ibrahim halveti / İbrahim Halveti

Ibrahim Halveti

ibrahim halveti

sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanmış aydınlatma metnimizi okumak ve sitemizde ilgili mevzuata uygun olarak kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak için lütfen tıklayınız.

kuşadalı ibrahim halveti

  • yüzyılın büyük sufisi, kendinden sonra gelenler üstünde derin etkiler bırakan mürşit

  • ''öyle bir içki iç ki hiç ayılması olmasın. öyle bir sevgili sev ki hiç çirkinliği olmasın" demiş gönlümüzü fethetmiştir. rahmetle selamlarım.

  • yaşar nuri öztürk tarafından aynı adı taşıyan kitabında yaşadığı dönemin mehdi mücedditi olduğu iddia edilmiştir. yine kendisine göre her mehdi mücedditi bir sonrakini müjdelemekle yükümlüymüş; kuşadalı'nın mehdi'den bahsettiği mektupların tarihi de miladi olarak arasına denk geldiği için bir sonraki mücedditin ya da doğumlu olacağını söylemiştir. (bkz: #)
    kitabın yeni baskılarında bu kısımlar yer almazken; bu konunun tartışıldığı ceviz kabuğu programından beri yaşar nuri öztürk ile hulki cevizoğlu'nun arası bozuktur. (bkz: yaşar nuri öztürk'e soruyorum)

  • yeri doldurulamamış insan. zamanında tekkelerin miskin yuvası haline geldiğini söyleyen islam alimlerindendir.

  • seafoodplus.info?v=eqodnverhts

  • (bkz: ahmed amiş efendi)

  • tasavvufun tarihi içinde yetiştirdiği en büyük insanlardan biri olan kuşadalı ibrahim halveti , osmanlının ''kutbul arifin'' dediği kişidir.

    tekke ve zaviyelerin pisliklerini görerek ;

    - tekkeleri ve zaviyeleri kapatın , meyhaneye ve kerhaneye döndürüldü . bunlardan hayır gelmez diyerek yaşadığı dönemde cesur açıklamalar yapmıştır .

  • kuşadalı ibrâhîm halvetî hazretleri limni'de bir kilisenin önünden geçiyormuş, kilisenin papazı da kapıda oturuyormuş. hazret, papaza selâm vermiş. "selâmün aleyküm papaz efendi" demiş. hıristiyana selâm vermek câiz midir değil midir? şimdi sen bırak orasını. işte hazret selâm vermiş. papaz, "aleykümselâm hoca efendi" diyerek hazret'in selâmını almış. hazret papaza, "ne yapıyorsun?" diye sormuş. papaz, "içeride ibâdet eden hiç kimse yok, ben de burada oturuyorum" diye cevap vermiş. kuşadalı hazretleri "bana müsâade eder misin ki ben kilisede ibâdet edeyim?" diyerek papazdan izin istemiş. papaz, "tabii buyrun" diyerek hazret'i içeriye almış. kuşadalı velî, tıpkı câmiye girer gibi ayakkabılarını çıkarmış ve kiliseye edeble yani âdâba riâyet ederek girmiş. kıbleye dönüp namaza durmuş ve tadil-i erkâna riâyet ederek güzel bir öğle namazı kılmış. papaz, hazret'in hem namaz kılışına hem de kibarlığına ve efendiliğine hayrân olmuş. tabii papaz henüz hazret'in maneviyyâtını görmüyor, o'nun efendiliğine ve kiliseye gösterdiği hürmete bakıyor ve hayrân oluyor.

    hazret namazdan sonra papazı çağırıp duvarlardaki resimler hakkında bilgi istemiş. resimlerden birini gösterip "bu kimin resmidir? diye sormuş, papaz "bu yûsuf peygamber" demiş, "peki ne oluyor?" diye sormuş, "yûsuf'u kuyudan çıkarıyorlar" demiş. hazret diğer bir resmi işâret ederek "bu resimdeki kim?" diye sormuş, papaz, "bu şuayb peygamber, hayvan güdüyor" diye cevap vermiş. başka bir resmin önüne gelmişler. hazret, "bu kim?" demiş, papaz "bu nuh aleyhisselâm, gemiye biniyor" demiş. bu şekilde bütün resimleri bir bir dolaşdıkdan sonra üstünde perde olan bir yere gelmişler. hazret, "bu perdenin arkasında ne var?" diye sorunca papaz, kem küm etmeye başlamış ve "onu görmenize lüzûm yok" diyerek geçiştirmeye çalışmışsa da hazret ısrâr etmiş. papaz, "boşverin o mühim bir şey değil, uydurma bir resim" diyerek atlatmaya çalışsa da hazret "ne uydurması, bir görelim bakalım" diyerek ısrar edince papaz resmin ne olduğunu açıklamak zorunda kalmış. demiş ki, "allah'ın resmini yaptık, bazıları görmeyince inanmıyorlar, onun için biz de resmini yaptık, îcâb ederse gösteriyoruz". hazret, "aman ben hep o'nu arıyorum, bugüne kadar kendisini göremedim bari hiç değilse resmini göreyim" demiş ve perdeyi açtırmış. papaz perdeyi açar açmaz hazret ne gördüyse, ne olduysa, birden ayakları yerden kesilmiş ve yükselmeye başlamış, yükselmiş, yükselmiş, yükselmiş. o yükseldikçe papaz endîşelenmeye başlamış, "eğer düşerse beni mahvederler, papaz hocayı kilisede öldürdü derler, başım büyük belâya girer" diye kara kara düşünmeye başlamış. hazret kilisenin tâ tepesine kadar çıkdıkdan sonra aşağı inmiş. o iner inmez papaz da hemen hazret'in ellerine yapışmış ve "ben de seninle berâber geleceğim" diyerek kendisine bağlılığını bildirmiş. hazret, "yok, sen burada kal, burayı bekle" dediyse de papaz "hayır, ben aradığımı buldum, artık seni bırakmam" demiş ve islâm ile müşerref olmuş.

    hazret'in en başda verdiği selâmın hikmeti de böylece âşikâr olmuş.

    ey kubâb-ı ehadiyyetde nihân kuşadalı
    bî-nişânlık sana bir şehper-i şân kuşadalı
    bir hümâsın nice bin tâir-i kudsî peykin
    ey gönül kişverine sâye salan kuşadalı

    (bkz: seafoodplus.info&#x;seafoodplus.info?m=1)

  • yüzyılın ilk yarısında yaşamış olan, halvetî-şabani şeyhi kuşadalı ibrahim efendi, halifesi olduğu bütün tarikatların tac ve kıyafetlerini sarayburnu'ndan denize atmıştı.

    galiba onun attıklarını birileri denize dalıp çıkarıp günümüzün şeyhlerine dağıtmışlar.

    tekkelerde artık feyz kalmadığını , seyr-ü sülûkun tekke dışında bulunduğu, ilmin, irfanın yarısı olduğunu, evradların kul tertibi olduğunu, zikrin esasında mânâsını düşünerek kur&#x;an okumak olduğunu, hâl-i hilafet kimde görülürse ona tâbi olunması gerektiğini söyleyerek kimseye hilafet vermeyen bu zatın söylemleri, bugünün tasavvuf safsatası ve çakma şeyhleri için güzel bir ibrettir tavsiye olunur.

    (kudsi erguner)

  • (halvetî-şâbânî tarikatının kuşadaviyye kolunun kurucusu.)

    ibrahim has

    ve yüzyıllar arasında osmanlı imparatorluğu'na ait topraklarda yaşamış mutasavvıf.

    hayatı hakkında fazla araştırma yapılmamış olması sebebiyle hakkında çok az bilgiye sahip olunan mutasavvıf hakkında mevcut tek bilgi kaynağı yine kendisinin derlediği menakıpnâme adlı eseridir.

    ibrahim has, istanbul'da doğup büyümüş, tasavvuf eğitimini halveti/şabânî azizi olan hasan ünsi'den almıştır. iyi bir hat eğitimi aldığı için yazıcılıkla meşgul olmuş, mürşidi ünsi'nin kurduğu vakıfta uzun zaman kâtiplik yapmıştır. hasan ünsi'den aldığı tasavvuf eğitiminin sonucunda onun halifeleri arasına katılarak tasavvuf eğitimi vermek hususunda hocasından izin almıştır. has, hocası ünsi'nin vefatından sonra devlet dairesinde görev almıştır. 4 mart 'de ölmüştür.

    ibrahim has'ın isim olarak geçtiği ilk eserler bursalı mehmet tahir bey'in osmanlı müellifleri ile hüseyin vassaf'ın sefîne-i evliyâ adlı eseridir.

    eserleri

ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.

Adı İbrâhîm’dir. Kuşadalı İbrâhîm sanıyla tanınmıştır. Künyesi, İbrâhîm bin Mustafa eş-Şa’bânî el-Halvetî el Hanefî şeklindedir. / yılında Aydın iline bağlı Kuşadası kasabasının Çınarlı köyünde doğdu. Babasının adı Mustafa’dır (Erdoğru 10; Öztürk 40). Öğrenim çağına gelince okuma yazmayı annesinden öğrendi. Daha sonra Aydın, Denizli ve Anadolu’nun çeşitli yerlerinde tahsil hayatına devam etti. İstanbul’a giderek Feyziyye Medresesi’nde Hoca Emîn Efendi’nin talebesi oldu. Tahsilini tamamladığı bu yıllarda hücresine kapanarak vaktinin büyük bir kısmını ibadet ve mücahedeye ayırdı. Mustafa Efendi isimli bir arkadaşının teşvikiyle Halvetî-Şabânî tarikatının Çerkeşiyye kolunun şeyhlerinden Beypazarlı Şeyh Ali Efendi’ye intisap etti. Şeyh Ali Efendi, hilafet vererek Kuşadalı İbrâhîm Efendi’yi irşad göreviyle Mısır’a gönderdi. Kahire’de bir süre kaldıktan sonra / yılında İstanbul’a döndü. Kuşadalı İbrâhîm Efendi, İstanbul’a döndükten sonra Usturacı Halîl adlı biri tarafından Aksaray Sineklibakkal’da inşa ettirilen ve kaynaklara “Kuşadalı Tekkesi” diye geçen dergâhta irşad faaliyetlerine başladı. / yılında söz konusu tekke yanınca Beyazıt’ta Koska civarında bir ev kiraladı. Bir yıl kadar sonra da Fatih’teki Çarşamba Pazarı civarında bir konak satın aldı ve irşad faaliyetlerine burada devam etti. / yılında hacca gitti. Hac dönüşü Şam’a yerleşti. Üç yıl kadar Şam’da kaldıktan sonra / yılında tekrar hacca gitti. Ancak Medine’yi ziyaret ettikten sonra Mekke’ye giderken Râbiğ civarında koleraya yakalandı. Hüseyin Vassâf ve Bursalı Mehmed Tâhir, / yılında vefat ettiğini belirtmektedir. (Erdoğru 10; Akkuş vd. ).

Kuşadalı İbrâhîm’in ilmî kişiliğini yansıtan en önemli eserleri mektuplarıdır. Onun hayatı üzerine en kapsamlı çalışmayı yapan Yaşar Nuri Öztürk, Kuşadalı İbrâhîm’in mektupları dışında eserlerinin bulunmadığını tespit etmiştir ( ). Söz konusu mektuplar, Yaşar Nuri Öztürk tarafından derlenerek yılında yayımlanmıştır. Mektupları dışında bestelenmiş bazı şiirleri de bulunmaktadır.

Kuşadalı İbrâhîm’in ilmî sohbetlerine katılan Ahmed Cevdet Paşa, onun asrın en büyük âlimlerinden olduğunu ifade etmektedir (Baysun 15). Birçok halife yetiştiren Kuşadalı İbrâhîm, yaşadığı dönemin tasavvuf ve düşünce tarihi açısından önemli şahsiyetlerindendir.

Akkuş, Mehmet, A. Yılmaz (hzl). (). Sefîne-i Evliyâ. C. 4. İstanbul: Kitabevi Yay.

Azamat, Nihat (). “Kuşadalı İbrâhim Efendi”. İslam Ansiklopedisi. C. İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yay.

Baysun, Cavid (hzl). (). Cevdet Paşa Tezâkir. C. IV. Ankara: TTK Yay.

Erdoğru, M. Akif (hzl). (). Aydın Vilâyetine Mensûb Meşâyih, Ulemâ, Şuarâ, Müverrihîn ve Etıbbânın Terâcim-i Ahvâli. İzmir: Akademi Kitabevi.

Öztürk, Yaşar Nuri (). İslam Düşüncesinde Bir Dönüm Noktası Kuşadalı İbrahim Halvetî. İstanbul: Yeni Boyut Yay.

Tatcı, Mustafa, C. Kurnaz (hzl.) (). Bursalı Mehmed Tâhir, Osmanlı Müellifleri. C. II. Ankara: Bizim Büro Yay.

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: DOÇ. DR. HAKAN YEKBAŞ
Yayın Tarihi:
Güncelleme Tarihi:

Eserlerinden Örnekler

Gazel

Vech-i yâra dûş olan âlemde seyrân istemez

Cânını cânâna teslîm eyleyen cân istemez

Bu müsâfir-hânenin fânîligin fehm eyleyen

Hâne-i kalbinde Hak’dan gayrı mihmân istemez

Gerçi zâhir ilminin nef’i de vardır tâlibe

Lîk esrâra erenler sûrî irfân istemez

İrci’î âvâzı erdi murg-ı cânım sem’ine

Bî-karâr oldı anın-çün vird-i handân istemez

Mâsivâllâhdan mücerred oldı İbrâhîm bu gün

Vârını dildâra virdi vasl u hicrân istemez

(Tatcı, Mustafa, C. Kurnaz (hzl.) (). Bursalı Mehmed Tâhir, Osmanlı Müellifleri. C. II. Ankara: Bizim Büro Yay.)


İlişkili Maddeler

Sn.Madde Adıseafoodplus.info / Ö.TarihiBenzerlikİncele
1HÂKİM, Dâvud Paşad. - ö. Doğum YılıGörüntüle
2ARİF, Mustafa Ağad. - ö. ?Doğum YılıGörüntüle
3BEHCET, Ser-etibba Mustafa Behcet Efendid. - ö. Doğum YılıGörüntüle
4FEHÎM, Hoca Süleymând. - ö. Ölüm YılıGörüntüle
5ŞEMSÎ, Şemseddîn Beyd. ? - ö. Ölüm YılıGörüntüle
6Mahambet Ötemisulıd. - ö. Ölüm YılıGörüntüle
7TARİKATÎ Dede, Derviş Recebd. ? - ö. MeslekGörüntüle
8AMÎKÎ, Şeyh Amîkîd. ? - ö. ?MeslekGörüntüle
9FEVZÎd. ? - ö. MeslekGörüntüle
10İHSÂN, Rizelid. ? - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
11SÂLİM, Mehmed Sâlim Efendid. ? - ö. Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
12HAMDÎ, Hamdî Bey, Bursalıd. - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
13RÂSİM, Hâcı Seyyid Ömer Râsim Efendid. - ö. Madde AdıGörüntüle
14SA'ÎDd. ? - ö. arası?Madde AdıGörüntüle
15ŞÂHÎ, Şahin Girayd. ? - ö. Madde AdıGörüntüle

İbrahim Halveti


KUŞADALI BİR EVLİYA : HZ. İBRAHİM HALVETİ




Kuşadası; kurulduğu yy başlarından itibaren  Osmanlı devletinin Ege’de önemli bir ticaret limanı olduğu kadar, tasavvuf ve diğer ilimlerde büyük alimler yetiştiren bir kenttir. Bu alimlerden biri de  kerametleri, ilim ahlakı, mensubu olduğu tarikatın çağın şartlarına göre şekillenmesi için yeni bir kol kuran Hz. İbrahim Halveti’dir. Osmanlı tasavvuf dünyasında “ Kuşadavî,  Adaviyye, “ mahlasları ile tanınmaktadır.  İbrahim Halveti,  Osmanlılar zamanında, Anadolu’da yetişen Hanefî mezhebi fıkıh âlimlerinden ve tasavvuf büyüklerindendir.  Tam ismi, İbrahim bin Mustafa eş-Şa’bânî el-Halvetî olup, Halvetiyye tarikatının Şa’bâniyye kolunun büyüklerindendir. Aydın vilâyetinin Kuşadası kasabasına bağlı Çınar köyünde  / doğmuştur.. / senesi Zilhicce ayında hac dönüşü yolda vefat etmiştir. Vefat senesinin, (m. ) - (m. ) olduğu da rivayet edilmiştir.[1]

Kuşadalı İbrahim okuma yazmayı annesinden öğren-miş, düzenli öğrenim hayatına ise Denizli’de devam etmiştir. Daha sonra İstanbul’a giderek Fatih’teki Feyziyye Medresesine kaydolmuş ve medrese tahsilini orada tamamlamıştır. Medrese tahsilinin son yıllarında tasavvufa yönelmiştir. Onun varlık, insan ve âleme bakışının oluşmasında ve şekillenmesinde tasavvuf en yüksek yeri işgal eder. Tasavvuf İslam ilimlerinden biridir. İnsanın manevî ve ahlaki bakımdan gelişip olgunlaşmasını konu edinir. Tasavvuf İslam ilimlerinden biri olmakla birlikte diğerlerinden ayrılan bir özelliği de vardır. Bu durum “Tasavvuf hal ilmidir, kal ilmi değildir.” denilerek ifade edilir. Diğer bir deyişle tasavvufun ne olduğu okuyarak, araştırıp inceleyerek değil yaşayarak anlaşılır. Bu ise bir anda olup bitecek bir hadise değildir. Uzun, yorucu ve zorlu bir süreç gerektirir ki buna seyr ü sülûk denilir.[2]  XII. Asırdan itibaren tasavvuf faaliyetleri tarikat denilen kurumla-rın çatısı altında yürütülmeye başlamıştır. Bu durum Anadolu’nun fethi yıllarına rastlar. Tasavvuf zümrelerinin toplum hayatında oynadığı önemli rolün farkın-da olan Selçuklu sultanları tasavvuf önderlerine büyük saygı göstermiştir. Neticede Selçuklu ülkesi ehl-i tasavvuf ve tarikatlar açısından cazip bir mekân hali-ne gelmiştir. Tasavvuf tarihinin en büyük simalarından biri olan İbn Arabî’nin İslam dünyasının en batısından kalkıp Selçuklu başkentine gelerek fikirlerinin takipçisi Sadreddin Konevî’yi  yetiştirmesi, yine Mevlana’nın Babasıyla birlikte İslâm dünyasının en doğusundan kalkıp Selçuklu başkentine gelip yerleşmesi; Konya’yı duygu, düşünce ve faaliyetlerinin merkezi edinmesi bu gerçeğin birer göstergesidir. Bu durum Beylikler ve Osmanlı dönemlerinde de devam etmiştir.

Bazı istisnaları olmakla birlikte, kuruluş yıllarından itibaren tasavvuf mensupları Osmanlı sultanlarından ve devlet ricalinden büyük saygı görmüştür. Bu özelliğin-den dolayı İslam dünyasında ortaya çıkan tarikatların hemen hepsi Osmanlı devleti sınırları içinde faaliyet gösterme ve yayılma imkânı bulmuştur. Osmanlı Ülkesinde en yaygın tarikatlardan biri Halvetilik’tir. Bu tarikatın Ebu Abdullah Ömer b. eş-Şeyh Ekmelüddin el-Geylânî el-Lahcî (ö. /) tarafından kurulduğu kabul edilir.[3]




II. Pir Seyyid Yahya Şirvanî (ö. /)’den itibaren gerçekleşmiş-tir.[4] Onun yetiştirdiği halifelerden bazıları Anadolu’ya gelerek XV. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Halvetîliğin Osmanlı toplumunda yayılmasını sağlamışlardır. Bunlar Pîr Muhammed Erzincani (ö. /), Molla Ali Halvetî (ö. /), Dede Ömer Ruşeni (ö. /), ve Habib Karamani [5] (ö. /)’dir. Halvetiyye tarikatı Seyyid Yahya Şirvani’den sonra dört ana kola ayrılmıştır. Bunlar:

1. Ruşeniyye: Aslen Aydınlı olup daha sonra Tebriz’e yerleşen Dede Ömer Ruşeni ile devam eden koldur.

2. Cemaliyye: Çelebi Halife adıyla meşhur olan Şeyh Mehmed Çelebi Cemali (ö. /) ’ye nispet edilir.

3. Şemsiyye: Bu kolun kurucusu Şeyh Şemseddin Ahmed Sivasî (ö. /)’dir.

4. Ahmediyye: Ahmed Şemseddin Marmaravî (ö. /) tarafından kurulmuştur.

Kaynakların verdiği bilgiler Kuşadalı’nın tasavvufi hayata yatkın bir tabiata sahip olduğuna işaret etmektedir. Kuşadalı, medrese tahsilini tamamladığı yıllarda hücresine kapanarak vakti-nin büyük kısmını ibadet ve mücâhedeyle geçirmeye başlar. Bu sırada aynı zamanda ayet ve hadislerin hakikatini kavramaya çalışır. Bir ayet-i kerîmenin manevî anlamını bir türlü çözemez. Bir gün arkadaşı Hacı Mustafa Efendi ziyaretine gelir. Durumu öğrenince onu, o sırada At pazarı tekkesinde misafir bulunan Bey pazarlı Ali Efendi’ye götürür. Ali Efendi sohbet sırasında Kuşadalı’nın anla-yamadığı ayeti okur ve “zâhir manası bu, bâtın manası budur” diyerek açıklar. Bu açıklamalarla müşkili hallolan Kuşadalı, Ali Efendi’ye intisap eder. Dört yıl kadar Beşikçi zade dergâhında mücahede de bulunur. Ali Efendi ile karşılaştığı sırada onun otuz dokuz-kırk yaşlarında olduğu tahmin edilmektedir.

[6] Daha sonra şeyhi onu Mısır’da irşatla görevlendirir. Mısır’a giderek Kahire’deki Gülşeni tekkesine misafir olarak yerleşir. Çekemeyenlerin şikâyeti üzeri-ne Mehmed Ali Paşa tarafından İstanbul’a dönmesi istenir. / tarihin-de gemiyle İstanbul’a döner. Şeyhinin vefat ettiği haberini alır ve buna çok üzülür. Feyziyye medresesine yerleşerek zikirle meşgul olur. Döndüğünü haber alanlar ziyaretine gelmeye başlar. Usturacı Halil Efendi adındaki bir zat o gün-lerde Aksaray’da Sinekli Bakkalda inşa ettirdiği dergâhı Kuşadalı’ya tahsis eder. / senesinde buraya yerleşen Kuşadalı on iki yıl irşad vazifesinde bulunmuştur. Bu dergâh büyük yangında (/) yanmıştır.[7] Israrlara rağmen sağlığında bu dergâhın yeniden inşasına izin vermemiştir. Koska’da kiraladığı evde bir sene ikamet ettikten sonra Çarşamba Pazarında bir ev satın alarak orada müritlerini irşad ile meşgul olmuştur. [8]


/ senesinde hac vazifesini yerine getirmek için Mekke’ye ve ora-dan Medine’ye gitmiş dönerken Şam’da Kanavat Mahallesine yerleşmiştir. Da-ha sonra 76 yaşında tekrar Hicaz’a gitmiş Medine’yi ziyaret ettikten sonra Mekke’ye giderken hacıların ihram giydikleri Râbığ denilen yerde / yılında vefat etmiş ve oraya defnedilmiştir. Kabrini ziyaret eden Vassâf, Arapların onun mezarını parmaklıkla çevirdiklerini, “Hâzâ Murabıt” diyerek saygı göster-diklerini ve ziyaret ettiklerini bildirmektedir. [9] Vefatı üzerine halifelerinden Aydî Baba (Mehmet Efendi) (ö. /) şu mersiyeyi yazmıştır:



Şeyhim bekâya gitti ben kaldım ağlayu ağlayu

Aktıkça kan bu dîdeden sildim ağlayu ağlayu

Geldi dil deryâsı cûşa, döndüm ol demde bî-hûşa

İhtiyârsız başım taşa, çaldım ağlayu ağlayu

Arttı çün derdim âh ile, göz kan döker dilhâh ile

Ser-tâ-kadem eyvâh ile, doldum ağlayu ağlayu

Yandı dil nâr-i firkate, sabr olunmaz bu hasrete

Şimdi deryây-i hayrete, daldım ağlayu ağlayu

Altmış üçün zilhiccesi göçmüş meşayih zübdesi

Râbığ’ da envâr türbesi bildim ağlayu ağlayu

Cismim yanar bu nâr ile, gönlüm dolar bu zâr ile

Bağrım firak-ı yâr ile deldim ağlayu ağlayu

Boynum eğüp sümbül gibi feryâd edip bülbül gibi

Aydî iken ben gül gibi, soldum ağlayu ağlayu[10]

Eser telifine rağbet etmeyen Kuşadalı’nın mektupları haricinde eseri yok-tur. O âşıkların kalplerindeki sırları telife gayret etmiştir Tasavvuf mesleğini “bilmek, bulmak, olmak” diye tarif eden Kuşadalı tasavvufun kitaplardan araştırılıp incelenmesini değil kâmil bir mürşidin gözetiminde hal edinilip yaşanmasını istemiştir Tarikat merasimine iltifat etmemiş; tac, hırka, kemer gibi tarikatlara mah-sus kıyafetleri önemsememiştir. Bir mektubunda şöyle der:

Sûfîlik tac ile abâ oldu 

Hayf kim marifet hebâ oldu.

Sûrî merasimden hoşlanmayan Kuşadalı, dergâhı yanınca “el-Hamdü lillah merâsimden kurtulduk” demiş,  müritlerinden İzzet Efendi (ö. /)’nin konağı yanınca, “İzzet! Masivâyı yaktın, keyfine bak!” diyerek onu teselli etmiştir. Halifelerinden Ahmed Âmiş Efendi (ö. /)’nin de müritlerini halvet ve riyazete tabi tutmadığı, “Mücâhedâtın bir kısmını Kuşadalı, mütebâkisini de ben ref ettim.” dediği kaydedilmiştir. Kimseye hilafet vermemiş, hilafeti bir sırr-ı Muhammedî olarak değerlendirmiştir. Ona göre bu sır kime ihsan olunursa onda eserleri de görülür ve bu sayede hilafet sırrının taşıyıcısı olur. Yoksa birkaç sene bir dergâha gidip gelmek, haftanın belli günlerinde zikir merasiminde bulunmak ve daha sonra merasimle serpuş, biniş, kemer ve asa verilmek suretiyle halife olunmaz. [11]  Kuşadalı İbrahim Halveti Hazretlerinin yaşadığı ve toplumu irşad etmekle vazife kılındığı dönem zor bir dönemdir. Osmanlı tahtında sultan II. Mahmut vardır ve yeniçerilerin topluma büyük sıkıntılar yaşattığı bir dönemdir. İçten çürümüş bir idare, ıslah olmayan bir askeri teşkilat ve reformlar yapmak isteyen bir padişah.  II. Mahmud’un Osmanlı tahtına geçmesi ile kurumsal ve daha sistematik bir modernleşme süreci başlamış oluyordu. Yaşanan bu sosyal ve siyasal gelişmelerin kültür ve düşünce hayatına da büyük yansımaları olmaktaydı. Bunun yanında doğrudan tasavvuf dünyasını etkileyen gelişmeler yaşanmaktaydı. Bu bağlamda yaşanan en önemli gelişme kuşkusuz yılında Yeniçeri Ocağının kaldırılmasına paralel olarak Bektaşîliğin de yasaklanması ve Bektaşî tekkeleri-nin de kapatılması sürecidir.[12] Bu gelişme Osmanlı tasavvuf dünyasında önemli bir kırılma noktasını oluşturmaktadır.

Osmanlı dünyasında bu olay büyük tepkileri de beraberinde getirmişti. Aydın Vilayetinde yılında vuku bulan Atçalı Kel Mehmed isyanında kapatılan Bektaşî tekkelerinin kışkırtıcı özelliği dikkate alınacak önemli bir faktördür. Bu tarihlerde Aydın Vilayetinin doğu ve iç kısımlarında yoğun bir Bektaşi hareketliliği ve muhalefeti yaşanırken kıyı kesimlerin-de bu sürecin daha sakin atlatılmasında kuşkusuz İbrahim Halvetî hazretlerinin ağırlığı ve Bektaşiliğe karşı verdiği mücadelenin büyük etkisi olduğu açık bir gerçektir. İbrahim Halvetî, ne şer’i ilimlerle ilgili, ne de tasavvufla ilgili müstakil bir eser kaleme almamıştır. İbrahim Halvetî’nin  düşünce dünyasını ve şahsiyetini anlama konusunda en önemli kaynak, müritlerine yazdığı mektuplardır. Vefatından sonra mensupları tarafından istinsah edilerek derlenen ve büyük bir bölümü Milli Kütüphane ile Millet Kütüphanesi'nde bulunan mektuplarının sayısı, çeşitli kütüphanelerde ve özel şahısların elindeki diğer mektuplarla birlikte, 'e ulaşmaktadır. [13]  Günümüze  “Vech-i yâre dûş olan âlemde seyrân istemez” mısrâsı ile başlayan ve “Nutk-i Şerîf” olarak da bilinen meşhur bir şiiri ulaşmıştır. Kaleme alınan bu şiir kimi musikişinaslara ilham vermiştir. Yaptığımız araştırmaya göre İbrahim Halvetî’nin “Nutk-i Şerif”ine yapılan bestelerden günümüze dört adet eser ulaşmıştır.[14]

Kuşadalı İbrahim Halvetî’ye ait olan Nutk-i Şerif,  tekkelerde çeşitli makamlarda irticali bir şekilde kaside olarak da icra edilmiştir ve günümüzde de kaside olarak musiki meclislerinde, Radyo-TV programlarında okunmaktadır. Hz. İbrahim Halveti Hz. çok sevilen ve tekkelerde çok okunan ilahisinin sözleri şöyledir.

NUTK-İ ŞERÎF 

Vech-i yâre düş olan âlemde seyrân istemez 

Cânını cânâne teslîm eyleyen cân istemez 

Bu misâfirhânenin fânîliğin fehm eyleyen 

Hâne-i kalbinde Hakk'dan gayrı mihmân istemez 

Cennet içre tamudan korkar mı Hakk'ın âşıkı

Hak budur erbâb-ı aşka hûr u gılmân istemez

Gerçi zâhir ilminin nef'i de vardır tâlibe 

Lîk esrâra erenler sûrî irfân istemez 

İrci'î âvâzı erdi mürg-i cânın sırrına 

Bî-karâr oldu anınçün verd-i handân istemez 

Mâsivallahdan mücerred oldu İbrâhîm bugün 

Vârını dildâre verdi vasl u hicrân istemez

[1] Osmanzâde Hüseyin Vassâf, Sefîne-i Evliyâ, (Haz: Mehmet Akkuş-Ali Yılmaz), İstanbul , IV, s.  

[2] Prof. Dr. Himmet Konur, Kuşadalı İbrahim Halveti ve dönemi, Kuşadalı İbrahim Halveti ve Kuşadası ve Civarı Tasavvufi Hayat, İzmir , s

[3] Mahmud Cemâleddin el-Hulvî, Lemezât-ı Hulviyye ez Lemeât-ı Ulviye, (Haz: Serhan Tayşi), İstanbul , s. ; Rahmi Serin, İslâm Tasavvufunda Halvetilik ve Halvetiler, İstanbul , s.  

[4] Seyyid Yahya Şirvani için bkz. Taşköprü zade, eş-Şakaiku'n-Nu'maniyye, Beyrut , s. ; 

[5] Mustafa Aşkar, “Bir Türk Tarikatı Olarak Halvetiyye’ nin Tarihi Gelişimi ve Halvetiyye Silsile-sinin Tahlili, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, c. XXXIX, sa: 1, s.  

[6] Nihat Azamat, “Kuşadalı İbrahim Efendi”, TDVİA, XXVI, İstanbul , s.  

[7] Osmanzâde Vassâf, age, IV, s. ; 

[8] Kuşadalı’nın Çarşamba’daki evinin bulunduğu yer serasker Ali Saib Paşa konağının bahçesinde kalmış ve yerine hürmeten bir mescid inşa edilmiştir. Bkz. Vassâf, age, IV, s.  

[9] Sayda müşiri Kâmil Paşa 15 Safer /12 Şubat tarihli raporuyla Kuşadalı ve beraberindekilerin koleradan vefat ettiklerini meclis başkanlığına bildirmiştir. Vassâf, age, IV, s ; Nihat Azamat, “Kuşadalı İbrahim Efendi”, TDVİA, XXVI, s.  

[10]  Tahir Galip Seratlı, Aydî Baba Divanından Seçmeler, İstanbul , s.  

[11] Osmanzâde Vassâf, age, IV, s.  

[12] Ramazan Kemal Haykıran, İbrahim Halveti Hz. yetiştiği ortam, Kuşadalı İbrahim Halveti ve dönemi, Kuşadalı İbrahim Halveti ve Kuşadası ve Civarı Tasavvufi Hayat , İzmir , s 17

[13] Muhammed Sevinç, Kuşadalı İbrahim Halveti Hz. Nutk-u Şerifine Yapılmış bestelerin değerlendirilmesi,

   Kuşadalı İbrahim Halveti ve dönemi, Kuşadalı İbrahim Halveti ve Kuşadası ve Civarı Tasavvufi Hayat , İzmir

   , s

[14] TRT Müzik kanalında yayınlanan “İrfan Türküleri” programında Nutk-i Şerif’in, Ender Doğan tarafından

      kaside olarak okunan bir kaydı için bakınız. seafoodplus.info?v=ovMbx0QBob8 Erişim Tarihi:

   

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir