kedi beşiği ekşi / sokak köpeklerinin illallah ettirmesi - sayfa 32 - ekşi sözlük

Kedi Beşiği Ekşi

kedi beşiği ekşi

wool serisi var hatta apple tv serinin dizisini çekiyor, ilk kitap silo, bu da dizi fragmanı

seafoodplus.info

  • freebird_2  ( ) 

freebird, seriyi okudum, teşekkürler :)


  • deartheodosia  ( ) 

bu seri de mi ithakidendi ona dikkat etmenişim


  • freebird_2  ( ) 

Hala okumadıysan "War of the Worlds"


  • Yourcousinmarvinberry  ( ) 

marvinberry, okudum :/


  • deartheodosia  ( ) 

john wyndham - triffidlerin günü


  • sir gawain  ( ) 

Kedi Beşiği -Kurt Vonnegut
Harika Güzel Yarınlar -Cory Doctorow
Antilop ve Flurya -Margaret Atwood

BK klasiklerinden de çıktılar ama belki başkalarının işine yarar diye yine de ekliyorum
Yer Açın! Yer Açın! -Harry Harrison
Bu Ölümsüz -Roger Zelazny

  • kobuzchu kiz  ( ) 

Film olur mj?

Knock at the cabin

  • summerof69  ( ) 

valla stephen king sevmesen bile mahseri (the stand) okumalisin bence. apokaliptik kurgu sevdalisi olarak cok begenmistim.


  • antikadimag  ( ) 

antikadimag, the stand’i okumuştum. diğer stephen king kitaplarına göre daha iyiydi bence de.

goodreads’te arattığımda hep young adult kitap serileri çıkıyor, temiz bir liste de bulamıyorum.

  • deartheodosia  ( ) 

Sondan Bir Önceki Gerçek - Dick, Philip K.


  • unalub  ( ) 

okumadım, filmini izledim. en kısa zamanda okumayı düşünüyorum: cormac mccarthy-yol


  • nothing in my way  ( ) 

nothing in my way, teşekkürler. okudum ve çok severim. tavsiye ederim ben de.


  • deartheodosia  ( ) 

@deartheodosia teşekkürler. okuyayım ben de o zaman.


  • nothing in my way  ( ) 

İthaki cogunu okudum demişsin ama belki gözden kacmistir;

Arthur c. Clarke - childhood's end

  • makbur  ( ) 

sokak köpeklerinin illallah ettirmesi

  • hayvan hakları yasası ile korumaya alsak, kısırlaştırma yaparak sahiplendirilme olanağı sağlanmış olsa illallah ettirecek bir sorun olmaktan çıkacaktır.

  • köpektapar götverenlerin sokağa tüküren isanlar ve gürültü yapan çocuklarla savunduğu durum. amına kodumunun embesili, dünyada az gelişmiş ülke dışında hangi modern ülkede "sokak köpeği" diye bir kavram var? elinizde şarabınızı içip almanya güzellerken bunu düşünüyor musunuz hiç? siktirin gidin insan sevin, kimsesiz çocuklara yardım edin, millete tebelleş olan, size yemek veriyorsunuz diye size sevimlilik yapan ama tanımadığı herkesi içgüdüsel olarak kovalayan sokak köpeklerine değil.

  • belediyelerin sorumluluğunu yerine getirmemesinden ötürü vatandaş birbirini yiyor. ama belediyeden önce devletin bu konuyu toz tanesi kadar bile değerli görmemesi de işi iyice kızıştırıyor. mesela istanbul gibi bulunabilecek her parseline rant gözüyle bakılan bir yerde hayvanlara adam gibi bir barınak açılmasını beklemek ahmaklık oldu. personel tutup hayvanları yakalamak, bakımını yapmak, aşılamak, kısırlaştırmak gibi etik yöntemler yerine hayvanları zehirlemeyi ya da kamyonete doldurup ormana salmayı daha kolay buluyorlar. veterinerlik fakültelerinde okuyan öğrencilerin eğitilebileceği, mezunların iş bulabileceği merkezler açmak neden bu kadar zor aklım almıyor. açın merkezi, kısırlaştırın hayvanları, zaten uzun vadede sorunu çözersiniz sorunu. ama yok, inanılmaz bir şekilde yok, yapılmıyor. onun yerine vatandaşın birbirini boğazlamasına, kedi ve köpeklerin hastalıktan acılar içinde ölmesine, sürüleşip insanlara saldırmasına izin veriyorlar. bu arada veterinerlik mezunu insanların tek şansı özel muayene açmak gibi gözüküyor.

    buradaki insanların artan hayvan korkusuna empati yapabileceğim, hem de hayvanları kurtarmaya çalışan insanları anlayabileceğim iki olay yaşadım.

    birincisi, kendime harçlık çıkarmak için köpek gezdirme işine girdim. köpeği evinden alıp parkta ya da sahibi nerede istiyorsa orada gezdiriyorsunuz. hayatımda yaşadığım en korku dolu dakikalardan sayılabilirdi bu deneyim. izlediğim güzergahta (kadıköy-moda-yoğurtçu parkı) her sokak başında sokak köpekleri üstüme koştu, bize eğitim aldığımız zaman "dümdüz hızlıca yürüyün bölgelerinden çıkın" demişlerdi, öyle de yaptım. ama istanbul'da bu kadar fazla köpek olduğunu ancak bir köpekle gezince fark ettim. kendi canımdan ve benim sorumluluğumdaki hayvanın canından çok endişe ettim. köpeği olanlar nasıl sokaklarda geziyor inanın anlamıyorum.

    ikincisi ise mahallede bulunan beş yavru köpek ve annenin mahalleyi sahiplenmesiyle başladı. her sese havlamaya, arabaları kovalamaya ve etrafa salça olmaya başladılar. biz fırsat buldukça onları besliyorduk, bundan dolayı mahalleli bize laf sokmaya başladı. biz de rahatsız oluyorsanız belediyeyi arayın götürsünler dedik. bir ay boyunca gelen giden olmadıkça mahalledeki dallamalar iyice tehditkar oldu. beslediğimiz köpekler saldırgan ve uyumsuz olduğu için sahiplendiremedik. mahalledekiler köpekler eğer yakın zamanda gitmezse onları arabayla ezeceklerini ya da zehirleyeceklerini söyleyince kavga çıktı. çeşitli hırgürden ve karşılıklı küfürleşmelerden sonra hayvanları kurtarmak adına yapabileceğimiz tek şeyin onları uzaklaştırmak olduğunu anladık. belediyede hayvanlardan sorumlu kişiyi bizzat bulup çikolata ve çiçekle makamında ziyarete gittik, ricacı olduk. hemen iki gün sonra köpekleri almaya geldiler. gelen adamlar profesyonellikten çok uzak tiplerdi, uyuşturucu iğneyi denk getirmeyi bile zar zor becerdiler. sonra hayvanları çuval gibi sırtlayıp götürdüler. mahalledeki cani dallamaların camdan bakıp alkışladığı bu muhteşem operasyondan sonra yıkılmıştık. bir kaç gün sonra hayvanların izini bulduk ve uzun bir araba yolculuğundan sonra "barınağı" bulduk. büyük bir tepenin üstünde, üç beş barakamsı kulübenin olduğu, yemek suyun olduğu geniş bir araziye salındıklarını gördük. artık kim öle kim kala modunda bir yer yani. o mahallede terör estiren "vahşi" köpekler şimdi kuyruklarını kıstırmıştı, birbirlerine sokulmuş halde etrafa bakıyorlardı. bölgesiz köpek dediğin nedir ki?

    bizzat sade bir vatandaş olarak yaşadığım tecrübeler bunlar. her ay mümkün olduğunca bir miktar yardım derneklerine bağışta bulunmak ve mahallenin kedilerini beslemek, acil durumlarda tedavi ettirmek hariç böyle büyük çaplı bir "şehir tipi" hayvanseverlikte bulunmamıştım daha önce. bu tabirle demek istediğim şu: şehir içindeki şartların hayvanları barındırmada ve kurtarmaktaki ekonomik ve beşeri imkansızlıklar bir yana bir de insanlarla kavga etmek zorunda kaldığınız bir hayvanseverlik bu, ve bu döngüye her vicdanlı insan bir şekilde dahil oluyor. resmi makamlardan yardım alamadığınız gibi bir de kendi mahallenizde linçe uğruyorsunuz. komşusu çok ses yaptı diye çekip vuran adamların olduğu ülkede, hayvan sorunu gerçekten insanları her şekilde tehlikeye sokuyor. karşınızdakine laf anlatmaya, onu vicdana davet etmeye çalıştığınızda ise olay şuraya gidiyor:

    "kusura bakmayın, kimsenin kimseyi rahatsız etmeye hakkı yok".

  • keske amerikadaki sitemi uygulasalar.

  • hala şehir nedir medeniyet nedir bilmeyen milyonların var olduğu bir ülkedeyiz.

    adam kedilerin sayısını köpeklerle kontrol edelim diyor. burası senin köyün değil, burası şehir burası bir metropol! şehir doğal ekosistemin bir parçası değil. vahşi hayvanları birbirine kırdırarak dengeyi sağlayamazsınız. peki cevap ver sayın cahil, şehirde hiçbir doğal düşmanı olmayan köpeklerin sayısı hangi hayvanla kontrol edeceksin? istersen onların sayısını dengede tutmak için şehirlere aslan sürüleri getirelim.

    hala köylülükten kurtulamamış, vasatlığın dibini yaşayan insanların yaşadığı bir ülke burası. adam gözlerinin önünde köpeklerin kedileri parçalamasını doğal kabul ediyor. lan burası serengeti düzlükleri değil. medeniyetin beşiği denen bir yer yani metropol. köpek ve kedi sayıları kontrol etmek bizim işimizdir. kedileri kontrolsuz bir şekilde beslemezseniz zaten sayıları dengelenecek. kedilerin de adım başı güvercin boğazlaması normal değil. tüm gelişmiş ülkelerde bu soruna akılla çözmüşler. bu ülkelerde sokak hayvanı olabilecek canlılar bellidir. aralarında kedi ve köpek yok. diğerlerini de sizin beslemeniz yasaktır. güvercin beslemek bile yasak. hani kediler bir şekilde şehir ortamına uyum sağlıyorlar. en azından insanlara zararları yok, ama köpekler öyle değil. köpek sürüleri insanları öldürüyor lan! çocukları öldürüyorlar. her gün bir sürü ısırma ve yaralanma vakası yaşanıyor.

    şehirde köpek sürüleri ile beraber yaşamak isteyenler köylerine geri dönsünler. zaten buralara gelmeniz ta baştan yanlıştı. sizin ait olduğunuz yer haneli köylerdir. maalesef sizler şehirleşemediğiniz için, şehirleri de kendinize benzetmeye çalışıyorsunuz.

    bu cehaletle sorunu görmezden gelmeye devam edersek yakında ülkede milyon köpek olacak. o zaman sizin öğrenmemekte direndiğiniz ekoloji dersini doğa size "seve seve" verecektir. hele bir kuduz vakaları artış göstersin. gürün o zaman.

  • sokak köpeği ile insan yavrusunu karşılaştıran ruh hastalarını barındıran başlık.
    anası köpek olur belki diye sıçmış olabilir. iki ayaklı olduğunu da genetik bozukluk zannediyor herhalde bunlar.

  • iki gün önce bisiklete binen kuzenime saldırmış sokak köpekleri. kızcağız panikleyip düşüyor. koluna dikiş atılmış, sürtünmeden bacağı paralanmış. bir dünya pansuman, acı, korku, masraf.

    sokak hayvanları ile ilgili insanların güvenlik kaygılarını (kronik hayvan düşmanlarını bir yana bırakırsak) dile getiren her tepkiyi tukaka etmek, anlamaya çalışmadan, biraz olsun empati kurmadan toptan "bunlar zaten hayvan düşmanı" demek akla, vicdana zarar bir durum.

  • bugün 4. doz kuduz aşısı oldu oğlum. parkta koşarken gelip ısırdı çocuğu. sebep olan herkesin allah belasını versin ne diyeyim. çare bulunmazsa avrupa insan hakları mahkemesi ve birleşmiş milletler insan hakları konseyine başvuracağım çözüm için. insan olarak mağdur durumdayız.

  • sokakta yaşayan, kafasını her türlü çöpe sokan hayvanın sonra bir de başını okşayan insan da ne bileyim, kendine temiz demesin yani.
    sokaklar hayvanlar için değildir. gidin bir insanın başını okşayın o zaman. evsiz bir sürü insan var.

    bazen hayvanları sokaklardan temizlemek lazım diyorum ama tabi şimdi bütün "hayvan hakları" tipler dadanır. gelmeyin küfrederim.

  • şu köpek düşmanları beni inanılmaz öfkelendiriyor. en son meşhurlardan veysi ateş yapıyordu bunu da şimdi başı başka meselerle kalabalık neyse ki..

ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.

Yüzyılın Okunması Gereken 50 Romanı

Haberler

Genel Kültür

Bilim, Sanat

Yüzyılın Okunması Gereken 50 Romanı

Edebiyat, yaratıcılığa dayanan bütün sanat dallarında olduğu gibi, özneldir. Belirli ve herkes için geçerli ölçütlerle değerlendirilemez bu alanda verilen eserler. Yine de edebiyat eserlerini, çağdaşları ve  toplum üstündeki etkilerinden yola çıkarak bir değerlendirmeye tutabiliriz. Özellikle söz konusu olan tür romansa, onların kendinden sonraki eserleri nasıl etkilediği, öbür yazın türleri üstündeki etkisinin ne olduğu ve okurların gözünde nasıl bir yer edindikleri önemlidir. Bunun içindir ki onlarca yıl önce yazılmış bir roman hâlâ okunur, edebiyat dünyasını ve bireyleri bugün de etkilemeye devam eder.

Aşağıda, yüzyılda yazılan ve mutlaka okunması, anlaşılması gereken 50 roman listesi yer alıyor. Kitapların sıralaması yazıldıkları yıllara göre yapılmıştır.

Bu güzide listeyi Onlineaccredittedegrees'ten Notosoloji çevirmiş. Dilimize kazandırdığı için teşekkür ederiz!

Kaynak:seafoodplus.info

1. Şikago Mezbahaları () – Upton Sinclair

1. Şikago Mezbahaları () – Upton Sinclair

2. Dönüşüm () – Franz Kafka

2. Dönüşüm () – Franz Kafka

3. Sanatçının Bir Genç Adam Olarak Portresi () – James Joyce

4. Siddhartha () – Hermann Hesse

4. Siddhartha () – Hermann Hesse

5. Muhteşem Gatsby () – F. Scott Fitzgerald

5. Muhteşem Gatsby () – F. Scott Fitzgerald

6. Döşeğimde Ölürken () – William Faulkner

6. Döşeğimde Ölürken () – William Faulkner

7. Mübarek Toprak () – Pearl S. Buck

7. Mübarek Toprak () – Pearl S. Buck

8. Dalgalar () – Virginia Woolf

8. Dalgalar () – Virginia Woolf

9. Fareler ve İnsanlar () – John Steinbeck

9. Fareler ve İnsanlar () – John Steinbeck

Tanrıya Bakıyorlardı () – Zora Neale Hurston

 Tanrıya Bakıyorlardı () – Zora Neale Hurston

Sessiz Gezegenin Dışında () – C.S. Lewis

 Sessiz Gezegenin Dışında () – C.S. Lewis

Hoşça Kal Berlin () – Christopher Isherwood

Altın Gözde Yansımalar () – Carson McCullers

 Altın Gözde Yansımalar () – Carson McCullers

Yabancı () – Albert Camus

 Yabancı () – Albert Camus

Başka Sesler Başka Odalar () – Truman Capote

 Başka Sesler Başka Odalar () – Truman Capote

() – George Orwell

 () – George Orwell

Çavdar Tarlasında Çocuklar () – J.D. Salinger

 Çavdar Tarlasında Çocuklar () – J.D. Salinger

Görülmeyen Adam () – Ralph Ellison

 Görülmeyen Adam () – Ralph Ellison

Sineklerin Tanrısı () – William Golding

 Sineklerin Tanrısı () – William Golding

Lolita () – Vladimir Nabokov

 Lolita () – Vladimir Nabokov

Şafak Tapınağı () – Yukio Mişima

 Şafak Tapınağı () – Yukio Mişima

Zen Kaçıkları () – Jack Kerouac

 Zen Kaçıkları () – Jack Kerouac

Gece () – Elie Wiesel

 Gece () – Elie Wiesel

Parçalanma () – Chinua Achebe

 Parçalanma () – Chinua Achebe

Bülbülü Öldürmek () – Harper Lee

 Bülbülü Öldürmek () – Harper Lee

Madde 22 () – Joseph Heller

 Madde 22 () – Joseph Heller

Otomatik Portakal () – Anthony Burgess

 Otomatik Portakal () – Anthony Burgess

Guguk Kuşu () – Ken Kesey

 Guguk Kuşu () – Ken Kesey

Kedi Beşiği () – Kurt Vonnegut

 Kedi Beşiği () – Kurt Vonnegut

Herzog () – Saul Bellow

 Herzog () – Saul Bellow

Paris Bir Şenliktir () – Ernest Hemingway

 Paris Bir Şenliktir () – Ernest Hemingway

Kişisel Bir Sorun () – Kenzaburo Oe

 Kişisel Bir Sorun () – Kenzaburo Oe

Maus Hayatta Kalanın Öyküsü () – Art Spiegelman

 Maus Hayatta Kalanın Öyküsü () – Art Spiegelman

Gravity’s Rainbow () – Thomas Pynchon

 Gravity’s Rainbow () – Thomas Pynchon

Suttree () – Cormac McCarthy

 Suttree () – Cormac McCarthy

Alıklar Birliği () – John Kennedy Toole

 Alıklar Birliği () – John Kennedy Toole

The Color Purple () – Alice Walker

 The Color Purple () – Alice Walker

Beyaz Gürültü () – Don DeLillo

 Beyaz Gürültü () – Don DeLillo

Watchmen () – Alan Moore

 Watchmen () – Alan Moore

Mutfak () – Banana Yoshimoto

 Mutfak () – Banana Yoshimoto

Biz () – Yevgeny Zamyatin

 Biz () – Yevgeny Zamyatin

A Good Scent from a Strange Mountain () – Robert Olen Butler

 A Good Scent from a Strange Mountain () – Robert Olen Butler

Snow Crash () – Neal Stephenson

 Snow Crash () – Neal Stephenson

Art & Lies () – Jeanette Winterson

 Art & Lies () – Jeanette Winterson

Life After God () – Douglas Coupland

 Life After God () – Douglas Coupland

Dövüş Kulübü () – Chuck Palahniuk

 Dövüş Kulübü () – Chuck Palahniuk

The Lives of Animals () – J.M. Coetzee

 The Lives of Animals () – J.M. Coetzee

Saksı Olmanın Faydaları () – Stephen Chbosky

 Saksı Olmanın Faydaları () – Stephen Chbosky

Places Left Unfinished at the Time of Creation () – John Phillip Santos

 Places Left Unfinished at the Time of Creation () – John Phillip Santos

Sputnik Sweetheart () – Haruki Murakami

 Sputnik Sweetheart () – Haruki Murakami

maaş verilmez alınır

diplomalı işsiz gençlerin bir an evvel iş işten geçmeden anlaması gereken gerçeklik. kpss'ye hazırlanma demiyorum, hobi olarak yine hazırlan. ama anla artık, kim seni niye işe alsın? cv diye yazdığın kağıttaki şu kıt satırlara bir bak önce. koca bir hiçsin. 4 sene boşuna okumuşsun. bir ürünün bir tek parçasının bile hiçbir üretim sürecinde yer alacak kapasiten yok.

staj naylon, notlar çan eğrisinden geçme, hocaların meziyetsiz torpilli asalaklar, okuduğun makale sayısı uzuv sayından az, vizyon burnunun ucu, okulda yaptığın en karmaşık aktivite eşli batakta ihaleye girmek, yabancı dil yabancı ile konuşana kadar var sonra yok, siyasi görüş anadan babadan kopya, yediğin yemekten götünü sildiğin kağıda kadar hiçbir şeyin nasıl elde edildiğine, nasıl üretildiğine dair en ufak bir fikrin yok.

gündelikçi kadınlar tl alıyormuş günde ama mühendislere bu kadar vermiyormuş kimse. sözlükte okudum az önce. düşünsenize abd'de almanya'da mühendis maaşları temizlikçi maaşlarından düşük hale gelmiş. ulan adamlar mars'a günde 3 tane mekik gönderecek hale gelir öyle bir beşeri sermayenin bu kadar ucuzlamasından ötürü. her şehre bir hadron çarpıştırıcısı kurarlar. neden? çünkü onların üniversite mezunları gerçekten bilim insanı, gerçekten mühendis. bizimkilerin genel geçer özelliklerini bir önceki paragrafta yazdım.

şimdi suçu mevcut çarpık ve kokuşmuş iktidara, ananıza babanıza, yaşadığınız ülkenin imkansızlıklarına atacaksınız ve haklı olacaksınız. evet, doğru, haklısınız. haklı olduğunuz konu onlara(batılılar diyelim) verilen imkanların size verilmemiş olması. haksız olduğunuz konu ise elinizdeki mevcut imkanların ve fırsatların çok çok büyük bir kısmından zerre kadar istifade etmemiş olmanız.

mesela sorsam çoğunuz non-fiction denen bilim, tarih, felsefe, ekonomi, siyaset içerikli kitaplar bile okumuyorsunuz. kitap, hele hele türkiye gibi korsanın beşiği bir ülkede pahalı değil. üstelik türkçe epub içeriği derya deniz. tek bir kindle almaya bakardı.

çoğunuz değil tamamınız youtube'da boktan içerikler izleyerek zamanını heba ediyor.

bütün işe yaramazlığınızın getirdiği bezmişliği ve öfkeyi kendinizden başkalarına kanalize ediyorsunuz, bahtınıza şansınıza küfrediyorsunuz. çoğunuz allah'a inanıyor, kader kısmet nasip diyor.

ben gerçekleri söylüyorum. türkiye'de tepeden baktığınız, ara eleman olarak çalışan boyacı, sıvacı, tesisatçı, elektrikçi, elektronikçi, kombici, ön düzenci, şanzımancı, motorcu, tornacı vs bunların tamamı sizden çok çok daha fazla para kazanıyor. bunların tamamı sizden daha fazla bu topluma katkıda bulunuyor. eğer bu bomboş ve bombok kafayı değiştirmezseniz bu durum bir ömür boyu böyle kalacak.

janti gömlekler, şık takım elbiseler giyip mad men'deki gibi ofise girip bir viski doldurmak ve bu sırada sekreterinizden programınızın özetini dinlemek istediğinizi biliyorum. bunu haketmek için 4 sene okula gidip gelmek, 2 sene bir teknikerden fazla okula gitmiş olmak yeterli değil. bunun farkına varın bence. götünüze tüy takmak sizi tavuk yapmaz, yumurtlamanız lazım.

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir