hz rukiye nin hayatı / RUKİYYE BİNTİ MUHAMMED (R.A.) KİMDİR? - Hz. Rukıyye’nin (r.a.) Hayatı

Hz Rukiye Nin Hayatı

hz rukiye nin hayatı

Hz. Muhammed'in &#;ocuklarının İsimleri Nedir? Peygamber Efendimizin Ka&#; &#;ocuğu Var?

Hz. Muhammed'in Çocuklarının İsimleri Nedir?

 Hz. Muhammed'in Hz. Hatice ve Hz. Mariye ile olan evliliklerinden çocukları olmuştur. Ancak peygamber efendimizin erkek çocukları, daha süt yaşında vefat etmiştir. Kız çocukları ise vefat ettiklerinde genç yaştalardı. Hz. Muhammed (s.a.v.), Hz. Hatice'den 6 çocuğa sahipti. Bunlar doğum sırasıyla; Kasım, Zeynep, Rukiye, Ümmü Gülsüm, Fatıma, Abdullah ve İbrahim isimlerine sahipti. Peygamber efendimizin Hz. Mariye'den sadece tek bir çocuğu olmuştu ve onun adı da İbrahim'di.

 Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed'in Kaç Çocuğu Vardır?

 Hz. Muhammed (s.a.v.) evliliklerinden ikisinden toplam 8 çocuğa sahipti, ancak erkek evlatlarını daha bebekken kaybetti. Hz. Muhammed ilk çocuğuna Kasım adını verdi, fakat Kasım henüz 2 yaşındayken Mekke'de vefat etti. Hz. Muhammed'in ilk doğan ve ilk vefat eden çocuğu Kasım'dı. Hz. Muhammed 30 yaşındayken Zeynep dünyaya geldi, Zeynep vefat ettiğinde 4 yaşındaydı. Peygamber efendimizin (s.a.v.) diğer kızı Medine de 4 yaşında vefat etti.

 Hz. Muhammed 33 yaşındayken Rukiye dünyaya geldi. Hz. Rukiye büyüdüğünde Hz. Osman ile evlendi ve Habeşiştan'da yaşamaya başladı. Daha sonra Medine'ye hicret eden Rukiye, Bedir Savaşı bittiğinde vefat etti. Ümmü Gülsüm, İslamiyet gelmeden önce doğmuştu. Hz. Rukiye vefat edince Hz. Osman ile evlenen Ümmü Gülsüm, evliliğin henüz altıncı yılındayken vefat etti.

 Hz. Muhammed'in en küçük kızının adı Fatıma'dır. Fatıma Mekke'de doğmuş ve Hz. Muhammed'in vefatından birkaç ay sonra vefat etmiştir. Hz. Muhammed'in (s.a.v.) oğullarından Hz. Abdullah 3 aylıkken, Hz. İbrahim ise 18 aylıkken vefat etmiştir.

Son Güncellenme:

LinkedinFlipboardLinki Kopyala

Bir peygamber goncası: Hz. Rukıyye annemiz
Sevgili Peygamberimiz’in Hz. Zeynep’ten sonra dünyaya gelen ikinci kızı Rukıyye annemiz, tıpkı mübarek babası gibi hayatı sıkıntı ve çilelerle geçmiş büyük bir sabır abidesidir. Kainatın Efendisi 33 yaşındayken dünyaya gelen Hz. Rukıyye, Hz. Hatice gibi güzel ahlaklı bir annenin terbiyesiyle büyüdü. Onun edebini ve görgüsünü aldı. Sevgiyi, saygıyı, insanlara şefkati ve merhameti baba ocağında öğrendi. Peygamberlikten önce Ebu Leheb’in oğlu Utbe ile nikâhlanan Rukıyye annemiz henüz düğünleri yapılmadan Tebbet suresinin nazil olması üzerine Utbe’den ayrıldı. Rabbimiz ona daha hayırlı, salih, kerim, asil bir aileye mensup, yumuşak huylu Hz. Osman’ı nasip etti. Efendimiz, onların nikahlarını kıydı ve kendilerine dua etti.
Haberin Devamı

Mekke müşriklerinin eziyetleri artınca Habeşistan’a hicret eden ilk kafilede Hz. Osman’la Rukiyye Annemiz de vardır. Memleketten, aileden ve rahmet pınarı Efendimizden ayrılmak onlar için çok zordur. Fakat müşriklerin zulmü de dayanılacak gibi değildir.

O sırada ilk çocuğuna hamile olan Hz. Rukiyye’nin yolculuk sırasında sağlığı bozuldu. Nazik bedeni çocuğunu daha fazla taşıyamadı ve yavrusunu kaybetti. Bu arada Mekke müşriklerinden bazılarının İslam’a girdiği söylentisi Habeşistan’a ulaşınca, ashab-ı kiramın bir kısmı Mekke’ye döndü. Hz. Osman’la Rukiyye annemiz de dönenler arasındaydı. Ne var ki muhacirler vatanlarına ulaştıklarında hiç bir şeyin değişmediğini, işkencelerin devam ettiğini gördüler.

Haberin Devamı

Hz. Rukiyye, Habeşistan dönüşü babasının evine geldiğinde kardeşleri Ümmü Gülsüm ve Fatıma’ya hasret ve muhabbetle sarıldı. Fakat o sırada annesini göremedi. Soran gözlerle kardeşlerine baktığında, onların gözlerinden süzülen yaşlarla karşılaştı. Sevgili annesinin vefat ettiğini anlayınca hıçkırıktan boğazı düğümlendi ve derin bir sessizliğe büründü. Ne var ki Allah’ın hükmü karşısında boynu büküktü.

Medine’ye hicret etti

Rukiyye annemiz bundan sonra Mekke’de uzun süre kalmadı. Hicret izni verilince ailesiyle birlikte Medine’ye hicret etti. Artık Zâtü’l-Hicreteyn yani iki hicret sahibi olarak anılacaktı. Medine’de bir erkek çocuk dünyaya getirdi. Sevgili Peygamberimiz torununa Abdullah adını koydu. Annesi onun doğumuyla, ilk çocuğunu kaybetmenin acısını bir nebze olsun unutmaya çalışacaktı. Abdullah, gün geçtikçe büyümekte, annesinin kucağında etrafa gülücükler saçmaya başladı. Ancak Hz. Rukiye’nin imtihanı büyüktü. Bir gün Abdullah’ın yüzünü bir horoz gagaladı. Aldığı derin yaralara küçücük bedeni dayanamadı ve henüz 2 yaşında ruhunu teslim etti. Hz. Rukiye ikinci defa evlat acısıyla sarsıldı.

Çilesi henüz bitmemişti. Sıkıntıların üst üste gelmesi sağlığını da etkiledi. Cenabı Hak ona yeni bir imtihan kapısı açtı. Durumu ciddiydi. Ateşi ve rahatsızlığı gün geçtikçe arttı. Hz. Osman hastalığı süresince eşinin yanından hiç ayrılmadı. Bu arada muhacirlerle Ensar, Bedir’de düşmanı karşılamak için savaşa çağrılınca Hz. Osman da bu şerefli davete uymayı arzuladı. Ancak gönlü ölüm döşeğindeki hanımı Rukiyye’nin yanından ayrılmaya razı değildi. Kalbi iki parça olmuştu sanki. Bir yanı Bedir’de, diğer yanı eşindeydi. Peyganberimizin verdiği karar üzerine eşi Rukıyye’nin yanında kaldı. Ve sonunda emri hak vaki oldu. Medine’de iki haber aynı anda duyuldu. Rukıyye’nin ruhu nazenin bedeninden ayrıldığı sıralarda, Medine semalarında Bedir zaferinin sevinci yükseldi.

Haberin Devamı

Hanımını kabre indirdi

Naaşını Ümmü Eymen yıkadı Rukıyye annemizin. Cenaze namazını da Hz. Osman kıldırdı. Medine halkı Rasulullah Efendimizin iki hicret sahibi sevgili kızının cenazesini Baki Kabristanı’na taşıdı. Hz. Osman hanımını kabre indirdi ve Medine’nin temiz toprağına emanet etti. Bu sırada Hz. Peygamber Bedir’den dönmekteydi. Efendimiz, kabrin başına geldi. Hüzün ve kederle dolu hassas kalbiyle son uykusuna yatmış olan kızı için dua ve niyazda bulundu. Daha sonra Hz. Osman’ın evine giderek onu teselli etti.

Haberin Devamı

Rukiyye annemiz vefat ettiğinde henüz 22 yaşındaydı. Tertemiz, sade ve çileli bir hayatı yolcu gibi yaşadı. Cennete giden yolda adım adım ilerledi. Allah kendisinden ebediyyen razı olsun. İmanının ve çektiği çilelerin mükâfatını en güzel şekilde lutfetsin.

Bir peygamber goncası: Hz. Rukıyye annemiz
Sahabilerle birlikte kabristan ziyareti

Adeti olduğu üzere, bir gün sahabilerle birlikte bir kabristana uğradı ve “Esselamü aleyküm ey müminler diyarı(nın sakinleri)!” diyerek selam verdi. Sonrasında ise, “İnşallah biz de size katılacağız, (ancak din) kardeşlerimizi (dünyada) görmüş olmayı çok arzu ederdim.” diye ekledi. Bunu duyan sahabiler merakla, “Ya Resulallah! Biz senin kardeşlerin değil miyiz?” dediler. Allah Resulü, “Siz benim ashabımsınız, kardeşlerim ise henüz (dünyaya) gelmeyenlerdir.” buyurdu. Bunun üzerine ashab-ı kiram, “Ümmetinden henüz dünyaya gelmeyenleri nasıl tanıyacaksın Ya Resulallah?” diye sordular.
Resulullah şöyle dedi: “Bir adamın siyah atlar arasında, alınları ve ayakları beyaz (sekili) atları olsa, onları tanımaz mı?” Ashabın, “Elbette tanır.” cevabını duyan Resul-i Ekrem, ümmetinden hiç görmediği insanları kıyamet gününde nasıl tanıyacağını, müjde niteliğindeki şu cevabıyla bildirdi: “İşte benden sonra gelecek olan kardeşlerim, aldıkları abdestten dolayı kıyamet günü abdest azaları parlayarak gelecekler. Ben de onları Kevser havuzu başında karşılayacağım.” (Müslim,Taharet, 39).

Haberin Devamı
Bir peygamber goncası: Hz. Rukıyye annemiz
Ankara Kocatepe Camii

Kocatepe Camii, Ankara’nın Kocatepe ilçesinde yer alan ve yapımına yılında başlanan, Cumhuriyet sonrası dönemde yapılan en büyük camidir.

Caminin yapımı için düzenlenen yarışmayı Mimar Vedat Dalokay kazandı. Projesi modern bir tarz içeriyordu. Caminin ilk temeli bu projeye göre atıldı, ancak proje fazla modern olduğu gerekçesi ile Hüsrev Tayla ve Fatin Uluengin tarafından çizilen projenin uygulanmasına karar verildi. Yeni proje kapsamında yeniden temel atılarak caminin inşaasına yılında başlandı. Yeni proje de Mimar Sinan‘ın tarzından etkilenilmiştir. Caminin yapımı oldukça uzun bir süreç aldı ve yılında tamamlandı. Caminin açılışı, dönemin Başbakanı Turgut Özal tarafından yapıldı. Cami, 4 bin metrekare alan üzerine inşa edilmiştir. Kubbesi metre çapındadır ve yüksekliği ise metredir. Caminin 4 adet minaresi bulunmaktadır ve minare uzunluğu 88 metredir. Kocatepe Camii’nin özellikleri arasında avizesi oldukça ilgi çekmektedir. Diğer camilerde yer alan avizelerden çok daha farklı bir tasarıma sahip olan avize, ışıkları yandığında da oldukça dikkat çekici. Avize ton ağırlığında ve metre çapındadır. Avizenin çevresinde her biri 60 santimetre çapında 32 adet küçük avize yer almaktadır. Merkezdeki büyük avize Hz. Muhammed’i (SAV) temsil ederken, etrafında yer alan 32 küçük avizede İslam’ın 32 farzını temsil ediyor. Avizeler ayrıca Allah’ın adının 33 kere zikredilmesini de simgeliyor. Oldukça büyük bir alana inşa edilen cami, 24 bin kişiliktir.

Ezan nasıl meşru kılınmıştır?

Namaz Mekke döneminde farz kılındığı halde Hz. Peygamber’in Medine’ye gidişine kadar namaz vakitlerini bildirmek için bir yol düşünülmemişti. Medine döneminde ise müslümanlar başlangıçta zaman zaman bir araya toplanıp namaz vakitlerini gözetirlerdi. Namaz vaktinin geldiğini haber vermek üzere bir işarete ihtiyaç duyulduğu aşikârdı. Bunun için nâkûs (Hıristiyanlarca şimdiki çan yerine kullanılan tahta parçası) çalınması, boru öttürülmesi, ateş yakılması veya bayrak dikilmesi şeklinde çeşitli tekliflerde bulunulduysa da nâkûs hıristiyanların, boru yahudilerin, ateş Mecûsîler’in adeti olduğu için Resulullah tarafından kabul edilmedi. Ancak bu sırada ashabdan Abdullah b. Zeyd’e rüyada ezan öğretilmiş, Abdullah da ertesi gün Hz. Peygamber’e gelerek durumu haber vermişti. Bunun üzerine Resul-i Ekrem Bilâl’e ezan cümlelerini okumasını emretti. Bu arada Hz. Ömer Resulullah’a gelip aynı rüyayı kendisinin de gördüğünü bildirmiştir.

Babası; gönüller sultanı, Fahr-i Kâinat Efendimiz Hz. Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)dir. Annesi; Fedakârlıkta öncü, eşine karşı davranışıyla bütün kadınlara en güzel örnek olan Hz. Hatice (seafoodplus.info) validemizdir.

Rukiye (seafoodplus.info), Peygamberimizin kızlarının ikincisiydi. Peygamberimiz 33 yaşındayken dünyaya geldi. Küçük yaşta Müslüman oldu. Peygamberimiz onu hayâ ve edep incisi Hz. Osman´la evlendirdi.

Mekke´de müşriklerin işkenceleri dayanılmaz bir hâl alınca Hz. Osman hanı­mıyla birlikte Habeşistan´a hicret etti. Onların hicretleri Peygamberimizi çok duygulandırdı. Yolcu ederken, ?Lût´tan sonra ailesini alıp Allah yolunda hicret edenlerin ilki Osman´dır.? buyurdu.

Rukiye (seafoodplus.info) bir yandan sevgili babasından ayrıldığına, bir yandan da vatanın­dan uzak düştüğüne çok üzülüyordu. Bu arada bir erkek çocukları dünyaya gel­di. İsmini ?Abdullah? koydular. Bu sevimli yavru, biraz da olsa üzüntülerini unut­turuyordu.

Hz. Osman ile Rukiye validemiz bir müddet Habeşistan´da kaldıktan sonra Peygamberimizin ayrılığına daha fazla dayanamadılar. Orada karşılaşacakları işkenceleri peşinen kabul ederek Mekke´ye geri döndüler. Medine´ye hicret izni çıkınca da oraya hicret ettiler. Böylece Allah yolunda ?iki hicret? sevabı birden kazandılar.

Medine´de günler huzur içerisinde geçiyordu. Artık İslam Devleti kurulmuş, düşmanlarına karşı koyacak güce erişmişti. Bu arada Peygamberimizin sevgili torunu Hz. Abdullah altı yaşına gelmişti. Sağa sola neşe saçıyordu. Peygamberi­miz, Hz. Hasan ve Hüseyin´i sevdiği gibi Abdullah´ı da seviyor, kızının evini es­kisinden daha sık ziyaret ediyordu. Fakat bir gün hiç beklenmedik bir şey oldu: Bir horoz Abdullah´ı gagalayarak yüzünü gözünü yaraladı. Bu sebeple hastala­nan Abdullah kurtulamayarak vefat etti. Cenaze namazını Peygamberimiz kıldırdı. Defnedildikten sonra da mezar taşını dikti. Bu arada gözlerinden akan yaşlar mübarek sakalını ıslatıyordu. Ağlamasının sebebini soranlara, ?Yüce Al­lah, kullarından merhametli ve yufka yürekli olanlara merhamet eder.? cevabını verdi. Rukiye´nin Abdullah´tan başka çocuğu olmadı.

Öyle Bir Hanım ki;

Hz. Rukiye, gayet güzel ve hüsnü cemal sahibi bir hanımefendi idi.

Kemal ve edepte çok üstündü. Güzelliği ve edebi o derece üstün idi ki, eşi Hz. Osman ile Habeşistan´a hicret ettiğinde oradaki çevre bu güzel annemizi çok rahatsız etmiştir. Bu yüzden çok sıkıntılar yaşamıştır.

 Bu mübarek annemizde Hz. Hatice Validemizle birlikte İslam´a ilk girenlerdendir.

 Hayatı çilelerle geçmiştir. Kureyş ?in baskı ve işkencelerine maruz kalmış ve babası Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) ile birlikte Allah yolunda nice meşakkatlere katlanmıştır.

 Müşriklerin verdiği sıkıntıdan dolayı eşi Hz. Osman (r.a) ile birlikte Habeşistan´a hicret eden ilk ailedir.

Yüzünü Kocasının Ayağına Sürdü?

Mümin kadın, Allahü Teâlâ´ya isyan olmayan her hususta kocasına itaat etmelidir. 

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemin kızı Hz. Rukiyye, kocası Osman (r.a)´ı cariyelerinden birine latife yaparken gördü. Hazret-i Osman utandı, Hazret-i Rukiyye de kıskandı, ağlayarak Resûlullah´a geldi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.): 

?Seni ağlatan nedir?? buyurunca, Hz. Rukiyye olanları anlattı. Peygamber Efendimiz (s.a.v.): 

?Ey Rukiyye! Eğer Allah ve Rasulü´nün rızasını istersen yüzünü kocanın ayaklarına sür, onun rızasını iste. Muhakkak göklerdeki herkes benimle iftihar eder. Ben de Osman ile iftihâr ederim? buyurunca Rukiyye (r.a) hayretle: ?Eğer annem Hatice sağ olsaydı bana yardım ederdi? deyip döndü. Hazret-i Osman´ın odasına gitti ve kapı aralığından bakınca gördü ki, Osman (r.a.) secdeye kapanmış ağlıyor ve şöyle niyaz ediyordu: 

?Allah´ım, Resulünü bana öfkelendirme. Ben senin habibine damat olmak nimetinin kadrini bilemedim.? 

Rukiyye (r.a) bunu işitince öfkesi yatıştı. Hz. Osman ona sarılmak istedi, fakat Rukiyye (r.a): 

?Hayır! Önce babamın tavsiyesini yerine getireyim.? dedi ve ayaklarına kapandı, yüzünü ayaklarına sürdü. 

Hazret-i Osman bu hali görünce ağladı ve dedi ki:

?Sâhibi olduğum bütün cariyeleri Rasulullah´ın ve kızı Rukiye´nin rızalarının müjdesi uğruna âzâd ettim.? 

Peygamber Efendimiz (s.a.v.), onların barıştıklarını işitince şükretti ve sevindi. Cebrail aleyhisselâm geldi ve şöyle buyurdu: 

Yâ Resûlallâh! Allahü Teâlâ sana selâm edip buyurdu ki: ?Osman´ı müjdele, cariyelerini senin ve evlâdının rızâsı için âzâd edince kalemi ondan kaldırdım. Onun için mizan kurmayacağım ve kıyamet günü hesâb görmeyecektir. Böylece insanlar, cinler ve melekler senin kadrini ve çocuklarının kıymetini bilsinler.? (Hulâsatü´l-Ahbâr, Aziz Mahmut Hüdai)

Hakkındaki Hadisler

İbni Abbas (r.a) anlatıyor: "?Rukiye ve Ümmü Gülsüm: Bu ikisi, Ebu Leheb´in oğulları olan Utbe ve Uteybe´nin nikâhı altında idiler. "Ebu Leheb´in iki eli kurusun ve kurudu da" (Tebbet ) vahy-i şerifi nazil olduğu zaman, Ebu Leheb oğullarına onları boşamalarını emretti. Bunun üzerine Hz. Osman önce Rukiye ile evlendi. Rukiye onunla birlikte Habeşistan´a hicret etti. Orada Hz. Osman´ın Abdullah adında bir oğlu dünyaya geldi. Hz. Osman ona izafeten (Ebu Abdillah diye) künye almıştı. Sonra Rukiyye (seafoodplus.info) vefat etti. Ondan sonra Hz. Osman Ümmü Gülsüm (seafoodplus.info) ile evlendi" 

 Katâde (r.a) anlatıyor: "Ailesi ile birlikte Allah yolunda ilk hicret eden Osman b. Affan´dır. Ben, Nadr b. Enes´ten duydum. O da babası Enes´ten, şöyle anlatırken duymuş: 
"Osman b. Affan ile hanımı Rukiye, Habeşistan´a gitmek üzere yola çıktılar. Allah Resulü kendilerinden haber alamayınca sokağa çıkıyor, onlardan haber bekliyordu. Derken bir gün Kureyşli bir kadın: "Ya Muhammed, damadını gördüm, hanımı da yanındaydı" dedi. Efendimiz: "Peki durumları nasıldı?" diye sordu. "Hanımını, yürüyemeyecek derecede zayıf olan şu cılız hayvanlar gibi bir eşeğe bindirmişti; kendisi de eşeği önden çekiyordu" dedi. Allah Resulü: "Cenab-ı Hak ikisinin de yar ve yardımcısı olsun. Osman, Lût aleyhisselam´dan sonra ailesiyle birlikte hicret eden ilk Müslümandır" buyurdu."

Vefatı?

Rukiyye (seafoodplus.info), Bedir Savaşı hazırlığı sırasında rahatsızlandı. Hastalığı ciddi olduğu için, Peygamberimiz, Hz. Osman´a ?orduya katılmamasını emretti. Bu sebeple Hz. Osman çok arzu etmesine rağmen Bedir Savaşı´na katılamadı. Me­dine´de kalarak hanımının iyileşmesi için elinden gelen gayreti gösterdi. Fakat Hz. Rukiye, yakalandığı hastalıktan kurtulamayarak vefat etti. Cenazesini Rasulullah´ın dadısı Ümmü Eymen (seafoodplus.info) yıkadı.

Bedir zaferinin müjdesi geldiğinde o defnediliyordu. Biraz sonra Peygambe­rimiz (s.a.s.) geldi. Sevgili kızının kabrinin başında durdu. Dua ve niyazda bu­lundu.

Allah ondan razı olsun?

KAYNAKLAR

1- İbni Deybe, Teysiru´l-Vüsûl ilâ Câmii´l-Usûl, terc. İbrahim Canan, Akçağ Yayınevi, İstanbul, , XV.

2- Mevlana Niyaz, Kadın Sahabiler, terc. Ali Genceli, Toker Yayınları, İstanbul,

3- Abdülaziz eş-Şennavî, Sahabe Hayatından Tablolar (Hanım Sahabeler), terc. Tâceddin Uzun, Uysal Kitabevi, Ankara,

4- Safiyyurrahman Mübarek Furi, Peygamberimizin Hayatı ve Daveti, terc. H. İbrahim Kutlay, Risale, İstanbul,


Hz. Osman, İslam tarihinin üçüncü halifesi; hilafet sancağının Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer'den sonra gelen taşıyıcısıdır. Peygamber Efendimiz tarafından cennetle müjdelenen sahabelerden biri olan Hz. Osman, dört büyük halife içinden en uzun süre halifelik yapan kişidir. Hz. Osman'ın halifelik yılları, bazı kesimlerce halifeliğinin kabul edilmediği, büyük fitnelerin yaşandığı bir dönemdir. Hilafet makamını bırakmazsa öldürüleceği yönünde tehdit edilen Hz. Osman, Kur'an-ı Kerim okurken şehit edilmiş; bu elim olayı gerçekleştirenler cenazesinin kaldırılmasına dahi izin vermemişlerdi.

HZ. OSMAN’IN HAYATI

Babası Affan bin el-Âs, annesinin adı Ervâ’dır. Büyük annesi Beyzâ Um- mü’l-Hakîm Peygamber Efendimizin halasıdır. Neseb itibariyle beşinci batında da dedesi Abdi Menâf (Muğire) Resûlüllah’ın nesebiyle birleşmektedir. Mensub bulunduğu aile nüfuzlu, seçkin, ve güzide kimselerdi. Dedesi Ümeyye Ku- reyş’in ileri gelen eşrafındandır.

Hz. Osman, Fil vak’asından 6 sene sonra ve Hicret’ten 47 yıl önce böyle bir soydan, Mekke-i Mü- kerreme’de dünyaya geldi. Kendisi cahiliyye devrini yaşarken bile dürüst, doğru sözlü bir kimse idi. Ticaretle meşgul olur, içki içmez ve herkesin itimadını kazanmıştı.

İslâm güneşi Hira dağının ufuklarında doğmaya başladığı gün 34 yaşında bulunuyordu. Hz. Ebû- bekir’in delaletiyle yüce huzura kabul olundu ve Allah Resûlü’nün tebligatı ile kalbinde iman nuru yanıverdi. İman nurunun verdiği manevî yakınlık, Peygamber Efendimizin kerimesi Hz. Rukiye ile evlenmesi neticesinde kemal derecesine ulaştı. Bedir Harbi sırasında Hz. Rukiye’nin vefat etmesi üzerine diğer kızı Ümmü Gülsüm ile evlenerek Zi’n-nûreyn lakabı ile şereflendi.

Hz. Ömer’in şehid edilmesi üzerine şûra heyeti tarafından halifelik makamına getirildiği zaman, bu hizmetlerine daha büyük ve yeni hizmetler ekledi. Ermenistan, Kafkas, Horasan, Merakeş, Kerman, Afrika ve daha nice memleketler İslâm yurdunun haritası içerisine alınmış oldu.

CENNETLE MÜJDELENDİ!

Cennetle müjdelenen on kişiden biri olan Hz. Osman, mücessem bir hayâ örneğidir. Sehavette son derece ileri ve hiçbir fedakârlıktan çekinmezdi. Bütün harplere iştirak etmiş ve Allah Resûlü’nün hizmetinde bulunmuştu. Sadece Bedir Harbi sırasında refikası Hz. Rukiye hasta olduğu için ve bizzat Allah Resûlü tarafından Medine’de bırakılmıştı. Bu Hz. Osman’ın zevcesine son hizmeti olmuş ve Hz. Rukiye, Bedir Harbi sırasında ahireti teşri etmişti. Bu ümmet için ailesiyle birlikte hicret eden ilk fert odur. İlk önce Habeşistan’a daha sonra Medine-i Münevvere’ye göç etmiştir.

Hz. Osman, Ashab’ın fukaha- sından olup birçok fetvalar vermiş fakat bunlar zamanımıza kadar intikal edememiştir. Resûl-i Ekrem’e hısımlığın verdiği yakınlık itibariyle O’nun Siretine pek yakından vakıf bulunuyordu. Bu hususla ilgili hadis-i şerifleri hakkiyle bilmekte idi.

Vahiy katiblerinden olan Hz, Osman’ın tefsir ilminde Ashab-ı Kiram arasında müstesna bir yeri vardı. İbni Abbas gibi büyük müfessir ve sahabilerin, kendisine müracaatları, malumat aldıkları olmuştur.

Hadis ilminde de yüksek bir bilgiye haizdi. Her ne kadar kendisinden rivayet edilen hadislerin sayısı olarak kemiyyet sınırını bulmakta ise de, keyfiyet noktasından geniş bir hadis bilgini idi.

MELEKLERİN BİLE HAYA ETTİĞİ SAHABİ

Hz. Osman (r.a.), iffet ve hayâ yönünden de örnek bir şahsiyettir. Allah Resûlü (s.a.v), meleklerin bile ondan hayâ ettiğini haber vermiştir.

Hz. Ebûbekir (r.a.) halife seçilince Hz. Osman (r.a.) ona bey’at etti. Hz. Ebûbekir, halifeliği boyunca onunla hep istişarede bulunurdu. Hz. Ebûbekir’in vefatından evvel, Hz. Ömer’i (r.a.) halife tâyin ettiğini bildiren belgeyi Hz. Osman (r.a.) kaleme aldı. Ebûbekir (r.a.), Hz. Osman’ın (r.a.) yazdıklarını ona tekrar okuttuktan sonra mühürletti. Osman (r.a.), yanında Hz. Ömer ve Üseyd bin Saîd (r.a.) olduğu hâlde dışarı çıktı ve oradakilere “Bu kâğıtta adı yazılan kimseye bey’at ediyor musunuz” diye sordu. Onlar da “evet” diyerek bunu kabul ettiler.

Hz. Ömer (r.a.), son haccında Allah Resûlü’nün hanımlarının da hacca gitmelerine izin verdi. Yanla­rında da Hz. Osman ile Abdurrahman ibni Avf’ı (r.a.) gönderdi. Osman (r.a) ara sıra:

“Dikkat edin, kimse hanımlara yaklaşmasın ve bakmasın!” diye nidâ ediyordu. Mü’minlerin anneleri ise, develerin üstündeki hevdeclerde idiler.

HZ. EBUBEKİR’İN DAVETİYLE MÜSLÜMAN OLDU

Gençliğinde babasının yanında ticaretle uğraşan Osman, İslâm öncesinde Mekke'nin önemli tüccarları arasına girdi. İslâmî davetin ilk safhasında Hz. Ebû Bekir'in delâletiyle Resûlullah'ın yanına giderek Müslüman oldu ve ilk on Müslüman arasında yer aldı.

Eşraftan olması dolayısıyla İslâm'ı kabul edişi Kureyş içinde yankı yaptı. Amcası Hakem bin Ebü'l-Âs onu bağlayıp dininden dönene kadar bağlarını çözmeyeceğini söyleyince şiddetle karşı koydu. Kararlılığını görüp bağlarını çözmek zorunda kalan amcasından sonra annesi de çok uğraştı, ancak onu dininden döndüremedi.

PEYGAMBERİMİZİN KIZI İLE EVLENDİ

Osman kısa bir süre sonra Hz. Peygamber'in kızı Rukıyye ile evlendi. İslâmiyet'in 5. yılında () hanımıyla birlikte ilk kafilede Habeşistan'a hicret etti. Habeşistan'da doğan ve hicretin 4. yılında () vefat eden oğlu Abdullah dolayısıyla kendisine Ebû Abdullah künyesi verildi. Bir yıl sonra Habeşistan'dan Mekke'ye döndü ve ardından Medine'ye hicret etti.

Hz. Peygamber tarafından Mekke döneminde Abdurrahman b. Avf ile kardeş yapılan Osman, Medine'de evinde misafir kaldığı ensardan Evs bin Sâbit ile kardeş ilân edildi. Resûl-i Ekrem, Medine'de muhacirlere ev yapmaları için yer tahsis ettiğinde ona Mescid-i Nebevî'nin kendisinin girip çıktığı kapısının karşısına düşen arsayı verdi.

H.Z OSMAN (RA) ÇOK YARDIMSEVERDİ

Müslümanların Medine-i Mü- nevvere’ye hicretinde içmeye uygun tatlı bir su vardı, Rûne Kuyusu Sahibi yahudi olduğu için suyu para ile satıyordu. Hz. Osman kuyunun yarısını satın alarak mü’minlere vakfetmişti. Günden güne çoğalan mü’minlere Mescid-i Nebevî dar gelmekte ve genişletilmesi zaruret halini almaktaydı. Hz. Osman tek başına kendi parası ile bu ulvî görevi yerine getirdi. Te- bük Seferi sırasında askerin yarısını bizzat donatmış ve teçhiz etmişti. Bu hizmet için yüz deve ve bin dinar altın vermişti.

HZ. OSMAN (R.A.) NASIL ÖLDÜ?

Hz. Osman (r.a), âsîler tarafından 22 gün muhâsara edildikten sonra 17 Haziran Cuma günü Medine’de şehit edildi. Şehîd edilirken Hz. Hasan ve Kelb kabilesinden olan zevcesi Nâile bint-i Ferâfisa yaralandı. Hz. Osman’ın na‘şı, geceleyin hanımı ve birkaç samimi dostu tarafından, gizlice defnedildi.

Hz. Osman’ın (r.a.) şehit edilmesiyle başlayan dönem, İslâm tarihinde bir dönüm noktası teşkil etmiş, bu tarihten sonra iç karışıklıklar ve fitneler birbirini takip etmiştir.

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir