Son dönemde kullanım sıklığı artan ve bilinçsiz şekilde kullanılan kan sulandırıcılar endişe yaratıyor. İstanbul Florence Nightingale Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Polat Canbolat, “Pandemiyle birlikte kan sulandırıcıların kullanım sıklığında artış oldu. İnsanlar aşı sonrasında, hastalığı geçirirken veya geçirdikten sonra kimi zaman doktorlarının, çoğunlukla da yakınlarının önerisiyle kan sulandırıcı kullanmaya başladı. Oysa bu ilaçların kontrolsüz kullanımı ölümcül kanama sıklığında artışa neden olabilir. Koruyucu tıpta en tartışmalı alanlardan bir tanesi de, bilinen kalp - damar hastalığı olmayan kişilerin günlük kan sulandırıcı almalarının gerekli olup olmadığı konusudur” diyor.
Bu durumda akla, “kimler kan sulandırıcı kullanmalı” ve “kalp krizi, felç veya kalp - damar hastalıklarına bağlı ölüm riskini azaltmak için kan sulandırıcı alınmalı mı” soruları geliyor. Doç. Dr. Polat Canbolat, “Uzun yıllardır kullanılan aspirinle ilgili bilgiler, geniş çaplı ve uzun süreli çalışmalar sonucunda kullanım önerilerinin değişmesine neden oluyor. Günümüzde kan sulandırıcıların tartışmasız kullanılması gereken alanlar var. Kalp krizi veya belirli felç türlerini geçirmiş hastaların bu sorunları tekrar yaşamamak adına kesinlikle kan sulandırıcı kullanmaları gerekiyor. Benzer şekilde stent takılmış veya by-pass ameliyatı olmuş kişilerin de kan sulandırıcı kullanmaları şart” diyor.
Kan sulandırıcılarda en büyük yan etki olan kanama, vücudun farklı yerlerinde meydana gelebiliyor. Bu sorun bazen fark edilmezken bazen beyin kanaması gibi yaşamı tehdit edici olabiliyor. “Elimizdeki imkanlar kanamanın hangi boyutta gelişebileceğini tahmin konusunda yeterli değil” diyen Canbolat; kalp krizi ve belirli tipte felç geçiren, stent takılmış veya by-pass ameliyatı olmuş kişilerde, kan sulandırıcının sağladığı faydanın kanamadan daha üstün olması nedeniyle mutlaka aspirin kullanılması gerektiğini söylüyor.
Peki bu hastalıkların ve tedavilerin uygulanmadığı durumlarda kalp- damar hastalıklarından koruma amaçlı aspirin kullanılmalı mı? Doç. Dr. Polat Canbolat, "Almanya’da 12 binden fazla kişinin dahil edildiği son çalışmada, çalışmaya katılanların yarısına aspirin yarısına plasebo verilmiş ve katılımcılar 5 yıl boyunca takip edilmiş. Sonuçta görülmüş ki aspirinin kalp - damar hastalıklarını önlemede sağladığı yarar, kanama nedeniyle kaybolmuş. Bu sonuç bir yandan kalp krizini önlediğimizi diğer yandan ise ölümcül kanamaya neden olabildiğimizi göstermesi açısından çok dikkat çekici. Bu nedenle birincil korumada aspirin kullanımını çok kısıtladık. Bu amaçlı aspirin kullanımının muhakkak doktor önerisi ile yapılması gerektiği unutulmamalı" diyor.
Doç. Dr. Polat Canbolat, “Kalp krizinden ve inmeden korunmak için ne yapılmalı” sorusuna “Sağlıklı beslenin, haftada dakika yürüyüş yapın ve sigarayı bırakın. Yüksek kan basıncınız veya kolesterol yüksekliğiniz varsa ilaçlarla kontrol altına alınmasının kalp krizi ve felç riskinizi düşüreceğini bilin. Şeker hastasıysanız doğru beslenme ve gerekmesi halinde ilaçlarla, şekerinizin kontrol altında olduğundan emin olun” diyor.
Kan pıhtılaşması nedir?
Vücutta meydana gelen kesik ve yaralanmalar sonucunda; damarlardan kan akmamasını engelleyen sürecin genel adı pıhtılaşmadır. Pıhtılaşma olayı devam ettirilemezse; meydana gelecek küçük bir kanama bile durdurulamayacağı için kan kaybı nedeniyle birçok ölüm görülür.
Pıhtılaşmama durumu ölümle sonuçlanabilir!
Pıhtılaşma olmadığı zaman; kan damarları içerisinde bulunan kan ağırlaşarak, kan pıhtılaşmasına yol açar. Kanın ağırlaşması demek, koyulaşması demektir ki, bu durum; damar sertliği, beyin kanaması, kısmi felç gibi birtakım hastalıkları da beraberinde getirirken, ölüm ile de sonuçlandırabilir.
Kan pıhtılaşmasına neden olan durumlar nelerdir?
gibi durumlar, vücutta kan pıhtılaşmasına neden olabilecek faktörlerdir.
Kan pıhtılaşmasının belirtileri vücudun bölgelerine göre farklılık gösteriyor!
Kan pıhtılaşmasının belirgin belirtileri yoktur; çünkü pıhtılaşmanın olduğu bölgeye göre görülebilecek belirtiler de farklılık gösterebilmektedir. Örneğin;
Kişi, kendisinde bu belirtilerden birini ya da birden fazlasını görmesi durumunda; hemen uzman bir doktora başvurmalı ve pıhtılaşmaya neden olan hastalığın tedavi süreci bir an önce başlatılmalıdır.
Kan pıhtılaşmasında kimler risk altındadır?
kişilerde, kan pıhtılaşması riski oldukça yüksektir.
Genetik açıdan risk altında olan kişiler kimlerdir?
Kan pıhtılaşmasının teşhisi nasıl koyulur?
Doktor, kişinin fiziki muayenesini yaptıktan ve şikayetlerini değerlendirdikten sonra tam kan sayımı testi görmek ister. Bu teste göre pıhtılaşma teşhisi konulur. Pıhtılaşmanın kaynağı genetik ise doktorunuz farklı testler de isteyebilir.
Kan pıhtılaşmasının tedavisi var mıdır?
Kan pıhtılaşmasının tedavisi ilaç ile yapılmaktadır. Kan sulandırıcı ilaçlar, kişiye ağız yolu ile verilebilir ya da deri altından enjekte de edilebilir. Ama unutulmamalıdır ki; bu ilaçlar kanama oluşturabileceği için kontrollü bir şekilde alınmalıdır.