kelime gezmece havana nostaljik 1 / Tüm Uygulamalar ve Oyunlar – Test Relic

Kelime Gezmece Havana Nostaljik 1

kelime gezmece havana nostaljik 1

Kelime Gezmece Nostalji̇k 9

Kelime Gezmece cevapları

Herkese merhaba! Web sitemizi ziyaret ettiğiniz için teşekkür ederiz, burada Kelime Gezmece Oyunu ile ilgili tüm günlük çözümleri ve cevapları bulabilirsiniz. Kelime Gezmece, Android ve Apple Store'daki en iyi bulmaca kelime oyunları tarafından bilinen BigStar Games tarafından geliştirilen yeni harika bir kelime oyunudur.
Kelime Gezmece, beyin bulmacalarına olan tutkunuza ilham verebilecek yaratıcı bulmaca, kelime bağlantısı ve kelime aramalarının bir kombinasyonudur. Kazanmak istiyorsan, bulmacada gizli olan bütün kelimeleri bulman gerekiyor. Kendine meydan oku ve beynini geliştir. Burada, Kelime Gezmece Oyunu'nun her seviyesine tüm cevapları sizlerle paylaşmak istiyoruz. Her seviye benzersizdir ve kolay olabilir ancak biri sizi saçlarını ayırabilir, bu yüzden bu oyun için tüm cevapları, hileleri ve çözümleri vererek size yardımcı olmaya karar verdik.
Cevaplar açık tutmak için birkaç sayfaya bölünmüştür.

Sponsored Links

Havana - Nostalji̇k 9

Bu seviyeye çözüm:

FİDELİK
KEFİL
DELİK
DİLEK
EKİLİ
ELİF
FİİL
FİLE
KEDİ
İLİK
İLKE
DELİ
DEF
FİL
LİF
İKİ
İLK
HAVANA - NOSTALJİK 8HAVANA - KARAYİPLER 1
Loading commentsplease wait

Yeni Yazılar 2. Sayı (Haziran Direnişi Özel Sayısı)

YeniYazılar FİKİR KULÜPLERİ FEDERASYONU’NUN YAYINIDıR

yaz SAYI 2 - 10 tl

Gençliğin Haziran İsyanı

FOTOĞRAF: KEMAL ASLAN

“Halbuki korkulacak hiç bir şey yoktu ortalıkta Her şey naylondandı o kadar”


YeniYazılar YAZ

Alper Tunga Ölmüş: Kesin Bilgi A. SİNAN GÜNÇE

8

Ankara’nın Taştır Yolu CAN KADEROĞLU Annelerin Gözünden Haziran İsyanı

10

14

Devletin İdeolojik Aygıtı Medya Onur erdem

Ses Dönüyor, Kamera Hazır, Chappulling ALİCAN MANSUROĞLU

20

Bir Dast2 Yazısı Hasan Alper Ongan

22

Zozan Baran ile Gazdanadam Festivali Üzerine

24

Yusyuvarlak Masa

28

Ölümünün Yılında Nâzım Hikmet 32

Nâzım Hikmet ve Tiyatro AHMET CAN PEHLİVAN

36

Kaç Nâzım Var? onur kerem tever

40

Benim Sıska, Cılız, Zavallı Çocuğum; Büyük Kavgam Orhan Selim Çağla üren 42 44

Fırat Tanış ile Nâzım Hikmet Akademisi Tiyatro Bölümü Üzerine Söyleşİ: MUSTAFA ÖCALAN 47

YeniYazılar

56

EMEKÇİ HALKA KARŞI

54

Hürriyet Bandosu

Cam Kırıklarından Uçak Yapmak ve Nâzım Hikmet Şiiri A. SİNAN GÜNÇE

Resimli Ay’ın Peşinde Mustafa öcalan

Bertell Ollman ile Marksizm ve Güncelliği Üzerine

SORUMLUDUR

Dosya

16

18

OKUMUŞ İNSAN

4

Direniş Şarkıları EZGİ DAMGACI

76

YUVARLAK MASA

Bitti O Sevda zOZAN BARAN

Nâzım Hikmet’in Saman Sarısı Üzerine

50

Aylık Öğrenci Dergisi • Yaz • Sayı 2 • İmtiyaz Sahibi: Haydar Şahin • Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Akın Art • Tasarım: Özgün Sağlam • Çizimler: Nurşah Çağlar • Web: seafoodplus.info • İletişim: [email protected], seafoodplus.info, seafoodplus.info • Adres: Rumeli Hisarüstü Mah. Cami Sok. No: 26/1 Sarıyer/İstanbul • Baskı: Kayhan Matbaacılık, Davutpaşa Cad. Güven Sanayii Sitesi D Blok No: Zeytinburnu/İstanbul


Işın Savaşları SeLİM ÖZTEMEL

59

Ferman Padişahınsa Hayat Bizimdir MERT DERİNGÖZ 60 Bir AKP Projesi Olarak Taksim DAMLA BAYTEKİN

62

Haydarpaşa’nın Öteki Yüzü MUSTAFA ÖCALAN

64

Hactivizm ve RedHack ÖZGÜN SAĞLAM

66

Shakespeare Eserlerinde Hukuk ve Adalet Algısı t. SEÇKİN SERPİL

68

Bana Yalan Söylediler, Heykelden Bahsetmediler alperen bal 71 Türkiye, Üniversite, Sanat, Tiyatro murat GÜN 74 Dokuz Paragrafta Pitorodoptusdaktus ÖMER YOĞURTÇU

78

İçindeymişik, Yeşilmişik, Sazmışık akın art 80 Merhumu (Z)alim Bilirdik alİ CAN KAYA

83

#şimdi akın art

84

öncü serkan SÖNMEZGİL

85

Gezmece Asena Doğan

86

The New Owner (Yeni Mülk Sahibi) ÇevİRİ: DENİZ ALTUNLU 87

Duvarın Altı Dergimizin ikinci sayısı ile biraz geç de olsa karşınızdayız. Okurlarımızdan bu gecikme için bir kere daha özür diledikten sonra gecikmenin sebebini kısaca anlatalım: Dergimizin son düzenlemelerini yapmak için 31 Mayıs’ta toplanmak niyetinde olan yayın kurulumuz, tahmin edebileceğiniz sebeplerle bu toplantıyı gerçekleştiremedi. Gerçekleştiremediğimiz bu toplantının bizde hayal kırıklığından çok coşkuya sebep olduğunu söylememiz gerek. 30 Mayıs’ı 31 Mayıs’a bağlayan gecenin, Türkiye’deki bütün dengeleri değiştirecek bir dalganın ilk kıvılcımı olacağını bilmiyorduk dergimiz için planlar kurarken. Fakat o geceden sonra, bugün Haziran İsyanı diye adlandırabileceğimiz eylemlere değinmeyen her şeyin eksik kalacağını anlamıştık. Dergimiz de dahil. Bu sebeple çıkışını temmuz ayına ertelediğimiz dergimiz, geçtiğimiz dönemi inceleyen yazılar da ekleyerek bir “Yaz Sayısı” ile karşınıza çıkıyor. Yaz aylarını tek sayı ile geçirecek olan Yeni Yazılar, eylül ayından itibaren yeniden aylık periyoduna dönecek. adet bastığımız ilk sayımızın gördüğü büyük ilgi bize çıkarttığımız yayının gerçekliğini ve önemini bir kere daha hatırlattı. Özellikle direniş boyunca, Gezi Parkı’nda yüzlerce insan Fikir Kulüpleri Federasyonu’nun çadırına uğradı. Dergimizden aldı. Nasıl katkı koyabileceğini sordu. Bu ilginin mutluluğu ve sorumluluğuyla daha iyi bir ikinci sayı hazırlamak için elimizden geleni yaptık. Dergimize katkı koymak için ürün gönderen tüm dostlarımıza teşekkür ederiz. Ürünlerine yer veremediğimiz dostlarımızın da bize kırılmadığını umuyor, dergimizin hem belli bir niteliği korumak, hem de katkı koymak isteyenlerin yazınını geliştirecek bir eleştiri kültürü yaratmak derdinde olduğunu hatırlatmak istiyoruz. Fikir Kulüpleri Federasyonu kurulurken bir kalkışmanın eşiğinde olduğumuzu tespit ederek çıkmıştı yola. Tespitimizin abartılı bir iyimserlikten ibaret olmadığı kanıtlandı. Ancak itiraf etmek gerekir ki bizi şaşırtacak denli kudretli bir şekilde vücut buldu kalkışma. Yıllardır milim milim örülen korku duvarını yıktı. Turgut Uyar’ın “Geyikli Gece”sinin başında dediği gibi, “korkulacak hiçbir şey yoktu ortalıkta” bütün ülkeye gösterdi. AKP yıkılan korku duvarının altında kalmıştır. Artık savunmadadır. Amerikancılık, aydınlanma düşmanlığı, AKP ile birlikte duvarın altındadır. Artık gençlik için hesap sorma günü gelmiştir. AKP’den 11 yıldır süren halk düşmanı politikaların, direnişte kaybettiğimiz gencecik dostlarımızın, üniversiteleri kendi medreselerine çevirmeye kalkma cüretinin hesabını sormak için gençliği ayağa kalkmaya, FKF’yi güçlendirmeye çağırıyoruz. Yeni Yazılar Yayın Kurulu

Ürünlerinizi [email protected] adresine gönderebilirsiniz.


YeniYazılar

Yaz

Zozan BARAN*

AKP ve lideri Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’de bir düzeni yıktığını ve yeni bir düzen inşa etmeye yöneldiğini söylemek mümkün. Ancak kurulmaya çalışılan bu yeni düzen – isterseniz buna İkinci Cumhuriyet diyelim- ne kadar mümkündür? Yıllarca bu gün yaşadığımız ayaklanma benzeri bir seçeneği aklına bile getirmeden hareket eden iktidar, halkı yanlış mı analiz etmiştir yoksa kendine mi çok güvenmektedir? “Haksızlıkla yüz yüze geldiğin anda sana doğru yolu gösterecek olan tek şey yüreğinde duyacağın o derin öfkedir. Kalıplaşmamış bir öğüttür öfke. Öfkelenmeyi bil oğlum, haksızlıkla yüz yüze geldiğin anda öfkelenmesini bil!” (1) Önünüzde bulunan yazı bugün artık adına Haziran ayaklanmasını diyebileceğimiz Gezi Parkı direnişini iki yönden inceleyecek: Bir yandan AKP iktidarının 11 yıllık iktidar pratiğine bakacak ve bugüne nasıl geldiğimizi anlamaya çalışacak. Diğer yandan ise ortaya çıkan bu toplumsal dinamiğin AKP’nin iktidarını meşrulaştıran “akademik” ve politik tezleri çürüttüğünü iddia edecek ve bu tezleri gözden geçirecek. Ayaklanma durumunu karşı karşıya gelen iki taraf üzerinden tarif edeceksek ayaklanmayı anlamak için onun taraflarına bakmamız gerekiyor. Bu taraflar kuşkusuz AKP ve üzerine çokça söz söylenmiş halktır. Yazının ilk bölümünde yoğunluklu olarak iktidar olan özneye yoğunlaşacağız. Ancak ayaklanmanın tam anlamıyla anlaşılması için ikinci öznemizin de göz ardı edilmemesi gerekmektedir. Ayaklanmayı tek başına AKP’nin pratikleriyle açıklamak ne kadar büyük ve direngen olduğunu son günlerde defalarca gösteren bu halka haksızlık olacaktır. Zaten bu haksızlık yıllardır Türkiye halkını analiz eden birçok “bilim insanı”, “akademisyen” ve “gazeteci” tarafından yapılmaktadır. Ancak işin bu kısmını yazının ikinci bölümüne saklıyoruz. “O son birayı yasaklamayacaktın…” AKP ve lideri Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’de bir düzeni yıktığını ve yeni bir düzen inşa etmeye yöneldiğini söylemek mümkün.

4

Ancak kurulmaya çalışılan bu yeni düzen – isterseniz buna İkinci Cumhuriyet diyelim- ne kadar mümkündür? Yıllarca bugün yaşadığımız ayaklanma benzeri bir seçeneği aklına bile getirmeden hareket eden iktidar, halkı yanlış mı analiz etmiştir yoksa kendine mi çok güvenmektedir? Halkın Gezi Parkı Direnişiyle beraber gün yüzüne çıkan AKP ve Tayyip Erdoğan nefretini anlamak için AKP’nin toplumla kurduğu ilişkilere bakmak lazım. yılı Kasım ayında iktidara geldiği andan itibaren kimileri tarafından “demokrat” ilan edilen AKP, iktidarı boyunca “demokrat” olmaktan neyi anladığını defalarca göstermiştir. Bugünden geriye bakarsak AKP’yi tanımlayan icraatlarını şu şekilde sıralamak mümkündür: 1. Ergenekon, Balyoz, Odatv, Devrimci Karargah, KCK vb. siyasi davalar. AKP iktidarı, hukuksuz bir biçimde açılan davalarla bir yandan karşıtlarını sindirmeye çalışmış bir yandan da Kemalist rejimle hesaplaşarak düzen içi alternatiflerini ortadan kaldırmıştır. Bu davaların hepsinin tamamen hukuk dışı, siyasi saiklerle açıldığı ve yürütüldükleri süre boyunca Türkiye’de var olan haliyle dahi hukuku topyekun ortadan kaldırdıklarını görüyoruz. Bu davaların hepsinin ortak özelliklerini şu şekilde sıralamak mümkün görünüyor: sahte delil üretme, özel savcı atama, emniyet tarafından hazırlanan iddianamelerin savcılık tarafından kullanılması, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın açıkça yargıya talimat verdiğini açıklaması, hemen hepsinin siyasal hesaplaşmalarla yürütülmesi… Bunlara


YeniYazılar daha birçoğu eklenebilir ancak bu haliyle dahi bir şey açıkça ortadır: AKP hükümeti, bu davalarla yalnızca karşıtlarını ortadan kaldırmaya çalışmamış ayrıca halkın adalet duygusunu adeta yok etmeye çalışmıştır. Davalara yönelik tepkiler büyümüş, hukuksuzluklar ortaya çıkmış ancak AKP hükümeti tüm delillere rağmen geri adım atmamakta diretmiştir.

2. yılında yapılan Yüksek Öğrenimine Giriş sınavıyla başlayan ve ardından KPSS ile devam eden sınavlarda kopya skandalları. Polis Akademisi sınavında sorulan soruların AKP hükümetinin destekçisi Fetullah Gülen cemaatine ait olan FEM Dershaneleri tarafından daha önce sorulduğu ortaya çıkmıştı. YGS’de sorulan soruların şifre içerdiği ortaya çıktığında tüm liselilerin emek hırsızı olarak gözünü diktiği özne yine Fetullah Gülen’e ait dersaneler olmuştu. Haftalarca süren ve tüm liselilerin ayağa kalktığı eylemler boyunca ÖSYM Başkanı Ali Demir’in istifası istenmişti. Ancak AKP hükümeti Ali Demir’e sahip çıkmış ve skandalın üstünü örtmeye çalışmıştı. KPSS’de yaşanan kopya skandallarına ataması yapılmadığı için intihar eden öğretmenler de eklenmiş ancak AKP bu konuda da adım atmamakta diretmişti.

Yaz

bakanların kadınları daha fazla mağdur eden “çözüm” önerileri… yılında AKP’nin gündeme getirdiği yeni kürtaj yasası tartışmaları sırasında kitlesel eylemler yapılmış ve kadınlar kürtajın bir hak olduğunu tüm alanlarda haykırmıştı. Gelen yoğun tepkiler üzerine kürtaj yasağından vazgeçen hükümet uygulamayı zorlaştırmak için elinden geleni yapmaya kararlı görünüyordu. Öyle ki doktorlara “vicdan-i ret” hakkı verileceği konuşuldu. Türkiye halkının kendi muhafazakar kalıplarına uyduğuna emin olan AKP, böylelikle kürtajı fiili olarak yasaklayacağını düşünüyordu. Kadınlara yönelik politikalar, LGBT bireylere yönelik aşağılayıcı ifadeler ve uygulamalarla birleşmiş kadınlar kitlesel protestolarla bu kalıba uymayacaklarını göstermişlerdir. Ancak AKP hükümeti çığ gibi büyüyen bu sesi duymamakta ısrar etti.

4. AKP’nin gerici karakterini açığa vuran tarihsel karakteri: Alevi düşmanlığı. İktidarı boyunca bir yandan Alevi Çalıştayları düzenleyerek deyim yerindeyse yandaş Aleviler yetiştirmeye çalışan AKP, diğer yandan ise Alevi düşmanlığın gösteren onlarca uygulamaya imza attı. yılında Madımak Davası’nın düşmesi, Madımak’ın müze yapılması ve Cemevleri’nin ibadethane olarak kabul edilmesine yönelik taleplerin görmezden gelinmesi, Polonya’da yakalanan Madımak sanığının “ağır bürokrasi” nedeniyle serbest kalması, Alevilerin evlerinin işaretlenmesi ve buna yönelik hükümet cephesinden gelen komik açıklamalar (2)… Alevi düşmanlığını açığa vuran son olay ise üçüncü köprüye Alevileri katletmesiyle bilinen Osmanlı padişahı Yavuz Sultan Selim’in adının verileceğinin açıklanması oldu. Tüm bu adımlara yönelik Alevi Federasyonları’ndan gelen tepkiler AKP yönetimi tarafından elbette ki görmezden gelindi.

3. AKP hükümetinin kadınlara yönelik politikaları. Başbakan Erdoğan’ın ağzından duyduğumuz kadınların “kadın mı kız mı” olduğunu sorgulayan sözleri, kürtajın yasaklanmaya çalışılması, tecavüz davalarında tecavüzcüleri aklayan kararlar, kadına yönelik fiziksel ve cinsel şiddete on yılda yaşanan inanılmaz artış, kadının bakanlık isimlerinden dahi çıkarılması, aileden sorumlu

5


YeniYazılar 5. AKP hükümetinin kültür sanat alanına yönelik müdahaleleri. Şehir Tiyatrolarının kapatılması tartışmaları; tiyatro oyunlarının, şiirlerin, romanların “milli ve manevi değerlerimize aykırı” olduğu gerekçesiyle sansürlenmesi veya yasaklanması; Emek sinemasının mahkeme kararı beklenmeden bir gece yarısı yıktırılması, birçok sanat eserinin cemaat medyası tarafından açıkça hedef gösterilmesi, heykellerin “ucube” denilerek yıktırılması, AKM’nin yıllardır tadilat gerekçesiyle kapalı tutulması… Bu alana yönelik sınır tanımayan barbarca saldırılar karşısında aydınlar ve sanatçılar Sanatçılar Girişimi altında birleşmiş ve mücadeleye başlamıştı. Sadece aydınlar değil halk da kültür sanat alanına yönelik müdahalelere karşı onlarca eylem gerçekleştirdi. Son örneğini dünyaca ünlü yönetmen Gosta Gavras’ın da katıldığı Emek Sineması eylemine yapılan vahşi saldırıda gördüğümüz hükümetin saldırganlığı ise tüm bu tepkilere rağmen durmadı. AKP hükümeti bir kez daha halkın kendi istediği kalıba girmediğini görmeyi reddetti.

6. AKP hükümetinin Dördüncü Murat Dönemini aratmayan alkol yasakları. Önce içki ve sigara fiyatlarının arttırılmasıyla başlayan yasaklama girişimleri üniversitelerde ve kent merkezlerinde hayata geçen uygulamalarla devam etti. Son adım ise alkollü içeceklerin satılmasını sınırlayan yasanın meclise gelmesi ve Gezi Direnişi sürerken Cumhurbaşkanı tarafından onaylanması oldu. Yasayla ilgili tartışmaların yaşandığı günlerde Tayyip Erdoğan’ın yaptığı “kafası kıyak nesil istemiyoruz” açıklaması bir kez daha tepkilere neden olmuştu. Ancak AKP hükümeti yine kendisinden bekleneni yaptı ve geri adım atmamakta kararlı olduğunu gösterdi.

7. AKP’nin ODTÜ çıkartmasından sonra üniversiteler ayağa kalkıyor. 11 yıllık iktidarı boyunca birçok baskıcı uygulamaya imza atan AKP hükümetinin icraatlarından üniversiteler ve üniversiteliler de nasibini aldı. AKP hükümeti bir yandan cemaatler eliyle üniversite gençliğini şekillendirmek için uğraşırken diğer yandan da gençliğe yönelik düşmanlığını her fırsatta gösterdi. Ancak son haftalara kadar tepkilerini

6

Yaz

gösteremeyen toplumun geniş kesiminin aksine üniversite gençliği AKP’ye yönelik tepkisini her fırsatta gösterdi. Tayyip Erdoğan’ın ODTÜ çıkartması sonrası ülkenin hemen hemen tüm büyük üniversitelerine yayılan ciddi eylem dalgası bunun en önemli göstergesiydi belki de. Tayyip Erdoğan’ın öğrenci evlerini hedef alan son açıklaması, halkın tepkisinden bir şey öğrenmemeye ne kadar kararlı olduğunun başka bir örneği olarak görülebilir.

8. Kent meydanlarına ve doğaya yönelik saldırılar. Tüm Türkiye’yi ayağa kaldıran Gezi Parkı’nın yerine Topçu Kışlası yapılması projesi de dahil AKP’nin kent meydanlarını halka kapatmaya, dereleri ve tarihi şehirleri rant için satmaya dönük politikaları halkın AKP’ye olan öfkesini arttıran politikalardandı. HES projelerine karşı yapılan onlarca eyleme, Hasankeyf gibi tarihi şehirlerin sular altında kalmamasına yönelik yapılan onlarca uyarıya rağmen AKP hükümeti kentsel dönüşüm ve baraj projelerinde geri adım atmamaya kararlı olduğunu her fırsatta gösterdi.

9. AKP’nin çöken yeni Osmanlıcılığı ve Suriye sınavı. yılında Tunus’ta başlayan “Arap Baharı” için model olarak gösterilen AKP hükümetinin yeni Osmanlıcılık projesi Suriye’de yaşananlarla beraber büyük bir çıkmaza girdi. ABD’den aldığı gazla her fırsatta Suriye’nin içişlerine dair açıklamalar yapan, güney sınırını fiili olarak tamamen işlevsiz hale getiren uygulamalara imza atan, Suriyeli çeteleri Türkiye’de barındıran ve dahası bu çetelere askeri yardımda bulunan AKP hükümeti Suriye krizinde açıkça başarısız oldu. Hatay’ın Reyhalı ilçesinde 11 Mayıs’ta yaşanan ve yüzün üzerinde yurttaşın öldüğü patlamalar Suriye krizinin geldiği son noktayı gösteriyordu. Kendi politikaları sonucu tam bir batağa saplanan AKP hükümeti ayıbını gizlemek için basına sansür uyguladı, yalan haberler üretti. Ancak bunlar da işe ya-


YeniYazılar ramadı. Halkın yoğun tepkisi günlerce sürdü. AKP hükümeti ise bildiğini okumaya, halkı görmezden gelmeye devam etti.

Yaz

olarak bu teze oynayan Taraf gibi operasyonel gazeteleri de AKP iktidarının çok öncesine uzanan bir çizgiyi temsil eden liberal kalem sahiplerini de sayabiliriz. Türkiye toplumunu jakoben, vesayetçi, laik merkez ile dindar, muhafazakar çevre ikilemi üzerinden okuyan bu “aydınlar” AKP döneminin çok öncesine uzanan bir savrulmanın devamcısıydılar. Ancak tezin hakkını veren iktidar AKP oldu. Bu tezin doğruluğundan şüphe etmez görünen AKP ve akıl hocaları, toplumu şekillendirmeye yönelik atılan onlarca adımı “halkımızın değerleriyle”, “çevrenin merkeze tepkisiyle” açıkladı. Ergenekon vb. davalarda somutlanan bu bakış açısı zaman zaman gündelik hayatı kısıtlayan uygulamalara kadar uzanabildi. Toplumu muhafazakarlaştıran adımlara verilen tepkiler elitist ve Kemalist olarak yaftalandı. Ayrıca AKP’nin asker vesayetini kaldıracağına dair beklentiler referandumunda pasif tutumlara, “yetmez ama…”cı utangaç desteklere kapı araladı. Böylelikle AKP’nın diktatöryal iktidarı vesayet rejimin kırılacağı iddiasıyla bir kez daha güçlendirildi. Bugün dergimizin sayfalarında bunları tartışmamızın sebebi geçmişe dair bir hesaplaşma başlatmak değildir. Ama hepimizin Gezi Direnişi’nden öğrenecekleri olduğu muhakkaktır. Gezi Direnişi boyunca sokağa dökülen kitlenin siyasal haritası, direngenliği, dayanışmacı tutumu Türkiye halkları üzerine yıllardır söylenen onlarca sözün geçersizleştiğinin göstergesidir. Gezi’ye bakıp merkezi ve çevreyi tanımlamak mümkün müdür? Tüm direniş boyunca Türkiye bayrağını elinden düşürmeyen binlerce insanı ulusalcı olarak damgalamak mümkün müdür? Peki yıllardır çevre diye tarif edilen toplamın en önemli bileşenlerinden biri olan LGBT bireylerinin de aynı direnişin ön saflarında yer almasını nasıl açıklayacağız?

