, nerede olursam olayım, beni mübarek kıldı. Yaşadığım sürece de namaz kılmamı ve zekât vermemi emretti. Beni, anneme saygılı kıldı; beni bedbaht bir zorba yapmadı. Doğduğum gün, öleceğim gün ve yeniden dirileceğim gün esenlik banadır&#; (Meryem, )

Hz. Meryem kaç yaşında nerede vefat etti? 

Bundan sonra Hz. İsa&#;nın tebliğ faliyetleri sırasında Hz. Meryem geri planda kalmıştır. Çünkü artık Hz. İsa bir peygamberdir. Hz. İsa&#;nın çarmıha gerilişi ve mezara konuşulunda Hz. Meryem&#;in de hazır bulunduğu bilinir. Hz. Meryem&#;in ölümü ve nereye defnedildiği konusunda yeterli bilgi yoktur. Ancak 60 ya da 70 yaşlarına kadar yaşadığını ve Kudüs&#;te vefat ettiği konusunda tahmin yürütülmektedir.

Hz. Meryem bir peygamber miydi?

Hz. Meryem&#;in peygamber olup olmadığı yönünde tartışmalar vardır. Genel kabul olmadığı yönündedir. Çünkü Peygamberlere gelen vahiy ile Hz. Meryem&#;e gelen vahiy farklıdır. Bir buyruktan ziyade bir olaya işaret vardır. Kelime anlamı olarak vahiy demek “Birisine süratle işarette bulunmak” demektir. Sonuç olarak görüş ayrılıklarıyla birlikte genel kanı Hz. Meryem&#;in bildiğimiz manada peygamber olmadığıdır. Daha çok nebi ya da bir veli olarak görülür. Hz. Meryem Ana&#;nın Allâh’ın “veli” bir kulu olduğu şüphesizdir. Bu konuda detaylı bilgi için bu içeriği  okuyabilirsiniz.

  Hz. Meryem Süleyman (as) neslindendir, babasının adı İmrân, annesinin adı Hanne’dir. Rivâyete göre, evliliklerinin üzerinden yıllar geçse de çocukları olmayan Hanne, çocuk sahibi olabilmek için devamlı bir şekilde Allah’a yalvarmış, kendisine bir çocuk ihsan ettiği takdirde onu Beytülmakdis’e (Mescid-i Aksâ) hizmet etmesi ve orada ibâdet için adayacağına söz vermiştir (Âl-i Imrân sûresi, 3/35). Sonunda duâsı kabul edilir ve hâmile kalır. Çocuğunun doğumunu beklediği günlerde kocası İmrân’ın vefatıyla sarsılan Hanne, bir süre sonra da bir kız çocuğu dünyaya getirdi. Çocuğu kız olunca adağını yerine getirme hususunda tereddüde düştü. Çünkü kadınların Mescid-i Aksâ’nın hizmetinde bulunmaları alışılmış bir durum değildi. Özel halleri dolayısıyla da bu işe uygun görülmezlerdi. Bu tereddüt içinde kızına, çok ibâdet eden ve hizmetkâr anlamına gelen Meryem adını vererek onu ve neslini şeytandan koruması için Allah’a dua etti: “Onu doğurduğunda, -Allah onun ne doğurduğunu daha iyi biliyordu- ‘Ya Rab! Kız doğurdum. Erkek, kız gibi değildir, ben ona Meryem adını verdim, ben onu da soyunu da, kovulmuş şeytandan sana sığındırırım!’ dedi.”(Âl-i Imrân sûresi, 3/36). Hanne, bir süre sonra tereddütten kurtuldu ve adağını yerine getirmeye karar verdi. Bu konuda aktarılan haberlere göre, Meryem’in din adamlarından hangisine emânet edileceğini kur’a ile belirlemeyi kararlaştıran din adamları, üzerlerine isimlerini yazdıkları kalemlerini (veya oklarını) bir ırmağa atacaklar, kimin kalemi suyun üstünde kalırsa Meryem’i ona teslim edeceklerdi. Irmağa attıkları kalemlerden sâdece Zekeriyâ’ya (as) ait olanı su üstünde kalınca Hanne, Meryem’i aynı zamanda kız kardeşinin kocası olan Beytülmakdis imamı Zekeriyâ peygambere teslim etti.