Meraklı bir bahçıvan varmış. Bahçesinde, nadide sebzeler, az bulunur güller, sümbüller yetiştirirmiş. Ancak kendisinin göz bebeği, asmakabaklarıymış. Çardaklar yapar, asma kabaklarını çardaklara dolar, sonra da altına geçer keyif ile seyredermiş.
Bir gün yine böyle asmakabaklarını doya doya seyrederken aklına bir soru düşmüş:
“Asmakabağı çardakta yetişiyor da, balkabağı neden yetişmiyor?”Düşünmüş taşınmış, marifetli bir adam olduğundan balkabağını ne yapıp edip asma kabağına aşılamış. Toprakta boy atıp büyüyen balkabağı, bir süre sonra çardağa sarılıp uzamaya başlamış. Çok geçmemiş ki, çardağı bütün sarmış. Dallar çiçek açmış ve her bir çiçek yerinde bir balkabağı büyümeye başlamış. Kısa bir süre sonra da, balkabakları iyice irileşmiş.
Bahçıvanın, çardağın altına geçip, balkabaklarını seyre daldığı bir gün, rüzgâr esmiş. Çardak sallanmış ve balkabaklarından en irice olanı sapından koparak bahçıvanın başına düşmüş. Onun çardakta balkabağı yetiştirmeye çalıştığını bilen dostları, işlerin nasıl gittiğini sorduklarında şöyle cevap vermiş:
“Ne olacak, kabak başımda patladı!”
Bu deyim, suç benim üstüme kaldı, faturayı ben ödedim, benim başım belaya girdi, cezasını ben çektim” gibi mânâlarda kullanılır.
Deyimler için tıklayınız!
seafoodplus.infoimlerİletişimSitemap
ANLATILIR Kİ, çok meraklı bir bahçıvan varmış. Bahçesinde, nadide sebzeler, az bulunur güller, sümbüller yetiştirirmiş. Ancak bütün bunların içinde onun gözbebeği asma kabaklarıymış. Onlar için çardaklar yapar, büyümelerini, çardağa tutunmalarını, çiçek açmalarını vs. heyecanla izler, sonra da çardağın altına geçip “Allah ne güzellikler yaratıyor” der ve keyifle seyredermiş. Elbette böyle güzel bir bahçenin de ziyaretçisi çok olurmuş.
Bir gün yine böyle asma kabaklarını seyre dalmışken, bahçıvanın aklına bir şey gelmiş: “Asma kabağı çardakta yetişiyor da, bal kabağı neden yetişmesin?”
Bahçıvan marifetli bir adam olduğundan, ne yapıp edip bal kabağını asma kabağına aşılamış. Bir süre sonra bal kabağı bitkisi de çardağı tamamen sarmış, çiçekler açmış ve her bir çiçek yerinde bir bal kabağı büyümeye başlamış. Derken bal kabakları iyice irileşmiş.
Ziyarete gelenlerden bir dostu da bunları gösterip bahçıvana hatırlatır; “Bu kabaklar birinin başına düşebilir bak dikkat et!..” dermiş.
Çok geçmeden bahçıvan, çardağın altında bal kabaklarını seyre dalmışken, o dostuyla birlikte birkaç kişi gelmiş. İçlerinden birisi de çok meraklıymış. Tepesinde duran koca kabağa bakıp, bahçıvana türlü sorular sormuş; yetmemiş ayağa kalkıp evirip çevirip incelemiş.
Bahçıvan çay getirince oturup sohbete başlamışlar. Onlar konuşurlarken de hafif bir rüzgâr esmiş. O meraklı misafirin ellediği kabak rüzgârdan sallanıp koparak pat diye başına düşmüş. Bahçıvanın dostu da, “ben sana diyordum bak, kabak bu meraklının başında patladı” demiş.
Bu olay anlatıla anlatıla, bir olayda birçok kişi zarar görebilecekken bir kişiye zarar gelmesi durumlarında “Kabak onun başına patladı!” deyimi söylenir olmuş.
•••
Bu deyim, “birçok kimsenin ilgili olduğu bir olaydan dolayı, yalnızca bir kişinin zarar ya da ceza görmesi” anlamında kullanılır.