ismet özel okunması gereken kitaplar / İsmet Özel Kitapları ve Tüm Eserleri | D&R

Ismet Özel Okunması Gereken Kitaplar

ismet özel okunması gereken kitaplar

İsmet Özel Kitapları

>İsmet Özel, Türk edebiyatının en önemli şair, yazar, aynı zamanda da düşünürdür. Sahip olduğu Türklük anlayışının yanında, pek çok farklı dile de hâkim oluşuyla güçlü bir kaleme sahiptir. İsmet Özel şiirleri bugüne kadar pek çok kişinin kalbine dokunup, düşüncelere dalmasına sebep olmuştur. Kendi tarzını her eserinde konuşturan İsmet Özel, okuyucusuna her zaman açık olmuştur.

İsmet Özel Eserleri

İsmet Özel Eserleri

Şiirleri ile kimi zaman yaşadığı dönem hakkında okuyucusunu bilgilendirirken, kimi zaman da hayat hakkında düşündürür. Dolayısıyla, çok yönlü şiirler kaleme almıştır ve Türk edebiyatına armağan etmiştir. İsmet Özel kitaplarının her biri büyük bir emek sonucu ortaya çıkmış kitaplardır. Yazarın gerek dile hâkim oluşu, gerekse takındığı tavır okuyucuyu kendisine çekmeye devam etmektedir. İsmet Özel Celladıma Gülümserken Çektirdiğim Resmin Arkasındaki Satırlar şiirine direkt kendini tanıtarak başlamıştır. Eserdeki bu samimiyet ve açıklık, okuyucusuna merak uyandıran niteliklerinden biridir. Yazarın samimi dili şiirlerine de yansımaktadır. İsmet Özel şiir kitaplarının her birinde pek çok farklı temada ve duyguda yazılmış şiirler vardır. Bu şiirlerin her biri ise, aynı üslup ve tavırda okuyucusuna hitap etmektedir. İsmet Özel Bir Yusuf Masalı kitabında ise, genelde şiir kitaplarında okuyucusuna direkt “ben” diliyle hitap etmesine rağmen, bu sefer yeri Yusuf adlı karaktere vermiştir.

İsmet Özel’in En Çok Okunan Kitapları

İsmet Özel’in En Çok Okunan Kitapları

İsmet Özel en çok okunan kitaplarına; Şiir Okuma Kılavuzu önemli bir örnektir. Bu kitabında şiirin insanın kendini ifade etmesinde önemli bir aracı olduğunu belirtmiştir. Her canlı kendini ifade etmek adına çeşitli yollara başvurabilmektedir. İsmet Özel’e göre de insan, kendini en güzel ve doğru şiir ile ifade etmektedir. İsmet Özel Cuma Mektupları kitapları ise normalde toplam 10 ciltten oluşmaktadır. Zamanla yapılan düzenlemeler ile ilk 5 cilt ve son 5 cilt bir araya getirilerek eser 2 ciltte toparlanmıştır. Bu sayede okuyucunun eseri kavrama hızı da önemli ölçüde artmıştır. Aynı zamanda 10 tane farklı cilt yerine direkt 2 cilt tercih eden okuyucu hem bütçesinden, hem de yerden tasarruf etmiştir. Dolayısıyla, bu sonradan düzenlenen kitapların hacmi de oldukça geniştir. Ancak kitaplar makaleler şeklinde ilerlemesi ve yazarın kullandığı usta dili sayesinde oldukça akıcı kitaplardır. İsmet Özel Üç Mesele eseri de oldukça klasikleşmiş bir eserdir. Bu kitapta teknik, medeniyet ve yabancılaşma meselelerini konu edinen İsmet Özel, bu kitabıyla birlikte büyük kitlelere ulaşmıştır. İçeriği ve sahip olduğu dil itibariyle dikkatli bir şekilde okunmayı gerektirmektedir.

İsmet Özel Kitapları Trendyol’da

İsmet Özel Kitapları Trendyol’da

Kitap okuma alışkanlığı edinmek, kişiye eğitim hayatında, sosyal hayatında oldukça fayda sağlayacak bir aktivitedir. Kişinin kendini geliştirebilmesi için de bir gerekliliktir. Şiir okumak, şiir kitabı satın alıp içerisindeki aynı yazara ait farklı pek çok şiiri değerlendirmek de insanın yaşam kalitesini arttıracak aktivitelerdir. Hayat boyu kişiye eşlik edecek bu değerli alışkanlıklar, kişinin hayatında daima faydalı olmaktadır. İsmet Özel tüm kitapları okuyucuları oldukça eğiten ve sorgulatan kitaplardır. Hemen hemen her okuyucuya hitap edebilecek nitelikteki bu kitapların okunması bir yerde gerekliliktir. Kalemi kaliteli olduğu kadar, içeriği de zengin olan İsmet Özel okunması gereken kitaplar listesine sayfamız üzerinden hızlı ve avantajlı bir şekilde ulaşabilirsiniz. İsmet Özel önemli eserlerine hızlı, güvenli ve avantajlı bir şekilde ulaşmak istediğiniz anda direkt sayfamıza uğrayarak siparişinizi oluşturabilirsiniz. Trendyol’dan hızlı bir şekilde oluşturduğunuz kitap siparişleriniz, hızlı bir şekilde kapınıza kadar güvenli bir şekilde gelir.

İsmet Özel’in Şiir Okuma Kılavuzu, özel bir kitap. Bunda yazarının İsmet Özel olmasının yanı sıra isminin çok iddialı olması ve içeriğin bu iddiayı yerine getiriyor oluşu çok büyük pay sahibi. Elimde Oğlak Yayıncılık’ın yılında bastığı Şiir Okuma Kılavuzu’nun birinci baskısı var. Eylül ayında basılmış bu kitap, harita metot defterlerin kısa kenarının uzunluğunda bir uzun kenara ve aynı kenarın uzunluğunun yarısından daha fazlası uzunluğa sahip bir kısa kenardan oluştuğundan Bordo-Siyah Yayınları’nı anımsattı bana. Oğlak Yayıncılık dışında Şule Yayınları ve Tiyo Yayınları baskıları da var bu kitabın. Şuan piyasada baskısı devam eden sürümü Tiyo Yayınları’ndan ve tam sayfa. Bendeki versiyonu ise sayfadan oluşuyor.

Şiir Okuma Kılavuzu, İsmet Özel’in bir itirafıyla başlıyor. Özel, ‘’Gençlik yıllarımda omuzları üzerinde kafa taşıyan bir adam olmaya çabaladım; yıllar ilerleyince birçok şey gibi bu alandaki çabalarımın yönü de değişti, şimdilerde ‘’omuzlara’’ sahip olmaya belki daha bir özeniyorum’’ diyor bize ilk cümlede. Bu aslında şiir okurken neden bir kılavuza ihtiyaç duyulduğunun anlatılacağını sezdiriyor ve kitabın ilk sayfalarında da bu konu işleniyor zaten. Kitabın başlangıcının, ortasına göre daha basit bir dille yazılmış olması önemli. Çünkü bazı okuyucular kitabın  o kitap bir kuram kitabı olsa bile akıcı olmasını istiyor ve daha yolun başında olan veya kuram okurken duraksayan, zorlanan, cümleleri tekrar tekrar okuyup üzerine düşünen okuyucular olası bir zor durumda kitabı okumayı bırakabiliyor. Bu bakımdan belirli bir yere kadar okurun kendisinin de bildiği şeyleri anlaşılır bir üslupla tekrar etmiş İsmet Özel ve bence iyi de yapmış.

- Reklam Arası -

Kitap, ikiye ayrılmış ve ilk bölümü yılında yazılmış olan bölüm. Bu bölüm 20 maddeye ayrılmış ve bu maddelerin yedincisine kadar olan kısma başlangıç diyebiliriz. Yedinci bölüm ise yaygın kullandığımız ‘’şiirsel’’ ifadesi hakkında ufuk açıcı bir bölüm. Bölüm, ‘’Bale ayakların şiiridir’’ özdeyişiyle başlıyor. İsmet Özel, bu bölümde ‘’İnsanlar yüce saydıkları, kendilerini kaptırdıkları, çok etkilendikleri ya da en çok benimsedikleri birçok davranış, birçok durum ve birçok nesne ile şiir arasında bir yakınlık kurmayı sevmişler.’’ diyor ‘’şiirsel’’ kelimesinin yaygın kullanımı için. Ve ekliyor:  ‘’Beşeri olanın soyut ifadesinin yoğunca gerekli olduğu her yerde şiir kelimesi insanların yardımına koşmuştur.’’ Ona göre ‘’şiirsel’’ kelimesinin kullanımı, insanların kendilerine anlatım kolaylığı sağlamak için başvurdukları bir hile. Ve bu kelimenin temelsizliğini tek paragrafta kanıtlayıp, açık kapı bırakmıyor:

‘’Şiir ancak kendi onuruna sahip çıkarak bize kadar gelirse şiirdir. Başka bir etkinlik içinde şiir aramak fanteziden öte anlam taşımaz. Eğer bilimde, felsefede, diğer sanatlarda, siyasette, gündelik hayatta ‘’şiir’’ olan bölgeler varsa söylenen veya yazılan şiire ne gerek var? Şair kim?’’

Şiir ve farklı alanları bir arada andığı bu paragrafı takip eden kısımda Rosa Luxembourg ve Mao çıkıyor karşımıza. Özel, sosyalist toplumun alacağı şekil konusunda farklı düşüncelere sahip bu ikilinin düşüncelerini açıklarken, ‘’şair olan poétique olan düşünceye sahip olmak zorundadır’’ yani bir bakıma şairler hep şiirsel kelimesinin bizde uyandırdığı tarzda, ütopik düşüncelere sahiptirler önyargısını kırıyor.

- Reklam Arası -

Sekizinci bölümde o günün aydınlarını ‘’şiir okuma eylemine girişeceği  umulan kümedeki insanların çoğunluğu’’ diye tanımlayan İsmet Özel, arkasından gelen kısımlarda ideoloji ve şiir ilişkisi üzerine fikir belirtiyor. Bu konuyla ilgili ilk sözü ‘’İdeolojik doğrular, her zaman şiirin taşıdığı canlı işaretten daha aşağı düzeydedir.’’ olmuş. Bunu dokuzuncu bölümün başlangıç cümleleri olan ‘’Şiirler, bir dünya görüşünün kaynak metni değildir. Hangi metnin bir dünya görüşünün kaynağı olduğunu söylerseniz, o metnin artık şiir olmadığını söylemiş olursunuz.’’ izliyor. Özel’in bu konuyla ilgili tavrı çok net. Şiire ideoloji bulaştırılmamalı diyen tarafta sesleniyor bizlere. Hatta daha da ileri gidiyor, gelenekçilik ve ilericilik kavramlarının birbirinden beslenerek var olduğunu belirtip ikisine karşı da cephe alıyor:

‘’İçinde bulunulan ‘’müthiş zaman parçası’’nın önemini bir önceki veya bir sonraki zamanla değiştirme yanlısı kimseler yaşamadaki uyanıklığı tüketmiş, şimdiki zamanı gölgede bırakıp kendini uyuşturmuş kimselerdir.’’ Bunu demeden önce de ister gelenekçi, ister ilerici olunsun, bir ‘’tevali’’ye teslim olmuş olan kafaların şiirin gerçekliğine ulaşamayacağını belirtiyor.

- Reklam Arası -

sayfanın sonunda bir şiirin illa ne anlattığını bilmek isteyen veya neyi simgelediğini delicesine merak eden okuyuculara bir mesaj var:

‘’Şiir, bizim neyi simgelediğini bilmeden de hayatımız içinde anlamlandırabildiğimiz, neyi simgelediğini bildiğimiz zaman da anlamlı oluşundan bir şey kaybetmeyen metindir.’’

Bir diğer husus olan şiir-hayal dünyası-gerçeklik ilişkisine ilk bölümün sonlarına doğru değinilmiş. Şiirin hem hayallerle hem kuramlarla olan ilişkisi üzerine Özel, ‘’Şiir, kuramların despotluğuna da hayallerin kofluğuna da ayak uyduramaz’’ cümlesini kurmuş.

’de yazılmış kısmın bence en sarsıcı kısmı sona saklanmış. İsmet Özel, şiiri ‘’haksızlığa uğrayanların bir haykırışı’’ olarak tanımlamış ve buna karşı savunulabilecek iki görüş belirtip, bunları çürütmeye çalışmış. İlk karşı görüş, şiir okuyucularının az, haksızlığa uğrayan kişilerin çok olduğunu söyleyerek şiirin haksızlığa uğrayanların haykırışı olamayacağını söylüyor. İsmet Özel, insanların çoğunun görünüşte kendi karşılarında yer alanlarla işbirliği halinde olduğunu belirterek doğru karşısında duyarlı olan, haklı olanın yerine getirilmesi için titizlik gösteren insanların her zaman azınlıkta olduğunu söylüyor. İkinci karşıt görüş ise insanın pek ‘’ince’’ yanına seslenen bu sanatın dünyanın ‘’katı’’ zorluklarıyla baş edemeyeceği, başkaldırı yükünün şiirin omuzlarına çok ağır geleceği. Özel, bu görüşe karşı şiirin bizatihi bir kılıç olmadığını ve yapısı gereği bir eylem kılavuzu olamayacağını belirtip, başkaldıranların sesi olmanın yolunu bir hareketin sözcülüğünden geçtiği varsayılıyorsa neden o hareketin böylesine ‘’dilsiz’’ bir sözcüğü seçtiğine şaşılması gerektiğini iddia ediyor.

’da yazılmış olan ikinci bölüm ise şiir-özgürlük ilişkisi üzerine birkaç düşüncenin analizi ile başlıyor. Ethos ve pathos kavramlarından bahsedilerek, modern Türk şiirine varan yolun iki ana çizgiden oluştuğu iddia ediliyor. Yazar, bu iki yoldan birinin Fikret-Akif-Nazım, diğerinin de Yahya Kemal-Ahmet Haşim olduğunu söylüyor. İki yolun da özelliklerini açıkladıktan sonra Yahya Kemal-Ahmet Haşim yolunun devlete giden değil de devletten gelen bir şiir anlayışına sahip olduğunu söyleyip onları pathosçu ilan ediyor. Ve Türk şiirinin gelişmesini bu kanattan yaptığını ekliyor.

Kitabın ikinci kısmında bölümler madde madde değil de başlıklar halinde sıralanmış ve aradan geçen 10 yılda bazı değişiklikler göze çarpıyor. Biraz daha şiirin dışına taştığını söyleyebileceğimiz elmanın kalbiyle ilgili kısımda, barbar ve modern kavramları açılmış. Bunun yanında barbarların ve modernlerin halı desenlerini nasıl algıladıkları da yer bulmuş kendine. İsmet Özel, kendini barbar olarak nitelendirmekten çekinmiyor ve barbar olarak nitelendirdiği kesmin fetvaya olan düşkünlüklerini açıklayan şu cümlesi seksen birinci sayfada yer bulmuş kendine:

‘’Biz barbarlar bakar alırız. Etkinliklerimizde bizi haklı kılacak bir ahlak temelinin bulunması yeter.’’

Bu kısmın neden başlığı ‘’Şiir Okuma Kılavuzu’’ olan bir kitapta yer aldığını merak etmiş olabilirsiniz ama İsmet Özel, ikinci kısımda konuları daha genişten almayı tercih etmiş, biraz da felsefe, psikoloji gibi alanlarla iç içe kısımlar neşretmiş. Öyle ki bir yerde Gestalt psikolojiisi hakkında bilgi bile veriliyor.

Seksen yedinci sayfada yer alan ‘’insanlık durumunun neliği hakkında bize bilimin öğreteceği hiçbir şey yoktur’’ cümlesi benim için çok özel. Zira bilimin tam olarak insanlara dair hangi kısımları keşfedemediğini felsefe ile ifade edebiliyorduk, ama şiirin de insanlarda aydınlattığı kısımlar olduğunu ‘’insanlık durumunun neliği’’ diye müthiş bir tamlama sayesinde öğrenmiş ve ifade etmeye hazır halde elde etmiş olduk.

Sonlara doğru izlek, tema meselesine değiniliyor. İsmet Özel, şiirlerin izleklerine göre sınıflanamayacağını ve bundan ötürü aşk şiiri, savaş şiiri, gecekondu şiiri, islamcı şiir, devrimci şiir gibi tanımlamaların yapılamayacağını iddia ediyor.

Çokça duyduğumuz ‘’şiirin sahibi okurdur’’ yani şiir biz nasıl algılıyorsak öyledir, şiiri şiir yapan budur minvalindeki düşünceler için İsmet Özel ‘’şiirde kelimelere dökülen şeyin bize ulaşan şey olmadığını bildiğimiz halde döner döner o kelimeleri okuruz’’ demiş ve her şiirin okuru şairleştirdiğini belirtip bunu da şiir okumanın tıpkı şiir yazmak gibi uyarılma-istemde bulunma eylemi olmasına bağlamış.

İsmet Özel, Divan Edebiyatı üzerine ‘’içine doğduğu bir hayat dolayısıyla bir şeydi. Ne zaman ki onu yaşatan yaşama biçimi ortadan kalktı, o zaman tıkanıklıktan bahsedilmeye başlandı.’’diyor. Bunun mevcut olduğu bölümde şiirin melodisi ile ilgili kısımlar da var ve bu konuda da biraz mesafeli olduğunu söylemem gerek İsmet Özel’in.

Bilim-felsefe-şiir üzerine son kelamını ettiği sayfada bilim ve felsefeyle sorular aracılığıyla başvurduğumuzu, bilimden cevap, felsefeden öğüt aldığımızı belirtmiş ve şiire başvurmadığımızı, onun yüzümüze çarpan övgü veya sövgü olduğunu söylemiştir. Şiire soru sorarak yaklaşılamayacağını ve şiirin soru olmaklığıyla vücut bulduğunu eklemiştir.

Son kısımda insanın kendini bilmesi ve din-şiir ilişkisi üzerine birkaç cümle mevcut ve kılavuzun bendeki bu baskısı şaşaasız bir biçimde bitirilmiş. Açıkçası sayfa beni fazlasıyla doyurdu ve kafamdaki pek çok kısmın aydınlanmasını sağladı. Bugün piyasada bulunan sayfalık versiyonun bundan fazla ne ihtiva ettiğini çok merak ediyorum. Oğlak Yayıncılık’a bu kitabı bize kazandırdığı için çok teşekkür ediyorum. Bitirirken, bence Türkiye’nin  en önemli şairinin şiire bakışını anlamak ve kendi ideal şiir, şair şablonları hakkında bilgi sahibi olmak için kesinlikle okunması gereken bir kitap olduğunu düşünüyorum, herkese iyi okumalar.

Dizi olması gereken kitaplar

Türkiye’de dizi söz konusu olduğunda genellikle televizyon kanallarındaki yapımlar akla geliyor. En başta söylemek gerekir ki özellikle ‘dijital mecra kafası’nda olabilecek yapımlar hayal edilmelidir. Zira televizyona yapılan diziler insani şartlarda hazırlanmıyor. Sadece 6 günde en az dakika ürün hazırlamak akla mantığa sığmaz. Bu yüzden dizilerin çoğu tekdüze ve başarısız (başarı kıstasımız reyting değil).

Sinemanın yol arkadaşı ve sinema konuşulduğunda da hep kıstas potasında yer alması dizileri önemsememiz için pratik sebeplerden birisi. Ancak dijital mecraların varlığı ve buralara üretilen dizilerin sinema perdesine çıkan yapımlardan eksik kalmaması esas ışık tutulması gereken nokta. Haliyle, yazının başlığını dolduran eserleri hayal ettiğimiz mecra dijitaldir. Dijitale hazırlanan ürünlerin saatler içerisinde milyonlarca kişiye ulaşabiliyor olması, özellikle gençler için dijitalin etkiket haline gelmesi ve ciddiye alınması, ulaşım kolaylığı gibi başlıklardan ötürü kıymet alanının daha da netleşmesi gerekiyor.

Gelelim meselemize

Siz de kendinize bu soruyu yöneltin: Hangi kitaplar dizi olmalı?

Listemizin en başından şaşırmayacağınız bir kitap var. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın

Saatleri Ayarlama Enstitüsü

Her listenin klasik üyesi olan kitabın dizi olduğu günleri görmek nasip olur umarız. Fekat HBO ayarında sinema, Netflix ayarında teknik ve kendine münhasır şartlarında yenilik ile hayata geçmesini temenni ederiz. Başrol Halit Ayarcı olmalı. Duvar saati Mübarek de ana karakterlerden

Bir de şaşıracağınız bir adres verelim: Nuri Pakdil’den Kalem Kalesi

Edebiyatımızın müstesna kalemlerinden biri olan ve geçtiğimiz yıllarda aramızdan ayrılan ‘Kudüs Şairi’ Nuri Pakdil’in bütün kitapları ‘cins’tir. Herkes okuyamaz. Her eseri ve satırların tamamı yöntem aramak üzerine deneyseldir. Kalem Kalesi’nin karakterleri gizlidir mesela. Ve bir o kadar aşikar. Usta bir senaristin elinden ne iş çıkardı ama!

Genç kalemlerden Güray Süngü’nün Düş Kesiği

İlginç bir üslup ve sürprizlere gebe sayfalar ‘Güvenlik Görevlisi M’ kimin rüyasının karakteridir ya da her şey esasında rüyadan uyanınca mı başlayacaktır, bilemeyiz Lakin Düş Kesiği’nin dizi olması halinde absürt unsurlarla bezeli kült bir yapım olma ihtimalinin yüksek olacağını söyleyebiliriz

Münacaat’ın dizi olmasına kim hayır diyebilir ki! Bir Yusuf Masalı

İsmet Özel’in Türk edebiyatı ve özelde de şiirindeki yeri tartışılmaz. Okumanın dışında kendi sesinden dinlediğinizde zaten hep bir hikaye anlatıcısının etkisinde hissedersiniz Ve mutlaka filmi yapılmalıdır, dersiniz Tam da dijitale 20’şer dakikalık 10 bölümden oluşan ilk sezonu hazırlamak için Münacaat’tan başlanabilir Karlı Bir Gece Vakti Dostu Uyandırmak ile devam edip bir türlü bitirememek de mümkündür

İbrahim Tenekeci’nin “Eline sağlık Tanrım leyla çok güzel olmuş” dizesinin nasıl resmedileceğini düşünmek bile heyecan verici Ve elbette “bir hayat,mahçup ve duru / tanrım,gülleri /ve sessiz harfleri koru”

Tutunamayanlar da listenin olmazsa olmazı

Oğuz Atay’ın deneysel, absürt ve yenilikçi dili ile defalarca okunması gereken kitabının dizi olma ihtimali ne kadar hoş! Süleyman Kargı ya da Selim Işık’ı kimin canlandıracağı önemli elbet. Mühendis Turgut Özben bütün hikayenin çözüm noktası olabilir Olmayabilir de Sonuçta Oğuz Atay Uyarlayan da bir miktar çözümsüz kalmalı

Gül Yetiştiren Adam’ı düşünsenize

Rasim Özdenören’in ironik hikayesinin modern bir uyarlamasının anlatacağı çok şey olmaz mı? Protesto edilen şey, Sitare’nin çevirdiği dolaplar ve elbette o kapının dışına çıktıktan sonra Gül Yetiştiren Adam’ın şahitliği İronik, ikonik, absürt ve çarpıcı sahneler zihnimde canlandı şimdiden

Ve elbette Binbir Gece Masalları

Bir Marvel olması elbette Ancak Doğu’nun hikaye anlatım tekniği ve kendine has mizahı ile Binbir Gece Masalları’nın nelere gebe olacağını düşünemiyorum bile Şahmaran’dan Eskici Maruf’a, Şehrazad’dan Ali Baba’ya, Harun Reşid’den Hamal Sinbad’a uzanan zengin karakterler silsilesinin fantastik unsurlarla bezeli senaryo ile nasıl bir boşluğu dolduracağını tahmin edemeyiz! O kadar önemli yani Mutlaka ama mutlaka dizisi yapılmalı Yine Hollywood eliyle beyazperdeye çıkan bazı karakterler ve hikayeleri gibi değil Hakiki hikayelerle

Liste uzar, gider Şimdilik burada keselim

Önemle vurgulanması gereken nokta şu ki, bu eserlerin senaryoya nasıl uyarlanacağı ve elbette hangi yönetmenler mahareti ile çekime alınacağı da kritik noktadır. Yani ne anlatıldığından daha önemli olan nasıl anlatılacak olmasıdır. Bu isimlerin geçmesinin sebebi de budur

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir