istanbul maltepe çoçuk cezaevi / 17 yaşındaki Kadir Aktar’ın Maltepe Çocuk Cezaevi’ndeki intiharı üzerine sorular

Istanbul Maltepe Çoçuk Cezaevi

istanbul maltepe çoçuk cezaevi

17 yaşındaki Kadir Aktar’ın Maltepe Çocuk Cezaevi’ndeki intiharı üzerine sorular

17 yaşındaki Kadir Aktar, İstanbul Bağcılar’da bir polis memurunun hayatını kaybettiği olaydan tutuklandı, 16 Şubat’taki son duruşmada tahliye edildi. Tahliye edildiği günün gecesinde başka bir dosyadan arandığı iddia edilerek tekrar gözaltına alındı, iki gün içerisinde de tutuklandı. Ardından intihar haberi geldi. "Olay saat sularında gerçekleşmesine rağmen bize neden saat 'da haber veriliyor" diyen avukatı Ahmet Atalay, sayısız şüpheye dikkat çekti ve sordu:  “Daha ağır bir suçlama ile tutuklu yargılandığı, çok ciddi baskılar gördüğü dönemlerde intiharı aklından geçirmeyen Kadir nasıl oldu da intihar etti?”

Evrensel’den Meltem Akyol’un haberine göre, Bağcılar’da 18 Temmuz tarihinde polis ile durdurmak istediği kişiler arasında çıkan çatışmada polis memurlarından Erkan Gökteke yaşamını yitirirken, Yunus Nacar yaralandı.

Olay sonrası cinayet faili Serdar Baltalı ile birlikte toplam 4 kişi gözaltına alındı. İşkence gördüklerine dair görüntüler basına yansıyan 4 kişi tutuklandı. Kadir Aktar bu olay ile ilgili ‘kasten öldürmeye yardım etme’ ve ‘kasten öldürmeye teşebbüse yardım etme’ suçlamalarıyla yargılanıyordu. Davanın 16 Şubat Salı günü görülen duruşmasında hakim karşısına çıktı. Aynı dosya kapsamında 3 ay önce tahliye olan Oğuzhan I. da duruşma salonundaydı. Karar için duruşmaya ara verildiğinde bir polis memuru Oğuzhan I’yı sordu. Avukat Ahmet Atalay ikinci dosyanın varlığından böyle haberdar olduklarını belirtiyor. Atalay, “Oğuzhan’ı soran polis memuruna, buyurun dedik, ‘Oğuzhan'ın bir dosyası daha var, bu başka bir olay, ifadesi alınacak’ dedi. Tamam dedik, duruşma bitti, Kadir için tahliye kararı çıktı. Biz Oğuzhan’la hemen oradan çıkıp Bağcılar'a ifade vermeye gittik.”

Oğuzhan I. ifade için gittiği Bağcılar’da gözaltına alındı, ardından Bakırköy Adliyesine getirildi. Savcı, Oğuzhan I. 18’ine yeni girdiği için savcılık ifade almaksızın tutuklama istemiyle Sulh Ceza Mahkemesine sevk etti, mahkeme de tutuklama kararı verdi ve Oğuzhan I. Metris Cezaevine gönderildi.

Oysa Oğuzhan I. 3 ay önce tahliye olmuştu, haftada bir kez karakola gidip imza veriyordu. Avukat Atalay bu nedenle “Başka bir dosyası vardı ve ifadesi bu kadar elzemdi de neden o güne kadar beklendi?” diye soruyor.

Neden 7 ay beklendi?

Peki neydi o yeni dosya? 17 Temmuz tarihinde, polis memurunun hayatını kaybettiği olaydan bir gün önce, yine Bağcılarda bir kişi ayağından vurulmuş.

Kamera görüntülerine göre vuran maskeli kişinin bir gün sonra polis memuru cinayetinin faili olan Serdar Baltalı olduğunu belirlenmiş.

Baltalı’nın olay yerine bir ticari taksi ile geldiği ve o taksinin içinde de Kadir Aktar ve Oğuzhan I'nın olduğu iddia ediliyor. İddiaya dayanak ise kendisine yöneltilen soruları yanıtlamayan taksicinin ‘şahısları teşhis ettiği’ şeklindeki şüphelerle dolu başka bir iddia.

‘Nasıl’ını Avukat Atalay anlatıyor: “Taksici olaydan sonraki ifadesinde arka koltukta oturan kişinin kendisine 10 TL taksi parası verdiğini anlatıyor, sorulan sorulara ise genelde ‘bilmiyorum, hatırlayamıyorum’ diye yanıt veriyor. Hiçbir şekilde Kadir ve Oğuzhan’dan bahsetmiyor. ‘Araç içerisinde iki kişi daha vardı’ diyor. Ama iddiaya göre sonra o taksici polis memurunun hayatını kaybettiği olaydan sonra televizyonda Oğuzhan ve Kadir'in fotoğraflarını görüyor ve polise gidip ‘benim taksiye binen kişiler bunlardı’ diyerek ek ifade veriyor. Üstelik yüz yüze bir teşhis bile yapılmıyor. Sonra o dosya 7 ay bekliyor ve Oğuzhan I. bu dosyadan tutuklanıyor.”

Gözaltındaki şiddet, tutanağa "kafasını duvarlara vurdu" diye geçti

Tahliye olduktan sonra evine giden Kadir Aktar ise evinde bir gece kaldıktan sonra ertesi gece gözaltına alınıyor. Avukat Atalay, Oğuzhan I. tutuklandıktan sonra Kadir Aktar ile ilgili de gözaltı beklediklerini anlatıp ekliyor: “O gece Kadir’in ailesinin bana aktardığına göre sabaha karşı eve polis gelmiş ve Kadir gözaltına almış, Bağcılar Çocuk Şubeye götürmüş. Açıkçası bizi gündüz arasalar biz zaten ifade vermeye giderdik. Sabah gittim Bağcılar’a, adliyeye çıkarılacağını öğrenince Bakırköy Adliyesine geçtik.”

Avukat Atalay, Kadir Aktar’ın gözaltında şiddete maruz kaldığını dair bulgular olduğumu belirtiyor. Atalay, “Kadir’in kaşı-gözü patlamış, birtakım darbelere maruz kaldığı her halinden belli. Kadir de bana, hırpalandığını beyan etti. Ama onun haricinde de Kadir'i çok farklı gördüm, yani ilk olayda da Kadir tutukluydu, ağır bir durumdan geçmişti ama o gün başka bir hali vardı. Kadir'e sordum, tam bir cevap alamadım. Bakırköy Adliyesi Çocuk Savcılığında dosyaya baktım. Bir tutanak tutulmuş, tutanağa göre Kadir evinden gözaltına alınırken ‘ben gelmiyorum’ demiş, direnmiş, merdivenlerden indirilirken kafasını duvarlara vurmuş. Zorluk çıkardığı için de ‘kendisine orantılı olarak güç kullanılmış’, tutanakta böyle yazıyordu” diye anlatıyor.

Tek cümlelik savunma: Ben o gün orada değildim

Atalay, Kadir Aktar için adım adım tutuklamaya nasıl gidildiğini şöyle anlatıyor: “İlk dosya bizim olmasına rağmen dosyamız sonda alındı. Savcıya da, ‘bu çocuk 17 yaşında, ne yazık ki acı bir olay yaşandı, bu çocuğun bu olayın içerisinde hiçbir parmağı yok, tek bahtsızlığı o eylemi gerçekleştiren kişi ile mahalleden bir merhabasının olması. Ki son duruşmada tahliye edildi zaten’ diye anlattım beyanımda.

Ama Kadir tutuklanacağını biliyordu, bana duruşma öncesinde ‘Abi beni tutuklayacaklar’ dedi. Ve tutuklamaya sevk edildi. Mahkemede sadece ‘Ben o gün orada değildim’ dedi. Duruşma sırasında hakim bey dosyayı uzun süre inceledi. Biz savunmamızda dosyada Kadir’in aleyhine hiçbir beyan olmadığını, olayın asıl faili olan Serdar Baltalı’nın daha ifadesinin bile alınmadığını, Kadir’in tutuklanmasını gerektirecek bir durum olmadığını anlattık.

Suçlama ‘kemik kırığına sebebiyet verecek şekilde ateşli silahla yaralama’, ama Kadir ne bu suçu gerçekleştirmişti ne de yardım etmişti. Taksi Şoförü dahi Kadir olduğunu söylediği kişi için ‘arabanın arkasında oturuyordu, 10 TL taksi parası uzattı’ diyor. Fakat buna rağmen Kadir’e tutuklama kararı verildi.”

Cezaevinde sadece bir gün kaldı…

“Kadir cezaevine giderken durgundu ama bu suçlamadan da adaletin yerine bulacağına inanıyordu. Annesi ‘Kadir küçüktür, çiçektir. Kadir'in suçu yoktur’ diye ağıt yakıyordu o sırada” diyerek anlatıyor Kadir Aktar’ı son görüşlerini.

Maltepe Çocuk Cezaevine götürülen Kadir Aktar, sadece bir gece cezaevinde kaldı. Bir gün sonra, 19 Şubat'ta ölüm haberi geldi. Kayıtlarda ‘intihar’ diyordu. Avukat Atalay’a Kadir Aktar’ın babası ‘Ahmet abi Kadir'imi öldürdüler’ diye verdi ölüm haberini.

Atalay sonrasında yaşananları şöyle anlatıyor: “Maltepe Cezaevi'ni aradım, kurum müdürü ‘yemek bırakmışlar, alınmamış, kapıdan kontrol etmişler, Kadir'i asılı olarak bulmuşlar’ dedi. Dediklerine göre ‘çarşafla kendini asmış’. Cezaevine gitmek için yoldayken Adli Tıp Kurumuna götürüldüğünü öğrendik ve oraya geçtik.”

Ön otopside bacak ve kollarda kanama tespit edildi

Adli Tıp Kurumunda gerçekleştirilen otopsi ön raporuna göre Kadir Aktar ası sonucu hayatını kaybetti ancak, bacaklarında ve kollarında iç kanama bulguları var. Avukat Atalay, “Kadir'in buralardan birtakım darbelere maruz kaldığı tespit edilmiş. Ancak ana rapor çıktığında göreceğiz. Bu çocuk 17 yaşındaydı, Ve kendini asacak birisi değildi” diyor.

Pek çok soru yanıt bekliyor

Kadir önceki gün yapılan törenle defnedildi, arkasında yanıt bekleyen çok sayıda soru bırakarak. “3 gün önce tahliye oluyor, sonra cezaevine gönderiliyor ve intihar ettiği haberini alıyoruz” diyen Avukat Atalay gelecek otopsi raporu sonrası pek çok sorunun da yanıtlanacağına dikkat çekerek, ailenin de kendisinin de bu olayın aydınlanması için gereken özeni göstereceklerine vurgu yapıyor.

Yanıt bekleyen sorular şöyle:

Kadir Aktar’a ne oldu?

Daha ağır bir suçlama ile tutuklu yargılandığı, çok ciddi baskılar gördüğü dönemlerde intiharı aklından geçirmeyen Kadir nasıl oldu da intihar etti?

Tek kişilik bir hücrede tutulan Kadir Aktar intihar ettiyse onu intihara ne sürükledi?

Cezaevine götürülürken, cezaevinde, tutulduğu hücrede ne oldu?

Olay saat sularında gerçekleşiyor. Ancak buna rağmen aileye ve avukata saat 'da, cenaze Adli Tıp'a götürülürken haber veriyorlar. Neden olaydan hemen sonra aile ve avukata bilgi verilmedi?

Neden olay yerinde yapılan incelemeye aile avukatının katılması sağlanmadı?

Maltepe &#;ocuk Cezaevi'nde vahşet

Cumhuriyet Gazetesi'nden Hilal Köse'nin haberine göre  20 Mayıs ’te giren 15 yaşındaki Onur Önal’ın üç ay sonra koğuşundaki diğer çocuklar tarafından gardiyanların gözü önünde öldüresiye dövüldüğü ortaya çıktı. İstanbul Anadolu Başsavcılığı’ndaki dosyaya göre beyin kanaması nedeniyle koma halinde hastaneye kaldırılan Önal, Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde yaklaşık bir ay yoğun bakımda tedavi gördü. 15 yaşındaki Onur, 27 Eylül ’te yaşamını yitirdi. Onur’un son anlarında yanında olan 17 yaşındaki ağabeyi K. Önal, “Doktor, abisi olarak elini tut, güzel şeylerden bahset dediği için ona ne olduğunu soramadım. Güzel şeylerden bahsetmeye çalıştım. Beni duyup duymadığını bilmiyorum” diye konuştu. Onur’un ölümünün üzerinden 5 ay geçmesine karşın savcılık, olay günü görevli olan infaz koruma memurlarının ifadesini bile başvurmadı.

Maltepe Çocuk ve Gençlik Kapalı Cezaevi Müdürlüğü’nden savcılığa gönderilen resmi yazıda Onur Önal’ın, 31 Ağustos ’te, koğuşunun mescitinde düşerek bayıldığı, bu nedenle hastaneye kaldırıldığı ifade edildi. Resmi kayıtlara göre Onur, hastaneye olaydan bir gün sonra götürüldü. Hasta kabul notlarında şu ifadeler aldı:

“Hapishanede namaz kılarken nöbet geçirmiş. Hapishane hastanesinde bir ampul diazem ve 1 ampul novalgin yapılmış. Kasılmalarının ve bilinç bulanıklığı olması nedeniyle, jandarma tarafından acile getirilmiş Hasta saat ’de operasyona alınmış ve sonrasında yoğun bakıma kabul edildi.”

Tanıklar anlattı

Savcılığın başlattığı soruşturma dosyasındaki ifadeler ise “düşme” olayını tamamen çürütüyor. İfadelerde gardiyanların öldüresiye dayak olayına müdahale etmediği iddia ediliyor. Onur Önal, cinsel istismar suçundan tutuklu olanların bulunduğu koğuşa konulmuş. Onur’un koğuş arkadaşı R.Ü, ifadesinde “Mescitin içinde kameranın görmediği bir yer var. M.Ö’nün burada Onur’un kafasını duvara çarptığını gördüm. Kafasını iki eliyle tutmuş, sert bir şekilde duvara vuruyordu. Saçının izi duvara çıkmıştı. Onur’un hiç sesi çıkmıyordu. C.B. de sonradan vurmuş” diye konuştu.

Beni duyuyorsan elimi tut dedim

Onur’un son anlarına tanıklık eden ağabeyi K. Önal, “Ölü gibi yatıyordu, ‘Onur beni duyuyorsan elimi tut’ dedim. Bir iki kez elime dokundu ama bilinçli mi tesadüf mü bilmiyorum. Onu kaybettik, ölümünden bu yana uyku uyuyamaz hale geldim” diye konuştu.

Tanık B.P. ise “R.Ü. ile F.A, bana, mescitte Onur’a vuruyorlar, git kurtar dediler. Memur kamera görüntü odasında kitap okuyordu. Memura bu olayı söyledim. M.Ö. kameranın görmediği yerde Onur’a vuruyordu, bağırıyordu, anasına küfür ediyordu. Onur’un kafasını duvara vuruyordu. C.B. de namaz kılıyordu, namazını bozarak Onur’a saldırdı. Ayırdım. Onur sandalyeye oturdu, yarı baygındı. Sandalyeden düştü, sonra koğuşa memur geldi. M.Ö, bize Onur sandalyeden düştü deyin diye tehdit etti.”

B.P. ise “M.Ö. hepimizi tehdit etti. Hastalandı diyeceksiniz dedi. Zaten M.Ö. koğuşta, bulaşık yıkama, temizlik işlerini hep bize yaptırıyor. Bize baskı uyguluyorlardı” dedi.

Tutanak ele veriyor

Onur’u darp ettikleri söylenen iki çocuk 4 Eylül’de tekli odalara alındı. Üç infaz koruma memurunun tutanağında ise “R.Ü. ve F.A, kendileriyle aynı koğuşta kalan M.Ö. ve C.B’nin Onur Önal’ı dövdüklerini, koğuştaki işleri kendilerine yaptırdıklarını söylemeleri üzerine, başka bir olaya sebebiyet vermemek için adı geçen tutuklular tedbir amaçlı tekli odalara alınmıştır” ifadesi dikkat çekti.

Şakran Çocuk Cezaevi itirafı: Çocuklar tecavüze uğruyor!

"Pozantı kabusu Şakran'da sürüyor"

Özgür Özel "Pozantı"yı hatırlattı, "Şakran"ı sordu

Cezaevinde intihar!

Maltepe Cezaevi’nde yatarken ağır ve sistematik şekilde darp edildiği için 27 Eylül ’te yaşamını yitiren 15 yaşındaki Onur Önal için adalet aranan davada, dönemin kurum müdürü Naci Yıldız, ikinci müdür Suat Karhan, baş memur Hamza Bal ve altı infaz koruma memuru için dün karar açıklandı. İstanbul Anadolu Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya tutuksuz sanıklardan Hasan Köklen ve Hamza Bal ile şikâyetçi anne Nurcan Önal ve ağabey Özkan Önal katıldı. Davayı karara bağlayan mahkeme yargıcı, “görevi ihmal”den yargılanan müdür Naci Yıldız, infaz koruma memurları Serkan Atalar, Naci Mutlu, Fatih Atmaca ve Hamza Bal’ın, yüklenen suçun unsurları oluşmadığı gerekçesiyle beraatlarına karar verdi.

‘Davranış indirimi’

İkinci müdür Suat Karhan, infaz koruma memurları Hasan Köklen, Mehmet Önal, Deniz Şahin ise aynı suçtan 3’er ay hapis cezasına mahkûm edildi. Yargıç, sanıkların geçmişini, sosyal ilişkilerini, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışlarını, cezanın sanıkların geleceği üzerindeki olası etkisini dikkate alarak, cezayı takdiren 2’şer ay 15’er güne indirdi. Sanıkların sabıkasının olmamasını da dikkate alan yargıç, ‘cezalarının ertelenmesi halinde bir daha suç işlemekten çekinecekleri yönünde mahkemede olumlu kanaat oluştuğundan’ cezaları erteledi. Sanıklar, hakkında bir yıl denetim süresi belirledi.

‘Teşvik edici karar’

Ailenin avukatı Gülizar Tuncer, karara itiraz edeceklerini söyleyerek, “Türkiye’de hâlâ cezaevlerinde çocuklar, taciz ve tecavüzlere maruz kalıyor. Yaşam hakları ihlal ediliyor. Bunun en temel nedenlerinden biri devletin ve cezaevi idaresinin sorumluluklarının gereğini yerine getirmemeleri. Diğeri de yargı organlarının bu tür olaylarla ilgili açılan soruşturma ve davalarda mağdurlardan yana değil de kamu görevini yürüten cezaevi görevlilerinden yana tavır almasıdır. Bu davada bir kez daha gördük ki bütün suç, suça sürüklenen iki çocuğa yüklenerek cezaevi idaresi ve devlet aklanmıştır. Mahkeme, olayda birinci derecede sorumluluğu olan, ölüme sebebiyet vermekten yargılanmaları gereken sanıklara, görevi ihmalden verdiği cezayı bile iyi hal indirimleriyle asgari sınıra indirip ertelemiştir. Bu kararlar caydırıcı olmadığı gibi bu suçları teşvik edici niteliktedir. Bu kararlar verildiği müddetçe daha çok çocuk ölümleri yaşanacaktır ” diye konuşu.

Müfettiş, ‘müdür sorumlu’ demişti

TBMM İnsan Hakları Adalet Müfettişi Mehmet Çağlar’ın, Teftiş Kurulu Başkanlığı’na sunduğu yazıda, Onur Önal’a iki gün boyunca uygulanan şiddet, detaylarıyla yer almıştı. Naci Yıldız’ın sorumluluğu ise şöyle anlatılmıştı: “Tanık beyanlarına göre bölümlerde güçlü çocukların diğerlerine hükümranlık kurduğu, bu oluşumların idare tarafından tespit edilerek önlem alınmadığı, gelişen olaylarda kısmen de olsa duyarsız kalındığı, bu nedenle kurum müdürü Naci Yıldız’ın ihmali bulunduğu, kuruma tam olarak nüfuz edemeyerek yönetimde zafiyet gösterdiği anlaşılmıştır. Elde edilen deliller çerçevesinde kurumun esenliği ile yapılan soruşturmanın selameti ve daha sağlıklı yapılabilmesi amacıyla, olayda ihmali ve kayıtsızlıkları bulunduğuna dair kuvvetli emare bulunan kurum müdürü Naci Yılmaz ile infaz koruma memurları Hamza Bal, Mehmet Ünal, Naci Umutlu, Hasan Köklen ve Deniz Şahin haklarında görev yerlerinin değiştirilmesine karar verilmesi arz olunur.”

Annesi cenazeye bile gelememişti

Onur Önal, 20 Mayıs ’te tutuklandı. 30 Ağustos’ta koğuş bahçesinde Simit adlı oyun bahane edilerek, darp edildi. Oyunda en çok darbe alan oydu. Kendinden büyük koğuş arkadaşları, Onur’un kafasını, pencere korkuluklarına, duvara vururken, kameralar kayıttaydı. Onur, 31 Ağustos’ta mescitte, kameraların görmediği kör noktada yine dövüldü. Dava dosyasındaki görüntülerde, Onur’un kör noktaya geçtiği an yok. Saat ’yi gösterdiğinde Onur, baygınlık geçirdi. Cezaevine, revire götürüldükten saatler sonra gece 1 Eylül’de, Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne sevk edildi. Sara nöbeti geçirdiği söylendiği için ilk muayenede, hastane kayıtlarına epilepsi hastası olarak geçti. Beyin kanaması nedeniyle yoğun bakıma alındı. Komada, 27 Eylül’de yaşamını yitirdi. Adli Tıp raporunda, ölümün, künt kafa travmasına bağlı beyin kanaması ve gelişen koplikasyonları sonucu meydana geldiği tespit edildi. O sırada cezaevinde olan annesine oğlunun durumu bildirilmedi. Anne, çocuğunun cenazesine bile katılamadı. Onur’un maruz kaldığı şiddet, kameralar tarafından pek çok kez kaydedildi. Ancak, cezaevi idaresi, Onur’u ölüme götüren darp zincirine müdahale etmedi. Onur’u ölümüne dövmekle yargılanan sanıklardan Can Boz’a 10 yıl 10 ay, Mehmet Özdemir’e ise 12 yıl 6 ay hapis cezası verildi. Mahkeme, suç tarihinde yaşları 18’den küçük olan iki sanığa, ‘iyi hal’ indirimi uyguladı. Dosya hâlâ Yargıtay’da.

İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi'nden avukat Ahmet Tamer'in bianet'e verdiği bilgiye göre İstanbul, Maltepe L Tipi'ndeki tutuklu çocuklar kötü muamele ve işkenceye maruz kalıyor.

Çocukların yalnızken ve kamera olmayan mekanlarda gardiyanlarca işkenceye uğradıklarını söyleyen Tamer, koğuş değiştirme taleplerine şiddetle cevap verildiğini, bu nedenle ayrıca kendilerine zarar verdiklerini ifade etti. 

Tamer, İHD İstanbul şubesi adına cezaevinde bir ön inceleme yaptı. Örgüt, konuyla ilgili bir rapor hazırlayacak. Edindiği bilgileri aktaran Tamer'e göre Maltepe Cezaevinde acilen çözülmesi gereken sorunlar şöyle:

Şiddet: Sorunlarını dile getirdiklerinde, kavga ettiklerinde, kendilerini zarar verdiklerinde şiddetle cezalandırılmaları çocuklarda kaygı ve korku yaratıyor.

Sigara: Bu çocuklar 18 yaşından küçük oldukları için onlara sigara satılmıyor. Ancak çoğu bağımlı. İlk geldiklerinde gazete kağıdına çay sarıyorlar. Bir anda sigarasız kaldıklarında saldırganlaşıyorlar.

Sosyal alan: Cezaevlerinde kalan çocukların hepsi suçlu değil ancak çoğu uyum sorunu yaşayan çocuklar. Sosyal alana çıkarılmamaları da olumsuzlukları tetikliyor.

Eğitim: Eğitimsizlik had safhada. Kurslar düzenleniyor fakat yeterince düzenli değil. Çoğu çocuk okuma yazma bilmiyor.

Taner çocuklarla ve avukatlarla yaptığı görüşmelerin sonunda edindiği bilgileri aktardı:

"En çok psikolojik olarak sorunlu, risk altındaki çocuklar şiddet görüyor. Bu çocuklar kapalı bir yerde bulunmaktan dolayı kendilerine zarar veriyor. Psikolojik tedavi verilmesi gerekirken şiddet görüyorlar. Ancak yeni gelenlere de ortama uyum sağlamaları için 'hoşgeldin' şiddeti uygulanıyor."

Avukat Tamer cezaevi şartlarına da değiniyor:

"14 kişilik koğuşlarda kalıyorlar. Ortak alanda haftada bir, bir saat spor hakları var. İki haftada bir sinemaya gidiyorlar. Bunlar çok kısıtlı aktiviteler. Zaman zaman okuma yazma kursu var fakat düzenli değil. Çocuklar birlikte yaşadıkları 14 kişinin dışında kimseyle görüşemiyorlar. Bu da bir nevi tecrit sayılır."

Aynı koğuşta çocukların birbirilerine cinsel taciz ve tecavüzde bulunduğunu söyleyen Tamer "Taciz ve tecavüz bilinse de bu konuda açılan tek dava var. Oysaki taciz, tecavüz de engellenebilir nitelikte. Psikologla çocuklar yalnız görüşemiyorlar. Verilen destekse 'bize güvenip her şeyi anlatabilirsin' şeklinde değil" dedi.

Cezaevleri çocuklara uygun değil 

Cezaevi yönteminin yetişkinler için de sorunken çocuklara hiç uygun olmadığını düşünen Tamer, çoğu çocuğun cezaevinden çıktığında daha da risk altında olduğunu söyledi.

Uzmanlar, kanunla ihtilaf halindeki çocukları cezalandırıcı değil rehabilite edici bir yaklaşımın hayata geçmesi gerektiğini söylüyor. Bunun için ceza sorumluluk yaşı 18'e çıkarılmalı; davalar en kısa sürede sonuçlanmalı; ceza son çare olarak düşünülmelive bütün bunları içeren bir "çocuk adalet sistemi" oluşturulmalı.  (EZÖ/EÜ)

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir