sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanmış aydınlatma metnimizi okumak ve sitemizde ilgili mevzuata uygun olarak kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak için lütfen tıklayınız.
yüzyılın büyük sufisi, kendinden sonra gelenler üstünde derin etkiler bırakan mürşit
''öyle bir içki iç ki hiç ayılması olmasın. öyle bir sevgili sev ki hiç çirkinliği olmasın" demiş gönlümüzü fethetmiştir. rahmetle selamlarım.
yaşar nuri öztürk tarafından aynı adı taşıyan kitabında yaşadığı dönemin mehdi mücedditi olduğu iddia edilmiştir. yine kendisine göre her mehdi mücedditi bir sonrakini müjdelemekle yükümlüymüş; kuşadalı'nın mehdi'den bahsettiği mektupların tarihi de miladi olarak arasına denk geldiği için bir sonraki mücedditin ya da doğumlu olacağını söylemiştir. (bkz: #)
kitabın yeni baskılarında bu kısımlar yer almazken; bu konunun tartışıldığı ceviz kabuğu programından beri yaşar nuri öztürk ile hulki cevizoğlu'nun arası bozuktur. (bkz: yaşar nuri öztürk'e soruyorum)
yeri doldurulamamış insan. zamanında tekkelerin miskin yuvası haline geldiğini söyleyen islam alimlerindendir.
seafoodplus.info?v=eqodnverhts
(bkz: ahmed amiş efendi)
tasavvufun tarihi içinde yetiştirdiği en büyük insanlardan biri olan kuşadalı ibrahim halveti , osmanlının ''kutbul arifin'' dediği kişidir.
tekke ve zaviyelerin pisliklerini görerek ;
- tekkeleri ve zaviyeleri kapatın , meyhaneye ve kerhaneye döndürüldü . bunlardan hayır gelmez diyerek yaşadığı dönemde cesur açıklamalar yapmıştır .
kuşadalı ibrâhîm halvetî hazretleri limni'de bir kilisenin önünden geçiyormuş, kilisenin papazı da kapıda oturuyormuş. hazret, papaza selâm vermiş. "selâmün aleyküm papaz efendi" demiş. hıristiyana selâm vermek câiz midir değil midir? şimdi sen bırak orasını. işte hazret selâm vermiş. papaz, "aleykümselâm hoca efendi" diyerek hazret'in selâmını almış. hazret papaza, "ne yapıyorsun?" diye sormuş. papaz, "içeride ibâdet eden hiç kimse yok, ben de burada oturuyorum" diye cevap vermiş. kuşadalı hazretleri "bana müsâade eder misin ki ben kilisede ibâdet edeyim?" diyerek papazdan izin istemiş. papaz, "tabii buyrun" diyerek hazret'i içeriye almış. kuşadalı velî, tıpkı câmiye girer gibi ayakkabılarını çıkarmış ve kiliseye edeble yani âdâba riâyet ederek girmiş. kıbleye dönüp namaza durmuş ve tadil-i erkâna riâyet ederek güzel bir öğle namazı kılmış. papaz, hazret'in hem namaz kılışına hem de kibarlığına ve efendiliğine hayrân olmuş. tabii papaz henüz hazret'in maneviyyâtını görmüyor, o'nun efendiliğine ve kiliseye gösterdiği hürmete bakıyor ve hayrân oluyor.
hazret namazdan sonra papazı çağırıp duvarlardaki resimler hakkında bilgi istemiş. resimlerden birini gösterip "bu kimin resmidir? diye sormuş, papaz "bu yûsuf peygamber" demiş, "peki ne oluyor?" diye sormuş, "yûsuf'u kuyudan çıkarıyorlar" demiş. hazret diğer bir resmi işâret ederek "bu resimdeki kim?" diye sormuş, papaz, "bu şuayb peygamber, hayvan güdüyor" diye cevap vermiş. başka bir resmin önüne gelmişler. hazret, "bu kim?" demiş, papaz "bu nuh aleyhisselâm, gemiye biniyor" demiş. bu şekilde bütün resimleri bir bir dolaşdıkdan sonra üstünde perde olan bir yere gelmişler. hazret, "bu perdenin arkasında ne var?" diye sorunca papaz, kem küm etmeye başlamış ve "onu görmenize lüzûm yok" diyerek geçiştirmeye çalışmışsa da hazret ısrâr etmiş. papaz, "boşverin o mühim bir şey değil, uydurma bir resim" diyerek atlatmaya çalışsa da hazret "ne uydurması, bir görelim bakalım" diyerek ısrar edince papaz resmin ne olduğunu açıklamak zorunda kalmış. demiş ki, "allah'ın resmini yaptık, bazıları görmeyince inanmıyorlar, onun için biz de resmini yaptık, îcâb ederse gösteriyoruz". hazret, "aman ben hep o'nu arıyorum, bugüne kadar kendisini göremedim bari hiç değilse resmini göreyim" demiş ve perdeyi açtırmış. papaz perdeyi açar açmaz hazret ne gördüyse, ne olduysa, birden ayakları yerden kesilmiş ve yükselmeye başlamış, yükselmiş, yükselmiş, yükselmiş. o yükseldikçe papaz endîşelenmeye başlamış, "eğer düşerse beni mahvederler, papaz hocayı kilisede öldürdü derler, başım büyük belâya girer" diye kara kara düşünmeye başlamış. hazret kilisenin tâ tepesine kadar çıkdıkdan sonra aşağı inmiş. o iner inmez papaz da hemen hazret'in ellerine yapışmış ve "ben de seninle berâber geleceğim" diyerek kendisine bağlılığını bildirmiş. hazret, "yok, sen burada kal, burayı bekle" dediyse de papaz "hayır, ben aradığımı buldum, artık seni bırakmam" demiş ve islâm ile müşerref olmuş.
hazret'in en başda verdiği selâmın hikmeti de böylece âşikâr olmuş.
ey kubâb-ı ehadiyyetde nihân kuşadalı
bî-nişânlık sana bir şehper-i şân kuşadalı
bir hümâsın nice bin tâir-i kudsî peykin
ey gönül kişverine sâye salan kuşadalı
(bkz: seafoodplus.infoseafoodplus.info?m=1)
yüzyılın ilk yarısında yaşamış olan, halvetî-şabani şeyhi kuşadalı ibrahim efendi, halifesi olduğu bütün tarikatların tac ve kıyafetlerini sarayburnu'ndan denize atmıştı.
galiba onun attıklarını birileri denize dalıp çıkarıp günümüzün şeyhlerine dağıtmışlar.
tekkelerde artık feyz kalmadığını , seyr-ü sülûkun tekke dışında bulunduğu, ilmin, irfanın yarısı olduğunu, evradların kul tertibi olduğunu, zikrin esasında mânâsını düşünerek kuran okumak olduğunu, hâl-i hilafet kimde görülürse ona tâbi olunması gerektiğini söyleyerek kimseye hilafet vermeyen bu zatın söylemleri, bugünün tasavvuf safsatası ve çakma şeyhleri için güzel bir ibrettir tavsiye olunur.
(kudsi erguner)
(halvetî-şâbânî tarikatının kuşadaviyye kolunun kurucusu.)
ibrahim has
ve yüzyıllar arasında osmanlı imparatorluğu'na ait topraklarda yaşamış mutasavvıf.
hayatı hakkında fazla araştırma yapılmamış olması sebebiyle hakkında çok az bilgiye sahip olunan mutasavvıf hakkında mevcut tek bilgi kaynağı yine kendisinin derlediği menakıpnâme adlı eseridir.
ibrahim has, istanbul'da doğup büyümüş, tasavvuf eğitimini halveti/şabânî azizi olan hasan ünsi'den almıştır. iyi bir hat eğitimi aldığı için yazıcılıkla meşgul olmuş, mürşidi ünsi'nin kurduğu vakıfta uzun zaman kâtiplik yapmıştır. hasan ünsi'den aldığı tasavvuf eğitiminin sonucunda onun halifeleri arasına katılarak tasavvuf eğitimi vermek hususunda hocasından izin almıştır. has, hocası ünsi'nin vefatından sonra devlet dairesinde görev almıştır. 4 mart 'de ölmüştür.
ibrahim has'ın isim olarak geçtiği ilk eserler bursalı mehmet tahir bey'in osmanlı müellifleri ile hüseyin vassaf'ın sefîne-i evliyâ adlı eseridir.
eserleri
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
Adı İbrâhîm’dir. Kuşadalı İbrâhîm sanıyla tanınmıştır. Künyesi, İbrâhîm bin Mustafa eş-Şa’bânî el-Halvetî el Hanefî şeklindedir. / yılında Aydın iline bağlı Kuşadası kasabasının Çınarlı köyünde doğdu. Babasının adı Mustafa’dır (Erdoğru 10; Öztürk 40). Öğrenim çağına gelince okuma yazmayı annesinden öğrendi. Daha sonra Aydın, Denizli ve Anadolu’nun çeşitli yerlerinde tahsil hayatına devam etti. İstanbul’a giderek Feyziyye Medresesi’nde Hoca Emîn Efendi’nin talebesi oldu. Tahsilini tamamladığı bu yıllarda hücresine kapanarak vaktinin büyük bir kısmını ibadet ve mücahedeye ayırdı. Mustafa Efendi isimli bir arkadaşının teşvikiyle Halvetî-Şabânî tarikatının Çerkeşiyye kolunun şeyhlerinden Beypazarlı Şeyh Ali Efendi’ye intisap etti. Şeyh Ali Efendi, hilafet vererek Kuşadalı İbrâhîm Efendi’yi irşad göreviyle Mısır’a gönderdi. Kahire’de bir süre kaldıktan sonra / yılında İstanbul’a döndü. Kuşadalı İbrâhîm Efendi, İstanbul’a döndükten sonra Usturacı Halîl adlı biri tarafından Aksaray Sineklibakkal’da inşa ettirilen ve kaynaklara “Kuşadalı Tekkesi” diye geçen dergâhta irşad faaliyetlerine başladı. / yılında söz konusu tekke yanınca Beyazıt’ta Koska civarında bir ev kiraladı. Bir yıl kadar sonra da Fatih’teki Çarşamba Pazarı civarında bir konak satın aldı ve irşad faaliyetlerine burada devam etti. / yılında hacca gitti. Hac dönüşü Şam’a yerleşti. Üç yıl kadar Şam’da kaldıktan sonra / yılında tekrar hacca gitti. Ancak Medine’yi ziyaret ettikten sonra Mekke’ye giderken Râbiğ civarında koleraya yakalandı. Hüseyin Vassâf ve Bursalı Mehmed Tâhir, / yılında vefat ettiğini belirtmektedir. (Erdoğru 10; Akkuş vd. ).
Kuşadalı İbrâhîm’in ilmî kişiliğini yansıtan en önemli eserleri mektuplarıdır. Onun hayatı üzerine en kapsamlı çalışmayı yapan Yaşar Nuri Öztürk, Kuşadalı İbrâhîm’in mektupları dışında eserlerinin bulunmadığını tespit etmiştir ( ). Söz konusu mektuplar, Yaşar Nuri Öztürk tarafından derlenerek yılında yayımlanmıştır. Mektupları dışında bestelenmiş bazı şiirleri de bulunmaktadır.
Kuşadalı İbrâhîm’in ilmî sohbetlerine katılan Ahmed Cevdet Paşa, onun asrın en büyük âlimlerinden olduğunu ifade etmektedir (Baysun 15). Birçok halife yetiştiren Kuşadalı İbrâhîm, yaşadığı dönemin tasavvuf ve düşünce tarihi açısından önemli şahsiyetlerindendir.
Akkuş, Mehmet, A. Yılmaz (hzl). (). Sefîne-i Evliyâ. C. 4. İstanbul: Kitabevi Yay.
Azamat, Nihat (). “Kuşadalı İbrâhim Efendi”. İslam Ansiklopedisi. C. İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yay.
Baysun, Cavid (hzl). (). Cevdet Paşa Tezâkir. C. IV. Ankara: TTK Yay.
Erdoğru, M. Akif (hzl). (). Aydın Vilâyetine Mensûb Meşâyih, Ulemâ, Şuarâ, Müverrihîn ve Etıbbânın Terâcim-i Ahvâli. İzmir: Akademi Kitabevi.
Öztürk, Yaşar Nuri (). İslam Düşüncesinde Bir Dönüm Noktası Kuşadalı İbrahim Halvetî. İstanbul: Yeni Boyut Yay.
Tatcı, Mustafa, C. Kurnaz (hzl.) (). Bursalı Mehmed Tâhir, Osmanlı Müellifleri. C. II. Ankara: Bizim Büro Yay.
Gazel
Vech-i yâra dûş olan âlemde seyrân istemez
Cânını cânâna teslîm eyleyen cân istemez
Bu müsâfir-hânenin fânîligin fehm eyleyen
Hâne-i kalbinde Hak’dan gayrı mihmân istemez
Gerçi zâhir ilminin nef’i de vardır tâlibe
Lîk esrâra erenler sûrî irfân istemez
İrci’î âvâzı erdi murg-ı cânım sem’ine
Bî-karâr oldı anın-çün vird-i handân istemez
Mâsivâllâhdan mücerred oldı İbrâhîm bu gün
Vârını dildâra virdi vasl u hicrân istemez
(Tatcı, Mustafa, C. Kurnaz (hzl.) (). Bursalı Mehmed Tâhir, Osmanlı Müellifleri. C. II. Ankara: Bizim Büro Yay.)
Sn. | Madde Adı | seafoodplus.info / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | HÂKİM, Dâvud Paşa | d. - ö. | Doğum Yılı | Görüntüle |
2 | ARİF, Mustafa Ağa | d. - ö. ? | Doğum Yılı | Görüntüle |
3 | BEHCET, Ser-etibba Mustafa Behcet Efendi | d. - ö. | Doğum Yılı | Görüntüle |
4 | FEHÎM, Hoca Süleymân | d. - ö. | Ölüm Yılı | Görüntüle |
5 | ŞEMSÎ, Şemseddîn Bey | d. ? - ö. | Ölüm Yılı | Görüntüle |
6 | Mahambet Ötemisulı | d. - ö. | Ölüm Yılı | Görüntüle |
7 | TARİKATÎ Dede, Derviş Receb | d. ? - ö. | Meslek | Görüntüle |
8 | AMÎKÎ, Şeyh Amîkî | d. ? - ö. ? | Meslek | Görüntüle |
9 | FEVZÎ | d. ? - ö. | Meslek | Görüntüle |
10 | İHSÂN, Rizeli | d. ? - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
11 | SÂLİM, Mehmed Sâlim Efendi | d. ? - ö. | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
12 | HAMDÎ, Hamdî Bey, Bursalı | d. - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
13 | RÂSİM, Hâcı Seyyid Ömer Râsim Efendi | d. - ö. | Madde Adı | Görüntüle |
14 | SA'ÎD | d. ? - ö. arası? | Madde Adı | Görüntüle |
15 | ŞÂHÎ, Şahin Giray | d. ? - ö. | Madde Adı | Görüntüle |
KUŞADALI BİR EVLİYA : HZ. İBRAHİM HALVETİ
1. Ruşeniyye: Aslen Aydınlı olup daha sonra Tebriz’e yerleşen Dede Ömer Ruşeni ile devam eden koldur.
2. Cemaliyye: Çelebi Halife adıyla meşhur olan Şeyh Mehmed Çelebi Cemali (ö. /) ’ye nispet edilir.
3. Şemsiyye: Bu kolun kurucusu Şeyh Şemseddin Ahmed Sivasî (ö. /)’dir.
4. Ahmediyye: Ahmed Şemseddin Marmaravî (ö. /) tarafından kurulmuştur.
Kaynakların verdiği bilgiler Kuşadalı’nın tasavvufi hayata yatkın bir tabiata sahip olduğuna işaret etmektedir. Kuşadalı, medrese tahsilini tamamladığı yıllarda hücresine kapanarak vakti-nin büyük kısmını ibadet ve mücâhedeyle geçirmeye başlar. Bu sırada aynı zamanda ayet ve hadislerin hakikatini kavramaya çalışır. Bir ayet-i kerîmenin manevî anlamını bir türlü çözemez. Bir gün arkadaşı Hacı Mustafa Efendi ziyaretine gelir. Durumu öğrenince onu, o sırada At pazarı tekkesinde misafir bulunan Bey pazarlı Ali Efendi’ye götürür. Ali Efendi sohbet sırasında Kuşadalı’nın anla-yamadığı ayeti okur ve “zâhir manası bu, bâtın manası budur” diyerek açıklar. Bu açıklamalarla müşkili hallolan Kuşadalı, Ali Efendi’ye intisap eder. Dört yıl kadar Beşikçi zade dergâhında mücahede de bulunur. Ali Efendi ile karşılaştığı sırada onun otuz dokuz-kırk yaşlarında olduğu tahmin edilmektedir.
[6] Daha sonra şeyhi onu Mısır’da irşatla görevlendirir. Mısır’a giderek Kahire’deki Gülşeni tekkesine misafir olarak yerleşir. Çekemeyenlerin şikâyeti üzeri-ne Mehmed Ali Paşa tarafından İstanbul’a dönmesi istenir. / tarihin-de gemiyle İstanbul’a döner. Şeyhinin vefat ettiği haberini alır ve buna çok üzülür. Feyziyye medresesine yerleşerek zikirle meşgul olur. Döndüğünü haber alanlar ziyaretine gelmeye başlar. Usturacı Halil Efendi adındaki bir zat o gün-lerde Aksaray’da Sinekli Bakkalda inşa ettirdiği dergâhı Kuşadalı’ya tahsis eder. / senesinde buraya yerleşen Kuşadalı on iki yıl irşad vazifesinde bulunmuştur. Bu dergâh büyük yangında (/) yanmıştır.[7] Israrlara rağmen sağlığında bu dergâhın yeniden inşasına izin vermemiştir. Koska’da kiraladığı evde bir sene ikamet ettikten sonra Çarşamba Pazarında bir ev satın alarak orada müritlerini irşad ile meşgul olmuştur. [8]
Şeyhim bekâya gitti ben kaldım ağlayu ağlayu
Aktıkça kan bu dîdeden sildim ağlayu ağlayu
Geldi dil deryâsı cûşa, döndüm ol demde bî-hûşa
İhtiyârsız başım taşa, çaldım ağlayu ağlayu
Arttı çün derdim âh ile, göz kan döker dilhâh ile
Ser-tâ-kadem eyvâh ile, doldum ağlayu ağlayu
Yandı dil nâr-i firkate, sabr olunmaz bu hasrete
Şimdi deryây-i hayrete, daldım ağlayu ağlayu
Altmış üçün zilhiccesi göçmüş meşayih zübdesi
Râbığ’ da envâr türbesi bildim ağlayu ağlayu
Cismim yanar bu nâr ile, gönlüm dolar bu zâr ile
Bağrım firak-ı yâr ile deldim ağlayu ağlayu
Boynum eğüp sümbül gibi feryâd edip bülbül gibi
Aydî iken ben gül gibi, soldum ağlayu ağlayu[10]
Eser telifine rağbet etmeyen Kuşadalı’nın mektupları haricinde eseri yok-tur. O âşıkların kalplerindeki sırları telife gayret etmiştir Tasavvuf mesleğini “bilmek, bulmak, olmak” diye tarif eden Kuşadalı tasavvufun kitaplardan araştırılıp incelenmesini değil kâmil bir mürşidin gözetiminde hal edinilip yaşanmasını istemiştir Tarikat merasimine iltifat etmemiş; tac, hırka, kemer gibi tarikatlara mah-sus kıyafetleri önemsememiştir. Bir mektubunda şöyle der:
Sûfîlik tac ile abâ oldu
Hayf kim marifet hebâ oldu.
Sûrî merasimden hoşlanmayan Kuşadalı, dergâhı yanınca “el-Hamdü lillah merâsimden kurtulduk” demiş, müritlerinden İzzet Efendi (ö. /)’nin konağı yanınca, “İzzet! Masivâyı yaktın, keyfine bak!” diyerek onu teselli etmiştir. Halifelerinden Ahmed Âmiş Efendi (ö. /)’nin de müritlerini halvet ve riyazete tabi tutmadığı, “Mücâhedâtın bir kısmını Kuşadalı, mütebâkisini de ben ref ettim.” dediği kaydedilmiştir. Kimseye hilafet vermemiş, hilafeti bir sırr-ı Muhammedî olarak değerlendirmiştir. Ona göre bu sır kime ihsan olunursa onda eserleri de görülür ve bu sayede hilafet sırrının taşıyıcısı olur. Yoksa birkaç sene bir dergâha gidip gelmek, haftanın belli günlerinde zikir merasiminde bulunmak ve daha sonra merasimle serpuş, biniş, kemer ve asa verilmek suretiyle halife olunmaz. [11] Kuşadalı İbrahim Halveti Hazretlerinin yaşadığı ve toplumu irşad etmekle vazife kılındığı dönem zor bir dönemdir. Osmanlı tahtında sultan II. Mahmut vardır ve yeniçerilerin topluma büyük sıkıntılar yaşattığı bir dönemdir. İçten çürümüş bir idare, ıslah olmayan bir askeri teşkilat ve reformlar yapmak isteyen bir padişah. II. Mahmud’un Osmanlı tahtına geçmesi ile kurumsal ve daha sistematik bir modernleşme süreci başlamış oluyordu. Yaşanan bu sosyal ve siyasal gelişmelerin kültür ve düşünce hayatına da büyük yansımaları olmaktaydı. Bunun yanında doğrudan tasavvuf dünyasını etkileyen gelişmeler yaşanmaktaydı. Bu bağlamda yaşanan en önemli gelişme kuşkusuz yılında Yeniçeri Ocağının kaldırılmasına paralel olarak Bektaşîliğin de yasaklanması ve Bektaşî tekkeleri-nin de kapatılması sürecidir.[12] Bu gelişme Osmanlı tasavvuf dünyasında önemli bir kırılma noktasını oluşturmaktadır.
Osmanlı dünyasında bu olay büyük tepkileri de beraberinde getirmişti. Aydın Vilayetinde yılında vuku bulan Atçalı Kel Mehmed isyanında kapatılan Bektaşî tekkelerinin kışkırtıcı özelliği dikkate alınacak önemli bir faktördür. Bu tarihlerde Aydın Vilayetinin doğu ve iç kısımlarında yoğun bir Bektaşi hareketliliği ve muhalefeti yaşanırken kıyı kesimlerin-de bu sürecin daha sakin atlatılmasında kuşkusuz İbrahim Halvetî hazretlerinin ağırlığı ve Bektaşiliğe karşı verdiği mücadelenin büyük etkisi olduğu açık bir gerçektir. İbrahim Halvetî, ne şer’i ilimlerle ilgili, ne de tasavvufla ilgili müstakil bir eser kaleme almamıştır. İbrahim Halvetî’nin düşünce dünyasını ve şahsiyetini anlama konusunda en önemli kaynak, müritlerine yazdığı mektuplardır. Vefatından sonra mensupları tarafından istinsah edilerek derlenen ve büyük bir bölümü Milli Kütüphane ile Millet Kütüphanesi'nde bulunan mektuplarının sayısı, çeşitli kütüphanelerde ve özel şahısların elindeki diğer mektuplarla birlikte, 'e ulaşmaktadır. [13] Günümüze “Vech-i yâre dûş olan âlemde seyrân istemez” mısrâsı ile başlayan ve “Nutk-i Şerîf” olarak da bilinen meşhur bir şiiri ulaşmıştır. Kaleme alınan bu şiir kimi musikişinaslara ilham vermiştir. Yaptığımız araştırmaya göre İbrahim Halvetî’nin “Nutk-i Şerif”ine yapılan bestelerden günümüze dört adet eser ulaşmıştır.[14]
Kuşadalı İbrahim Halvetî’ye ait olan Nutk-i Şerif, tekkelerde çeşitli makamlarda irticali bir şekilde kaside olarak da icra edilmiştir ve günümüzde de kaside olarak musiki meclislerinde, Radyo-TV programlarında okunmaktadır. Hz. İbrahim Halveti Hz. çok sevilen ve tekkelerde çok okunan ilahisinin sözleri şöyledir.
NUTK-İ ŞERÎF
Vech-i yâre düş olan âlemde seyrân istemez
Cânını cânâne teslîm eyleyen cân istemez
Bu misâfirhânenin fânîliğin fehm eyleyen
Hâne-i kalbinde Hakk'dan gayrı mihmân istemez
Cennet içre tamudan korkar mı Hakk'ın âşıkı
Hak budur erbâb-ı aşka hûr u gılmân istemez
Gerçi zâhir ilminin nef'i de vardır tâlibe
Lîk esrâra erenler sûrî irfân istemez
İrci'î âvâzı erdi mürg-i cânın sırrına
Bî-karâr oldu anınçün verd-i handân istemez
Mâsivallahdan mücerred oldu İbrâhîm bugün
Vârını dildâre verdi vasl u hicrân istemez
[1] Osmanzâde Hüseyin Vassâf, Sefîne-i Evliyâ, (Haz: Mehmet Akkuş-Ali Yılmaz), İstanbul , IV, s.
[2] Prof. Dr. Himmet Konur, Kuşadalı İbrahim Halveti ve dönemi, Kuşadalı İbrahim Halveti ve Kuşadası ve Civarı Tasavvufi Hayat, İzmir , s
[3] Mahmud Cemâleddin el-Hulvî, Lemezât-ı Hulviyye ez Lemeât-ı Ulviye, (Haz: Serhan Tayşi), İstanbul , s. ; Rahmi Serin, İslâm Tasavvufunda Halvetilik ve Halvetiler, İstanbul , s.
[4] Seyyid Yahya Şirvani için bkz. Taşköprü zade, eş-Şakaiku'n-Nu'maniyye, Beyrut , s. ;
[5] Mustafa Aşkar, “Bir Türk Tarikatı Olarak Halvetiyye’ nin Tarihi Gelişimi ve Halvetiyye Silsile-sinin Tahlili, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, c. XXXIX, sa: 1, s.
[6] Nihat Azamat, “Kuşadalı İbrahim Efendi”, TDVİA, XXVI, İstanbul , s.
[7] Osmanzâde Vassâf, age, IV, s. ;
[8] Kuşadalı’nın Çarşamba’daki evinin bulunduğu yer serasker Ali Saib Paşa konağının bahçesinde kalmış ve yerine hürmeten bir mescid inşa edilmiştir. Bkz. Vassâf, age, IV, s.
[9] Sayda müşiri Kâmil Paşa 15 Safer /12 Şubat tarihli raporuyla Kuşadalı ve beraberindekilerin koleradan vefat ettiklerini meclis başkanlığına bildirmiştir. Vassâf, age, IV, s ; Nihat Azamat, “Kuşadalı İbrahim Efendi”, TDVİA, XXVI, s.
[10] Tahir Galip Seratlı, Aydî Baba Divanından Seçmeler, İstanbul , s.
[11] Osmanzâde Vassâf, age, IV, s.
[12] Ramazan Kemal Haykıran, İbrahim Halveti Hz. yetiştiği ortam, Kuşadalı İbrahim Halveti ve dönemi, Kuşadalı İbrahim Halveti ve Kuşadası ve Civarı Tasavvufi Hayat , İzmir , s 17
[13] Muhammed Sevinç, Kuşadalı İbrahim Halveti Hz. Nutk-u Şerifine Yapılmış bestelerin değerlendirilmesi,
Kuşadalı İbrahim Halveti ve dönemi, Kuşadalı İbrahim Halveti ve Kuşadası ve Civarı Tasavvufi Hayat , İzmir
, s
[14] TRT Müzik kanalında yayınlanan “İrfan Türküleri” programında Nutk-i Şerif’in, Ender Doğan tarafından
kaside olarak okunan bir kaydı için bakınız. seafoodplus.info?v=ovMbx0QBob8 Erişim Tarihi: