Tıp dünyasında Hypnic Jerk olarak bilinen Hipnik Sıçrama, halk arasında uykuda sıçrama ya da rüyada düşme olarak bilinmektedir. Hepimiz zaman zaman uykuya dalarken aniden irkiliriz. Fakat bazı insanlar, bu problemi çok daha sık ve hatta her gece yaşarlar. Ataşehir Avicenna Hastanesi Uyku Laboratuvarı, hipnik sıçrama gibi uyku bozuklukları teşhisi ve tedavisinde hizmet sunmaktadır.
Hipnagogik bir sıçrama olarak da bilinen bu durum, uykuya dalarken sıçrama şeklinde kendisini gösterir. Hipnik Sıçrama, tam uykuya dalacağınız sırada uykudan irkilerek uyanma, rüyada düşme hissi yaşama ve durup dururken irkilmek gibi belirtilerle ortaya çıkar. Eğer uykuya dalarken aniden sıçrama ve vücut kasılması yaşıyorsanız, hipnic sıçrama yaşıyorsunuz demektir.
Uyku ile uyanıklık arasındaki süreçte görülen bu seğirmeler, korktuğumuz zaman yaşadığımız sıçramalara fazlasıyla benzemektedir. Hipnojik sarsıntılar oldukça yaygın görülen problemlerdir. Araştırmalar, beynin yüzde 70 gibi büyük bir bölümünde bu kasılmaların görüldüğünü ortaya koymaktadır. Fakat uyku esnasında yaşanan kasılmaların hepsi bizi uyandırmamaktadır. Birçok kasılma esnasında uyumaya devam ederiz. Uykudan irkilerek uyanma durumu, kimi insanlarda nadiren olurken, kimi insanlarda da hemen hemen her gece yaşanmaktadır.
Rüyada düşerken sıçrayarak uyanma gibi durumlar özünde istemsiz kas seğirmeleridir. İstemsiz kas seğirmelerine örnek olarak hıçkırığı da verebiliriz. Bu durumun ismi her ne olursa olsun, yaşayanlar için hayatı olumsuz etkileyen bir durumdur. Ciddi bir sağlık problemi olarak görülmese de, uykuya dalmada güçlük çekmeye neden olduğu için uykusuzluğa, uykusuzluk da çeşitli hastalıklara neden olur. Hipnik sıçrama sarsıntılarını önlemek mümkündür. Hipnik jerk tedavisi hakkında bilgi almak için yazımızı okumaya devam edin.
Öncelikle, Hipnik Sıçrama bir hastalık değildir. Bunu iyi anlamak gerekir. İnsan doğasına uygun bir durumdur ve çok yaygın görülür. Hemen hemen her insan bu istemsiz uyku sıçramalarını yaşar. Fakat bazı insanlar biraz fazla yaşar ve yaşam kalitesinde düşüş yaşar. Bu nedenle hypnic jerk belirtileri derken, aslında bu problemi yaşarken deneyimleyebileceğiniz şeylerden bahsetmek istiyoruz.
Uykuda istemsiz kas seğirmelerinin belirtileri genel olarak şunlardır:
Hypnic jerk yani uykuda sıçrama durumunun kesin nedenleri henüz belirlenemese de, bu durumun ortaya çıkmasına neden olduğu düşünülen belirli faktörler vardır. Sağlıklı insanların dahi yaşayabildiği rüyada düşme durumu, aşağıda yer alan nedenler olmaksızın da yaşanabilir. Yapılan araştırmalar her ne kadar kısıtlı olsa da, hypnic jerk nedenleri aşağıdakilerden oluşur:
Hipnik Sıçrama yaşayan insanlar için tedavi olmak şart değildir. Çünkü bu durum, sağlık açısından ciddi bir problem yaratmaz. Beraberinde çeşitli komplikasyonların ortaya çıkmasına da neden olmamaktadır. Ancak, rüyada düşme ve uykuda sıçrama gibi durumların sıklaşmasıyla beraber, uykusuzluk problemi ortaya çıkar. Bu durum beraberinde çeşitli sağlık problemlerinin görülmesine neden olabilir. Bu yüzden hipnik sıçrama tedavisi olmak gerekebilir. Hipnik sıçrama tedavisi aşağıdaki yöntemlerle yapılabilir.
Uykuya dalma ya da hipnik sıçrama sarsıntıları yaşıyorsanız ve endişe duyuyorsanız, yaşadığınız deneyimi ve endişelerinizi anlatmak için bir doktorla konuşmanızda fayda vardır. Öte yandan uyku bozukluğu problemi yaşıyorsanız da doktorunuzdan randevu almanız gerekmektedir. Uyku laboratuvarı testi ile, sorunun kaynağı bulunabilir ve tedavi süreci başlatılabilir. Doktorunuz, uykuya dalmanızı kolaylaştırabilecek uyku ilaçlarını ya da kas gevşeticileri size verebilir.
Unutulmamalıdır ki, Hipnik pislik ciddi bir hastalık değildir. Hatta nadir bir hastalık da değildir. Birçok insan uykusunda bu tarz durumları tecrübe etmektedir. Bu konuda özel olduğunuzu ya da ciddi bir hastalığınızın olduğunu düşünmeyin. Yine de endişelerinizi uzman bir doktorla paylaşmaktan da çekinmeyin. Farkında olmadığınız farklı bir probleminiz elbette olabilir.
Uykuya dalmadan önce kendinize zaman ayırmak, teknolojik cihazlarla tüm bağınızı koparmak ve yatmaya hazırlanmak çok önemlidir. Eğer hipnik sıçrama problemini sık sık yaşıyorsanız, günlük rutininizde birkaç değişiklik yapmanın faydasını göreceksinizdir.
Hipnik Sıçrama ne demektir?
Bahsedilen durum, kişinin uykuya dalarken birden uyanma ve düşme hissine kapılması olarak bilinmektedir. Sıklıkla gece uykularında görülen durum uykuda irkilmeye neden olmaktadır.
Uykuda irkilme tedavisi var mı?
Uykuda aniden irkilip uyanma nedeniyle birçok kişi derin bir uyku çekememektedir. Sarsıntı yaşanmasına neden olan durum psikoterapi ile tedavi edilebilmektedir.
Uyku Laboratuvarı bölümü doktor listesi aşağıda yer almaktadır:
Uykuda sıçrama veya uykuya dalarken sıçrama, çoğu kişinin karşılaştığı bir sorundur. Uyku kalitesini düşüren bu durum, fiziksel veya psikolojik nedenlerden kaynaklanabilir.
Her yaş grubunda görülebilen uykuda sıçrama, genellikle normal kabul edilse de bazen ciddi sağlık problemlerine işaret edebilir. Dolayısıyla uykuda sıçramanın tekrar ettiği durumlarda uzman bir nöroloji doktoruna görünmek gerekir.
Peki uykuda sıçrama nedir? Neden olur? Nasıl geçer? İşte zihninizden geçen tüm soruların yanıtları ve uykuda sıçrama hakkında bilinmesi gerekenler…
İlk olarak uykuda sıçrama kavramını, uyku felci ve uyurgezerlik gibi problemlerden ayırmak gerekir. Uykuda sıçrama ya da tıptaki adı ile “Hipnik Pislik”, uykuya dalmadan önce meydana gelen ani sıçrama ve irkilmeleri ifade eder.
Miyoklonik vücut kasılmaları ile başlayan uykuda sıçrama; yüksekten düşme hissi, kalbin çok hızlı atması ve uykuda terleme ile devam eder. Hemen herkeste yaygın şekilde görülen bir problem olmasına rağmen, sık sık tekrarlandığı takdirde kişilerin yaşam kalitesini düşürür.
Genellikle Non-REM uyku evresinin 1. fazından 2. fazına geçişi sırasında gerçekleşen uykuda sıçrama, uyanıklık ve uyku arasındaki geçiş sürecinde oluşur. Öte yandan uykunun ilerleyen evrelerinde de oluşma ihtimali vardır fakat bunlar kişiyi uyandırmaz.
Uyku evreleri hakkında bilgi sahibi olmak için Uyku Evreleri Sırasında Vücudun 6 Tepkisi başlıklı yazımızı okuyabilirsiniz.
Uykuda sıçrama nedir artık biliyorsunuz. Diğer yandan uykuda sıçramayı etkileyen pek çok durum olduğunu da belirtmek gerekir. Peki uykuda sıçrama neden olur?
Uykuda sıçrama, genellikle stresli kişilerde daha çok meydana gelmektedir. Bunun nedeni ise beynin sürekli uyarı halinde olmasından kaynaklanmaktadır.
Bir başka deyişle beyin, bedendeki kaslara elektrik uyarıları göndererek kişinin kaslarının rahatlamasına engel olur. Ayrıca yine stres gibi depresyon ve anksiyete eğiliminin de uykuda sıçramaya neden olduğunu söyleyebiliriz.
Gün içinde çok fazla kafein tüketimi, uykuda sıçramaya neden olabilir. Çünkü kafein, uyarıcı bir madde olduğu için beynin kimyasal yapısını değiştirir. Özellikle akşam saatlerinde veya gece yatmadan önce içtiğiniz bir bardak kahve, uykuya dalmanızı zorlaştırır.
Düzensiz uyku ve uykusuzluk, pek çok sağlık problemine yol açtığı gibi uykuda sıçramaya da neden olur. Yani yeteri kadar uyumayan bireylerde, uykuda sıçrama problemi sıklıkla görülebilir.
Uykusuzluğun insan vücudunu nasıl etkilediğini öğrenmek istiyorsanız Uykusuzluğun Zararları Nelerdir? Uykusuz Kalmanın 10 Sonucu başlıklı içeriğimizi okuyabilirsiniz.
Bazı sağlık problemleri, uykuda sıçramayı tetikleyebilir. Bu hastalıklar genellikle böbrek yetmezliği, karaciğer yetmezliği, metabolik rahatsızlıklar ve sinirsel problemler olarak karşımıza çıkar. Ayrıca halk arasında sara olarak bilinen epilepsinin de uykuda sıçramaya neden olduğunu söyleyebiliriz.
Sporun faydaları göz ardı edilemez olsa da gece yatmadan önce yapılan egzersizler, adrenalin seviyesini arttırır. Bu da kasların yeterince dinlenememesine neden olarak uykuya dalmayı zorlaştırır.
Dolayısıyla yatmadan önce yapılan egzersizler, kişinin uyku kalitesini olumsuz olarak etkilediği gibi uykuda sıçrama problemi ile karşı karşıya kalmasına da neden olabilir.
Uykuda sıçrama yaşayan kişiler, geceleri sık sık uyandıklarından dolayı gün içinde sık sık halsizlikle mücadele ederler. Her ne kadar yaygın bir problem olsa da, uykudan alınan verimi artırmak için uykuda sıçrama probleminin önüne geçmek gerekir.
Eğer uykuda sıçramayı tetikleyen ciddi bir sağlık probleminiz yoksa sizler için listelediğimiz önerilerimizi dikkate alabilirsiniz. Peki uykuda sıçrama nasıl geçer?
Kafeinin uyarıcı bir madde olduğundan ve uykuda sıçramaya neden olduğundan bahsettik. Tam da bu nedenle kafein tüketimini sınırlandırmaya çalışmalısınız. Bu doğrultuda günlük mg kafein miktarını aşmamanız gerekir.
Eğer düzenli olarak spor yapıyorsanız, akşam spor yapmak yerine sabah yapmayı tercih edebilirsiniz. Özellikle sabah kalkar kalkmaz yapacağınız spor, gün içinde daha enerjik olmanızı sağlayacağı gibi uykuda sıçrama problemini de çözmenize yardımcı olacaktır.
Uyku öncesinde cep telefonu ve bilgisayar gibi aletler ile ilgilenmek, uykuda sıçrama olasılığını artırır. Çünkü bu teknolojik cihazların yaydığı ışınlar, beynin uyku moduna geçmesini engelleyici etki gösterir. Kısacası beyin rahatlayamaz ve kaslara hareket emirleri göndererek uykuda sıçramaya neden olur. Dolayısıyla uykudan en az 30 dk önce teknolojik aletler ile ilgilenmeyi bırakmanız gerekir.
Uykuda sıçramayı önlemenin bir diğer yolu da düzenli olarak nefes egzersizleri yapmaktır. Uyumadan hemen önce yapmanız gereken bu egzersizler, tekrarlı setlerden oluşmalıdır.
Bu doğrultuda 10 saniye boyunca derin nefesler alıp verip, daha sonrasında ise 5 saniye boyunca nefesinizi tutmalısınız. Böylece beyninizi ve vücut kaslarınızı rahatlatabilir, uykuda sıçramanın önüne geçebilirsiniz.
Kafein gibi alkol ve sigara tüketimi de beyninizde uyarıcı bir etkide bulunarak uykuda sıçrama problemi ile karşılaşmanıza neden olur. Dolayısıyla bu tarz maddeleri daha az kullanmalı ve mümkünse geç saatlerde tüketmemeye çalışmalısınız.
Uykuda sıçramayı önlemek için yatak seçiminize dikkat etmeniz gerekir. Çünkü kalitesiz yataklar, uykudan verim alamamanıza ve geceleyin sık sık irkilmenize neden olabilir. Bu nedenle kaliteli malzemeler kullanılarak üretilen yatakları tercih etmelisiniz.
Bununla birlikte hibrit yapısı ile dikkatleri üzerine çeken Viviana Yatak, aradığınız konforu size sunarak uyku sırasında karşılaştığınız problemleri en aza indirebilir.
Yine kalitesi ile bayılacağınız Honeycomb Comfort Yatak da özel olarak geliştirilen yay teknolojisi sayesinde, deliksiz bir uyku deneyimi elde etmenizi sağlayabilir.
Kullanıcılarına kusursuz rahatlık garantisi sunan Lova Yatak olarak bu yazımızda sizler için uykuda sıçrama konusu ele aldık. Görüldüğü üzere uykuda sıçrama problemi, farklı durumlardan kaynaklanabilir. Bu noktada stresten uzak durmanız, hayat kalitenizi iyileştirmeye çalışmanızı tavsiye ederiz.
Ek olarak kaliteli bir uyku deneyimi için yatak seçiminizde Lova Yatak’ın kusursuz yatak modelleri arasından dilediğinizi tercih edebileceğinizi de belirtelim!
Yatak seçimi konusunda size yardımcı olacak Yatak Seçimi Nasıl Yapılmalıdır?8 Püf Noktası ile Doğru Yatak Seçimi başlıklı içeriğimizi de okumanızı tavsiye ederiz.
Moro refleksi, bebeklerin doğuştan sahip olduğu reflekslerden biridir. Doğumdan hemen sonra bebeğinizde bu istemsiz tepkiyi fark edebilirsiniz. Bu makalede, Moro refleksinin tıbbi tanımı ve nedenleri de dahil olmak üzere tüm detaylarını öğrenebilir, Moro refleksine sahip bebeğinizi sakinleştirmek için yapabileceklerinizle ilgili tavsiyeler alabilirsiniz.
Moro ya da diğer adıyla “sıçrama” refleksi, yenidoğanlarda ve bebeklerde, eller bükülü haldeyken kolların aniden yana, bacakların ise dışarıya doğru savrulduğu, boynun uzadığı ve hemen peşinden kolların yeniden bir araya getirildiği otomatik ve istemsiz reflekstir. Bu hareket serisinden sonra bebek ağlamaya da başlayabilir. Moro refleksi genellikle aşağıdaki durumlarda ortaya çıkar:
Bebeğinizin başının pozisyonu aniden değişince
Bebeğinizin başı geriye düşünce
Bebeğiniz yüksek ses gibi ani bir uyarıyla irkilince
Ani bir hareket sonucu bebeğinizin vücudunun dengesi bozulunca.
Moro refleksi prematüre bebeklerde ilk birkaç haftada zayıf olabilir.
Bebeğinizin Moro Refleksi Nasıl Sakinleştirilir?
Peki uykuda Moro refleksi nedir? Bazı durumlarda, bebeğiniz Moro refleksi nedeniyle uykudan irkilerek uyanabilir. Bunu önlemek için bebeğinizi yatmadan önce bir battaniye ile kundaklayabilirsiniz Kundaklama adımlarını aşağıdaki kılavuzdan öğrenebilirsiniz.
Bebeğinizi nasıl kundaklayacağınızı buradan öğrenebilirsiniz.
Bebeklerde Moro refleksi ne kadar sürer ve ne zaman kaybolur? Genellikle bebeğin ilk birkaç haftasında ortaya çıkan ve ilk ayda sıklaşan Moro refleksi, 2 aydan sonra kaybolur. Yenidoğan Moro refleksi kaybolurken bebeğinizin hareketleri daha bilinçli hale gelecektir.
Sağlık uzmanınız, doğumdan hemen sonra ve düzenli ziyaretleriniz sırasında şu adımları takip ederek bebeğinizde Moro refleksi olup olmadığını test eder: Önce bebeğinizi sırt üstü yerleştirir, sonra başını nazikçe kaldırır, ardından hızla serbest bırakır ve başı geriye düşerken onu eliyle destekler. Bebeğiniz bu hareketten sonra şaşırıp kollarını dışarıya doğru savurabilir ve kısa süreliğine ağlayabilir. Sonrasında kollarını içeriye çekip rahatlar. Eğer bebeğiniz aşırı abartılı veya asimetrik bir Moro refleksi ya da farklı bir tepki gösterirse, örneğin her iki kolla eşit tepki vermiyorsa, doktorunuz bu atipik reaksiyonunun nedenini bulmak için bebeğinizi daha detaylı muayene edebilir veya bazı testler yapılmasını isteyebilir.
Her bebek kendi hızında gelişir; bebeğinizin Moro refleksinin 2 aydan sonra da devam etmesi sorun değildir. Refleks 4 ay sonra hala geçmezse bu gelişimsel bir gecikmenin belirtisi olabileceğinden sağlık uzmanına danışabilirsiniz. Sağlık uzmanı, bebeğinizin durumunu anlamak için farklı test ve değerlendirmeler yapacaktır.
Moro refleksi, bebeğinizin ilk birkaç haftasından 2 aylık olana kadar süren istemsiz bir "sıçrama" refleksidir. 2 ayın sonunda yok olan Moro refleksi, bazen geceleri uyku sırasında da gerçekleşebilir. Bebeğinizin sıçrayarak uyanmasını önlemek için onu kundaklayabilirsiniz. Bebeğinizin Moro refleksinin 4 aydan sonra da devam etmesi, gelişimindeki gecikmeye işaret edebileceğinden sağlık uzmanınızla görüşün. Her bebek kendi hızında büyüdüğü için bebeğiniz Moro refleksini daha erken veya geç bırakabilir.
Bu makaleyi nasıl yazdık?
Bu makaledeki bilgiler, American Academy of Pediatrics ve American College of Obstetricians and Gynecologists gibi güvenilir tıp ve devlet kaynaklarında bulunan uzman tavsiyelerine dayanıyor. Bu makalede kullandığımız kaynakların listesini aşağıda bulabilirsiniz. Bu sayfadaki içerik, profesyonel tıbbi tavsiyenin yerini almamalıdır. Tam teşhis ve tedavi için daima tıp uzmanlarına danışın.
Kaynaklar
AAP
MedlinePlus: Moro reflex
MedlinePlus: Moro reflex – image
NCBI: The Grasp Reflex and Moro Reflex in Infants: Hierarchy of Primitive Reflex Responses
NCBI: Moro Reflex
Healthy Children: Good Night Sleep Tight
Healthy Children: Newborn Reflexes
Nöropsikiyatrik bir hastalık olan Tourette Sendromu; istemsiz bir şekilde ortaya çıkan ve çoklu motor hareketlerin yanı sıra bir ya da birden fazla sesle karakterize olan bir tik bozukluğudur. Hastalığın adı, yılında hastalarla çalışma yapan ve sendromu tanımlayan Fransız doktor Gilles de la Tourette’ten gelmektedir.
Tourette Sendromu’nun ilk belirtileri genel olarak yaş aralığındaki çocuklarda görülmektedir. Bu basit motor belirtiler genellikle boyun ve kafa bölgelerinde ve belirli aralıklarla kendini göstermektedir. İlk semptomlar arasında göz kırpma, omuz silkme ve başı ileri geri sallama gibi hareketler bulunmaktadır. Tourette’nin tanısı için de bu hareketlerin belirli bir süre devam etmesi gerekmektedir.
Bu tik bozukluğunun bilinen herhangi bir tedavisi olmasa da şiddetli semptomları en aza indirecek ilaç ve terapi gibi tedavi yöntemleri uygulanmaktadır. Bu sayede, hastalar günlük hayatına devam edebilmekte ve sosyal olarak var olabilmektedir.
Tik; kişilerin kontrol edemediği, düzensiz bir şekilde tekrar eden, kompleks ya da daha basit hareket veya seslerdir. Tik sahibi kişiler bu hareketleri yapma ihtiyacı hissetmektedir. Hareket ya da seslerin tekrarlanmasının ardından ise kişiler rahatlamaktadır. Tikler genel olarak her yaşta görülse de en sık küçük yaştaki çocuklarda görülmektedir. Özellikle ilköğretim yaşındaki çocuklar tiklerin en sık görüldüğü yaş grubudur.
Tikler, basit ya da karmaşık yapılı olmalarına göre birbirinden ayrılmaktadır. Birden ortaya çıkan ve bazı zamanlarda haftalar boyunca devam eden omuz kaldırma, göz kırpma, dudakları hareket ettirme gibi motor hareketlerin yanı sıra esneme ve öksürme gibi vokal tikler de basit tik kategorisine girmektedir.
Kompleks tikler ise daha ritmik ve belli bir amaca yönelik hareket ve seslerden oluşmaktadır. Düz çizgi üzerinde yürüme ya da daire çizme, tekme atma, çömelme, söylenen sözlerin tekrarlanması (ekolali) ve müstehcen konuşma (koprolali) uzun süreli ve karmaşık tiklerden bazılarıdır.
Tourette Sendromu, basit ve kronik tip bozuklukları ile birlikte tip bozukluğu çeşitlerinden biridir.
Tourette Sendromu’nun nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte genetik faktörlerin bu hastalığın ortaya çıkmasında önemli bir etken olduğu düşünülmektedir. Ailesinde tik bozuklukları ya da Tourette Sendromu görülenlerde bu hastalığın ortaya çıkma ihtimali daha yüksektir.
Sendromun ortaya çıkmasında genetik faktörlerin yanı sıra nörobiyolojik, nörokimyasal, psikolojik ve çevresel faktörlerin de etkisi vardır. Nörobiyolojik ve nörokimyasal faktörlerin etkisini gösteren bazı araştırmalar beynin belli bölgelerinde görülen hasarlara işaret etmektedir. Dopamin, seratonin ve noradrenalin salgılarında görülen sorunlar Tourette Sendromu’na neden olabilmektedir.
Tourette Sendromu’nun nöropsikiyatrik bir hastalık olarak değerlendirilmesinde psikolojik ve çevresel faktörlerin etkisi bulunmaktadır. Kişilere stres, yorgunluk, heyecan ve panik yaratan aile, arkadaş, okul ya da iş ortamları gibi çevresel faktörler de tiklere neden olabilmektedir. Aynı zamanda, bu sendromdan muzdarip kişilerde bazı psikolojik rahatsızlıkların görüldüğü de yapılan araştırmalarla kanıtlanmıştır. Obsesif kompulsif bozukluk, hiperaktivite ve dikkat eksikliği, depresyon ve uyku bozuklukları gibi rahatsızlıklar da Tourette Sendromu ile ilişkilendirilmektedir.
Tourette Sendromu’nun belirtileri ağır ya da hafif tikler olarak kendini göstermektedir. Yalnızca saniye süren hafif tikler belli belirsizdir. Bazı tikler ise daha uzun süreli ve daha belirgindir. Bu farklı tikler şiddetine, sürelerine ve tekrar etme sıklıklarına göre basit ve karmaşık olmak üzere iki gruba ayrılmaktadır.
Yüz kaslarının çok kısa bir süre oynaması, göz kırpma, burun çekme gibi aniden ortaya çıkan ve saniyeler süren tikler basit tik olarak adlandırılmaktadır. Karmaşık tikler ise daha kompleks bir yapıya sahiptir. Bu tiklerde aynı anda birden fazla kas harekete geçmektedir. Örneğin, göz kırpmak basit bir tikken aynı anda hem göz kırpmak hem de kafayı ileri ve geri hareket ettirmek karmaşık tik oluşturmaktadır.
Tourette Sendromu’nun genel belirtileri şu şekilde sıralanmaktadır:
Tourette Sendromu tikleri yapılarının yanı sıra motor ve vokal olmak üzere iki tipe ayrılmaktadır. Motor ve vokal tikler basit ya da karmaşık olabilmektedir.
Kas tikleri olarak da bilinen motor tikler bir ya da birden fazla kasın aynı anda çalışması ile oluşan tiklerdir. Omuz silkme, göz kırpma, kafa sallama gibi basit yapılı tiklerin yanı sıra bu tiklerin eş zamanlı görülmesi de motor tik olarak değerlendirilir. Kompleks motor tikler arasında çömelme, nesnelere dokunma, burna dokunma, nesneleri koklama, tekme atma gibi hareketler bulunmaktadır.
Fonik tik olarak da bilinen vokal tikler ise ağız, burun ve boğaz bölgelerinde oluşan seslerle karakteristiktir. Burun çekme, öksürme, boğaz temizleme, havlama gibi basit yapılı vokal tiklerin yanı sıra daha karmaşık yapılı tikler de görülmektedir. Müstehcen ve aşağılayıcı sözler, küfürler ve deyimler kompleks yapılı vokal tiklerden bazılarıdır. Koprolali ve ekolali olarak da bilinen bu tikler hastaların genellikle sosyal ortamda zor durumda kalmasına neden olmaktadır.
Uzman hekimlerin Tourette Sendromu tanısı koyması bazı zamanlarda oldukça zor olmaktadır. Bunun en önemli nedenlerinden biri tanı için doğrudan uygulanabilecek kan ya da idrar testi ve görüntüleme yönteminin bulunmamasıdır. Yalnızca, bazı çok şiddetli sendromlar için tomografi ve EEG gibi görüntüleme yöntemlerinden faydalanılmaktadır.
Sendromun doğru teşhisi için kişilerde görülen istemsiz ve anlık motor ve vokal tiklerin en az 1 yıl boyunca devam etmesi gerekmektedir. Küçük yaşta görülen tikler bir süre sonra ortadan kalkmaktadır; sendromun doğru tanısı için de 1 senenin geçmiş olması gerekmektedir. Bununla birlikte obsesif kompulsif bozukluk ve hiperaktivite gibi psikolojik rahatsızlıkların varlığı da teşhis sırasında hekimlerin dikkat ettiği noktalar arasında bulunmaktadır.
Tourette Sendromu’nda görülen hafif, orta ve ağır derecedeki tikler için farklı tedavi yöntemleri uygulanmaktadır. Tedavi yönteminin seçiminde bireylerin sosyal ve psikolojik durumları da tikler kadar önemlidir. Özellikle sık sık tekrarlayan kompleks tikler kişilerin sosyal ortamlarda zor durumda kalmasına neden olmaktadır. Bu nedenle, tedavi yöntemleri seçilirken kişilerin sosyal ortamları, tikleri ve nöropsikiyatrik rahatsızlıkları detaylıca ele alınmaktadır.
Saniyeler içinde geçen ve belli belirsiz olan hafif tikler için genellikle herhangi bir tedaviye gerek yoktur. Bireyleri sosyal olarak ve günlük hayatta çok fazla etkilemeyen hafif tikler için yalnızca eğitim ve destek yeterli olmaktadır.
Hafif-orta ve orta-ağır şiddette tikleri bulunanlarda ise günlük hayatın ne kadar etkilendiği, tiklerin sıklığı ve sosyal çevrede yaşanan sorunlar dikkate alınmaktadır. Bu aşamada, davranışçı çözümler ve terapiler uygun görülmektedir. Farkındalık eğitimleri ile paralel ilerleyen terapilerde genellikle tiklere neden olan psikiyatrik sorunlar ortadan kaldırılmaya çalışılmakta ve sendromların azalması sağlamaktadır.
Terapinin yeterli gelmediği durumlarda ise ilaçlı tedavi uygulanmaktadır. Özellikle dirençli çoklu kompleks tiklerden muzdarip olan kişilerin anksiyete, stres ve diğer nöropsikiyatrik sorunlarında ilaçlardan faydalanılmaktadır.
Hayır. Tiklerin Tourette Sendromu içinde değerlendirilmesi için uzun yıllar boyunca devam etmesi gerekmektedir. Bununla birlikte, Tourette Sendromu’nda belirgin tike eşlik eden başka tikler de bulunmaktadır. Özellikle küçük yaştaki çocuklarda ileride geçecek olan tiklerle sıklıkla karşılaşılmaktadır; Tourette Sendromu ise daha nadir görülmektedir.
Hem Tourette Sendromu belirtileri hem de tikler zaman içinde azalmaktadır. Çoğu hastada, ilerleyen yaşlarda belirtilerin tamamen ortadan kalktığı bilinmektedir. Bu nedenle, hastalar günlük hayatlarına normal seyrinde devam edebilmektedir. Bununla birlikte, şiddetli bir şekilde görülen tikler için bazı tedavi yöntemleri uygulanmaktadır.
Çoğu kişi özellikle sosyal ortamlarda zor durumda kalmamak amacıyla tiklerini baskılamak ve kontrol altına almak eğilimindedir. Oysaki, bir ihtiyaç doğuran tiklerin yapılması ve vücuttaki gerginliğin ortadan kaldırılması gerekmektedir. Tikleri kontrol etmeye çalışmak çoğu kişide daha şiddetli tiklere neden olabilmektedir.
Genel olarak çocukluk çağında görülen Tourette Sendromu, yapılan araştırmalara göre kişiden 4 ya da 5’inde görülmektedir. Ergenlikle birlikte azalmaya başlayan sendromlar yetişkinlikte genellikle tamamen ortadan kalkmaktadır. Yetişkinlikte bu tikler çok nadir görülmektedir. Bununla birlikte, sendromun kronik seyrettiği vakalar da bulunmaktadır. Uygun tedaviler sayesinde tikler tamamen giderilmese de kişilerin günlük hayatını etkilemeyecek seviyeye çekilmektedir.