karınca beslemek sevap mı / Karıncalar Hakkında Bilgi / Doğal Hayat / Çevre / Milliyet Blog

Karınca Beslemek Sevap Mı

karınca beslemek sevap mı

Peygamberimizin Kuş Sevgisi

Bütün mahlûkât, insana hizmet ve ibret olarak yaratılmış ve bu dünyâ hayâtında yine ona emânet edilmiştir. Bu sebeple bütün mahlûkâta muhabbetle yaklaşmak, insan için bir vicdan borcudur. 

Arı, insana bal ikrâm etmek için yaşar. Koyun, bütün ömrünü insana et, süt, yün ve yavru vermek uğrunda tüketir. Kedi, köpek yine insanın emrindedir. Cenâb-ı Hakk’ın celâlî tecellîsinin bir tezâhürü olan yılan, çıyan, akrep gibi mahluklar da azâb-ı ilâhîyi hatırlatmaları ve tabiattaki pek çok vazîfeleri sebebiyle, insana lutfedilen nîmetler cümlesindendir. Taş, toprak, ağaç, bulut, dağ, ova hep insan için vardır…

GÖKLERDE VE YERDE DÜŞÜNENLER İÇİN İBRETLER VAR

Nitekim âyet-i kerîmede buyrulur:

O, göklerde ve yerde ne varsa hepsini, kendi katından (bir lutuf olmak üzere) size âmâde kılmıştır. Elbette bunda düşünen bir toplum için ibretler vardır.” (el-Câsiye, 13)

Hizmetimize âmâde kılınan varlıklara zulmetmek, sonunda zararı bize dokunacak olan bir ahmaklıktır. Hayvanlara haksızlık etmek ise kıyâmette karşımıza çıkacak ağır bir vebâldir. Âyet-i kerîmede şöyle buyrulur:

Yeryüzünde debelenen hiçbir canlı ve iki kanadıyla uçan hiçbir kuş yoktur ki, sizin gibi birer ümmet olmasın. Biz kitapta (levh-i mahfuzda) hiçbir şeyi eksik bırakmadık, sonra hepsi Rablerinin huzûrunda toplanacaklardır.” (el-En’âm, 38)

Diğer taraftan Hâlık’tan ötürü mahlûkâta muhabbet de, bir kulluk vazîfesidir. Dünyâ ve nîmetlerinde diğer mahlûkâtın da hakkı vardır. Onların hakkını gasp etmek büyük bir kıyâmet hesâbıdır. Şâir Firdevsî, Şehnâme adlı eserinde ne güzel söyler:

“Bir yem tânesi çeken karıncayı dahî incitme! Çünkü onun da canı vardır. Can ise, tatlı ve hoştur.” Âlemlerin Efendisi, hayvanların faydasız ve sebepsiz yere, keyfî bir şekilde öldürülmesini yasaklamıştır. Bir hadîs-i şerîŞnde şöyle buyurmuştur:

“Kim bir serçeyi boş yere sırf eğlence olsun diye öldürürse, kıyâmet günü o serçe feryâd ederek Allâh’a şöyle seslenir:

«–Ey Rabbim! Falan kişi beni gereksiz yere öldürdü, herhangi bir fayda için öldürmedi.»” (Nesâî, Dahâyâ, 42)

PEYGAMBERİMİZİN KUŞ SEVGİSİ

Abdullâh bin Mesûd -radıyallâhu anh- der ki:

Biz bir yolculukta Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ile beraber idik. Efendimiz bir ihtiyacı için yanımızdan ayrıldı. O sırada bir kuş gördük, iki tane de yavrusu vardı. Biz yavrularını aldık, kuş ise aşağı yukarı çıkıp inerek çırpınmaya başladı. Rasûl-i Ekrem Efendimiz geldiğinde bu hâli gördü ve şöyle buyurdu:

“–Kim bu zavallının yavrusunu alarak ona eziyet etti, çabuk yavrusunu geri verin!” (Ebû Dâvûd, Cihâd /, Edeb )

birdnestnew

ONLARI HEMEN BIRAK!

Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bir gün ashâbıyla birlikte otururken elinde üzeri sarılı bir şey bulunan bir adam gelerek Efendimiz’e şöyle dedi:

“–Ey Allâh’ın Rasûlü, Sen’i görünce buraya geldim. Gelirken bir ağaç kümesinin yanına uğradım. Orada bir kuşun yavrularının seslerini işittim de hemen onları alıp elbisemin arasına sardım. Derken anneleri gelip başımın üzerinde dönmeye başladı. Neticede ben yavrularının üzerini açtım, anne kuş gelip onların üzerine kondu. Ben tekrar üzerlerini örttüm. Şimdi onlar işte buradadır.

Fahr-i Kâinât Efendimiz:

“–Onları hemen bırak!” diye emretti. Adam da bıraktı. Ana kuş, kaçıp uzaklaşmak yerine yavrularının başında durdu, onları terk etmedi. Bunun üzerine Allâh Rasûlü ashâbına sordu:

“–Şu annenin yavrularına şefkatine hayret ediyorsunuz değil mi?”

“–Evet yâ Rasûlallâh!” dediler. Bunun üzerine Peygamberimiz:

“–Beni hak ile gönderen Zât-ı Zülcelâl’e yemin olsun ki, Allâh’ın kullarına karşı rahmeti, şu anne kuşun yavrularına karşı taşıdığı şefkatten daha fazladır. Onları götür, aldığın yere koy, anneleri de beraber olsun!” buyurdu. Sahâbî de onları derhâl yerlerine götürdü. (Ebû Dâvûd, Cenâiz, 1/)

Bir keresinde Hazret-i Âişe vâlidemiz hırçın bir deveye binmişti. Hayvanı sâkinleştirmek için onu sert bir şekilde ileri geri götürmeye başladı. Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, Hazret-i Âişe’ye:

“–Hayvana yumuşak davran! Çünkü yumuşaklık nerede bulunursa orayı güzelleştirir. Yumuşaklığın bulunmadığı her davranış çirkindir.” buyurdu. (Müslim, Birr, 78, 79)

childdognew

HAYVANLARA YARDIM ETMEK SEVAPTIR

Rasûlullâh -aleyhissalâtü vesselâm-, Cenâb-ı Hakk’ın rızâsının bâzen çok küçük bir şeyde olabileceğini şu misalle ne güzel anlatmaktadır:

“Vaktiyle bir adam yolda giderken çok susadı. Bir kuyu buldu, içine indi su içti ve dışarı çıktı. Bir de ne görsün; bir köpek, dili bir karış dışarıda soluyor ve susuzluktan nemli toprağı yalayıp duruyordu. Adam kendi kendine:

«–Bu köpek de tıpkı benim gibi pek susamış!» deyip kendi içinde bir vicdan muhâsebesi yaptı. Hemen kuyuya indi, ayakkabısını su ile doldurdu, onu ağzına alarak yukarıya çıktı ve köpeği suladı. Adamın bu hareketinden Allâh Teâlâ hoşnud oldu ve onu bağışladı.

Sahâbîler:

“–Ey Allâh’ın Rasûlü! Bizim için hayvanlardan dolayı da sevap var mı?” dediler. Rasûl-i Ekrem Efendimiz:

“–Her canlı sebebiyle sevap vardır.” buyurdu. (Buhârî, Şürb, 9; Müslim, Selâm, )

Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Ensâr’dan bir kimsenin bahçesine uğramış, orada bir deve görmüştü. Deve, Peygamber Efendimiz’i görünce inledi ve gözlerinden yaşlar aktı. Efendimiz, devenin yanına gitti, kulaklarının arkasını şefkatle okşadı. Deve sâkinleşti.

Bunun üzerine Hazret-i Peygamber:

“–Bu deve kimindir?” diye sordu. Medîneli bir delikanlı yaklaştı ve:

“–Bu deve benimdir ey Allâh’ın Rasûlü!” dedi. Fahr-i Kâinât Efendimiz:

“–Sana lutfettiği şu hayvan hakkında Allâh’tan korkmuyor musun? O senin, kendisini aç bıraktığını ve çok yorduğunu bana şikâyet ediyor.” buyurdu. (Ebû Dâvûd, Cihâd, 44/)

antsnew

KARINCAYI YUVASINDAN ETMEMEK İÇİN GELDİĞİ YOLU GERİ DÖNDÜ

Bâyezîd-i Bistâmî Hazretleri, Allâh’a muhabbetinin şiddetiyle rûhen o kadar hassaslaşır ve incelirdi ki, Yaratan’dan ötürü yaratılanlardan her birinin ıztırâbını sînesinde hisseder ve muzdarip olurdu.

Bu Hak dostu bir gün, dövülmekten arkasından kan boşanmış bir merkep gördü. O anda Bâyezîd-i Bistâmî Hazretleri’nin de baldırları ndan kan sızmaya başladı.

Yine bu büyük Allâh dostu, yolculuk esnasında bir ağacın altında biraz istirahat ettikten sonra yolculuğa devâm etmişti. Yolda torbaların üzerinde, dinlendiği yerde gördüğü birkaç karıncanın gezindiğini fark etti. Onları yurtlarından ayrı düşürmemek ve onlara gurbet hayâtı yaşatmamak için o kadar yolu geri döndü. Dinlendikleri yere geldi ve karıncaları eski yerlerine bıraktı.

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Fâziletler Medeniyeti, Erkam Yayınları, , İstanbul

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                
Son Güncellenme:

LinkedinFlipboardLinki Kopyala

Kuran-ı Kerim’de ve Hz. Peygamber’in hadislerinde sıklıkla hayvanlardan söz edildiğini görmekteyiz. Bunun amacı bir yandan hayvanların yaratılışındaki hikmet üzerinde insanları düşünmeye sevk etmek diğer taraftan da yenilmesi helâl ve haram olan hayvanlarla ilgili hükümleri belirlemektir. “Göklerde ve yerde bulunanlarla dizi dizi kuşların Allah’ı tesbih ettiklerini görmez misin? Her biri kendi duasını ve tesbihini (öğrenmiş) bilmiştir” buyuran Allah Teala, yerde ve gökte hayvanların O’na secde halinde olduklarını ve kendi dilleriyle onu tesbih ettiklerini haber vermektedir.

Kur’an, kimi zaman isimlerini zikrederek, kimi zaman ise vasıflarından bahsederek hayvanlara özel bir yer vermiş ve bazı süreler Bakara (inek), Nahl (arı), Neml (karınca), Ankebût (örümcek) ve Fil gibi isimlerle anılmıştır. Yine Kuran-ı Kerim’ de birçok hayvana atıflar yapılarak isimleri zikredilmiştir.

Sever, isim verirdi

Peygamber Efendimiz’in dünyasında hayvanların önemli bir yeri vardı. Rahmet Elçisi, bindiği hayvanları sever, önemser ve onlara özel isimler verirdi. Hz. Peygamber’in Mürteciz isminde bir atı; Kasva isminde devesi vardı. Sevgili Peygamberimiz, hayvanların maruz kaldığı her türlü zulüm, işkence ve eziyeti yasaklayarak, onlara sevgi ve şefkat gösterilmesini, korunmasını, merhametle muamele edilmesini emretmiştir. “Hayvanlar olmasaydı semadan yağmur inmezdi” buyuran Hz. Peygamber, hiçbir günahı olmayan o canlıları, Yüce Allah’ın rahmet vesilesi olarak görmüştür. Her birinin bir can taşıması dolayısıyla, hayvanların sahip olduğu hakların başında yaşama hakkı gelir. Allah Resulü, onların bu en temel hakkıyla ilgili olarak, “Hiçbir kişi yoktur ki bir serçeyi yahut ondan daha büyük bir canlıyı haksız yere öldürsün de Yüce Allah ona bunun hesabını sormasın!” buyurmuş ve sebepsiz yere öldürülen serçe gibi hayvanların ahirette, “Ya Rabbi! Falan beni, herhangi bir fayda elde etmek için değil, boş yere öldürdü!” diyerek öldüren kişi aleyhinde davacı olacağını bildirmiştir.

Bir defasında da ashabına aç ve susuz hayvanları doyurmanın mükafatına dair bir kıssa anlatmıştı. Buna göre: “Yolculuk yapan bir adam çok susamış ve yolda rastladığı bir kuyuya inip oradan su içmişti. Kuyudan çıkınca orada bir köpekle karşılaştı. Susuzluktan dilini sarkıtmış olan zavallı hayvan nemli toprağı yalıyordu. Yolcu kendi kendine, ‘Bu hayvan da benim gibi çok susamış’ dedi ve tekrar kuyuya inip ayakkabısına su doldurdu. Sonra ayakkabısını ağzı ile tutup kuyudan çıktı ve köpeği suladı. Bu yaptığından dolayı Allah o kulundan hoşnut oldu ve onu bağışladı.”

‘Bize sevap var mı?’

Hz. Peygamber’in bu sözlerini dinleyen ashabdan bazılarının, “Ey Allah’ın Resulü! Hayvanlara yaptığımız iyilikler için bize bir sevap var mı?” sorusuna karşılılık Rahmet Elçisi, “Her canlıya yapılan iyilikte bir sevap vardır” buyurdu.

Günümüzde ne yazık ki hayvanların bir kısmı doğal ortamlarının dışında bir süs eşyası gibi kullanılırken, büyük bir kısmı da nesillerinin tükenmesi ve yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bulunmaktadır. Allah’ın rahmetini kazanmak, O’nun mahlukatına karşı merhametli davranmakla ilişkilidir. Bu yüzden insan, her canlıya insani, vicdani ve ahlaki muameleyle mesul olduğunu unutmamalıdır.

Haberin Devamı

Bir ayet

Rabbiniz şöyle buyurdu: Bana dua edin ki duanıza icabet edeyim. Bana kulluk etmeyi kibirlerine yediremeyenler aşağılanmış halde cehenneme gireceklerdir.

Allah dostlarından nasihatler

Bir genç dik başlılık yaparak annesine isyan etmişti. Yüreği sızlayan zavallı anne beşiği getirip önüne koydu ve şöyle dedi: Ey vefasız! Sen küçükken ben sabahlara kadar uyumazdım. Bir zamanlar zayıf, güçsüz, sürekli ağlayan ufak bir çocuktun. Senin için uykusuz kalırdım. Şu beşikte hiçbir şeyden habersiz yatarken yüzüne konan sineği kovacak halin bile yoktu. Şimdi büyüdün, güç kuvvet sahibi oldun. Bir gün mezar beşiğinde aynı acziyete düşüp yine o hale geleceksin. Üzerindeki karıncayı kovamayacak, bu parlayan gözler âmâ olacak, kurda karıncaya yem olacaksın. (Sadi Şirâzî)

Haberin Devamı

Hazreti Peygamber’den bir dua

Allah Resûlü gece yatağına yattığında şöyle dua ederdi: Sığınacak yeri ve ihtiyacını giderecek kimsesi olmayan niceleri varken; bizi yediren, içiren, ihtiyaçlarımızı gideren ve bizi barındıran Allah’a hamdolsun.

Malın bereketi

Hz. Muhammed’in (sav) gençlik arkadaşı ve Hz. Hatice’nin yeğeni olan Hakim b. Hizam zengin bir kişiydi. Mekke fethedildiği gün Müslüman olmuştı. Fetihten bir ay sonra yaşanan Huneyn Savaşı’nda Müslümanların safında yerini almış, ilk kargaşanın ardından gelen zaferde üzerine düşen görevi yerine getirmişti.

Ancak elde edilen ganimetten payına düşene bir türlü gönlü razı olmamıştı. Resül-i Ekrem’in yanına gelerek kendisine az verildiğinden şikayet edince, eski dostu ona daha fazla ikramda bulunmuştu. Ne de olsa kalplerinin İslam’a ısınmasını istediği daha yeni inanmışlardan biriydi o. Fakat Hakim ısrarla ganimet talebini yineliyor ve kendisine verilen miktarın artırılmasını istiyordu.

Peygamber Efendimiz ikinci ricayı da kırmamıştı. Ama Hakim bu sefer de tatmin olmamışa benziyordu. Onun bu durumunu gören Allah Resûlü, “Ey Hakim!” dedi, “Bu dünya malı göz alıcı ve tatlıdır. Kim bu mala cömert bir gönülle sahip olursa, kendisi için malı bereketlenir. Ama kim de hırs ve tamahla dolu bir kalple bu malı arzularsa, onun için malın bereketi kaçar.”

Haberin Devamı

Hz. Peygamber buyuruyor ki:

Kendinize, çocuklarınıza, hizmetçilerinize ve mallarınıza beddua etmeyiniz. Olur ki, Allah’tan istenilenlerin ihsan edildiği bir zamana rastlarsınız da Allah dilediğinizi kabul ediverir.

Ölümün şeması

İnsanın uzaklarda sandığı ölümün, onu ahtapot gibi dört bir yandan sarıp kuşattığını Peygamber Efendimiz bir şema ile anlattı. Önce yere bir dörtgen çizdi. Dörtgenin ortasına, onu bir kenarından keserek dışarı çıkan bir çizgi çekti. Ortadaki bu çizginin iki yanından ona doğru birtakım küçük çizgiler daha çizdi. Sonra da şöyle buyurdu: “Şu ortadaki çizgi insandır; onu kuşatan şu dörtgen ecelidir; dörtgeni keserek dışarı çıkan çizgi insanın arzularıdır; ortadaki çizgiye yani insana yönelik küçük çizgiler ise dert ve ıstıraplardır. İnsan bu dertlerin birinden kurtulsa, öteki gelip çarpar. Şundan kurtulsa, diğeri gelip yakalar.”

İftar duası
“Allah’ım! Senin rızan için oruç tuttuk, senin verdiğin rızıkla orucumuzu açtık, bizden kabul buyur; çünkü sen her şeyi işiten ve bilensin”

Haberin Devamı

Mihrimah Sultan Camii-Edirnekapı

‘Her canlıya yapılan iyilikte sevap vardır’

Mihr-î-Mâh Sultan Camii, İstanbul’un Karagümrük semtinin Edirnekapı bölümünde surların hemen yanında bulunur. Banisi (yaptıran) Kanuni Sultan Süleyman’ın kızı Mihrimah Sultan’dır. yılları arasında Mimar Sinan tarafından yapıldı.
Dikdörtgen planlı caminin etrafında medrese, mektep, türbe, hamamlar vardır. 37 metre yükseklikteki kubbe üçer kemere yaslanır. Yanlarda ikişer sütun, sağ ve solda 3 kubbe ve mahfelleri bulunur. Mihrap ve minber taş işçiliğiyle yapılmıştır.
Caminin büyük avlu kapısından dik merdivenlerle cami içine çıkıldığında sağ tarafta medreseler ve karşısında 7 kubbeli 8 mermer granit sütunlu son cemaat yeri vardır. Şadırvan bunların arasında bahçede, minaresi sağdadır. Hamam cadde kenarındadır. depreminde hasar gören caminin restorasyonu tamamlanmıştır.

Caminin inşaası yaklaşık 3 yıl sürmüştür. 11 yıl süren restore çalışmaları tamamlanmış olup, cami hizmete açılmıştır.
Kanuni Sultan Süleyman, Hürrem Sultan’dan olan kızı Mihrimah Sultan için Mimar Sinan’a Üsküdar’da da ayrıca bir Mihrimah Camii yaptırmıştır.

Nisan ve Mayıs aylarında Bayezid yangın kulesinden veya o bölgedeki yüksek bir noktadan Üsküdar’daki Mihrimah Camii’ne doğru bakıldığında; sabah gündoğumunda caminin iki minaresi arasından güneşin doğuşu ve akşam gün batımında ise (Hicrî takvime göre her ayın 14’ünde) ayın doğuşu izlenebilmektedir.

Aynı kuleden batı ufkuna, yani Edirnekapı istikametine doğru bakıldığında ise; Mihr-î Mah Sultan Edirnekapı Külliyesi’nde de sabah ayın, akşam da güneşin batışı izlenebilmektedir.

Haberin Devamı

Son cumada camiler doldu taştı

Ramazan ayının son cuma namazında tüm camiler doldu taştı. Cuma hutbesini Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez’in verdiği İstanbul Sultanahmet Camii’nde de cuma namazı vatandaşların yoğun katılımıyla kılındı. Son cuma namazında Eyüp Sultan Camii de tıklım tıklım doldu. Namaz öncesi Eyüp Sultan’ın türbesini ziyaret eden vatandaşlar dualar okudu. - Salih Zeki Fazlıoğlu (AA)

‘Her canlıya yapılan iyilikte sevap vardır’

‘Her canlıya yapılan iyilikte sevap vardır’

Son Dakika Haberler

G&#;ndem‘Her canlıya yapılan iyilikte sevap vardır’

Hazırlayan: Yrd. Do&#;. Dr. K&#;mil Yaşaroğlu - Marmara &#;niversitesi İlahiyat Fak&#;ltesi &#;ğretim &#;yesi - Sorularınız i&#;in: [email protected]

"Beş tür hayvanı gördüğünüz her yerde öldürebilirsiniz…" hadisi nasıl anlamalıyız?

Değerli kardeşimiz,

Buharî  ve Müslim'in sahihinde şöyle bir hadis vardır:

"Beş tane hayvan 'fasık'dır ki, Mekke'nin harem bölgesinde de öldürülebilir. Bunlar; fare, akrep, karga, çaylak ve yırtıcı köpektir." (Bir rivayette: kişi ihramda da olsa bunları öldürebilir.) (Buhârî, Bedu'l-halk, 16; Müslim, Hac, 9: ). Bazı rivayetlerde yılan da vardır.

Hadiste geçen anahtar kelimeler şunlardır:

Fasık: Bu kelimenin sözlük anlamı; yoldan sapmaktır. Fasık adam, Allah'ın emir ve yasaklarının belirlediği çizginin dışına çıkan kimse demektir.

Bu hayvanlara "fasık" adının verilmesi, bunların insanlara, diğer canlılara v.s. ye zarar vermekle, hayvanlar âleminin büyük çoğunluğunun yolundan dışarı çıkmaları sebebiyledir.(krş. Nevevî, Şerhu Müslim, ilgili hadisin şerhi).

El-Kelb el-Akur: Yırtıcı köpek demektir. Gördüğüm kadarıyla bütün rivayetlerde köpek için bu vasıf kullanılmıştır. Bu da öldürme emrinin normal köpekler hakkında olmadığı, köpeğin köpek olduğu için böyle bir cezaya hedef olmadığını göstermektedir.

Nitekim İmam Nevevî, bu hadisi açıklarken, şu görüşlere yer verir:

Cumhura / âlimlerin büyük çoğunluğuna göre, hadiste geçen "el-Kelb el-Akur" (yırtıcı  köpek) kelimesi, bütün yırtıcı hayvanlar için geçerlidir. Çünkü köpeğin vasfı olarak geçen "el-akur" kelimesi, yırtıcı anlamına gelir. Buna göre, hadiste geçen "yırtıcı köpek" tabiri, aslan, kaplan, kurt gibi genellikle yırtıcı hayvanlardan sayılanların hepsi için geçerlidir.(bk. Nevevî, Şerhu Müslim, ilgili hadisin şerhi).

Hz. Peygamber (a.s.m)'in Ebu Leheb'in oğlu Utbe için ettiği beddua meşhurdur.

"Allah'ım! Ona köpeklerinden bir köpeği musallat et!" diye beddua etmiş ve bir gece bir aslan gelip kervanın arasında bulunan Utbe'yi alıp parçalamıştı. (bk. İbn Battal, Şerhu'l-Buharî-el-Mektebetu'ş-Şamile, VIII, 80).

İmam Malik de şöyle der: İhram'da olan bir kimse, kendisine eziyet veren hayvanları/haşereleri öldürmesi caizdir. Eziyet etmeyenleri öldürmesi ise caiz değildir. (el-Mektebetu'ş-Şamile, IV, ). İmam Malik'e göre, hadiste söz konusu edilen "yırtıcı köpek"ten maksat; aslan, kaplan, sırtlan kurt gibi insanlara saldıran, parçalayan her türlü yırtıcı hayvanlardır.(İbn Kudame, el-şerhu'l-Kebir, el-Mektebetu'ş-Şamile, III, ).  Aslında yırtıcı kurt gibi insana saldıran, eziyet eden bütün hayvanlar "yırtıcı köpek" anlamındadır, öldürülmeleri caizdir. Fakat eziyet etmeyenleri öldürmek caiz değildir.(İbn Kudame, a.g.e - e’ş-Şamile- IV, 14).

Selam ve dua ile
Sorularla İslamiyet

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir