Kök Hücre tedavisi ile ÜLSERATİF KOLİT hastalığının ilerlemesi yavaşlatılabilir, gerilemesi sağlanabilir ve hatta tamamen durdurulabilir. Tedavinin başarı oranı hastanın yaşı, hastalığın süresi ve hastanın durumu ile orantılıdır.
İltihabi bir bağırsak hastalığı olan ülseratif kolit, sindirim kanalında görülen, uzun süreli devam eden yani kronik seyirli bir hastalıktır. Bu hastalıkta sindirim kanalının iç yüzeyini örten tabakada hastalığın şiddetine bağlı olarak bazı değişiklikler oluşur, nedeni iltihabi reaksiyondur (inflamasyondur). Bu iltihabi reaksiyon çoğunlukla bağırsak iç yüzeyinde meydana gelerek bağırsak iç yüzeyini örten tabakada (mukoza) ülser, şişme, yaralanma, kanama ve tahriş ile seyreder.
İltihabi değişikliğin olduğu bölgede bağırsağın iç yüzünü döşeyen örtü tabakası olan mukozadaki ülserlerden dolayı hastalığa, ülserlerle karakterli hastalık anlamına gelen ülseratif kolit denir.
Kalın bağırsak (barsak) içinde en sık rektum ve sol kolon (kalın bağırsağın son bölümü) etkilenir. Sindirim kanalının (bağırsak kanalının) diğer bölümleri (örneğin: mide, ince bağırsak) etkilenmez.
İltihabi bağırsak hastalığının Ülseratif Kolit ve Crohn Hastalığı olmak üzere iki farklı tipi bulunur. Bunlar haricinde her iki tipe de benzemeyen, arada kalan, belirlenemeyen bir tipi daha vardır.
Ülseratif kolit yalnızca kalın bağırsağı etkileyen bir hastalıktır. Hastalığın tutulum yerine farklı isimler verilir. Bu nedenle iltihabi bağırsak hastalığı ile aynı anlama gelen ve hastalığın etkilediği bağırsak bölümünü ifade eden farklı isimler kullanılır.
Kalın bağırsak tutulumuna kısaca kolit denir. Buna ek olarak kalın bağırsağın tümünün etkilenmesine pankolit, sadece inen kolonun etkilenmesine sol kolit ve kalın bağırsağın son bölümü olan rektumun etkilenmesine proktit denir. Hastanın şikayetleri hastalığın etkilediği bölgeye göre değişmektedir.
Ülseratif kolit hastalığının seyri sırasında hastalığa bağlı olarak gelişen sadece sindirim kanalını ilgilendiren sorunlar gelişebildiği gibi sindirim kanalı dışındaki organları içeren sorunlar da gelişebilir.
Ülseratif kolit hastalığı etkilediği bölgeye göre de sınıflandırılır. Sadece sindirim – bağırsak kanalını ilgilendiriyorsa lokal (bölgesel); bağırsak kanalı dışında diğer organları veya tüm vücudu ilgilendiriyorsa sistemik (ekstraintestinal) tutulum denir.
Hastalıkta salgılanan maddeler uzak organları da etkiler. Ateş, kilo kaybı, güçsüzlük ve iştah azalması bunların başında gelir. Az da olsa bazı hastalarda eklem, deri, göz ve karaciğer rahatsızlıkları gözlenir.
Distal (uç) eklemlerde inflamasyona (eklem iltihabına) neden olur. Bazı hastalarda omurganın alt bölümü ve leğen kemiği eklemleri (sakroiliak eklem) etkilenir. Parmaklardaki küçük eklemler, el, ayak, bilek ve dizler en fazla etkilenir. Omurgadaki eklem aralıklarını etkileyen ve daha şiddetli seyreden şekline ankilozan spondilit denir.
Deri altında kırmızı renkte şişlikler gelişebilir. Bunlar deride ve üzerine basmakla hassas nodüllerdir.
Derin ülserlerle birlikte gelişen cerahatli deri yaralarıdır. Bu da aynı bölgelerde yerleşir. Üçüncü deri bulgusu, ağızda yerleşen, aftöz stomatit denilen, ağrılı yüzeyel ülserlerdir. Sıklıkla alt dudak ve diş etleri arasında, dilin her iki yanında ve dil kökünde yerleşir, bağırsaktaki hastalık iyileşince üç problemde düzelir.
Bazı hastalar gözde görülen ağrılı bir inflamasyon (iltihab) olan üveitten şikayetçidir. Bağırsak bulguları düzelince bu durum da düzelir.
Safra yolları ve karaciğerde iltihabi değişiklikler (inflamasyon) gelişebilir. Bunlardan karaciğerde gözlenen inflamasyon, bağırsak inflamasyonu ile birlikte düzelirken, safra yollarını etkileyen sklerozan kolanjit düzelmez. Nadir de olsa safra yolları kanseri gelişebilir.
Ülseatif kolitin nedeni kesin olarak bilinmemektedir fakat son yıllarda bir bağışıklık sistemi hastalığı olduğu teorileri ortaya atılmıştır. Hastalık, kalıtsal geçiş gösterebilir. Örneğin ailesinde ülseratif kolit olan bir çocukta bu hastalığın görülme ihtimali, sağlıklı ailelerin çocuklarına göre daha fazladır.
Hastalık bulaşıcı değildir. Çevresel faktörler arasında ise sigara ve alkol tüketiminin oldukça etkili olduğu düşünülmektedir. Aspirin, antibiyotik, doğum kontrol hapları hastalığın daha da şiddetlenmesine yol açabilir. Farklı teorilerde ise bir virüs veya bakterinin (mikrobik) bağırsak duvarındaki bağışıklık sistemi ile ilgili (immunolojik) olayları başlattığı ileri sürülmektedir.
Hastalığı tamamen yok eden bir tedavi yoktur. Tedavide ağız yolu ile verilen haplar veya makattan bağırsak içine uygulanan lavman veya fitil şeklinde ilaçlar tercih edilir. Tedavinin erken kesilmesiyle hastalık yeniden alevlenebilir. Bu nedenle tedavinin uzun süre (yaşam boyu) olması gerekir. Bu şekilde hastalığın yeniden ortaya çıkması önlenmiş olur. Hastalığın tamamen ortadan kalkması, ancak hasta bağırsağın ameliyatla çıkarılması ile mümkün olur.
Hastalığın genetik kaynaklı olduğu kesin olmamakla beraber genetik yapısı bozuk olmayan ve fetüsten elde edilmiş kök hücre uygulanabilir. Kök hücre tedavisi vücudun savunma sistemini güçlendirdiği için hastalığın ilerlemesini yavaşlatır. Vücudun savunma sisteminin güçlenmesi ile beraber iltihap kurumaya başlar. Bu şekilde hastalığın ilerlemesini yavaşlatır, tamamen durdurabilir ve gerilemesini sağlayabilir. Tedavinin başarı oranı hastanın yaşı, hastalığın süresi ve hastanın var olan durumu ile doğru orantılıdır. Hastalık çok ilerlemiş ise birden fazla kez tedavi uygulanması gerekebilir. Kök hücreler, ister sistemik olarak damar yolu ile, isterse daha hedefli bir şekilde direkt doku veya organa enjekte etme yöntemi ile verilir.
Bu tedavi Ukrayna, Kiev’de bulunan GenCell Kök Hücre Tedavi Merkezi’mizde yapılabilmektedir.
İyi bir test ve analiz aşamasından geçerek uygun hastaya uygun tedavi yöntemi ile %90 üzerinde başarı elde edilmektedir.
Bazı ailelerde daha sık görüldüğü bilinmektedir. Hastaların %20 kadarında birinci derece akrabaları da hastalıktan etkilenir. Buna karşın günümüze kadar belirlenmiş kesin bir geçiş yoktur ama yatkınlık vardır demek mümkündür. Örneğin; Anne ve babasının her ikisinde de inflamatuvar barsak hastalığı olan çocuklardaki risk % 36’ya kadar çıkabilir.
En önemli tanı yöntemi doktorun hastayı değerlendirmesi ve muayenesidir. Buna ek olarak kesin tanı için bazı tetkikler yapılması gerekir.
Zaman zaman birbiriyle karıştırılsa da bu iki hastalığı birbirinden ayıran önemli belirtiler vardır:
Ülseratif kolit hastalığında, ishal ve kanlı dışkılama en önde gelen bulgu iken Crohn hastalığında, karın ağrısı, ateş, kilo kaybı ve halsizlik, deri arasında fistül gelişimi, ince veya kalın bağırsak tıkanıklığı gibi bulgular mevcuttur.
Ülseratif kolit hastalığı sadece kalın bağırsakta görülürken, Crohn hastalığı ağızdan, makattan anüse kadar her bölgede oluşabilir. Ülseratif kolit hastalığında sadece kalın bağırsağın içini örten yüzeysel tabaka (mukoza ve submukoza) hasta iken, Crohn hastalığında sadece yüzeysel tabakası değil, bağırsağın tüm katları hastadır.
Detaylı Bilgi Al
Ülseratif Kolit, bir inflamatuvar bağırsak hastalığı (İBH) çeşididir. Kolon olarak da bilinen kalın bağırsakları etkileyen, uzun süre devam eden iltihaplanma oluşmasına ve ülsere (yaralara) yol açan bir bağırsak hastalığıdır. Genelde kalın bağırsağın iltihaplanması ardından yara oluşumu (ülser) görüldüğünde bu hastalık söz konusudur.
Yaşam kalitesini oldukça kötü şekilde etkileyen ve güçsüz düşmeye, hatta ölüme bile neden olabildiği için sürekli kontrol altında tutulması gereken bir hastalıktır. Kalın bağırsak yani kolonun iç yüzeyindeki mukozayı etkiler.
Sıklıkla daha az ciddi etkilere sahip olan irritabl bağırsak sendromu (IBS) ve Crohn hastalığı ile karıştırılabilir. Ülseratif kolit ve Crohn hastalığı arasında çok temel bi fark vardır bu fark da ülseratif kolitin sadece kalın bağırsaklarda görülürken Crohn hastalığının hem ince bağırsak hem kalın bağırsakta görülmesidir.
Ülseratif kolit hastalığının kadın ve erkeklerde görülme oranı aynıdır. Her yaş grubunda görülebilen bir hastalıktır. Genetik faktörler bu hastalığın görülme riskini az da olsa arttırır.
Ülseratif kolit bağırsağın etkilendiği kısımlara göre çeşitlere ayrılabilir.
Ülseratif proktit: Ülseratif kolitin bu çeşidinde enflamasyon rektuma (anüse) yakın bölgededir ve ülseratif kolitin diğer çeşitlerine oranla en hafif şekli olarak bilinir.
Proktosigmoidit: Bu çeşit ülseratif kolitte ise rektuma yakın bölgeler ve kolonun son kısmı (sigmoid kısım) etkilenir. Karında kramplar hissedilmesi, kanlı ishal görülmesi, tuvalete çıkma isteği hissedilmesine rağmen tuvalete çıkamama durumu bu çeşitte sıklıkla görülen belirtiler arasındadır.
Distal ülseratif kolit veya sadece distal kolit: Ülseratif kolite bağlı olan iltihaplanma bu çeşitte dalağa kadar olan sol kısmı etkiler. Karın bölgesinde kramplar ve özellikle de karnın sol tarafında ağrı, kanlı ishal ve kilo kaybına neden olabilen bir çeşittir.
Pankolit: Genellikle tüm kalın bağırsağı etkisi altına alır. Karın krampları, kanlı, ishal, kilo kaybı gibi belirtiler bu çeşitte daha şiddetli olarak karşımıza çıkar.
Fulminan kolit: Bu çeşit ülseratif kolit genellikle nadir olarak görülür fakat hayati tehlikeye neden olabilir. Belirti olarak şiddetli ağrı ve ishal, kanama, ateş ve yemek yiyememe görülür. Şiddetli ishal görülmesine bağlı olarak bazen vücudun susuz kalmasına ve şoka yol açabilir.
Ülseratif kolitin nedeni kesin olarak bilinmemekle beraber bulaşıcı bir hastalık olmadığı bilinir. Ülseratif koliti otoimmün hastalıklar sınıfına koymak da mümkündür. Vücuttaki savunma sisteminin sağlıklı olan kısımlara saldırısı sonucunda otoimmün hastalıklar oluşmaktadır. Savunma sisteminin sağlıklı dokulara saldırma nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte birçok faktörün bu konuda birlikte yol aldığı düşünülmektedir. Yanlış beslenme de ülseratif kolit oluşmasında önemli bir rol sahibidir. Yanlış beslenmeye bağlı olarak görülen mide asidi bozuklukları da ülseratif kolite neden olabilen faktörler arasındadır. Ağır sanayi şehirlerindeki çevresel faktörler özellikle ülseratif kolit üzerinde etkilidir. Stresli bir yaşam sürmek, fazla şekilde ilaç kullanımı, hamilelikler, sık sık enfeksiyonel hastalıklara yakalanma ve bağışıklık sistemine bağlı olarak görülen hastalıkların bulunması da ülseratif kolite neden olan faktörler olarak sayılabilir.
Her hastalıkta olduğu gibi hastanın durumu ve hastalığın etkilediği bölüme göre belirtiler de farklılık gösterebilir. En sık olarak görülen belirtiler:
Eklemlerde görülen ağrılar ve eklemlerde şişme (Eritema nodosum) olarak sayılabilir.
Tedavi edilmekte geç kalınmış veya tedavi edilmeyen ülseratif kolitin kolon kanseri görülme riskini arttırdığı bilinir.
Belirtilerin görülmesi durumunda ilgili hekime başvurmak gereklidir. Hekim hastanın öyküsünü alır ve fiziksel muayene yaptıktan sonra gerekli gördüğü bazı testleri hastadan isteyebilir. İstenebilecek bazı tetkikler ve testler:
Kan testleri: Kansızlık (anemi) ve iltihaplanmanın olup olmadığı bu test sayesinde anlaşılabilir.
Dışkı örneği testleri: Dışkıda görülmeyen fakat bağırsaklarda olan bazı kanama durumlarını tespit eder. Hekimin tedavi için kolondaki farklı enfeksiyon veya parazitleri tespit etmesini sağlayan bir testtir.
Esnek sigmoidoskopi: Kolonun alt kısmını görüntülemek amacıyla rektumdan bir ışık ve görüntüleme kamerasının tüple yerleştirilmesidir. Bu işlem sırasında gerekli görülmesi halinde kolonun alt bölümünden biyopsi için küçük bir örnek de alınabilir.
Kolonoskopi: Esnek sigmoidoskopi işleminden farkı bu görüntüleme yönteminde sadece kolonun alt kısmına değil tüm kalın bağırsağa bakılabilmesidir. Bu görüntüleme sırasında ülseratif kolitten etkilenmiş bölümleri tespit edebilmek için mavi bir boya püskürtülebilir. Boya püskürtülen bu işleme de kromoendoskopi denir.
Röntgen ülseratif kolit teşhisinde nadiren de olsa kullanılabilen bir görüntüleme tekniğidir. Röntgen çekimi yapılmadan önce hastanın bağırsakları baryumlu lavmanla boşaltılmalıdır ki görüntüleme daha doğru şekilde yapılabilsin.
Ülseratif kolit tedavisi diğer hastalıklarda olduğu gibi hastalığın çeşidine, hastalığın seyrinin hafif veya ciddi olmasına, oluşan belirtilere, hastanın şu anki sağlık durumuna, hastanın daha önce kullandığı ve halen kullanmakta olduğu ilaçlara, kullanılacak ilaçların olası yan etkilerine, hastanın tercihine ve bu hastalığın oluşum nedenine göre farklılık gösterebilir. Bu tedavinin yapılma amacı ise hastada oluşan belirtileri hafifletmek ve hastalığın daha sessiz olan dönemi olarak bilinen remisyon dönemini olabildiğince uzatmaktır.
Crohn Hastalığı ve ülseratif kolit mide-bağırsak kanalının süreğen (kronik), tekrarlayıcı hastalıklarıdır ve genel olarak inflamatuvar bağırsak hastalıkları olarak adlandırılırlar. Sanayileşmiş toplumun bir yan ürünü olarak tanımlanan bu hastalıkların tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de sıklıkları, son yıllarda önemli artış göstermektedir.
Crohn ve ülseratif kolit hastalarına multidisipliner ve bilimsel bir yaklaşımla, konusunda uzman gastroenterolog, radyolog, patolog, cerrah ve hemşirelerden oluşan bir ekiple ayaktan ve yatarak tanı ve tedavi imkanı sunmaktayız.
Merkezimizde inflamatuvar bağırsak hastalığı tanısı, deneyimli ekibimiz tarafından en son teknolojik yöntemlerle konulmaktadır. Bugün dünyada uygulanan her türlü medikal ve cerrahi tedavi seçeneği eşzamanlı olarak hastalarımıza sunulmaktadır.
Ülseratif Kolit Nedir?
Kalın bağırsağın iç yüzeyini döşeyen tabakanın (kolon mukozası) iltihabidir. Mukozada iltihap ve kanayan yaralara (ülser) yol açar. Hastaların hemen hepsinde bağırsağın son bölümü (rektum) hastadır. Hastaların bir kısmında bağırsağın daha büyük bölümü, bazı hastalarda da tüm kalın bağırsak hastadır. Yani hastalığın tutulumu hastadan hastaya değişir.
Hastaların bir kısmında başlangıç döneminde kabızlık olabilirse de, genellikle ishal vardır. Diski kanlıdır. Kanla birlikte mukus denilen parlak, kaygan barsak salgısı ve cerahat de diski içinde görülür.
Ülseratif kolit süreğen bir hastalıktır, yıllarca devam eder. Tedavi ile hastanın yakınmaları bağırsaktaki hastalık hali düzelir. Ancak zaman zaman tekrarlamalar gösterir. hastanın ilaçlarını doktor kontrolü altında önerilen sürede ve bazen sürekli olarak kullanması gerekir.
Ülseratif Kolitin Nedenleri Nedir?
Hastaligin nedeni bugün için bilinmemektedir. Gidalarimizla mide-barsak kanalina giren çesitli maddeler, bakteri toksinleri ve virüsler hastaligin ortaya çikmasinda rol oynayabilir. Ancak sorumlu hiçbir gida maddesi veya mikroorganizma bulunmus degildir. Etken ne olursa olsun, bu zararli faktöre karsi barsak mukozasinda yanit olarak iltihap hücreleri artar, inflamasyon ve ülserler gelisir.
Ülseratif Kolitin Belirtileri Nelerdir?
1. Kanli ishal,
2. Makattan kan ve sümüksü madde gelmesi,
3. Karın ağrısı,
4. Halsizlik yorgunluk,
5. İştahsızlık ve kilo kaybi,
6. Kansızlık, solukluk,
7. Bazı hastalarda, gözde kızarıklık ve yanma, eklemlerde ağrı, ciltte döküntüler ve karaciğer fonksiyon testlerinde bozukluklar.
Ülseratif Kolit Tanısı Nasıl Konulur?
Hastanın hikayesinde kalın bağırsaktan olan kanama, birlikte olan ishal ve karin ağrısı Ülseratif kolit olabileceğini düşündürür. Yapılan diski ve kan tetkikleri ile bağırsak enfeksiyonu olmadığı anlaşıldıktan sonra tanıyı kesinleştirmek için kolonoskopi yapılması gereklidir. kalın bağırsaklar ve ince bağırsağın son bölümü kolonoskopi adi verilen optik ve bükülebilir bir aletle ayrıntılı olarak görüntülenebilir. bağırsak kanalı biyopsi alınmasına duyarlı olmadığı için hasta hiç bir şey hissetmeden hasta bölgelerden parça alınabilir. Bu parçaların patolojide değerlendirilmesi ile tanı konulmaktadır.
Ülseratif Kolit Nasıl Tedavi Edilir?
Nedeni tam bilinmeyen, kronik bir hastalık olmasına rağmen Ülseratif kolit hastalığı günümüzde basari ile tedavi edilebilmektedir. Tedavide sürekli doktor kontrolünde olmak esastır. Ülseratif kolit tedavisi hastalığın şiddetine ve etkilediği barsak alanına göre hekim tarafından planlanmalıdır. Genellikle ağızdan alınan haplar (Salozoprin EN tb, Salofalk tb, Asacol tb, Pentasa tb ) ve makattan verilen lavmanlar ile tedaviye başlanır. Bu ilaçların yetersiz kaldığı ya da hastalığın en basından şiddetli seyrettiği olgularda tedaviye ağızdan veya damar yolu ile kortikosteroid ilaçlar eklenmektedir. Gereğinde ağır hastalar hastanede yatırılarak damar yolundan beslenmelidir. Kimi ağır kolitlerde tedaviye bağışıklığı baskılayan ilaçlar verilebilir. Bazı durumlarda ise hastalar ancak cerrahi yolla tedavi edilebilmektedirler. Kortikosteroid ilaçlarla tedavi süresi asla 3 ayı geçmemeli ve hastalar asla ilacı aniden kendileri kesmemelidir. Ülseratif kolitte hastalığa bağlı yakınmalar geçtikten sonra Salofalk, Asacol ve salozopyrin gibi ilaçlar ile idame tedavisine devam edilmesi önerilir. Kimi zaman kortikosteroid ilaçlara dirençli ya da bağımlı hastalarda immunomodülatör (immuran, 6-merkaptopurin) ilaçlar ya da yeni biyolojik tedaviler uygulanabilir. Bu sayede hastalığın tekrar alevlenmesi engellenebilir. hastalığın tümüyle ortadan kalkması kalın bağırsağın tamamının cerrahi (total kolektomi) olarak çıkarılması ile mümkün olmaktadır.
Ülseratif Kolitte Diyetin Faydası Var Mi?
Ülseratif kolit hastalarında herhangi özel bir diyet uygulamasının faydalı olduğu ya da her hangi bir gıdanın Ülseratif kolitte zararlı olduğu bilimsel olarak gösterilememiştir. Toplumda (% 5-10) sıklığında görülen süt tahammülsüzlüğü (laktoz intoleransi) zaten var olan ishale katkıda bulunabilir. Bu durumlarda süt ve süt ürünlerinden uzak durulması veya marketlerde bulunan laktazlı sütlerin tüketilmesi önerilebilir. Aspirin ve romatizma ilaçları Ülseratif koliti alevlendirilebileceğinden bu ilaçların kullanımından kaçınılmalıdır. Genel olarak temiz, dengeli ve sağlıklı beslenmeye dikkat edilmesi yeterlidir.
Ülseratif Kolit Kansere Neden Olur Mu?
Ülseratif kolit varlığında hastalığın 9-10. yıllarından itibaren kalın barsak kanseri gelişim riski normal popülasyona göre artmıştır. Bu risk artısı hastalıkla geçen süreye ve Ülseratif kolitin kalın bağırsağın ne kadar bir bölümünü etkilediğine bağlı olarak değişmektedir. Ancak, Ülseratif kolit hastalarında kalın barsak kanseri gelişiminden evvel kalın barsak yüzeyinde displazi adi verilen bir takim öncü değişiklikler olmaktadır ve bu değişiklikler erken dönemde yapılan kolonoskopi ve biyopsi ile saptanabilmektedir. İste bu nedenden ötürü Ülseratif koliti olan hastalar eğer tüm bağırsağı tutan hastalıkları var ise 9. yıldan sonra, sadece kalın bağırsağın sol tarafını tutan hastalıkları var ise 15. yıldan sonra yıllık tarama kolonoskopileri yaptırmalıdır. Öncü lezyonlar saptandığında kanser gelişmeden kalın bağırsağın cerrahi olarak çıkarılması mümkün olmaktadır.
Ülseratif Kolit Hayatımı Nasıl Etkiler?
Yapılan çalışmalar Ülseratif kolitli hastaların yasam sürelerinin normal popülasyondan farkı olmadığını göstermiştir. Bir baksa deyişle Ülseratif kolit ömrü kısaltmamaktadır. Hastalar genellikle kontrollerini ve tedavilerini aksatmadıkları sürece normal hayatlarını sürdürebilirler. Ülseratif kolit hastalığı ve hastalıkta uygulanan tedavilerin çoğu anne-baba olmaya engel yaratmamaktadır. Sadece kadınlarda kalın bağırsağın tam çıkarılmasının (total kolektomi ve pos oluşturulması) gebe kalma sansını azalttığı bilinmektedir. Bu nedenle doğurgan yastaki kadınlarda cerrahi kararı alınmadan önce iyi düşünülmelidir.
Ülseratif Kolit Hastalıgının Cerrahi Tedavisi Nasıl Yapılır?
Ülseratif kolit için günümüzde geçerli tedavi yöntemi kalın barsak ve rektumun tamamen çıkarılmasına dayanan ameliyattır (Total proktokolektomi). 1980 yılı baslarına kadar bu ameliyatın uygulanmasından sonra hastanın ince bağırsağının karnına bağlanması zorunlu oluyordu (ileostomi). Son yıllarda ince bağırsağın son kısmından rezervuar (depo) kapasitesi olan pos yapılmaya başlandı (Ileal pos). Böylece hastanın normal yoldan tuvalet ihtiyacını yapması mümkün olmaktadır. Restoratif proktokolektomi ameliyatı uygun hastalarda Crohn hastaları, kronik konstipasyonu olan hastalar ve bazı kanser kanser hastalarında uygulanabilir. Laparoskopik yöntemle bu ameliyat yapılabilir, böylece çok daha az iz kalir ve böylesi büyük bir ameliyatın hasta üzerinde yarattigi kötü etkiler en aza indirilmiş olur.
Crohn Hastalığı Nedir?
Crohn hastalığı sindirim sistemini oluşturan ağız, yemek borusu, mide, ince ve kalın bağırsaklardaki bir veya birkaç bölümü tutabilen, tutulan bölümde kalınlaşma ve ülserler oluşturan bir hastalıktır. Bağırsaktaki kalınlaşma bu bölgelerde darlıkların oluşmasına yol açabilir. Hastalıklı alan birkaç santimetre uzunluğunda olabileceği gibi bir metreyi asan uzunlukta da olabilir. Ağızdan anüse kadar bağırsağın herhangi bir yerini tutabilirse de en sik ince bağırsağın son bölümü ve kalın bağırsakta hastalığa neden olmaktadır. Anüs bölgesinde “fistül” olarak isimlendirilen, iltihabin aktığı delikler bulunabilir. Crohn hastalığı uzun süreli, süreğen ancak tedavisi mümkün bir hastalıktır. Kimi yönleri ile Crohn hastalığına benzeyen ancak yalnızca kalın barçakta tutulum yapan Ülseratif kolit ile birlikte inflamatuvar bağırsak hastalıklarının önemli bir kimsini oluştururlar.
Crohn Hastalığı Kimlerde Görülür?
Hastalık yüksek sosyoekonomik gruplarda ve kentsel bölgelerde yasayanlarda daha sik olarak görülür. Anne-babadan çocuğa doğrudan geçiş olmamakla birlikte inflamatuvar barsak hastalığı (Crohn hastalığı ve Ülseratif kolit) olanların akrabalarında bu hastalıklardan birinin görülebilme sıklığı % 5 ile % 20 arasında değişmektedir.
Crohn Hastalığı Neden Olur?
Yoğun araştırmalara karsın, Crohn hastalığının nedeni halen bilinmemektedir. Bulaşıcı hastalık değildir. Hastalıklı kişiden sağlıklı kişiye geçmemektedir. Günümüzde kabul edilen görüşe göre, genetik olarak hastalığa yatkın bireylerde bilinmeyen çevresel veya mikrobik bir faktörün gastrointestinal kanalda anormal bir iltihabi yanıtı tetiklediği ileri sürülmektedir. Etken ne olursa olsun, bu zararlı faktöre karsı barsak mukozasında cevap olarak iltihap hücreleri artar, inflamasyon ve ülserler gelişir.
Bugün için tedavide kullanılan ilaçlar; hastalığın nedeni bilinmediği için, sebebe yönelik değil, iltihabin gerilemesini sağlayan anti-inflamatuvar ilaçlardır. Sigara içmenin, romatizmal ilaç ve aspirin kullanımının, hormonsal değişiklerin ve enfeksiyonların Crohn hastalığının alevlenmesine neden oldukları iyi bilinmektedir.
Crohn Hastalığının Belirtileri Nelerdir?
Crohn hastalığı bulguları tutulan yere ve hastalık aktivitesine bağlı olarak değişiklik göstermektedir. Sik görülen bulgulara göre sıraladığımızda;
1. Karin ağrısı,
2. İshal , kalın barsagin tutulduğu hastalarda diski ile kan gelmesi,
3. İştahsızlık, kilo kaybı,
4. Halsizlik yorgunluk, ateş (hastalığın aktif döneminde),
5. Kansızlık, solukluk,
6. Barçakta ciddi daralmanın oluştuğu hastalarda bulantı, kusma, şişkinlik, ağrı, ve kabızlık,
8. Ağızda yaralar, gözde kızarıklık ve yanma, eklemlerde ağrı, ciltte döküntüler ve karaciğer fonksiyon testlerinde bozukluklar,
9. Hastaların bir kısmında bağırsaklar ile diğer organlar, cilt veya makat arasında kanalların açılması (fistüller), buralardan akıntıların gelmesi ve makatta sislikler (abse) ve yaraların olması
Crohn Hastalığı Tanısı Nasıl Konulur?
Sıklıkla haftalar-aylar süren karin ağrısı, ishal, kilo kaybı yakınmaları olan hastada Crohn hastalığından şüphe edilir. Basit kan tetkikleri kansızlık ve iltihaplanmanın bazı bulgularını gösterebilir. Daha ileri tetkikler ince ve kalın bağırsak filmleridir. Tanı için en önemli tetkiklerden biri kolonoskopi adi verilen bükülebilir cihazlarla kalın bağırsağın ve ince bağırsağın son kimsinin incelenmesidir. Bu inceleme sırasında tanıda önemli olabilecek biyopsiler alınarak patolojik inceleme için gönderilebilir.
Mide- bağırsak kanalı biyopsi alınmasına duyarlı olmadığı için biyopsi alınma işlemini hasta hissetmez. Alınan parçaların patolojik açıdan mikroskop ile değerlendirilmesi hastalığın tanınmasını sağlar. Ayrıca ince barsagin radyolojik tetkiki, karin bölgesinin bilgisayarlı tomografisi ve manyetik rezonansı da (MR) tanıya yardımcı olan tetkiklerdir.
hastalığın bütün bulguları ayni anda görülmeyebilir. Bazen gizli kansızlığa bağlı sadece halsizlik ve yorgunluk yakınmaları ya da eklemlerde simseler ile başlayabilir. bazı hastalarda hastalığın ilk başlangıcı apandisit semptomlarına benzer ve tanı apandisit düşünülerek yapılan ameliyat sırasında konulur.
Crohn Hastalığı Nasıl Tedavi Edilir?
Crohn hastaliginin tedavisi hastaligin siddetine ve hastaligin tutulum yerine (ince bagirsak, kalin bagirsak, makat vb.) göre belirlenir. Genellikle agizdan alinan ilaçlar ile tedaviye baslanir. Bu ilaçlarin yetersiz kaldigi veya hastaligin en basindan siddetli seyrettigi olgularda tedaviye agizdan veya damar yolu ile kortikosteroid ilaçlar eklenmektedir. Kortikosteroidler çok etkili olmakla birlikte yüksek dozlarda ve uzun süre kullanildiginda yüzde sisme, kan basincinda artis, kan sekerinde yükselme, kemiklerde kalsiyum kaybi gibi istenmeyen etkilere yol açmaktadir. Bu nedenle ilacin olumlu etkisi saglandiktan sonra ilaç dozu haftalar/ aylar içinde kademeli olarak azaltilir veya tamamen kesilir.
Bagisiklik sistemini etkileyen Azathioprine (Imuran) gibi ilaçlar uzun dönemde hastaligin aktiflesmesini önlemek için kullanilmaktadir.
Son yillarda kullanima giren 2 ayda bir damar yolundan yapilan infliximab ve cilt altina yapilan adalumimab adli ilaçlar Crohn hastaliginin tedavisine önemli katkida bulunmaktadir. Ayrica son yillarda yeni farkli biyolojik ajanlarda yavas yavas kullanima girmeye baslamislardir. Ilaçla tedavinin yetersiz kaldigi durumlarda cerrahi tedavi gerekmektedir.
Crohn Hastalığında Diyet
Diyetin hastalıkta önemli bir rolü olmadığına inanılır. Ancak hastalığın aktif olduğu dönemlerde fazla posalı besinlerden (çiğ sebze ve meyveler gibi) kaçınmak uygun olur. Crohn hastalarında normal kişilere oranla laktoz intoleransinin (süte tahammülsüzlük) daha fazla olduğuna inanılır. Bu nedenle hasta eğer bir büyük bardak süt içtikten sonra karin ağrısı, gaz, ishal veya şişkinlik gibi şikayetler tanımlar ise süt ve süt ürünlerinden kaçınması uygun olur.
Crohn hastasının dikkat etmesi gereken bir konu da sigaradan kaçınmasıdır. Sigara Crohn hastasında, hastalığın şiddetlenmesine ve kontrolünün güçleşmesine neden olmaktadır.
Genel olarak temiz, dengeli ve sağlıklı beslenmeye dikkat edilmesi yeterlidir.
Önemli Notlar