Bayraktar Bayraklı Yeni Bir Anlayışın Işığında Kur'an Meali
Her insanın amelini boynuna doladık yani mahşere amelleri boynuna takılı olarak gelecektir. İnsan için kıyamet gününde, açılmış olarak önüne konacak bir kitap çıkarırız.
Mehmet Okuyan Kur’an Meal-Tefsir
Her insanın uçup (gittiğini sandığı davranışlar)ını boynuna bağladık. İnsan için kıyamet gününde, (önünde) açılmış bir kitap (amel defteri) çıkartacağız.
Edip Yüksel Mesaj: Kuran Çevirisi
*
Erhan Aktaş Kerim Kur'an
*
kendi boynuna doladık.*
Kıyamet günü, yaptıklarının tamamını gösteren kitabı önüne koyarız.Süleymaniye Vakfı Süleymaniye Vakfı Meali
Her insanın tairini (uçup gider sandığı işlerini) boynuna bağladık. (Mezardan) kalkış günü ona ait bir defter çıkarırız. Açılmış bir şekilde onu karşılar.
Ali Rıza Safa Kur'an-ı Kerim Gerçek
*
Mustafa İslamoğlu Hayat Kitabı Kur’an
Ve Biz, her bir insanın kaderini kendi çabasına bağlı kıldık. Nitekim Kıyamet Günü onun önüne, (dünyada yapıp ettiği) her şeyi kayıtlı bulacağı bir sicil koyacak (ve diyeceğiz ki):
Yaşar Nuri Öztürk Kur'an-ı Kerim Meali
Her insanın uğursuzluk kuşunu onun boynuna takmışızdır. Kıyamet günü kendisine, önünde açılmış olarak bulacağı bir kitap çıkaracağız:
Ali Bulaç Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı
Biz, her insanın kuşunu (işlediklerini, yaptıklarını) kendi boynuna doladık, kıyamet gününde onun için açılmış olarak önüne konacak bir kitap çıkarırız.
Elmalılı (sadeleştirilmiş)
Her insanın da kuşunu (nasibini) boynunda kendine takmışızdır. Onun önüne kıyamet günü kendisini şöyle karşılayacak açık bir kitap çıkarırız:
Muhammed Esed Kur'an Mesajı
Öte yandan, Biz her insanın kaderini (kendi) boynuna dolamışızdır; öyle ki, Kıyamet Günü onun önüne, her şeyi açık açık kaydedilmiş bulacağı bir sicil çıkaracağız;
Diyanet İşleri Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali
Her insanın amelini boynuna yükledik. Kıyamet günü kendisine, açılmış olarak karşılaşacağı bir kitap çıkaracağız.
Elmalılı Hamdi Yazır Kur'an-ı Kerim ve Yüce Meali
Her insanın da kuşunu boynunda kendine takmışızdır ve onun için Kıyamet günü bir kitab çıkarırız ki neşrolunarak onu şöyle karşılar
Süleyman Ateş Kur'an-ı Kerim ve Yüce Meali
Her insanın tair(kuş)ini boynuna bağladık, kıyamet günü onun için, açılmış olarak bulacağı bir kitap çıkarırız:
Gültekin Onan
Biz, her insanın kuşunu (işlediklerini, yaptıklarını) kendi boynuna doladık, kıyamet gününde onun için açılmış olarak önüne konacak bir kitap çıkarırız.
Hasan Basri Çantay Kur'an-ı Hakim ve Meal-i Kerim
Herkesin (dünyadaki) amel (ve hareket) ini kendi boynuna doladık. Kıyamet günü onun için bir kitab çıkaracağız ki neşredilmiş olarak kendisine kavuş (ub şöyle çat) acak:
İbni Kesir
Her insanın işlediklerini boynuna dolarız. Ve onun için kıyamet gününde açılmış bulacağı bir kitab çıkarırız.
Şaban Piriş Kur'an-ı Kerim Türkçe Anlamı
Her insanın boynuna amelini dolarız. Kıyamet günü, onun için ortaya konacak bir kitap çıkarırız.
Suat Yıldırım Kuran-ı Kerim ve Meali
Her insanın vebalini, kendi nefsine bağladık, (her insan yaptıklarına göre muamele görür). Nitekim kıyamet günü önüne açılan bir defter çıkaracağız.
Ahmed Hulusi Türkçe Kur'an Çözümü
Her insanın yaptıklarını (veya kaderini) kendi boynuna doladık Kıyamet sürecinde kendisine (kişinin kıyameti olan ölümünde ya da genel anlamda mahşer sürecinde) kaydolmuş olarak bilgisini çıkarırız.
Edip Yüksel (Eski Baskı) Mesaj: Kuran Çevirisi
Her insanın kaderini kendi boynuna (kişisel seçimine) bağlamışızdır. Diriliş gününde, kendisi için bir kayıt çıkarıp yayımlarız
Erhan Aktaş (Eski Baskı) Kerim Kur'an
*
kendi boynuna doladık.*
Kıyamet günü, yaptıklarının tamamını gösteren kitabı önüne koyarız.Rashad Khalifa The Final Testament
We have recorded the fate of every human being; it is tied to his neck. On the Day of Resurrection we will hand him a record that is accessible.
The Monotheist Group The Quran: A Monotheist Translation
And We have attached to the neck of every man his deeds, and We bring forth for him a record on the Day of Resurrection which he will find on display.
Edip-Layth Quran: A Reformist Translation
We have attached every human's deeds to his own neck, and We bring forth for him a book on the day of Resurrection which he will find on display.
İsra Suresi ayetini bazı kişiler “Biz her insanın kaderini kendi çabasına bağlı kıldık” şeklinde tercüme etmektedirler. Halbuki bu tercüme yanlıştır. Ayetleri fikirlerimize göre çeviremeyiz. Her kelimeyi Arap dil kuralları ve o dönem Arapların verdiği anlamı düşünerek çevirmeliyiz. Tevil veya tefsir yapılacaksa da bu temel dayanaktan hareket etmeliyiz. Tamamen kendi fikrimize göre eğip bükemeyiz.
Ayetin doğru meali şu şekildedir: “Biz, her insanın kuşunu (işlediklerini, yaptıklarını) kendi boynuna doladık, kıyamet gününde onun için açılmış olarak önüne konacak bir kitap çıkarırız.” Bu çeviri herkesin ittifak ettiği bir çeviri iken birisi kendi dünya görüşüne dayanak oluşturması için anlamını değiştirerek çevirmiştir. Böyle herkes kafasına göre ayetleri çeviremez. Ehli Kur’an denilen kişilerin ulaşacağı nokta bu olmamalıydı.
Ayette üzerinde tartışılan kelime taire yani kuş kelimesidir. Kuş kelimesi tüm müfessirlerce amel olarak tanımlanmasına rağmen yeni yetme müçtehitler bunu kader olarak tanımlamışlardır. Halbuki burada kast edilen kişinin yaptıklarıdır. Yani kader değil. Zaten, ayetin devamı da bir anlamda oradaki kuş kelimesini açıklıyor. Yani kıyamet gününde bu yaptıklarını önlerine koyar ve hesaba çekeriz ifadesi bunun amel olduğunu açıklıyor. Kader ise takdir edilen anlamında olup, daha çok yaşamla alakalıdır. Bu sorunu çözmenin kestirme yolu, Arapların bu tarz deyim ve ifadelerdeki kastını araştırmamızdır.
Ayetin tüm tefsir âlimlerine göre meali ve tefsirini kısaca sizlere sunalım. Böylece kader konusundaki tartışmanın ayetleri eğip bükmeye kadar gittiğini görmüş oluruz.
Vehbe Züheyli Tefsir kitabında şöyle açıklamaktadır ayeti: “Yüce Allah, hayır yahut şer türünden olan amellerden sorumluluk ilkesini söz konusu ederek şöyle buyurmaktadır: “Her insanın işlediklerini boynuna dolarız.” Yani bizler her insanın amelini hayır ise gerdanlığın boyundan ayrılmayışı gibi; şer ise boynundan çözülmesi imkânsız olan zincirler gibi insandan ayrılmaz kıldık. Ayet-i kerimede geçen tâir (kuş) den kasıt, insanın yaptığı işlerdir. Araplar bir şeyin bir şeyden ayrılmamasını ifade etmek için “boyuna koyulma” tabirini kullanırlar. O bakımdan “Bunu senin boynuna bıraktım” derken “Ben seni bu işle görevlendirdim, ona gereken şekilde dikkat göstermeni istedim.” demek istenir.
Yapılan amelin insandan ayrılmayışı kesin bir iş ve bilinen ilâhî bir hükümdür. Bu da Yüce Allah’ın eşyaya ve insandan sadır olacak amellere dair ezeli bilgisine uygun olarak cereyan eder. Ancak bu insanın cebr altında olduğunu (seçme hürriyeti bulunmadığını) ve sevap ile cezanın esas sebebini teşkil eden seçme hürriyetinin bulunmadığını ifade etmez. Her insan güzel bir sevabı gerektiren hayrı yahut da kötü bir cezayı gerektiren şerri seçmekte muhayyerdir, serbesttir.
“Kıyamet gününde ona açılmış bulacağı bir kitap çıkartırız” Yani kıyamet gününde her bir insana önünde açılmış olarak göreceği bir kitabı karşısına çıkartacağız. Onda hayrıyla, şerriyle bütün amelleri kaydedilmiş olacaktır.”
Elmalı da benzer sözler söylemektedir: “Bu geniş açıklama cümlesinden olmak üzere: Her insanın da amelini kendi boynuna taktık. Yani şans ve kaderini, gayb âleminden uçup gelecek olan iyi veya kötü nasibini kendi zimmetine bağladık. Sorumluluğu kendi istek ve ameline tahsis ettik veyahut vebalini kendi nefsine bağladık. Ve ona kıyamet gününde bir kitap, amellerini kaydeden ve hesabını gösteren bir defter çıkaracağız ki, o kitap açık olarak veyahut neşrolunarak ona şöyle çatacak: Kitabını oku! Bugün hesap görme bakımından sen kendine yetersin. Onun için insan, dünyada da her gün kendini okumalı, hesaba çekilmeden önce kendini hesaba çekmelidir. Nitekim bir hadis-i şerifte: «Hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekiniz.» buyurulmuştur.”
Eski tefsircilerden Taberi de aynı görüştedir: “Biz, her insanın amelini kendi boynuna taktık. Kıyamet gününde onun için bir kitap çıkaracağız. O, kitabını açık bulacak.” Allah Teâlâ bu ayet-i kerimede, insanoğlunun amelinin zaptedildiğini, gece gündüz bütün yaptıklarının yazılıp tespit edildiğini, bunların, kıyamet gününde bir kitap halinde önüne serileceğini, böylece herhangi bir itiraza imkân kalmayacağım beyan ediyor.
Bu hususta diğer ayetlerde de şöyle duyuruluyor: «O gün, insana, yaptığı ve yapmadığı her şey haber verilir.” Daha doğrusu insan, özürlerini ortaya koysa bile, kendi yaptığını gözüyle görür.
İsra 14’de de zaten durumu daha iyi açıklıyor.
“O gün insana «Kitabını oku. Bugün hesap görme bakımından sen, kendine yetersin.» denilir.” Kıyamet gününde insana, “Dünyada işlemiş olduğun amellerin yazıldığı kitabı bizzat kendin oku. Senin kendi hesabını yapman sana kâfirdir.” Denilir. Bu da kitap ve amel ilişkisini göstermektedir.
Bu ayeti ve kuşu kader olarak tarif etmek tek kelime ile meal değil kendi görüşümüze göre Kur’an ayetlerini eğip bükmektir.
İsrâ sûresi Mekke’de inmiştir. âyettir. Sûre ismini, birinci âyette geçen ve “gece yürütmek” mânasına gelen اَلإسْرَاءُ (isrâ) kelimesinden alır. Bu kelime, Resûlullah (s.a.s.)’in Mirâç gecesi Mekke’deki Mescid-i Haram’dan Kudüs’teki Mescid-i Aksâ’ya geceleyin götürülmesini beyân eder. Sûrenin bundan başka Allah’ı bütün noksan sıfatlardan tenzîh ederek başlaması sebebiyle سُبْحَانَ (Sübhân) ve İsrâiloğulları’nın iki defa sürgün edilmelerinden bahsetmesi sebebiyle de بَن۪يۤ اِسْرَاۤء۪يلَ (Benî İsrâîl) gibi isimleri vardır. Mushaf tertîbine göre 17, nüzûl sırasına göre sûredir.
Mushaftaki sıralamada on yedinci, iniş sırasına göre ellinci sûredir. Kasas sûresinden sonra, Yûnus sûresinden önce Mekke döneminde inmiştir. 26, , 60, , 80, âyetlerle diğer bazılarının Medine’de indiği yolunda değişik rivayetler varsa da, büyük ihtimalle tamamı Mekke’de nâzil olmuştur. İbn Âşûr, bu rivayetlerin, söz konusu âyetlerin içerdiği hükümlerin Medine dönemindekilerin muhtevasını hatırlatmasından ileri gelmiş olabileceğini, fakat bunun sağlam bir gerekçe olmadığını ifade eder (XV, 6).
İsrâ sûresi ağırlıklı olarak Resûlullah (s.a.s.)’in İsrâ mûcizesinden ve Miraç gecesi Efendimize verilmiş olup İslâm’ın esasını teşkil eden bir kısım dinî ve ahlâkî tâlimatlardan bahseder. Bununla birlikte İsrâiloğulları’nın fıtratı ve isyan edip fitne çıkarmaları sebebiyle iki defa sürgüne gönderilmeleri; Yüce Allah'ın varlığına, birliğine ve kudretine dair deliller; Peygamber Efendimizin risâleti, Kur’ân-ı Kerîm’in mûcize oluşu ve bir kısım hususiyetleri üzerinde durulur. Sûrenin muhtevâsına uygun bir tarzda Hz. Âdem ile İblîs ve Hz. Mûsâ ile Firavun kıssalarından kısa kısa kesitler sunulur. Ayrıca mü’minlerin ve kâfirlerin âhiretteki durumları beyân edilir. Son olarak da tekrar Kur’ân-ı Kerîm’in, ona tâzimin, namazın, dua ve hamdin ehemmiyeti dikkatlere arz edilir.
Hz. Aişe’nin bildirdiğine göre, Resûl-i Ekrem (s.a.s.)’in her gece İsrâ sûresiyle Zümer sûresini okur, bunları okumadan uyumazdı. (Tirmizî, Deavât 22)
Abdullah b. Mesud (r.a.) İsrâ, Kehf ve Meryem sûreleri hakkında şöyle derdi: “Bu sûreler ilk inen sûrelerdendir ve bunlar benim ilk öğrendiğim sûreler arasında yer alır.” (Buhârî, Tefsir 17)
وَكُلَّ اِنْسَانٍ اَلْزَمْنَاهُ طَٓائِرَهُ ف۪ي عُنُقِه۪ۜ وَنُخْرِجُ لَهُ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ كِتَابًا يَلْقٰيهُ مَنْشُورًا ﴿١٣﴾
اِقْرَأْ كِتَابَكَۜ كَفٰى بِنَفْسِكَ الْيَوْمَ عَلَيْكَ حَس۪يبًاۜ ﴿١٤﴾
مَنِ اهْتَدٰى فَاِنَّمَا يَهْتَد۪ي لِنَفْسِه۪ۚ وَمَنْ ضَلَّ فَاِنَّمَا يَضِلُّ عَلَيْهَاۜ وَلَا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ اُخْرٰىۜ وَمَا كُنَّا مُعَذِّب۪ينَ حَتّٰى نَبْعَثَ رَسُولًا ﴿١٥﴾
Biz her insanın sevabını ve günahını boynuna doladık; öyle ki, kıyâmet günü önüne, her şeyi açık açık kaydedilmiş bulacağı bir defter çıkaracağız.
Ona: “Oku şimdi defterini! Bugün sana hesap görücü olarak kendi nefsin yeter!” diyeceğiz.
Artık kim doğru yolu seçerse ancak kendi iyiliği için seçmiş olur. Kim doğru yoldan saparsa, o da ancak kendi zararına sapmış olur. Hiç kimse bir başkasının günah yükünü çekmez ve onunla yargılanmaz. Ayrıca biz, peygamber göndermedikçe kimseye azap etmeyiz.
âyette geçen اَلطَّائِرُ (tâir) kelimesinden maksat iyi veya kötü, hayır veya şer insanın yaptığı bütün ameller ve bunlara terettüp eden sevap veya vebâl, bahtiyarlık veya bedbahtlıktır. Boyuna takılan gerdanlık boyundan ayrılmadığı gibi, ne insanın ameli, ne de bunların neticeleri hiçbir zaman kendinden ayrılmaz. Bu ameller Allah’ın manevî âleme koyduğu kanunlara uygun olarak bir kısım şekillere bürünür. İnsanın mânevî yönü bunlarla kıymet kazanır; yükselir veya alçalır, aydınlanır veya kararır. Nitekim Resûlullah (s.a.s.) işlenen her bir günahın kalpte siyah bir leke oluşturacağını (Tirmizî, Tefsir 83/; İbn Mâce, Zühd 29), abdest uzuvlarının da âhirette parlayacağını (Buhârî, Vudû’ 3; Müslim, Tahâret 35) haber verir. İnsan, yaptığı iyilik ve kötülüklerin âhirette neye tekâbül ettiğini dünyada göremese bile, öldüğü zaman bunları net olarak görecektir. Çünkü, küçük büyük ne yaptıysa hepsinin yazıldığı amel defteri karşısına çıkacak, hepsinin orada kaydedilmiş olduğunu görecektir. Kendisine: “Oku şimdi defterini! Bugün sana hesap sorucu olarak kendi nefsin yeter!” denilecektir. Konuyla ilgili diğer âyet-i kerîmelerde şöyle buyrulur:
“Herkesin amel defteri önüne konulacak; sen günahkârların o defterde yazılı olanlardan dolayı ödleri patlayacak şekilde korktuklarını göreceksin. Hayretler içinde: «Yazıklar olsun bize! Bu nasıl defter ki, küçük büyük demeden, hiçbir şeyi dışarıda bırakmadan ne yapmış, ne söylemişsek hepsini saymış dökmüş!» diyecekler. Böylece yaptıkları her şeyi amel defterlerinde bulacaklar. Rabbin hiç kimseye zulmetmez.” (Kehf 18/49)
“O gün insanlar, yaptıkları işlerin kendilerine gösterilmesi için kabirlerinden çıkıp hesap yerine bölük bölük gelirler. Artık kim zerre ağırlığınca bir iyilik yapmışsa, onu görür. Kim de zerre kadar bir kötülük yapmışsa, onu görür.” (Zilzâl 99/)
Hak dostu âlimlerden biri şu nasihatte bulunur: “İşte bu senin amel defterin… Dilin onun kalemi, tükürüğün onun mürekkebi, azaların onun sahifeleri… O amelleri kendi Hafaza meleklerine yazdıran da sensin. Ona hiç bir şey eklenmediği gibi, ondan hiç bir şey de eksiltilmemiştir. Ondan, herhangi bir bölümü kabul etmeyip inkâr edecek olursan, bu sefer bizzat senin azaların; ellerin, ayakların, derilerin senin aleyhine o hususta şâhitlik yapacaktır.” (Kurtubî, el-Câmi‘, X, )
Bunun için insan dünyada her gün ne yaptıklarını iyi okumalı, hesaba çekilmeden önce kendini hesaba çekmelidir. Nitekim Peygamberimiz (s.a.s.): “Hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekin” (Tirmizî, Kıyâmet 25) buyurur. Bilmek gerekir ki, ne doğru yolu seçip iyilik yapanlar Allah ve Peygamberine bir iyilik yapmış olurlar. Onlar bu iyiliği sadece kendi faydalarına yapmış olurlar. Ne de doğru yoldan sapıp kötülük yapanlar, Allah ve Rasûlü’ne bir kötülük yapmış olurlar. Onlar da bu kötülüğü sadece kendi zararlarına yapmış olurlar. Hiç kimse bir başkasının günahını yüklenmez, onunla hesaba çekilmez. Toplu olarak işlenen suçlarda da, herkesin sorumluluk ve cezası o suçun işlenmesine olan katkısı nispetindedir. Buna göre hiç kimse, günahının bir başkası tarafından çekileceğini zannetmemelidir. Başkaları haram işliyor diye, kendisi de harama yeltenmemelidir. Çünkü nihâî olarak herkes kendi günahından sorumlu olacaktır. Ancak insan, kendi aklıyla tam olarak neyin helâl neyin haram, neyin günah neyin sevap olduğunu tespit edemeyeceğinden Allah Teâlâ bu hususları aydınlatmak üzere peygamberler göndermiş; peygamber göndermedikçe de hiç kimseye azap etmeyeceğini haber vermiştir.
Bir toplumun Allah’ın azabına uğramasına yol açan sebep ve sürece gelince:
# | Meal | Ayet |
---|---|---|
Arapça | وَكُلَّ اِنْسَانٍ اَلْزَمْنَاهُ طَٓائِرَهُ ف۪ي عُنُقِه۪ۜ وَنُخْرِجُ لَهُ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ كِتَابًا يَلْقٰيهُ مَنْشُورًا | |
Türkçe Okunuşu * | Vekulle insânin elzemnâhu tâ-irahu fî ‘unukih(i)(s) venuricu lehu yevme-lkiyâmeti kitâben yelkâhu menşûrâ(n) | |
1. | Ömer Çelik Meali | Biz her insanın sevabını ve günahını boynuna doladık; öyle ki, kıyâmet günü önüne, her şeyi açık açık kaydedilmiş bulacağı bir defter çıkaracağız. |
2. | Diyanet Vakfı Meali | Her insanın amelini (veya kaderini) boynuna bağladık. İnsan için kıyamet gününde, açılmış olarak önüne konacak bir kitap çıkarırız. |
3. | Diyanet İşleri (Eski) Meali | Her insanın boynuna işlediklerini dolarız ve kıyamet günü açılmış bulacağı Kitap'ı önüne çıkarırız. |
4. | Diyanet İşleri (Yeni) Meali | Her insanın amelini boynuna yükledik. Kıyamet günü kendisine, açılmış olarak karşılaşacağı bir kitap çıkaracağız. |
5. | Elmalılı Hamdi Yazır Meali | Her insanın amel defterini boynuna doladık, kıyamet günü açılmış bulacağı kitabı önüne çıkarırız. |
6. | Elmalılı Meali (Orjinal) Meali | Her insanın da kuşunu boynunda kendine takmışızdır ve onun için Kıyamet günü bir kitab çıkarırız ki neşrolunarak onu şöyle karşılar |
7. | Hasan Basri Çantay Meali | Herkesin (dünyâdaki) amel (ve hareket) ini kendi boynuna doladık. Kıyamet günü onun için bir kitab çıkaracağız ki neşredilmiş olarak kendisine kavuş (ub şöyle çat) acak: |
8. | Hayrat Neşriyat Meali | Ve her insanın amelini, kendi boynuna bağladık. Kıyâmet günü onun için (oamellerinin yazıldığı) bir kitab çıkarırız ki, onu açılmış olarak önünde bulur. |
9. | Ali Fikri Yavuz Meali | Herkesin amelini kendi boynuna taktık (ondan ayrılamaz). Kıyamet günü onun için bir kitap çıkaracağız ki, ona açılmış olarak kavuşacak. |
Ömer Nasuhi Bilmen Meali | Ve her insanın amelini boynuna dolayıverdik ve Kıyamet günü onun için bir kitap çıkarırız ki, onu neşredilmiş olduğu halde karşılar. | |
Ümit Şimşek Meali | Biz her insanın hesabını kendi boynuna dolamışızdır. Kıyamet gününde onun için açılıp önüne konacak bir defter çıkarırız. | |
Yusuf Ali (English) Meali | Every man´s fate We have fastened on his own neck: On the Day of Judgment We shall bring out for him a scroll, which he will see spread open. | |
Sadece meal okumak ile Kur'ân-ı Kerim'in bir çok âyetinin tam mânâsı ile anlaşılması mümkün olmayabilir. Ayetlerin izahı için mutlaka bir tefsire başvurulması gerekir. İsrâ Sûresi ayetinin tefsiri için tıklayınız | ||
* | Türkçe okunuşlarından Kur'an-ı Kerim okumak uygun görülmemektedir. Ayetler Türkçe olarak arandıkları için sitemize eklenmiştir. |
Dilek kelimesi sözlükte, “olması istenen şey, istek, arzu, talep, ricâ, temenni” anlamlarına gelir. Kur’an-ı Kerim’de istek, dilemek, temenni vs. hak
Felâk suresi, Medine döneminde nüzul olmuştur. Felâk suresi, 5 âyettir. Felâk, “sabah aydınlığı” demektir. FELAK SURESİ ARAPÇA Felak Suresi Arapça
Felak sûresi Mekke’de inmiştir. 5 âyettir. İsmini birinci âyetin sonundaki “yarmak, aydınlık, sabah” mânalarına gelen اَلْفَلَقُ (felak) kelimesinden
Devlet kelimesi sözlükte, “belli bir toprakta veya toprak bütünlüğüne bağlı olarak siyasal bakımdan örgütlenmiş millet veya milletler topluluğunun olu
İhlâs sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 4 âyettir. İsmini, İslâm dininin esasını teşkil eden tevhîd akîdesinin veciz bir ifadesi olan “İhlâs” sözünde al
Copyright © Kuran ve Meali. Hiçbir ticari kaygısı yoktur.
seafoodplus.info altında yayınlanan içeriklerin tüm hakları mahfuzdur. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi içeriklerin tamamı izinsiz kullanılamaz.
وَكُلَّ إِنْسَانٍ أَلْزَمْنَاهُ طَائِرَهُ فِي عُنُقِهِ ۖ وَنُخْرِجُ لَهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ كِتَابًا يَلْقَاهُ مَنْشُورًا
Ve külle insanin elzemnahü tairahu fı unukıh ve nuhricü lehu yevmel kıyameti kitabey yelkahü menşura
Kelime MealiSayfada Göster