kalp odaklari / Amfizem Nedir? Belirtileri ve Tedavileri Nelerdir? - Medicana

Kalp Odaklari

kalp odaklari

Kardiyak Odaklar: Anatomik ve Teknik Konum

Kalp ve Kan Dolaşımı (Sağlık ve Tıp) (Dolaşım Sistemi Fizyolojisi)

İçerik

kalp odakları D&#;rt kalp kapak&#;ığının kapanmasına karşılık gelen, kalp seslerinin g&#;r&#;lebildiği g&#;ğ&#;s kafesinin belirli alanlarıdır. Bu odaklar, osk&#;ltasyon i&#;in kapaktan ge&#;tikten sonra kanın ge&#;tiği b&#;lgelerdedir.

İşlemde, ses kan dolaşımıyla birlikte gittiği i&#;in işitilebilir bir titreşim &#;retilir. Kardiyak odakların osk&#;ltasyonu, kardiyotorasik değerlendirmede en fazla bilgiyi sağlayan kardiyovask&#;ler fizik muayene y&#;ntemidir.

Kalp sesleri

İşitilebilir fizyolojik kalp sesleri birinci ve ikinci seslerdir; ancak belirli fizyolojik koşullar altında &#;&#;&#;nc&#; ve d&#;rd&#;nc&#; sesler de duyulabilir.

Birinci ve ikinci sesler arasında ventrik&#;ler sistol&#;n karşılığı olan “k&#;&#;&#;k sessizlik” adı verilen bir boşluk vardır; ikinci ve ilk g&#;r&#;lt&#; arasında yine ventrik&#;ler diyastole karşılık gelen “b&#;y&#;k sessizlik” adı verilen bir boşluk vardır.


İlk g&#;r&#;lt&#;

İlk g&#;r&#;lt&#;, atriyoventrik&#;ler kapak&#;ıkların kapanmasına karşılık gelir ve ventrik&#;ler sistol&#;n (k&#;&#;&#;k sessizlik) başlangıcını g&#;sterir.

İkinci g&#;r&#;lt&#;

İkinci kalp sesi, aort ve pulmoner (sigmoid) kapak&#;ıklar kapandığında &#;retilir. Normal koşullar altında, aort kapağının pulmoner kapağa g&#;re biraz erken kapanması nedeniyle hafif bir ikiye katlama duyulabilir (darbeyi hemen hemen iki kez duymak).

&#;&#;&#;nc&#; g&#;r&#;lt&#;

Deneyimsiz bir kulak ikinci g&#;r&#;lt&#;n&#;n ikiye katlanmasıyla karıştırabileceği i&#;in &#;&#;&#;nc&#; g&#;r&#;lt&#;y&#; ayırt etmek zordur. Diyastol başlangıcında ventrik&#;ler duvarın titreşimi ile &#;retilen d&#;ş&#;k tiz bir sestir.

Bazı durumlarda, &#;zellikle &#;ocuklarda ve gen&#; yetişkinlerde duyulur. 40 yaşın &#;zerindeki kişilerde duyulduğunda, genellikle mitral yetersizliğe ikincildir, bu da ventrik&#;le giden kan akışının basıncını arttırır ve bu nedenle dolgunun osk&#;ltasyonda algılanması sağlanır.


D&#;rd&#;nc&#; g&#;r&#;lt&#;

D&#;rd&#;nc&#; kalp sesi, hipertrofik ventrik&#;le karşı kan akışının ani yavaşlamasıyla &#;retilir. &#;&#;&#;nc&#; g&#;r&#;lt&#;den daha az sıklıkta g&#;r&#;l&#;r ve varlığı genellikle patolojik &#;neme sahiptir.

Kalp odakları nelerdir? Anatomik konum

Tıbbın ilerlemesi ile hastanın fizik muayene y&#;ntemleri rafine edilmiş ve kardiyovask&#;ler fizik muayene i&#;in &#;nemli olan kalp seslerinin net bir şekilde detaylandırılmasına imkan veren alanlar konusunda fikir birliğine varılmıştır. Bu alanlar veya odaklar şunlardır:

Mitral veya apeks odak

Midklavik&#;ler hatta beşinci sol interkostal boşluktur (5. ve 6. kaburga arası).

Kardiyak tepeye karşılık gelir. Mitral kapağın kapanmasının en iyi duyulabileceği odak noktasıdır.

Bunun nedeni, sol ventrik&#;l&#;n bu noktada kaburga duvarı ile daha fazla temasa sahip olmasıdır. Sol kulak&#;ıktan gelen akış, mitral kapak&#;ığı ge&#;tikten sonra sol karıncığa ulaştığı i&#;in kapak&#;ık kapanma sesi bu b&#;lmeye yayılır.


Trik&#;spid odak

Sternum g&#;vdesinin xiphoid apendiks veya sternumun yanındaki 4. ve 5. sol interkostal boşlukla birleştiği yerde bulunur.

Sağ ventrik&#;lden sternum g&#;vdesinin alt kısmına &#;ıkıntı yapan trik&#;spit kapağın kapanmasının g&#;r&#;lt&#;s&#;ne karşılık gelir.

Pulmoner odak

Sol parasternal &#;izgi ile 2. sol interkostal boşlukta bulunur. Aort odağına paraleldir.

Bu odakta pulmoner kapak kapanma sesleri daha net algılanabilir.

Aort odak

Karşı tarafta pulmoner odağa paraleldir ve sağ parasternal &#;izgi ile 2. sağ interkostal boşlukta bulunur.

Arterin supraigmoid kısmının aort kapak kapanması seslerinin yansıtıldığı alana karşılık gelir.

Aksesuar veya Erb aort odak

Sol parasternal &#;izgi ile sol &#;&#;&#;nc&#; interkostal boşlukta bulunur. Erb odağı olarak da adlandırılır.

Aort kapaklarından gelen seslerin, &#;zellikle kapak yetersizliğine bağlı olanların projeksiyonuna karşılık gelir.

Osk&#;ltasyon tekniği

Başlangı&#;ta, kulak doğrudan keşfedilecek alanlara uygulanarak kalp seslerinin keşfi ger&#;ekleştirildi.

G&#;n&#;m&#;zde kardiyak osk&#;ltasyon, prekordiyal alanda ve &#;evresinde &#;retilen sesleri bir stetoskop kullanarak dinlemekten ibarettir.

Stetoskopun kulak par&#;aları, torakstan kulak zarına kadar hava ge&#;irmez bir sistem olması i&#;in kulağa tam oturmalıdır. T&#;p&#;n uzunluğu 50 cm'yi ge&#;memelidir.

M&#;mk&#;nse, fizik muayene iyi aydınlatılmış, g&#;r&#;lt&#; seviyesi d&#;ş&#;k bir odada yapılmalıdır. Doktor, hastanın sağında olmalıdır.

Doğrudan hastanın cildinde duyulmalı, asla giysi &#;zerinden duyulmamalıdır. M&#;mk&#;nse t&#;m odaklar, sırasıyla y&#;ksek ve d&#;ş&#;k frekanslı sesleri almak i&#;in membran (kalp &#;f&#;r&#;mleri ve akciğer sesleri) ve stetoskopun zili (normal kalp sesleri) ile osk&#;ltasyona tabi tutulmalıdır.

Genellikle sırt&#;st&#; pozisyonda yapılır. Herhangi bir nedenle kalp sesleri &#;ok duyulmuyorsa, sol yanal dek&#;bit pozisyonunda (pach&#;n pozisyonu) osk&#;ltasyona ge&#;iyoruz.

Bazı sesler, &#;zellikle patolojik sesler olmak &#;zere farklı pozisyonlarda daha iyi duyulur.

Referanslar

  1. Agust&#;n Caraballo. Klinik muayene kılavuzu. Andes &#;niversitesi. Yayın Konseyi. 2. Baskı. Editoryal Venezolana, c.a. () M&#;rida, Venezuela. P.
  2. Argente - Alvarez- Tıbbi G&#;stergebilim. Fizyopatoloji, G&#;stergebilim ve Propedeutik. Hastaya dayalı &#;ğretim. Editoryal Panamericana. 6. Baskı. Fizik sınavı. Kardiyovask&#;ler sistemin fiziksel muayenesi. P.
  3. Charlie Goldberg MD. Kalbin incelenmesi. Kurtarıldı: seafoodplus.info
  4. Salvatore Mangione MD. İ&#; hastalıkları ve aile hekimliği kursiyerlerinin kardiyak osk&#;ltatuar becerileri. Teşhis yeterliliğinin bir karşılaştırması. 3 Eyl&#;l seafoodplus.info adresinden kurtarıldı.
  5. Andrew N. Pelech, MD. Kardiyak osk&#;ltasyon fizyolojisi. Elsevier Saunders. Kuzey Amerika Pediatri Klinikleri. seafoodplus.info

İskemi

Yapılan araştırmalara göre, günümüzde dünya genelinde hastalıklara bağlı ölümlerde başlıca sebeplerin kalp hastalıkları ve inme olduğu söylenebilir. Toplumda en sık görülen rahatsızlıklardan olan kalp hastalıkları ve inme, benzer risk faktörlerine bağlı olarak ortaya çıkan ve genellikle ortak mekanizmaların rol oynadığı iki hastalık çeşididir. Bu mekanizmaların başında ise iskemi adı verilen rahatsızlık gelir.

İskemi Nedir?

İskemi; sıklıkla belirli bir dokudaki kan akışının zayıflaması veya tamamen kesilmesi sonucu dokunun başta oksijen olmak üzere hayati önem taşıyan moleküllere erişiminin engellenmesine bağlı olarak gelişen doku hasarına verilen isimdir. Bu anlamda, dokulara oksijen ve besin taşımakla görevli kan damarlarının, damar içerisinde gelişen pıhtı veya plaklar sonucu tıkanması veya damar dışı dokuların bası yoluyla damar lümenini daraltması dokularda iskemi görülmesine neden olabilir.

Vücuttaki dokuları oluşturan her bir hücrenin metabolizma hızı birbirinden farklıdır. Buna bağlı olarak, hücrelerin oksijen ve besin ihtiyaçları da değişiklik gösterir. Bu da aslında her bir hücrenin iskemi rahatsızlığına karşı göstereceği direncin de farklılaşmasına neden olur. Genel anlamda, metabolizma hızı daha yüksek olan ve oksijene daha çok ihtiyaç duyan hücrelerde iskemik hasar görülme ihtimali daha fazladır. Bu özelliği gösteren başlıca hücreler ise kalp kası hücreleri ve beyin hücreleridir. Bu nedenle, iskemik hasar sıklıkla kalp kası veya beyin dokusunda görülen bir rahatsızlıktır.

İskemi Nasıl Ortaya Çıkar?

İskeminin ortaya çıkması için öncelikle dokuya ulaşan oksijen ve besin desteğinin azalması gerekir. Bu anlamda, oksijen ve besin desteğini sağlayan kan damarlarındaki kan akış hızının zayıflaması, iskeminin başlıca nedenidir. Bu durumda, genellikle damar lümenini daraltacak bir etkenin varlığından söz edilebilir. İskemiye sebep olan diğer etkenler ise damar içerisinde oluşan plaklar ve bu plakların zarar görmesiyle tetiklenen damar içi pıhtılaşmadır. Bir diğer etken de farklı bir damar dokusu içerisinde görülen pıhtının kan dolaşımına karışarak başka bir dokuya ait damar lümenini tıkaması olarak tanımlayabileceğimiz emboli adı verilen durumdur.

Damar plakları sıklıkla vücuttaki yağ dokusu oranının artması ve hareketsiz (sedanter) yaşam tarzı ile beraber vücuttaki kötü kolesterol artışına paralel olarak damar cidarında ortaya çıkar. Plaklar zamanla büyüyerek damar lümenini büyük oranda daraltır ve bu da kan akışını sekteye uğratır. Bunun sonucunda da plağın devamında bulunan damar boşluğundaki oksijen ve besin miktarı azalır, buna bağlı olarak bu bölgedeki dokularda iskemi görülebilir. Hafif seyreden iskemik kalp hasarları, kalp krizleri ve inme ile ilişkili serebrovasküler sorunların genel anlamda bu şekilde ortaya çıktığı söylenebilir.

Damar içi plaklar, kan akışının oluşturduğu yüzey gerilimine bağlı olarak hasara uğradığında ise pıhtılaşma mekanizmaları devreye girebilir ve bunun sonucunda plak üzerinde pıhtı oluşumu görülür. Bu durumda, damar içindeki pıhtılaşma lümeni tamamen tıkayabilir. Bu tıkanma da pıhtının yakınında bulunan damar lümeninde kan akışının tamamen durmasına ve dolayısıyla daha şiddetli bir iskemiye yol açar. Klinik olarak nitelendirilen ciddi kalp krizi vakaları ve inme vakaları bu şekilde gerçekleşir.

İskemi ile ilgili bahsedilmesi gereken bir diğer nokta ise, iskemik hasara maruz kalan dokuda, hücrelerin hayatta kalabilmek için oksijenin az olduğu ortamlar için geliştirilen bazı uyum mekanizmalardır. Bu mekanizmalarda, hücreler çeşitli toksik maddeler üretebilir. İskemiye neden olan tıkanıklığın kontrolsüz bir şekilde giderilmesi ve iskemi görülen dokuya ani bir şekilde oksijen bakımından zengin kan akışının sağlanması, oksijensiz ortama uyum sağlamış hücrelerde zararlı birtakım maddelerin üretilmesine neden olabilir. Bu maddelere reaktif oksijen radikalleri adı verilir. Reaktif oksijen radikalleri, iskemi sonrası oksijene maruz kalan hücrelerde daha ciddi hasara yol açabilir. Bu anlamda, hastalığın kendisi kadar tedavi sürecinde uygulanan yöntemlerin de hayati önem taşıdığı söylenebilir.

İskeminin Nedenleri Nelerdir?

İskemi; vücut içerisindeki herhangi bir dokuya ulaşan oksijen miktarının azalmasına bağlı olarak gelişir. Bu bakımdan, oksijeni hücre ve dokulara taşıyan kan akışını azaltacak her türlü etken iskemik hasara yol açabilir. Aynı zamanda, oksijenin dokulara ulaştırılması sırasında karşılaşılan diğer problemler de iskemiye neden olabilir. İskeminin en yaygın olarak görülen nedenleri şu şekildedir:

•Damar lümeninin daralması: Özellikle damar sertliği olarak da bilinen ateroskleroz (damar içi plak oluşumu) sonrasında dokulara ulaşan kan ve oksijen miktarında görülen azalma iskemiye neden olabilir. Aynı zamanda, ölümcül olabilen kalp krizlerinin öncü belirtileri ve hafif seyreden kalp krizlerinden de lümendeki daralmalar sorumludur. Benzer şekilde, lümende görülen daralma, yürümeyi ciddi anlamda kısıtlayan periferik damar hastalıklarına da sebebiyet verebilir.

•Damar lümeninin tıkanması: Ateroskleroz plaklarının yırtılmasıyla damar içi pıhtılaşma görülebileceği gibi, başka bir damar lümeninde oluşan pıhtı, kan akışı içerisinde farklı bir damar lümenini de tıkayabilir (emboli). Beyin damarlarının emboli sonucu tıkanması veya pulmoner emboli gibi bacak toplardamarlarındaki pıhtıların yol açtığı hastalıkların damar lümeni tıkanmasında en yaygın hastalık etkeni olduğu söylenebilir. Ayrıca, şiddetli kalp krizlerinde plakların yırtılmasına bağlı olarak damar lümeni tıkanması görülür.

•Damara dışarıdan bası olması: Damar cidarına dışarıdan bası gelmesi sonucu, kan akışının kısıtlanmasına bağlı olarak iskemi görülebilir. Örnek vermek gerekirse, uzun bir süre kol veya bacak kaslarını sıkacak şekilde atel veya alçı kullanmak kan dolaşımının bozulmasına bağlı olarak çevre dokularda iskemik hasara neden olabilir.

•Damar cidarının iltihaplanması: Çeşitli romatolojik veya otoimmün hastalıklara bağlı olarak, damar duvarının doğrudan bağışıklık sistemi tarafından hasara uğratılması, kan akışında kesintilere yol açabilir. Vaskülit olarak isimlendirilen bu durum, dokularda iskemik hasara neden olabilir.

•Kan akışının azalması: Çeşitli kalp hastalıklarında kalbin atış gücünün zayıflaması sonucu kan akışında ciddi düşüşler görülebilir. Bu duruma bağlı olarak, beyin gibi metabolizma hızı yüksek olan dokuların bulunduğu organlara yeterince kan pompalanamadığından, bu dokularda iskemik hasar ortaya çıkabilir. Bu durum, özellikle ani tansiyon düşüşlerinin görüldüğü kalp hastalıklarında görülür.

•Oksijen taşımasında görülen problemler: Kanda oksijeni taşımaktan sorumlu kırmızı kan hücrelerinin fonksiyonlarında görülen bozulma (karbonmonoksit zehirlenmesi, methemoglobinemi gibi durumlar) veya kan hücrelerinin sayısında görülen azalma (anemiye bağlı olarak) dokuların oksijensiz kalmasına yol açar ve bu durum da iskemik hasara neden olur.

İskeminin Belirtileri Nelerdir?

İskeminin belirtileri, hasarın görüldüğü dokuya göre değişiklik gösterir. Bu anlamda, iskemik hasarın en sık görüldüğü dokulara bağlı olarak ortaya çıkan belirtiler şu şekilde sıralanabilir:

  • Kalp kasının etkilendiği durumlarda görülen belirtiler
  • Kol, çene ve boyun kısmına yayılan göğüs ağrısı
  • Çarpıntı
  • Nefes darlığı
  • Halsizlik ve yorgunluk
  • Bulantı ve kusma
  • Beyin dokusunun etkilendiği durumlarda görülen belirtiler
  • Bilinç kaybı
  • Görme kaybı
  • Konuşmada bozukluk
  • Denge kaybı
  • Kişilik değişiklikleri
  • Vücudun belli noktalarında kasılma
  • Vücudun belli noktalarında his kaybı

İskemi Nasıl Tedavi Edilir?

İskemi tedavisinde temel amaç, iskemik hasarın görüldüğü dokuya oksijen ulaştırılmasıdır. Bu doğrultuda, iskemiye neden olan mekanizmanın düzeltilmesi hedeflenir. Kan akışının sekteye uğradığı durumlarda tıkanan kan damarının çeşitli yöntemlerle (ilaç tedavisi, anjiyografi veya bypass ameliyatı) açılması ve kan akışının sağlanması; damara bası olan durumlarda basının giderilmesi, vaskülit ve benzeri durumlarda ise altta yatan hastalığın tedavisi hedeflenir. Kalbin çalışmasına ilişkin bozukluklarda ise kalp atış gücünü artıracak ilaçlara başvurulabilir.

Burada önemli olan nokta, iskemiye neden olan etkenin ortadan kaldırılması sonucunda yoğun oksijene maruz kalan dokuda reaktif oksijen radikallerine bağlı hasar ihtimalinin göz önünde bulundurulması, iskemik hasarın mümkün olan en kısa sürede düzeltilmesi ve tedavi sonrası doku hasarının kontrol altında tutulmasıdır.

Amfizem

Bir çeşit akciğer hastalığı olan amfizem, solunum yetmezliğine neden olan bir hastalıktır. Genellikle yoğun sigara kullanımı kaynaklı olan bu hastalık aynı zamanda endüstriyel hava kirliliği ya da nadiren de olsa genetik faktörlere bağlı olarak gelişebilir. Vücuda giren temiz havanın tutulduğu yer olan akciğerlerin ucundaki hava keseleri çeşitli nedenlere bağlı olarak zarar görüp işlevini yerine getiremez hale gelebilir. Yaşam kalitesini ciddi şekilde etkileyen amfizem, ilerleyen aşamalarda ölümcül sonuçlar doğurabilir. Bu hastalık sonucu hasar alan hava keseleri esnekliğimi kaybeder. Çeşitli teknikler ve hastanın yaşam tarzında yapacağı değişikliklerle hastalığın ilerlemesinin önüne geçilebilir.

Amfizem Nedir?

Vücudumuz, dışarıdan alınan oksijeni kana aktarma işlemini akciğerler aracılığıyla gerçekleştirir. Kişi nefes aldığında akciğerlere dolan hava önce bronşlara, oradan da alveol olarak adlandırılan hava keselerine ulaşır. Alveollere tutunan kan damarları sayesinde temiz havada bulunan oksijenin kana karışması sağlanır. Kişi nefes verirken bu işlemin tam tersi gerçekleşir ve böylece kandaki karbondioksit dışarıya verilir.

Bir insanda salkımlar halinde ortalama milyon adet alveol bulunur. Kişinin nefes alıp verme fonksiyonunu gerçekleştirebilmesi bu hava keselerinin esnekliğine bağlıdır. Hava ile dolan bu keseler şişer ve gerilir, nefes verirken ise büzülür.

İlerleyici bir hastalık olan amfizem, hava keselerinin esnekliğini yitirmesine neden olur. Aşırı kirli hava solunmasıyla alveol yüzeyleri zarar görür. Duvar yapıları bozulan alveoller hava ile şiştikten sonra geri sönemezler. Dolayısıyla, hava keseleri şişik halde kalır. İçeride kalan eski hava nedeniyle yeni gelen temiz havaya yer kalmaz. Alveollerin yüzey alanı azaldıkça, kana karışabilen oksijen miktarı ve kandan atılan karbondioksit miktarı da azalacağı için bu durum nefes darlığına yol açar. Alveollerde görülen hasar kalıcıdır, ancak çeşitli yöntemlerle durum kontrol altına alınabilir.

Amfizem Nedenleri

Amfizem hastalığının en yaygın nedeni yoğun sigara kullanımıdır. Yalnızca sigara içen kişiler değil, aynı zamanda sigara dumanına maruz kalan kişilerde de amfizem görülme ihtimali yüksektir. Kişinin sürekli kirli, kimyasal içerikli veya tozlu havaya maruz kalması da amfizeme neden olabilecek bir risk faktörüdür.

Belirtilen bu çevresel faktörlerin yanı sıra, çok nadiren de olsa genetik faktörlere bağlı olarak amfizem gelişebilir. Genetik olarak görülen Alfa-1 antitripsin eksikliği nedeniyle kişide amfizem ortaya çıkabilir.

Amfizem Belirtileri

Belirtiler kişiden kişiye değişiklik gösterebilir. Çoğu hastada ortak olarak görülen belirtiler, kronik öksürük ve nefes almada güçlüktür. İlerleyen dönemlerde alveollerin aşırı büyümesi nedeniyle akciğerler genişlemek zorunda kalır ve bu durum, göğüs kafesinde şişmeye neden olabilir. Bu, fıçı göğüs olarak adlandırılır.

Çoğu hasta, uzun yıllar boyunca amfizemle yaşadığını fark edemeyebilir. Zamanla gelişen hastalığın ilk belirtileri fiziksel aktivite sırasında nefes daralması ya da öksürük krizleridir.

Sigara içmek yalnızca hava keseciklerini değil, aynı zamanda hava yollarını da tahriş eder. Hasar gören nefes yolunda iltihap oluşur. Buna bağlı olarak görülen balgam, hava yolu tıkalı olduğu için vücuttan atılamaz. Bu nedenle, yoğun balgam üretimi yaygın belirtiler arasındadır. Aynı zamanda, kana yeterince oksijen aktarılamaması nedeniyle, kişi kendini sürekli yorgun hisseder. Kişinin kendini sürekli yorgun hissettiği durumlarda, uzman bir doktora başvurmak en doğru seçenek olacaktır.

Hastalığın ilerleyen evrelerinde oksijen yetersizliğinden dolayı dudak ve parmak uçlarında mavi-gri arası renkte morarmalar oluşabilir. Bu belirtilerin yanı sıra, göğüsten gelen hırıltı, kilo kaybı, hızlı kalp atışı, merdiven çıkma gibi günlük aktiviteler sırasında nefes darlığı ve depresyon çoğu amfizem hastasında ortak olarak görülen belirtiler arasındadır.

Amfizem Tanısı

Hastada amfizemde görülen çoğu belirtinin olması hastalık tanısı için yeterli değildir. Fiziksel muayenenin yanında çeşitli testler sonucu hastalığın kesin tanısı konulabilir. Genel olarak akciğer fonksiyon testleri ile tanıya ilişkin kesin sonuca ulaşılır. Akciğerlerin çalışma kapasitesini gösteren ve en doğru sonuç veren yöntemlerden biri, spirometri adı verilen yöntemdir. Spirometri ve benzeri testler aracılığıyla hastalık tanısı konulabilir, hastalığın ilerleyişi takip edilebilir ve uygulanan tedavi yöntemlerinin ne derece etkili olduğu gözlemlenebilir.

Aynı zamanda, göğüs filmi, bilgisayarlı tomografi ve arter kan gazı analizi gibi yöntemler de akciğer fonksiyonlarının ne derece aksadığını ölçmek için kullanılan yöntemler arasındadır.

Amfizem Tedavisi

Amfizemin kesin bir tedavisi bulunmamaktadır, ancak şu an kullanılan tedavi yöntemleri; hastalığın ilerlemesini yavaşlatma, belirtileri kontrol altında tutma, olası komplikasyonların önüne geçme ve kişinin normal yaşamına devam edebilmesine yardımcı olur.

Tedavinin ilk adımı vakit kaybetmeden sigarayı bırakmaktır. Daha sonrasında uygulanacak çeşitli yöntemlerle kişinin hayat kalitesinin artırılması amaçlanır.

Hastalığın şiddetine göre çeşitli ilaç tedavileri uygulanabilir. Amfizem tedavisinde kullanılan ilaçlar arasında bronkodilatörler, inhaler steroidler ve çeşitli antibiyotikler bulunur. Bu ilaçlar genellikle nefes yollarındaki kasları rahatlatıp kişinin nefes almasını kolaylaştırmayı hedefler.

Hastalığın erken aşamalarında ya da genellikle ilaç tedavisine ek olarak farklı yöntemlere başvurulabilir. Düzenli nefes egzersizleriyle kişinin akciğer kapasitesi artırılabilir. Amfizemin ilerleyen evrelerinde ise hastalarda aşırı kilo kaybı görülür. Bu durumda, hastaya sağlıklı beslenme alışkanlıkları kazandırılması ve bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi büyük önem taşır. Amfizemin şiddetli seyrettiği hastalarda oksijen takviyesi yapılarak vücudun ihtiyacı olan oksijen, dışarıdan karşılanabilir.

Diğer tedavi yöntemlerinin yanıt vermediği durumlarda ise son aşama olarak cerrahi yöntemlere başvurulur. Cerrahi müdahaleyle akciğerin hasar görmüş kısmı alınabilir ya da akciğer nakli gerçekleştirilebilir. Her iki yöntem de en son aşamada tercih edilen ve çeşitli riskler içeren yöntemlerdir.

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir