Kur'an- Kerim’in Suresi olan Kalem suresi, toplam 52 ayetten oluur. Surede neden bakasna deil de Abdullah olu Muhammed’e peygamberlik verildii konusuna deinilir. Surenin Ayetinde ise bu surenin hangi amaçla okunduu yazar. Fesatçnn fesadn önlemek, kötülüklerden kurtulmak ve zalimin zulmüne karlk vermek için okunmaldr. Ayrca baar elde etmek, hastala ve nazara kar korunmak için de okunabilir. Kalem suresinin 4. Ayeti de Müslümanlar için faziletli bir ayet olarak öne çkar.
Kalem Suresi 4. ayet okunuu Müslümanlarn kesinlikle bilmesi gereken bir eydir. Çünkü bu sure çok faziletlidir ve pek çok faydaya sahiptir. Ayeti ezberlemek isteyenler, öncelikle Arapça yazlna bakabilir. Kalem Suresi 4. ayet Arapça olarak u ekilde yazlr:
Arapça okumay bilmeyenler ise Türkçe okunuunu örenerek ayeti ezberleyebilir. Kalem Suresi 4. ayet Türkçe okunuu aadaki gibidir:
Kalem Suresi 4. ayet anlam sayesinde ayette hangi mesaj verilmek istendii anlalabilir. Ayetin kendisi kadar Türkçesini bilmek de önemlidir. Bu sayede slam dini ile ilgili önemli bilgiler daha iyi kavranabilir. Kalem Suresi 4. ayet meal olarak u ekildedir:
Ayetlerin Türkçe mealini örenerek o ayetteki mesaj anlalabilir. Ancak bu ayetlerin ardnda daha derin anlamlar da vardr. Kalem Suresi 4 ayet Türkçesi ile birlikte tefsiri okunarak bu ayetteki anlam daha net kavranabilir. Kalem suresi 4. Ayet tefsiri öyledir:
Sûrenin banda bulunan “nûn” harfi, “hurûf- mukattaa”dan olup bu tür harflerin ilk inenidir. Bakara sûresinin ilk âyetinde bunlar hakknda geni bilgi verilmitir.
Mekke mürikleri air, kâhin ve sihirbazlarn cinlerden bilgi ve ilham aldklarna inanrlard. Hz. Peygamber’in de onlar gibi cinlerin etkisi altna girdiine ve söylediklerinin ona cinler tarafndan telkin edildiine inandklar için ona air, kâhin, sihirbaz ve mecnun diyorlard (kr. Hicr 15/6; Tûr 52/; Müddessir 74/24 ve bu sûrenin âyeti). Bu sebeple Allah Teâlâ kaleme ve kalem ehlinin yazd satrlara yemin ederek onun, iddia edildii gibi mecnun olmadn, aksine Allah’n lutfuna yani peygamberlik gibi bir erefe erdiini ifade buyurdu (evkânî, V, ).
Elmall buradaki bir anlam inceliine dikkat çekerken özetle unlar söyler: “(Yazanlarn) yazdklarna” diye çevrilen cümledeki fiilin kalb, yazanlarn, gerçekte kalemler deil, akl ve idrak sahibi varlklar olduunu gösterir. fadenin ak dikkate alndnda burada kalemden maksadn da bu nesnenin kendisi deil onun yazdklar olduu anlalmaktadr. u halde kalem ve yazlardan, akl ve anlamlar âlemini, bunlardan da onlar beer aklna yazan ilk kalemi, bundan da onun sahibi olan rabbü’l-âlemîni anlamak gerekir. Öte yandan bu fiilin, “yazmakta olduklar ve yazacaklar” anlamlarn birlikte anlatt da gözden kaçrlmamaldr (VIII, ). “Kalemden maksat vahyi yazan kalem, yazdklarndan maksat Kur’an’dr” diyenler de olmutur; ancak âyeti genel anlamda deerlendirmek daha doru olur. Burada kalem ile simgelenen yaznn, insann düünce, tecrübe ve kavraylarnn kaytlar araclyla bireyden bireye, kuaktan kuaa ve bir kültür çevresinden dierine aktarlmasnda önemli bir etken; bilginin yazlp korunmasnda, ilim ve irfann gelimesinde, dolaysyla toplumlarn aydnlanmasnda vazgeçilmez bir araç olduuna iaret vardr. Kur’an- Kerîm’in ilk inen sûresine (Alak) “oku!” buyruuyla baland gibi ikinci inen bu sûrenin ilk âyetinde de Allah Teâlâ tarafndan yaz arac olan kaleme ve kalem ehlinin onunla yazdklar üzerine yemin edilmi olup bu durum, slâm’n okuma yazmaya, bilime ve yazl kültüre verdii önemi göstermesi açsndan oldukça anlamldr. Özellikle Hicaz Bölgesi Araplarnn ilk defa Kur’an ile birlikte yazl kültüre geçmelerinde –baka âmiller yannda– bu gibi âyetlerin tevik edici bir role sahip olduu söylenebilir.
Hz. Peygamber’e verilen “bitip tükenmeyen ödül”, dünyada peygamberlik görevini yerine getirirken her türlü engellere kar yannda bulduu Allah’n yardm, âhirette ise Allah’n ona lutfedecei müstesna mükâfatlardr (bn Âûr, XXIX, ). 4. âyetteki “üstün ahlâk” ise Hz. Peygamber’in sahip olduu Kur’an ahlâkdr. Nitekim Hz. Âie bir soru münasebetiyle Hz. Peygamber’in ahlâknn Kur’an ahlâk olduunu belirtmi (Müslim, “Müsâfirîn”, ); kendisi de güzel ahlâk tamamlamak için gönderildiini ifade buyurmulardr (Muvatta’, “Hüsnü’l-huluk”, 8). Bu açklamalar, Hz. Peygamber’in, müriklerin iddia ettii gibi mecnun deil, aksine Allah’n lutfuna mazhar olmu yüksek bir ahsiyete ve üstün bir ahlâka sahip, her yönüyle mükemmel, insanlk için örnek bir önder ve güvenilir bir rehber olduunu gösterir. âyetler ise Hz. Peygamber’e mecnun diyenlere kar bir cevap ve uyar içermektedir. Burada inkârclarn, hak ettikleri cezaya çarptrldklar zaman Hz. Peygamber’i mi yoksa kendilerini mi cin çarpm olduunu görecekleri sert bir üslûpla ifade edilmitir. Nitekim Bedir Sava’nda müslümanlardan beklemedikleri darbeyi yiyince cin çarpma dönmüler ve neye uradklarn bilememilerdir. 7. âyet, önceki âyetlerin gerekçesini anlatmaktadr; buna göre inkârclar hem dünyada hem de âhirette kendilerine fayda salayacak ve mutlu klacak olan Allah’n dininden ve O’nun yolundan saptklar için asl mecnun kendileridir. (Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: )
Kalem Suresi 4 ayet fazileti ve srlar Müslümanlar tarafndan aratrlan bir konudur. Bu faziletler arasnda unlar yer alr:
Kalem Suresi 4. ayet fazileti kaç defa okunmal sorusu merak edilir. Çünkü ayetin faziletlerinin gerçeklemesi için belli bir miktarda tekrarlanmas gerekir. Kalem suresi ayetlerinin kaç defa okunmas gerektii aada yazldr:
Kalem suresinin okunmas gereken pek çok durum vardr. Çünkü faziletli bir suredir. Kazadan ve beladan korunmak, yara ve çbanlara ifa bulmak, hayrl bir murada hasl olmak, haset kiilerden korunmak, zihin açkl elde etmek için Kalem suresi okunabilir.
ANASAYFAYA DÖNMEK ÇN TIKLAYINIZ
Kalem sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 52 âyettir. İsmini birinci âyette geçen اَلْقَلَمُ (kalem) kelimesinden alır. نٓ (Nûn) ismiyle de anılır. Mushaf tertîbine göre 68, iniş sırasına göre 2. sûredir.
Mushaftaki sıralamada altmış sekizinci, iniş sırasına göre ikinci sûredir. Alak sûresinden sonra, Müzzemmil sûresinden önce Mekke’de inmiştir. âyetten âyete kadar olan kısmının Medine’de indiği yönünde bir rivayet bulunmakla beraber (bk. Şevkânî, V, ) âyetlerin üslûp ve içeriğinden bunların da Mekke’de indiği anlaşılmaktadır.
Resûlullah (s.a.s.) hakkında müşriklerin ileri sürdüğü bir takım iddialar çürütülerek onun peygamberliği ispatlanır. Bu delillerin başında Resûlullah (s.a.s.)’in sahip olduğu mükemmel ahlâkının geldiğine işaret edilir. Bahçe sahipleri kıssasıyla inkâr, nankörlük ve cimriliğin acı sonu gösterilir. Mü’minlerin ve kâfirlerin âhirette karşılaşacakları durumlara yer verilip Peygamberimiz (s.a.s.)’e sabır, sebat ve metânet telkin edilerek sûre sona erer.
مَٓا اَنْتَ بِنِعْمَةِ رَبِّكَ بِمَجْنُونٍۚ ﴿٢﴾
وَاِنَّ لَكَ لَاَجْرًا غَيْرَ مَمْنُونٍۚ ﴿٣﴾
وَاِنَّكَ لَعَلٰى خُلُقٍ عَظ۪يمٍ ﴿٤﴾
فَسَتُبْصِرُ وَيُبْصِرُونَۙ ﴿٥﴾
بِاَيِّكُمُ الْمَفْتُونُ ﴿٦﴾
اِنَّ رَبَّكَ هُوَ اَعْلَمُ بِمَنْ ضَلَّ عَنْ سَب۪يلِه۪ۖ وَهُوَ اَعْلَمُ بِالْمُهْتَد۪ينَ ﴿٧﴾
2: Rasûlüm! Rabbinin nimeti sâyesinde sen bir deli değilsin!
3: Senin için asla bitip tükenmeyecek bir mükâfat vardır.
4: Muhakkak ki sen pek yüce bir ahlâk üzerindesin.
5: Yakında sen de göreceksin onlar da görecekler:
6: Hanginizde bir delilik, bir mecnunluk olduğunu!
7: Yolundan sapanları Rabbin çok iyi bilir; doğru yolda olanları en iyi bilen de O’dur.
Her ne kadar müşrikler Peygamberimiz (s.a.s.)’e cinlerle münâsebeti olan, onların tesirine girmiş bir “deli” gözüyle baksalar da, bu doğru değildir. O (s.a.s.) deli değil, Allah’ın kendisine lütfettiği risâlet ve nübüvvet nimeti sayesinde, en akıllı ve en faziletli bir insandır. Yaptığı iş de, işlerin en güzelidir. Bu sebepledir ki, onun dünyada ve âhirette mükâfatı hiçbir zaman kesilmeyecek; dünyada dâimâ Allah’ın yardımına ve lütfuna nâil olacak, âhirette de an be an güzelliği artan ebedî nimetlere erişecektir. Onun deli değil, seçkin bir peygamber olduğunun en büyük delili, sahip olduğu yüce ahlâkıdır. Çünkü Allah Resûlü (s.a.s.)’den dâimâ ahlâkın en güzeli ve amelin en mükemmeli zuhur etmekteydi. Ahlâkı ve davranışları bu şekilde olan birine delilik isnadında bulunmak doğru değildir. Zira delilerin ahlâkı kötü olur. Peygamber (s.a.s.)’in ahlâkı ise, son derece mükemmel bir seviyede olduğu için Allah onu “büyüklük” ile vasıflandırmıştır.
Hakîm b. Efleh naklediyor: Allah Resûlü (s.a.s.)’in ahlâkını mü’minlerin annesi Hz. Aişe’ye sordum. Bana “Sen hiç Kur’ân okumuyor musun?” dedi. “Okuyorum” deyince, “İşte, Peygamber (s.a.s.)’in ahlâkı Kur’an’dı” diye cevap verdi. (Müslim, Müsafirîn )
Kur’an’ın Resûl-i Ekrem (s.a.s.)’in ahlâkı olması iki şekilde izah edilebilir:
Birincisi; Kur’ân’da anlatılan bütün ahlâkı değerlerin hepsi onda vardı. O, Kur’an’ın sakındırdığı eksikliklerin hepsinden korunurdu. “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol!” (Hûd 11/) emrinin tam mânasıyla doğruluk mihengi idi. Dolayısıyla onu anlamak, ancak Kur’ân’ı bütünüyle anlamaya bağlıdır. Kur’an’ı anlamak da ancak Resûlullah (s.a.s.)’in örnek hayatını ve ahlâkî yüceliğini en ince noktalarına kadar inceleyip anlamaya bağlıdır.
İkincisi; onun ahlâkı Kur’an’ın ifadesiyle öyle büyük bir ahlâk idi ki, onu başka bir tarif ile anlatmak mümkün değildir.
Gerçek böyle olduğuna göre, yakında kimin deli kimin akıllı olduğu ortaya çıkacaktır. Nitekim müşrikler, kısa bir süre sonra Bedir’de müslümanlardan beklemedikleri darbeyi yiyince cin çarpmışa dönmüşler ve neye uğradıklarını şaşırmışlardır. Kıyâmet gününde ise hak ve bâtıl açık bir şekilde belli olacak, herkes kimin ne olduğunu âşikâr bir şekilde görecektir. Bunların hiçbiri şart da değildir. Çünkü Allah Teâlâ, kimin kendi yolundan saptığını, kimin o yolda yürüdüğünü çok iyi bilmektedir. Onun bilgisinde en küçük bir hata veya yanılma payı yoktur.
Eğer kimin doğru yoldan saptığını öğrenmek istiyorsanız şu âyetlere kulak verin:# | Meal | Ayet |
---|---|---|
Arapça | وَاِنَّكَ لَعَلٰى خُلُقٍ عَظ۪يمٍ | |
Türkçe Okunuşu * | Ve-inneke le’alâ ulukin ‘azîm(in) | |
1. | Ömer Çelik Meali | Muhakkak ki sen pek yüce bir ahlâk üzerindesin. |
2. | Diyanet Vakfı Meali | Ve sen elbette yüce bir ahlâk üzeresin. |
3. | Diyanet İşleri (Eski) Meali | Şüphesiz sen büyük bir ahlaka sahipsindir. |
4. | Diyanet İşleri (Yeni) Meali | Sen elbette yüce bir ahlâk üzeresin. |
5. | Elmalılı Hamdi Yazır Meali | Sen elbette yüce bir ahlak üzeresin. |
6. | Elmalılı Meali (Orjinal) Meali | Ve her halde sen pek büyük bir ahlâk üzerindesin |
7. | Hasan Basri Çantay Meali | Hiç şüphesiz büyük bir ahlaak üzerindesin sen. |
8. | Hayrat Neşriyat Meali | Ve muhakkak ki sen, gerçekten yüce bir ahlâk üzerindesin! |
9. | Ali Fikri Yavuz Meali | Gerçekten sen, pek büyük bir ahlâk üzerindesin. |
Ömer Nasuhi Bilmen Meali | Ve muhakkak ki sen pek büyük bir ahlak üzerindesin. | |
Ümit Şimşek Meali | Şüphesiz ki sen pek büyük bir ahlâk üzeresin. | |
Yusuf Ali (English) Meali | And thou (standest) on an exalted standard of character. | |
Sadece meal okumak ile Kur'ân-ı Kerim'in bir çok âyetinin tam mânâsı ile anlaşılması mümkün olmayabilir. Ayetlerin izahı için mutlaka bir tefsire başvurulması gerekir. Kalem Sûresi 4. ayetinin tefsiri için tıklayınız | ||
* | Türkçe okunuşlarından Kur'an-ı Kerim okumak uygun görülmemektedir. Ayetler Türkçe olarak arandıkları için sitemize eklenmiştir. |
Nâs sûresi Mekke’de inmiştir. 6 âyettir. Kur’ân-ı Kerîm bu sûre ile sona ermektedir. İsmini, 4. âyet hâriç, âyetlerinin sonlarında tekrarlanan ve “ins
Dilek kelimesi sözlükte, “olması istenen şey, istek, arzu, talep, ricâ, temenni” anlamlarına gelir. Kur’an-ı Kerim’de istek, dilemek, temenni vs. hak
Felâk suresi, Medine döneminde nüzul olmuştur. Felâk suresi, 5 âyettir. Felâk, “sabah aydınlığı” demektir. FELAK SURESİ ARAPÇA Felak Suresi Arapça
Felak sûresi Mekke’de inmiştir. 5 âyettir. İsmini birinci âyetin sonundaki “yarmak, aydınlık, sabah” mânalarına gelen اَلْفَلَقُ (felak) kelimesinden
Devlet kelimesi sözlükte, “belli bir toprakta veya toprak bütünlüğüne bağlı olarak siyasal bakımdan örgütlenmiş millet veya milletler topluluğunun olu
Copyright © Kuran ve Meali. Hiçbir ticari kaygısı yoktur.
seafoodplus.info altında yayınlanan içeriklerin tüm hakları mahfuzdur. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi içeriklerin tamamı izinsiz kullanılamaz.
Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.
“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.
İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)
Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.
Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)
Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır.Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.
Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/)
Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.
İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.
İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.
|
|