işçinin alın teri kurumadan hakkını veriniz hadis / Hz. Muhammed'in işçi ve emek konusundaki hadislerini paylaştı.

Işçinin Alın Teri Kurumadan Hakkını Veriniz Hadis

işçinin alın teri kurumadan hakkını veriniz hadis

“İŞÇİNİN ÜCRETİNİ, ALIN TERİ KURUMADAN VERİNİZ!”
Bizde 1 Mayıs ve İşçi Hareketlerinin Mâzisi…

Kanuni Sultan Süleyman, Süleymaniye inşaatında çalışan işçilerin ücretinin günlük olarak verilmesini emretmişti. Hatta bunun için inşaatın ortasına bir ‘Hesap Çadırı’ kurulmuştu.

İşçi sınıfının ortaya çıkışı, Avrupa’da sanayi inkılabı sonrasına rastlar. Artık pahalıya gelen kölelik kaldırılarak, yerine boğaz tokluğuna çalışan her yaşta işçiler sınıfı doğdu. Sanayi şehirlerinin varoşlarında en fena şartlarda yaşayan, mutsuz ve hınç dolu bu topluluk; Avrupa’da sosyal ve siyasî hayatın gidişini değiştirdi. Fransa’da krallığı yıkıp cumhuriyeti doğuran ayaklanmaları, işçi hakları sebebiyle doğdu. Bu vasatta doğan sosyalizm, dünyanın korkulu rüyası oldu. Bu kâbusun içine düşmekten korkan kapitalist ülkeler, işçilere daha fazla haklar verdiler. Böylece sosyal devlet prensibi doğdu.

Bu el yanmaz!

Osmanlı Devleti, bir sanayi ülkesi olmadığı için, işçi sınıfı ve işçi hareketlerine de yabancı idi. İslâm-Türk kültüründe işçi-işveren münasebetleri, güçlü bir dinî/ahlâkî esas üzerine oturtulmuştu. İmam Gazâlî hazretleri, 5 tane maişet yolu sayar: Cihad, ticaret, ziraat, sanat ve hizmet. İslâmiyet, insanların birbirine muhtaç yaratıldığını; insanın, kendi elinin emeğinden daha temiz bir kazanç elde edemediğini söyler. Resûlullah aleyhisselâm, kazma elinde toprak kazarak nafakasını kazanan Muaz’ın nasırlı elini tutarak “Bu eli, Cehennem yakmaz!” buyurmuştur.

İşçinin hıyânet etmeden çalışması istenir. Hazret-i Zekeriya, bina ustası idi. Birgün öğle yemeği yerken kendisine verilen selâmı yemekten sonra almış; sebebini de şöyle izah etmişti. “Cevap verseydim, yemeği paylaşmam gerekirdi. Karnım doymayınca, söz verdiğim şekilde çalışamazdım. Bu da hıyânet olurdu”.

Resûlullah, “İşçileriniz, kardeşlerinizdir. Yediklerinizden yedirin. Takatin üzerinde iş vermeyin. Zor bir iş ise, siz de yardım edin. İşçinin ücretini alın teri kurumadan verin. İşçisinin ücretini vermeyen, kıyamette beni hasım olarak bulacaktır” buyurur. Önceki ümmetlerden, işçisi ücretini almadan giden birisi övülür. Zira o parayla koyun alıp çoğaltmış; yıllar sonra çıkagelen işçisinin önüne bir sürü katmıştı.

Kur’an-ı kerim, güçlü ve emin olmayı, işçide aranan 2 hususiyet olarak sayar. Nitekim Medyenli kız, babasına genç Hazret-i Musa’yı bu vasıfları sebebiyle tavsiye etmiş; 10 sene kâhya olarak hizmet eden Hazret-i Musa, güzel bir ücretle ayrılmış; patronun akıllı kızıyla evlenmişti. Abdullah bin Mes'ud, bu kızın en ferâsetli üç kişiden biri olduğunu söyler. Diğerleri Hazret-i Yusuf’u köle pazarında satın alan Mısır azizi (maliye vekili) ve Hazret-i Ömer’i yerine halife tayin eden Hazret-i Ebu Bekr’dir.

Hesap Çadırı

Osmanlılarda; mesai saatleri belli nizama bağlanmıştır. Daha kısası kararlaştırılmamışsa, gün doğumundan, gün batımına kadar çalışılır. Namaz, yemek ve istirahat için mola verilir. Sultan II. Bayezid’in ihtisab (belediye) kanununda, işçilerin ücreti, yaza ve kışa göre ayrıdır. Zira günlerin uzunluğu farklıdır.

İngiltere’den sonra tarihte bilinen ilk toplu sözleşme de ’da Kütahya’da imzalanmıştır. Fincancı esnafının her gün imal edeceği muayyen sayıdaki fincan mukabili alacağı ücret tesbit edilmiştir.

Kanuni Sultan Süleyman, Süleymaniye inşaatında çalışan işçilerin ücretinin günlük olarak verilmesini emretmişti. Hatta bunun için inşaatın ortasına bir ‘Hesap Çadırı’ kurulmuştu. Sonradan bu çadırın yerine bu hatırayı yaşatmak adına Çadır Çeşmesi yaptırılmıştır.

İslâm ekonomik nizâmı, sosyal adalet üzerine kurulmuştur. Ferdî teşebbüse, herkesin meşru dairede dilediği işi yapmasına imkân verir; herkesin çalıştığına erişeceğini söyler. Alın teri ile elde edilen bir kazanca kimse müdahale edemez. Tasarruf ve mülkiyet hakkı vardır. Kimse kimsenin malına el uzatamaz. Bu ekonomik nizamın prensipleri, hür dünya ülkelerinde tatbik edilen liberal ekonomik sisteme yakındır. Ancak başıboş bir liberalizm de değildir. Üretimde mümkün olduğunca hususî teşebbüsü; millî gelirin ferdlere taksiminde de sosyal adaleti esas alır.

Liberal batı ülkelerinde kapitalizmin mahzurlarını gidermek ve sosyalizm tehlikesini bertaraf etmek maksadıyla XIX. asrın sonlarında birer emniyet sibobu olarak benimsenen sendika ve grev hakkı ile kıdem ve fesih tazminatları, şer’î hukukun hizmet akdi hükümlerine uymaz. Hizmet akdi, karşılıklı rızâ ile muayyen müddet için kurulur. Yine karşılıklı rızâ ile veya müddet yahud iş tamamlanınca sona erer. İşçinin sözleşilen ücretten; işverenin de konuşulan hizmetten başka talebi olamaz. Çalışma saatleri ve işçiye verilecek yemek gibi hususlar da örfe göre tayin olunur.


Belvü Bahçesi'ndeki ilk 1 Mayıs kutlamaları

Aydınlık gazetesinde 1 Mayıs İşçi Günü manşeti

Amele Bayramı

Osmanlı Devleti yüzünü Batı’ya çevirdiği Tanzimat hareketinden sonra, sanayileşmenin de zaruri neticesi olan ilk işçi hareketleriyle tanıştı. Bunlar, makineleşmeye karşı mukavemetten kaynaklanıyordu. ’de bugün Bulgaristan’daki Samakov’da kurulan mekanik tarağa, çoğu kadın olan dokuma işçileri saldırdı; tarağı kullanmama sözü üzerine geri çekildiler. Bu, bizdeki ilk işçi hareketidir.

Osmanlı Devleti’nde yılında fakir işçilere yardım maksadıyla amele cemiyetleri kurulmaya başlandı. yılından itibaren de grevlere rastlanmaktadır. İlki tersanede yapılmıştır. O zaman İstanbul’da 50 bin işçi vardı. Ancak bu grevler, daha ziyade ücretlerin zamanında ödenmemesi gibi sebeplere dayanan mukavemet hareketleri idi. ’de bir grup Tophane işçisi gizlice Amele- i Osmanî Cemiyeti’ni kurdu ise de, teşkilat dağıtıldı.

II. Meşrutiyet’in hemen ardından işçi grevleri bütün yurda yayıldı ve yabancı sermayeyi ürkütmemek için ’da Tâtil-i Eşgâl Kanunu çıkarılarak işçilerin çalışma saatleri tanzim olundu. ’den itibaren cemiyetler kanunu çerçevesinde sendikalar kurulmaya başlandı. Ancak İttihatçı hükümet, Balkan Harbi bahanesiyle, bütün işçi hareketlerini yasakladı.

Osmanlı Devleti’nde ilk ‘Amele Bayramı’, 1 Mayıs ’da Selânik’te kutlandı. ’de İstanbul Pangaltı’ndaki Belvü Bahçesi’nde bir kutlama yapıldı. İlk sosyalistlerden İştirakçi Hilmi’nin liderliğindeki Türkiye Sosyalist Fırkası, 1 Mayıs ’de umumi grev yaptı. İşgal altındaki İstanbul’da trenler, tramvaylar, vapurlar çalışmadı. Fırkanın Bâbıâli Caddesi’ndeki merkezine kırmızı bayrak çekildi, sabahtan akşama kadar Beynelmilel Marşı çalındı.

Tek Parti devrindeki kötü ekonomik şartlar sebebiyle, grevler çığ gibi büyüdü. Hükümet, ’de grev ve işçi hareketlerini yasakladı; aksine davrananlara ağır cezalar getirildi. 1 Mayıs’ın kutlanması da bu çerçevede men edildi. ’den itibaren işçi haklarında iyileşme başladı. 27 Mayıs darbesinden sonra 1 Mayıs tatil olmaktan çıktı; ’da da asayiş mülahazasıyla yasaklandı. ’de tekrar resmî tatil oldu.

Dünyanın hemen her yerinde İşçi Bayramı kabul edilen bu gün, 1 Mayıs ’da Avustralya’nın Melbourne şehrinde taş işçilerinin 8 saatlik mesai talebiyle parlamentoya yürüyüşüne dayanır. Günümüzde sol hareketin bir gövde gösterisi hâlini almıştır.

 

Dinimiz İslam, yeryüzündeki her türlü adaletsizlikle mücadele etmiş, gerçek adaleti tesis ederek insanlar arasındaki her türlü ayrımcılığı ortadan kaldırmıştır. Yüca Allah Hucurat süresinin ayeti kerimesinde “Ey insanlar! Doğrusu biz sizleri bir erkekle bir dişiden yarattık, sizi milletler ve kabileler haline koyduk ki birbirinizi tanıyasınız. Şüphesiz, Allah katında en değerliniz ona karşı gelmekten en çok sakınanınızdır.” buyurarak bütün insanların aslında eşit olduğunu üstünlüğün maddiyatta değil Allah’a kullukta olduğunu ortaya koyuyor.

Allah Teâlâ biz insanları zenginlik, fakirlik, hastalık sağlık gibi sebeplerle imtihan ediyor. Dolayısıyla kimimizi zengin, kimimizi fakir, kimimizi işçi, kimimizi de işveren durumuna getirerek aynı zamanda bizleri de birbirimizle imtihan ediyor. Acaba birbirimize ne kadar merhamet edeceğiz, birbirimizin hak hukukuna ne kadar riayet edeceğiz bu farklılığımız bizlere dayanışma ruhunu mu  kazandıracak  yoksa zengin fakir diye sınıflara mı ayıracaktır. 

Bir kısmımızın zengin diğer bir kısmımızın da fakir olması aslında kaynaşmamız ve dünya hayatının devamı için olmazsa olmaz bir hikmettir. Zira bütün insanların zengin olduğunu düşünün. O zaman da işçilerin yapması gereken işleri kimler yapacaktı. İşte bu ve benzeri hikmetlere binaen yüce Allah insanları farklı farklı şekillerde yaratmış ama değer ve üstün olmayı daha çok kulluk yapmaya bağlamıştır.

“De ki! Ey mülkün sahibi olan Allah! Sen mülkü dilediğine verirsin ve dilediğinden de alırsın. Dilediğini aziz kılar dilediğini de alçaltırsın. Hayır senin elindedir. Gerçekten sen herşeye  güç yetirensin." (Al-i Imran)

Bütün bu hakikatlerden sonra günümüz şartlarında İslam dininin hayatın dışında bırakılmasıyla beraber kapitalist sistem hayata hakim olunca insanlar arasında türlü hastalıklar ortaya çıkmaya başladı.

Bunlardan en önemlisi de işçi-işveren sıkıntılarıdır. Günümüz şartlarında insanların büyük çoğunluğu fakirleşirken az bir kesimi de çokça zengileşerek aşırı bir dengesizlik ortaya çıkmıştır. Genelde bütün dünyada  özelde ülkemizde ve hususen bölgemizde işsiz insanların sayısı hergün biraz daha artmaktadır. Komşu ülkelerden gelen göçler bu uçurumu bir kat daha artırdı. Durum böyle olunca zengin iş verenlerin eline büyük bir fırsat geçti. Bu fırsat çok ucuz bir şekilde işçi çalıştırma ,ücretleri zamanında ödememe ve keyfi işten çıkarma ve işçilere fazla mesai yaptırma gibi bir kölelik sistemini hakim kılmıştır.

Bölgemizde hatta Batmanımız’da bütün bu hukuksuzluklara imza atan girişimci yani işverenlerin mütedeyyin bilinmeleri bu vahameti daha da artırmaktadıseafoodplus.info mağdur olan işçiler oturdukları her yerde “Benim patronum sözde beş vakit namazında Allah diyor, peygamber diyor ama hakkımızı vermiyor” diyerek, sanki islam bu haksızlığı emrediyor gibi yanlış bir anlamaya da sebep oluyor. Oysa dinimiz bütün bu hukuksuzlukları reddetmektedir. İşte dinimizin çalışana verdiği hak ve değerlerden bir kaç misal:

Rasûl-ü Ekrem Efendimiz, bir keresinde, “Allah Teala, çalıştırdığı işçiden azami verim aldığı halde, onun ücretini tam ödemeyenin öteki hayatta hasmı olacaktır!” buyurmuş (Buhârî, İcâre, 10); Bir kudsî hadiste de şu ilahi tehdidi seslendirmiştir: “Üç kimse, kıyamet gününde Beni karşısında bulacaktır: Benim adımı kullanarak haksızlık eden; hür bir insanı satıp parasını yiyen; bir işçiyi çalıştırıp da ona ücretini vermeyen!” (Buhârî, İcâre, 12, 15).

İslam’a göre, bir işçiye gücünü aşan bir iş yüklenemez. “Allah hiçbir kimseyi güç yetiremeyeceği bir şekilde yükümlü tutmaz.” (Bakara ) ayet-i kerimesi, müminlere bu ilahî ahlakı öğretmektedir. 
Peygamber Efendimiz, bir hadis-i şerifte, Müslümanların işçilere nasıl bakması gerektiğini şu sözlerle ifade etmiştir: “İşçi kardeşleriniz sizin işlerinizi yapan kimselerdir. Allah onları ellerinizin altına verdi; dileseydi sizi onların eli altına sokabilirdi. Öyleyse, yanınızda işçi çalıştırıyorsanız, yediğinizden onlara da yedirin, giydiğinden giydirin. Onlara güçlerini aşan bir iş teklif etmeyin; eğer zor bir işi yapmalarını isterseniz, siz de onlara yardım edin!” (Müslim, İmân, 38, 40). 

“Herkese işlediklerinin karşılığı öseafoodplus.infoerine haksızlık yapılmaz. (Ahkaf)

“Işçiye teri korumadan ücretini veriniz.”

Evet bütün bu ayet ve hadisi şerifler dinimizin işçi hakkına ne kadar büyük bir önem verdiğinin göstergesidir.

 

Ey yüce Allah’ın kendilerine zenginlik verdiği iş adamları, patronlar, iş verenler! Şunu unutmayınız ki elinizdeki malın mülkün gerçek sahibi Allah’tır. Sizi mallarınızla imtihan etmektedir. Tıpkı elinizin altındaki fakir işçiyi fakirlikle imtihan ettiği gibi. Dünyadaki zenginlik de fakirlik de ebedi değseafoodplus.infom çoğunuz da yakın bir zamana kadar fakirdiniz başkalarının yanında belki de  işçi idiniz. Bu gün elinizin altındaki işçilerin de yarın birileri zengin olacak. Belki de sizlerden birileri fakir düşecektir. Nitekim bunun örneklerini hepimiz biliyoruz. Allahu Teala ”Eğer şükrederseniz size verdiğim nimetleri artıracağım” seafoodplus.infoın şükrü ise Allah’ın rızası doğrultusunda onda muamele etmek, zekatını sadakasını verme, helalindan kazanmaktır. Eğer işçilerinizin bütün haklarına riayet etmesseniz malınızı helalinden kazanmış olmazsınız. Zira işçilerinizin emeğinin karşılığı onda kalır. İşçilerinizi evlatlarınız,kardeşleriniz,hatta ortaklarınız olarak görmelisiniz. İşsizlerin çok olmasını fırsat bilip ucuz çalıştırmak,fazla mesai yaptırıp düşük ücret vermek, maaşlarını zamanında ödememek, istediğiniz zaman bahane uydurup işten çıkarmak, yeme, içme, ibadet ve sağlık gibi ihtiyaçlarını yerine getirmemek kul hakkına tecavüzdüseafoodplus.infon bunun adı kölelik sistemi idi. Hür insanları köle gibi muamelelere tabi kılmak dinimizin kabul etmediği hususlardır. Size yapılmasını istemediğiniz bir muameleyi siz de başkasına yapmamalısınız. Aynı şekilde kendiniz için istediğiniz şeyi Müslüman kardeşiniz için de istemelisiniz.

Hz. Muhammed'in işçi ve emek konusundaki hadislerini paylaştı.

İşte o hadisler:

ALLAH İŞÇİSİNİN HAKKINI ÖDEMEYENİN HASMIDIR

- Bir Kudsi Hadise göre Cenab-ı Allah şöyle buyuruyor: “Kıyamet gününde üç kişinin hasmı ben olurum;

1- Adıma yemin içip söz verdiği halde sözünde durmayan kimse,

2- Hür bir insanı köle diye satıp parasını yiyen kimse,

3- İşçiyi çalıştırıp, işini yaptırdığı halde ücretini ödemeyen kimse.”

(Buhari)

ÇALIŞTIRDIĞINIZA YEDİĞİNİZDEN YEDİRİNİZ

- Sevgili Peygamberimiz (SAS) buyuruyor ki: “Her kimin kardeşi hizmetinde çalışırsa, yediğinden yedirsin, giydiğinden giydirsin, onlara güçlerini aşan yükler yüklemesin, ağır işler yüklerseniz bizzat yardım ediniz.” (Buhari)

Dünyada hergün neredeyse yeni bir girişimci ortaya çıkıyor, yeni yatırımlar için tuşa basılıyor. Kazançlar artıyor ve banka hesapları şişiyor. Peki bu kazancın ne kadarı gerçekten hakedilmiş bir rızık? Bu sorunun cevabını ‘İş Dünyası için 33 Hadis ve Açıklamaları’ isimli kitap veriyor. Ticaretin övüldüğü Hadis-i Şerifler, iş dünyasındaki sınırları çizerken, hem patronların, hem çalışanların kulağına küpe olacak öğütler içeriyor.

İş dünyası son yıllarda acımasız rekabet şartlarında hayatta kalmak için verilen mücadeleler ve arkası gelmeyen heveslerin kuşatması altında… Bu kuşatma, hem patronları, hem çalışanları etik ve ahlaki duruştan uzaklaştırabiliyor. Bu durum işletmelerin vicdanını köreltiyor. ‘İş Dünyası için 33 Hadis ve Açıklamaları’ isimli kitabın derleyicisi İsmail Gökçe, mevcut durumun içinden nasıl çıkılabileceğinin ipuçlarını veriyor. Artık sınırları olmayan bir iş dünyasının kurgulandığı günümüz koşullarında iş etiğinin gerekliliğinin tartışılmaz bir hal aldığını ifade eden Gökçe, ‘Müslümanca’ ticaretin nasıl olması gerektiğini açıklıyor.

TİCARET PEYGAMBER MESLEĞİ

Kitapta vurgulanan en önemli husus, ‘ticaret’in aynı zamanda bir Peygamber mesleği olduğu gerçeği… Dünyada kazanmayı teşvik eden, aynı zamanda dünya kazancını ahireti kazanmaya da vesile kılan ipuçlarını da dile getiren kitap, günlük telaş içerisinde dinini öğrenmeye vakit ayıramayan esnaf, tüccar ve işadamları için bilgi edinmeyi kolaylaştırıcı bir üslupla ele alınmış. Ticaret sahasının dikkate değer ve hayatın içinde önemli bir nokta olduğunun zikredildiği kitapta Efendimiz’in belirttiği üzere ‘rızkın onda dokuzu ticarettedir’ hadisine ve ticaretin Müslümanlar’ın hassas olması gereken önemli bir saha olduğuna dikkat çekiliyor.

İŞÇİYE ÜCRETİNİ TERİ KURUMADAN VERİNİZ

Şüphesiz çalışan insanın sahip olduğu hakların başında ücret geliyor. Hadiste geçen “alınteri kurumadan” ifadesinin, emeğin karşılığının geciktirilmeden verilip çalışanın mağdur edilmemesinden kinaye olduğunu dile getiren İsmail Gökçe, dinimize göre ücret almanın, işçilik yapma karşılığında caiz olduğunu söylüyor. İşveren işçinin hak ettiği ücret ve maaşı belirlenen tarihte noksansız ödemek mecburiyetinde olduğu gibi huzurlu ve zihninde geçim telaşı olmadan ibadetlerini yerine getirebilmesi için gerekli ortam ve şartlarını da hazırlamak durumunda. Çünkü inanç ve ibadet hürriyeti, çalışan bir insanın en tabii temel hakkı sayılıyor. Gökçe, kitapta Kur’anda geçen iş, emek ve hak üzerine kıssalardan da yararlanmış. Gökçe, Kur’an’da ‘İnsana ancak çalıştığının karşılığının verileceği’nin bildirildiği ni hatırlatarak Hz.Şuayb’ın koyunlarını sulamada yardımcı olduğundan ötürü seafoodplus.info’ya ücret teklif edilmesi örneğiyle emeğin değerine dikkat çekildiğini kaydediyor.

ZENGİNİN BORCUNU GECİKTİRMESİ ZULÜMDÜR

Ödeme gücü ve kudreti olduğu halde türlü oyun ve hilelerle borcu ertelemenin, insanların emeklerini hiçe saymanın, hadisin ifadesiyle bir zulüm olduğu anlatan İsmail Gökçe, “Efendimiz’in zira imkanı olduğu halde borcunu ödemeyen kişinin haksızlık yapmakta olduğunu ve adaletten sapmış olduğunu vurguluyor. Bir defasında Resul-i Ekrem’e borç olarak verdiği deveyi istemek üzere bir bedevi gelir. Alacağını hatırlatırken Efendimiz’e gösterilmesi gereken saygı ve edep sınırlarını aşınca, Sahabe onun bu saygısızlığına karşılık vermek ister. Fakat Hz. Peygamber buna mani olur ve şöyle der: ‘Ona dokunmayın. Zira her hak sahibinin alacağını talep etme hakkı vardır. O’na kendi devesiyle aynı yaşta olan bir deve veriniz!’ diye emredince Sahabiler: ‘Ya Resulullah! Aynı yaşta deve bulamıyoruz ancak daha iyisi elimizde mevcut.’ dediklerinde Efendimiz daha iyi olanın ona verilmesini, borcun en güzel bu şekilde ödenebileceğini dile getirmiş.” Gökçe, verilen sözlere ve anlaşmalara uyulmasını vurgulayan Kur-an’ı Kerim’de, belirli bir vadeye kadar birbirine borçlananların, alıp verdiklerini mutlaka bir yere kaydetmeleri gerektiğini dile getiriyor. Gökçe, sanayi toplumlarında görülen işçi sendikalarının, gayr-i adil uygulamalardan, düşük ücretlerden ve kötü çalışma şartlarından dolayı ortaya çıktığını hatırlatarak, İslam’ın emirlerine uygun davranılan işyerlerinde sendikalara ihtiyaç duyulmayacağını kaydediyor.

ALLAH İŞİNİ EN İYİ YAPANLARI SEVER

Hadislerde sadece işveren değil, işçiye de önemli nasihatler var. ‘Çalışma hayatında işçiye düşen en önemli görevlerinden birisi de, ona verilen sorumluluğu en iyi, sağlam ve kaliteli şekilde yapıyor olmasıdır’ diyen yazar, her işi Allah’ın her yaptığımızdan haberdar olduğunu bilerek yapmanın kusursuzluğa vesile olacağını dile getiriyor. ‘Bu sorumluluğu yerine getiren kişiler aynı zamanda Allah ahlakının gereğini de yerine getirmiş sayılıyorlar. Zaten her an yaptığımız her işi Allah’ın gördüğünü unutmadan ifa etmek, insanın ihsan şuuru ile haraket etmesine sebep olur. Kur-an’ı Kerim’de seafoodplus.info’un hayatının önemli kareleri anlatılırken özellikle ‘ihsan’ kavramına dikkat çekiliyor. Bu kavram, Yusuf Peygamber’in Allah’a olan itimadı, her işini Allah’ın nezaretinde yapıyor olma şuuru manasına geldiği gibi O’nun nerede nasıl davrandığı ve işini nasıl mükemmel takip ettiğini de açıklıyor.’ seafoodplus.info Kral’a ‘Beni ülkenin hazine işlerinden sorumlu bakan olarak görevlendir. Çünkü ben malları iyi korur, işletme ve yönetimi iyi bilirim.’ derken önce Allah’a güvenmiş sonra da sorumluluk bilincine olan itimadı sayesinde böyle bir göreve talip olmuş

HABERE AİT VIDEO


Beğendim0Muhteşem0Haha0İnanılmaz0Üzgün0Kızgın0

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir