kabe hakkında kısa bilgiler / Kâbe Nedir? Hakkında Kısaca Bilgi

Kabe Hakkında Kısa Bilgiler

kabe hakkında kısa bilgiler

Kabe'nin içinde ne var? Kabe hakkında 20 ilginç bilgi

Kabe, İslam'a ve mukaddes kitabımız Kur'an-ı Kerim'e göre yeryüzünde inşa edilen ilk mabeddir. Müslümanların kıblesi olan Kabe-i Muazzama, Kur'an-ı Kerim'de, "Secde et ve yaklaş" buyruğu ile müminin miracı namaz ibadetinin ikamesi olarak emredilmiştir. Her yıl umre ve hac maksadıyla ziyaret edilen Kabe, müminler için dünyanın merkezini temsil eder.

Giriş Tarihi: Güncelleme Tarihi:

Dünya üzerinde kurulan ilk mabed

Dünya üzerinde kurulan ilk mabed

Kâbe’nin ilk mabed olduğuna dair ayet

Kâbe’nin ilk mabed olduğuna dair ayet

‘Kâbe’ kelimesi ne anlama gelir?

‘Kâbe’ kelimesi ne anlama gelir?

Kâbe Hz. Âdem’den bu yana tavaf ediliyor

Kâbe Hz. Âdem’den bu yana tavaf ediliyor

Kâbe’nin dört köşe bir bina olarak inşa edilmesi

Kâbe’nin dört köşe bir bina olarak inşa edilmesi

KÂBE’NİN BÖLÜMLERİ

Kâbe (Arapça:الكعبة); Müslümanların kıblesi ve en önemli ibadetgâhıdır. Mekke’deki Mescidu’l-Haram’da yer alan bu bina, dört köşeli ve küp şeklindedir. Müslümanlar namaz vakitlerinde bu mukaddes yapıya doğru dönmektedir. Kâbe’nin etrafını tavaf etmek, hac farizalarının erkânlarındandır.

Kur’an ayetleri ve İslami rivayetlere binaen, Kâbe’yi Allah’ın emriyle Hz. İbrahim(a.s) ve oğlu Hz. İsmail (a.s) inşa etmiştir. Bazı nakillerde ise bu mukaddes mekanın inşası Hz. Âdem’e (a.s) ve hatta Hz. Adem (a.s) öncesine dayandırılmıştır.

Hz. Resulü Ekrem’in (s.a.a) Haceru’l-Esvedi yerleştirme olayındaki uygulaması ve İmam Ali’nin (a.s) Kâbe’de dünyaya gelişi, Kâbe’de meydana gelen önemli olaylardan bazılarıdır.

 

 

 

Kâbe’nin İsimleri

Kâbe kelimesi lügatte dört köşeli veya küp şekilli ev manasına gelmektedir. Allah’ın evi de dört köşeli ve küp şeklinde olduğu için Kâbe olarak adlandırılmıştır.[1]

Kabe’nin en meşhur isimlerinden biri Beytullah’tır (Allah’ın evi). Kabe’nin Kur’an-ı Kerim’de geçen diğer isimleri şunlardır: el-Beyt,[2] el-Beytu’l-Haram,[3] el-Beytu’l-Atik[4] ve el-Beytu’l-Muharrem.[5] Kâbe’yi çevreleyen alana ve mescide ise ‘el-Mescidu’l-Haram’ denmektedir. Farsça ansiklopedide nakledilenlere göre, çok eski zamanlarda Kâbe’ye, Kadis, Nazir ve el-Karyetu’l-Kadime de denmiştir.[6]

 

Kâbe’nin İslam’daki Yeri

Kâbe, İslam’ın en önemli ve en mukaddes ibadetgâhlarından ve “Kuşkusuz, insanlar için (yeryüzünde) kurulmuş olan ilk ev, Mekke'deki kutlu ve âlemlere hidayet kaynağı olan evdir.”[7] Beytullah’ın ziyareti istitaetin (Hacca gitme imkânına kavuşmak) ve şartların gerçekleşmesi durumunda, ömründe bir defa olmak üzere her Müslümana farzdır ve bu farz (müstati olanlar için Allah’ın evini hac etme farzı) Al-i İmran suresinin  ayetinde beyan edilmiştir. Allah Teâlâ Kâbe’yi hicretin ikinci yılından itibaren Müslümanların kıblesi karar kılmıştır.[8] O günden sonra her Müslümanın, farz veya müstehap namazlarınıkılarken, yüzünü ona dönmesi gerekmektedir. Kıblenin yönü her bölgenin coğrafi enlem ve boylamına tabidir.[9]

 

Kur’an-ı Kerim’de Kâbe

Kâbe’nin adı Kur'an-ı Kerim'de iki yerde (Maide Suresi) geçmektedir: Birincisi ihram halindeyken avlanmanın keffaresinin tayin edildiği Maide suresinin Ayetinde ve diğeri ise Maide suresinin Ayetinde geçmektedir: “Allah, Beytu'l-Haram (Saygın Ev) olan Kâbe'yi, haram ayı, alametsiz kurbanlıkları ve alametli kurbanlıkları, insanların işlerinin doğrulmasına vesile kıldı. İşte bu (hükümler), Allah'ın göklerde ve yerde olan her şeyi bildiğini ve Allah'ın her şeyi hakkıyla bilen olduğunu bilmeniz içindir.”[10]

 

Tarihçesi

Kâbe’nin İnşası


Kâbe'nin Eski Görünümü

Hz. İbrahim (a.s) Allah’ın emriyle Kâbe’yi inşa etmiş ve oğlu Hz. İsmail de (a.s) bu işte kendisine yardım etmiştir.[11] Bu konu Kur’an-ı Kerim’de zikredilmiştir.[12]Fakat Kâbe’nin ilk defa hangi tarihte inşa edildiği noktasında farklı görüşler ileri sürülmüştür. Hatta bazı nakillerde Kâbe’nin yapımı, Hz. Âdem’in (a.s) yaratılmasından öncesine dayandırılmıştır.[13] Ancak bazı tarihçiler bu tür iddiaların doğruluğu hakkında şüphe etmişlerdir.[14] Hz. İsmail’in (a.s) evlatlarının Kâbe’ye yerleşmesinden sonra başta Curhem kabilesi ve ardından Huzae kabilesi ve daha sonra da Kureyş kabilesi Mekke’ye yerleşerek Kâbe’nin mütevellisi olmuşlardır. Tevhid inancının mabedi olan Kâbe, asırlar sonra Mekke'de putperestliğin başlamasıyla müşrikler tarafından puthaneye dönüştürülmüştür.[15]

Kâbe’nin Restorasyonu

Tarihi ve dini kaynaklar esasınca Kabe, tarih boyunca tadilat, restorasyon ve değişikliklere uğramıştır. Hz. İbrahim’in (a.s) inşa ettiği Kabe’nin tavanı yoktu ve Kureyş kabilesinin liderlerinden ve Hz. Resulü Ekrem’in (s.a.a) dördüncü ceddi olan Kusay b. Kilab zamanında tavan yapılmıştır. Kâbe’nin, Kusay’dan önce ve Hz. İbrahim’den (a.s) sonra, iki kez yenilendiği söylenmiştir.

Kâbe, İslam peygamberinin (s.a.a) veladetinden sonra daha sağlam ve düzenli bir hal almıştır. Bu zamanda ve Hz. Resulü Ekrem’in (s.a.a) bi’setinden 5 yıl önce, Kureyşliler Kâbe’yi yenilemeye girişmişlerdir. Bazı rivayetler Kâbe’de meydana gelen hasarın yangından ve bazısı da selden kaynaklandığını zikretmişlerdir.

Eski tarihçiler bu yenilemeler sırasında, Hz. İbrahim’in (a.s) döneminde inşa edilen Kâbe’ye kıyasla, Kabe’nin bazı özelliklerinin değişikliğe uğradığını belirtmişlerdir. Yükseltilmesi, uzunluğunun kısaltılması, batı kapısının kapatılması ve Kâbe’nin doğu kapısının yükseltilmesi, Kâbe’de yapılan yenilemelerde dikkate alınan dört hususlardandır.[16]

Bu restorasyondan sonra, Abdullah b. Zübeyr, Husayn b. Numeyr komutasındaki Yezid’in ordusunun Kâbe'ye saldırması ve bu saldırı sonucunda da Kabe’de yangın çıkması üzerine Kabe'yi yeniden inşa ettirdi. Bu olayda çıkan yangın ve mancınıklarla atılan taşlar Kâbe’nin temellerini zayıflatmıştı. İbn Zübeyr yaptığı bu yenilemede Kâbe’yi, Hz. İbrahim’in (a.s) inşa ettiği temel ve sütunlar üzerine inşa etmek için yıktırdı.[17] Ancak bir müddet sonra Mekke şehri Haccac b. Yusuf Sakafî’nin eline düştü ve Haccac, Kâbe’nin temellerini Kureyş’in bina ettiği eski şekline döndürme hedefiyle Kâbe’yi yıkarak yeniden restore ettirdi. Hatim olarak adlandırılan Kabe’nin bu bölümü, Hz. Resulü Ekrem’in (s.a.a) bi’setinden beş yıl önce, Kureyş’in inşası zamanında malzeme eksikliğinden dolayı binanın dışında kalmış ve Kabe’nin uzunluğunun azalmasına yol açmıştı. İbn Zübeyr yıllar sonra Kabe’yi tarihi boyutlarına döndürmek istemişti. Ancak Abdulmelik b. Mervan, Hacac’a Abdullah b. Zübeyr’in Kabe’ye eklediği yerleri yıkmasını emretmiştir.[18] Haccac Hatim bölümünü (Hicr-i İsmail’in bir bölümü) yeniden yıkarak Allah’ın evinin uzunluğunu daha da kısaltmıştır.

Haccac’ın Kâbe’yi restorasyonu sırasında bazı sorunlarla karşılaşıldığı ve bu sorunların da İmam Seccad’ın (a.s) huzuru ile hallolduğu nakledilmiştir.[19]

Kâbe’yi onuncu kez yenileyen Haccac’ın ardından Kabe'nin yılında () Mekke’ye gelen sele kadar, esaslı bir tadilata gereksinimi olmamıştır. Ancak Mekke’de meydana gelen bu sel, şehrin ahalisinden kişinin canını almakla kalmayıp, Mescidu’l-Haram’ın içine girmiş ve Kabe’nin duvarlarını tahrip etmiştir. Kabe’nin duvarları içinde sadece güney tarafındaki duvarı sağlam kalmış ve o da çatlaklıklar nedeniyle onarılmaya muhtaç hale gelmişti. Bu olay Osmanlı padişahlarından 4. Murat’ın zamanında meydana gelmiştir. Dönemin Mekke hakimi bu hadiseyi Osmanlı padişahına haber vermiş ve o da kendi temsilcilerinden iki kişiyi Kabe’nin yeniden inşasını denetlemeleri için Mekke’ye göndermiştir. Sultan 4. Murat’ın emriyle Kabe’nin yeniden inşası için geride kalan duvarları da yıkılmıştır. Bu restore olayı, Şia alimlerinden ve o zaman ziyaret için Mekke’de bulunan Zeynu’l-Abidin b. Nuruddin Kaşani’nin “Mufrihetu’l-Enam fi Tesisi Beytullahi’l-Haram” kitabında detaylı bir şekilde nakledilmiştir.[20] Ondan sonra Kâbe, son yüzyıla kadar bir restorasyona uğramadı. Ancak hicri yılında ve daha sonra hicri yılında Suud b. Abdulaziz ve Fahd b. Abdulaziz’in emriyle bazı tamiratlar yapılmıştır.[21]

 

Kâbe’nin Özellikleri


Haceru'l-Esved

Dış Özellikleri

Kabe’nin kendine özgü dış özellikleri bulunmaktadır. Beytullah’ın her bölümüne bir ad verilmiştir:

  • Haceru’l-Esved: İslam kültüründe ve Hac amellerinde özel bir yeri olan siyah renkli kutsal bir taştır. Yerden metre yükseklikte bulunan Haceru’l-Esved Kabe’nin doğu rüknünde yer almaktadır. Tavaf Haceru’l-Esved’den başlamakta ve yine onda son bulmaktadır.
  • Mültezem: Kâbe’nin kapısı ile Haceru’l-Esved arasında yer almaktadır.
  • Kâbe’nin Kapısı: Kâbe’nin kapısı doğu tarafta yer almaktadır. Kâbe’ye ilk kimin kapı yaptığı noktasında net bir yorum yapmak mümkün değildir. Muhtemelen III. Tubba (Hz. Resulü Ekrem’in bi’setinden önce Yemen’in padişahlarından biri) Kabe için kapı ve kilit yapan ilk kişidir.
  • Hz. İbrahim (a.s) Makamı: Hz. İbrahim’in (a.s) Kâbe’yi inşa ederken durduğu yerdir ve Kabe’nin kapısının karşısında yer almaktadır.
  • Hicri İsmail: Hatim olarak da adlandırılan ve kavis (yarım daire) şeklinde olan Hicri İsmail, Kabe’nin kuzeyinde bulunmaktadır.
  • Mizab (Altın Oluk): Kâbe’nin damının bir bölümüdür ve kuzey tarafından Hicri İsmail yönüne doğru uzatılmıştır. Mizab; damda biriken suların aşağı inmesini sağlayan borudur ve Kabe için ilk mizab Kureyş kabilesi tarafından konulmuştur.
  • Şazervan: Kâbe duvarlarının aşağı kısmındaki çıkıntılı yerlere “Şazervan” denmektedir. Kâbe’nin bir cüz’ü sayılan ve mermerden yapılan Şazervan, Kâbe duvarlarının alt kısmını tamamen kaplamaktadır ve Hicri İsmail tarafında ise basamak şeklindedir. Elbette Kabe’nin kapısının alt kısmında Şazervan bulunmamaktadır.[22]

Kâbe’nin İç Özellikleri

  • Kâbe’nin ortasında tavanı tutması için yaklaşık 9 metre uzunluğunda üç sütün bulunmaktadır.
  • Hz. Resulü Ekrem’in (s.a.a) secde ettiği mahalli göstermesi için sadece koyu renkli bir mermer taş yer almaktadır. Mültezem bölgesinde de Allah Resulünün (s.a.a) mübarek karnını ve sağ yanağını duvara koyup, ellerini kaldırarak ağladığı yer için bir alamet konmuştur.
  • Kâbe’nin orta kısmının yüzeyi beyaz mermerle kaplıdır.[23]

 

Kabe’nin Rükünleri


Kabe'nin Kapısı

Kabe'nin dört rüknü vardır:

  • Doğu Rüknü (Rükn-ü Esved): Bu rükün Kâbe’nin yanında ve yaklaşık Zemzem kuyusununkarşısında yer almaktadır. Doğu tarafında yer aldığı için Doğu rüknü olarak adlandırılmıştır. Haceru’l-Esved bu rükünde yer almaktadır ve bundan dolayı bu rüknün diğer adı Rükn-ü Esved’dir. Kâbe’nin tavafı bu rükünden başlamaktadır.
  • Kuzey Rüknü (Rükn-ü Iraki): Bu rükün tavaf yönünde doğu rüknünden sonra gelmektedir. Kuzey tarafında yer aldığı için Kuzey rüknü ve Irak yönünde olduğu için de Rükn-ü Iraki olarak adlandırılmıştır. Bu rükün Hicr-i İsmail’in doğusunda yer almaktadır.
  • Batı Rüknü (Rükn-ü Şami): Tavaf yönünde Kuzey Rüknü’nden sonra gelmektedir ve yaklaşık Batı tarafında yer aldığı için Batı rüknü ve Şam yönünde olduğu için de Rükn-ü Şami olarak adlandırılmıştır. Bu rükün Hicr-i İsmail’in batısında yer almaktadır.
  • Güney Rüknü (Rükn-ü Yemani): Tavaf yönünde, Batı Rüknü’nden sonra gelmektedir ve bu rükne Müstecar da denmektedir. Bu rükün Haceru’l Esved’e paraleldir. Yaklaşık güney tarafında yer aldığı için Güney rüknü ve Arapların güneyde yer alan her şeye Yemani (Yemen’in o yönde olması itibari ile) demesinden dolayı da Rükn-ü Yemani olarak adlandırılmıştır.[24]

Meşhur görüşe göre, Fatıma bint Esed’in Kabe’ye girerek oğlu Ali b. Ebu Talib’i (a.s) dünyaya getirmesi için yarılan bölge, Rükn-ü Yemani’nin yanında yer almaktadır.[25]

 

Kâbe’nin Örtüsü


Kabe'nin Örtüsü

Kâbe'nin örtüsü, Kur’an ayetlerinin yazılı olduğu siyah renkli ve ipekten yapılmış bir örtüdür. Kurtubi tefsirinde, Kâbe’ye ilk örtü çeken kişinin Tubba lakaplı Es’ad Himyeri olduğu nakledilmiştir.[26] Fakat bu iş Hz. İsmail’e de (a.s) nispet verilmiştir.[27]

Suudi Arabistan kralı, Kral Abdülaziz yılında sadece Kâbe’nin örtüsünün yapımı için Ümmü’l-Kura atölyesinin kurulmasını emretti. Kâbe’nin örtüsünün yapımına yılına kadar burada devam edildi. Suudi Arabistan hükümeti yılında Ümmü’l-Cud adında başka bir atölye daha kurdu ve Kâbe’nin örtüsü halen burada yapılmaktadır.[28]

Kâbe’nin örtüsü İslamiyet öncesinde her Aşura günü değiştirilmekteydi.[29] İslam’dan sonra ise yılda iki defa ve bazen de üç defa (Aşura günü, Ramazan ayının son günü ve Kurban Bayramında) değiştirilmekteydi. Günümüzde ise sadece Kurban bayramlarında değiştirilmektedir.

 

Önemli Hadiseler

Ebrehe’nin Kâbe’ye Saldırması

Ana Madde: Fil Yılı ve Abdulmuttalib

Kabe’de meydana gelen en önemli hadiselerden biri Ebrehe’nin Kabe’ye saldırmasıdır. Yemen hükümdarı olan Ebrehe, yılında Kabe’yi yıkmak için Mekke’ye saldırmıştır. Ebrehe filler üstündeki ordusuyla birlikte Kâbe’ye doğru yönelmiş[30] ve Kabe’ye ulaştığı zaman da göklerden gelen kuşlar onların üzerine taş yağdırmışlardır. Bu taşlar üstüne düştüğü herkesi oracıkta helak etmiştir.[31]

Ebrehe’nin Kâbe’ye saldırmasının nedenini şöyle zikretmişlerdir: Ebrehe hükümdar olunca Hristiyanlığı yaymak ve ekonomiyi kalkındırmak için, Yemen’de büyük ve güzel bir kilise inşa ettirdi. Bu kiliseyi yaptırmakla halkın burayı ziyaret etmesini hedefliyordu. Ancak bu hedefinde başarısız olunca Kâbe’yi yıkma kararı almıştır.[32]

Kur’an-ı Kerim’deki Fil Suresi bu vakıa hakkındadır.


Haceru’l-Esved’in Hz. Resulullah’ın Eliyle Yerleştirilmesi

Ana Madde: Haceru’l-Esved

Hz. Resulü Ekrem’in bi’setinden önce (35 yaşındayken) meydana gelen olaylardan birisi de Kabe’nin yeniden inşası hadisesidir. Kabe’nin sel nedeniyle yıkılması üzerine Kureyş kabilesi Kabe’yi restore etmeye koyuldu. Yenileme sırasında Kureyş kabileleri liderleri arasında Haceru’l-Esved veya Kabe’nin temel taşını kimin koyacağı noktasında tartışma yaşandı; zira herkes bunun kendisine ait olduğuna inanmakta ve kendilerinin bu onura nail olmasını istemekteydiler. Bu anlaşmazlık birbirlerini öldürmeye gidecek kadar şiddetlendi. Sonunda kabile büyükleri öne çıkarak Kâbe’nin yapılması için birbirleriyle tartışıp kan dökülmemesi gerektiğini ve mescidin dışından gelen ilk kimsenin hükmetmesini ve onun hükmünü de herkesin kabul etmesini söylediler. Bu sırada Hz. Muhammed Mustafa (s.a.a) çıkageldi. Kureyşlilerin hepsi onu görmekten büyük bir mutluluk duyarak “Emin geldi” dediler ve onun hakemiyet noktasında uygun kişi olduğunu dile getirdiler. Hz. Resulü Ekrem (s.a.a) onların bu ihtilafından haberdar olunca taşı bir hırkanın içine koydu ve dört gruba ayrılan Kureyşlilerin de hırkanın birer köşesinden tutmalarını istedi. Onlar hırka içindeki Haceru’l-Esved’i konulacağı yere getirdiler ve Hz. Muhammed (s.a.a) kendi eliyle Haceru’l-Esved’i alarak yerine koydu.[35]

Yezid’in Kâbe’ye Saldırısı

İslam tarihinin en önemli hadiselerinden biri de Yezid b. Muaviye’nin ordusunun Mekke’ye saldırması ve Kâbe’nin hürmetini hiçe sayması olayıdır. Abdullah b. Zübeyr’in Yezid’e biat etmemesi üzerine, Husayn b. Numeyr onunla savaşmak üzere Mekke’ye gönderildi. Hicri 64 yılının Muharrem ayında Mekke’ye ulaşan Yezid’in ordusu, o yılın Rebiyülevvel ayında mancınıklarla birlikte Kabe’ye saldırdı. Onlar bu saldırıda Kabe’ye ateş topu bile attılar. Bu saldırıda Kabe’nin duvarları ateş alarak tahrip oldu.[36]

Karmatilerin Kâbe’ye Saygısızlığı ve Haceru’l-Esved’i Çalmaları

Hicri Kameri yılının Zilhicce ayında Karmatiler Mekke’ye saldırdılar. Onlar birkaç gün boyunca Mekke’yi yıkıp yağmaladılar ve orada yaşayanları ve hacıları katlettiler. Büyük mescitte ve diğer mukaddes mekanlarda kötü ve çirkin eylemlerde bulundular ve neticede Haceru’l-Esvedi Kâbe’nin kenarından alarak yeni başkentlerine götürdüler. Karmatiler yılında yüksek bir fiyat karşılığında Haceru’l-Esvedi yeniden Kabe’ye döndürdüler.[37]

Kâbe hakkında bilgi veriniz

Özel bir isim olan "Kabe" kelimesi müslümanların kutsal kıblesi olarak tabir ettikleri, Suudi Arabistan'ın Mekke şehrinde bulunan kare biçimindeki büyük yapının adıdır. Müslümanlar hac zamanı kabeye gelerek tavafta bulunurlar ve dua ederler.

Kabe nerededir

Kabe, Mekke şehrinde Mescid'i Haramın ortasında bulunmaktadır. Yaklaşık olarak 13 metre yüksekliğinde, 12 metre boyunda ve 11 metre genişliğindedir ve taşlardan yapılmıştır. Yeryüzünde yapılmış olan ilk mukaddes mabettir ve birçok adı vardır. Kabe'ye Beytullah ya da Beyt-i Atik de denmektedir. Mescid-i Haram ile Mescid-i Nebevi sıklıkla karıştırılan iki farklı ibadet yeridir.

Kabe, Allah'ın (c.c.) evidir. Kabe'ye Allah'ın evi denmesinin sebebi şudur:

Hac Suresi ayet: Bir zamanlar Kabe'nin yerini İbrahim'e şu şekilde hazırlamıştık: Sakın hiçbir şeyi ortak koşma; tavaf edenler, orada kıyama duranlar, rüku edenler ve secdeye varanlar için Evimi tertemiz tut.

Kabe, Hz. İbrahim ve oğlu Hz. İsmail tarafından yaptırılmıştır ve Kabe'nin etrafında Kabe'nin yüksekliğini aşmayan yapılar bulunmaktadır. Kubbeli yapılar Osmanlı Padişahı II. Selim tarafından Mimar Sinan'ın planlaması ile yapılmıştır. Kabe'nin duvarlarında kullanılan taşlar granit taşlardır. Tavanı ahşaptır ve üzeri altın işlemeli bir siyah örtü ile örtülüdür. Örtüsü her sene hac mevsiminde yenilenmektedir. Örtüye sitare veya kisve adı verilmektedir. Kabe örtüsü, Kabe'nin tamamını kuşatmaktadır.

Kabe'nin örtüsü ve bölümleri hakkında bilgiler

Kabe örtüsü üç bölümden oluşmaktadır. Kabe'nin dış örtüsü, iç örtüsü ve kuşak bölümü. Mekke'de bulunan Kabe örtüsü fabrikasında bu örtüler dokunmaktadır. Kabe'nin içinde tavan kısmına çıkmak için merdiven ve üç tane ağaç sütun bulunmaktadır. İç duvarlar ve yerler mermerlerle kaplı olup, tavan kısmında altın ve gümüşten yapılmış olan kandiller asılıdır. Yerden 2 metre kadar yükseklikte olan bir altın kapısı vardır. Kanuni Sultan Süleyman tarafından tavanı onarılan Kabe, I. Ahmed ve IV. Murat döneminde de yine onarılmıştır.

Hz. Muhammed (s.a.s) hicri 8.yılda Mekke'yi fethettiği zaman Kabe'nin çevresinde yaklaşık olarak putun olduğu söylenmektedir. Hz. Muhammed, bu putları kırmıştır ve hac vazifesi de o zamandan itibaren başlamıştır. Yapılan törenlere hicri yıldan itibaren puta tapanlar alınmamış ve Kabe, Müslümanların yeri haline gelmiştir.

Kabenin içerisinde neler var

Mekke şehrinde bulunan ve Hz. İbrahim tarafından yapılan Kabe'nin içerisinde özel sayılabilecek bir şey yoktur. Çatıyı tutan 3 sütun ve duvarlarda yazılı ayetlerden başka bir şey görmeniz pek de mümkün değildir. Kabenin içerisine girmek ise oldukça meşakkatli ve izne tabi bir olaydır. Yılda sadece 2 defa kapısı açılan Kabe'nin Şaban ve Zilkade aylarında iç temizliği yapılmaktadır.

Kabe

 Kabe-i Şerif
Kabe yada Kabe-i Şerif, (Arapça: الكعبة المشرفة) Mekke'de,Mekke-i mükerreme şehrinde Mescid-i Haram’ın ortasında dört köşeli, taştan inşaa edilmiş bir odadır. Müslümanlarca dünya üzerindeki en kutsal mekan kabul edilir. Müslümanlar Namaz kılarken yüzlerini Kabe'ye dönerler. Ölüler yüzleri Kabe'den geçen meridyene bakacak şekilde gömülür. Kabe, Hac ibadeti için her yıl dünyanın dört bir yanında milyonlarca Müslüman tarafından ziyaret edilir. Yapılış tarihi hakkında kesin bir bilgi yoktur. Hz. İbrahim tarafından yaptırıldığı bilinmektedir. İslamiyetten önce de Araplar tarafından kutsal sayılan Kabe'de birçok put bulunmaktaydı. Mekke'nin fethinden sonra Kabe putlardan temizlenmiş ve onarılmıştır .

Kabe'nin duvarları siyah taşlardan yapılmıştır. 25 cm yükseklikte ve 30 cm kadar çıkıntılı bir mermer kaide üzerinde bulunmaktadır. Bu duvarlar yere kadar inen ve yer hizasında kaideye bakır halkalarla bağlanan siyah bir örtü ile örtülüdür. Tek parça olup her yıl yenilenen örtünün yalnız kapı ve damdaki oluğun hizasına gelen kısmı kesiktir. Örtü ipekli bir kumaştan dokunmuş olup, üzerine Kelime-i Şehadet işlenmiş, dama yakın kısmında çevresine altın işlemeli bir şerit geçirilmiş; kemer biçiminde olan bu şeride de Kur'an ayetleri işlenmiştir. Kabe'nin kuzey-batı duvarında yerden 2 m. kadar yükseklikte, yer yer yaldızlı, gümüş kaplı bir kapı bulunmaktadır. Kapıya özel olarak yapılmış tekerlekli bir merdivenle çıkılmakta ve kapı öyle açılmaktadır. Kabe'nin içinde tavana çıkmak için bir merdiven ve üç ağaç sütun bulunmaktadır. İç duvarlar ve yerler mermer kaplıdır. Tavanda altın ve gümüş kandiller asılıdır. Kapıya yakın bir yerde Hacer-i esved yerleştirilmiş ve gümüş bir çemberle çevrilmiştir. Hacer-i esved'in tam karşısında Zemzem kuyusunun bulunduğu bina vardır. Kabe'nin çevresindeki tavaf yeri mermer döşelidir.

Kanuni Sultan Süleyman tarafından tavanı onarılan Kabe, beşinci onarımını I. Ahmed döneminde görmüş, IV. Murad döneminde çıkan sel baskını sonucunda üç cephesi yıkılmış ve yine aynı padişah tarafından onarılmıştır.

Kabe'nin fiziksel özellikleri ve konumu

* Kabe'nin geniş duvar yapısı bir küp biçimindedir. * Duvarlarında kullanılan taşlar Mekke tepelerindeki granit taşlardır. * Tavanı ahşaptır. * Kabe, kuzeydoğu duvarı ; kuzeybatı duvarı ; güneybatı duvarı ; güneydoğu duvarı ve yüksekliği 13 m olan m² alan üzerine kurulmuştur. * Üzeri altın işlemeli hat yazıları bulunan siyah bir örtü (sitare) ile örtülüdür. Örtüsü her sene hac mevsiminde yenilenmektedir. * Kabe'nin köşeleri yaklaşık olarak dört ana yönü gösterir. Köşelerden her birinin ayrı ismi vardır. Doğu köşesine "Hacer-ül Esved" veya "Şarki", kuzey köşesine "Iraki", batı köşesine "Şami" ve güney köşesine de "Yemani" denir. * Kabe'nin küresel yer bulma sistemindeki yeri 21°25′24″N, 39°49′24″E.

 Kabe'nin planı


Siyah granit türü taş ile inşaa edilmiş olan Kabe, şazarvan denen 25 metre yüksekliğindeki 30 santimetre kadar dışa taşan bir taban üzerinde yükselir. Köşeleri 4 ana yöne bakar. Kuzeybatı duvarında yerden 2 metre yüksekliğinde bir kapısı vardır. Doğu köşesinde yerden yükseklikte duvara yerleştirilmiş olan Hacer-ül Esved ile kapı arasında kalan bölümü multazam adı verilir. Hacılar ellerini buraya koyarak dua ederler. Kabe, yere kadar inen ve uçunda bakır halkalarla şazarvana tutturulan siyah bir örtü ile örtülüdür. Kisve denilen örtünün kapı ve oluklara rastlayan yerleri, kesiktir. Kesik yerlerin kenarları sırma işlemelidir. Bu örtü, Osmanlı döneminde Mısır'da özel olarak dokutulurdu. Her yıl, 25 ya da 28 Zilkade'de bu örtü kaldırılır ve yerine geçici olarak uçları yerden ancak 2 metre yukarıya kadar inen beyaz bir örtü örtülür. Buna Kabe'nin ihrama girmesi denir. Bu sene 29 Mart'a denk gelecek olan Zilhidçe ayının birinde ise Kabe, baştan başa gülsuyu ile yıkanacak ve altın sırmalı siyah örtüsü yenilenecek.

Kabe'nin kuzeybatı duvarının tam karşısında bir metre yükseklikte, metre kalınlığında yarım daire biçiminde beyaz mermerden bir duvar vardır. Bu duvarın çevrelediği alana Hatim denir ve Kabe'nin içi sayılır. Bu bölümde Hz. İsmail ile annesi Hacer'in gömülü olduklarına inanılır.

Kabe'nin tavaf edildiği taş döşemenin üzerinde sığ bir çukur vardır. Hz. İbrahim'in Kabe'yi yaparken, bu çukurda harç kardığı söylenir. Yine aynı yönde Makam-ı İbrahim denilen bir taş vardır. Bugün küçük kubbeli bir yapı ve cam muhafaza içine alınmış olan bu taşı Hz. İbrahim'in Kabe'yi inşa ederken, iskele gibi kullandığına ve üzerindeki çukurluğunda onun ayak izi olduğuna inanılır.

Kabe'nin yapısı sade fakat heybetlidir. Üzerindeki örtü ipekli bir kumaştan dokunmuş olup, üzerine Kelime-i Şehadet işlenmiş, çatıya yakın kısmında çevresine altın işlemeli bir şerit geçirilmiş; kemer biçiminde olan bu şeritte de Kur'an ayetleri işlenmiştir.

Mescid-i Haram (Arapça: المسجد الحرام): Kabe’nin de içinde bulunduğu alanı çevreleyen büyük mescide "Mescid-i Haram" denilmektedir. "Hürmetli Mescid" anlamına gelen bu ifade Kur'an'da 16 ayette yer almaktadır.

Mescid-i Haram’ın doğu köşesine işaret taşı olarak farklı renk ve özelliğe sahip olan siyah taş demek olan ”Hacer-ül Esved” yerleştirilmiş ve gümüş bir çerçeveyle çevrilmiştir. Bu taşın İbrahim’den günümüze kadar gelen bir hatıra olduğu kabul edilir.

Kabe, İbrahim ve İsmail’den sonra birçok değişikliklere maruz kalmıştır. Çeşitli dönemlerde kısmen ya da bütünüyle yeniden inşa edilmiş ve günümüzdeki haline ulaşmıştır. Şu anda Kabe, Mescid-i Haram ile birlikte toplam metrekarelik bir alanı kapsamaktadır.

Kabe'nin Konumu

Kabe toplumlarca kutsal ve saygın olarak bilinirdi. Hintliler Kabe'ye saygı gösterirlerdi ve kendilerince üçüncü uknum olarak kabul edilen "sifa"nın ruhunun, eşiyle birlikte Hicazı ziyaret ettiği sırada Hacer-ül Esved'e hulul ettiğini söylerlerdi. Fars ve Keldani Sabiileri onu yedi büyük evden biri kabul ederlerdi. [1] Bir de, eski ve uzun süre ayakta kalmış olması dolayısıyla Zühal'in evi olduğuna inanılırdı.

Farslar da Kabe'ye saygı gösterirlerdi. Hürmüz'ün ruhunun ona hulul ettiğine inanırlardı. Bazen Hac için gittikleri de olurdu. Yahudiler ona saygı gösterir, İbrahim'in dini üzere orada Allah'a ibadet ederlerdi. İçinde resimler ve heykeller bulunurdu. Bunlar arasında ellerinde fal okları bulunan İbrahim ve İsmail'in resimleri de yer alırdı. Bakire Meryem'in ve Mesih'in resmi de yapılmıştı. Bu da Yahudiler gibi Hıristiyanların da ona saygı gösterdiklerinin tanığıdır.

Araplar da Kabe'ye büyük bir saygı gösterirlerdi. Onu Allah'ın evi kabul ederlerdi. Her taraftan gelip ona hac ziyaretinde bulunurlardı. Kabe'nin İbrahim tarafından yapıldığını söylüyorlardı. Hac, İbrahim'in Araplar arasında tevarüs eden dininin bir kuralıydı.

Kabe'nin Yönetimi

Kabe'nin yönetimi İsmail'in elindeydi. Ondan sonra bu görev oğullarına geçti. Sonra Curhum kabilesi onlara karşı üstünlük sağlayıp Kabe'nin yönetimini ele geçirdiler. Ardından Kerker oğullarından bir taife olan Amalikler, Curhum kabilesiyle bir dizi savaşa girişip Kabe'ye sahip oldular. Amalikler Mekke'nin aşağı kısmına konaklamışlardı. Curhumlular da yukarı kısmına yerleşmişlerdi. İçlerinde melikleri de vardı.

Sonra talih Curhumlulardan yana döndü; Amalikleri yenilgiye uğratıp Kabe'nin yönetimini ele geçirdiler. Böylece yaklaşık olarak üç yüz yıl yönetim onların elinde kaldı. Hz. İbrahim'in yapısına eklemede bulundular, duvarlarını yükselttiler.

İsmail oğulları güçlenip çoğalınca, artık belli bir caydırıcı kuvvete kavuşunca, Mekke onlara dar gelmeye başladı. Bunun üzerine Curhumlular’la savaştılar, onları yenilgiye uğratıp Mekke'den çıkardılar. O sırada İsmail oğullarının başında Amr b. Luhay bulunuyordu. Kendisi Huzaa kabilesinin büyüğüydü. Mekke'nin yönetimini ele geçirip Kabe'nin işlerini kendi uhdesinde topladı. Kabe'nin üzerine putları koyup insanları onlara tapmaya çağıran ilk kişi odur. Kabe'nin üzerine koyduğu ilk put "Hubel"dir. Onu Şam'dan getirmiş, Kabe'nin damına koy-muştu. Ardından başka putlar da getirmişti. Böylece putların sayısı artmış ve Araplar arasında puta tapıcılık yayılmış ve tek ilaha kulluğu esas alan Hanif dini yok olmuştu. Curhum kabilesinden Şahne b. Halef konuyla ilgili olarak Amr b. Luhay'a hitaben şöyle der:

"Ey Amr, ilahlar icad ettin sen. Çeşit çeşit Mekke'de, evin çevresine putlar diktin. Oysa Kabe'nin bir tane Rabbi vardı, ebedi Ama sen, insanlar içinde, onun birçok Rabbinin olmasını sağladın. Yakında bileceksiniz ki, Allah kısa süre sonra, sizin dışınızda evi için bir koruyucu seçecektir."

Kabe'nin yönetimi Halil el-Huzai zamanına kadar Huzaa oğullarının elindeydi. Halil kendisinden sonra yönetimi kızına verdi. Kızı da Kusay b. Kilab'ın karısıydı. Kabe kapısını açıp kapatmayı Huzaa oğullarından Ebu Gabşan el-Huzai adlı birine verdi. Ebu Gabşan bu görevi, bir deve ve bir fıçı şarap karşılığında Kusay b. Kilab'a sattı. Bu olay Araplar arasında bir darb-ı mesel olmuştur: "Ebu Gabşan'ın alış verişinden daha zararlı" diye. Böylece yönetim Kureyş'e geçti. Kusay Kabe'nin yapısını yeniledi. Daha önce buna değinmiştik. Durum, Hz. Muhammed (S.A.V.) Mekke-'yi fethetmesine kadar bu şekilde devam etti. Resulullah (S.A.V.) Kabe'ye girdi, duvarlardaki resim ve kabartmaların silinmesini, içindeki putların kırılmasını emretti. Üzerinde Hz. İbrahim'in iki ayağının izi bulunan taş, yani Makam-ı İbrahim, o sırada Kabe'nin yakınlarındaki koruma altında bir şeyin içindeydi. Sonra bugün bilinen yere gömüldü. Burası dört sütun üzerinde duran bir kubbedir. Tavaf edenler namaz kılmak amacıyla buraya yönelirler. Kabe'yle ilgili haberler ve onunla bağlantılı dinsel uygulamalar çok ve uzundur.

Kabe'nin Tarihi

Kabe, İslam'dan önce çoktanrılı inançlarca kullanılan bir tapınaktı ve Arap Yarımadasının dört bir yanından hacılar Kabe'yi ziyaret ediyorlardı.[2] Daha erken dönemlerdeki tarihine ilişkin yeterli bir bilgi yoktur.[3]

Kuran'da İbrahim ve İsmail peygamberler tarafından Kabe'nin temellerinin yükseltildiği yazar. Bu ayetin meali tartışmalı olmakla birlikte genel olarak İslam'da Kabe'nin ilk olarak Adem tarafından yapıldığına ancak ondan geriye sadece temellerinin ayakta kaldığına inanılır:

"Hani İbrahim, İsmail ile birlikte evin (Kabe’nin) temellerini yükseltiyor, “Ey Rabbimiz! Bizden kabul buyur! Şüphesiz sen hakkıyla işitensin, hakkıyla bilensin” diyorlardı."

Kabe, tarih boyunca birçok değişikliklere maruz kalmıştır. Çeşitli dönemlerde kısmen ya da bütünüyle yeniden inşa edilmiş ve günümüzdeki haline ulaşmıştır. Günümüzde Kabe'yi barındıran Mescid-i Haram, toplam metrekarelik bir alanı kapsamaktadır.

Kabe'nin etrafını çeviren ve Kabe yüksekliğini aşmayan kubbeli yapı (revaklar), Osmanlı padişahı II. Selim zamanında yapılmış, planlarını Mimar Sinan hazırlamıştır.

İslamiyetten önce

Kabe'yi ilk kez inşa eden kişinin Hz. İbrahim (a.s) olduğu tevatür düzeyinde kesin bir tarihsel olgudur. O dönemde bölgede İbrahim'in oğlu İsmail ile Yemen'den gelen kabilelerden olan Curhum kabilesi yaşıyordu. İbrahim Kabe'yi yaklaşık olarak dörtgen şeklinde inşa etmişti. Dört yöne bakan köşeleri, esen şiddetli rüzgarların etkisini kırıyor, zarar vermesini engelliyordu.

Kabe, Amalikler’in yeniledikleri güne kadar İbrahim'in inşa ettiği şekilde kaldı. Sonra Curhum kabilesi (veya tam tersine önce Curhum ve daha sonra Amalikler) Emir-ül Mü'minin'den gelen rivayette belirtildiği gibi yeniden onu inşa ettiler.

Kabe'nin yönetimi, hicretten önce ikinci yüzyılda Peygamberimizin atalarından biri olan Kusay b. Kilab'ın eline geçince, onu yıkıp yeniden sağlam bir şekilde inşa etti. Devm (bir çeşit hurma ağacına benzer) ve hurma ağacı kerestesinden bir tavan yaptı. Yanına da Dar-un Nedve'yi inşa etti. Yönetim işlerini ve ileri gelenlerle istişare etmeyi burada yürütüyordu. Sonra Kabe duvarlarının baktığı yönleri Kureyş oymakları arasında bölüştürdü. Onlar da evlerini Kabe'nin etrafındaki tavaf alanının çevresinde yaptılar. Evlerinin kapılarını Kabe'ye açılacak şeklide planladılar.

Peygamberimizin peygamber olarak gönderilişinden beş yıl önce bir sel sonucu Kabe yıkıldı. Kabileler Kabe'yi yeniden inşa etmek için iş bölümü yaptılar. Duvarlarını yapan usta Yunanlı (Rum) Yakum'du. Mısırlı bir marangoz da ona yardım ediyordu. Sıra Hacer-ül Esved'in yerleştirilmesine gelince, onu yerine koyma onuruna kimin erişeceği hususunda aralarında tartışma çıktı. Sonunda Hz. Muhammed'in (S.A.V.) hakemliğine başvurmaya karar verdiler. Peygamberimiz (S.A.V.) o sırada otuz beş yaşındaydı. Kureyşliler onu akıllı, ileri görüşlü, doğru biri olarak biliyorlardı. Hz. Muhammed bir aba istedi. Hacer-ül Esved'i örtünün üzerine koydu. Sonra her kabilenin temsilcisinin örtünün bir ta-rafından tutup kaldırmasını istedi. Taşın konulacağı doğu tarafındaki yere kadar yükselttiklerinde, Hz. Muhammed (S.A.V.) taşı tutup yerine yerleştirdi. Yapılan harcamalar onlara ağır gelmeye başladığında, yapıyı bugünkü hali üzere bıraktılar. Böylece Kabe'nin bazı bölümleri yapı dışında kaldı. Binayı küçülttüklerinden Hacer-ül Esved tarafındaki Hicr-i İsmail dışarıda bırakılmış oldu.

İslamiyetten sonra

Kabe, Yezid bin Muaviye döneminde Abdullah bin Zübeyr'in Hicaz'a egemen olduğu zamana kadar bu şekilde kaldı. Yezid'in Mekke'deki kumandanlarından Husayn, İbn-i Zübeyr'le savaştı. Kabe mancınık atışından isabet aldı. Daha sonra yıkıldı, örtüsü ve bazı ahşap bölmeleri yandı. Sonra Yezid ölünce kuşatma kaldırıldı. İbn-i Zübeyr Kabe'yi yıkıp yeniden inşa etmek istedi. Bu amaçla Yemen'den arıtılmış kireç getirildi. Duvarları onunla yapıldı. Hicr-i İsmail Kabe'nin içine dahil e-dildi. Kapının yere bitişik olması sağlandı. Karşı duvarda bir kapı daha açıldı. İnsanlar birinden girip diğerinden çıksınlar diye. Yüksekliği yirmi yedi zira (yaklaşık on üç buçuk metre) olarak öngörüldü. Bina tamamlanınca, Kabe'nin içine ve dışına misk ve esans sürüldü. Üzeri halis ipek kumaşla örtüldü. Kabe'nin onarımı Hicri 64 yılının recep ayının 17'sinde tamamlandı. Sonra Abdulmelik b. Mervan halife oldu. Komutanlarından Haccac b. Yusuf'u İbn-i Zübeyr'le savaşmak üzere görevlendirdi. Nihayet İbn-i Zübeyr yenildi ve öldürüldü. Haccac Kabe'ye girdi ve İbn-i Zübeyr'in yaptığı değişiklikleri Mervan'a duyurdu. Mervan Kabe'yi eski haline döndürmesini emretti. Bunun üzerine Haccac Kabe'nin kuzey tarafını altı zira ve bir karış kadar yıktı. Bu duvarı Kureyş'in attığı temel üzerinde yeniden inşa etti. Doğuya bakan kapıyı yerden biraz yüksekçe olmasını sağladı, ötekini kapat-tı sonra kalan diğer taşları yerlere döşedi.

tarihinde Osmanlı Sultanlarından Sultan Süleyman tahta gelince, Kabe'nin çatısını değiştirdi. tarihinde tahta geçen Sultan Ahmet, Tarihinde meydana gelen büyük selin yıktığı kuzey, doğu ve batı duvarlarını onardı. Sonra Osmanlı Sultanlarından 4. Murad zamanında bir kez daha onarıldı. Kabe o günden günümüze, yani hicri-kameri bin üç yüz yetmiş beş veya Hicri-Şemsi bin üç yüz otuz sekiz tarihine kadar herhangi bir onarım geçirmemiştir.

Mescid-i Haram

Kabe’nin de içinde bulunduğu alanı çevreleyen büyük mescide “Mescid-i Haram” (Arapça: المسجد الحرام) denilmektedir. "Hürmetli Mescid" anlamına gelen bu ifade Kur'an'da 16 ayette yer almaktadır. Mescid-i Haram’ın doğu köşesine işaret taşı olarak farklı renk ve özelliğe sahip olan ve Arapça'da siyah taş demek olan ”Hacer-ül Esved” yerleştirilmiş ve gümüş bir çerçeveyle çevrilmiştir. Bu taşın Adem’den günümüze kadar gelen bir hatıra olduğu kabul edilir.

Bakınız

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir