karne uygulaması nedir / Sobiad Atıf Dizini - Anasayfa

Karne Uygulaması Nedir

karne uygulaması nedir

76 yıl sonra ‘ekmek karnesi’ dönemi

AKP iktidarı 76 yıl sonra “Ekmekte indirim kartı” dönemini başlattı.

Yayınlanma: - 04 Şubat Güncellenme:

76 yıl sonra ‘ekmek karnesi’ dönemi

'lı yıllarda Türkiye, 2'inci Dünya Savaşı'na girmese de, seferberlik ilan edilmiş, kıtlık ve karaborsacılığa karşı “ekmek karnesi” uygulaması başlamıştı. CHP'nin, o dönemki ülke koşullarından kaynaklanan bu uygulamasını sürekli diline dolayıp İnönü dönemini eleştiren AKP iktidarı da 76 yıl sonra “Ekmekte indirim kartı” dönemini başlattı.

2. Dünya Savaşı sırasında karaborsacılığı önlemek için ekmekte ‘karne’ dönemi başlatılmıştı

Ali Ekber ERTÜRK / ANKARA 

AKP'li Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, zamlı satmaya başladığı ekmek için fakir vatandaşlara yönelik ”Ekmek kartı” çıkarttı. AKP'li İzmit Belediyesi de “Ekmek İnidirim Kartı” dağıttı. Bu kartı taşıyanlar ekmeği 1 lira 25 kuruş yerine 1 liraya alabilecek.

EKMEK KARTINI TANITTILAR

AKP'li Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, Kocaeli Fırıncılar Odası’yla ortak aldığı karar gereği “41 Kart” dağıtımına başladı. Yoksullara yönelik hazırlanan “41 Kart” kamuoyuna ”Dar gelirli vatandaşlarımız, tüm fırınlarda kartlarını göstererek ekmeği daha ucuza alacaklar” denilerek tanıtıldı.

Kocaeli'nin metropol belediyesi AKP'li İzmit Belediyesi de Kocaeli Fırıncılar Odası ile işbirliği yaparak “Ekmek İndirim Kartı” dağıtmaya başladı. İzmit Belediyesi, “Ekmek İndirim Kartını, evlere giderek teslim ediyor. Yetkililer, indirim kartlarının ellerindeki dar gelirlilerin listesi baz alınarak hazırlandığını belirttiler.

İNÖNÜ, KITLIĞA KARŞI ÖNLEM ALMIŞTI

AKP'nin İnönü dönemini yıpratmak için sürekli olarak gündemde tuttuğu “ekmek karnesi”, 2'inci Dünya Savaşı'nın çetin günlerine karşılık Türkiye'de kıtlığı ve karaborsacılığı önlemek için alınan bir tedbirdi. Türkiye savaşa sokulmamış ama ülkede kıtlık ihtimali gündeme gelmişti. Ekmek karaborsaya düştü. CHP iktidarı bunu önlemek için ekmek karnesi uygulaması başlattı. Buna göre, 7 yaşına kadar olan çocuklar için gram, büyükler için gram, ağır işçiler için ise gram ekmek, karne ile verilmeye başlanmıştı. Savaş sona erdikten sonra bu uygulama da kaldırılmıştı.

AKPAnkaraCHPDünyaKocaeliTürkiyeuygulama

Ekmek Karnesi Uygulaması ()

Giriş

Türkiye’nin tüm II. Dünya Savaşı boyunca titizlikle tatbik ettiği temel politika, savaşı sınırlarından uzak tutmak yönünde şekillenmiştir. Eksikleri bulunan Türk ordusunun takviye edilmesi, olası savaşa karşı silahlı tarafsızlık politikası benimsenmesi gibi çeşitli stratejiler geliştirilmesinin yanı sıra, bu dönemde halkın besin ihtiyacının giderilmesi de önemli bir mesele haline gelmiştir. Bu kapsamda yılında çıkarılan Milli Koruma Kanunu, tüm ekonomik uygulamaların temel çerçevesini tayin etmiştir. Kanunun yürürlüğe girmesini takiben devletin karşılaştığı en büyük iç problem, iaşe meselesidir. Öncelikli olarak ordu, daha sonra da halkın temel gıda ihtiyaçlarının süratle karşılanması için bazı temel tarım ürünlerine kota konmuştur. Bu noktada en önemli tasarruf hamlesi ise ekmek üzerinden yürütülmüştür. Buna paralel olarak ’den itibaren ekmek alımı karne usulüne bağlanmıştır.

Çalışma boyunca, II. Dünya Savaşı’nın yarattığı ekonomik koşulların önemli bir göstergesi olan ekmek karnesi uygulaması çerçevesince yaşananlar ve konuya dair suistimaller incelenmeye çalışılacaktır.

1) Ekmek Karnesi Uygulamasını Doğuran Koşullar

Türk toplumunun perhizinde önemli bir yerde konuşlanan gıda maddelerinden birisi de ekmektir. Ekmek tüketiminin verimliliğinin azalması veya aksaması durumunda, ülke içerisinde belirgin bir noksanlık açığa çıkacağı aşikardır. Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye Cumhuriyeti’nin tanıklık ettiği önemli dönemeçlerden olan dünya savaşları hububat ve iaşe problemlerinin ortaya çıktığı evrelerdir. Birinci Dünya Savaşı süresince Osmanlı İmparatorluğu’nun savaşa hazır bir şekilde komuta altına aldığı toplam asker mevcudu, 2 milyon bin dolayındaydı. [1] Bu sayının ağırlıklı grubunu köylüler oluşturduğundan, seferberlikle beraber tarımsal üretimde düşüş baş göstermiş, bunla birlikte, sağlıklı beslenmesi gereken asker mevcudu iyiden iyiye artmıştır. Ortaya çıkan bu durum, devleti temel gıda maddeleri üzerinde tasarrufa gitmeye mecbur bırakmıştır.

İlk etapta belediye bünyesindeki mahallelerin nüfus verileri göz önünde bulundurularak un tedariki yapılmaktaydı. Süreç boyunca halka bir somunu geçmemeleri tavsiye ediliyordu. [2] Takip eden süreçte un ve hububat meselesinde profesyonelleşmeyi sağlamak amacıyla Birinci Dünya Savaşı Esnaf Cemiyeti ve lideri Kara Kemal görevli kılınmıştır. [3] Süreç boyunca ekmeğin düşük gramajla üretilmesinin ve karaborsacılığın önüne geçilmeye çalışılmış, savaşın sonlarına doğru ekmek üzerinde hileciliğe başvuranlara ceza verilmesi söz konusu edilmişti. Kanunla belirlenen suç işleyen kişiler, divan-ı harpte yargılanmış ve para cezasına çarptırılmışlardı.

 

1. Dünya Savaşı da, koşulları itibariyle ilkine benzemekteydi. Her ne kadar Türkiye savaşa dahil olmasa da tüm etkilerini derinden hissetmekteydi. Ekmek üzerinde tasarruf yapma politikası, ’lı yıllarda hububat stoklarının bolluğundan dolayı bahse konu edilmemişti. Ancak sonraki dönemde Toprak Mahsulleri Ofisi’nin işleyişinde yaşanan problemler, fiyatların artmasına sebep olmuştu. Bu noktada yılında çıkarılan Milli Koruma Kanunu’nun verdiği yetkiye dayanarak hükümet piyasayı denetleme yoluna gitmiştir.[4] Bu kez de birden bire asker sayısında artış yaşanması ve ağırlıklı grubunu zirai mesleklerde çalışan erkeklerin oluşturması üretimde azalmaya neden olmuştu.

” [5] Tablodan görülebileceği üzere, savaş yıllarında Türkiye’deki buğday üretimi peyderpey azalmış, açık hissedilir ölçüye erişmişti. Yalnızca askere alımların artmasına bağlı olarak istihdamın azalması bağlamıyla değil, aynı zamanda tarımda kullanılan katır, eşşek gibi yük hayvanlarına ordu tarafından el konulması da üretim çıktılarına doğrudan tesir etmiştir.[6]

yılında kilo bazlı fiyatı lira olan etin fiyatı 5 yıl sonra bandına erişmişti. Etin yanı sıra yumurtada da % oranında zamlanma olmuştu. Ekmek için bu enflasyon oranı düzeyindeydi.[7] İstanbul’da ’da 9 kuruştan satılan ekmek, ’de 13 kuruşa yükselmişti. [8]

Refik Saydam hükümet döneminde, yılında, II. Savaşın yarattığı ekonomik darlığın aşılması ve izlenecek stratejilerin saptanması amacıyla Milli Koruma Kanunu çıkarılmıştı. [9] Milli Koruma Kanununun Maddesi hükümete, istediği herhangi bir vatandaşı çalıştırma ve mesai saatlerini belirleme gibi haklar tanıyordu. Ancak bu çalıştırma şartları bahse konu işçilerin evlerine 15 km uzaklıkla sınırlandırılmıştı. [10] Savaş yıllarının en önemli problemi iaşe sıkıntısıydı. Bu soruna çözüm amacıyla, aynı yıl kanun kapsamında İaşe Müsteşarlığı kuruldu.[11] Kanunun tanıdığı geniş serbesti, devletin kır nüfusunu üretimde aktif tutacak çözümler aramaya yöneltecekti. Bu bağlamda, köylerde kalan nüfus gücünden faydalanılarak ekim yapılmayan tarım arazilerinde ekim yapılmasına yönelik teşvikler söz konusu oluyordu. Ekim kapsamına dahil edilmiş üretimi azalmış tarım ürünlerinden biri de patatesti. [12]

 

 2) Uygulamanın Başlaması

Hükümetin hububat mevzuunda almaya çalıştığı önlemler kısa vadede müspet sonuç vermez olmuştu. Öte yandan fiyatlar da durmaksızın şişiyordu. Bu noktada karne uygulamasına geçilmesi şart olmuştu. Karne uygulaması, 9 Ocak ’de hükümet nezdinden yapılan resmi açıklama ile halka duyurulmuştu. Birkaç ay öncesinden, ekmeğin karne ile alınacağına dair haberler de medyada kendisine yer bulmaktaydı. Ekmek karnesiyle beraber Bakanlığın hububat tasarrufu için tasarladığı 2 önlem söz konusuydu. Bunlardan ilki, ekmeğin randımanını yükseltmek, diğeri de ekmek yapılacak buğdayın içerisine belli bir miktarda çavdar eklemekti. [13]  Başbakanlığa sunulan raporda hesaplanan ihtiyaç miktarı 5 milyon kişinin ihtiyacına yanıt verecek şekilde saptanmıştı. [14]

 

Halk partili tıp doktorlarından birisi olan Prof. Dr. Sadi Irmak, günlük olarak öğrencilere  , ev kadınlarına , esnaf ve tüccarlara yönelik olarak , ziraat işçilerinin ve sanayi işçilerinin kalori düzeyinde ekmek tüketilmesi gerektiği sonucuna varmıştı.[15] Buna göre ailelerdeki her bireye bir karne verilecekti ve bu karneler büyükler, küçükler ve işçiler olmak kaydıyla üç başlığa ayrılmıştı.  Ekmek gramajları da bir standarda bağlanıyordu. 7 yaşına kadar olan çocuklar günde ,5 gram, 7 yaşından büyük olanlara gram, ağır mesleklerde istihdam edilen çalışanlara da gram kadar ekmek tedarik edilecekti. [16] Demirci, vatman, hamal, ateşçi vesaire ile birlikte ağır sanayide çalışan ameleye günde gram ekmek dağıtılacaktı. [17]

5 gün sonra, 14 Ocak günü pilot kent İstanbul’da yaşayan halk ilk defa temel tüketim ürünü olan ekmeği karneyle almaya başladı. [18] Söz konusu karneler elde edilen veriler uyarınca lise son sınıf öğrencilerine yazdırılmıştı. Bu karneler belediye nezaretinde dağıtılacak ve herkesin ekmek almak zorunda olacağı fırınlar belirlenecekti.[19] Hazırlıklar bitince evlere, içinde oturanların mesleklerine göre karneler dağıtılacaktı. Verilen fişlerle orantılı olarak dağıtılan hane içinde yaşayan birey sayısında karne verilecekti.[20] Karnelerin ilk anda birer aylık olması düşünülüyordu. Bunlar her günü birer yaprak halinde zımbalı karnelerdi. Ekmek almaya giden kişi ekmek alma karşılığından karnesinden bir yaprağını koparıp fırına vermekle mükellefti. Ekmek, sabah ve akşam olmak üzere günde 2 defa dağıtılacaktı. Bütün dağıtıcı fırınlar hükümetin yapacağı baskın ve rutin kontrollerle denetlenecekti. Fırın bulunmayan yerlerde ekmek dağıtma alanları açılacaktı. Ancak henüz ilk günden itibaren ekmek kuyruklarında büyük izdiham oluşmuştu.

Uygulamanın takip eden yıllarında ekmek gramajında ve kalitesinde sık sık değişiklikler görülmüştür. Örneğin, 23 Mayıs’ta ekmeklik unda % 40 olarak belirtilen arpa miktarı % 10’a düşürülmüştür. [21]

Ekmeklik una % 6 oranında nohut karıştırılması bilinen bir durumdu ancak bir süre sonra nohut fiyatlarının zamlanmasına bağlı olarak ekmek yapılacak una nohut yerine mısır ilavesi yapılması kararlaştırıldı.[22]  Ancak ekmeğin yapılış süresince bozuk ekmek çıkması meselesi bazı değirmenlerdeki mekanizmanın eski olmasıyla ilişkilendirildi. Sorunun devam etmesi üzerine, unun karılması sürecinin görevli bir kontrol memuru aracılığıyla yapılması sağlandı.[23] Bu dönemde çıkarılmış hamur ekmeklerin kalitesinden söz eden Şevket Süreyya Aydemir, “taşla moloz arası kara bir hamur” tanımını kullanmaktaydı. [24]

Takip eden süreçte, karne uygulamasına geçilmesine karşın ekmek istihkakı azalmaya devam etti.  Buna paralel olarak kişi başına verilen ekmek miktarı gram bandına düşürüldü.  Diğer yandan, 15 Kasım tarihinden sonra İki fiyatlı ekmek satışı başladı: Memurlar için hazırlanan ekmeklerde 14 kuruş fiyat belirlenirken, diğer ekmek türleri için 27 kuruş fiyatı belirlendi. Ancak bu uygulama da sonuç vermedi.[25]İlk etapta ihtiyaçlar İl Ofis  Müdürlükleri karşılanıyordu. Uygulamanın genişlemesiyle birlikte, ekmeğin üretildiği yerlerden başka kentlere taşınması problemi doğdu. İl Ofis Müdürlüğü stoklarındaki buğday yetmez olmuştu. Erzincan gibi küçük kentlere ilaveler demiryolları vagonları vasıtasıyla ekmek sevkiyatı yapılıyordu. Ayrıca memurlara belli bir miktar şeker de dağıtıldığı görülmekteydi. [26]  Diğer yandan aktarım için kullanılan vagon sayılarında eksiklik göze çarpıyordu. Devlet Demiryolları, diğer görevlerden arta kalan boş vagonları ancak bu iş için tahsis edebilmiştir. Fırıncılar ise takviye gelmemesi durumunu varsayarak ellerinde bulunan un stoklarının tükeneceği korkusuyla ekmek üretimini düşürme yoluna başvurmaktaydılar. [27]

 3 ) Ekmek Karnesi Uygulaması Sırasında Karşılaşılan Problemler

kararıyla gelen tek tip ekmek dağıtımı formülü İstanbul, İzmir ve Ankara gibi büyükşehirlerde uygulanırken, kilo buğdaya karşılık %15 dolayında çavdar katılması formüle edilmişti. Bu ekmeğin kalorisi daha yüksekti. Çıkarılan ekmeklerin bazı numuneleri başvekil Refik Saydam’a incelemesi için gönderiliyordu. [28]

Ancak halk çıkan ekmeklerden hoşnut değildi. Çünkü çavdar katılmış ekmekler iyi pişmedikleri gibi ekmeğe siyah bir de görüntü veriyordu. Ayrıca pişme dereceleri farklı ekmeklerin yanmaması için hamur olarak satıldığı da görülüyordu. Fırınlar, daha az malzeme kullanarak daha çok ekmek elde etmek için, ekmeğin içerisine daha farklı ucuz katkı maddeleri de ekleme yoluna yönelmişlerdi. Bu durum, ekmeğin lezzetini azaltmaktaydı.[29] Diğer taraftan küçük çaplı bir isyan olarak yılında Elbistan’da karaborsacıları hedef alan sloganlar atılmıştı.[30]

Halk bu durumdan fırıncıları sorumlu tutarken fırıncılar ise değirmenlerde öğütülen unların kendilerine kötü halde geldiğini ifade ediyorlardı. Ancak belediye zabıtalarının yaptığı baskınlarda yer yer ekmeğe yüksek oranda kepek karıştırıldığı dahi görülmüştü. Aynı şekilde ihbar üzerine yapılan bazı denetlemelerde ekmek hamurlarına kül karıştırıldığı saptanmıştı. [31] İstanbul’un nüfusunun bin dolayında olduğu bu dönemde, 1 milyon bin dolayında ekmek karnesi dağıtılmıştı. Ekmek sarfiyatı düşürmek istenilirken, tersine artmıştı. [32] Bazı bakkallar ise ekmekleri tezgah altında saklıyordu. Sürekli zam gelen ekmeği daha pahalıya satmak isteyen esnaflar fiyatların sebepsiz şişmesine neden oluyordu. Bu açmaza panzehir olarak bir süre sonra ekmeklerin tezgah altlarından çıkarılması sağlanacaktır. [33]

İçeriği beğenilmeyen ekmeği bulmak da ayrı bir problemdi. Bu süreçte yoğun bir istifçilik söz konusu oluyordu. Nüfuslu kişiler daha kolay ekmeğe ulaşabiliyordu. [34] Diğer taraftan popüler bir ekmek türü olan francala ise yalnızca hastanelerde bulunan hastalar için stoklanıyordu. [35] Francala ekmeğin dağıtılması, karne usulünün pilot uygulaması olarak başlatılmıştı. Ancak henüz uygulamanın ilk döneminden itibaren bazı istismar haberleri gelmeye başlamıştı. Kimi bölgelerde polislerin de francala istismarlarına karıştığı görülmekteydi. Ekmeğin yanı sıra kek, sandviç ekmek, poğaça, börek, çörek ve yufka da yasaklanan besinler grubuna dahildi. Sadece restoranlara balık kızartmaları ve un çorbası yapmaları için bir miktar un tahsisatı yapılmıştı.

Ancak bu durum seyyar tatlıcı ve pastacılar tarafından memnuniyetsizlikle karşılanmıştı. Bu meslek erbapları tarafından yapılan müracaatlara karşın Ankara kararından geri adım atmamıştı.

Diğer yandan bazı tatlıcıların fırınlarla anlaşarak el altından un aldıkları anlaşılmıştı. Bu dönemde Tahin helvası gibi ürünler aşırı zamlanmıştı. Aynı şekilde bisküvi ve acı badem kurabiyesi de bulunması zor yiyecekler arasındaydı. Ülkenin savaşa girme ihtimalini göz önünde bulunduran halk, her türlü erzağı stoklamaya başladı. Bu durum fiyatların daha da artmasına neden oldu. [36] Tüm bu süreçteki suistimallere mani olmak için Milli Koruma Kanunu kapsamında kurulan Milli Koruma Mahkemelerine olağanüstü yetkiler tanındı.[37] 27 Aralık tarihinde Birinci Millî Korunma Mahkemesi’nde bakılan 59 davanın 49’u fırıncılarla bağlantılıydı.[38]

Çalkantılı ve güç bir süreç olan ekmek karnesi uygulamasının kademeli olarak son bulması için yılının ardından girişimler başlatıldı. Özellikle savaşın bitmesi ve Almanların tesliminden sonra basında karne uygulamasının bitirilmesi için haberler geçilmeye başladı. Hatta bu konuda karnesiz ekmeğin 1 milyon dolayında tasarruf sağlayacağı şeklindeki haberlerle kamuoyu oluşturulmaya çalışılmaktaydı. Nihayet, 28 Mayıs tarihinde alınan bir kararla karne ile ekmek dağıtımı uygulamasın kaldırılması hususunda Ticaret Bakanlığı’na yetki verilmişti. Öte yandan, bu yıl havalar iyi seyretmekteydi ve mahsul boldu. Bu durum ekmek tasarrufuna olan bağımlılığı azaltmaktaydı. Ticaret Bakanlığı aynı yıl içinde İstanbul, Ankara ve İzmir’de öncelikli olarak, ardından da tüm yurtta karne uygulamasına son verdi. [39] II. Dünya Savaşı yıllarında yalnızca Türkiye’de değil, dünyanın çeşitli ülkelerinde de ekmeğin karneyle satılması zorunlu kılınmıştı. Bu ülkelerden birisi de savaşın amiral gemisi Almanya idi. Uygulama Almanya’da ilk kez yılında gündeme geldi. Almanya’nın yanı sıra Macaristan ve Fransa gibi ülkelerde de karne ile ekmek tasarrufu edilmesi noktasında girişimler söz konusu olmuştu. [40]

Sonuç

Ekmek karneleri adından da anlaşılabileceği gibi üzerinde kişilere ve mesleklere göre ayrı ayrı kalorilerin belirlendiği ve günde 2 defa ekmek alınmasını sağlayan bir sistemdi.

yılları arasında 4 yıl süreyle, savaşın yarattığı iaşe problemine yönelik olarak hububat ürünlerinde yapılması planlanan tasarrufu gerçekleştirmek amacıyla uygulanan karne ile ekmek dağıtılması, beraberinde bazı problemleri getirmişti. Birinci Dünya Savaşı yıllarında denenmiş olmasına rağmen Ekmek Karnesi süresince yaşanan sıkıntılar devlet eliyle aşılmak istense de, istifçilik ve karaborsacılığın önüne geçilememişti. Bu konuda Milli Koruma Mahkemeleri uygulamayı suistimal eden kişilere karşı cezalar öngörmüştü.

Fırıncı, tatlıcı gibi bazı meslek grupları ve fiyat şişliğine neden olan bakkallar uygulamanın önünde engel teşkil ettiler. Ekmeğin karneyle dağıtılmasını öngören uygulamalar ’ya kadar aksak da olsa sürdürüldü ve aynı yıl kaldırıldı.

 


Kaynakça

Atabay, Mithat: İkinci Dünya Savaşı’nın Başlarında Çanakkale (), Çanakkale Araştırmaları Türk Yıllığı, Yıl: 13, Güz , Sayı: 19, p.p.

Aydemir, Şevket Süreyya: İkinci Adam Cilt 3, s

Bakar, Bülent: İstanbul’da Ekmek Karnesi Uygulaması, Karne ve Ekmek Suistimalleri (), Yakın Dönem Türkiye Araştırmaları Dergisi, Cilt, Sayı, , p.p.

Dokuyan, Sabit: İkinci Dünya Sırasında Yaşanan Gıda Sıkıntısı ve Ekmek Karnesi Uygulaması, Turkish Studies, Volume 8/5, , p.p.

Özer, Sevilay: II. Dünya Savaşı Yıllarında Ekim Seferberliği, Cumhuriyet Tarihi Araştırmaları Dergisi, Yıl 8, Sayı, (Bahar ) p.p.

Özkan, M. Selçuk-Temzer Abidin: İkinci Dünya Savaşı Yıllarında Türkiye’de Karaborsacılık, Uluslar arası Sosyal Araştırmalar Dergisi, Volume 2/9,  Fall

Sönmez, Mustafa: Türkiye Ekonomisinin 80 Yılı,  İstanbul , İTO

Sönmez, Şinasi:  İkinci Dünya Savaşı’nda Türk Hükümetlerinin Temel

Gıda Maddelerinin Temini Konusunda Aldığı Tedbirler, Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, Sayı: 47, Bahar , p.p.

Yavuz, Erdem: Milli Korunma Kanunu, Varlık Vergisi Kanunu ve Toprak Mahsulleri Vergisi Kanunu Tartışmaları: Erzincan Uygulamaları, Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl:3, Sayı, Haziran , p.p

Yaşar, Hakan: Birinci Dünya Savaşı Yıllarında Osmanlı Devleti’nin Firari Askerler Sorununa Dair Genel Bir Değerlendirme, Çağdaş Türkiye Araştırmaları Dergisi, XVI/32 (Bahar/Spring), p.p.

[1] Hakan Yaşar, Birinci Dünya Savaşı Yıllarında Osmanlı Devleti’nin Firari Askerler Sorununa Dair Genel Bir Değerlendirme, Çağdaş Türkiye Araştırmaları Dergisi, XVI/32 (Bahar/Spring), p.p. ,  s. 8

[2] Bülent Bakar, İstanbul’da Ekmek Karnesi Uygulaması, Karne ve Ekmek Suistimalleri (), Yakın Dönem Türkiye Araştırmaları Dergisi, Cilt, Sayı, , p.p. , s. 2

[3] Bakar, a.g.e., s. 2

[4] Sabit Dokuyan, İkinci Dünya Sırasında Yaşanan Gıda Sıkıntısı ve Ekmek Karnesi Uygulaması, Turkish Studies, Volume 8/5, , p.p. , s.

[5] Sevilay Özer, II. Dünya Savaşı Yıllarında Ekim Seferberliği, Cumhuriyet Tarihi Araştırmaları Dergisi, Yıl 8, Sayı, (Bahar ) p.p. , s. 33

[6] Özer, a.g.e., s

[7] M. Selçuk Özkan-Abidin Temzer, İkinci Dünya Savaşı Yıllarında Türkiye’de Karaborsacılık, Uluslar arası Sosyal Araştırmalar Dergisi, Volume 2/9,  Fall ,  s.

[8] Bakar, a.g.e., s. 12

[9] Bakar, a.g.e., s. 5

[10] Özer, a.g.e., s. 41

[11] Bakar, a.g.e., s. 6

[12] Özer, a.g.e., s. 40

[13] Şinasi Sönmez, İkinci Dünya Savaşı’nda Türk Hükümetlerinin Temel

Gıda Maddelerinin Temini Konusunda Aldığı Tedbirler, Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, Sayı: 47, Bahar , p.p. , s.

[14] Sönmez, a.g.e., s.

[15] Bakar, a.g.e., s. 14

[16] Özer, a.g.e., s. 35

[17] Bakar, a.g.e., s. 16

[18] Dokuyan, a.g.e., s.

[19] Mithat Atabay, İkinci Dünya Savaşı’nın Başlarında Çanakkale (), Çanakkale Araştırmaları Türk Yıllığı, Yıl: 13, Güz , Sayı: 19, p.p. , s. 32

[20] Bakar, a.g.e., s. 14

[21] Bakar, a.g.e., s. 25

[22] Bakar, a.g.e., s. 23

[23] Bakar, a.g.e., s. 46

[24] Şevket Süreyya Aydemir, İkinci Adam Cilt 3, s

[25] Mustafa Sönmez, Türkiye Ekonomisinin 80 Yılı,  İstanbul , İTO, s. 23

[26] Erdem Yavuz, Milli Korunma Kanunu, Varlık Vergisi Kanunu ve Toprak Mahsulleri Vergisi Kanunu Tartışmaları: Erzincan Uygulamaları, Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl:3, Sayı, Haziran , p.p. , s

[27] Dokuyan, a.g.e., s.

[28] Bakar, a.g.e., s. 7

[29] Dokuyan a.g.e., s.

[30] M. Selçuk Özkan-Abidin Temzer, a.g.e., s.

[31] Bakar, a.g.e., s. 43

[32] Bakar, a.g.e., s. 41

[33] M. Selçuk Özkan-Abidin Temzer, a.g.e., s

[34] Dokuyan, a.g.e., s.

[35] Bakar, a.g.e., s. 10

[36] M. Selçuk Özkan-Abidin Temzer, a.g.e., s

[37] Bakar, a.g.e., s. 6

[38] Bakar, a.g.e., s. 45

[39] Bakar, a.g.e., s. 48

[40] Bakar, a.g.e., s. 18

Yazar Hakkında

Eray KONYA

İstanbul Üniversitesi

İnkılap Tarihi Enstitüsü Yüksek Lisans Öğrencisi

Kurumsal Karne Uygulaması

Kurumsal Karne Nedir?

Kurumsal yönetimin işlerliğini belirlemek amacıyla çok değişik yöntemler mevcut bildiğiniz gibi. Bu yöntemlerin çeşitliliği kafa karıştırabilir haliyle. Hangi kurum yapısına neyin uygun olduğu, uygulamanın ne ölçüde beklentileri karşılayacağı, gerçekten yararlı olup olmadığı hep bir tartışma konusudur. Tartışılan elbette, bu tür yönetsel uygulamaların doğruluğunun kanıtlanması değil, uygulamanın o kurum için ne derece yararlı olduğu konusunda düğümleniyor.

Kurumsal Karne (İngilizcesi "Balanced Scorecard") bu tür yönetsel uygulamalardan biri olarak her geçen gün iş yönetimi alanında gittikçe ilgi çakici hale geliyor. Karne lafını duyunca bunun bir öçme-değerlendirme süreci olduğunu düşünebiliriz elbette. Ama kurumsal karne uzmanları, bu uygulamanın amacının bir ölçme yapmak değil, şirket stratejisi ya da stratejilerinin bu uygulamaya dahil edilerek hedeflere ulaşmadaki işlerliğinin değerlendirildiğini ifade ediyorlar.

Kabaca baktığımızda, işin bir şeyi ölçmekten çok, bir uygulama ve yönetim felsefesinin daha en başta planlanıp, stratejilendirilmesi olduğu görülüyor zaten. Yani bunun, uygulama yapılacak kurumu bir bütün olarak ele alıp, firma vizyonunu stratejilere ve iş hedeflerine dönüştürmek amacıyla kullanılan bir yönetim yaklaşımı olduğu anlaşılıyor.

O zaman diyebiliriz ki; Kurumsal Karne ile yapılmak istenen niceliksel bir ölçüm değil, kurum stratejilerinin uygulamaya alınması ve operasyonel olarak yönetilmesi sürecine geçilmesidir.

Yöntemin candamarı, kurumsal karne uygulamasıyla, önceden başlanmış bir sürecin ölçümü değil, bizzat strateji ve hedeflerin yeniden ve baştan belirlenip, başarı etkenlerinin kurumsal yapıya yerleştirilmesi ile ilgilidir. Herşeyden önce, şirketin vizyonu ve stratejilerin belirlenmesi ile işe girişilir ve bunlara bağlı olarak kritik başarı etkenleri belirlenir. Bu etkenleri ölçmek ve kurumsal performans değerlendirmesi yapabilmek için ölçümlenebilir hedefler konulur ve bu hedeflerle eşlenecek ölçüm kriterleri seçilir.

Tüm yöneticiler, girişimciler bilir, finansal analizler, rakamlar, tablolar, o firmanın gerçek durumunu gösteren yeterli göstergeler değillerdir. En azından şuanki durumdan yola çıkarak, firmanın geleceği ile ilgili net çıkarımlar yapmak güçtür bu rakamlarla. Başka kriterler, başka etkenler de dahil edilmelidir bu performans değerlendirmesi açısından. Kurumsal karne işte bu başka kriterli de sürece sokan bir değerleme anlayışıdır. Finansal verilerin ve rakamların yanında müşteri ilişkileri, iş süreçlerinin işlerliği, yenilenme kabiliyeti, kalite, çalışanların performansı, bilgi-iletişim teknolojilerinin yeterliliği ve işlerliği gibi kurumun rakamlarla belirlenmeyen, tablolarla gösterilemeyen psikolojik değerleridir burada söz konusu olan. Buna o kurumun "ruhu" bile diyebiliriz aslında. Gözle görülmeyen ama hissedilen, kuruma ait iç güç ve işlerliğin yansıması gibi. Bilançolarda, gelir-gider tablolarında görülmeyen ama görülebilse aktifler tarafında gösterilecek iç değerlerdir bunlar.

Kurumsal karne uzmanları bu iç değerleri 4 ana perspektif altında toplamışlardır. Bu perspektifleri

  • Finansal Perspektif
  • Müşteri Perspektifi
  • İç süreçler Perspektifi
  • Çalışanlar Perspektifi

olarak gösterebiliriz.

Kurumsal Karnenin yararı

Ülkemizde kurumsal karne felsefesinin bir ölçüm ve derecelendirme sistemi olarak algılanmasının temelinde, belki de bu kurumsal karnenin İngilizceden yanlış çevrilmesinde yatmaktadır. "Blanced scorecard" terimindeki balanced, doğrudan kurumsal "denge"yi ifade etmektedir ki, bu denge elbette rakamsal verilerle ölçülen bir değeri belirtmez. Firmanın, stratejileri ile yukarıda gösterdiğimiz ölçüm perspektifleriyle ne derece uyumlu olduğunu göstermektedir. Bu uyum zaten dengeyi ifade eder. Stratejilerle uyumlaşmamış perspektiflerin olduğu bir kurumda dengeden söz edemeyiz elbette. Kurumsal karne herşeyden önce bu dengeyi oluşturmak, geliştirmek ve korumakla ilgili bir yönetim felsefesidir.

Kurumsal karne uzmanları, bu yöntemin önemini, sundukları araştırmalarla ortaya koymaya çalışıyorlar. Bu araştırmalara göre, şirketlerin ancak % 10´unun stratejileri başarılı olarak hayata geçirebildiklerini, % 85´inin stratejiyi paylaşmak için ayda en fazla 1 saat zaman harcayabildikleri belirtiliyor.

Firma içinde kurumsal karnenin organize edilmesi ve uygulanmasının ana hatları bellidir. Bunlar sırasıyla; Strateji belirleme - kurum içinde stratejiyi bildirme - kurum iş süreçlerini stratejiyle ilişkilendirip bütünleştirme - kuruma ait tüm finansal kaynakları ve insan kaynağını stratejinin emrine vermek - uygulamaların işlerliğini raporlayıp, strateji geliştirmede sürekliliğin sağlanması süreçleridir. Bunun dışında kurumun yapısına göre esneklik içermesi nedeniyle de, izlenecek sürecin detaylarında farklılıklar olabilir. Genel olarak özetlersek, kurumsal karne uygulaması aşağıdaki gibi planlanır ve işletilir.

  • Şirket hedefleri belirlenir.
  • Bu hedefe ulaşmak için hangi stratejilerin izleneceği saptanır.
    4 perspektif içinde ayrı ayrı hangi hedeflerin seçileceği planlanır.
  • Bu 4 perspektifin ölçüm kriterleri belirlenir.
  • Kurumsal karne´nin nasıl değerlendirme yapılacağı belirlenir.
  • Hedeflere ulaşmak için hareket planları çıkarılır.
  • Sistemin takibi, güncellemesi ve yönetimi gerçekleştirilir

Kurumsal Karne ile elde edilecek yararları da şöyle özetleyebiliriz,

  • Firmanın tüm kademelerini, strateji ile uyumlaştırmaya ve hepsini bir eşgüdüm halinde yürümesini sağlar.
  • Firma yönetimine, kurumun ne durumda olduğu ve geleceğe yönelik hareket doğrultusunun ne olacağı konularında eşsiz bir bilgilenme olanağı sağlar.
  • Firma çalışanlarına kurum vizyon ve stratejilerinin yaygınlaştırılmasını ve öğretilmesini kolaylaştırır.
  • Kurum içinde etkin bir geri bildirim ağı sağlar.
  • Firmanın Internet ve bilişim teknolojileri sayesinde edindiği bilgi ve verileri daha iyi işlenmesi ve değerlendirilmesini sağlar.

Kurumsal Karne uygulamasının belli bir başarıya ulaşması için herşeyden önce teknolojiden en iyi şekilde yararlanabilmelidir. Yoksa kağıt üzerinde yürütülen bir kurumsal karne yöntemi boşa zaman kaybından başka birşey getirmeyecektir. Kurumsal Karne´nin bir yazılım üzerinden yürümesi ve denetlenmesi çok önemlidir. Bu şekilde hem yönetim katlarının bilgiye ulaşım kolaylığı artacak, zamandan tasarruf sağlanacaktır. Ayrıca yönetimin işlerliği, kalitesi, stratejik hedeflere ulaşma yönünde sınırsız bir analiz olanağı ve ağına sahip olunabilecektir. Bununla birlikte, yazılım üzerinden yürüyen bir Kurumsal Karne süreci veri güvenliği ve bilginin yönetilmesi konularında sağlıklı bir altyapı sunacaktır.

Ekmek Karnesi’ne ilişkin gelişmelerin gösterildiği kronolojik özetin de görüldüğü gibi, ekmek karnesi uygulamasına II. Dünya Savaşı’nın olağanüstü şartları nedeniyle başlandı. Bir kişi için verilen günlük ekmek miktarı yetişkin, çocuk veya ağır işçi olma durumuna göre değişiklik gösteriyor.

İşte Ekmek karnesinin kronolojik özeti:

14 Şubat Savaşa girme ihtimali, yaşanan kıtlık gibi nedenlerle tahıl stoklarına hükümet çıkarılan kararnameyle el koydu,

18 Şubat Buğday ithalatı yapılamayınca, ekmekler çavdar ve arpa karışımlarıyla üretildi,

10 Aralık Buğday ekimine teşvik için buğday tohumu fiyatları artırıldı,

14 Ocak Ekmek karnesi ilk olarak İstanbul’da uygulandı. Kişi başına günlük istihkak ise şöyle belirlendi: 7 yaşından küçük çocuklar için çeyrek ekmek (,5 gram), 7 yaş üstü için yarım ekmek ( gram), ağır çalışan işçiler için tam ekmek ( gram),

17 Ocak Ekmek karnesi Ankara’da uygulanmaya başladı,

22 Ocak Ekmek karnesi İzmir’de uygulanmaya başladı,

Nisan Yetişkinler için ekmek istihkakı yetişkinler için grama düşürüldü,

Haziran Yetişkinler için ekmek istihkakı yetişkinler için grama çıkarıldı,

Eylül Yetişkinler için ekmek istihkakı yetişkinler için yeniden grama çıkarıldı,

Ocak Günlük ekmek istihkakı yetişkinler için grama çıkarıldı,

8 Eylül Ekmek karnesi uygulaması yürürlükten tamamen kaldırıldı.

seafoodplus.info

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir