İnsanlık var olduğu günden beri dolandırıcılar vardır. Hatta bazıları kralları bile kandırmayı başardı. Fakat aralarında biri var ki adını dolandırıcılar tarihine altın harflerle yazdırdı, Sülün Osman. Sülün Osman garip bir adamdı. Ağzı inanılmaz laf yapıyordu ve saf birini gördüğü anda gözünden tanıyordu. Bu yeteneklerini öyle bir kullandı ki insanlara saat kulelerini, meydanları ve hatta köprüleri bile sattı.
Tabii işin temeline bakacak olursak Sülün Osman bir hırsız ama kullandığı taktikler o kadar ilginç ki insan ister istemez şaşırıyor. Kemal Sunal filmlerine ve Aziz Nesin öykülerine bile konu olan Sülün Osman, yıllar sonra verdiği bir röportajda asıl dolandırıcının kendisi olmadığını söyleyecek kadar da cesur. Gelin Sülün Osman kimdir yakından bakalım ve bugün bile eşi benzeri olmayan hikayesinin detaylarını görelim.
Gerçek adıyla Osman Ziya Sülün, yılında İstanbul’da dünyaya geldi. Çocukluğu hakkında pek fazla detay bilinmiyor ama babasının memur olduğunu söylemiştir. İmparatorluğun yıkıldığı ve yerine genç cumhuriyetin kurulduğu yıllarda büyüyen Osman, kısa süre içerisinde namusuyla para kazanamayacağını anlamış ve dolandırıcılığa ilk adımını atmıştır.
Küçük Osman’da okuyacak göz olmayınca sokak sokak gezmeye başlamış. Bu boş dolaşmalar sırasında Kumkapı’da Aleko isimli bir Rum ile tanışmış. Kumkapılı Aleko olarak bilinen bu adam şehrin en büyük üç kağıtçılarından biriymiş ve Osman’ı sevince onu çırağı yapıp tüm bildiklerini öğretmiş. Kesin olmamakla birlikte Osman’ın gençlik hikayesi böyle bilinir.
Osman Ziya Sülün, ilk işine yılında imza atıyor. O dönem İstanbul’un Fatih semtinde bir ev tutan Osman, birkaç yıl bu evde kira vermeden kalmayı başardı. Derler ki ev sahibini ustaca dolandırdığı için o günden sonra Sülün Osman olarak anılmaya başladı.
Osman bir kez Sülün Osman olunca işleri giderek hızlandırıyor. Önüne gelen herkesi dolandıracak kadar ağzı laf yapan biri olsa da onun asıl hedefi Anadolu’dan İstanbul’a ilk kez gelen kişiler. Haydarpaşa Garı’ndan koca şehre kafa tutmaya niyetli olarak çıkan garibanlar, Sülün Osman’ın kucağına düşüveriyorlardı.
Özellikle ’li ve ’li yıllarda yani İstanbul’un Anadolu’dan en çok göç aldığı yıllarda iş yapan Sülün Osman’ı sakın ola sıradan bir yan kesici olarak görmeyin. O asla avına yanaşmazdı, avı bizzat gelip onu bulurdu. Sonrasında en zeki adamı bile şaşkına çeviren laf cambazlıklarıyla bir bakmışsınız Sülün Osman’ın eline para sayıyorsunuz.
Sülün Osman’ın en ilginç numaralarından bir tanesi saat ayarlama parası almasıdır. Anlatılana göre Sülün Osman, Dolmabahçe Saat Kulesi’nin önünde erketeye yatar ve avını beklermiş. Biri çıkıp da kuledeki saate göre kendi saatini ayarlayınca bizim Sülün hemen yanına yanaşıp saat ayarlama parası istermiş.Tabii bu işin karlı olduğunu düşünenlere Dolmabahçe Saat Kulesi’ni satmayı ihmal etmezmiş.
Başka bir numarasında ise Taksim Meydanı’na girip çıkan çıkanlardan ayak bastı parası alırmış. Yine meydanın bir köşesinde erketeye yatan Sülün, numarayı yiyecek kadar saf birini gözüne kestirince hemen yanına gider ve meydanın kendisine ait olduğunu söyleyerek para istermiş. Tabii bu işin karlı olduğunu düşünenlere Taksim Meydanı’nı da satmayı ihmal etmemiş.
Örneklerin sonu gelmez. İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyükşehirlerde aklınıza gelen ne kadar saat kulesi, meydan, köprü, tarihi bina varsa sat sat bitirememiş. Bir ara mesleğini geliştirmek istemiş olacak ki kendisini bir medyum olarak tanıtmış ve evde kalan kızlara koca bulduğunu söyleyerek epey insanı dolandırmıştır.
Sülün Osman her zaman olduğu gibi Galata Köprüsü’nün oralarda erketeye yatmış, yeni avını gözlüyordu. Tam köprüyü satacağı sırada duyarlı bir vatandaş çıkıp ‘Yahu burası devletin malı, kimin malını kime satıyorsun?’demedi tabii ki, o sırada bir polis olaya şahit oldu ve bizim Sülün’ü tutukladı.
Tutuklanıp da mahkemeye çıkarılınca suçları bir bir ortaya çıktı. Sülün Osman’ın savunması ise Sokrates'in savunmasından bile daha güçlü olmuştur;
“Kusura bakma hakim bey. Memlekette Galata Köprüsü’nü satın alacak eşekler olduğu sürece ben bu köprüyü satarım.”
Neyse ki bu güçlü savunmasına rağmen hakim gözünün yaşına bakmadı ve Sülün Osman’ı cezaevine yolladı. Kesin değil ama o dönem bir gazetede yayımlanan habere göre ünlü dolandırıcı Sülün Osman hapishanedeyken diğer mahkumlara Alınteri ile Yaşamak konulu bir konferans vermiştir.
Gerçekten de vermiş olabilir çünkü hepimizin bildiği üzere bu tipler epey yüzsüz olur. Sülün Osman da yüzsüzlüğünü bir başka boyuta taşıdı ve Aziz Nesin’in Fil Hamdi isimli hikayesinde ‘Sülün Osman pırrr’ ifadesinin kendisini rencide ettiğini söyleyerek dava bile açtı.
Kesin olarak bilinmiyor ama söylentiye göre Sülün Osman hapisten çıktıktan sonra bu işlere tövbe etti ve Zeytinburnu taraflarında bir meyhane açarak namusuyla yaşamaya başladı. yılında ise 61 yaşındayken her zaman kaldığı Beyoğlu’ndaki otel odasında kalp krizi geçirerek hayatını kaybetti. Kimlik taşımadığı için kimsesizler mezarlığına gömüldüğü söylenir. Bir röportajındaki sözleri ise düşündürücüdür;
"Benim dolandırdığım insanlar dolandırıcıydı aslında. Yani bana yaklaşma sebepleri beni dolandırmaktı. On tane bilezikle geliyorum adamın önüne akşam vakti. Kuyumcunun kapısındayız. Dükkan kapalı. Karımın hastalığını anlatıyorum, acilen bilezikleri bozdurmam gerektiğini, o an nöbetçi eczaneye gidip hastaneden istedikleri ilaçları almamın şart olduğunu söylüyorum falan. Hakiki olsalar bileziklerin fiyatı bin lira. Diyorum ki liraya ihtiyacım var. Paranın gerisi umurumda değil, yeter ki karım ameliyat masasında kalmasın Adam sabah kuyumcuya gidip bilezikleri bin liraya bozdurabileceğini ve birkaç saat içinde havadan lira kazanacağını düşünüyor. O arada benim ayakçım da ortaya çıkıyor ve o almak istiyor bilezikleri. Telaşlanıyor adam kazanç imkânı kaybolacak diye. lirayı verip alıyor bilezikleri, ben de kayboluyorum ortalıktan. Adam ertesi sabah kuyumcuya gidip de bileziklerin sahte olduğunu öğrenince, dolandırıldım, diye karakola gidiyor. Ben aranıyorum. Demiyorlar ki ona, be adam bin liralık bileziği liraya almayı düşünürken aklında ne vardı, diye. Gayet açık ki, beni dolandırmayı planlamıştı. Ben hayatım boyunca beni dolandırmaya kalkışmamış tek bir kişiyi dolandırmadım."
Tarihin gördüğü en büyük dolandırıcılardan bir tanesi olan Sülün Osman kimdir sorusunu yanıtlayarak sıra dışı hayat hikayesinden bahsettik. Ne garip ülkede yaşıyoruz, dolandırıcımızın bile kendince bir felsefesi var.
Emoji İle Tepki Ver
15
Osman Ziya Sülün, Taksim Meydanından Galata Köprüsüne kadar İstanbulun en güzel yerlerini insanlara satmayı başaran Türkiyenin en enteresan dolandırıcısıdır. Sülün Osman hayatı boyunca dolandırıcılık işleri ile uğraşmıştır. Yakalanıncaya kadar insanlara o kadar farklı şeyler satmıştır ki, dolandırıcılık konusunda bir efsane haline gelmiştir. Hatta yapmış olduğu sıra dışı dolandırıcılık işleri Yeşilçam filmlerine bile konu olmuştur. Sizler için Sülün Osman kimdir anlattık.
Ayrıca bu içeriğe bakmak isteyebilirsiniz: Akıllara Durgunluk Veren 11 Türk Tarzı Dolandırıcılık
Osman Ziya Sülün, yılında İstanbulda doğdu. yılında kiracısı olduğu evin sahibini dolandırdı. li ve 60lı yıllarda yaptığı işler ile büyük bir ün kazandı ve namı tüm Türkiyeye yayıldı.
Osman Ziya Sülün, dolandırıcılık konusunda bir efsaneydi. Taksim Meydanı ve Galata Köprüsü gibi İstanbulun en kıymetli yerlerini saf vatandaşlara satmayı başardı. Böylece dolandırıcılık konusunda büyük bir ün kazandı. Ancak her suçlu gibi en nihayetinde yakalandı. Yakalandığında ise Galata Köprüsünü satmaya çalışıyordu. Ayrıca, Sülün Osmanın bu ilginç dolandırıcılık işleri Kemal Sunalın filmlerine konu oldu.
Ayrıca bu içeriğe bakmak isteyebilirsiniz: Almanya’ya Heykelini Diktiren Dahi Bir Dolandırıcı: Yüzbaşı Köpenick
de yeni tuttuğu evi sahibini dolandırması yaptığı diğer dolandırıcılık işlerinin yanında hiçbir şeydi. Yaptığı her iş bir öncekinden daha ilginç ve büyüktü.
Ayrıca bu içeriğe bakmak isteyebilirsiniz: Türk Dizilerinde Üçkağıtçılığın Bayrak Tutan 11 Karakteri
Osman Ziya Sülün, arkadaşlarıyla birlikte Dolmabahçe Sarayının önüne gidip beklemeye başlarmış. Etraf kalabalık olmaya başlayınca arkadaşlarına saatlerini ayarlatıp onlardan saat ayarlama parası alırmış. Bu şekilde birçok insanı dolandırmayı başarmış.
Taksim Meydanına paspas serip oradan geçenlerden burası benim deyip para alırmış. Hatta bazı saf vatandaşlara Taksim Meydanını satmayı bile başarmış.
Osman Ziya Sülün, bir gün Tarzan Çetinin ormandaki evini satmaya çalışmış. Durumu fark eden Tarzan Çetin, Osman Sülüne bir güzel dayak atmış. Öyle ki neredeyse hastanelik olmuş.
Kamu malları ile ilgili fikirleri tükenmiş olacak ki, kendimi medyum olarak tanıtarak insanları dolandırmaya başlamış. Evlenemeyen kadınları evlendirdiğini iddia ederek insanlardan para koparmayı başarmış.
Bu dolandırıcılık işinde de önceki işlerinde uyguladığı taktiği kullanmış. Köprünün kalabalık olduğu vakitlerde arkadaşları ona para ödermiş. Köprüden geçen insanlar ise olayı merak edip onun yanına giderlermiş. Bazı insanlar ise Galata köprüsüne talip olunca, Sülün onlara köprüyü satarmış.
Bu şekilde insanları dolandırırken tesadüfen yakalanmış ve cezaevine girmiş. Bu olayla ilgili Kusura bakma hakim bey. Memlekette Galata Köprüsünü satın alacak eşekler olduğu sürece ben bu köprüyü satarım. demiş.
Sülün, yaptığı her röportajda ve açıklamasında fakir olmayan ve kendisini dolandırmaya çalışan insanları dolandırdığını söylemiştir. Hatta hapisteyken Alınteri ile Yaşamak konulu bir konferans vermiştir. Ayrıca, Aziz Nesin bir kitabında Sülün Osmandan bahsedince, Sülün duygularını rencide ettiği gerekçesiyle Aziz Nesine dava açmıştır.
Sülün, yılında Beyoğlunda sürekli kaldığı otelde kalp krizinden öldü ve kimlik taşımadığı için kimsesizler mezarlığına gömüldü.
Kaynak: 1
’lerde bir “Sülün Osman” vardı.Sahtekarların kralıydı.Beyoğlu’nda işleyen tramvayı,Galata Kulesi’ni,Eminönümeydanındaki saati, şehir hatları vapurlarını uyanık geçinen saf vatandaşlara satıseafoodplus.infoaşın çok parası yoksa kiralıyordu!Taksim Meydanı‘na paspas seriyor, üstünden geçenlerden ‘burası benim‘ diyerek para alıyor, daha sonra”Ne kadar kazanıyorsun sen buradan”diye soranlara kompleTaksim Meydanı‘nı satıseafoodplus.info saat kulesini bile sattığı söylenir.Çok kişinin canını yaktı.Ama uyanık seafoodplus.infolerde manşetlere çıkardıseafoodplus.infoi çseafoodplus.infoanede “Alınteri ile Yaşamak”konulu konferans verdirdiler.
Sülün Osman’dan sonra birRakiçıktı seafoodplus.info taşımanın suç olduğu yıllarda Almancı ya da Amerikalı kılığında büyük otellerde bavulla döviz satma vaadiyle çok kişiyi dolandırmıştı.Karaborsa döviz almak suç olduğundan kimse şikayet seafoodplus.infoanker Kastelli.Yıllık enflasyon yüzde 30 iken, aylık yüzde 12 faiz ile para seafoodplus.info gelirin 70 milyondolarolduğu günlerde Kastelli’nin elinde milyar para toplanmıştı bankanın, bankerleri saf dışı bırakan karara imza atmasıyla milletKastelli’ye çarpılmaktan kurtulmuş seafoodplus.infoı dönemde”Papatyalı banker’‘ olarak bilinenBakodillerdeydi.
Binlerce kişinin parasını batırarak üne kavuşseafoodplus.infoardan kredi alırken imza yerine papatya resmi yaparak alenen devletle dalga geçseafoodplus.info Bankasını bile dolandırmıştı.
Hele hele birSelçuk Parsadanvardı ki, sormayıseafoodplus.info Çiller’in başbakanlığı döneminde, “örtülü ödenek donlandırıcılığı” ile ünlenmişti seçimlerinden önce, emekli orgeneralNecdet Öztorun’un adını kullanarak, örtülü ödenekten milyar lira götürmüştü.
Sonrasını daha iyi hatırlatayacaksınıseafoodplus.infoşlar, Kombasanlar, Deniz seafoodplus.infoça soydular milleti.Şimdi deÇiftlik Bankolayı yaşındaki bir velet 78 bin kişiden milyonlarca lira toplamayı başardı.
Aralarında askerler, polisler ve milletvekillerinin de olduğu söyleniyor,Türkiye günlerdir bu soygunu konuşseafoodplus.infoin dilindeki argo söz şu.“Bu memleketin denizi de, kerizi de bitmez.”Bazılarını da Aziz Nesin’in sözünü hatırlatıyor.“Bu milletin yüzde 60’ı aptal”Yüzde 60’ı az bulanlar bile var.
’lerin ünlü soyguncusu“Sülün Osman”yakalandıktan sonra dönemin gazetelerine şu açıklamayı yapmıştı.“Benim dolandırdığım insanların aslında kendileri dolandırıcıydı. Mesela sahte bilezikleri “asıl fiyatı lira ama eşim hasta liradan satıyorum” dediğimde, bilezikleri alan adam kuyumcuya gidip liraya bozdurabileceğini ve hiç elini yormadan, oturduğu yerden havadan lira kazanacağını düşünüyordu. Gayet açık ki, benim sıkıntımdan yararlanıp beni dolandırmayı düşünmüştü. Onlar kendilerini akıllı sanıyordu ama akıl akıldan üstündür. Ben hayatım boyunca beni dolandırmaya kalkışmamış tek bir kişiyi dolandırmadım.”Ha; unutmadan.Sülün Osman Aziz Nesin’i mahkemeye vermişti.
#aziz nesin, bako, banker kastelli, Beyoğlu, çiftlikbank, eminönü, Galata Kulesi, haberhurriyeti, necdet ötorun, papatyalı banker, rakı, Sedat Kaya, selçuk parsadan, Sülün Osman, Taksim meydanı
MELTEM GÜNAY -Türkiye dolandırıcılık tarihine adını altın harflerle yazdıran ve Yeşilçam filmlerine bile konu olan Sülün Osman lakaplı Osman Ziya Sülün, adeta dolandırıcılığın kitabını yazan bir isim. İstanbul’da ’te doğan Sülün Osman’ın bilinen ilk dolandırıcılık hikâyesi ’e denk düşüyor. Fatih’te yeni tuttuğu evin sahibini dolandıran Sülün Osman bununla yetinmedi işleri daha da büyüttü. Galata Kulesi’ni, İstanbul tramvaylarını, Kızkulesi’ni, Eminönü ve Dolmabahçe Saat Kuleleri’ni, şehir hatları vapurlarını sayısız kez sattı. Hatta parası yetmeyenlere bu yerleri kiraya verdi. Galata Köprüsü’nü satmak üzereyken son işinde yakayı ele veren Sülün Osman, yılında ise Beyoğlu’nda geçirdiği kalp krizi sonrasında yaşamını yitirdi ve Kimsesizler Mezarlığı’nda toprağa verildi.
Saat kulesini sattı
Cezaevinde olduğu ’de “Alınteri ile Yaşamak” konulu bir konferans verdiği belirtilen Sülün Osman, aynı zamanda kitabında geçen bir sözün manevi duygularını rencide ettiği gerekçesiyle ünlü yazar Aziz Nesin’e bile dava açmıştı. İşte Sülün Osman’ın hâlâ konuşulan dolandırıcılık hikâyelerinden bazıları:
*Dolmabahçe Sarayı’nın önündeki saat kulesinin önüne adamlarıyla birlikte giden Sülün Osman, burada saf ama zengin olduğunu anladığı bir vatandaşı gözüne kestirir. Onun göreceği yerde dururken önceden anlaştığı adamlar gelip Dolmabahçe Saat Kulesi’ne bakarak saatlerini ayarlarlar, sonra da Osman’a yönelir ve saat ayarlama parasını ödeyip, giderlermiş. Bir süre sonra ‘zengin’ vatandaşın ilgisini çekince de artık bu işi bırakmak istediğini söyleyerek saati bu vatandaşa satmış.
‘Taksim Meydanı benim’
Yine Taksim Meydanı’nda paspas sererek oturan ve yoldan geçen bir kaç kişiden “Burası benim” diyerek para alan Sülün Osman, bir süre sonra ilgisini çektiği saf bir vatandaşa Taksim Meydanı’nı satarak kayıplara karışmış. Kendisini yakalatan son işi ise Galata Köprüsü’nün satışı olmuş. Kendi adamlarından köprü geçiş ücreti alan Sülün Osman, yine meraklı bir vatandaşın “Ne yapıyorsun” sorusuyla Galata Köprüsü’nü saf vatandaşa satmış. Türk filmlerine bile konu olan bu olay sonrasında ise Sülün Osman yakalanarak cezaevine konmuştu. O dönem anlatılan bir çok dolandırıcılık olayında parmağı olan Sülün Osman mahkemede kendisini şu sözlerle savunmuştu; “Kusura bakma hakim bey. Memlekette Galata Kulesi’ni satın alacak eşekler olduğu sürece ben bu kuleyi satarım.”
‘Be adam aklında ne vardı? ’
Sülün Osman yaptığı dolandırıcılıkları anlatırken bir yandan da kendisini dolandırmaya çalışanları dolandırdığını anlatarak, “Benim dolandırdığım insanlar dolandırıcıydı aslında. Yani bana yaklaşma sebepleri beni dolandırmaktı. On tane bilezikle geliyorum adamın önüne akşam vakti. Kuyumcunun kapısındayız ve dükkân kapalı. Karımın hastalığını anlatıyorum, acilen bilezikleri bozdurmam gerektiğini, o an nöbetçi eczaneye gidip hastaneden istedikleri ilaçları almamın şart olduğunu söylüyorum falan. Hakiki olsalar bileziklerin fiyatı lira. Diyorum ki liraya ihtiyacım var. Paranın gerisi umurumda değil, yeter ki karım ameliyat masasında kalmasın. Adam sabah kuyumcuya gidip bilezikleri liraya bozdurabileceğini ve birkaç saat içinde havadan lira kazanacağını düşünüyor. O arada benim ayakçım da ortaya çıkıyor ve o almak istiyor bilezikleri. Telaşlanıyor adam kazanç imkânı kaybolacak diye. lirayı verip alıyor, bilezikleri. Adam ertesi sabah kuyumcuya gidip de bileziklerin sahte olduğunu öğrenince, “Dolandırıldım” diye karakola gidiyor. Ben aranıyorum. Demiyorlar ki ona, ‘Be adam liralık bileziği liraya almayı düşünürken aklında ne vardı?’ Gayet açık ki beni dolandırmayı planlamıştı. Ben hayatım boyunca beni dolandırmaya kalkışmamış tek bir kişiyi dolandırmadım”
‘Pişman değilim’
’lı yıllarda TRT’de yayınlanan bir programa katılarak maceralarını anlatan Sülün Osman, müşterilerine, İzmir Saat Kulesi’ni, İstanbul Üniversitesi’nin bahçesini, hatta bir hacıya cennetten yer sattığını dile getirmişti. Kendisine, yaptığı işlerden pişman olup olmadığı, tövbe edip etmediği sorulduğunda ise, “Tövbe ettim. Fakat bazılarının yüzüne baktığımda alınlarındaki yazıyı görünce tövbemi bozdum. Çünkü onların alınlarında, “Ben enayiyim, gel beni kazıkla, yazıyor” yanıtını vermişti. “Biz o yazıları neden göremiyoruz?” sorusuna ise “Okumasını bilecen kardeşim” diye cevaplamıştı.
FÖTR ŞAPKALI DOLANDIRICI
Dolandırıcılık hikâyelerinin renkli isimlerinden biri de fötr şapkasıyla tanınan ’li yılların ünlü dolandırıcısı Raki lakaplı Güney Zobu. General Hasan Rıza Zobu’nun torunu, Moskova Büyükelçisi Şemsettin Zobu’nun oğlu, oyuncu Melike Zobu’nun da babası olan ‘Raki’, Sülün Osman’dan sonra en ülkenin en büyük dolandırıcısı olarak anılıyor. Ama onun çalışma alanı kaçak yollardan döviz almak isteyen milyonerler. Döviz alışverişinin yasak olduğu ’li yıllarda elinde bulunan dövizi çok ucuza satacağını söyleyerek “keriz” dediği milyonerleri kandıran Zobu, “çift kapı” denen dolandırıcılık yönteminin de mucidi sayılıyor. Genellikle mağdurlarıyla lüks otellerde buluşan ve otellerin iki giriş çıkışı olmasını tercih eden Zobu, parasını aldıktan sonra otelin arka kapısından ayrılırmış. Dolandırılan ise zaten yasadışı bir iş yaptıkları için polise gidip şikayetçi olamazmış.
Demirel’i bile kandırdı
Yine ABD’nin 6. Filosu’nun İstanbul’a geldiği dönemde bulduğu bir ABD subayı üniformasıyla lüks otelleri mesken tuttuğu anlatılan Zobu, bir otelde karşılaştığı ünlü siyasetçisi Süleyman Demirel’le de bir ABD subayı gibi sohbet etti. Demirel’in sohbet ettiği kişinin Raki olduğu anlaşılınca günlerce gazetelere konu olmuş. Kendi hayatının da anlatıldığı “Dolandırılmanın Dayanılmaz Hafifliği” isimli kitapta, Güney Zobu yılında Beylerbeyi yakınlarında Dev-Sol lideri Dursun Karataş’la karıştılıp arabasına yüzlerce kurşun sıkılınca emekliye ayrıldığı anlatıldı. Hakkındaki suçlamaların düşmesiyle ‘normal’ bir hayata geçtiğimiz 6 Nisan’da 82 yaşında hayatını kaybetti.
TÜRKİYE’NİN EN GENÇ BANKERİYDİ
Ankara’da İller Bankası’nda çaycılık yaparken 24 Ocak kararlarından sonra bankerliğe başlayan, 22 ay süren bankerlik faaliyetleri sırasında batıp topladığı paraları ödeyemeyince cezaevine giren Banker Yalçın, sekiz yıl cezaevinde kaldı. Sonrasında ise yaşadıklarını Kodes A.Ş. isimli kitapta anlatan Yalçın, iş adamlığına soyundu. Türkiye’nin en genç bankeri olan Doğan’ın yaşadıkları, gazeteci yazar Emin Çölaşan tarafından “Yalçın Nereye Koşuyor?” adıyla kitaplaştırılmıştı. yılında ise Ankara’da sokak ortasında vurularak öldürüldü.
YARIN: TİTAN SAADET ZİNCİRİ, JET FADIL