kaynağı değiştir]
'lü yılların başında cihat ilan ederek[3] Türklerin yaşadığı şehirlere giren Arap-İslam devleti Emevîlerin komutanlarından olan Kuteybe bin Müslim, saldırı düzenlediği yerlerde Müslüman olmayan Türklere karşı oldukça sert mücadelelere girişti. Çok sayıda insanı öldürüp şehirleri yağmaladıktan sonra elde ettiği ganimetlerle[4] ilerleyen Kuteybe bin Müslim, her ne kadar ölümüne değin faaliyetlerini sürdürmüş ve İslam'ı tanıtmış olsa da onun yaptıkları Türklerin topluca İslam'a geçmeleriyle sonuçlanmadı.[5]
Ömer bin Abdülaziz'in her tarafta kervansaraylar, hastaneler inşaa etme ve adil bir idare kurma fikri uygulansaydı Türkler İslamiyete daha hızlı girecekti. Yağma ve ganimet içgüdüsünden dolayı cihat anlayışının ikinci plana atılması ve öncelikli olarak zulme başvurulması, Arap zulmünün Emeviler üzerinden devam ettiğinin delili olmuş ancak bu gibi hadiselere rağmen Türkler İslamiyete dolaylı yoldan girmeye başlamıştır.[6]
yılında Emevîler yıkılıp Abbasiler gelince Arap olmayan azınlıkların durumunda iyileşme görüldü. Bu nedenle Türkler de Abbâsîler'e sıcak baktılar. Daha önce orduda yararlanılmakla beraber hor görülen İranlılar ve Türkler Abbasi ordusunda ve yönetiminde önemli yerlere gelebildiler.