[1] Kur’ân-ı Kerîm’de Peygamberimiz’e (s.a.v.) hitaben, bu olaya işâret edilerek şöyle buyurulmuştur: “Bu, sana vahyettiğimiz ğayb haberlerindendir: Meryem’e hangisi kefil olacak diye kalemlerini atarlarken sen yanlarında değildin, tartışırlarken de orada bulunmadın.” (Âl-i Imrân sûresi, 3/44). Hz. Meryem, Mescid-i Aksâ’da Hz. Zekeriyâ’nın gözetiminde iyi ve güzel bir şekilde yetişti. Zekeriyâ (as), onun ibadet etmesi için ayrı bir oda/mihrap tahsis etmişti. Zamanını orada ibâdet ve dua ile geçiriyordu. Onun odasına her girişinde, yanında çeşitli yiyecek maddeleri gören Hz. Zekeriyâ, ona bunların nereden geldiğini sorardı. Meryem ise, bunların Allah tarafından gönderildiğini söylerdi (Âl-i Imrân sûresi, 3/37). Hz. İsa’nın Müjdelenmesi Zamanının büyük bölümünü mihrâbında ibâdet ve tâatla geçiren Hz. Meryem, iffeti ve takvasıyla meşhur bir azîze olmuştu. Hz. Zekeriyâ’yı dahî gıbta ettirecek takvâ alâmetlerine sahipti. Bu günlerde Hz. Meryem’e gelen Cebrâil (as) Allah Teâlâ’nın kadınlar arasından onu seçtiğini, tertemiz ve bütün kadınlara üstün kıldığını bildirdi. Gönülden teslimiyet ve ibâdete devam etmesini emretti (Âl-i Imrân sûresi, 3/). Allah Teâlâ, İsâ’ya (as) anne olma şerefini bahşederek, onu dünya kadınlarının efendisi yapacaktı. Artık bunun zamanı yaklaşmıştı. Hz. Meryem bir gün, muhtemelen ibâdet ve tefekkür için ailesinden biraz uzak tenha bir yere gitmişti. Onların gözlerinden uzak olduğu bir sırada, karşısına ansızın bir erkek çıktı. Büyük bir korkuya kapılan Hz. Meryem, ondan kendisine dokunmamasını istedi ve yapabileceği kötülükten Allah’a sığındı. Ancak ona bir erkek suretinde görünen bu şahıs, kendisinin vahiy meleği Cebrail olduğunu ve Allah tarafından önemli bir görev için gönderildiğini söyledi. Allah’ın kendisine mübârek bir çocuk vereceğini ve bu çocuğun mucizelerle desteklenen bir peygamber olacağını müjdeledi (Meryem sûresi, 19/). Hz. Meryem’in, “Ben bâkireyim, bana hiç bir beşer dokunmadığı ve iffetsiz biri de olmadığım halde nasıl çocuğum olabilir?” diye sorması üzerine, “Melek şöyle dedi: ‘Bu iş, dediğim gibi olacaktır.’ Çünkü Rabbin buyurdu ki: Babasız çocuk vermek bana pek kolaydır. Hem biz, onu nezdimizden insanlara birmucize ve rahmet kılacağız. Ezelde böyle takdir etmişizdir.” (Meryem sûresi, 19/). Kur’ân-ı Kerîm’de bir başka yerde, meleğin, doğacak çocuğun ismini ve diğer bâzı özelliklerini de açıkladığı bildirilmektedir: “Melek (Cebrail) demişti ki: ‘Ey Meryem! Allah seni, kendisinden bir kelime ile müjdeler ki, onun adı Meryem oğlu İsa Mesih’dir. Dünya ve ahirette şerefli ve Allah’a yakın kılınanlardan olacaktır. İnsanlarla, beşikte iken de, yetişkin iken de konuşacaktır. O, salih kimselerden olacaktır.”(Âl-i İmrân sûresi, 3/). Bir başka yerde ise Cebrâil’in Hz. Meryem’e, Allah’ın doğuracağı çocuğa, doğru düşünmeyi sağlayan ilmî kâbiliyet vereceğini, yazı yazmayı, Tevrat ve İncil’i okumayı öğreteceğini, İsrailoğulları’na mûcizelerle desteklenen bir peygamber olarak göndereceğini de haber verdiği bildirilmektedir (Âl-i Imrân sûresi, 3/). Kur’ân-ı Kerîm, Hz. Meryem’in iffeti ve Hz. İsa’ya hamile kalışı hakkında ise iki yerde bilgi vermektedir: “Allah, îman edenlere namusunu koruyan İmrân kızı Meryem’i de misâl gösterir. Biz, ona ruhumuzdan üfledik. O, Rabbinin sözlerini ve kitaplarını tasdik etmişti ve itâatkâr olanlardandı.”(Tahrim sûresi, 66/12). “Nâmûsunu koruyan Meryem’i de hatırla. Biz, ona rûhumuzdan üfledik. Onu da, oğlunu da âlemlere bir mûcize kıldık.(Enbiyâ sûresi, 21/91). Hz. Meryem’in Hz. İsâ’ya hamile kalmasını sağlayan bu ilâhî üfleme, topraktan yaratılmış Hz. Âdem’i canlı hale getiren ve onu meleklerin secdesine lâyık kılan üflemenin benzeridir. Bu rûh, bütün eşyayı yaratan Allah’ın rûhudur, bütün canlılar canlılığını ondan alırlar. Bu rûhun veya nefhanın (üflemenin) hakikati ya da cansız varlıkları nasıl canlı hale getirdiği bilinemediği gibi, iffet sahibi bâkire Meryem’in, üfleme ile gebe kalmasının sırrı da akıl yoluyla bilinemez. Çünkü bu konu Allah’ın kudretine taalluk eden bir husus olup eşyanın oluşumuyla ilgili tabîî kanunların dışındadır. Hz. İsa’NIN Doğumu-Beşikte İken KonuşmasıKendisine zinâ iftirâsı atılmasından korkan Hz. Meryem, doğum zamanı yaklaşınca, toplumdan ayrılıp uzak bir yere gitti. Doğum sancısı gelince, bir hurma ağacına tutunmak zorunda kaldı. Doğum sancısı ve yalnızlığın yanında özellikle kavminden görebileceği hakaret ihtimâli onu iyice bunaltmıştı. Hatta kendi kendine daha önce ölmeyi ne kadar istediğini söylüyordu (Meryem sûresi, 19/ ). Ancak doğumu yaptığı sırada kendisine seslenildiğini duydu. Bu ses ona güzel müjdeler veriyordu: “Melek, Meryem’in aşağı tarafından şöyle seslendi: ‘Sakın üzülme! Rabbin alt tarafında bir ırmak akıttı. Hurma dalını kendine göre silkele, üzerine taze ve olgun hurmalar dökülsün. Ye, iç, gönlünü hoş tut. Eğer birini görürsen, ‘Rahman olan Allah’a susma orucu adadım, bugün kimseyle konuşmayacağım.’ de.”(Meryem sûresi, 19/ ). İşittiği ses, hurmalardan yiyip sudan içmesi ve gönlünü hoş tutması yanında, görüldüğü gibi, bebeği hakkında kendisini hesaba çekmek isteyenler olursa, ona susma orucu tuttuğunu ve o gün kimseyle konuşmayacağını söylemesini emrediyordu. Çünkü Allah Teâlâ, ona yöneltilecek sorulara cevap verme sorumluluğunu kendi üzerine almıştı. Bu müjdeler Hz. Meryem’e cesaret vermişti, çocuğunu alıp şehre döndü. Ne var ki, korktuğu başına geldi ve tahmin ettiği şekilde kavminin ağır bir itham ve iftirasıyla karşılaştı. Onun kucağında bir çocukla geldiğini görenler, büyük bir öfke ve hayret içinde, annesi ve babası iffet sahibi temiz kişiler olduğu halde bu kötü fiili nasıl işlediğine hayret ettiklerini ve ondan böyle bir şeyi asla beklemediklerini söylüyorlardı (Meryem sûresi,19/ 27). Bu hakaretler karşısında Hz. Meryem, çocuğa işâret ederek, verilen emir gereğince konuşmadı. Ancak son derece öfkeli kalabalık, beşikteki çocuğun konuşup cevap vereceğine inanmadıklarından, Hz. Meryem’in kendilerini alaya aldığını sandılar. Ancak tam bu sırada, beşikteki çocuk İsa (as) dile geldi ve düzgün bir şekilde konuşmaya başladı: “Beşikteki İsa dile gelerek şöyle dedi: ‘Şüphesiz ben, Allah’ın kuluyum. O, bana mutlaka kitap verecek ve beni peygamber yapacaktır. Beni bulunduğum her yerde insanlara yararlı, mübârek bir kimse kıldı. Hayatım boyunca namaz kılmamı ve zekât vermemi emretti. Beni anneme hürmetkâr kıldı. Beni asla zâlim ve isyankâr yapmadı. Doğduğum gün, öleceğim gün ve dirileceğim gün Allah bana selâm ve emniyet vermiştir.”(Meryem sûresi,19/ ) Ancak bu büyük mucize, İsrâlioğulları’nın iknâ olmasına yetmemişti. İsa (as) ve annesi hakkındaki korkunç iftiralarına ve hakîkati inkârlarına devam ettiler (Nisâ sûresi, 4/). Peygamberliği ve DâvetiRivayete göre, Hz. Meryem, oğluna bir kötülük yapmalarından çok korkuyordu. Neticede Allah Teâlâ, ona oğlunu Mısır’a götürmesini bildirdi ve o da emredileni yaptı. 12 yıl orada kaldıktan sonra tekrar Filistin’e döndü. Onların gittiği yerin Dımaşk Ğûta’sı veya Kudüs olduğu da söylenmiştir.[2] Kur’ân-ı Kerîm, anne-oğula yönelik bu ilâhî himâye ve göçe kısaca işâret etmektedir: “Biz, Meryemoğlu İsa’yı ve annesini bir mucize yaptık. O ikisini oturmaya elverişli, akarsulu yüksekçe bir yerde barındırdık.”(Mü’minun sûresi, 23/50). İsa (as), annesinin gözetiminde iyi bir şekilde büyüdü, ağırbaşlı ve keskin anlayışlı bir çocuk olarak temayüz etmişti. Rivâyete göre Hz. Meryem, Filistin’e döndüklerinde 13 yaşında olan oğlunu, doğduğu köy olan Nâsıra’ya götürdü. İsa (as), 30 yaşına ulaşıncaya kadar bu kasabada yaşadı. Kaynaklarda onun köyünde geçirdiği 17 yıl içinde başından geçenler hakkında bilgi bulunmamaktadır. İsa (as) 30 yaşında iken peygamberlik görevine getirildi ve kendisine kitap olarak İncil verildi: “O peygamberlerin peşinden, kendinden önceki Tevrat’ı tasdik eden Meryem oğlu İsa’yı gönderdik. Ve ona, içinde hidâyet ve nur olan ve kendinden önceki Tevrat’ı tasdik eden, Allah’tan korkanlar için bir hidâyet rehberi ve bir nasihat olan İncil’i verdik. İncil’e tâbi olanlar, Allah’ın onda indirdikleriyle hükmetsinler. Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenlere gelince, işte onlar, fâsıkların ta kendileridir.”(Mâide sûresi, 5/). İsa (as) dâvetini yürütürken, bu âyette geçtiği gibi, sık sık Tevrat’ı tasdik edici olarak gönderildiğini hatırlatıyor ve insanları kendisine tâbi olmaya çağırıyor, yahudileri içine düştükleri sapıklıklardan kurtarmaya gayret ediyordu. Haram ve helâl hususunda anlaşmazlığa düştükleri meseleleri açıklıyor, sonradan uydurdukları haramların aslında helâl olduğunu söylüyordu (Zuhruf sûresi, 43/). Aslen bir yahudi olan ve yahudi toplumu içinde büyüyen İsa (as), önceki peygamberleri ve Tevrat’ı tasdik etmekle vazifelendirildiğini ve Tevrat’ta yapılan değişiklikleri düzeltmek üzere gönderildiğini söyleyerek, insanları Allah’ın birliğini kabule, O’na kulluğa ve sadece O’nun emirlerine itâate çağırıyordu. İçinde bulundukları kötülüklerden sakındırıyor, âhirete iman etmeye ve o gün için hazırlık yapmaya dâvet ediyordu. Gurur ve kibiri, israf ve lüksü terkedip, zühd ve tevekküle, mütevâzi bir hayata çağırıyordu. Zulmü bırakmalarını ve aralarında iyi geçinmelerini istiyordu. İsrâil oğulları, Hz. Musa’dan sonra kendilerine çok sayıda peygamber gönderildiği halde, Hz. Musâ’ya gönderilen dini ve bu dinin kitabı Tevrat’ı tahrif etmiş bulunuyorlardı. Hahamlar ve mâbed görevlileri, para kazanmak için Allah’ın sözlerinin yerine kendi sözlerini koyarak Tevrat’ı değiştirmekten kaçınmadıkları gibi, aksine bunu bir meslek haline getirmişlerdi. Hazinelerini doldurmak için, fakir fukarayı mâbede kurban ve hediyeler sunmaya teşvik ederler, bu hediyeleri kendileri için kullanırlardı. Hahamlar ve papazların insanların mallarını haksız yere yediklerine Kur’an-ı Kerîm’de işaret edilmiştir (Tevbe sûresi, 9/34). Bu dönemde, toplumda gelir dengesi altüst olmuş, büyük çoğunluk fakirlikle boğuşurken idareciler ve din adamlarından meydana gelen varlıklı üst sınıf, lüks ve sefahate dalmıştı. Toplumda ahlâksızlıklar, yolsuzluklar ve hastalıklar yaygın hâle gelmişti. Tıp ilmi geliştiği halde hastalıkların önü alınamıyordu. Yahudiler arasında zulüm ve haksızlıklar yayılmış ve haram-helâl anlayışı bozulmuştu. Hz. İsa (as), dâvetini yürütürken, kendisine karşı zaman zaman işbirliği yapan iki önemli muhâlefetle karşılaştı. Muhalefetin şiddetli kanadını, dinleri adına onun dâvetini engellemeye çalışan yahudîler teşkil ediyordu. Diğer muhalif gurup ise, o sırada Filistin ve çevresini işgal altında tutan Romalı idareciler idi. Yahudi hahamlarının İsa (as) ve Hıristiyanlığı Roma idâresine karşı bir tehdit olarak göstermeye çalışmaları, yöneticileri harekete geçirmişti.
  1. İSA KISSASINDAN ÇIKARILACAK BAZI DERSLER
  2. Hz. Meryem, namusunu koruma hususunda mü’minlere örnek gösterilmiştir: “Allah, iman edenlere, namusunu koruyan İmran kızı Meryem’i de misal gösterir.” (Tahrim sûresi, 66/12).
  1. Hz. İsa’nın Meryem’e üflenmiş bir rûhtan vücut bulması, Allah’ın yüce kudretinin yanı sıra, aynı zamanda rûhun bedenden ayrı bir varlık olduğunu inkâr eden yahûdî toplumunda rûhun varlığını ilan eden bir mucize mahiyetindedir.[3]
  1. İsa (as) daha beşikte iken kendisinin Allah’ın kulu olduğunu söylediği ve peygamberliği döneminde bu gerçeği sık sık dile getirdiği halde, Hıristiyanlar onu Allah’a nisbet ederek tevhid inancından uzaklaşmıştır. Onlar da önceki inkârcı toplumlar ve Yahudiler gibi tevhid inancını tahrif etmiştir (Tevbe sûresi, 9/30).
[1]. Sa’lebî, ; İbn Kesîr,Kasasu’l-enbiyâ,II, [2]. İbn Kesir, Kasasu’l-enbiyâ,II, [3]. Muhammed Ebu Zehra, Hristiyanlık Üzerine Konferanslar, s.  

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir