karadenizlinin umudu bitince inadı başlar / Karadeniz In Umudu Bitince Inadı Başlar mp4 3gp flv mp3 video indir

Karadenizlinin Umudu Bitince Inadı Başlar

karadenizlinin umudu bitince inadı başlar

Gülcan Dereli May

Eskencidere Vadisi'nin yağmalanmasına karşı süren direnişin ön saflarında kadınlar yer alıyor. Direnişçilerden Funda Okyar, 'Karadeniz kadınları güçlüdür. Yani umutları biterse inatları başlar. Bu inat kazanım gelene kadar devam edecek' diyor

Rize'nin İkizdere ilçesine bağlı Eskencidere Vadisi'nin yağmalanmasına, yeşilin, ormanın ve derelerin taş ocağı rantı için yok edilmesine karşı 1 Nisan'da başlayan direniş devam ediyor. Eskencidere'de Cengiz İnşaat'ın rantına karşı İkizdereliler, "Yaşam alanlarımıza dokunmayın, Nefes almak istiyoruz, Suyuma dokunma, Sularımızı kesmeyin, Doğa talanına hayır, Vadimizi yok etmeyin, Taşocağı istemiyoruz, Taş ocağına hayir diyerum, Arıları yok etmeyin, İkizdere dünya mirasıdır, Bakan bütün marjinal grup burada, Biz marjinal değiliz" diye haykırıyor. Direnişin başını ise kadınlar çekiyor. Biz de Yeni Yaşam Kadın eki olarak direnişte yer alan Funda Okyar ile konuştuk. Okyar, 'Burada doğup büyüdüm, ilkokul, ortaokul ve liseyi burada okudum sonra Tokat’a gelin gittim ve buraya geri döndüm" diyerek yıkıma izin vermeyeceklerini söylüyor.

*Orada ne yapılmak isteniyor?

Burada ormanı katletmek istiyorlar. Burada bir taş var o taşı çıkarmak için, taş üstü liman yapmak için ormanı ve o taşa ulaşmak için de çok fazla ağacı kesmek istiyorlar. Yani bir ormanı katletmek istiyorlar.

*Peki siz bu direnişe nasıl başladınız? Kadınlar bu konuda en ön safta yer alıyor. Nasıl karar verdiniz? Nasıl örgütlendiniz?

Kimse bizi bilgilendirmedi. Akrabalardan bir tanesi fark etmiş. O tek başına başladı bu mücadeleye sonra onun peşine biz gitmeye başladık, derken büyüdük. 1 Nisan’da bir eylem yapıldı. Oradaki eylemden sonra iş biraz daha ciddiyete bindi. İnsanlar duydu, köylüler bilinçlendi. Nisan'ın sonuna doğru daha da kalabalık olduk ve daha çok insanla gidip gelemeye başladık. Tabi 23 Nisan sabahı dozerin gelmesiyle birlikte işi tamamen ciddiyete bindirdiler. 

*Bundan sonra mı sayınız arttı? 

Tabi tabi bundan sonra kadınlar birlik olduk. Şu anda kadınlarımız hep birlikte ve kıyameti koparıyor. Hepsi tetikte hatta çoğu yaşlı yani aramızda çok yaşlı kadın da var. Gelebilen geliyor, gelemeyeni biz ziyaret ediyoruz. Ne diyorsunuz bu konuda diye soruyoruz. Siz eski topraksınız ne düşünüyorsunuz, ne yapalım diyoruz. Kesinlikle sokmayın diyorlar. 

*Peki gününüz nasıl başlıyor?

Sahuru yiyoruz. Sahurdan sonra yola çıkıyoruz. Bizim artık yollarımızı jandarma kesti. Bizim hiçbir şekilde gitmemize izin vermiyorlar. Biz de kendi arazilerimizin içinden diğer ormana ulaşıyoruz. Biz kendi arazilerimizin üzerindeki ormandan çok yukarılara 2 saat falan yürüyoruz, diğer ormana geçmek için üst tarafı dolanıyoruz. Tekrar orman yoluna aşağı iniyoruz ve önümüze jandarmalar çıkıyor. 

*Yani sürekli bir engelleme ile karşı karşıyasınız?

Evet aynen öyle sürekli devlet güçleri ile karşı karşıya kalıyoruz. Kiminle karşı karşıyayız; 2 operatör ve onları yardımcısı bir de jandarmalarla. 

*Neden size engelliyorlar? 

Onu biz de soruyoruz ama bir bilgi alamıyoruz. Biz doğal hakkımızı savunuyoruz. Onlar neyi savunuyor? Bunu cevabını veremiyorlar. Bize yukarıdan emir geldi diyorlar. Hiçbir şekilde izin vermeyeceksiniz diye emir aldık diyorlar. Hatta ben ağaca çıktım. Baya olay oldu. Ben kendimi ağaca zincirledim. Bunun üzerine şikâyet etmişler savcılığa, kendine zarar verecek diye düşünmüşler. Ben kendime zarar vermek için değil, ağacı korumak için zincirledim kendimi ağaca. 

*Ormanlık alanın kesilmesi sizi nasıl etkiler?

Orası bizim yaşam alanımız. Yaşam alanımızın yok edilmesini istemiyoruz. Şimdi oraya kocaman bir demir kapı yaptılar. Kameralar yerleştirdiler. Bizi hiçbir şekilde oraya sokmuyorlar. Zaten biz yasakların kalkmasını bekliyoruz. Herkes şu anda yollarda, izin alan da geliyor almayan da geliyor. Şimdi burada doğa için büyük bir savaş veriyoruz. Dün gece burada mesela sahura kadar çalıştılar, gece çalışıyorlar. Gece kıyım yapılıyor. O sesten uyumanın bile mümkünatı yok. 

*Yani tepkilerinize rağmen çalışma yapılıyor öyle mi?

Evet, hala çalışma devam ediyor, hala dozer getirmeye uğraşıyorlar.

*Bu durum sizi yıldırıyor mu?

Hayır, en tepeye de çıksalar biz vazgeçmeyeceğiz. Buradayız.

*Devletin yaklaşımını nasıl yorumluyorsunuz?

Devletin sermayeyi destekleyip bizi karşısına alması kabul edilemez. Bize resmen ne diyorlar biliyor musun? Siz bir çukur açın ailenizle, orada yaşayan diğer kişilerle o çukurun içine girin biz de sizin üstünüzü örtelim diyorlar. Yani bize resmen ölün diyorlar. Ramazan ayında sahurdan iftar vaktine kadar biz direniyoruz. Yağmur, çamur demeden gidiyoruz. Her yerden gelenler oluyor, herkes bizi duydu da yukardakiler neden duymuyor ona üzülüyoruz. Bizim tek isteğimiz kendi yaşam alanlarımızı korumak. Ormanlarımıza dokunulmasın.

*Direniş nasıl gidiyor?

Çok güzel gidiyor. Engellemeler bizi yıldırmıyor tam tersi daha da cesaretleniyoruz, hırslanıyoruz. Biz oraya gittiğimizde yeri geliyor 'aa çocukken salıncak kurduğumuz yer' diyoruz. Çocukken gölgesine sığındığımız ağaçların kesilmiş olduğunu görünce oturup ağlıyoruz. Ama yeri geldiğinde 'aa biz burada ne güzel yüzmüştük' diyoruz. Deremiz var bizim. İşte şuradan şöyle düşmüştük, şöyle gülmüştük diye eskiyi yad ediyoruz. Bunları da yapıyoruz. Karadeniz kadınları güçlüdür. Pes etmez. Yani umutları biterse emin olun ki inatları başlar. Bu inat kazanım gelene kadar devam edecek. Kesinlikle edecek. Kararlı, inatçı ve cesuruz. Kadınlar burada orman katliamına izin vermeyecek. Herkesten tek isteğimiz bize destek olsunlar, herkesi misafir ederiz, herkese yetecek kadar yerimiz var. 40 üzerinde insanız. 

*Kamuoyuna bir çağrınız var mı?

Bizi kesinlikle yalnız bırakmasınlar. Bu doğa yalnızca bizim değil, hepimizin. Çocuklarımızın geleceği, tüm çocukların geleceği, sizin de geleceğiniz. Biz burada yaşıyoruz diye burası bizim demiyoruz. Hepimizin. Burası herkesin nefes alabileceği bir yer. Herkesin yolu buraya düşer. Her şey olabilir. Bu Türkiye’nin her ucu için geçerli olan bir şeydir. Bundan sonra hatta şöyle bir karar bile aldık; doğa katliamı hangi şehirde varsa gidip onun karşında duracağız, halkın yanında olacağız, destek olacağız. Biz bu şekilde gruplar da kurduk kendi içimizde. Çünkü çok zor, çok kötü bir şey.
 


Etiketler : Rize, Eskencidere, Karadenizli kadınlar, Doğa talanı, Funda Okyar,



Sen Anlat Karadeniz son zamanların en gözde dizilerinden biri&#; Yayınlandığı ilk günden beri reytingleri alt üst eden dizi, gerek konusu itibariyle vermek istediği mesajla, gerekse başrol çiftinin hikayesi ile izleyicilerin büyük beğenisini topluyor. Toplumumuzun göz yumduğu en büyük sorunlardan biriyle, aslında acı gerçeklerimizle yüzleşiyoruz dizide&#; &#;Bu hikaye şiddete boyun eğmeyen bir kadının hikayesi, bu hikaye şerefsizliği görmezden gelmeyi reddeden Karadenizli bir adamın hikayesi.&#; cümleleriyle başlıyor Nefes ve Tahir’in uzun yolculuğu&#; Daha yolculuğun yarısında bile değiller ama sevenleri bir hayli fazla. Sizler için NefTah çiftinin -seçmesi zor izlemesi büyük keyif olan- sahnelerini tekrar izledik ve ilk 10’u seçip yorumladık. Bölüm 1 itibari ile ilk beş sahneyi göreceksiniz, ikinci bölüm ise yakında yayında! Buyurun yazıya&#;

1- İlk karşılaşma!

Her çiftin aslında bizi en çok etkileyen ilk sahnesidir karşılaşma sahneleri… Ama bu defa bir başka vuruldu herkes! Nefes’in bir anda üzerinde hissettiği o yoğun bakışlara sahip bir çift göz tam karşısındaydı, göz göze geldiklerinde ikisi de bakışlarını başka yöne çevirmek durumda kaldılar. Tahir bir an düştüğü yerde &#;Ben ne yapıyorum?&#; diye düşünüp kendini toparlarken, Nefes’in o an için tek kaygısı onun üzerinde hissettiği yoğunluğu Vedat’ın da fark etmesiydi. Selamlaşırken Nefes’in yüzüne bile bakamayan Tahir’in dikkatini çeken ilk şey, Nefes’in elindeki morluklar oldu. Ve o an artık bambaşkaydı her şey… İkisi içinde içinden çıkılamaz bir an olması sanırım bizi etkileyen en büyük kısım oldu. 

İlk karşılaşmaya ek olarak bir sahne daha eklemek istiyorum. Çünkü bahsedeceğim sahne benim için ilk karşılaşma kadar özel&#; İstanbul’dan Trabzon’a döndüklerinde, Tahir’in arabanın bagajını açıp Nefes’i karşısında gördüğü o an… Yol boyunca düşünmeden edemediği Nefes ve kafasında bir türlü oturtamadığı Nefes’te  gördüğü morluklar. İşte şimdi bütün sorularının cevabı, karşısındaki bir çift gözde. Nefes’in korku içinde ama umut bekleyen bakışları, Tahir’in şaşkın ama bir yandan da sevinen gözleri&#; Hikaye asıl burada başlıyor, &#;Benim memleketimdesin!&#;

2- &#;Özür dilerim daha önce gelmediğim için&#;&#;

Hiçbir suçu olmadığı halde acılarınıza ortak olup, yaşadıklarınızdan dolayı -daha önceden hayatınıza dahil olup engelleyemediği için- kendini suçlayan ve bütün bunlar için sizden özür dileyen bir adam düşündünüz mü? Tahir, denizin çocuğu Tahir…

Tahir o akşam Nefes’in yaralarını gördü, yaşadığı şiddetin elindeki morluklardan çok çok daha fazla olduğuna şahit oldu. Nefes anlattı, anlattıkça yaraları daha da kanadı. İnsan bir an aklından geçirince bile tekrar aynı ateşle yanar mı? İşte anlatamadığım o an Nefes kaçmak istedi, anlamsızca koştu. İçinde olan acı yangını yine kendi söndürmek istedi çaresizce. Onu sıkı sıkı saran iki eli bedeninde hissettiğinde yıllardır hatırlamadığı o duyguyu anımsadı, yalnız değildi, bu kez yalnız değildi. Tahir çaresizce öğrendiklerinin yükü altında ezilirken sadece özür dileyebildi&#; Sekiz yıl yaşadığı her kötü saniye için, Nefes’i daha önce bulamadığı için, onu o lanet yerden çekip çıkaramadığı için kahroldu, iki cümle söyleyebildi sadece… ‘’Özür dilerim, özür dilerim her şey için özür dilerim Nefes. Özür dilerim daha önce gelmediğim için!’’ 

3- &#;Bırakmıyorum!&#;

Özellikle gözlerin konuştuğu bu sahnenin yeri çok başka. İlk şüphe, ilk düşüş, ilk korku, ilk inkâr ediş ve belki ilk kabulleniş… Hani bazen derler ya, dil konuşmasa bile gözler anlatır her şeyi diye. Tahir’in belki ilk teslim oluşlarından biri bu, Nefes’in ise en ummadığı imkansızlığı.  

Bu imkansızlığın içinde yanıp kavrulurken bile, umutlarını yeşerten şey inatları oldu. İnat, Deli Tahir inadı&#; Tek çareyi canavarına teslim olmakta bulan Nefes’i bu kez bırakmayan bir el vardı. O el, her ne olursa olsun her şeyi yola koyacağına inanan umudun eliydi. Bir Karadenizli boşuna dememiş &#;Karadeniz’in umudu bitince, inadı başlar!&#; diye. Şimdi; önce umut, sonra inat zamanı. &#;Bırakmıyorum. Duydun mu? Bırakmıyorum.&#;

4- &#;Biz hiç birbirimizi göremeyecek miyiz?&#;

Hani bazen derler ya; &#;Biz bugünlere hiç ama hiç kolay gelmedik.&#; diye… Bizim bu sahneye gelmemiz de hiç ama hiç kolay olmadı. Fevri söylenen sözler, bir anlık öfkeyle yakıp yıkılan Karadeniz, kırılan kalpler ve akan gözyaşları… Acıların içinde umut yeşertmek ve o umudu hep taze tutmak hiçbir zaman, hiçbir koşulda kolay olmaz. Keza bu Nefes ve Tahir içinde böyle oldu. Attıkları her adımda önce düşüp sonra kalkmak onları hiç olmadığı kadar zora sokuyordu ama beklenenin aksine bu durum onlara güç veriyordu. Bu seferki adım; onlar için yürüdükleri yolun en keskin dönemeci, aldıkları daha doğrusu almaya çalıştıkları karar ise bundan sonraki hayatlarının en büyük değişimi oldu.

Cemal Süreya söylemiş, &#;Bazı adamlarsa tüm geçmişi unutturur, parmak uçlarından öperdi.&#; diye, çok güzel söylemiş. Tahir’in, deliliğinin ardına sakladığı kocaman bir kalbi var, kocaman ve aşık. Onun yüzünden kırılan parmakları, günü geldiğinde incitmeden öpebilecek kadar da güzel bir sevdası var. Bu güzelliğin arkasından gelen uzak durma kararı belki hiç yakışmadı ama iyi ki geldi! Bugüne kadar yaşadıkları her olay ve üzerlerindeki baskı Tahir’i bu kararı almaya, Nefes’i ise onaylamaya zorladı. Aslında ikisi de bu kararın birbirlerine atacakları en büyük adım olduğundan habersizdi… Anın etkisiyle Nefes sadece Tahir’e sığınıp ağlayabildi… Tahir ise mecburen aldığı bu karara yalnızca sahip çıkabildi; ‘’Biraz daha böyle kalabilir miyiz?’’ 

5-&#;Sevda benim sevdam ula sana ne?&#;

Tam anlamıyla Deli Tahir’e yakışan bir itiraf patlaması oldu bu sahne… Nefes’in de Tahir’in de sevdaları defalarca gözlerinden okunsa bile, ilk dillendirmeleri bir başka kıpırtı yarattı içimizde… Konuşamadıkları her anı susmaya adamışlardı, &#;Susuyoruz bu mevzuları&#;&#; diyerek ikisi de yüreklerinde büyüttükleri sevdayı haykırmamak için dillerini mühürlüyordu adeta. Ama bu defa yürek susmadı işte… Her seferinde susmak için direndikleri mevzuları, bu kez Tahir adeta bir tokat gibi çarptı Nefes’in yüzüne… Dillendirdi yüreğini, susmuyordu artık o sevda&#; Bildiklerini böyle duymak Nefes’i mutlu etmekten çok endişelendirdi, aslında aklındaki o endişeyi hepimiz biliyorduk. Tahir de biliyor, biliyor ki; bas bas &#;Sevda benim sevdam ula sağa ne?’’ diyebiliyor. &#;Benimle yanmana razı değilim, sen sadece iyi ol gözümün önünde ol, bu yürekle ben yanarım!&#; diyor.

Güneşi Beklerken tekrar bölümleri ile teve 2’de!

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir