Soru: Bu şekiller incelendiğinde aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) I. şekilde kara kütlesi alçalmış ve deniz ilerlemiştir.
B) ll. şekilde regresyon yaşanmıştır.
C) I. şekilde tortul tabakalar deniz altında kalmıştır.
D) l. ve Il. şekildeki olaylar kısa bir zaman diliminde gerçekleşmiştir.
E) ll. şekilde tortul tabakalar deniz yüzeyine çıkmıştır.
Soru: Yukarıda l. ve ll. şekilde gösterilmiş yer şekilleriyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) l. şekilde tabakalar kırılırken Il. şekilde kıvrılmıştır.
B) l. şekilde yüksekte olan kısımlara horst, Il. şekilde antiklinal denir.
C) l. şekilde alçakta olan kısımlara graben, II. şekilde senklinal denir.
D) l. şekildeki gösterilen arazi Karadeniz Bölgesi'nde, II. şekildeki Ege Bölgesi'nde yaygındır.
E) l. şekilde jeosenklinallerdeki tortullanmış maddeler sert iken, ll. şekilde esnektir.
Soru: "Epirojenez günümüzde de devam etmektedir." diyen araştırmacı bu görüşüne aşağıdakilerden hangisini örnek olarak veremez?
A) Kanada'daki Labrador Yarımadasının yükselmesi
B) Hollanda'da alçalmaların devam etmesi
C) İtalya'nın Venedik kentinde çökmelerin meydana gelmesi
D) Japonya'nın başkenti Tokyo'da çökmelerin meydana gelmesi
E) Alp - Himalaya kıvrım dağlarının oluşması
Soru: Aşağıdakilerden hangisi epirojenez olayının neden olduğu durumlardan biri değildir?
A) Venedik'in alçalması
B) Egeit karasının alçalması
C) İskandinav Yarımadası'nın yükselmesi
D) Delta ovalarının oluşması
E) Kıyı çizgisinin değişmesi
Soru: Aşağıdakilerden hangisinin oluşumunda iç kuvvetlerin etkisinden söylenemez?
A) Fay hatlarının
B) Karstik mağaraların
C) Kıvrım dağların
D) Volkanik dağların
E) Horst ve graben alanların
Soru: Aşağıdaki olaylardan hangisinin oluşmasında epiroienik hareketlerin etkisi yoktur?
A) Aşınım yüzeylerinin yüksekte kalmasında
B) Kıvrım dağlarının oluşmasında
C) Kıyı çizgisinin yer değiştirmeslnde
D) Ortalama yükseltinin artmasında
E) Kara ve deniz yüzölçümlerinin değişmesinde
Soru: Günümüzde Japonya'nın başkenti çökerken, İskandinav Yarımadası yükselmektedir.
Yukarıdaki durumu meydana getiren aşağıdakilerden hangisidir?
A) Deprem
B) Epirojenez
C) Orojenez
D) Volkanizma
E) Akarsu
Gücünü ve enerjisini yerin derinliklerindeki magmadan alan ve yer şekillerinin oluşumunda etkiler yapan kuvvetlere iç kuvvetler denilmektedir. İç kuvvetlerin oluşumu sürecinde yer kabuğunda meydana gelen hareketlere tektonik hareket adı verilmektedir.
İç kuvvetler; epirojenez, orojenez, volkanizma ve deprem olmak üzere dört gruba ayrılır.
Yer kabuğunda meydana gelen dikey yönlü alçalma ve yükselme hareketlerine epirojenik hareket adı verilir. Kısacası; yer kabuğunun geniş alanlı yaylanma hareketleridir.
📚EK BİLGİ: Bu hareketler sonucunda yaylanarak yükselen ve kara haline gelen alanlara “jeoantiklinal“, alçalarak deniz çukuru haline gelen alanlara ise “jeosenklinal” adı verilmektedir. Büyük Okyanus, Atlas Okyanusu, Akdeniz, Karadeniz birer jeosenklinal alan iken; İskandinavya, Anadolu Yarımadası, Afrika birer jeoantiklinal alandır.
⭐Herhangi bir yerde epirojenez olayının olabilmesi için; izostatik dengenin bozulması gereklidir. Yer kabuğu, kalınlığı ve yoğunluğu oranında mantoya batmış durumda ve dengede durmaktadır. Bu dengeye izostatik denge denilmektedir. Bu dengenin bozulmasıyla kara ve deniz seviyelerinde değişmeler oluşmaktadır. İzostatik dengeyi bozan faktörler; erozyon, tortulanma, iklim değişmeleri, dağ oluşumu, volkanik faaliyetlerdir.
İzostatik dengeyi bozan olaylar sonucunda karalar hafifleyerek yükselir. Karalar yükselince deniz seviyesi geriler ve deniz altındaki alanlar kara haline gelir. Bu şekildeki denizin karadan çekilmesi olayına regresyon adı verilmektedir. Regresyon sonucunda kara kütlelerinin yüz ölçümleri artarken deniz kütlelerinin yüz ölçümleri azalır.
İzostatik dengeyi bozan olaylar sonucunda karalar ağırlaşarak mantonun içerisine de batabilir. Karalar alçalınca deniz seviyesi yükselir ve karalar deniz suyu altında kalır. Bu şekildeki denizin karaya doğru ilerlemesi olayına transgresyon adı verilmektedir. Regresyon sonucunda deniz kütlelerinin yüz ölçümleri artarken kara kütlelerinin yüz ölçümleri azalır.
❗KARIŞTIRMA:
Deniz ilerlemesi ve gerilemesi, gelgit olayı ile karıştırılmamalıdır. Gelgit, gün içinde denizlerin ilerlemesi veya çekilmesidir. Regresyon ve transgresyon ise ilerleyen veya çekilen deniz eski haline dönmez.
Deniz tabanlarındaki tortullar, levhaların birbirlerine doğru yaklaşması sırasında arada kalarak sıkışır. Böylece levhaların birbirlerine doğru hareketleri sırasında sıkışan tortul tabakaların yatay duruşları bozularak kırılmaya veya kıvrılmaya başlarlar. İşte bu hareketlere orojenik hareketler denir. Bu hareketle oluşan dağlar ise kıvrım dağları ve kırık dağlar adını alır.
Orojenezin etkili olduğu yerlerde araziler esnek ise sıkışarak kıvrılırlar. Kıvrılan bu yapılar yükselerek su yüzeyine çıkarlar. Böylece kıvrım dağlar veya sıradağlar oluşur.
Kıvrılma ile yükselen yerlere “antiklinal“, çukurlaşan yerlere ise “senklinal” adı verilir.
Avrupa’da Alp’ler, Asya’da Himalaya’lar, Türkiye’de Toros ve Kuzey Anadolu Dağları bu tür hareketlerle meydana gelmişlerdir.
Orojenezin etkili olduğu yerlerde araziler sert ise yan basınçlara karşı koyamazlar ve kırılırlar. Kırılan bu yapılar yükselerek su yüzeyine çıkarlar. Böylece kırık dağlar oluşur.
Bu kırıkların yükselen bloğuna “horst“, çöken bloğuna ise “graben” adı verilir. Tabakaların kırıldıkları doğrultulara ise fay denilmektedir. Graben çukurları, akarsuların taşıdıkları malzemeler ile dolduğunda ise ovalar oluşur. Bu ovalara graben ovası veya çöküntü ovası adı verilir. Ege Bölgesi’nde, Kazdağı, Yunt Dağı, Menteşe Dağları birer horst; Bakırçay, Gediz, Küçük ve Büyük Menderes ovaları ise birer grabendir.
Dünya’nın oluşumundan bugüne kadar dört büyük orojenez olayı meydana gelmiştir;
Yerin derinliklerinde bulunan magmanın, yer kabuğunun zayıf kısımlarından yeryüzüne doğru yükselmesine veya yeryüzüne yakın derinliklere kadar gelerek soğuması olayına volkanizma denir.
✨Volkanik faaliyetlerin en yoğun olduğu yerler; levhaların birbirleri ile temas ettiği bölgelerdir. Birbirlerinden uzaklaşan veya birbirleri ile çarpışan levhaların uzaklaşma veya çarpışma yerleri boyunca oluşan yer kabuğu yırtılma ya da kırılma alanları magmanın yeryüzüne çıktığı alanlardır.
✨Volkanizmanın oluştuğu yerler;
Katı, sıvı ya da gaz halindeki maddelerin yeryüzüne çıktığı yere volkan veya yanardağ, bu maddelerin çıkışına da püskürme adı verilir. Püskürdüğü bilinen volkanlar etkin volkanlar, püskürdüğü bilinmeyen volkanlar da sönmüş volkanlar olarak adlandırılmaktadır.
Volkanik faaliyet yerin derinliklerinde meydana gelmişse “derinlik volkanizması“, yeryüzünde meydana gelmişse “yüzey volkanizması” denilir.
Volkanlardan çıkan akışkan maddelere “lav“, katı maddelere “volkan külü” denir. Volkan küllerinin yeryüzünde birikmesiyle tüfler oluşmaktadır.
Derinlerde meydana gelen magmatik faaliyetlerdir. Yer kabuğunun tabakaları arasına sokulan magma yüzeye çıkmadan derinliklerde katılaşabilir ve batolit, dayk, lakolit, sill gibi şekiller oluşturabilir. Bu şekiller ise dış kuvvetlerin üstteki tabakaları aşındırması sonucu yüzeye çıkmaktadır.
Yüzey volkanizması sonucu dış püskürük şekiller oluşur. Yüzey volkanizması sonucu oluşan yeryüzü şekillerine kaldera, krater, maar ve volkan konileri örnek verilebilir
Volkan tüfleri içerisinde bulunan çapı 1 cm’den küçük olanlarına “lapilli“, daha büyük olanlara ise “volkan bombası” adı da verilmektedir. Magmadan ayrılan magmanın yeryüzüne ulaşmaya çalıştığı yola ise volkan bacası denir. Yüzeye çıkan lav ve tüfün oluşturduğu yer şekline volkan konisi, koninin tepe kısmındaki çukur kısmına da volkan ağzı (krater) adı verilir.
Volkan patlaması sonucunda çıkan katı ve sıvı maddelerin üst üste birikmesi ile oluşan ve koniye benzer kabartılardır. Tek dağlar ve tepelerin bir çoğu birer volkan konisidir.
Volkanik malzemelerin patlama sonucunda yeryüzüne çıktığı volkanik dağların tepelerinde oluşan çukurlardır. Bu çukurların bazılarına su dolarak krater göllerini oluşur.
Gaz patlaması sonucu oluşan çukurlar veya çanaklardır. Maarlar zamanla göle dönüşebilirler ve maar göllerini oluştururlar.
Kraterlerin patlamalar ya da çökmelerle genişlemiş şekillerine denir. Bu çöküntüler daha sonra su ile dolarak krater göllerini oluştururlar. Kalderaların çapı, kraterlerin çapından büyüktür ve kraterlere göre daha dik bir yamaca sahiptirler.
📚EK BİLGİ:
Volkanik faaliyetler deniz altında da oluşabilir. Üst üste biriken volkanik malzeme deniz tabanından deniz yüzeyine kadar çıkarak bir ada oluşturabilir. Bu adalara volkan adası adı verilir. Örneğin Hawaii Adaları volkan adasıdır.
Yeryüzüne ulaşan magmanın fiziksel ve kimyasal özelliklerine bağlı olarak çeşitli volkan şekilleri oluşmaktadır.
Magmadan değişik dönemlerde yükselen, farklı karakterdeki malzemenin birikmesi ile oluşurlar. Bu volkanların kesitinde farklı karakterdeki malzeme katmanları arka arkaya görüldüğü için bu adı almışlardır. Erciyes, Nemrut Dağları bu şekilde oluşmuştur.
Orta derecede akıcı lavlar geniş alanlara yayılırlar ve volkan bacaları çevrelerinde yükselti kazanırlar. Bu volkanların yandan görünüşleri kalkan gibidir. Bu nedenle kalkan volkanlar adını almışlardır. Karacadağ volkanı bu şekilde oluşmuştur.
Volkanlardan çıkan çakıl, kum, küllerin ve diğer maddelerin birikmesi ile oluşan konilerdir. Bunlar küçük şekillerdir. Kula çevresindeki koniler kül konilerine örnektir.
Aktif volkanların yarısından fazlası (yaklaşık %75’i) Büyük Okyanus’un çevresini saran Pasifik Kuşağı’nda yer alır. Bu nedenle buraya ateş çemberi adı verilir. Volkanik alanlarda topraklar verimlidir. Bu nedenle nüfusun toplandığı yerlerdir. Maden suyunun kaynağı da volkanik bölgelerdir.
Yer kabuğunda çeşitli nedenlerle meydana gelen kısa süreli sarsıntılara deprem adı verilir.
Yer kabuğu hareketleri, yer kabuğunu oluşturan tabakalar üzerinde gerilim oluşturur. Bu gerilimler sonucunda ise sert olan tabakalar kırılır. Kırılan bu tabakaların alanlarına fay (kırık) adı verilmektedir. Fay hatlarının geçtiği yerlerde deprem riski de yüksektir. Aynı zamanda fay hatlarının olduğu bölgelerden sıcak suların çıktığı da gözlemlenmektedir.
Depremler, yer kabuğundaki fay hatları boyunca gelişen çok ani hareketlerdir. Levhaların birbirlerine sürtündükleri, birbirlerini sıkıştırdıkları ya da birbirlerinin üstüne çıktıkları ya da altına girdikleri alanlar, depremlerin oluştuğu alanlardır.
Deprem bilimi sismoloji, deprem şiddetini ölçen alet de sismograftır. Depremlerin ne kadar kuvvetli olduğunu belirlemek için Richter (Rihter) ölçeği ve Mercalli – Sieberg ölçeği kullanılır.
Depremin başlangıç yerine iç merkez veya odak noktası adı verilir. İç merkez, yerin içerisindedir ve depremin enerjisinin çıktığı yerdir. İç merkeze en yakın olan yeryüzündeki noktaya ise dış merkez adı verilir. Bu nokta merkez üssü de denilir. Burası depremin en çok hissedildiği yerdir.
Faylar; hareket yönlerine göre ters, doğrultu atımlı ve normal olmak üzere üç gruba ayrılır.
Yer kabuğunun derinliklerinde basınç ve gerilimler sonucu, katmanların yer değiştirme, oynama ve kırılma gibi hareketlerinin ortaya çıkardığı sarsıntılardır. Bu depremler çoğunlukla levha sınırlarında gerçekleşir. Etki alanları en geniş olan ve en çok hasara neden olan depremler bunlardır. Türkiye’de genellikle tektonik depremler görülür.
Volkanik püskürmeler esnasında görülen depremlerdir. Etki alanları dardır. Türkiye’de aktif yanardağ olmadığı için görülmez. Dünya’da en çok Pasifik ve Hint Okyanuslarında görülür.
Kaya tuzu, jips, kalker gibi kolay eriyebilen karstik sahalarda, zamanla yer altında büyük boşluklar oluşur. Bu boşlukların üstünün çökmesi ile oluşur. Etki alanları en dar olan depremler bunlardır.
Yeryüzü incelendiğinde bazı bölgelerin yüksek, dağlık ve engebeli; bazı bölgelerin de alçak ve düz alanlara sahip olduğu görülür. Bu alanlar, sürekli aynı kalmayıp çeşitli faktörlerin etkisiyle zaman içerisinde değişikliğe uğrar. Yeryüzü şekillerinin bir kısmı, oluşumları için gerekli olan enerjiyi mantodaki konveksiyonel akımlardan alır. Bu enerjinin sonucunda meydana gelen iç kuvvetler yeryüzü şekillerinin oluşmasını sağlar. İç kuvvetlerin oluşumu sürecinde yer kabuğunda meydana gelen hareketlere tektonik hareket adı verilmektedir
İç kuvvetler; epirojenez, orojenez, volkanizma ve deprem olmak üzere dört gruba ayrılır (Şema ).
Geniş yer kabuğu parçalarının yükselip alçalması olarak adlandırılan epirojenez, dikey bir doğrultuda ve yavaş gerçekleşir. Farklı yoğunluk ve kalınlıktaki yer kabuğu parçaları manto üzerinde yüzer durumdadır. Bu parçalar, yoğunluk ve kalınlıklarına göre mantoya az ya da çok gömülerek dengede durur. Bu dengeye izostatik denge adı verilir. Herhangi bir yerde epirojenez olayının meydana gelebilmesi için izostatik dengenin bozulması gerekir. Bu denge, yer kabuğu parçalarına ait ağırlıkların değişmesiyle bozulur. Bozulan denge sonucu yükselerek oluşan kara parçasına jeoantiklinal (kara kütlesi), alçalarak oluşan okyanus ve deniz çukurluklarına da jeosenklinal (deniz çukuru) adı verilir (Görsel ).
Deniz ve kara seviyesinde meydana gelen değişim, kara kütlesinin yükselip alçalmasına bağlı olarak gerçekleşir. Kara kütlesinin ağırlaşıp alçalmasıyla denizin karaya doğru ilerlemesine transgresyon (deniz ilerlemesi) denir (Görsel ). Kara kütlesinin hafifleyip yükselmesiyle deniz seviyesinin geri çekilmesine de regresyon (deniz gerilemesi) adı verilir (Görsel ).
Dünyanın farklı bölgelerinde tespit edilen birçok epirojenez olayı vardır. Örneğin Buzul Çağının sona ermesinden itibaren İskandinavya Yarımadası yılda yaklaşık birkaç milimetre, Botni Körfezi de yılda yaklaşık 10 milimetre yükselmektedir. Benzer şekilde aşınmanın etkisine bağlı olarak Alp Dağları her yıl yükselmekte buna karşılık Hollanda, Almanya ve Fransanın kuzeyinde yer alan ovalar ile İtalyanın Venedik şehri ve Po Ovası da yılda yaklaşık birkaç milimetre çökmektedir.
Epirojenez olayının sonucunda farklı yeryüzü şekilleri oluşabilmektedir. Kara kütlesinin yükselmesiyle önceden aşınan alanlar tekrar yükselir. Böylece kıyılarda ve akarsu yataklarında taraçalar oluşur. Ayrıca bu hareketler çeşitli kıyı tiplerinin oluşmasına da neden olur.
Dış kuvvetler tarafından aşındırılan malzemeler; deniz, göl vb. su kütlelerinin tabanlarında birikerek binlerce metre kalınlığında tortul tabakalar oluşur. Biriken ve sertlik dereceleri birbirinden farklı olan tortul tabakalar, levhaların yaklaşması sonucu yan basınçlara uğrar (Görsel ). Buna bağlı olarak da kıvrım ve kırık dağları oluşur.
Esnek olan tortul tabakaların kıvrılıp yükselmesiyle kıvrım dağları oluşur. Kıvrılan tabakaların yükselen kubbe şeklindeki kısımlarına antiklinal, çukurlaştığı kısımlarına da senklinal denir (Görsel )
Esnekliğini yitirmiş sert yapıdaki tortul tabakalar yan basınçlara uğradıklarında kırılmaya uğrar ve kırık dağları oluşur. Kırılma sonucu tabakaların dikey yönde yer değiştirmesiyle oluşan yükseltilere horst, alçalan kısımlara da graben denir (Görsel ).
Dünyanın oluşumundan bugüne kadar dört büyük orojenez olayı meydana gelmiştir (Harita ). Yeryüzünün ilk kıvrım dağları Prekambriyende oluşan Huron Kıvrımlarıdır. Yeryüzünün eski kıta çekirdekleri olan bu kıvrım dağları, milyonlarca yıldır aşındığı için düzleşip sertleşmiştir. Paleozoyikte Kaledoniyen ve Hersiniyen kıvrımları oluşmuştur. Kaledoniyen Kıvrımlarına İskoç ve Norveç dağları, Hersiniyen Kıvrımlarına ise Ural ve Appalaş dağları örnek verilebilir. Mesozoyik ve Tersiyerde başlayıp bugün de oluşumu devam eden Alp Kıvrımları, dünyanın genç dağları arasında yer almaktadır. Alpler, Kayalıklar, Himalayalar ve And Dağları bu genç oluşumun başlıcalarıdır.
Magmanın yeryüzüne çıkması veya yeryüzüne yakın yerlere kadar sokulması olarak adlandırılan volkanizma, oluşum yerlerine göre ikiye ayrılır. Derinlik volkanizması, yer kabuğunun içerisindeki çatlak ve boşluklara sokulan magmanın yüzeye ulaşamaması sonucu meydana gelir. Magmanın bu alanlarda soğumasıyla batolit, lakolit, sill ve dayk adı verilen yeryüzü şekilleri oluşur. Bu şekiller üstteki tabakaların aşınması sonucu yüzeye çıkabilir (Görsel )
Yüzey volkanizması magmanın yeryüzüne ulaşmasıyla oluşur ve bu esnada yeryüzüne sıvı, katı ve gaz hâlde maddeler çıkar. Yüzey volkanizması sonucu oluşan yeryüzü şekillerine kaldera, krater, maar ve volkan konileri örnek verilebilir. Ayrıca lavların ve volkanik küllerin birikmesi sonucu lav düzlükleri, bu düzlüklerin akarsularla yarılması sonucu da volkanik platolar oluşur (Görsel ).
Volkan konileri, volkanizma sonucu magmadan gelen ve yeryüzünde üst üste biriken malzemelerin özelliğine göre oluşur. Bunlar kül konileri ile kalkan ve tabakalı volkanlardır (Görsel ). Kül konileri, volkandan çıkan kül ve tüflerin baca etrafında birikmesiyle oluşur. Tabakalı volkanlar da lav ve tüflerin üst üste katmanlar şeklinde birikmesiyle meydana gelir. Kalkan volkanlar ise çok akıcı olan lavların volkandan çıktıktan sonra çevreye yayılmasıyla oluşan geniş konilerdir. Farklı yükseklik ve büyüklüğe sahip volkan konileri, genellikle tek dağ ya da tepeler şeklindedir. Fujiyama (Japonya), Etna (İtalya) ve Kilimanjaro (Tanzanya), volkan konilerinin başlıca örneklerini oluşturmaktadır.
Yeryüzünde volkanların dağılışı ile levha sınırları birbirleriyle paralellik gösterir (Harita ). Dünyadaki volkanların yaklaşık %75i Pasifik Levhasının çevresinde yer aldığından bu alana Ateş Çemberi adı verilir.
Yer kabuğunda çeşitli nedenlerle meydana gelen kısa süreli sarsıntılar olarak tanımlanan deprem,
çevreye dalgalar hâlinde yayılış gösterir. Suya atılan taşların oluşturduğu dalgalar gibi deprem dalgaları da bir merkezden çevreye doğru yayılır. Yer kabuğu içerisinde meydana gelen depremin başladığı noktaya iç merkez (hiposantır) denir. Burada başlayıp çevreye doğru yayılan deprem dalgalarının yeryüzüne ulaştığı ilk noktaya da dış merkez (episantır) adı verilir (Görsel ). Dış merkez, depremin şiddetinin en fazla hissedildiği alandır. Depremin merkezinden başlayan deprem dalgaları, genel olarak çevreye üç farklı şekilde yayılır. Bunlar boyuna (P) dalgalar, enine (S) dalgalar ve yüzey (L) dalgalarıdır.
Oluşum nedenlerine göre depremler; çöküntü, volkanik ve tektonik depremler olmak üzere üç gruba ayrılır.
Çöküntü depremler; yer altındaki mağara, galeri, tünel ve boşlukların çökmesiyle oluşan sarsıntılardır. Karstik arazilerde daha çok görülür (Görsel ).
Volkanik depremler, volkanizma faaliyetleri sırasında meydana gelen sarsıntılardır. Aktif volkanik sahalarda görülür.
Tektonik depremler; levha hareketleriyle meydana gelen yer değiştirme, sıkıştırma, gerilme ve kırılma sonucu oluşan sarsıntılardır. Yeryüzündeki depremlerin büyük çoğunluğu tektonik kökenlidir. Tektonik depremler, genel olarak etki alanı en geniş ve en fazla zarara neden olan deprem türüdür.
Yer kabuğu hareketleri sırasında meydana gelen kırıklara fay denir (Görsel ). Faylar; hareket yönlerine göre ters, doğrultu atımlı ve normal olmak üzere üç gruba ayrılır (Görsel ). Fay hatları boyunca yeryüzünde çatlaklar, yarıklar, çukurluklar oluşur ve heyelanlar meydana gelir. Fay hatlarının bulunduğu alanlarda genellikle deprem riski fazladır.
Yeryüzünde depremlerin yoğunlaştığı üç ana kuşak bulunmaktadır (Harita ). Bu kuşaklar levha sınırlarıyla büyük oranda örtüşür. Bunlardan birincisi, Büyük Okyanusu çember şeklinde saran Pasifik Deprem Kuşağıdır. Japonya, Şili, Meksika ve ABDnin batısı bu deprem kuşağında yer alır. İkinci kuşak Akdeniz-Himalaya Deprem Kuşağıdır. İtalya, Türkiye, İran, Afganistan ve Nepal bu deprem kuşağında yer alır. Yeryüzündeki depremlerin yaklaşık %90ı bu iki deprem kuşağında görülmektedir. Üçüncü kuşak ise Atlas Okyanusunun ortasındaki levha sınırlarında yer alan Atlantik Deprem Kuşağıdır.
KAYNAKÇA:COĞRAFYA – 10 Ders Kitabı ( Kenan TÜRKEZ – Mutlu KARAKOÇ – Nurullah BALŞEN – Tolga PEKTAŞ – İsmail ÖZDOĞAN ) ISBN |