Istanbul Hava Durumu Euronews

\n

Bir toplantı için Karaköy’deyim. Eskinin ‘Paket Postanesi’nin önü birbirinden şık ‘kafe’ ve ‘restoranlar ’la dolu. Bir tanesinin içinden Fransızca şarkılar geliyor, servis yapan arkadaşların başında ‘Panama tarzı şapka’. Müşterilerin çoğu da yurtdışından gelmiş turistler zaten. Hemen yanda koca bir cruiser. O kadar yüksek katlı ki insan kendini karınca gibi hissediyor. Işıl ışıl her yer…Güvenlik görevlilerinin arasından, çantanız, telefonunuz, hatta bazen ceketiniz x ray’den geçirilerek girdiğiniz alanlar buralar. Galataport’tan Karaköy’e ‘halka açık ‘ama memleketin çoğunluğu için sadece seyirlik alanlar

\n

Toplantıdan ayrılıyorum. Birkaç adım atıyorum hemen ilerideki tarihi çeşmenin etrafında küçük battaniyelere sarılmış yerde yatan evsizlerle karşılaşıyorum. Saniyeler içinde zenginlikten fakirliğe ışıltıdan karanlığa düşen-düşürülen hayatlar. Şehrin hemen her yerinde benzer kopuşlar. Aklımda öğlen saatlerinde alanda yoksulluk çalışan bir arkadaşımın anlattıkları: Biliyor musunuz bir süredir anne-babası yaşayan çocukların, devletin genelde kimsesiz çocukları aldığı yurtlara nasıl kabul edilebileceklerine dair sorular alıyoruz. Çocuğuna doğru düzgün gıda dahi alamadığı, bakamadığı için son çare olarak bunu düşünenler var.

\n

Salı sabah saatlerinde asgari ücret açıklanıyor. 11 bin TL. Açlık sınırı 10 bin lira. En geç iki ay içinde yeni ücret ‘iktidar enflasyonuna göre bile’ açlık sınırının altında kalacak. Kaç kişiyi ilgilendiriyor bu bilgi? Büyük çoğunluğu çünkü Türkiye’de yaşayanların yüzde 70’i asgari ücret ya da çok az üstünde kazanıyor. Asgari ücretle çalışma konusunda Avrupa Birliği ortalaması yüzde  

\n

Ya alınan asgari ücretin karşılaştırması? Utanç rakamları. Son ‘yükseltmeyle’ euro. AB’de en düşük İspanya’da asgari ücret euro. Türkiye’nin katı. Almanya euro Türkiye’nin katı. (Avrupa ile ilgili rakamlar BBC ve Euronews’ten alınmıştır.)  Emeğiyle geçinenler için de emekliler için de cehennem gibi bir ülke. Tabii gelecek hayali kuran gençler için de öyle. Tabelasında üniversite yazan yerlerden diploma alan ama eğitim alamayan ya da bileğinin hakkıyla girdiği iyi üniversitelerden mezun olup iktidar yakınlarının çocuklarıyla adil bir ortamda yarışamayan evlatlar…

\n

Bugün Merkez Bankası’nın faiz kararı gelecek. Saat 14’e çevrildi gözler. Yüzde 12 ile yüzde 15 arasında yükseleceğine dair tahminler var. Yani olan faizin yüzde arasına çıkmasını bekliyor büyük çoğunluk. ‘Önden yüklemeli’ şekilde yüzde 30’a çıkabileceğini düşünenler de de var. ‘Erdoğan izin verdi’ diye yorumlar yapılıyor. Ya da grup toplantısında yaptığı konuşmada ‘faiz konusunda MHP’nin tavrı belli ama’ diye başlayan Devlet Bahçeli’nin şu cümlelerine dikkat çekiliyor:

\n

Türkiye’nin ekonomik istikrarı elde etmesi için alınması gereken kısa dönemli ve bazen de can yakan tedbirler vardır, bugünkü külfete katlanmak kaçınılmaz hale gelmektedir.

\n

Soran yok ya da çok az tabii: İyi de rasyonel olmayan ekonomi politikasının, patlayan-kalıcılaşan yüksek enflasyonun, sürdürülebilir olmaktan çıkan hayat şartlarının, rezervlerin tarihin en düşük seviyesine inişinin hesabını kim verecek? Külfeti yaratanlar? Tabii ki hayır. Ben söyleyeyim hiç kimse. Sadece sürekli bedel ödeyen milyonlar yine-yeniden bedel ödemeye devam edecek. ‘Tencere iktidarı götürmedi işte’ tartışması ‘aslında yaşanan küçük burjuva krizi kırsalda her şey yolunda’ diye muhalefet tarafından bile derinlemesine incelenmeden geçiştirilecek.  

\n

‘Faiz’in kaç puan yukarı çıkarılacağından çok, bilim dışı – tek kişinin aldığı kararlarla ekonomiden dış politikaya savrulan ülkenin yapısal sorunlarının halledilmesi-tartışılması önemli’ diye kim söyleyecek? Yargının siyasallaştığı bilimin-bilim insanının değersizleştirildiği ifade özgürlüğünün yok edildiği bir yerde, ‘post truth’ (gerçek ötesi) hikayelerle gidecek alan neredeyse kalmadı denilemeyecek mi? Yeni özgür-adil bir memleket mümkün manifestosunu hangi siyaset-siyasetçi ortaya koyup umudu inşa edecek?

\n

Bitirirken…

\n

IMF’nin bir araştırması yayınlandı. Adı-konusu: zombi şirketler. Yani borcunu ödeyecek kadar geliri olmayan ancak destekle ayakta kalabilenler. Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre zombinin iki anlamı var. Birincisi hortlak. İkincisi ‘uykusuzluktan, yorgunluktan serseme dönmüş kimse’.

\n

Sadece şirketler değil bir toplum da zombileşebilir mi? Yanı başında, etrafında olanlara ‘ruhsal yorgunluk ya da farklı gerekçelerle’ tepkisizleşebilir, itiraz etme, sorma yetisini kaybedebilir mi? Eleştirel düşünce ve insani değerler olmadan bir toplum ayakta kalabilir mi?

\n

Faiz illüzyon zombileşme sonuç mu?  

\n\n\n\n\n\n\n

\n Murat Sabuncu kimdir?  \n Murat Sabuncu İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Protohistorya ve Ön Asya Arkeolojisi bölümünü bitirdi. Boğaziçi Üniversitesi'nde İşletmecilik Sertifikası programını tamamladı. İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde Medya ve İletişim Sistemleri konusunda yüksek lisans yaptı. \n Dergi, gazete, radyo, televizyon, internet haber sitelerinde muhabirlik, editörlük, yayın koordinatörlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı yaptı. \n En uzun süre Milliyet gazetesinde çalıştı. Tempo dergisinde genel yayın yönetmenliği, Fortune dergisinde kurucu yönetmenlik yaptı. Skytürk 'da ekonomiden politikaya değişik programlar hazırladı, sundu.  \n Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni oldu, ikinci ayında tutuklanıp Silivri Kapalı Cezaevi'ne gönderildi. Hapsedildiği cezaevinde 1,5 yıl tutuklu kaldı.  \n T24'te köşe yazarlığı, yapıyor. yılından beri pasaportu ve sürekli basın kartı verilmiyor. Yargıtay'ın iki kere verdiği beraat kararına rağmen 7,5 yıl hapis cezası talebi içeren dosyası, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nda bekliyor. \n Bölgeden tanıklıklarını ve izlenimlerini \"Gazze: Mahsuscuktan Bir Aşk Hikâyesi\" adıyla yayımlanan kitabında paylaştı. Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü sahibi. Sorbonne'da hukuk doktorası yapan bir oğlu, Nuri isimli bir kedisi var. \n

\n\n