AKP’nin Aklı… Yukarıda saydığımız onlarca uygulama ve bunlara verilen tepkilere rağmen bugüne nasıl geldiğimiz sorusu hala tam anlamıyla yanıtlanabilmiş değil. Direnişçiler açısından bakıldığında her şey nettir. Yıllardır halkın tüm tepkilerini görmezden gelen, her şeye kulağını kapatan bir iktidara karşı ayaklanmaktan başka seçenek kalmamıştır. Peki, AKP? Neden bunca kitlesel eyleme, gösteriye rağmen halkın tepkisini ciddiye almadı? Kendisinden mi çok emindi, her fırsatta sokağa dökeceğini dair tehditler savurduğu yüzde ellisinden mi? Yoksa AKP’nin ve akıl hocalarının halkı tanımadığını iddia edebilir miyiz? AKP iktidarının son durumunu freni bozuk bir kamyona benzetmek mümkün. Frenin bozulmasının sebebini ise tek bir faktörle açıklayamayız elbette ki. Tayyip Erdoğan’ın kişiliğinde somutlanan kibir, cemaatlerde somutlanan ve onlarca yıldır devam eden toplum mühendisliği, 12 Eylül ile birlikte siyasetten uzaklaştırılmış bir halk, Özal’ın “işini bilen” gençleri… Evet bunların hepsi patlayan frenin önemli bileşenleridir. Ancak göz ardı edilmemesi gereken önemli bir faktörün AKP’nin ve akıl hocalarının halkı tanımaması olduğunu iddia etmek çok da yanlış olmasa gerek.

Gezi Direnişi ayrıca Türkiye toplumunun muhafazakar, dindar vs. olduğuna yönelik iddiaları tam anlamıyla çürütmüştür. AKP’nin dolduramadığı meydanlara karşılık Türkiye’nin daha önce belki de hiç eylem görmemiş şehirlerinde yaşanan eylemler, bu eylemlerde atılan en önemli sloganlardan birinin içki yasağına gönderme yapan “Şerefine Tayyip” sloganı olması tepeden inmeci olduğu iddia edilen seküler yaşam biçiminin toplumun çok büyük bir kesimi tarafından ne denli içselleştirildiğini gösteriyor. AKP iktidarı saldırgandır, Tayyip Erdoğan kibirlidir. Ancak bu kibiri besleyen tezlerin yıllardır hangi ağızlardan duyulduğu da unutulmamalıdır. Sokakta direniş sürerken Türkiye halkı üzerine tekrar düşünmenin de zamanı gelmiştir. * Boğaziçi Ü. Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Kulübü Notlar: (1) Erbil, Leyla, Eski Sevgili, Türkiye İşbankası Kültür Yayınları, Kasım, , s. Yunanistan’daki konsantrasyon kamplarında tutuklu bulunan Dr. İoannis Papadopulos’un oğluna mektubundan

Halkı anlamamaktan kastettiğimiz tam olarak nedir peki? Önce AKP’nin akıl hocaları kimdir sorusuyla başlayalım.

(2) Dönemin İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin Kasım ayında çeşitli illerde Alevilerin evlerinin işaretlenmesine dair mecliste yaptığı konuşmada bunu Counter Strike oyunundan etkilenen çocuklar tarafından yapılmış olabileceğini iddia etmişti. seafoodplus.info

AKP’nin iktidarı süresince şöyle ya da böyle yaptıkları birtakım “akademik” ve “bilimsel” analizle iktidarını meşrulaştıran kesimleri, liberal ve İslamcı birtakım “aydın” ve akademisyen olarak kabul edebiliriz. Bu meşrulaştırma sürecinde kullanılan tezlerde genellikle AKP’ye bir demokratikleştirme misyonu biçiliyordu. Bunu yaparken yaslanılan en önemli iddia Türkiye’nin yıllardır Kemalist ve askeri bir vesayet rejimi tarafından yönetildiği ve AKP’nin attığı “cesur” adımlarla bu vesayeti ortadan kaldırdığıydı (3). Bu özneler arasında özel

(3) Aslında bu varsayımların yaslandığı tezler AKP döneminin dahi gerisine taşınıyor. İdris Küçükömer’in Düzenin Yabancılaşması adlı ünlü kitabında ifade ettiği Müslüman halk- laik elitisler olarak basitleştirilebilecek karşıtlık, Şerif Mardin, Çağlar Keyder, Metin Heper vb. birçok düşünür tarafından yıllarca tekrar edilen “köklü” bir tezdir. Ancak bizim iddiamız bu tezin kimi durumlarda doğrudan kimi durumlarda ise dolaylı olarak AKP’nin iktidarını meşrulaştıran söylemlerinde ve icraatlarında kullanıldığıdır. Konunun derinine inmek bu yazının konusu değil, ancak merak eden okuyucularımız yukarıda sözünü ettiğimiz yazaların kitaplarına bakabilirler.

7


YeniYazılar

Yaz

Alper Tunga Ölmüş: Kesin Bilgi A. Sinan GÜNÇE* Haziranı tarihe not düşülecek. Şüphesiz. Gezi Parkı ile başlayıp Türkiye’nin pek çok iline yayılan Haziran İsyanı, Türkiye tarihinde daha önce görülmemiş bir kitleselliğe ulaştı. Tarihteki diğer kalkışma veya direnişlere benzetilemeye çalışılsa da tüm benzetmeler eksikli olmaya mahkumdu. Pek çok kişi yazdı çizdi. Bu kitlenin çok önemli bir kısmını 90’lı yıllarda doğmuş gençler oluşturuyordu. Sloganlara, duvar yazılarına, direnişin mizahi tonuna yansıyan bu 90’lılar ağırlığı, bugüne kadar pek de politikayla haşır neşir olmayan bir kuşağın siyaset sahnesine çıkması anlamına geliyordu. Bu toplamı bir kuşak olarak adlandırıp adlandıramayacağımız, adlandıracaksak “kuşak” mı “Kuşak” mı diyeceğimiz, bu yazıda yanıtlanamayacak olan sorular(1). Zaten şu tarih itibariyle herhangi bir yazının bu sorulara cevap vermesinin mümkün olmadığını düşünüyoruz. Fakat bu toplamın şimdiden iki önemli başarısı var: 1-) Gençlik, etrafına örülen her türlü korku duvarını aştı. Devletin zor aygıtlarına karşı mücadele ederken, kapitalizmin önemli vitaminlerinden biri olan bireyciliği de yerle bir etti. 2-) Gençlik, Türkiye’yi bir daha asla eskisi gibi olmayacak şekilde değiştirdi, bunu yaparken kendinden önceki “efsaneleri” devirdi. Direnişin birinci başarısı bol bol dillendirildi. Tekrar etmeye gerek yok. Korku duvarının ve bireyciliğin alt edilmesi laflarını beylik veya soyut bulanlar, somutlamak için Haziran ayına, özellikle de Gezi Parkı’nda Haziran arasında yaşananlara bakabilir. Gençliğin kendinden önceki efsaneleri ve yenilgileri alt etmesi de en az birinci

8

başarı kadar önemli. 12 Eylül kuşağı olarak da anılan bu kuşak, artık 12 Eylül öncesinin son politik kuşağı olan 78 kuşağını (ya da 57’lileri) karartacaktır. Karartmak ifadesiyle ne demek istediğimizi izah etmek için Akif Kurtuluş’un Edebiyat Dostları dergisinin Ekim tarihli sayısında yer alan “Geçmişten Kopmamak, Geçmişe Yapışmak” yazısından, Kurtuluş’un Nâzım ile ilgili bir vurgusunu alıntılayalım: “Nâzım bundan ibaret olmamakla birlikte, Resimli Ay çıkışıdır. Putları Yıkıyoruz, Ne Mehmet Emin’i, Ne Abdülhak Hamit’i karartma çabasıdır. Işık, onlardan çekilince her biri kararıyor hepsi bu. Işığı bir yerden çekip ileriye uzatmak bir müdahaledir. Politika budur.” Güneşli Yirmiler ve Gölgeler Geçmişin birikimi, siyasi bir kavga veren, bu kavgayı insanlığın ilerleme mücadelesinin uzantısı olarak gören herkes için yol göstericidir. Ancak birikim, çoğu zaman “birikintiye” dönüşmeye teşnedir. Birikim aşılamadıkça abartılır, kutsallaşır. Aydınlatıcı pratikler kadar birikimin gedikleri de


YeniYazılar

Yaz

birikintinin içinde yerini alır. Bugün siyasi mücadelenin içerisinde olan gençler, kendinden önceki yenilgilerin ezikliğini de üzerinde taşıdılar. 90’lıların önemli bir bölümü bu birikintinin ağırlığından dolayı siyasete hiç bulaşmadı. Politize olmuş 90’lıların önemli kısmı ise 78 kuşağının yenilmişliğini, güvensizliğini omuzlarında taşımaya mahkum kaldı. Bu yenilmişlik ve güvensizlik duygusu o kadar güçlüydü ki, yirmili yaşlarında “Eski Solcu” olabilen, arabesk bir “devrimci” kültürüyle bu yenilmişliği yeniden üretmekten keyif alabilen bir politik gençlik toplamından bahsedebiliyorduk. Bu yenilmişlik 90’lıların yenilmişliğinden çok, 90’lıların omuzalrına bir önceki kuşak tarafından bindirilmiş bir yüktü. Şimdiye kadar politik gençliğin önemli bir bölmesi, 90 doğumlu 78’lilerden oluşuyordu. Haziran İsyanı öncesi politik gençliğini serinkanlı bir şekilde incelersek, bu önermenin hiç de abartılı olmadığını göreceğiz. Siyasi mücadelenin bir memuriyet olmadığını biliyoruz. Özellikle yirmili yaşlarındaki bizler için mücadelenin ve siyasi kimliğimizi inşa etme sürecinin bir serüven olduğunu tespit etmemiz gerekir. Kendi serüvenine tanıklık etmeye çalışan gençliğin, Güneşli Yirmileri’nin gölgesi ise 78 kuşağıdır. 78 Kuşağı Haziran Direnişi ile birlikte aşılmıştır. 90 doğumlu “78”liler gibi, doğumlu “90’lılar” da ülkemizde mevcut. İşte onlardan birinin aşağıdaki cümleleri, yaşanan kopuşu gayet iyi özetliyor: “Geçmişin ölü eli, Türkiye solunun üzerinde en az 33 yıldır hüküm süren bir kabus, ‘98’liler’ tarafından Taksim’de patlak veren ilk olayların hemen ertesinde gömülüverdi. 12 Eylül öncesinin devrimci yükseliş olarak efsaneleşen dönemi ve o dönemden bugüne kalan kuşaklar, hele hele ezici çoğunluğu liberalleşerek solumuzu zehirlemeyi başaran kuşaklar, birkaç gün içinde tarihin tozlu sayfalarındaki yerlerini aldılar. Eskimediler. Zaten eskiydiler ve devrimci hareketimizi bu eskilikleriyle, eskiye bağlılıklarıyla, bugünden kopukluklarıyla, her türlü gericiliğe teşne liberallikleriyle boğuyorlardı. Artık bundan sonra sadece gerek duyulduklarında ve bugün için bir devrimci anlam taşıdıklarında yeniden sahneye çağrılacakları anlaşılıyor.”(2)

üzerinden tanımlayanlar eski solcular, direnişçileri popüler bir imge haline getirip pazarlamaya çalışanlar, programlarda bu tip toplamları konuşturup “eee gençler ne düşünüyor bakalım” diye gençliğe en fazla replikli figüran rolü veren sunucular susmalıdır, susturulmalıdır. Bu dağıtma çabasının zamanla solun retoriğini de değiştirmesi kaçınılmaz. Genellikle “Biz 6. Filo’yu denize dökenlerin, Gencecik yaşında korkusuzca idama yürüyen Erdal Eren’lerin…” diye başlayarak 60’lara ve 70’lere referans veren konuşmalar bundan sonra seyrelecektir. Artık tanıklık ettiği bir tarihe sahip olan gençlik, retoriğini bununla kuracaktır. Bu tanıklığın cesaretiyle geleceğe doğru yürüyecek olan gençlik daha cüretli, daha kararlı ve daha cesur olmaya mecburdur.

Alıntıdan da anlaşılabileceği gibi yeni bir dönem açılmış, yeni bir kuşak sahneye çıkmıştır. Işığı 12 Eylül öncesinden çekip bugüne uzatmanın vakti artık gelmiştir.

Zaten gülünç olan geçmiş kuşakların nostaljisini siyasete yedirme çabası, Haziran Direnişi ile tamamen iflas etmiştir. Geçmişten alacaklarımızın zaten yetersiz olduğunu bilen 90’lılar, artık kendi tarihini yazmak zorundadır.

Dağılın Lan, Dağılın Lan, Dağılın

“Durmadan harcayıp durduğu gözlerini” geçmişten almalıdır.

Haziran İsyanı’nı en iyi özetleyen şarkılardan birini hatırlayalım. Hakan Vreskala ve direnişçilerden oluşan bir koronun barikatlarda seslendirdiği “Dağılın Lan” şarkısı, çoğumuzun aklındadır herhalde. Direnişin ruhunu çok iyi özetleyen “dağılın lan” nakaratı, bundan sonra gençliğin sadece sokakta değil, entelektüel alanda da sloganlarından biri olmak zorunda. 90’lıların direnişin en önemli öznesi olduğu bilince çıkarılmalı ve gençlik bundan sonra bu özgüvenle hareket etmelidir.

Alper Tunga ölmüştür. * İstanbul Ü. Notlar (1) Kavramlaştırma Metin Çulhaoğlu’nun Ocak ’de Gelenek dergisinde yayımlanan “68 Kuşağı Üzerine” adlı makalesinden alınmıştır.

Geçirdiğimiz ay, Haziran İsyanı ile ilgili pek çok değerlendirmeye şahit oldu. Pek çok köşe yazısına, makaleye, televizyon programına… Gençlik üzerine analizler yapıldı. Gençler de zaman zaman figüran olarak bu programlara dahil edildi.

Çulhaoğlu’na göre göre iki tür kuşaktan söz edilebilir: Kuşak ve kuşak. Küçük harfle yazılanı “Türkiye kapitalizminin devresel bunalımları ve bunun bazı üstyapı yansımalarıyla oluşan 10’ar yıllık kuşakları temsil ediyor. Büyük harfle olanın en önemli özelliği ise kuşağın kendi tarihsel koşullarını etkileyip yoğurmasının onlar tarafından etkilenip yoğrulmasına baskın çıkması.

Bu görüntüye şiddetle karşı çıkmak önemli bir ödev olarak önümüzde duruyor. Gençliği kendilerine benzerlikleri ve benzemezlikleri

(2) Osman Çutsay, 98’lilerin Sokağı: Geçmişin Ölü Eli Artık Yok, 8 Haziran , soL gazetesi.

9


YeniYazılar

Ankara’nın Taştır Yolu

Yaz

sal kesimler tarafından oluşturulduğu gerçeği gözümüze çarpıyordu. Gezi Parkı’nda yapılan saldırıya, “İki Ayyaş” mevzuuna ve yılların gerici ve despot uygulamalarına karşı biriken bir hınçtı kendini dışavuran. Ve en baskın karakter kitlenin, genç oluşuydu. Kuğulu’daki dinamizm ertesi gün kendini “halklaştıracaktı.” 1 Haziran günü, polisin uyarısız, kuralsız saldırısını boşa çıkaran bu dinamizm, çok kısa süre içinde yüz binleri bulmuştu. Kızılay yıllar sonra halkındı. Bu coşkuyu anlatmak ise mümkün değil. Ankara’nın asfaltı ciddiyetle karılmıştı o güne değin, ama artık yanına coşku ve umut da ekleniyordu. Şehrin göbeğini, şehrin sahiplerine yasaklayan ve “Sola Dönüş Yasaktır” tabelaları asan zihniyetin hüzün dolu silueti görünüyordu Güvenpark’ın ardından. Kendi adıma “Devrim” tarifi istense bundan başka bir şey betimleyemeyeceğimi belirtmek isterim. İlk gün için söylenmesi gereken bir başka şey de, bu kadar büyük bir öfke ve bu kadar büyük ve örgütsüz bir kitle için; eylemlerin barışçıl ve şiddete gereksiz başvurulmayan bir yanı olduğu gerçeğidir. İnsanların içinde biriken öfkenin göstergesi, korkusuzluklarıydı. Dedik ya; bardağın taştığı ana tanık olmak her insana nasip olmayacak bir şey. Teyzelerin ellerinde tencere tavalarıyla, amcaların ay-yıldız bayraklarıyla, kendinden emin yürüyüşüydü gözlerimizi dolduran. Genç üniversiteliler, kadın erkek demeden, bozkırın ortasında “deniz gözlüğü” takmayı keşfetmişlerdi. Mide asidi olarak bilinen “Talcid”leri, sprey halinde hazırlayıp gelmiş mücadele dayanışmacıları vardı alanda. Avukatlar, gözaltına alınma durumunda yapılacakları el ilanı yapıp alanda dağıttılar, bir çok dükkan kendini revir olarak dizayn etti, ara sokaklarda dinlenen insanlara, ücretsiz sandviç ve çaylar dağıtıldı. Yorulan ve fenalaşan insanlara evlerin kapıları hiç düşünülmeden açıldı. Dayanışma, bir halkın arka cebine unuttuğu bir mendil gibi, yeniden serildi sofraya!

Can KADEROĞLU* “Düne kadar birbirini tanımayan apartman sakinleri artık bütün mahalleyi tanıyor.” diyor ve ekliyor “Dün dişimin ağrıdığını söylediğim, yeni tanıştığım komşularımın hepsi ertesi gün ‘geçmiş olsun’a eve geldiler.” Kar yağıyor yaktığım ateşlere İçimde kül kalabalığı bir isyan Beni anlatacak kadar Kalabalık değil daha bu sokaklar Adnan Yücel’in yukarıdaki şiiri sadece onu değil, bu ülkedeki milyonlarca insanı anlatan bir dizeydi belki de bir ay öncesine kadar. Yeni şiirlere ilham verecek günler yaşadığımızı ve bunların ülkemiz tarihindeki onurlu yerini alacağına inancımı dile getirerek başlamak isterim. 31 Mayıs akşamı Kuğulu da gördüğümüz manzara bardağın taşmak üzere olduğunu gösteriyordu. Sadece Park değil etrafında bulunan bütün sokak ve caddelerde doluydu. Ve kalabalığın çok geniş siya-

10

Artık herkes farklı bir ülkeye uyandığının ve uyandığının farkındaydı. Hiçbir şeyin eskisi gibi olmasının imkanı kalmamıştı. Açığa çıkan bu enerji, günlerce sürecek bir halk hareketinin işaret fişeğiydi. Ülkenin bütün sathına belli ölçülerde yayılan bu muhalif hareket, “Bu halk adam olmaz!”, “Böyle gelmiş, böyle gider!” gibi bakış açılarını yerle bir ederken, bizzat bu sözleri dillendirenleri harekete geçiriyordu. Memur kenti olan Ankara’da, “gündüz işte, akşam direnişte” sözü büyük karşılık buldu. Atalet içinde olduğu söylenen, orta sınıftan insanlar, büyük bir kalkışmanın rol modeli olmuşlardı. Bu büyük hareketlenme, hem bu toprakların bereketini hatırlattı yeniden, hem de insani hasletlerimizi hepimize hep birden. İlk iki günün ardından Başkentin sadece merkezi değil, hemen bütün ilçeleri ve mahalleleri ayağa kalmıştı. Mamak on binlerce insanı her gün Tuzluçayır’da bağrına bastı. Keçiören mahalleleri teyzelerin ellerinde tencereleriyle yürüyüşünü hafızasına yazdı. Yenimahalle bütün mahallerinden ses verdi, Batıkent on binlerle yürüyerek! Altındağ, uzun yıllar sonra harekete geçiyor olmanın sevincini, Çinçin’den gelen gençlerle yaşıyordu. Eryaman’ın binlerle yürüyüşü, Dikmen’in “hele bi gel” nidası! Daha sayamadığımız onlarca eylem alanı, gaza boğulan başkente oksijen pompaladı! Eylemlerin başlangıcından itibaren, ODTÜ’lüler, Mülkiyeliler, Tıbbiyeliler ve liseliler hiç bırakmadı alanları. İlk birkaç günden sonra okulların bitimi geldiğinde; hepsi mahallelerinde eylemlere katıldılar, aktif örgütleyicisi oldular. Bende onlardan biriydim. Uzun yıllardır belki de ilk defa üniversiteliler halkla bu kadar aracısız bu kadar doğal bir ortamda buluşuyordu. Mesela TEKEL’de bütün emeklerimize rağmen nasıl da eğreti kaldığımızı hatırlarım. Bu kez öyle değildi. Kapısını çaldığımız her ev bizi sevgiyle karşılıyor umutla uğurluyordu. Teyzelerin, akşamki


YeniYazılar eyleme çağırdığımızda, “Ben zaten her akşam ordayım yavrum.” deyişleri, her seferinde boynumuza sarılıp “Ah yavrularım!” deyişleri bizi biraz daha kuvvetlendiriyordu. Mamak’ta geçirdiğimiz birkaç günün hepsinde yağmur yağmıştı. Biraz acemisiydik böylesi biriktirilmiş öfkenin, o yüzden yağmurda kimse eyleme çıkmaz sanıyor ve meydanda bekliyorduk. Yavaş yavaş bir elinde bayrak diğer elinde şemsiye teyzeler belirmeye başlayınca yanıldığımızı görüyor ve yanılmanın bazen ne kadar güzel bir his olacağını anlıyorduk. Eylemlerin dinamik gücü olan üniversitelilere Ankara’da, en fazla bizim ihtiyar delikanlılar ve genç kızlar güç ve umut verdi. Onların deyimiyle nasıl biz onların umuduysak onların varlığı da bizim gücümüzdü. Eylemlerin en belirgin özelliklerinden biri de mizahın zengin bir araç olarak kullanılmasıydı. Zaten iktidarı yenilgi psikolojisine sürükleyen ve her şeyden “kıllandıran” biraz da bu psikolojik üstünlüktü. Öyle ki; mahalle aralarındaki duvarlarda çok sert espriler vardı, bu yaratıcılığın nereden feyz aldığı, yanıma yanaşan hafif tombulca bir teyzenin sözlerinden sonra anlaşılmıştı: “Bugüne kadar zayıflamak için sokağa çıkardık, şimdi diktatörü zayıflatmak için sokağa çıkıyoruz.” Keçiören’de balkonunda tencere tava sesi çıkarırken, sokağa inen bir öğretmenle muhabbetimiz şöyle gerçekleşiyor: “Düne kadar birbirini tanımayan apartman sakinleri artık bütün mahalleyi tanıyor.” diyor ve ekliyor “Dün dişimin ağrıdığını söylediğim yeni tanıştığım komşularımın hepsi ertesi gün ‘geçmiş olsun’a eve geldiler.” Bu eylemlerin en tipik özelliklerinden biri de mahalle kültürünü ve onun içinde var olan dayanışma kültürünü ortaya çıkardı. Gençti, dinamikti, fazlasıyla yaratıcıydı da bu eylemlerin tek genç yüzü üniversiteliler değildi elbet. Mahalle gençliği diye tabir edeceğimiz, işsiz ve işçi gençler, eylemlerin bilhassa mahallelerdeki meşruiyetini ve dinamizmini artırıyorlardı. Üniversitelilerle mahalle gençliği bir araya geliyor toplantılar yapıyor, eylemi nasıl organize ederiz diye kafa yoruyordu. Kısa bir bocalamanın ardından aynı duyguları paylaşıyor olmanın verdiği rahatlıkla yer yer öncülük ediyorlar, kimi zamanda bir emri yerine getirir gibi saygıyla kolektif karar almanın önemini görüyorlardı. Karalama kampanyalarına, iftiralara, açık yalanlara rağmen eylemler insanların her geçen daha fazla şeyi nasıl katarım diye düşündükleri bir mecraya doğru aktı. Börek getiren teyzelerde bunun bir parçasıydı, barikata eski arabasını koyan yürekli insanlar da. Eylemler süresince iyice diktatöre dönen şahsiyet, eylemlere ve eylemcilere sürekli din üzerinden saldırdı. Dikmen’de kandil günü, ‘Kandilimiz Kutlu Olsun’ pankartıyla katılanlar, din bezirganının her türlü kumpasını boşa düşürüyordu. Camii de içki içildi yalanı bizzat camiinin müezzini tarafından yalanlanıyordu. Ellerinde ay-yıldızlı bayraklarla eylem yapan insanlara,

Yaz

bayrak yaktılar iftirası atacak kadar komik duruma düşerek, tipik sağcı karakterine reset atıyordu. Ayrıca yaptığı konuşmalar ve bunlara karşılık atılan sloganlarda bir eski mücahid’in yeniden gömleğini giyişine işaret ediyordu. Ankara’nın, yıllar süren ciddiyeti yerini karnaval havasına bırakmıştı bırakmasına da, çok fazla eylemci de yaralanmıştı. Gözünü kaybedenler, komaya girenler, kafatası kırılanlar, gazdan kriz geçirenler ve daha bir sürü yaralanma olayı. Yaralanmadan bahsedip de Kenedy caddesine her akşam kaskları, gaz maskeleri ve deniz gözlükleri ile gelen üniversitelileri es geçmek olur mu? Dilan geldi sonra aklıma, gözünü ilk açtığında, yeni doğmuş bir bebek gibi ‘anne’ diyen. Bir ay öncesinde Reyhanlı eyleminde alnından bir ‘düşman’ silahıyla vurulan Abidin’in vurulduğu yere çok yakın yerde vurulmuştu. Korku eşiğinin aşıldığını herkes görmüştü ve canevinden damıtılmış sabrın tükenişinin de herkes farkındaydı. Her kavgada olduğu gibi “Hürriyet Kavgası”nda da bedeller vardı elbet. En yiğitlerimizi karanfillerle uğurladık aramızdan. Gaddar olduğunu bildiklerimiz, ‘mücahid’ gömleklerini giyerken insanlık ceketlerini de çıkarmaya başlamışlardı. Ethem Sarısülük yargı kararının sonucuyla bir polis tarafından vurulduğu kesinleşti, ardından cenazesine saldırıldı son olarak vuran polis serbest bırakıldı. En fazla atılan sloganlardan biri de, “Kızılay, Taksim’in abisi olur” sloganıydı. Çok şiddetli çatışmalar olmuştu; küçük kardeşine sataşanları püskürtmek için gelip belayla baş başa kalan abi gibiydi hakikaten Ankara. Merakla düşündüğümüz şeylerden biri de, 80 öncesi nasıl toplumun her kesiminde sanatsal katkılar geldiğiydi mücadeleye. Sonra anladık ki, kitle deneyimi en büyük öğretmenmiş. Kısa zamanda sayısız şarkı, marş yazıldı, kitaplar, belgeseller, yaratıcı videolar motivasyonu iyice artırdı. Hülasa Ankara dahil memleketin bütün kentlerinde bir bahar temizliği için kollar sıvanmış, şimdilik köşelere ağ kurmuş örümcekler temizlenmişti. Sıra o bahar kokulu çiçeklerle, evimizi tertemiz hale getirmekte ve bunun için güç biriktirmekte. Özetle, memurundan işçisine, liselisinden işsizine, emeklisinden üniversitelisine kadar bütün Ankaralılar ayaktaydı. Altını hep çizdiğimiz gibi gençler ve kadınlar Ankara eylemlerinin görünen yüzüydüler. Ve şehre barikatlarda yaktıkları ateşle sıcaklık kattılar, sloganları bir çam ormanı rüzgarı, boyun eğmemeleri ise coşkun deniz dalgalarını getirdi kentimize. Bu saatten sonra Ankara’ya bozkır diyenler olursa, uygulanacak her türlü şiddet meşrudur! * Ankara Ü. DTCF Bilim ve Sanat Topluluğu

11


YeniYazılar

Yaz

Boşuna uğraşma AKP!

Dostlarımızı Aldık, Yine Alırız 8 Temmuz günü, Taksim Gezi Parkı Vali Avni Mutlu tarafından halka açıldı. Fakat Taksim Dayanışması’nın Gezi Park’ında forum yapmak istemesi üzerine park tekrar kapatıldı. Foruma katılmak için parka gelenler polisin müdahalesiyle karşılaştı. Onlarca kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınlar arasında Taksim Dayanışması bileşenleri ve siyasi parti yöneticilerinin yanı sıra FKF sözcüsü Erçin Fırat da vardı. Gözaltına alınanların tamamı 11 Temmuz’da serbest bırakıldı. 6 Temmuz günü Gezi Parkı eylemlerinden dolayı gözaltına alınan ve 8 Temmuz günü “baret-gözlük taşımak” gibi gerekçelerle tutuklanan; aralarında FKF üyesi ve Marmara Üniversitesi Hukuk Bölümü öğrencisi Ali Can Sünnetçioğlu, İstanbul Teknik Üniversitesi Fizik Mühendisliği Bölümü öğrencisi Oğuz Tekin’in de bulunduğu 8 kişi avukatlarının savcılığa verdiği dilekçe sonucu 16 Temmuz’da serbest bırakıldı. Böylece sokakta halka yenilen AKP, dışarıdaki direnişçilerin dostlarına sahip çıkması sonucu mahkemede de yenilmiş oldu. Aynı günün (16 Temmuz) sabahında, evlere yapılan operasyon sonucu 50’nin üzerinde direnişçi gözaltına alındı. AKP gözaltı ve tutuklamalarla gençliği sindirebileceğini düşünedursun. Biz 8 arkadaşımızı nasıl AKP’nin elinden aldıysak, yine öyle alacağız. Gençlikten korkan, bu yüzden de gençliğe can havliyle saldıran AKP’ye bir tek arkadaşımızı bile “yedirtmeyeceğiz”

Gençliğe Düşman Hükümet İstifa

Haziran Direnişi boyunca onlarca insanımızı sakat bırakan, 5 genç arkadaşımızın ölümüne yol açan saldırıların faili AKP hükümetidir. Aynı hükümet yaptığı saldırıların faturasını gençlere kesmeye kalkışıyor. Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğrencisi, FKF üyesi Ali Can Sünnetçioğlu ve İstanbul Teknik Üniversitesi Fizik Mühendisliği Bölümü Öğrencisi Oğuz Tekin'in de aralarında bulunduğu onlarca yurttaşımız şu anda hukuksuz yere tutuklu bulunuyor. Suçları güzel bir ülkede yaşamak için sokağa çıkmak Palalı saldırganları, katil polisleri meşru müdafa diyerek serbest bırakanların gösterdiği delliler ise cana kasteden polisten korunmak amacıyla taşınan baret ve gaz makesi Gençliğe sindirebileceklerini mi sanıyorlar? Kalıplara sığdıramadıkları gençliği sokaklarda engellemeyi başaramadılar. Ne yaptılarsa olmadı. Şimdi de üniversitelere güvenlik güçlerinin yerleşeceğini söylüyorlar. Biber Gazı, tazyikli su, cop ile korkutamadılar. Bu sefer palalı militanlarının suçunu gençlere yıkmaya çalışıyorlar. Üniversitelerin güvenli olmadığını iddia ediyorlar. Gerçekte ise bu ülke insanının ve üniversitelilerin can güvenliğini tehlikeye atan hükümet ve onun sözde güvenlik güçleridir. AKP Gezi Parkı meselesinde olduğu gibi yine yenilecektir. Gençliğe yönelik yapacakları her saldırı bugüne kadar olduğu gibi geri tepecektir. Haziran direnişi nedeniyle alıkonulan tüm arkadaşlarımız serbest bırakılmalı, milyonlarca insanın hayatına kast edenler derhal hesap vermelidir. Artık gençlik nezdinde en ufak bir meşruiyeti kalmamış, gençliğe düşman olduğunu defalarca kanıtlamış olan hükümet derhal istifa etmelidir. 15 Temmuz

12


YeniYazılar 8 Temmuz'da Taksim'de gözaltına alınan ve 11 Temmuz'da Savcılık ifadesinin ardından serbest bırakılan FKF sözcüsü Erçin Fırat'ın yaptığı açıklama: "İki duygu hissediyorum şu an. İlki öfke. Zorbalığa karşı durduğumuz için gözaltına alındık, yaralandık, arkadaşlarımız öldü. Şimdi de 12 arkadaşımızı tutuklama talebi ile sevk ettiler. İçeride insani olmayan koşullarda yaşadık, kötü muamele gördük. Hasta olanlar vardı, bunlara rağmen. Halkımız gaz, su, mermi yiyor. Öğrendik ki biz içeride iken halkımızdan biri daha yaşamını yitirmiş. Bunların bütününe çok öfkeliyiz. İkinci hissettiğim duygu, 31 Mayıs gününden beri hissettiğimiz, taşıdığımız bir şey, mutluluk. Mutluyuz, gözaltına alınsak da, tutuklansak da, öldürülsek de; çünkü halk ayakta, bizim yüzümüzden bunun gülümsemesini silemezler. Halk uyandı bir kere bundan sonra onlar korksun, onlar üzülsün. Zerre kaygımız yok, zerre korkumuz yok."

Yaz

Ali Can Sünnetçioğlu: Son bir buçuk aya dair o kadar çok şey söylendi, yazıldı çizildi ki benim fazladan söyleyeceğim bir şey yok. Ancak bu bir cadı avı, bizim bırakıldığımız gün sabahtan itibaren operasyonlar yapılmış. Yani ne ilk ne de son olduğumuzu biliyorduk. Bu daha başlangıç, mücadeleye devam. Başımıza bir şey gelmiş ne olur, varsın halkımız ayaklanırken, direniş olurken gelsin.

Arkadaşlarımızı Metris'teyken sokaklara taşıdık:

Suçunuzu Gençliğe Yıkamayacaksınız! 16 Temmuz sabahı şafak operasyonuyla İstanbul başta olmak üzere pek çok ilde öğrenciler gözaltına alındı, pek çoğunun ise evinde arama yapılıp, hakkında yakalama kararı çıkartıldı. Hakkında yakalama kararı çıkan öğrencilerden biri de İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencisi, Toplumcu Hukukçular Kulübü üyesi ve İcab-ı Hal dergisi yazarı Ahmet Paket oldu! AKP Taksim Dayanışması başta olmak üzere; siyasi partiler, gençlik örgütleri hedef tahtasına oturtmuş her birini keyfice terör örgütü ilan etmiştir. Hiç bir hukuki gerekçeye dayanmadan yapılan tutuklama ve gözaltıların yeni delilleri; sirke ve el feneri… Biber gazları, ses bombaları, plastik mermileri ve palalıları ile engelleyemediği, durduramadığı gençliği susturmak için artık hangi kanun maddesini bulup, nasıl gerekçeler yazacağını ve hangi delilleri ortaya koyacağını şaşıran AKP korkuyla ve telaşla gençliğin üzerine yürüyor! Ethem'i, Ali İsmail'i ve 3 canımızı daha katleden, onlarca yurttaşın yaralanmasına, gözünü kaybetmesine neden olan AKP hükümetidir. Meşru müdafaayı kurşunlayan, palalı, sopalı saldırganları serbest bırakıp, yurt dışına kaçmalarına yardımcı olan yargı da bu yüzden, ancak; iktidarın kolluk gücüdür. Hem Ali Can'ı hem Ahmet'i sizin talimatı hükümetten menkul mahkemelerinizin adil yargılamadığını, yargılamayacağını biliyoruz. İmzaladıkları kararlar hukuk tarihinde, ‘iktidar-yargı denkleminde mahkemelerin taraf olmasının nasıl bir hukuk katli olacağı’ örnekleri olarak anlatılacaktır. Gençlik üzerinde meşruiyeti kalmayan AKP hükümeti kanlı ellerini memleketin onurlu gençlerinden, hukukçularından, bu ülkenin canlarından çekmelidir! 6 Temmuz Cumartesi günü tutuklanan Ali Can Sünnetçioğlu, Oğuz Tekin ve diğer 6 tutuklunun serbest bırakılmasının ardından, bugün şafak operasyonu ile gözaltına alınan ve yakalama kararı çıkan tüm arkadaşlarımız için mücadeleye devam edeceğiz. Bizleri tutuklamalarla, gözaltılarla, şafak operasyonlarıyla yıldıramayacaklar! 16 Temmuz

13


YeniYazılar

Yaz

AKP’li bakanların Haziran İsyanı süresince annelere yaptığı “çocuklarınızı sokaktan alın” çağrısı ters tepti. Anneler çocuklarının direnişine sahip çıktılar. Taksim Gezi Parkı’nda anneler zinciri oluşturdular. Peki onlar bu süreçle ilgili ne düşünüyorlar? İşte Annelerin gözünden Haziran İsyanı Meray Öz: Normalde çapulcunun anlamı iyi şeyler çağrıştırmazdı. Ama Tayyip’ten sonra çapulcu; direnen, mücadele eden insanı ifade etmeye başladı. Bu çocuklar haklarını savunuyorlar, geleceklerini kendileri hazırlamak istiyorlar. Biz gurur duyuyoruz onlarla. Şimdiki 20’li yaşlardaki çocukların mücadelesi yaşındaki çocukların daha iyi bir dünyada yaşamasını sağlayacak. Tabi ben de çok rahat değilim, endişeleniyorum. Başına bir şey geldi mi, zarar gördü mü diye. Ben bir anneyim sonuçta, korkuyorum. Ama bu hükümetin de yapmaya çalıştığı da bu zaten, korkutmak. Bir Tayyip’in söylediklerine bakıyorum, gezi parkı eylemlerine katılanlar için bi kendi çocuğuma, benim kızım o adamın suçlamalarının muhatabı olamaz. E oradaki insanlar da aynı şekilde. Utanmasa ağaçları da onlar kesti, biz ülkeyi gençlerden koruyoruz diyecek. Yaptıkları şeyin arkasındayım. Tabiki mücadele etmeleri lazım. Ben ne dersem diyeyim gidip katılacak benim çocuğum, kafaya koymuş biliyorum. Ben de katıldım. Ama dikkatli olmasını istiyorum yine de. *** Kadem Tapan: Ben birçok çapulcu-öğrenci anneannesiyim. Torunlarım çapulcu olduğu için çok mutluyum. Sayın Başbakan’a seslenmek istiyorum: Ben, bu çapulcuların yaptıklarından, torunlarımdan gurur duyuyorum. Bir kere sizler, devlet olarak her türlü düşünceye açık olmak zorundasınız. Ama düşmanlık yapıyorsunuz. Olsun, biz yine de düşmanlık beslemiyoruz. Çocuklarımıza ceza vereceğinize iş bulsanıza onlara, ekonomiyi iyileştirsenize. Sizlerde dahil olmak üzere, büyük küçük herkes, eğitim ve iş sorunlarını çözmek, cumhuriyeti korumak zorunda. Sizler bu yüzden devletsiniz. Sizler bu çapulcuları dinlemek için seçildiniz. Siz her ne şekilde düşünürseniz düşünün, yanlışları düzeltmek için konuşmak zorundayız. İnsanlar farklılıklarıyla değerlidir.

14

*** Meral Solmaz: Ben de bir çapulcu annesiyim. Tabii ki ben de bir çapulcuyum, çocuklarımla beraber mücadele ediyorum. Gençlerin ellerinde ne taş ne de sopa vardı. Biz çocuklarımızı böyle büyüttük. Ancak polis nefretle saldırdı. Neden polis bu denli nefret doluydu? O anneler çocuklarını nasıl büyüttüler? Gençler biz kardeşiz dediğinde polis "Biz Müslümanlarla kardeşiz" dedi. Bizim çocuklarımız kim? Üstelik "Halk için emniyet adalet için hizmet" yazıyordu polis otolarının üzerinde. Yaman çelişkileri yaşıyoruz, ne adalet var ne de hizmet! İnsanlar bu süreçte dayanışma ve yardımlaşma içindeydi. Herkes sevgi doluydu. Çocuklarımla birlikte çok güzel günler geçirdim Gezi Parkı'nda. Gençlerin zekâsına hayran kaldım, her sabah dilek ağcının üzerindekileri okumayı bekledim. Başlarda anneler gelmiyordu, sonra bir gün, bütün anneler oradaydık. Sevgili Başbakan'dan rica ediyorum; madem Gezi Parkı ile ilgili duaları kabul olmuş, ekonomi için de hepsi dua etsinler belki tutar (!) *** Keçiörenli annelerden Özden Yıldırım: Çocuklarımızın orada sadece iki ağaç için olmadığını biliyorum. Çocuklarımızın özgür yaşamaları, kendilerini ifade edebilmeleri, insanca yaşamaları için yapılmış bir direniş. Özel hayatımıza, saat kaçta nerede içki içeceğimize, kaç çocuk doğuracağımıza karışmasınlar. Çocuklarımıza din dersi zorla okutulmasın, üniversitelerimiz özgür bırakılsın istiyoruz. Son olarak; bu direniş Tayyip gidene kadar sürmeli, hatta onun gitmesi de yetmez bu düzen değişmeli ve insanlar özgür, eşit, insanca bir yaşama kavuşmalı.


“şuramızda birşey var acıya benzer umuda benzer böyle günlerde her şey hem acıya, hem umuda benzer” Arkadaş Zekai Özger


YeniYazılar

Yaz

MEDYA

Devletin İdeolojik Aygıtı

Onur ERDEM*

AKP'nin ele geçirdiği kalelerden biri de hiç şüphesiz medyadır. Her yeni rejimin muhtaç olduğu şeylerden biri de kendi medyasıdır ve AKP iktidarı kendi medyasını da yaratmıştır. Yalanla ve talanla yoluna devam eden halk düşmanı bir iktidarın halkı etkisi altında tutabilmesinin en önemli yolu yine yalandır ve bu yolu en etkin kullanabileceği mecra medyadır. Çünkü medya; siyasi tercihler başta olmak üzere, kültür, yaşam biçimi, ekonomik tavırlar, algılama, yorumlama gibi noktalarda ciddi anlamda belirleyici nitelikler taşımaktadır. Kamusal bir görev olan gazetecilik, ahlaka aykırı özel amaç ve çıkarlara alet edilemez.

de biraz medya tanımlarından ve medya üzerine yapılan eleştirilerden bahsetmek faydalı olacaktır.

Yukarıdaki madde, Basın Meslek İlkeleri’nin üçüncü maddesidir. Gazetecilik mesleğinin etiğini korumak ve iletişim özgürlüğünün kısıtlanmasını engellemek için oluşturulan bu ilkeler, medya kuruluşları tarafından kabul edilmektedir. Ancak yaşanılan son olaylar bu ilkelerin sadece göstermelik olduğunu, medyanın neye hizmet ettiğini göstermektedir.

Louis Althusser, “ideolojik mücadele”yi baskı aygıtları ve ideolojik aygıtlar olarak ikiye ayırır. Birincisi ile yani polis, ordu, mahkemeler ile tanımladığı baskı aygıtları ile iktidarın egemenliğini saptarken, aile okul, kilise ve medya olarak tanımladığı ideolojik aygıtlar ile iktidarın bu egemenliği sürdürdüğünü söyler. Althusser baskı aygıtının tümüyle kamusal alanda zor kullanarak işlediğini, ideolojik aygıtının ise hem kamu hem özel alanda, ideolojiyi kullanarak işlev gördüğünü ifade eder (1).

Bir süredir Gezi Parkı’ndan başlayarak tüm ülkeye yayılan direnişe sebebiyet veren müdahalenin siyasi boyutlarından başlamakta fayda var. AKP hükümeti, diktatörlüğe dönüşen iktidarı süresince yeni bir rejimin muhtaç olduğu birçok kaleyi fethetti. Eğitim sisteminden sağlık sistemine, kolluk kuvvetlerinden hukuk sistemine birçok alanda kendi dönüşümünü tamamladı. Kendi rejimi için olmazsa olmazlardan biri ise simgeler, kent merkezleriydi. Ülkenin en büyük merkezi olan Taksim’de başlattığı proje tam olarak buraya oturmaktadır. Kendi kurduğu rejimin meşruiyetini arttırmak için tarihsel önemi olan Gezi Parkı ve AKM’yi yıkıp başka bir anlamı olan Topçu Kışlası’nı ve camili AVM’yi yapmak istedi. Kendi cumhuriyetinin simgesi olmayan hatta kendinden önceki cumhuriyetin simgesi olan meydanı yıkıp kendi cumhuriyetinin simgesini yaratmak istedi. Tarihte örneği çok olan bu dönüşüm AKP hükümeti tarafından da deneniyordu. Bu noktadan sonra hem iktidarın hem muhalefetin öngöremediği bir direniş meydana geldi. Gezi Parkı’nda başlayan kıvılcım tüm ülkeyi tutuşturdu. Siyasi iktidar en sert biçimiyle saldırılarda bulundu, saldırılar arttıkça direniş büyüdü, direniş büyüdükçe saldırılar arttı. Üç vatandaşımız hayatını kaybetti, onlarca vatandaşımız kalıcı hasarlar aldı ve yüzlerce vatandaşımız da gözaltına alındı. Yukarıda yeni bir rejimin muhtaç olduğu ve AKP’nin de bu bağlamda ele geçirdiği kalelerden bazılarını saydık. Bir ekleme yapmamız gerekiyor: AKP’nin ele geçirdiği kalelerden biri de hiç şüphesiz medyadır. Her yeni rejimin muhtaç olduğu şeylerden biri de kendi medyasıdır ve AKP iktidarı kendi medyasını da yaratmıştır. Yalanla ve talanla yoluna devam eden halk düşmanı bir iktidarın halkı etkisi altında tutabilmesinin en önemli yolu yine yalandır ve bu yolu en etkin kullanabileceği mecra medyadır. Çünkü medya siyasi tercihler başta olmak üzere, kültür, yaşam biçimi, ekonomik tavırlar, algılama, yorumlama gibi noktalarda ciddi anlamda belirleyici nitelikler taşımaktadır. Bu bölüm-

16

Medya, iktidar güzellemesi ve iktidarı koruma görevini yerine getirirken birbirinden farklı yollara başvurmaktadır. Bu yollardan biri medyanın sadece iktidarı haberleştirmesi, farklı hiçbir sese kulak vermemesidir. Çünkü kapitalist toplumlarda iktidarlar kendilerinin eleştirilmesini istemez, bunun medyaya yansımasına ise engel olmaya çalışırlar. Çünkü medyaya yansıyan bir eleştiri iktidarın medya ile kurduğu ideolojik baskının dağılmasına yol açabilir. Bu nedenle medya özellikle kriz dönemlerinde sadece iktidarı haberleştirir. “Birçok iktidar sahibi (ve konuşmaları) haber medyasında yeknesak bir şekilde yer alır ve böylece iktidarlarının daha da onaylanabileceğini ve meşrulaştırılabileceğini vurgular. Seçmeci kaynak kullanımı, tekdüze haber temposu ve haber başlığının seçimi yoluyla haber medyası hangi haber aktörlerinin kamuya yeniden sunulacağına, onlar hakkında neler söyleneceğine karar verir” (2). Günümüzde medyanın tarafsız olduğunu düşünmek imkansızdır. Böyle bir durumda medyanın kime hizmet ettiği de açıktır. İletişim bilimini kendilerini meşrulaştırmak ve yaşam sürelerini uzatmak için kullanan iktidarlar, toplum üzerine uyguladığı ideolojik baskıları medya yoluyla şiddetlendirmektedir. Stuart Hall’un söylediği gibi, “medya kendi anlamlandırma biçimini, ideolojisini tüm toplumsal pratikler içinde yeniden üretir. Medyanın simgeler yaratma, bilgi/anlam üretme ve durumları tanımlama gücünün de, tarafsız bir güç olmadığı apaçık ortadadır”. Yukarıda verilen medya tanımları ve yapılan medya eleştirileri bizim ülkemizdeki durumu ortaya koymaktadır. Yazının başında belirttiğimiz gibi AKP kendi medyasını yaratmıştır. Dahası AKP yarattığı kendi


YeniYazılar

Yaz

medyası dışında var olan medya kuruluşlarını da etkisi altına almıştır. Bu işlemde çok zorlanmamasının başlıca nedeni ülkemizde medyanın birkaç kişinin tekelinde toplanmış, temeli basın yayın alanından değil de ekonomik olarak bir güç olan belirli ailelerin şirketleri haline dönüşmüş olmasıdır. Burjuva medyasından burjuva iktidarın yanında yer almasından başka bir tutum beklenemezdi. AKP’nin medyayı ele geçirmesinin örneklerini iktidara geldiği ilk günden itibaren görebiliriz ancak konunun özeti niteliğinde iki güncel olaydan bahsetmek yetecektir. İlki, 11 Mayıs tarihinde Hatay/Reyhanlı’da meydana gelen patlamalardan sonra AKP iktidarının getirdiği “Yayın Yasağı”. Reyhanlı katliamından sonra köşeye sıkışan, kendisine karşı artan tepkileri sönümlendiremeyen ve gerçeklerin gün yüzüne çıkmasından korkan AKP, uydurduğu bir bahaneyle yayın yasağı getirdi. AKP’nin kendi medyası dışında himayesi altına aldığı sermaye medyası da padişah emirlerini andıran bu uygulamaya hemen itaat etti. Meslek etiğiyle hiçbir bağlamda uzlaşamayacak bu uygulamaya karşı ses çıkartan birkaç gazete/televizyon olsa da medyanın genel durumu bu yöndeydi. Kendisi hakkında tek bir cümle eleştiri haberi dahi duymak istemeyen AKP iktidarı, suçlusu olduğu Reyhanlı katliamı sonrası medya üzerindeki baskısını gözler önüne sermişti yayın yasağı ile. Bu yasak sonrası medya sanki hiçbir şey olmamış, kendi ülkesinde bombalar patlamamış, yüzden fazla vatandaşını kaybetmemiş gibi davrandı. Meslek onuru ayaklar altına alındı ve görevi halka bilgi aktarmak olan insanlar halktan gerçekleri kaçırdı. Bahsedeceğimiz ikinci güncel olay ise Gezi Parkı direnişi sırasında medyanın takındığı tutum. Reyhanlı katliamından yaklaşık 20 gün sonra gerçekleşen Gezi Parkı direnişi sırasında ve sonrasında medyanın takındığı tutum tıpkı Reyhanlı katliamı gibi yayın yasağı gelmiş hissini veriyordu. Oysa Gezi Parkı direnişi için böyle bir yasak sözkonusu değildi, ancak medyanın bilinçaltında var olan yasak ve kendisini var eden düzeni koruma görevi meslek etiğinin önüne geçmişti. Önce Van Dijk’in söylediği gibi sadece iktidarı haberleştirdi medya. Sokağa dökülen milyonlarca insanı görmezden gelen medya her akşam iktidarın yalanlarını yayınladı. İktidarı aklama çabası içerisine giren medya polis terörü başta olmak üzere hiçbir olayı vermeyerek olan biteni görmezden geldi. Kimi Penguen Belgeseli yayınladı kimi soap opera/sabuk köpüğü programlarına devam etti. Daha sonra her zamanki gibi siyasi iktidarla ağız birliği yaparak olayları “bir avuç marjinal”e sığdırma görevine soyundu medya. Ancak tamamen bir halk direnişi olan Gezi Parkı direnişinde medyanın bu atağı tutmadı. Daha önce benzeri görülmemiş bir halk ayaklanmasına dönüşen ve 11 yıldır süren AKP diktatörlüğü karşıtlığında birleşen eylemlikler, sosyal medyayı çok etkin kullanmaya başladı. Eylemler sırasında birçok medya kuruluşunun binasının önünde protesto gösterileri yapıldı, medya kuruluşları boykot edildi. Gitgide büyüyen direnişi daha fazla görmemezlikten gelmesi imkansızdı artık medyanın. Bu sefer de manipülasyonlarla devreye girdi. Direnişten verdiği her kareyi manipüle edip, direnişi baltalamaya çalıştı. Örneğin günlerdir süren polis terörünü görmezden

gelen medya, Hatay’da Abdullah Cömert’in polis tarafından katledilmesinden bir gün sonra polisler cenaze törenine saldırdığı anda; “polisler göstericilere çiçek dağıttı” başlıklı haberler yaptı. (3) Medyanın kendine üstlendiği görevlerden biri de şüphesiz eylemler sırasında “örgütsüzlüğü” propaganda etmesiydi. Kendisinin ancak var olan düzende var olabileceğini bilen medya, gezi parkı direnişi üzerine tüm kozlarını oynadı. Gezi parkı örgütlenen insanların başarısıdır. Gezi parkı sırasında örgütlenildi. Polisin müdahale ettiği her yerde halk örgütlendi, birlikte hareket etti. Direnişte doktor mu lazım, doktorlar örgütlendi, bir araya geldi revirleri kurdular. Park içinde mutfak mı kurulacak, insanlar bir araya geldi, mutfak kuruldu, yemek dağıtıldı. İnsanların yan yana gelip örgütlendiğinde neleri başarabileceğini gören medya insanların örgütsüzlüklerinin devamı için elinden geleni yaptı. Ancak medya buradan da istediğini alamadı. Medyanın durumunun içler acısı olduğu bir gerçektir. Ancak bu onursuzluğa tepki gösterenlerin ve buna karşı gerçek medyayı sahiplenenlerin sayısı umut vericidir. Üniversitelerin mezuniyet törenlerinde öğrencilerin medyaya yaptığı eleştiriler, insanların burjuva medyasına uyguladığı boykotlar bunlar göstergesidir. Bir İletişim Fakültesi öğrencisi olarak fakültelerdeki tepkinin de bu umudu büyüttüğünü belirtmek mecburiyetindeyim. Geleceğin medyacıları meslek etiğine sahip çıkacaklar, sermaye medyasının iktidar güzellemesi yapmasına izin vermeyecekler. Geleceğin gazetecileri Tayyip Erdoğan’ın gazetecisi olmayacaklar. * İstanbul Ü. Sinema Araştırmaları ve Basın Kulübü Dipnotlar (1) Althusser L, İdeoloji ve Devletin İdeolojik Aygıtları, İletişim Yayınları, İstanbul, (2) Dijk V, "Söylemin Yapıları ve İktidarın Yapıları, Medya, İktidar, İdeoloji (Derleyen ve Çeviren:Mehmet Küçük) Ark Yayınları, (3) seafoodplus.info

17


YeniYazılar

Yaz

Direniş Şarkıları

Ezgi DAMGACI*

Müzik, sanatın diğer dallarında olduğu gibi –ne kadar yozlaşmaya maruz kalsa da- muhalif tarafını hep koruyabilmekte. Sanatı sanat yapan da bu tarafını diri tutmasıdır. O muhalif taraf, bazen sanat içi tartışmalarda yapılan yeniliklerde kendini gösterirken bazen de var olan düzene karşı aldığı tavırla vuku buluyor. Müzikle siyaset ilişkisi… Burada sanatın tanımını yapmak, neye sanat neye çöp demeliyiz tartışmasına girmek değil niyetimiz. Bir kabul üzerinden gideceğiz desek daha doğru olur belki. Müzikle siyaset arasında bir ilişki var (ise) nasıl bir ilişkidir bu? Bu noktada şunu belirtelim, bu yazıda genel olarak müzik- siyaset ilişkisine değinmeyeceğiz. Bunun yerine yazının kapsamını direnişlere eşlik etmiş şarkılarla sınırlı tutacağız. Bu yazıda direnişlerle şarkılar ve direnişçilerle şarkılar arasında nasıl bir bağlantı kurulabileceğine değinmek istiyoruz. Sonrasında ise bu yazının sebebi olan Haziran Ayaklanması ya da Gezi Parkı direnişi şarkılarına selam çakarak yazımızı bitireceğiz. Müzik, sanatın diğer dallarında olduğu gibi –ne kadar yozlaşmaya maruz kalsa da- muhalif tarafını

18

New York’lu Çapulcular

hep koruyabilmekte. Sanatı sanat yapan da bu tarafını diri tutmasıdır. O muhalif taraf, bazen sanat içi tartışmalarda yapılan yeniliklerde kendini gösterirken bazen de var olan düzene karşı aldığı tavırla vuku buluyor. Lakin bir müzik eserinin muhalif olması için ille de marş olması gerekmez elbette. Bir türkü, klasik batı müziği eseri, bir caz ya da rock parçası ve hatta pop şarkısı bile çok samimi bir şekilde muhalif olabilir. Bu muhalif tavır da kendisini en net direnişlerde gösterir belki de. Peki, gerçekten direnişlerle müzik eserleri arasında nasıl ve neden bir bağlantı vardır? Burada akla gelen ilk soru elbette ki “var mıdır?” şeklinde de olabilirdi ancak varlığına günümüzde açık bir biçimde şahit olurken nasılını ve nedenini tartışmayı daha elzem buluyoruz. Müzik, özellikle sinema ya da edebiyat gibi sanat pratikleriyle karşılaştırıldığında elbette ki daha soyuttur. Özellikle enstrümantal müzikten söz ediyorsak, bizde uyandırdığı izlenimleri tarif etmek iyice zorlaşır. Yine de belli duygulanımlar yaşarız. Bazen melankoli, bazen acı, coşku, sevinç Notaların bir araya gelmesiyle yaratılan uyumun sebep oduğu duygulanımlar müzik eserinin etkileyiciliğini gösterir. İşte direnişlerle müzik eserlerinin bağlantısındaki nasılını da nedenini de bu etkileyicilikte aramak gerek. Neden bir bağlantı var? Zira özel olarak müzik genel olarak sanat eserleri yukarıda sözünü ettiğimiz duygulanımları yaratarak direnişlerin ve isyanların toplum nezdinde meşruiyetini sağlar. Burada yeni bir şeyden bahsettik: Meşruiyet. Sanatın ve dolayısıyla müziğin böyle bir büyüsü var: Var olan etkinliğe meşruiyet katmak. Sözünü ettiğimiz meşruiyetin çeşitli kaynakları olabilir. Ancak biz bu yazının çerçevesi


YeniYazılar

Yaz

içerisinde bu kaynaklara değinmeyeceğiz. Sanatın siyasetle karşılaştırıldığında daha “naif” görünüyor olması meşruiyet sağlamanın bir kaynağı olarak görülebilir örneğin. Ancak bu algının da bir yanıyla tehlikeli olduğunu söylemek gerekiyor. Sanatın siyasetin karşısına “zararsız” bir pratik olarak konulması toplumu dönüştürmenin iki farklı aracı olan sanat ve siyasetin yanlış bir denklem üzerinden karşı karşıya getirilmesine de sebep olabilir. Ancak burada durum karşı karşıya gelmekten ziyade bütünleme de olabilir. Direniş şarkılarında gördüğümüz tablo da daha çok budur. Başka bir soru ile devam edelim: Direniş şarkıları direnişçiler ya da halk üzerinde bir etki yaratmak üzere mi kurgulanır yoksa sanatçının toplumsal bunalımlar sonucu ortaya çıkan yaratımı kendiliğinden bu etkiyi yaratır mı? Aslında ikisi de mümkündür. Ancak sanatın basit bir araç olmanın ötesine geçmesi için ikinci yolun daha makul olduğunu söyleyebiliriz. Yukarıda da sözünü ettiğimiz gibi toplumu dönüştürmenin iki farklı aracı olan sanat ve siyasetin ilişkisinin siyasetin doğrudan belirleniminden çıkarak kendi yöntemiyle varolabilmesi için ikinci yolun daha değerli olduğunu söyleyebiliriz. Son bir soru: Neden direnişlerde daha fazla ön planda olan sanat pratiği müziktir? Elbette diğer sanat eserlerinden de örnekler görmek mümkün ama Gezi Parkı direnişine damgasını vuranın direniş şarkıları olduğunu görüyoruz. Burada müziğin bir pratik olarak sahip olduğu özelliklerin etkili olduğunu söyleyebiliriz. Daha kolay dolaşıma sokulması, duygulanım gücünün yüksek olması, melodik olmasından dolayı daha çabuk yaygınlaşması gibi. Bunun yanında roman, şiir, film gibi diğer sanat eserlerinin yaratım sürecinin daha uzun sürüyor olmasından da söz etmek mümkün olsa gerek. Örneğin “Sefiller” müzikalinden alınıp hem İngilizce hem Türkçe söylenen “Do you hear the people sing?” şarkısı insanı amiyane tabirle “gaza getiren” direniş şarkılarının başında gelir. “Duyuyor musun bizi, işte bu halkın öfkesi, olmayacak hiçbir zaman bir başkasının kölesi!” Özellikle bunun gibi sözleriyle de belli bir çoşkuyu barındıran şarkılar var. Ancak burada müziğin gücünün

Çapulcular Korosu

sözün ve melodinin harmanlanmasının yarattığı bütünlenmede arayabiliriz. Bunu tarif etmek çok da kolay değil ve başta söylediğimiz “etkileyicilik” meselesine geri dönmek kaçınılmaz. İyisi mi bu tartışmayı burada bitirip Gezi Parkı direnişinden birkaç örnekle yazıyı sonlandıralım. Gezi Parkı direnişi başından beri direniş şarkıları açısından zengindi. Bir yandan Duman’ın direnişin daha ilk günlerinde yaptığı “Eyvallah” şarkısı gibi yeni besteler diğer yandan varolan türkü ve şarkılarımızın Gezi Parkı direnişine uyarlanması. Nâzım Hikmet Kültür Merkezi İstanbul sanatçılarının yaptığı “Boyun Eğmeyenler” şarkısı ilk gruba dahilken en fazla beğenilen şarkılardan Boğaziçi Caz Korosu’nun “Gezi Parkı” şarkısı, Marsis’in “Oy Oy Recebum” şarkısı ikinci grupta yer alıyor. Direnişin bu konudaki zenginliğini bu kadar farklı tarzda müziğin direnişe çoşku katmak ve güç vermek gibi bir ortak amaç için yan yana gelebilmesinden görüyoruz. Yukarıda sıraladığımız şarkılara başka birçok ekleme yapılabilir. Ama yukarıda sözünü etmiş olalım ya da olmayalım tüm bu şarkılar direniş boyunca kitleyi coşturan, biraradalığı arttıran bir etkiye sahipti. Direnişin üzerinden zaman geçtikçe ve etkileri daha açık bir biçimde görüldükçe daha yetkin eserler çıkacaktır. Bugün üretilen şarkıları yıllardır nadasa bırakılmış bir toprağın ilk ürünleri olarak görmek mümkün. Bu toprağın daha verimli ürünler vereceği muhakkak. * Boğaziçi Ü. Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Kulübü

Boğaziçi Caz Korosu

19


YeniYazılar

Yaz

Ses Dönüyor, Kamera Hazır

Fotoğraf: Nazım Serhat Fırat

Chappulling

Alican MANSUROĞLU* İnsanların bireycileştiği, çoğu kişinin “Bu halktan adam olmaz” dediği sıralarda çıktı “90 kuşağı” sahneye. Sermaye düzeninin saldırısına artık boyun eğmeyeceğiz dediler. Halkı da peşinden sürükleyerek uyanışı başlattılar. Türkiye’de tarih yazılırken sinema sanatının şaha kalkmaması mümkün mü? “Sinema, saniyede 24 kere gerçekliktir” demişti J.L Godard. Haziran Direnişi’nden bu yana Türkiye yeni bir gerçeklikle karşı karşıya. Tabi sinema da. Artık birey, yalnızlık duvarlarının dışına çıkıp toplumuyla buluştu. 90’lılar bir “kuşak” olarak anılır oldu, Gezi Parkı’nda birlikte ses vermeyi öğrendi, kendi geleceğini inşa edebileceğini, bencillikten uzak, dayanışma içinde yaşamayı… Ezberler bozuldu, tabular yıkıldı. Gezideki hayat “komün yaşam” gibi kavramları insanların gündemine soktu, alternatif arayışlara yöneltti. Herkesin içinde olan iyilik yan yana geldi, büyüdü ve toplumsallaştı. İtalyan yönetmen Roberto Rosselini, sanatın bir rehber olarak yol gösterme işlevinin altını çizer. Bu yazı da sinemanın bu işlevine odaklanmak ve bu işlevin Haziran Direnişi ile ilgisini incelemek derdinde. Şimdiye kadar, Türkiye sineması bu “işlevi” ne kadar değerlendirebildi sorusunu sorarak devam edelim. Sinemacılar sadece olgusal gerçekliği resmetmekle mi yetindiler, yoksa gerçekliği diyalektik olarak da yansıtabildiler mi? Haziran Direnişi öncesinin sinemasına kısaca bakalım: İnan Temelkuran’ın Bornova Bornova’sından, Seren

20

Yüce’nin Çoğunluk filmine pek çok filmin ortak noktası filmde yer alan gençlerin, içinde yaşadıkları koşullar tarafından hapsedilmeleri, herhangi bir gelecek tahayyülüne sahip olamamalarıydı. Fakat, tarihsel yaşam nasıl sürekli çatışmalardan doğan yepyeni sentezlere yöneliyorsa, sinema da ele aldığı insan ve toplum sorunlarında bu karşıtlıkların sürekli gerilimini izleyerek, sonunda bambaşka düzeydeki çözümlemelere ulaşmak zorundaydı. Örneğin günümüz sinemasının en önemli yönetmenlerinden biri olan Nuri Bilge Ceylan, filmlerinde kendi anlam dünyasını ve gerilimlerini ustalıkla yansıtabiliyordu. Bir diğer önemli başarısı da bu gerilimler ile toplumsal çelişkilerin bağını kurabilmesiydi. Fakat uzun sekanslar ile hayli durağan resmettiği toplum, Haziran Direnişi’nin yarattığı yeni gerçeklik sebebiyle artık bugünkü toplumu yansıtmaktan uzak. Yukarıda adını saydığımız belli bir niteliğin üzerinde filmler çeken yönetmenlerden çok, eğlence sektörünün “kullan-at” filmlerinin sinema sektöründe yer kapladığını biliyoruz. 90


YeniYazılar kuşağının beyaz perdeyle tanışmaya başladığı, sinemayı anlamlandırdığı 10’lu yaşlarından itibaren derdi sadece para kazanmak olan sinemanın; “Kutsal Damacana”ların, “Recep İvedik”lerin karşımıza çıkarıldığını hatırlayalım. Bir ileri halkası, “Yılmaz Erdoğan” gibi isimlerden oluşan bu neo-liberal dalganın, çok izlenmek için her türlü yolu mübah saydığını da görüyoruz. “Gerçekleşmek zorunda olan bir şey için savaşıyoruz. Gelmesi imkansız olmayan bir şey için… Belki bu yol uzun ve zor ama oraya ulaşacağız, daha iyi bir dünya olduğunu göreceğiz. Ve hepsinden önemlisi çocuklarımız bilecek. Başka bir dünya var! O yüzden hiç korkma. Ne olursa olsun… Çünkü doğru yoldayız, doğru yoldayız…” Nazi işgali altındaki Roma’da, bir yer altı matbaasında çalışan Francesco, işte böyle söylüyordu bir gün sonra evleneceği Pina’ya. İşte bu sahneyi doğrularcasına insanların bireycileştiği, çoğu kişinin “Bu halktan adam olmaz.” dediği sıralarda çıktı “90 kuşağı” sahneye. Sermaye düzeninin saldırısına artık boyun eğmeyeceğiz dediler. Halkı da peşinden sürükleyerek uyanışı başlattılar. Türkiye’de tarih yazılırken sinema sanatının şaha kalkmaması mümkün mü? Herkes enstrümanını eline aldı. Edebiyata başka bir hava getirdi duvar yazıları. Direniş şarkıları ise eylem alanlarına, yürüyüşlere… İnsanlar “sinema”nın özüne dair üretimlerde de bulundu; videoları kestiler, kırptılar, dertlerini anlatmak için birleştirdiler. Bu çabanın bağlamı, pratiğin kendisi, görüntülerin kalitesi gibi daha teknik detayları da ikinci plana attı. Anlatmak istediklerini basitçe de olsa bize anlattılar. Çok da iyi yaptılar. Evet biz bu işi kotaracağız diye barikatlara el atanlar bize kendilerini, dertlerini, çapulcuları anlattılar. Bize hikayelerini anlatmaya devam da etmelidirler. Bu yaşananları sadece ünlü yönetmenlerin değil, sokağa çıkıp barikatları güçlendiren kişilerin de filme çekmesi gerekiyordu. Öyle de oldu. Dahası da olacak. Bu hareketin dinamiği olan gençliğin, anlatmaya başlama ve üretime geçme zamanıdır. Eline enstrümanını bir an önce alıp çalışmaya başlamanın…

Yaz

Heyecan derken daha çok kesme kullanarak, yani Hollywood Sineması dinamikliği ile ya da avantür aksiyon filmi tadında servis etmemek, heyecanı bu kalıplara indirgememek; işi sadece aksiyona, şekilsel olarak dinamikleşmeye dönüştürüp aklın ve diyalektik düşünmenin önüne geçirmemek gerekiyor. Yani uzun planı-düşük tempoyu, kısa planı-yüksek tempoyu doğru bağlama oturtmak gerek. Tolstoy’un da dediği gibi, “İnsanlar ırmak gibidir: Su hep aynıdır ama, ırmak kimi yerde dar, kimi yerde daha geniş olur. Bir yerde ağır akar, bir yerde hızlı. Suyu bazen durudur, bazen bulanık, bazen soğuk, bazen sıcaktır.” Tempo düşürmenin gerilimi yoğunlaştırdığı sahneler, plan sekanslar mevcuttur, Antonioni filmleri buna en iyi örnekleri barındırmaktadır. Müzikte, Beethoven’ın en coşkulu senfonilerinde bile durağanlıklar vardır. İnsanla ilgili keşfettikleri her şeyi ticari oyunlarına alet eden Hollywood Sineması da bu etkiyi fark edip Matrix filminin kurşunlardan vücut hareketleriyle kurtulma sahnelerinde kullanmıştır. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak demenin klişe olmadığı bir dönemi yaşıyoruz. Sanatçı değişiyor, sinema değişiyor, Türkiye değişiyor. Halk artık uyandı, geleceği birlikte kurabilmeye daha fazla inanmaya başlıyor. Alternatifler aranıyor, forumlar düzenleniyor. Bu dinamizm kendi sinemasal temsilini bekliyor. Sinemayı AVM’ye hapsolmuş salonlardan, üretimi sermayeden kurtarmak için çalışmanın zamanıdır. Haziran’ın sıcaklığıyla kameraları ele almanın zamanıdır. * İTÜ Sinema Kulübü

Sokaklarda nasıl yaptıysak beyaz perdede de barikatımızı kuracağız. Barikatımız daha aşılmaz, daha sağlam olsun diye Yılmaz Güney’den, Üçüncü Sinema’dan, sinemanın tüm militanlarından beslenmeye devam edeceğiz. Sinematografi ve dramaturji açısından hikayesini yönetmenler çok farklı şekillerde anlatabilirler ancak bugün sinemamızın en önemli eksiklerinden biri heyecan.

21


YeniYazılar

Yaz

bir dast2 yazısı Hasan Alper ONGAN* Liseyi yatılı okurken hayatımızda çok az şeye yer vardı. Sosyal yetenekleri zayıf ve alabildiğine gözlüklü bir öğrenci kitlesini bir arada tutan muhabbetler ders, içki, ferepe kitapları ve bilgisayar oyunları diye sıralanabilirdi. Yüzüklerin Efendisi herkes tarafından hatmedilmişti, silmarilyonu okumayan bizden değildir çizgisi her çıkan lotr filmiyle güçleniyordu. Okuldan bilimsel araştırma projesi yapmak için izin alıp gittiğimiz internet kafelerde levıldoksanbir nekromensırlar yetiştiriyor, immortıl king setini tamamlamayıp, eycofta yedi hardıstı yenemeyeni ciddiye almıyorduk. Birey matematiğin son testini çözerken ejderha mızrağının sonlu bir seri olup olmadığını düşünmeye dalıyor, beynimizin yandığına kanaat getirip kendimizi ege üniversitesindeki kipanın-ki o zamanlar kipa alkol tesisleri adıyla anardık- bahçesinde iki bira içerken buluyorduk. İşin bir yerde siyasete gelmesi lazımdı ama bir türlü gelmiyordu. Sorsanız herkes akapeye kıldı ama ortada pek bir hareketlilik yoktu. Zaten bizim gibi tiplerin evinden, dersinden, bilgisayarından başını kaldırıp toplumsal meselelere girişmesi pek olası gözükmüyordu. Gerçi mesele bir ara siyasete gelir gibi oldu. Proje yarışmalarında ve olimpiyatlarda bizim okulun en büyük rakibi fetullahçı diye bilinen yamanlar kolejiydi(bir de bunun kardeşi Samanyolu vardı ama o biraz uzak kalıyordu bize). Oralarda laikçi, elitist, jakoben damarımız fena halde tutuyordu. Ancak iş nedense gaza gelen birkaç arkadaşımızın ülker ürünleri tüketmemesinden öteye gidemiyordu. Öfkemizi etipufla biliyor, darvin başgan oley nidalarıyla yeri göğü inletiyorduk. En radikal çıkışımız ise okulun kantır turnuvasında geldi. Sırasıyla niklerimizi dj feto baba, münafık, müşrik, kafir ve allahsız yapmıştık. Elimizde dörtbirlerle denediğimiz raşları bir türlü muvaffakiyete erdiremiyorduk. Oldukça iddialı olduğumuz turnuvanın ilk turunda elenmemiz cesaretimizi kırmış, siyasete ve dastikiye küsmüştük. Bu sarsıntıyı atlatmak için çok sayıda denememiz olduysa da işe yaramadı. Yine de birbirimizden gizli red elırt oynayıp sovyet seçmekten geri durmuyorduk. Sonunda çareyi ceme/feme serisine sarılmakta bulduk. Bu alanda tsigalkodan beri iyiydik. Göztepenin ise

22

bir an önce düştüğü alt liglerden çıkartılması gerekiyordu. Hemen göreve başladık. Tahir alegözüyle, temur altunhanıyla şan ve şeref dolu onbeş sezonun ardından gururlu olduğumuz kadar uykusuzduk. Maç tekrarı yapmamış, transfer için bir kez olsun eddmenecır seviyesine inmemiştik. O anda karşımıza yeni versiyonlar, geliştirilmesi gereken genç yetenekler çıktı. Ama piatti montolivonun, sayvet ronkattonun verdiği tadı vermiyordu. Yine de yüklendik. İnadımızın bizi düzlüğe çıkaracağını düşünüyorduk. Ancak, her yeni sürüm bir öncekini aratıyor, alt sıralardan bir takım alıp şampiyonluğa koşmak her geçen sene zorlaşıyordu. Geleceğe umutla bakmak gittikçe güçleşmeye başlamıştı. Bu arada üniversiteye girdik. Biefeflikten tutun zanzalığa aramızda kurulmamış yılışık müessese kalmayan nice arkadaşım ankaraya yerleşirken ben boğaziçini kazanmıştım. Yatılılığa alışkındım ama şehir dışında tek başına olmak zordu. Üstüne üstlük yurtta zaten yastık verilir diye düşünerek yanımda sadece yastık kılıfı getirmiştim. İlk işim odadaki perdelerden birini sökerek yastık kılıfına doldurmak oldu. Sene başında dört kişilik odada tek kaldığım için bu hareketimi ayıplayacak yabancı gözlerden uzaktım. Kilyos yurdunun istanbulla zerre alakası olmadığını yeni anlamaya başlamıştım ve deli gibi sıkılıyordum. O sırada birinin odasını değiştirmek istediği öğrendim. Elemanı tanımıyordum ama tanıyan arkadaşlarım vardı ve odasında sürekli pilavlı sohbet yapılmasından kaçtığını söylüyorlardı. Bilgisayarı olduğunu da öğrenince meseleye atladım. Yeni oda arkadaşımla ilk günlerimiz pek hoş geçmemiş, adam yurtta kalmadığım ilk hafta sonu kendi başına yetmişlik votka içmişti. Bu noktada bir anlaşma yapmamız gerektiğini düşünerek bundan sonra haftada bir akşam birlikte rakı sofrası kurmayı teklif ettim. Bensiz içmesi gururuma dokunmuştu. Ancak, onun da şartları vardı. Açık kalan perdenin bilgisayarın ekranını görmeyi zorlaştırdığını söyledi. Dolaplardan birini camın önüne çektik. Bu aşamada ne önermem gerektiğini bilmiyorum, femeden bıkmıştım, diablo ve eycofu ise tek bilgisayardan birlikte oynamamız mümkün değildi. Pes hayatıma tam da bu noktada girdi.


YeniYazılar Hafta sonu cevahire gidip iki kol aldık ve işe giriştik. Başlarda her maç yeniliyor, oyunda dengeyi bir türlü kuramıyordum. Ender gelişen osasuna atakları bile benim yaptığım ataklardan daha etkili görünüyordu. Sonra çelsinin makaleleli, drogbalı, essienli kadrosu imdadıma yetişti. Bütün takımla kapanıyor, sıfır sıfıra yatıyor, duran toplar ve kontrataklarla gol arıyordum. Bu taktik bir süre etkili oldu. Sonrasında ise en az üç farklı mağlubiyetler dönemi geri geldi. Pes artık eski tadını vermemeye başlamıştı. Bu noktada oyunlara küserek haber takip etmeye başladım. Feysbuk, tvittır derken olaylar iyice ilginçleşiyordu. Dastikiyle olmasa bile siyasetle yeniden barışıyordum. Oda arkadaşımla oyun işlerini bırakıp eylem işlerine girme kararı aldık. Ancak, eylemlerden de tat alamıyordum. Üstümde hala peste yaşadığım hezimetlerin ağırlığı vardı. Tatilin de gelmesini fırsat bilerek tası tarağı toplayıp izmire gitmiştim. Lise tayfasıyla buluştuğumuzda kordona gitmek tek mantıklı seçenek gibi duruyordu. Biralar açıldığında muhabbetlerimizde bir farklılık sezilmeye başladı. İki yeni gündem eklenmişti. İlki benden kaynaklı olarak eklenen siyasal meselelerdi. Fırsat buldukça sağlı sollu tayyibe giydiriyor, söylediklerimin onaylanmasını bekliyorum. Açtığım konulara genellikle bir iki küfürle eşlik ediliyor sonrasında bir anda açılan totılvor muhabbetleriyle mesele kaynıyordu. İkinci meseleyse neredeyse herkesin azimle takip ettiği animelerdi. Narutodur, bliçtir derken zaman akıp gidiyordu. Ben daha çok detnotçuydum ama bliç de fillırlar olmasa fena değildi. Yaşantımız yeni bir dengeye oturmuşa benziyordu. Bu dengenin kırılması için birkaç yıl gerekti. Bu arada ben yeni bilgisayarımda geteaya dönüş yaptım, lostun finaliyle yıkıldım ve kendimi geym of tronsa vurdum.

Yaz

geçiyordu ki adamlar gitti. Sonra cofri meselesine döndük ama artık kime benzediği konusunda tartışma kalmamıştı. O gün totılvor konuşmadık, geymoftrons muhabbetini sürdürmedik. Ama muhabbet uzun sürdü. Belki hiç bu kadar uzun konuşmamıştık. Birbirimize sözler vermediysek, kararlar almadıysak bu onları gereksiz gördüğümüzden değildi. Sadece aramızdaki ilişki böyle değildi. Yine de ortada bir anda ortaya çıkmış olmasa da bizim açımızdan yeni bir durum vardı. Yenilik benim için daha politik arkadaşlarımla konuştuğum konuları bu tayfayla konuşmamadan başlıyor, en alakasız dediğim elemanın polislere ilişkin fantastik getea örnekleri vermesiyle sonlanıyordu. Dastikinin yarattığı toz bulutu yavaş yavaş aralanıyor gibiydi. Zaman geçiyor, ned starkın kellesini alanların yeni red vedingler peşinde olduğunu seziyorduk. Gezi parkı meselesini red veding öncesi bir uyarı olarak algıladık. Hep birlikte tekrar dastikide gibiydik. Ancak bu sefer dj feto baba nikini kim alacak kavgasına girecek zamanımız yoktu. Kavgada insan elinde, yakınında ne varsa onunla dalar. Bizim de elimizde oyunlardan, fantezi edebiyatı- bilimkurgu kitaplarından öğrendiklerimiz vardı. Biz de barikatlara onlarla yüklendik. Poliste de kantırların bütün pislikleri vardı. Yeri geliyor pusu atıyor, yeri geliyor tek yakaladıklarına dalıyorlardı. Sis atmanın sadece bilgisayarı değil insan bünyesini de kastığını öğrenmemiz ise uzun sürmedi. Bilgisayar kassa da oynamaya alışkındık. Yılmadık. Mavi ekranı karşı taraf verdi. Bu turu biz kazandık ve tekrar oynamaya hazırız. Birbirini daha iyi tanıyan, daha organize bir takım olarak… * Boğaziçi Ü.

Aynı tayfayla tekrar kordonda buluştuğumuzda muhabbetin merkezinde cofri vardı. Hepimiz starklara büyük yanlış yapıldığı fikrinde birleşmiştik. Ama bu cofri birine benziyordu ve hepimiz onu çıkarmaya çalışıyorduk. Kordonda aynı ekiple kaçıncı kez içiyorduk bilmiyorum ama çok oldu kesindi. Buna rağmen ikinci biralar biterken birkaç polis gelip orada içmememiz konusunda bizi uyardı. Başta şaka zannettik. Sonra tek tek herkesi uyardıklarını gördük. Kimse ciddiye almadı. Olaylar garipleşiyor gözümün önünden getea anılarım

23


YeniYazılar

7 Temmuz’da Kadıköy Rıhtım’da gerçekleştirilen 1. Gazdanadam Festivali’ne dair festivalin sunucusu ve FKF Koordinasyon Kurulu üyesi Zozan Baran ile konuştuk. Öncelikle merhaba. Başarılı bir festival geçirdik geçtiğimiz günlerde. Büyük bir kalabalık toplandı. Siz sahneden kalabalığı gözlemleme fırsatı buldunuz. Sahneden nasıl görünüyordu kalabalık ve festival alanı? Merhaba. Bir kere en başta herhalde müthiş bir kalabalık olduğunu söylemek lazım. Haftalardır toplanan kalabalıkları görmeyen yandaş basın dahi sayının bin civarında olduğunu kabul etti. Böyle muazzam bir kalabalığın bir arada hareket etmesini sağlamak, kürsüyle kalabalık arasında bağ kurmak gerçekten zor. Ama Gazdanadam bu açıdan büyük bir istisnaydı. Festivalin başında bir ara “hep beraber yumrukları kaldıralım” dedik. O an kalabalığın görüntüsü müthişti. Sadece sahnenin önünde değil sahneden görünmesi zor olan yerlerde dahi müthiş bir uyum vardı. Tüm kalabalık uyum içinde müthiş bir orman gibi görünüyordu. Tabi burada Gezi Direnişi’nin yarattığı bir arada hareket etme kültürünün çok büyük bir etkisinin olduğunu teslim etmek lazım. Beraber biber gazına, suya, polis şiddetine direnen; Gezi parkında beraber yemek yiyen, uyuyan kalabalığın nasıl bir uyum içinde hareket ettiğini görmek çok sevindiriciydi. Ayrıca kitlenin 7 saat boyunca enerjisinin bitmemesi halkın beraber hareket etme kültürünün yanında direngenliğinin de arttığını gösteriyor. Normalde böyle bir festivali yönlendiren biri herhalde en çok kitlenin ilgisini nasıl diri tutabilirim diye düşünür. Biz ise kitlenin enerjisine nasıl yetişeceğiz diye düşündük. Hiç durmadan sloganlar atıldı, marşlar söylendi, yapılan konuşmalara anında reaksiyon gösterildi. Mesela Tayyip Erdoğan’ın aynı gün yaptığı konuşmadan alıntılar yaptığımıza kitlenin öfkesi görülmeye değerdi. Tüm bunları bir araya getirince sahneden bakınca bu direnişin kolay kolay sönümlenmeyeceğini daha net gördük. Peki festivalin öne çıkan vurguları nelerdi? Sloganlar, konuşmalar, marşlar Sizin özel olarak vurgulamak istediğiniz neler var? Festivalin düzenleyici kuruluşları tarafından kabul edilen ortak sloganların ve vurguların kitle tarafından da sahiplenildiğini söyleyebiliriz. Neydi bu vurgular? Başta “bağımsızlık”, “kardeşlik”, “özgürlük” ve “eşitlik”. Kitle yoğun bir biçimde bu afişleri sahiplenmiş görünüyordu. Ayrıca sloganlarda ve halkın reflekslerinde

24

Yaz

de bunu görmek mümkündü. Onun dışında festival boyunca en sık tekrarlanan slogan “Hükümet İstifa”ydı. Aslında tüm bu ayaklanma süreci boyunca yapabileceğimiz bir tespiti Gazdanadam Festivali için de tekrarlayabiliriz: Sokağa çıkan halk için en büyük ortaklaştırıcı öğe Tayyip Erdoğan. Kendisine duyulan öfke açısından. Bu açıdan aslında Tayyip Erdoğan’ın bir iddiasını gerçekleştirdiğini söyleyebiliriz: Toplumun o kadar büyük bir kesiminde nefret yarattı ki Türkiye halkını burada ortaklaştırdı. Tüm sloganlarda, halkın tepkilerinde bunu görmek mümkün. Ayrıca polis şiddetine ve yandaş basına karşı büyük bir öfke de var kitlede. Halk artık kendisine söylenen yalanların farkında. Kendisine gerçekten kimin dost olduğunun farkına vardı. Bu nedenle “Direnen Basın Manifestosu” okunurken kitlede müthiş bir coşku vardı. Festivale yoğun bir aydın ve sanatçı desteği vardı. Sanatçıların hep beraber sahneye çıktığı an en coşkulu anlardan biriydi. Bu ilgiyi neye bağlıyorsunuz? Sanırım en önemli sebeplerinden biri AKP’nin sanat politikaları ve sanatçılara yönelik tavrı. Çok söyledik o yüzden hepsini tekrar etmeyeceğim ama heykellere ucube demekle başlayan süreç Emek Sineması’nın bir gece mahkeme kararı bile beklenmeden yıkılmasıyla sonlandı. AKP’nin sanat düşmanı politikalarına sayısız örnek bulabiliriz. Dolayısıyla sanatçı ve aydınlarda büyük bir tepki birikmiş durumda. Bugüne kadar bu birikimi halkla buluşturmanın belli zorlukları vardıysa da artık bu birlikteliği sağlamak hem hepimiz için daha kolay hem de daha umut verici. Yoğun katılımın mutlaka başka sebepleri de vardır ama ben en önemli etkenin bu olduğunu düşünüyorum.


YeniYazılar

Yaz

Yukarıda da ifade ettiniz bu festival aslında direnişin öyle kolay kolay sönümlenmeyeceğini gösterdi. Bundan sonraki sürece dair öngörüleriniz var mıdır? Sanırım bu konjonktürde kimsenin kesin tahminlerde bulunması mümkün değil. Geçtiğimiz süreçte gördük, Türkiye halkı bizi şaşırtabiliyor. Haziran ayından çok önce de AKP’nin her adımıyla birlikte Türkiye halkının sabrının sınırına geldiğini söylüyorduk. Her ne kadar halk kabullenmiş gibi görünse de Türkiye’nin tarihsel birikiminin daha kuvvetli olduğunu biliyorduk. Ama bu hızda ve kuvvette olmasını beklemiyorduk. Dolayısıyla ben önümüzdeki süreçte de hızın ve kuvveti kestirememekle beraber bu hareketliliğin devam edeceğini düşünüyorum. Aslında mücadele AKP istifa edene kadar hızını kesmeden devam edecek gibi geliyor bana. Daha şimdiden kazanımlar elde ettik. Bu da halkın moralini yükseltiyor. Artık kimse “ne yaparsak yapalım boşa” diye düşünmüyor. Halk böyle düşünmediği sürece mücadele etmekten vazgeçmeyecektir.

Teşekkür ederiz. Ben teşekkür ederim.

Fotoğraf: Cansu Ayduran

Fikir Kulüpleri Federasyonu direnişin başından beri Gezi Parkı’ndaydı. Gezi Parkı dağıtıldıktan sonra da üyelerimiz forumlarda, çeşitli etkinliklerde yer aldılar. Biz direnişe güç veren bir özne olduğumuzu düşünüyoruz. Gençlik bu direnişin en önemli öznesiydi. FKF de gençliğin en direngen, en atak kesimini kapsıyor. Başka türlü olması düşünülemezdi. Ancak önümüzdeki süreçte daha etkili bir FKF göreceğimizi söyleyebiliriz. Zaten biz AKP ile asıl randevuyu sonbahara kestik. Üniversiteler açıldığında AKP’nin karşılaştığı bu direnç başka bir boyuta ve güce ulaşacak. FKF üniversite içerisindeki bu direncin en önemli öznesi olmaya hazırlanıyor. Söyleyecek çok sözümüz ve yapacak çok işimiz var. Bu nedenle okuyucularımızı ve destekleyicilerimizi FKF’yle daha yakından bağ kurmaya ve bize güç katmaya çağırıyoruz.

Fotoğraf: Zafer Çimen

Peki Fikir Kulüpleri Federasyonu bu sürece hazır mı? Ya da nasıl hazırlanmayı düşünüyorsunuz?

25


Çapulcu Sözlüğü

Çapulcu: İlk olarak Gezi Parkı dolaylarında ortaya çıkan bir canlı türü. Sulak ve gazlı coğrafyada yetişir. Bu canlı türünün en belirgin özelliği boyun eğmemesidir. En omurgalılardandır. Bu yanıyla diğer türlerden ayrılır. Diğer canlı türlerine de çok çabuk tesir ederler. Adaptasyon sorunu çekmezler. Doğadaki en büyük rakipleri penguenlerdir. Yeni Akit gazetesinden öğrendiğimiz bilgiye göre, çapulcular; grup halinde, ayakkabılarını çıkarmadan çiftleşirler.

Oh Biber: Milli içecek, aşırı dozda kullanımı bağımlılığa yol açmaktadır. Aynı zamanda maraton koşularına hazırlanan sporcuların eğitiminde kullanılır. Portakal Gazı: Biber gazına benzemez, fazla solunması bağımlılık yapmıyor, bayıltıyor. Vitamini kapsülünde. Talcid: Durmak yok, yola devam.

Tomalı Hilmi: Ankara’nın güzide semtlerinden biri olan bu mahalle, antik dönemlerden kalma fışkiyeleriyle meşhurdur. Mahallenin ilk muhtarı olan Hilmi’nin park ve bahçe sulamak için geliştirdiği, aynı zamanda bir sosyal devlet hizmeti olarak vatandaşlara ücretsiz banyo hizmeti sağladığı sisteme TOMA denilmektedir. Tomalı Hilmi ismi, rivayetlere göre, buradan gelmektedir.

POMA: Tarih sahnesine ilk kez Taksim’in fethi günlerinde karşımıza çıkar. çArşı birlikleri tarafından kullanılan bir tür savunma aracıdır. Kamu hizmetinin olmazsa olmazıdır.

26


GTA: 90’lı neslin polis kovalamayı ve polisten kaçmayı öğrendiği bilgisayar oyunu. Orantısız Zeka: Çok can yaktı.

Duran Adam: İngiliz rock grubu Duran Duran’la bir ilgisi yoktur. Durmak fiilinin insana en çok yakıştığı hal, fiilin yakışıklı hali.

Akrep: Fosforlu kedi gözü gibidir. Tabiri caizse; çok acil olarak değil, çabuk çabuk. Hüloouğğ: Kıl titreşimi sonucu oluşan frekans aralığı.

Recop Tazyik Gazdoğan: Adeta bir çeşit Pokemon. Çarizard gibidir. Sahibinin sözünü pek dinlemez. Olur olmaz ateş püskürtür. Kaybetmeyi sevmez. Faiz Lobisi: Dış mihrakların elebaşı. Gizli bir tanık ifadesinden edindiğimiz bilgiye göre Haziran direnişinin resmi sponsoru.

27


YeniYazılar

Yaz

Dikkat! Bu iki sayfamız pAK hackerlar tarafından hacklenmiştir

Yusyuvarlak Masa Recep Teyip Gazdoğan: Değerli kardeşlerim, öncelikle bu büyük oyunu bozma mücadelemizin yanında yer alıp, buraya kadar geldiğiniz, bu milletin sesi olduğunuz için teşekkür ederim. Son bir aydır ülkemizde yaşananlar malum. Ülkemizin güçlenmesinden rahatsız olan birtakım dış mihraklar, ülkemiz üzerinde oyunlar oynayarak milleti birbirine düşürmek gayretinde. Bu bir aylık bir mesele gibi gözükse de bu işi daha sinsi yollarla yapanlar var çok önceden beri. Mesela geçtiğimiz aylarda bir dergi gördüm “Yeni Yazılar” diye. Neymiş efendim, yeni bir kültürmüş, yeni bir üniversiteymiş, yeni bir ülkeymiş. Samimi “yeni”ci kardeşlerimi tenzih ederim. Ama kimse kusura bakmasın. Bu millet bu oyuna gelmez. Yuvarlak Masa diye bir bölüm yapmışlar. Diyorlar ki “üniversiteler disiplinlerarasılıktan uzak. O yüzden bu tarz temasları biz dergimizde sağlayalım. Farklı disiplinlerden arkadaşlarımız ortak bir konu üzerinde tartışsın”. Bakın değerli kardeşlerim. Üniversiteler disiplinlerarasılıktan uzakmış falan filan, hep aynı hava. Bu, devlete baş kaldırmaktır. Biz devletini, ecdadını tanımayan böyle bir nesle aşina değiliz. Onların elinde tencere tava, bizim gençlerimizin elinde laptop var. Bir de neymiş, yuvarlak oturup tartışıyorlarmış. Agora düzeni miymiş, neymiş? Bakın değerli kardeşlerim. Biz demokrasiyi Antik Yunan’dan öğrenecek değiliz. Biz demokrasiyi çok iyi biliriz. Bunların niyetleri üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek. Onlar yuvarlak masa yapıyorsa, biz daniskasını yaparız. Yusyuvarlak masa yaparız. Hodri meydan. Şimdi bu milletin gerçek temsilcileriyle yusyuvarlak masamızı başlatıyoruz inşallah. İ. Melih Öpçek: DEĞERLİ VATANDAŞLARIM, SAYIN BAŞBAKANIMIZIN DUYGU YÜKLÜ KONUŞMASINI DİNLEDİNİZ. SAYIN BAŞBAKANIMIZI BİR KERE DAHA TEBRİK EDİYORUM. ŞİMDİ SİZE GÜNLERDİR TWİTTER’DAN DUYURACAĞIMI AÇIKLADIĞIM KİMİ BELGELERİ AÇIKLAMAK İSTİYORUM. BENİ TANIYANLAR BİLİR. MELİH ÖPÇEK BELGESİZ KONUŞMAZ. BİRAZDAN BELGELERİ AÇIKLAYACAĞIM. ANCAK ÖNCELİKLE YARIN SAAT DOKUZDA, ÜÇ GÜN SONRA SAAT YEDİDE VE BEŞ GÜN SONRA SEKİZDE BEYAZ TV’DE GERÇEKLEŞTİRECEĞİMİZ PROGRAMLARI DUYURMAK İSTİYORUM. BURADA BİR KISMINI AÇIKLAYACAĞIM BELGELERİN ORADA TAMAMINI AÇIKLAYACAĞIM. İNŞALLAH BU BÜYÜK OYUNU BOZACAĞIZ. ŞİMDİ DEĞERLİ VATANDAŞLARIM; SAYIN BAŞBAKANIMIZ AGORA DÜZENİNDE OTURUYORLARMIŞ DİYE BELİRTTİ. BEN ARAŞTIRDIM. BU KELİME ÇARŞI, TOPLANMA YERİ VE KONUŞMA YERİ GİBİ ANLAMLARA

28

GELİYORMUŞ ANTİK YUNAN’DA. BAKIN ÇARŞI. BU ÇARŞI DENEN SÖZDE TARAFTAR GRUBUNUN YAPTIKLARI GÜNLERDİR MALUM. YOK DEVLETİN İŞ MAKİNESİNİ ÇALMALAR, YOK POLİSE, KAMU MALINA ZARAR. BAKIN BU ÇARŞI’NIN ARKASINDA YUNANİSTAN’IN, YUNAN FAİZ LOBİSİNİN OLDUĞUNU İSPATLIYORUM. TOPLANMA YERİ ANLAMINA GELİYORMUŞ. YANİ SADECE TARTIŞMIYORLAR. TOPLANIYORLAR. NE İÇİN TOPLANIYORLAR? HÜKÜMETİ DEVİRMEK İÇİN. HÜKÜMET İSTİFA SLOGANINDAN DA BELLİ DEĞİL Mİ ZATEN? BAKIN MESELE TARTIŞMAYI, KENDİNİ İFADE ETMEYİ AŞMIŞTIR. DEĞERLİ AİLELER, ÇOCUKLARINIZI UYARIN. GEÇEN ÜÇ TANE SOLCU ARKADAŞIM BENİ ARADI. GÖSTERDİĞİM BELGELERDEN SONRA EYLEMLERE KATILMAYI BIRAKTIĞINI, OYUNA GELDİĞİNİ ANLADIĞINI SÖYLEDİ. DİĞER SAMİMİ VATANDAŞLARIMIZDAN DA AYNI DUYARLILIĞI BEKLİYORUM. BAKIN DEĞERLİ VATANDAŞLARIM LÜTFEN BİRAZ SAĞDUYU. OYUNA GELMEYELİM. SANATÇI DİYE ORTADA DOLAŞAN BİRTAKIM TİPLER VAR. ONLARA KARŞI ARTIK BU MİLLETİN SANATÇILARINI KONUŞMAYA DAVET EDİYORUM. Necati Kokmaz: Arkadaşlar ıhm, hepinize iyi akşamlar. Dublörümü çağırmadım. Kusura bakmayın. Şimdi bu Yuvarlak Masa meselesi. Üniversite öğrencisi arkadaşlarımız (…) ben eskiden bu kadar çok üniversite öğrencisi hatırlamıyorum. Bu üniversite öğrencileri dezenformasyonlarımız var. (anlaşılamadı) dezenformasyonumuz var. Ben nazar değdiğini düşünüyorum. Bol bol dua edelim. Geceden gündüze değil de, acil değil ama çabuk çabuk geçecektir. Ihm. Çabuk çabuk (…) Nihat Boğan: Necati Bey’in konuşması bitti sanırım. Şimdi ben, Sayın Başbakanım izninizle burada bir itirazda bulunmak istiyorum. Öncelikle Sayın Melih Öpçek, zarar gören kamu mallarından bahsettiği kadar, ölen insanlarımızdan söz etse keşke. İ. Melih Öpçek: NİHAT PROVAKASYON YAPIYORSUN! Nihat Boğan: Sayın Öpçek, bir dakika dinleyin. Bakın ben tillaki bir sanatçı olarak, Ak Parti’ye kapatılma davası açıldığında herkes ikbal peşindeyken Sayın Başbakanımıza sahip çıktım. İ. Melih Öpçek: NİHAT ÖZÜR DİLE! Nihat Boğan: Taksim’de onlarca insanın yaralanmasının bir önemi yok mu sizin için?


YeniYazılar İ. Melih Öpçek: DİNLE DE BAK: BEYOĞLU BELEDİYE BAŞKANI BURADA MI ANLATSIN TAKSİM’DEKİ SON DURUMU. BUNDAN SONRA NE OLACAK? Ahmet Misbah Delircan: Buradayım yalnız bence çok gereksiz bir soru. Gerginleşmeyelim! Recep Teyip Gazdoğan: Nasıl yani? Ahmet Misbah Delircan: Biz şu an kayıtta mıyız? Hah. Eeee, normal hayat şu anda devam ediyor. Yiğit Buruk: Şu an Sayın Belediye Başkanımızı da huzursuz eden durumu ben açıklamak istiyorum izninizle. Bakın ben partili değilim. Ama burada Türkiye’nin geleceği söz konusudur. Burada bir “Finansal Ergenekon” vardır. Bir faiz lobisinden söz ediliyor. Bakın faiz lobisi vardır. Bu lobi 5 bin kişiden oluşur. Şu anda 76 milyonun iradesine karşı, 5 bin kişinin emelleri çarpışmaktadır. Bunların benim Başbakanıma kastı var. Sen benim Başbakanıma karşı Taksim’i işgal edersen, polis Taksim’e de girer. Kafanı da kırar. Bakın ben bir şey söyleyeyim dış mihrakların emellerine dair. Beni yanlış anlayan da yanlış anlasın. Ben eminim ki Başbakanımın ölmesi için bir sürü ülkede telekinezi çalışmaları yapılıyor. Milletin seçtiği başbakanı götürmek için. İ. Melih Öpçek: ŞİMDİ SEVGİLİ ARKADAŞLARIM YİĞİT ARKADAŞIMIZA BU HUSUSTA KESİNLİKLE KATILDIĞIMI BELİRTMEK İSTERİM. AYRICA TAKSİM ALANINI İŞGAL EDEN BU GENÇLER SADECE DEMOKRASİYE DEĞİL MİLLİ VE MANEVİ DEĞERLERİMİZE KARŞI DA SON DERECE ÇİRKİN SALDIRILARDA BULUNMUŞLARDIR. ŞİMDİ BEN İSTANBUL’DAKİ ARKADAŞLARIMIZLA DA GÖRÜŞTÜM. AHMET TEYİT EDECEKTİR. BEŞİKTAŞ’TA BİR CAMİİYE GİRİYOR EFENDİM BUNLAR. AFEDERSİNİZ GRUP SEKS FALAN YAPIYORLAR KADINLI ERKEKLİ… Ahmet Misbah Delircan: Iıııı… Tabii tabii, kesin teyit edilmiş bilgiler var elimizde. İ. Melih Öpçek: BAKIN GÖRÜYORSUNUZ. ZATEN BEN BELGESİZ KONUŞMAM. BİR CAMİ DÜŞÜNÜN Kİ İÇİNDE GRUP SEKS YAPILMIŞ, AYAKKABILARLA GİRİLMİŞ. HATTA EFENDİM ZAYTUNG ADINDA DEĞERLİ BİR ALMAN GAZETESİNDE ÇIKAN HABERE GÖRE TENİS BİLE OYNAMIŞLAR.

Yaz

kimi icraatlarını da belirtmek istiyorum. Kamu malına zarar vererek ülkemizi milyarlarca lira zarara uğrattı bunlar. Be… İ. Melih Öpçek: HAH! İŞTE BEN DE TAM ONU DİYORDUM. ŞAHSEN BU KONUDA ÇOK DERTLİYİM. BU ÇAPULCU SÜRÜSÜ BİZİM BÜYÜK ŞEHİR BELEDİYEMİZİN ÖNÜNDEKİ DEĞERLİ FIŞKIYEMİZİ KIRDILAR. ŞİKAYETÇİYİM BEN EFENDİM. KENDİLERİNİ MAHKEMEYE VERECEĞİM. YÜCE ADALETİMİZE OLAN İNANCIM SONSUZDUR. AYRICA GÜNAHI BENİM BOYNUMA DEĞİL FIŞKIYENİN DE YİNE BİRTAKIM SAPKINCA İŞLERDE KULLANILDIĞI DUYUMLARI ALDIM EFENDİM. TÖVBE ESTAĞFİRULLAH… Yiğit Buruk: Başbakanımızı devirmek için birtakım planlar yapanlar işte bu ahlaksız kişilerdir. Bunlar hep fuhuştur. Faiz lobisinin ülkemizi ele geçirme planlarının bir parçasıdır. Milletimizin maneviyatı parçalanmak isteniyor. Bakın dikkatinizi çekiyorum. Bir de ülkemizin kahraman polislerine bakalım, lütfen. Arkadaşlarımız Taksim’i, Başiktaş’ı, Dikmen’i kahramanca savunurken hiç fuhuş yapmadılar. Hep kitap okudular. Recep Teyip Gazdoğan: Çok güzel değerli kardeşlerim. Ayrıca biliyorsunuz evinde tuttuğumuz yüzde ellimiz var. Ancak değerli kardeşlerim biz demokrasiyi iyi biliriz. Şimdi biz elitist değiliz, halkımızla iç içeyiz. Bu nedenle ne yapıyoruz, halkımıza da söz veriyoruz. Değerli bir hanım kardeşime düşüncelerini sormak istiyorum ben şimdi. Hanım Kardeş: Kılıçdaroğlu Allah senin belanı versin! Biz Erdoğan’ı seviyoruz. Biz… biz.. Erdoğan’ın g.tünün kılıyık… (Sessizlik) Recep Teyip Gazdoğan: Iıı evet kıymetli kardeşlerim. Bakın biz bu yola cebimizde kefenimizle çıktık. Milletimin iradesini bir avuç çapulcuya yedirecek değilim. Milletimiz yıllarca camileri ahır yapana CEHAPE zihniyeti ve onun kalıntılarının altında inim inim inledi. Onlar bu ülkenin topraklarına yabancıdır. Biz bu coğrafyayı iyi biliriz. Milletimizi iyi biliriz. Sandıkla gelen sandıkla gider. Bunlar benim başörtülü bacıma (Bir yandan yükselen sesler) Nihat Boğan: Sayın Öpçek!

(Şaşkın fısıldaşmalar…)

İ. Melih Öpçek: NİHAT!

İ. Melih Öpçek: SEVGİLİ NİHAT LÜTFEN DİNLEYELİM, BÖYLE SAYGISIZLIKLARA HİÇ GEREK YOK. BAK BEN BELGELERLE KONUŞUYORUM…

Nihat Boğan: Sayın Öpçek!

Yiğit Buruk: Melihciğim gerçekten önemli meselelere değindin. Ben devam edecek olursam… Ayrıca bu çapulcu sürüsünün başka

İ. Melih Öpçek: AHMET ORADA MISIN? BİRŞEY SORACAĞIM. Nihat Boğan: Ahmet? Tanımlanamayan Bir Cisim: Hülooğğğğğ!

29


Mezuniyet Törenlerine Haziran Direnişi Damga Vurdu!

Üniversitelerin mezuniyet törenlerine direnişin rengi damga vuruyor. Birçok üniversitedeki mezuniyet törenlerinden kareleri sayfalarımızda sizlerle paylaşıyoruz.

isliği

YTÜ Harita Mühend

İstanbul Ü. Çapa Tıp

Eskişehir Anadolu Ü. İletişim

ay Mühendisliği

ODTÜ Havacılık ve Uz

ODTÜ

30


Hacettepe Ü. İİBF

İstanbul Teknik Ünive

rsitesi

Ankara Ü. Biyoloji

ODTÜ Mimarlık

tlar

Kocaeli Ü. Güzel Sana

İstanbul Ü.

Sosyoloji

31


YeniYazılar

Yaz Dosya

Cam Kırıklarından Uçak Yapmak ve Nâzım Hikmet Şiiri A. Sinan GÜNÇE*

Dosya: Ölümünün Yılında Nâzım Hikmet

Nâzım Hikmet şirininin iyi-vasat-kötü bütün yönlerini gösterme çabamız, Nâzım Hikmet’in bugüne devrettiği mirasın aslında bir arayış, “Yeni”yi kurma mücadelesi olduğunu ispatlamak istememizle ilgili. Böylece Nâzım’ın bir “efsane” değil, bir inat hikayesi olduğunu tekrar tekrar hatırlamak, artık bir klişe haline gelen “şiirimizin bugün niye bir Nâzım’ı yok” sorusunu cevaplamak derdindeyiz. Nâzım Hikmet, Türkçe’de şiiri üzerine en çok yazılan adlardan biri. Hakkında methiyeler düzen de çok, şiirini “mekanik”, “tatsız” bulanlar da. Üzerine yazılmış onlarca inceleme, kitap, deneme… Peki, hakkında halihazırda bu kadar çok yazılmış bir şairi bir de bizim sayfalarımıza taşıma sebebimiz ne? Sadece Haziran ayının ölümünün yılı olması mı? Bir nevi nostalji mi? Takvime sadakatten ibaret kuru bir romantizm mi? Hiçbiri değil elbette. Şiiri üzerine çokça yazılıp çizildiğini söylesek de, bir edebiyat pratikeri olarak, Nâzım’ın bugüne ne devrettiği pek az sorgulandı. Daha doğrusu bu sorgulamalar “Nâzım halkı için yaşadı, halkı için yazdı, bize de bugün düşen halk için yazmaktır” gibi ne anlama geldiği belli olmayan kalıp cevaplarla geçiştirildi. Nâzım şiiri bu denklem üzerinden yüceltildi. (Bu tavrın Türkiye’de Nâzım’ı sahiplenen öznelerin tamamına özgü olduğunu söylemek haksızlık olacaktır elbette. Fakat genel eğilimin bu yönde olduğunu da rahatlıkla söyleyebiliriz). Kimi muhafazakar çevreler ise Nâzım’da bir Alafranga züppeliği, Batı’ya öykünme, bir “mekaniklik” buldular. Bu yazı Nâzım’ın bir edebiyat pratikeri olarak macerasını şiirleri üzerinden incelemek derdinde olacak ve bunu mümkün olduğu kadar serinkanlı yapmaya çalışacak. Oldukça geniş bir şiir külliyatı olan Nâzım’ın şiir macerasının tamamını analiz eden bir yazıyı dergimizin sayfalarına sığdırmak imkansız olduğu için şairin serüveninin karakteristik özelliklerinin altını çizmekle yetinecek. Yüceltmekten, bu yaklaşım “Nâzım’ın hatırasına saygısızlık olacağı için” uzak duracak. Nâzım Hikmet şirininin iyi-vasat-kötü bütün yönlerini gösterme çabamız, Nâzım Hikmet’in bugüne devrettiği mirasın aslında bir arayış, “Yeni”yi kurma mücadelesi olduğunu ispatlamak istememizle ilgili. Böylece Nâzım’ın bir “efsane” değil, bir inat hikayesi olduğunu tekrar tekrar hatırlamak, artık bir klişe haline gelen “şiirimizin bugün niye bir Nâzım’ı yok” sorusunu cevaplamak derdindeyiz. Nâzım Hikmet’in Dönemi ve Özgünlüğü Türkiye’de modern şiirin kurucusu olarak genellikle üç ismin üzerinde durulur. Tevfik Fikret, Ahmet Haşim ve Nâzım Hikmet isimleri bu ünvanı en çok hak eden isimlerdir. Tevfik Fikret’in Türkçe şiire kat-


YeniYazılar

Yaz Dosya

tığı “modern” bakış açısı ya da Ahmet Haşim’in Fransız sembolizminden etkilenerek yazdıkları oldukça özgün olsa da, “eski” şiirden tam anlamıyla kopuşun Nâzım Hikmet tarafından gerçekleştirildiğini söylemek yerinde olacaktır. Bu sebeple diğer iki şairi modern şiirin gelişini müjdeleyen önemli adlar, Nâzım’ı ise Türkiye’de modern şiirin kurucusu kabul ediyoruz. Döneminin Rus fütüristlerinden etkilenerek ilk şiirlerini yazan Nâzım, o dönem için oldukça benzersiz, kimilerinin gözünü kamaştıran, kimilerinin sinirini bozan, ama her halükarda tokat niteliğinde olan bir şairdi. Türkçe şiir açısından ne kadar beklenmedik ve biricik olduğunu Cemal Süreya, Nâzım Hikmet üzerine yazdığı bir yazısında şöyle anlatıyor: “Nâzım Hikmet'in çıkışını kendinden önceki bir Türk şairine bağlamak oldukça güç. Oysa çağdaşı Necip Fazıl'a bir yerde Yunus Emre'yi, bir yerde de Süleyman Nazif'i kök olarak almak mümkündür. Hatta Necip Fazıl'ı Nef'iye bile götürebiliriz biraz zorlayarak. Nâzım Hikmet için söylesek söylesek Pir Sultan Abdal'ı söyleyeceğiz. Bu da çok zayıf, hatta belki de yanıltıcı olacak. Onun şiiri Türk sanatı içinde yeni bir öz girişimi getirirken yeni bir biçimi de sunuyor.“ Nâzım’ın beklenmedikliği ve “köksüzlüğü” bu şekilde izah ediliyor Cemal Süreya tarafından. Türkiye’de öncülünü bulmak zor olsa da, Nâzım’ın gökten inmediğini, Ekim Devrimi’nin etkisiyle tüm dünyaya yayılan coşkuya ve sanat alanında bu coşkunun yarattığı Avantgard arayışlara baktığımızda anlayabiliriz. Nâzım Hikmet şiirinin, bu dalganın Türkiye’ye sıçramasından ibaret olmadığını, ancak bu dalganın üzerinden yükseldiğini belirtelim. Yani, Nâzım’ın hem döneminin özelliklerini yansıtan bir şair olduğunu, hem de ciddi özgünlükler içerdiğini. Bu durumu belki de en iyi ifade eden isim, başka bir yazısında yine Cemal Süreya. Süreya, şairleri “Büyük Şairler” ve “Cins Şairler” olmak üzere ikiye ayırıyor ve bu kategorizasyonu şöyle açıklıyor:

Türkiye’de öncülünü bulmak zor olsa da, Nâzım’ın gökten inmediğini, Ekim Devrimi’nin etkisiyle tüm dünyaya yayılan coşkuya ve sanat alanında bu coşkunun yarattığı Avantgarde arayışlara baktığımızda anlayabiliriz. Nâzım Hikmet şiirinin, bu dalganın Türkiye’ye sıçramasından ibaret olmadığını, ancak bu dalganın üzerinden yükseldiğini belirtelim. “Büyük şair galiba, büyük kitlelerin duygularını veya onların isteklerini yansıtmış, büyük temalara yönelmiş kişidir. Cins şairler ise hayatı, dünyayı daha çok kendi imbiklerinden geçirmişlerdir.” (Süreya ) Ayrıca büyük şair, klasiktir, antiktir: “Büyük sanatçı sadece kendi çağına değil, kendinden sonraki çağlara da tazeliğini yitirmemiş değerler taşıyan adamdır." (1) devam ediyor: “Sözgelimi Baudelaire benim için cins şairdir. Victor Hugo ise büyük şairdir.” Süreya kendisini “cins şair” olarak nitelerken diğer şairlerimizi de değerlendirir: “Abdülhak Hâmit büyük şairdir, Yahya Kemal hem cins, hem büyük şair. Nâzım Hikmet de öyle, hem cins, hem büyük şair.”

33


YeniYazılar

Yaz Dosya

Nâzım Hikmet’in Türkçe’de “kökü”nü bulmak güç olsa da, Nâzım’ın bir dönemin fütürist şairlerinin takipçisi olduğu tekrarlanan iddialardan biridir. Fütürizmin Nâzım şiirinde etkisi olduğu gerçekten de apaçık. Ancak Nâzım’ın “Makinalaşmak İstiyorum” gibi bir dizi şiiri dışında fütürist bir şiir yazdığını söylemeyiz. Bu noktada küçük bir itirazda bulunarak Nâzım’ın bir dönem fütürist şiirler yazdığını değil, fütürizmin biçimsel özelliklerini, olanaklarını kullandığı şiirler yazdığını söylemek yerinde olacaktır. Nâzım’ın bu etki altında yazdığı şiirlerine baktığımızda, korkunç bir şiir işçiliği gözümüze çarpıyor. Ünlü “Salkımsöğüt” şiiri, bu işçiliğin örneklerinden biri olarak gösterilebilir. Salkımsöğüt şiirinin barındırdığı ritim ve ses, her dizede yer alan sözcüklerin, sert ünsüzlerin ince ince hesaplandığını kanıtlar. Nâzım’ın dönemi için müthiş bir değişiklik olan bu şiirler, ona ilk okurlarını ve düşmanlarını kazandıracak, Türkçe şiiri de biraz art zamanlı da olsa geri dönülmez şekilde değiştirecektir. Vakıtları Yakalamaya Çalışan Şair Şairin hayatını dört ana döneme bölerek devam edelim. Nâzım’ın şiirini de biçimleyen bu dört dönemi 25 arası (SSCB’yi Ziyaret), arası (Büyük Şiirler Dönemi), 51 arası (Hapishane Dönemi) ve 63 arası (Sürgün Dönemi) olarak ayırabiliriz (2). Bu dönemlerden de anlayabileceğimiz gibi, Nâzım’ın şiirinde politik arayışı ve macerasının, bu arayışın getirdiği zorlukların rolü büyüktür. Bu zorluklara rağmen Nâzım’ın her döneminde kendi şiirini yenileme, geliştirme çabasında olduğunu görüyoruz. Nâzım Hikmet’in “dramatik şiir “ diye tanımlayabileceğimiz şiirlerden rubailere, epik şiirlerden gerçeküstücü öğelerin yoğun olduğu şiirlere kadar pek çok ürünü mevcut. Nâzım bu dört döneminin de ortak özelliğinin bir arayış olduğunu söyleyebiliriz. Nedir bu arayış? Nâzım Hikmet bütün ömrüne ve şiirlerine selam çaktığı o büyük şiiri “Samansarısı”nda şöyle diyor: “vakıtlarla yarışıyorum bir onlar öne geçiyor bir ben onlar öne geçince ufalan kırmızı ışıklarını görmez olacağım diye ödüm kopuyor ben öne geçtim mi ışıldakları gölgemi düşürüyor yola gölgem koşuyor önümde gölgemi yitireceğim diye de bir telâştır alıyor beni” Şüphesiz ontolojik anlamlandırmalara da hayli müsait olan bu dizeler (dergimizin yuvarlak masa bölümünün bu ayki konusunun bu şiir olduğunu hatırlatalım) Nâzım’ın çağını yakalama, çağının şiirini yazma ya da

Yerleşik olanla kavga etmek üzerine kurulu bir yolculuğun durakları sayılabilecek şiirleri ile çok zengin bir külliyat oluşmuştur Nâzım. Bu külliyatın bugün maalesef oldukça küçük bir bölümü okunmaktadır. Siyaseten bir yerlere değen şiirleri pek çok kesimin dilinde olsa da (artık buna sağ partileri bile ekleyebiliyoruz), “tüketilmesi”, estetik gramajı daha yüksek metinleri kısıtlı bir toplam tarafından okunmaktadır. 34

İsmet Özel’in deyimiyle “yazgısına yetişme” (3) çabasının yansıması olarak okunabilir. İşte bu özellik Nâzım Hikmet’i bizim için değerli, kimileri için ise “tatsız” hale getiriyor. Bu hoşnutsuzluğun gülünç örneklerinden birini görmek isteyenler, Mehmet Kaplan’ın Nâzım Hikmet’in “Makinalaşmak İstiyorum” şiiri üzerine yazdıklarına bakabilirler. Bu arayış ve zamanı yakalama çabası, Nâzım’ın zamanını değiştirme dönüştürme kavgasının da bir uzantısıdır. Başta Türkiye toprakları için fazla Avantgard sayılabilecek bir çıkış yaparak edebiyat dünyasına giren Nâzım, daha sonra bu çıkışı Türkiye toprağıyla ve insanıyla buluşturmak için folklorden ve farklı formlardan yararlanma yoluna gider. Böylelikle en önemli kurgu olarak gördüğü siyasete de katkı sağlamak çabasındadır. Bu şiirlerinde, folklorden yararlansa da, folklorik öğelere yaslanmayan onları dönüştüren bir şiir yazar. Bu çaba Nâzım’a zaman zaman oldukça vasat, hatta kötü şiirler yazdırsa da macerasının ayrılmaz bir parçasıdır. Aynı zamanda“Memleketimden İnsan Manzaları” gibi görkemli manzaralara açılan kapılardır. Yerleşik olanla kavga etmek üzerine kurulu bir yolculuğun durakları sayılabilecek şiirleri ile çok zengin bir külliyat oluşmuştur Nâzım. Bu külliyatın bugün maalesef oldukça küçük bir bölümü okunmaktadır. Siyaseten bir yerlere değen şiirleri pek çok kesimin dilinde olsa da (artık buna sağ partileri bile ekleyebiliyoruz), “tüketilmesi”, estetik gramajı daha yüksek metinleri kısıtlı bir toplam tarafından okunmaktadır. Nâzım Hikmet’in bir edebiyat pratikeri olarak macerasını şiirleri üzerinden incelemeye çalıştık. Çağını doğru okumayı başarmış, bu okumanın üzerine kendi şiirini kurmuş olan Nâzım’ın bugüne ne devrettiği sorusunu cevaplamaya çalışalım şimdi de. Önce Nâzım Hikmet’in duyarlılığını en iyi anlatan hikayelerden birini anımsayalım: Çocukken bir camı taş atarak kıran Nâzım’a camı niçin kırdığı sorulur. Nâzım “uçak yapmak için” cevabını verir. Nâzım Hikmet’in edebi pratiğinin de özetinin bu hikayedir. Bugünün edebiyat ortamı-


YeniYazılar

Yaz Dosya

nın özneleri, geçmişin kırıntılarından çorba yapmak derdindeyken, Nâzım Hikmet cam kırıklarından uçak yapmaya çalışmaktadır. “Şeyh Bedrettin Destanı”ndan “Bir Küvet Hikayesi”ne kadar uzanan bir arayış onu bugün hala adı anılan bir figür haline getirmiştir. Şiirin bugünün dünyasında yaratabileceği etki, Nâzım’ın döneminin yanından bile geçmese de, şiirin insan zihninin şekillenmesine etkisi, bir iletişim biçimi olarak gelişkinliği ve hayatiliği hala aynıdır. Fakat artık bir endüstri haline gelen kültür sanat ortamına Nâzım Hikmet kadar parlak bir isim dahi gelse, bilinirliğinin, okunurluğunun bir sınırı olacağı mutlaktır. Bugün “şiirimizin bir Nâzım’ı olması” bu sebeple imkansızdır. Ancak Nâzım Hikmet’i bu yazıda göstermeye çalıştığımız gibi bir inadın, arayışın ve cüretin simgesi olarak görüyorsak, inadı ve verili olanla kavga etme cüretini örgütlediğimiz takdirde Türkçe şiirin nitelikli imzalara sahip olması mümkün olacaktır. Bu sebeple bugün bir edebi pratiker olarak Nâzım Hikmet’i örnek almak, Nâzım şiirlerinden esinlenmek değildir. 50 yılın ardından bugünün sanat pratikerlerine kalan miras Nâzım’ın tavrıdır. Nâzım’ın ardından geçen 50 yıl geçmişin çorbasının tatsız olduğunu, ancak cam kırıklarından uçak yapılabileceğini göstermiştir. * İstanbul Ü. Dipnotlar (1) süreyalizm blogspot adresine Hakan Sipahi tarafından gönderilen “Cemal Süreya ile Şairlik Üzerine” yazısından alınmıştır. (2) Afşar Timuçin

(3) İsmet Özel- Jazz: (…)kendi kalbimle zamanım arasındaki sarkaç püskürtüyor beni dünyaya bırakıyorum zerreciklerime kadar emsin beni Atlantik ve Pasifik ve beş kıta koşmam gerek yetişmem gerek yazgıma(…) (4) Cemal Süreya Kaynakça - Bezirci Asım, Nâzım Hikmet, Yaşamı, Şairliği ve Sanatı, İstanbul, Evrensel Yayınları, - Duyan Efe, Nâzım Hikmet Şiirinde Karakter İnşası - Hikmet Nâzım, Kendi Sesinden Şiirleri, İstanbul, Yapı Kredi Yayınları, - Hikmet Nâzım, Son Şiirleri, İstanbul, Yapı Kredi Yayınları, - Hikmet Nâzım, Yeni Şiirler, İstanbul, Yapı Kredi Yayınları, - Kaplan Mehmet, Şiir Tahlilleri 2 Cumhuriyet Devri Türk Şiiri, İstanbul, Dergah Yayınları, - Süreya Cemal, Günübirlikler, İstanbul, Yapı Kredi Yayınları, - Süreya Cemal, Güvercin Curnatası, İstanbul, Yapı Kredi Yayınları, - Süreya Cemal, Şapkam Dolu Çiçekle, İstanbul, Yapı Kredi Yayınları, - Timuçin Afşar, Nâzım Hikmet Şiiri, İstanbul, İnsacıl Yayınları,

35


YeniYazılar

Yaz Dosya

Nâzım Hikmet ve Tiyatro Ahmet Can PEHLİVAN* İçerik açısından metinlerin güncelliği kendini hala korumaktadır. Çünkü her oyunda hangi sosyal koşullarda olursa olsun, insan doğasındaki iyi-kötü, doğru-yanlış kavramlarının çatıştırıldığı; çıkar ilişkilerinin, hırsların, tutkuların insani değerleri nasıl yozlaştırdığı üzerinde durulmuştur. İnsanı tarihsel ve toplumsal koşullarıyla somut bir biçimde ele alır, sınıfsal durumu belirterek eylem ve akış içinde çağdaş diyalektik felsefe aracılığıyla saptar ve çözümler. Hayatı üzerine makaleler, dergiler ve kitaplar yayınlanan, filmler çekilen, şiirleri ezgilerle birleşip türkülere anlam katan Nâzım Hikmet’in oyun yazarlığı yönü pek bilinmemektedir. Genel olarak insanlarda oluşan düşünce ise Nâzım’ın şair yönünün yanında oyunlarının görünmez hale geldiğidir. Bu durumu bu şekilde değerlendirmek hayatının büyük bir kısmını tiyatro oyunu izlemeye ve yazmaya ayırmış bir insana haksızlık olur. Nâzım’ın oyun yazarlığını, şairliğiyle kıyaslamadan değerlendirmek daha sağlıklı olacaktır. Nâzım Hikmet’in yaşamına göz attığımızda oyun yazarlığını üç döneme ayırmak mümkün görünüyor. Birinci dönem yurt dışına ilk çıkışı ile başlıyor. Bu dönemin hazırlık aşaması olan önceki yılları özetlersek; Darülbedayi geleneği içinde izlediği ilk oyunlar, Kurtuluş Savaşı yıllarında ona Shakespeare’i sevdiren Othello Kamil, Bolu’daki öğretmenlik yıllarında köy ağzıyla kaleme aldığı diyaloglar, Batum’da kaldığı dönemde altı ay boyunca okuduğu Fransız vodvilleri Nâzım’ın kafasında oyun yazarlığı hakkında bir şeyler canlanmasına yol açıyor. Nâzım bu hazırlık evresinde ilk olarak Ocakbaşı adlı piyesi yazıyor fakat Kurtuluş Savaşı’na katılmak gerektiğini düşünüyor ve Darülbedayi’ye veremeden Anadolu’ya geçiyor. “Ocakbaşı’nda oyunun içerdiği yaşlılık ve ölüm korkusu temasına uygun olarak karanlık bir atmosfer yaratılmıştır. Olay, yaşlanmayı ve sona yaklaşmayı akla getiren bir sonbahar gününün akşamüstünde geçer. Olay geliştirilirken, oyun kişilerinin ruhsal gerçeklerinin açımlanmasına çalışılmış, dış aksiyon yanında iç aksiyona da yer verilmiştir. Oyunda ocak simgesel bir anlatım taşımaktadır. Bu bakımdan yazarın, çağdaşı olan öteki oyun yazarları gibi hem batı gerçekçi tiyatrosunun hem sembolizmin etkisi altında olduğu görülür”(1) Nâzım Hikmet , “Oyunlarım Üstüne” adlı yazısında, ilk oyunu olan Ocakbaşı’ndan sonra Bolu’da öğretmenlik yaptığı sıralarda Valâ Nurettin’le beraber Taş Yürek adlı bir oyunu yazdığını belirtmiştir. Taş Yürek adlı bu oyundan kısa bir alıntı verelim: “Köylü bir deli, köy ağasının odasına konuk oluyor. Konuşulanları dinliyor. Köylüler ağa için taş yürekli herif diyorlar. Deli, gece boğuyor ağayı, göğsünden taş yüreğini çıkarmak istiyor, ama bir şey bulamıyor. Tüh, diye haykırıyor, herifin yüreği yokmuş”(2)

36

Genç yaşında ağalarla uğraşan Nâzım, ’de Batum’a geçer. Buradan sonra hayatı yeni bir döneme kapılarını aralar. Bunun adı Moskova’dır “ yılları kış aylarıydı. Vselod Meyerhold Tiyatrosu gösterilerinde ve Meyerhold Atölyesi öğrencileri çevresinde, uzun boylu, levent endam, kıvırcık sarı saçlı, mavi gözlü, pembe yanaklı, yakışıklı bir delikanlı görünmeye başladı.”(3) Nâzım artık Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi’nde öğrenim görmekteydi. Burada Türk Tiyatro Topluluğu’nun çalışmalarına katılan Nâzım aynı zamanda Meyerhold Atölyesi’nde rejisörlük yapan Nikolay Eck ile dost olmuştu. Bu dostluk uzun soluklu bir dostluk olacaktı. Bu dönemde şiirleri kavramsal açıdan son derece özgün olan Nâzım büyük ilgi çekmişti. Moskova’daki sanatsal üretim, oradaki ortam Nâzım’a doğrudan temas etmişti. Göz kamaştıran Meyerhold ve Stanislavski yapıtları Nâzım’ı bu derya denize kolayca sürüklemişti. Nâzım “Oyunlarım Üstüne” adlı yazısında bunu net bir şekilde anlatıyordu :’’ Ben, Stanislavski’nin, Meyerhold’un, Vahtangof’un Tairof’un ellerinden taze çıkmış, dumanı üstünde buram buram hayat, devrim, güzellik, kahramanlık, iyilik, akıl, zekâ kokan oyunlar seyrettim. Ben ’de MHAT’ta (4) “Ayaktakımı Arasında”yı (5), ben Meyerhold’ta “Traelkin’in Ölümü”nü (6), “Fırtına”yı (7) “Müfettiş”i (8), ben Kamerni’de “Fedra”yı (9), ben Vahtangof’ta “Turandot”u (10), seyretmiş adamım Bütün bunları seyredersin de donmuş, hareketsiz sanat anlayışın altüst olmaz mı? Karşında birbirinden geniş ufuklar açılmaz mı? Halkın için, halklar için, insan için umutlu, aydınlık, ileriye, haklıya, doğruya, güzele, hürriyete, kardeşliğe çağıran eserler yazmak için yanıp tutuşmaz mısın? Benim de başıma aynı şey geldi.’’


YeniYazılar

Yaz Dosya

Eş zamanlı olarak Eck ile birlikte Türk dram çevresinde çalışmasını sürdüren Nâzım yılları arasında üniversitede Mustafa Suphi Olayı, Kabahat Kimde, Kapitalizmin Son Merhalesi Emperyalizm adlı oyunlarının yanısıra Ayın On Dördü adlı, yarım kalmış bir oyun yazmıştır. Nâzım bir makalede otuz sekiz yıl sonra adının ilk kez dramaturg olarak anıldığı tarihin ve “Pravda”da geçtiğini öğrenecek ve bu durum Nâzım’ı gerçekten sevindirecekti. Nâzım’ın ilk sahnelenen oyununda ’de Mustafa Suphi ve yoldaşlarının katledilişlerini anlatılmıştı. Bundan önce ne Ocakbaşı ne Taş Yürek sahnelenmişti. Nâzım çok geçmeden yurda dönüyor ama bir yıl sonra tekrar Moskova’ya geliyor ve üç yıl Moskova’da kalıyor. Artık Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi’ni bitirmiş olan Nâzım, Rus sahnesi için yazmaya başlıyor . Eck ile birlikte genç bir oyuncular grubu oluşturarak “Metla” adında bir yergi tiyatrosunu kuruyorlar. Burada şunu ekleyelim: Nâzım tiyatro ve oyun yazarlığı felsefesini diyalektik bir temele ve sınıf çelişkileri üstüne oturtur. Oyun yazarlığının yanında sinema alanında çalışması, senaryo yazarlığı ve yönetmenlik tecrübeleri dram yazarlığının hızla gelişmesine katkıda bulunmuştur ve “organik-estetik” bileşimlere varması kolaylaşmıştır. İşte bu mihenk taşları Moskova yıllarının meyvesidir. METLA 19 Eylül ’da açıldı. Afişlerinde kızıl bir disk üzerine çizilmiş uzun saplı çalı süpürgesi kullanan oyuncular süpürgenin günlük hayatta gericiliği temsil eden kalıntıları süpüreceğine inanıyorlardı. Bu tiyatroda Nâzım Hikmet’in yazdığı Kirpiçiki, Kabahat Kimde, Her Şey Mal adlı tek perdelik oyunlar sahnelenmişti. Nâzım’ın oyunlarında Türk kukla tiyatrosundan, pantomimden, kabare tiyatrosundan motiflere yer verdiği, Mayakovski’nin sirkte sahnelenen oyunlarından, sirk ve bale gösterilerinden etkilendiği görülmüştür. Nâzım Hikmet’in oyun yazarlığı hem dönemin gerçekçi tiyatrosunun hem Sovyet modernizminin izinde gelişmiştir.

ters düştüğünü hesap edip, kurnazca bir plan hazırlarlar. Önce doktorun maddi sıkıntılarından dolayı çalışmalarını erteletmeyi, sonra da sözü geçen serumu yok etmeyi başarırlar. Bu nedenle doktorun verem hastası kızı ölecek, kendi ise hapse düşecektir. Nâzım oyunda, basının güçlü şirketlerle çıkar birliği içinde olduğunu, güvenlik güçlerinin orta sınıfın çıkarını koruduğunu,sanatçı ve aydın kesimin bu duruma kayıtsız kaldığını gösteren bir düzenleme yapıyor. Kafatası’ndaki yan olay dizisi Nâzım’ın istediği gibi seyirciyi dehşete düşürüyor. Bu doktorun hasta kızı ile onun kişiliksiz aşığı arasındaki ilişki Doktorun kızı eski şair sevgilisinin tecavüzüne uğrar ve ölür. Doktorun bulduğu serum elinden zorla alınır ve kırılır. Doktor, şirketle yaptığı anlaşmaya aykırı olarak, araştırmalarını gizli gizli sürdürdüğü için suçlu bulunup hapse atılır. Hapisten çıkan doktor, sirkte halka teşhir edilir, ölür, morgda kafatası satılır. Nâzım Hikmet’in bir sonraki oyunu ‘Bir Ölü Evi’ yayınlandığı yıl Darülbedayi’de sahnelenmiştir. Bir Ölü Evi’nde varlıklı orta sınıf ailede yaşanan bir ölüm sonrası anlatılır. Ölen erkeğin karısı ve oğulları miras kavgasına düşerler. Oyunda para hırsının her şeyin üstünde olduğu görülür ve ailenin, çevresindeki insanların ölüm olayına nasıl duyarsızlaştığı görülür. Nâzım, cenaze töreninde bir toplum kesiti göstermiştir. Toplumun çeşitli kesimlerinin olduğu bu kesitte yer alan kişiler güldürücü özellikleriyle canlandırılmıştır. Yazarın amacı orta sınıfta gözlemlediği ahlak çöküntüsünü, bu çöküntüye neden olan para hırsını sergilemek, geleneklere saygı ve dindarlık gösterisi arkasına gizlenen aç gözlülüğü göstermektir. ‘Unutulan Adam’, Nâzım Hikmet’in Darülbedayi’de sahnelenen

Metla altı ay sonra kapandı. Sonrasında Nâzım yurda döndü ve onun için yeni bir dönem başladı.Yazarın İstanbul’da çoğu arkadaşı hapishanelerde işkence göseafoodplus.info da bu dönemde Muhsin Ertuğrul Nâzım’dan bir piyes istedi. Bunun anlamı Kafatası piyesinin Darülbedayi’de sahnelenmesiydi. Bu piyesin önemi ise Nâzım’ın Rusya’da gelişen, olgunlaşan düşüncelerini ve oradan edindiği tiyatro anlayışını yansıtmasıydı. Bu piyeste, veremin serumunu bulmaya çalışan bir doktorun nasıl engellendiği anlatılır. Veremi iyileştirmek için bulunan mevcut kuruluşların patronları, yöneticileri bu buluşun kendilerinin çıkarlarına

Nâzım’ın oyunlarında Türk kukla tiyatrosundan, pantomimden, kabare tiyatrosundan motiflere yer verdiği, Mayakovski’nin sirkte sahnelenen oyunlarından, sirk ve bale gösterilerinden etkilendiği görülmüştür. Nâzım Hikmet’in oyun yazarlığı hem dönemin gerçekçi tiyatrosunun hem Sovyet modernizminin izinde gelişmiştir. 37


YeniYazılar

Yaz Dosya

üçüncü ve son oyunudur. Muhsin Ertuğrul’un ’te sahnelediği ve başrolünü oynadığı bu oyun çok beğenilmiştir. Ayrıca Nâzım ’te tutuklanmadan önce Muhsin Ertuğrul’un isteği üzerine, Selma Muhtar takma adıyla ‘Bu Bir Rüyadır’ adlı operet metnini yazmıştır. ’te hapse düştüğünde bu kez onu 13 yıl bekliyordu. ‘Yolcu’, ‘Sabahat’ , ‘Evler Yıkılınca’, ‘Allah Rahatlık Versin’, ‘İnsanlık Ölmedi Ya’, ‘Ferhad ile Şirin’, ‘Yusuf ile Menofis’ eserlerini bu dönemde yazdı. ‘İnsanlık Ölmedi Ya’, olay kurgusu bakımından aynı dönemde yazılan ‘Yolcu’, ‘Sabahat’ ve ‘Allah Rahatlık Versin’ adlı oyunlarıyla benzerlik göstermiştir. Nâzım bu oyunu Rusya’ya gittikten sonra Enayi adı altında yeniden yazarken konuyu olduğu gibi korumuş ancak kurgulamada kimi değişiklikler yapmıştır. ‘Ferhad ile Şirin’, ‘Yusuf ile Menofis’ Nâzım’ın en çok beğenilen ve en çok oynanan eserleri arasındadır. Türkiye hapishanelerinde on üç yıl yattıktan sonra dünya kamuoyunun baskısı ile özgürlüğüne kavuşmuştu. Fakat özgür bir Nâzım da gericilik için fazla tehlikeliydi. Öldürülmek tehdidi ile karşı karşıyaydı. Bir yıl sonra Türkiye’den kaçmak zorunda kaldı. Nâzım için bu, bir başka ve son döneme kapının aralanması anlamına geliyordu. Bu dönemin özelliği ise Nâzım’ın altın çağı olmasıydı. Her ne kadar sağlığı birçok kez buna engel olsa da bu ele avuca sığmaz insanı engeller yıldıramamıştı. Bu nedenle hemen üretmeye başladı. Geldiği ilk yıllarda “Türkiye öyküsünü”(11) yazıp bitirmiş ve Sinema Stüdyosu için bir başka oyun yazma hazırlığına girişmişti. Nâzım bu yıllarda hem dost sohbetlerinde hem eski belgelerde konu Moskova’ya geldiği ilk yıllardan açıldığında merakla ve heyecanla dinlerdi. Çünkü eski günler hep ilgisini çekmişti. Bu ilgi, biraz da eski günlerin aklında net kalmamasındandı.”Yine eski oyunları üzerine konuştuk. Onlardan bazılarının yazılış tarihlerini kesinliğe kavuşturmak istiyordum. -Bunu hiçbir zaman anımsamıyorum. - dedi ve ekledi - Benim için dün yoktur”- (12) Yeni bir oyun tasarısı konusunda şunları söyledi bana: “Bu oyun, bir ölçüde, hapishaneden çıktığımda yazdığım -Enayi- adlı oyunumun öğelerinden biri üzerine kurulacak. Bir oyun içinde tek bir konu çizgisi bulunmasını isteyen oyun yazarlığı ilkesini bırakıyorum. Oyunumu, sonunda birleşen, birbirinden tümüyle bağımsız iki konu çizgisi üzerinde kuruyorum. Oyunun üç bölümünden her biri iki tablodan oluşuyor. Bunlardan birinde birinci konu çizgisine, ötekinde ise ikinci konu çizgisine ilişkin olaylar gelişiyor. Olay, ABD diktatörlüğüne uydu olan, ulusal sanayinin geliştirilmediği ve zanaatçiliğin çökmekte olduğu Çağdaş Türkiye ortamında gelişiyor. Komünist Partisi önderliğinde Türkiye halkının barış ve ulusal bağımsızlık savaşımını gösteriyorum. Kapitalist düzen koşullarında insanların karşılıklı ilişkilerini açımlayarak, en iyi, en dürüst bir insanın bile, eylemini tek başına yürütüyorsa, yok olup gideceğini (-Enayi-), tüm iyi niteliklerinin hiçbir işe yaramayacağını, bu nedenle diğer öncü insanlarla birlikte bir örgüt içinde birleşmesi gerektiğini gösteriyorum”. Nâzım bu oyunu yazmadı. Fakat iki yıl sonra Enayi’nin yeni bir varyantını yazdı.(13) Nâzım bu dönemde oyun yazmaya devam etti. Kimi eski oyunlarını revize etti kimilerini ise yeniden yazdı. Bu oyunlar birçok yerde sahnelendi. Oyunlarını birçok farklı tiyatro grubundan izledi. Kimilerinin rejilerini, dramaturgilerini çok beğendi. Örne-

38

Nâzım öncü ve epik tiyatro türlerinin buluşlarına ilgisiz kalmamış, dışavurumcu ve öncü tiyatro alanında denemeler yapmış fakat pek de başarılı olamamıştır. Özellikle çağdaş iki yazar olan Bertolt Brecht ve Nâzım arasında ilginç benzerlikler ve başkalıklar vardır. ğin Yusuf ile Menofis Nâzım Hikmet’in en çok beğenilen, en çok oynanan oyunlarından biri oldu. İlk kez ’da Rusça sahnelenen bu oyun Almancaya, Çekçeye çevrilerek bu ülkelerde de oynanmıştı. ’da yazdığı İnsanlık Ölmedi Ya adlı oyununu ’te Enayi adıyla yeniden yazdı. Yazar ’te Moskova’da İvan İvanoviç Var mıydı Yok muydu? adlı oyununu yazdı’de İstasyon’u yazdı. İstasyon, yıllar önce yazdığı Yolcu adlı oyunun Sovyet yaşamına uyarlamasıydı. yılında yazılmış olan İnek ise hem gerçekçi, hem fantastik boyutları olan masalsı bir güldürüydü. Neşeli havası, şirin tipleri, kıvrak diyalog düzeni, en çok da absürd sınırlarını zorlayan durumları bu oyunun Nâzım Hikmet Tiyatrosunda kendine özgü bir yeri vardı. Bundan sonra Demokles’in kılıcı, Tartüf, Yalancı Tanık ve son olarak Kör Padişah eserlerini yazdı. Genel olarak bu üç dönemi böyle inceleyebiliriz. Böyle tarihsel dönem ayrımına gitmenin, Nâzım’ın oyun yazarlığı hayatında kimi tarihsel dönüm noktaların olması ve bu dönemlerin Nâzım açısından yeni kanalları, yeni ufukları açmasındandır. Yazının sonuna gelirken biraz daha bu dönemlere bütünsel bakalım. Nâzım metinleri onun toplumcu gerçekçiliğini bugün de sürdüren Komünist dünya görüşünü perçinlerken bir yandan da insana dair olanı incelemişti. İçerik açısından metinlerin güncelliği kendini hala korumaktadır. Çünkü her oyunda hangi sosyal koşullarda olursa olsun, insan doğasındaki iyi-kötü, doğru-yanlış kavramlarının çatıştırıldığı; çıkar ilişkilerinin, hırsların, tutkuların insani değerleri nasıl yozlaştırdığı üzerinde durulmuştur. İnsanı tarihsel ve toplumsal koşullarıyla somut bir biçimde ele alır, sınıfsal durumu belirterek eylem ve akış içinde çağdaş diyalektik felsefe aracılığıyla saptar ve çözümler. Bunun yanında biraz önce de söylediğim gibi, Nâzım Hikmet gerek şiirlerinde gerek oyunlarında insanları çelişkileriyle derinlemesine, samimi bir şekilde vermiştir. Ancak bazı metinlerinde bunu başaramamıştır. Örneğin; “Yolcu” oyununda bir aşk üçgeni içinde yaşanan olayları görürüz. Oyun, genel olarak bir düş imgesi içinde geçmesine rağmen, sahneye Marx’ın ve Lenin’in gelmesi yazarın kendi imgesinde tutarlı olsa da biçim ve samimiyet olarak oyunu zora sokar. Bu bağlamda; yazar bu coğrafyadaki bu kültürdeki bireyleri oluştururken daha başarılı ve içtenlikle aktarmıştır. Fakat farklı kültürden insanları konuşturmaya başladığımızda bu içten ve sıcak büyünün bozulduğunu görüyoruz. Nâzım öncü ve epik tiyatro türlerinin buluşlarına ilgisiz kalmamış, dışavurumcu ve öncü tiyatro alanında denemeler yapmış fakat pek de başarılı olamamıştır. Bertolt Brecht ve Nâzım arasında ilginç benzerlikler ve başkalıklar vardır. Her iki yazar da aynı dünya görüşünden hareket ederek sanat olgusu içinde kendi sanatçı


YeniYazılar

Yaz Dosya

kişiliklerini dışsallaştırmışlardır. Ne var ki toplumsal ve kültürel ortam bakımından Nâzım’dan daha şanslı olan Brecht, çağdaş tiyatroda kendi adıyla anılan bir ekol olmayı ve bunu geliştirmeyi başarmıştır.Nâzım Hikmet ise özde Brecht’ten geri kalmamakla birlikte, biçim konusunda zamanını dramatik tiyatronun olanaklarını geliştirmek ve değiştirmekle harcamıştır. Nâzım Hikmet’in oyunlarında genel olarak bakış açısı insandan yola çıkarak biçimlenir. Pek çok oyunda toplumsal düzeyde yaptığı yanlışı yoğun bir yabancılaşma süreci yaşadıktan sonra düzelten insanı görürüz. Yalnızlaşma eylemi yoluyla birçok oyun kişisi psikolojik derinlik kazanır. Nâzım’ın insanı insan yapan değerlere bağlı olduğunu ve incelediği her toplumsal sistemde aynı değerleri aradığını aratmaya çalıştığını söyleyebiliriz. İnsana ve topluma dair tüm eleştirilerinde tepeden bakan bir tavrın izi yoktur. Bu nedenle de Nâzım Hikmet Tiyatrosu’nu genel tanımlar içine sığdırmak olanaksızdır. Nâzım oyunlarını bugün de güçlü kılan onun umutlu, sevecen, ele avuca sığmazlığıdır. * Ege Ü. Tiyatro Topluluğu Dipnotlar (1)Kabacalı, Alpay; Doğum Yılında Nâzım Hikmet’e Armağan; T.C Kültür Bakanlığı Yayınları; Birinci Basım ; s (2)Hikmet, Nâzım ; Oyunlarım Üstüne ; Nisan-Haziran , Moskova (3)Fevralski, Aleksandr ; Nâzım’dan Anılar; Türkçesi Ataol Behramoğlu ;

Cem Yayınevi ; İstanbul ; S.9 (4)MHAT-Rusça ; Moskovski Hudojesvenni Akademiçeski Tentr(Moskova Sanat Tiyatrosu) (5) “Ayaktakımı Arasında”- Maksim Gorki Piyesi (6) “Tarelkin’in Ölümü” - Rus yazarı Suhovo - Kobilin’in piyesi. ’de Meyerhold sahneye koymuştur. (7) “Fırtına” - Rus Dramyazarı A. Ostrovski’nin piyesi. (8) “Müfettiş” - Gogol’ün piyesi. (9) “Fedra” - Fransız yazarı Rasin’in piyesi. (10) “Turandot” - “Prenses Turandot”, İtalyan yazarı Karlo Gotsi’nin eseri. (11)”Fatma, Ali ve Başkaları” ; Bulgaristan’da yayınlanan “Bütün Eserler” ; seafoodplus.info (12) A.g.e. ; S (13) A.g.e. ; S

Kaynakça - Fevralski, Aleksandr ; Nâzım’dan Anılar; Türkçesi Ataol Behramoğlu; Cem Yayınevi ; İstanbul - Hikmet, Nâzım ; Oyunlarım Üstüne ; Nisan-Haziran , Moskova - Kabacalı, Alpay; Doğum Yılında Nâzım Hikmet’e Armağan; T.C Kültür Bakanlığı Yayınları; Birinci Basım

39


YeniYazılar

Yaz Dosya

Kaç Nâzım Var? Onur Kerem TEVER* Şair Nâzım Hikmet, komünist Nâzım Hikmet, baba Nâzım Hikmet… Nâzım’ın siyasal pozisyonunu ve toplumsal iddiasını göğüsten karşıya alanların dahi bahsedilen zaman aralığında bir noktadan Nâzım ile bir bağ kurmaya, bir yerden onun birikimini sahiplenmeye çalıştığı görülüyor. Bu durumu Türkiye’de siyasal toplumsal ağırlık taşıyan kişilerin bir anda Nâzım’a sempati beslemeye başladıkları gibi bir tezle açıklamak mantıksız. Toplumsal olgular ve koşullar birbirleri ile kurdukları ilişkiler içerisinde bir bütün ifade ederler. Tekil olgular ve yapılar bahsedilen bütün tarafından belirlenir, bütünün içerisinde anlam kazanırlar. Bu yüzden toplumsal olguların her ilişkiden yalıtılmış, tekil incelenmeleri yardımıyla bir bütünsellik yaratmak imkânsız olduğu gibi; bu tarz bir inceleme ele alınan parçanın da anlaşılmasını imkânsız kılar. Daha öteye, parçadan yola çıkıp bütünü kavrama arayışı; farklı parçaların, farklı arayışlarla incelenmesi sonucunda birbiriyle tutarsız onlarca bütün tahlili vererek, incelen konunun bilimsel kıstaslardan uzaklaşmasına sebebiyet verecektir. Tüm anlatılanlara rağmen, analizlerini parçadan bütüne doğru kurgulayan düşünüşler mevcuttur. Burada ifade etmek gerekir ki, sınıflı toplum şartlarında tüm toplumun mantık yoluyla ulaşabileceği bir toplum çıkarı yoktur. Sınıflı toplumlar iki temel sınıftan oluşurlar ve bu sınıfların çıkarları uzlaşmaz bir çelişki oluştururlar. Egemen sınıflar toplumun bütününü ideolojik ve siyasal olarak belirleme yetisine sahiptirler. Bu yüzdendir ki bugünün egemen sınıfı olan burjuvazi, kendi iktidarının devamlılığını sağlayabilmek için, bütünlük algısını yadsımaktadır. Onun iktidarını alaşağı edebilmek, farklı bir toplumsal kurgu ile mümkündür ve bu kurgu yine toplumsal bütünlüğün içerisinden çıkacaktır. Bütünlük algısı olmadan ise tarihsel olarak değeri ölçülemeyen bir veriler ve bilgiler yığınının yanısıra; dönemsel olarak yan yana gelmekten öteye bir perspektif üretemeyen, bir iktidar alternatifi olmanın çok uzağında, kendi yerelliklerine tecrit edilmiş insan öbekleri vardır. Böylesi bir girişin bir Nâzım yazısı için sıradışı kaldığını kabul etmek gerekir; fakat her konuşmasında komünistlere hakaret etmeyi kendisine görev bilenlerin bile Nâzım’ı ve onun üretimlerini kendi siyasal amaçları doğrultusunda kullandıkları bir dönemde, Nâzım tartışmalarında da bütünlük kurgusunu tekrardan vurgulamanın bir anlamı var. Şu gün medyada çıkanları birkaç yıllık perspektifte inceleyecek birisi, birbirleriyle tamamen ilişkisiz ya da iletişimleri asgari düzeyde olan, onlarca Nâzım Hikmet profili ile karşılaşacaktır: şair Nâzım Hikmet, komünist Nâzım Hikmet, baba Nâzım Hikmet… Nâzım’ın siyasal pozisyonunu ve toplumsal iddiasını göğüsten karşıya alanların dahi bahsedilen zaman aralığında bir noktadan Nâzım ile bir bağ kurmaya, bir yerden onun birikimini sahiplenmeye çalıştığı görülüyor. Bu durumu Türkiye’de siyasal toplumsal ağırlık taşıyan

40

kişilerin bir anda Nâzım’a sempati beslemeye başladıkları gibi bir tezle açıklamak mantıksız. Bir kişinin kimlik özellikleri, doğuştan sahip olunan yetenekleri ifade etmez. Kimlik, kişinin toplumsal alanla iletişim kurmasıyla, toplumsal alanın belirleniminde gelişir. Bu yüzden bir kişinin karakterinde belirleyici olan, kişinin toplumla bağını kurduğu alandır. Nâzım Hikmet, her şeyden önce iddialı birisidir. Nâzım’ın hayatının merkezinde kendi ülkesinde işçi sınıfının iktidarını kurma arayışı yatmaktadır ve bu arayış onun hayatındaki diğer tüm alanlar üzerinde bir etki sahibidir. Nâzım bir babadır, ama oğlunu partisine emanet edebilecek kadar mücadelesine güvenen bir baba. Nâzım bir kocadır; ama karısını, ülkesinden ve partisinden ayrıksı bir yerde kodlamayan bir koca. Taşıdığı toplumsal iddia ile Nâzım, eklektik bir toplama işlemi değil, bir karakter olarak bütünlük ifade eder. Toplum nezdinde Nâzımı değerli kılan taşıdığı iddiadır. İddiası onun üretimini toplumsal kılar, iddiasıyla çıkışı gösterir ve iddiası onu Türkiye’de modern şiirin temellerini oluşturacak olan arayışlara sürükler. Ama aynı zamanda iddiası Nâzım’ı pazarlanamaz kılar. Bütünsellik ifade eden bir pozisyon; toplumsal alanda bir sınıfa, belirli ideolojik kodlara denk düşer. Bu özelliği dolayısıyla toplumun


YeniYazılar

Yaz Dosya

içerisinde var olan diğer gelecek kurgularıyla; ister kitleler içerisinde dağınık, isterse merkezi bir yapı tarafından yeniden üretilen diğer ideolojik kodlarla çatışır. Durduğu pozisyon böylesine net, böylesine somut olan bir şey, her toplama uyacak şekilde kırpılamaz. Kapitalist sistem var olan bütün alanları sermaye birikim mekanizmalarına bağlamaya çalışır. Bir şekilde sermaye birikimi sağlamayan hiçbir şey kapitalizm nezdinde “değer” ifade etmez. Nâzım’ın üretimlerinin ve yaşantısının ifade ettiği bütün ile böyle bir eksene oturtulamayacağını açıkladık. Öyleyse Nâzım Hikmet’in ifade ettiği pozisyonun bütünü kapitalizm açısından işlevsizdir. Öte yandan iddiasından ve dolayısıyla hem tüm yönleriyle ifade ettiği bütünlükten, hem de toplumsal değerinden arındırılmış, parçalı kılınmış bir Nâzım figürü ticaridir. Devrimci Nâzım değil ama; hasret çeken sevgili olarak, dünyanın tam da nasıl işlediğini anlamamış romantik muhalif olarak kurgulanan Nâzım Hikmet hem her konjonktüre hem de her kitleye uyum sağlayabilir. İşte sevgililer gününde Yapı Kredi Yayınları tarafından astronomik bir fiyatla satışa çıkartılan Nâzım-Piraye mektuplaşmaları, Nâzım’ın tüm eserlerinin telif haklarının bahsedilen yayın evine sahip olan bankanın elinde olması tam olarak da bu arayışın bir ürünüdür. Hayatını kapitalizmin karşısında insanca bir seçeneği var etme mücadelesi ekseninde kuran Nâzım’ın eserlerinin, Türkiye’nin en büyük sermaye kuruluşlarının birinin bankasının elinde olmasının ifade ettiği ironi bir yana, böylesi bir kurguyla Nâzım’ın ifade ettiği bütünlüğün geniş kitleler tarafından anlaşılması imkansızdır. Nâzım’ın piyasanın işleyişine entegre edilmesi arayışı, Türkiye burjuvazisindeki artan Nâzım eğilimlerinin bir kısmını açıklasa da; bütünüyle egemen siyasetin Nâzım’ı kendi hedefleri doğrultusunda kullanma arayışlarını açıklamaz.

Devrimciler, Türkiye toplumunun her zaman vicdanı olmuşlardır. Bunun yanında, dünyanın başka her yerinde olduğu gibi Türkiye’de de; devrimciler tarihsel ilerleme düşüncesinin, eşitlik, özgürlük, kardeşlik sloganlarının mirasçısıdırlar. Burjuva siyaseti ise kendi hamlelerini halkın gözünde meşru kılabilmek için, tarihsel ilerlemenin temsilcilerini kendi yanındaymış gibi göstermek durumundadır. Türkiye’nin sosyalist sol ile tanışmasında ve sosyalist dinamiğin yaygınlaşmasında imzası çok açık olan Nâzım Hikmet’in sosyalistler adına taşıdı temsil değeri barizdir.Türkiye’nin burjuva siyasetçileri Nâzım’ın ifade ettiği sembolizmi kendi karanlık projelerini kitle nezdinde kabul edilir kılmak için kullanmakta, kirletmektedirler. Bu yüzden egemen siyasetçilerin hepsi Nâzım’ı sahiplenmek konusunda birbirleriyle yarışmaktadır. Bunun için ideolojik kodları içerisinde gericiliği açık seçik bir biçimde taşıyan AKP’nin başbakanı bile Nâzım’dan alıntı yapıp “aydınlık” Türkiye’yi kurmaktan bahsetmektedir. Nâzım’ın temsil ettiği bütünlüğü taşıyabilecek olanlar; Nâzım’ın mücadelesine omuz veren, o kavgayı büyütenlerdir. O, yeni bir Türkiye’yi kurma iradesini taşıyan; aydınlıktan, bağımsızlıktan yana bizlerin geleneği içerisindedir. Onun mücadelesi, onun üretimi bizim mirasımızdır. Anısı var olduğumuz her yerde, adımımızı attığımız her sokakta aramızdadır. Bizim Nâzım’ı sermayeye ve onun temsilcilerine testlim etmeye niyetimiz yok ama; gerici çeteciler, savaş çığırtkanları, yağmacı tüccarlar her zaman Nâzım’a muhtaç olacaklar. Çünkü ikna etmiyor kimseyi onların karanlığı, çünkü muhtaçlar ardına gizlenebilecekleri dürüst, temiz insanlara, çünkü tarihen miadı dolmuş bir düzeni temsil ediyorlar; yenilecekler ve yenilmeliler mutlaka. * Boğaziçi Ü. Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Kulübü

41


YeniYazılar

Yaz Dosya

BENİM SISKA, CILIZ, ZAVALI ÇOCUĞUM;

BÜYÜK KAVGAM ORHAN SELİM Çağla ÜREN* Geçimini sağlayabilmek için Akşam gazetesinde Orhan Selim adıyla fıkralar yazmaya başladı. Siyasi olmaması şartıyla köşe yazıları yazması isteniyordu ama bir devrim şairini kavgasından ve halkından ayırmak mümkün olmuyordu..

yılının başlarıydı. II. Dünya Savaşı öncesi sağcı ve solcu yazarlar arasındaki gerginlik son raddeye varmış, dergi ve gazetelerde süren tartışmaların şiddeti iyice artmıştı. Sağcı olanlar, solcu yazarları okurlarının gözünde küçültmek, takma isim kullananları ifşa ederek işlerinden olmalarını sağlamak ve yazmalarını engellemek için ellerinden geleni yapıyorlardı. Hele hedeflerindeki yazarlardan bir tanesi vardı ki.. Akşam gazetesinde boyuna tehlikeli yazılar, fıkralar yazıyor ve sağa doğru tehlike rüzgarları estiriyordu. Öyle ki Peyami Safa, Yusuf Ziya ve Orhan Seyfi gibi “eski dostlar” bile tam anlamıyla “Akbaba” kesilmiş, yazara durmaksızın saldırıyorlardı. Peki, kimdi bu “tehlikeli” adam? “Orhan Selim adındaki adam iki aydan beri Akşam gazetesinde temiz Türkçe denemeleri yapan ‘teknik bir yazı işçisinden’ başka bir nesne değildir. Bu bakımdan o, ikinci ayına yeni basan bir teknik yazıcıdır. Ancak gören iki gözü ve duyan iki kulağı vardır. Bunun için, hacıyağı kokulu, kara çember sakallarını tıraş ettirip yeşil sarıklarını kelebek biçimi kravat diye kullanarak göz boyayanların, tecvitli seslerinde bir ‘Baba Tahir’ kurnazlığıyla, Orhan Selim’in omuzu üstünden ne yana çatmak istediklerini anlar.” (1) Yukarıdaki alıntı, Orhan Selim adındaki bu yazarın ta kendisine yani Nâzım Hikmet’e ait. O sıralarda Bursa hapishanesinden yeni çıkmıştı şair. Efsane şiirleri olan saat 21–22 şiirlerini yazdığı, o çok sevdiği Piraye Altınoğluyla evlenmiş ve Pirayenin ilk eşinden olan iki çocuğu dahil dört kişilik bir ailenin sorumluluğunu üstlenmişti. Geçimini sağlayabilmek için Akşam gazetesinde Orhan Selim adıyla fıkralar yazmaya başladı. Siyasi olmaması şartıyla köşe yazıları yazması isteniyordu ama bir devrim şairini kavgasından ve halkından ayırmak mümkün olmuyordu. Bir gün turizm işlerine dair kanun lahiyası çıkarılmasını eleştirirken(2) bir gün Sarıgüzel halkına su sağlamak için halktan lira istenmesini eleştiriyordu(3). Fenerbahçe-Galatasaray maçından girip demokrasiden, söz söyleme hürriyetinden çıkıyor(4) yahut makineden, giyotinden başlayıp Hegel diyalektiğinden devam ediyordu(5). Bu yüzdendir ki görece ileriyi gösterebilen Akbabacılar bile onu bir tehlike olarak görüyor ve yazılarına saldırmadan edemiyorlardı. Avrupa’da ve özellikle Almanya’daki sağa kaymanın Türkiye’de de etkileri görülmeye başladıkça basın dünyasındaki sağcı yazarların saldırganlıkları daha da artıyordu. Nâzım Hikmet’in Türk şiirine getirdiği yenilikleri büyük ölçüde kabul ettirmiş olması ve şiirlerinin okul kitaplarına girmesi bu yazarları alarma geçiriyor, onlar da Nâzım Hikmet’in şiirin kurallarını anlayamadığını, değersiz, boş bir insan olduğunu ve gençlerin onun arkasından gitmeyi reddettiğini iddia ediyorlardı. Örneğin, “Orhan Selim, diğer ismiyle Nâzım Hikmet, bu yakınlarda İstanbul’da kapitalizmi müdafaa eden filmler gösterilmeye başlanmasına

42

şaşıyor. Buna şaşıyor da kendisinin kapitalistlerin gazetesinde, kapitalizm aleyhine yazdığı fıkralardan aldığı para ile geçinmesine şaşmıyor mu?” (6) diyordu Akbabacılar. Amaçlarının komünist bir şairin takma isimlerle yazılar yazarak alttan alta komünizm propagandası yaptığını duyurup gazetenin patronunu harekete geçirmek ve onu işinden ederek yazı yazmasını engellemek olduğu çok açıktı. Orhan Selim, yapılan bu kara propagandaya cevaben 5 Ocak tarihli Akşam gazetesinde “İt Ürür Kervan Yürür” başlıklı bir yazı yazdı. Tarihin bir bakıma, yürüyen kervanlarla ürüyen itlerin süregelen dövüşünden ibaret olduğunu ve bu yüzden atasözünün gücünü bugün hala koruduğunu anlattığı yazı şöyle bitiyordu: “İt ürür kervan yürür. Bu bir ateşli türküdür ki, her inanan, her inandığı için dövüşen adamın dilinde dolaşır durur. Her devrimin ilk bağartırları kavgaya atılırken bu sözü haykırmışlardır.”(7) Yankılar gecikmedi. Altı gün sonra ise Nâzım Hikmet’in Orhan Selim’e yazdığı bir mektup yayınlanıyordu gazetede. “Sen iki aylık acemi, toy bir yazıcısın. Bu acemiliğine, bu toyluğuna bakmadan, karanlıklardan ders almış, ‘medrese mantığıyla’ pişkin eski kurtlarla nasıl kalem yarıştırabilirsin? “Bak, işte yine senin kaleminin ucunda benim yüreğimin takılı olduğunu ileri sürerek, kendilerinin, kılına bile dokunulmaz korkunç aslanlar olduklarını söyleyerek, ‘usta hırsız ev sahibini bastırır’ kafasıyla, seni jurnalcı, ‘zebunkeş’ diye adlandırarak korkutmak, sözüm ona, utandırmak istiyorlar. Aldırma, oğlum, Orhan Selim! Kavgayı uzatmakla güttükleri iki yol var: Birisi provokasyon yaparak seni ekmek parasından etmek; ötekisi tirajlarını yükseltmek. Böyle bir kapana düşme, yavrucuğum! “Onlar isterlerse söylensinler daha, sen kavgayı burada bitir. Yoksa, yazdığın, beğendiğin o atalar sözünü anlamamış olursun.”(8) diyordu Nâzım mektubunda. “Benim sıska, Benim cılız, Ve üstüne üstlük Bir yudumluk soluğuna bakmadan Şişirilmiş davulların arasında Türkü söylemeye kalkan Benim sersem çocuğum Orhan Selim!” Fakat şişirilmiş davullar, tamtamcılığından geri kalmıyordu. Sadece yayın organlarında değil, basında görev alan üyelerin bir araya geldiği yemeklerde ve kahvelerde, orada bulunan gençlere yabancı dillerden ve gazetelerden kesitler aktararak gösteriş yaptıkları yetmiyor, aşırı milliyetçi ideolojilerin artık bütün Avrupa’yı sardığı ve toplumcu gerçekçi akımları kimsenin ciddiye almadığı konusunda onları ikna etmeye çalışıyorlardı. Bu üstatlardan biri olan “eski dost” Peyami Safa’nın bir akşam “Artık Nâzım okunmuyor, yazıları bakkal ağzı, sütçü narası gibi sözlerle dolu!”(9) demesi üzerine ortamda çok sert bir tartışma başlamıştı. Entelektüel sağcılar, genç gazeteciler üzerinde bu şekilde baskı kurmaya çabalıyorlardı. Bu da solcu yazarları büyük ölçüde tedirgin ediyordu. Bunun üzerine Orhan Selim 7 Haziran sabahında, Akşam’daki köşesine, “Entelektüel” diye bir başlık attı. Bu küçüklüğünden ve kısırlığından mustarip adamların bir gün hatırlanmamak üzere gömüleceğini fakat en korktukları şeyin de kendini hatırlatamamak,


YeniYazılar

Yaz Dosya

kendini gösterememek, unutulmak olduğunu anlattığı yazısında şöyle devam ediyordu Nâzım: “Her küçük, yarım, taslak entelektüel kendisini dünyanın mihveri sanır.() Entelektüellerin çoğu, bir bakıma, gramofon plakları gibidirler. İçlerine neyi doldurmuşlarsa onu çalarlar. Yalnız, bunların arasında bir cinsi de vardır ki, öyle doldurulduğu için öyle çaldığını değil, öyle dilediği için o çeşit ses çıkardığını sanır. Bunlar, yağmurun bir yığın sebepler sonunda yağdığını değil, yağmak istediği için yağdığını söyleyen putatapıcılardan ayırtsızdırlar.”(10) Tartışmalar gittikçe şiddetleniyordu. Sağcı yazarlar Nâzım’ın cevap veremeyeceğini bildikleri için karalama politikalarını dergilerine taşımış açıktan açığa devam ettiriyorlardı. Fakat Orhan Selim gericiliğe karşı mücadelenin sembolü haline gelmişti artık. Okuyuculardan üstüste mektuplar yağıyor, kimileri girdikleri tartışmaları ve Orhan Selim’i nasıl savunduklarını anlatıyor kimileri ise şahit oldukları haksızlık ve yolsuzlukları sayıyor, Nâzım’dan gazetede bunları yazmasını istiyorlardı. Ancak bilindiği üzere, başı beladan kurtulmuyordu şairin. Sürekli tehditler alıyor ve baskı görüyordu. yılının sonlarında ise tekrar hapishane yolları gözükecekti Taksim’de tiyatrocu ve yazarların buluşmak için sık sık uğradıkları bir kahve vardı. 30 Aralık günü Nâzım da bir buluşma için gitmişti kahveye. Beklediği kişiler gelmeyince gazetesini de alarak dışarı çıkmış yürüyordu ki üç sivil polis, yanına gelerek kendisini götürmek için emir aldıklarını söylediler. Bu kez de “bildiri dağıtmak suçundan” tutuklanıyordu Nâzım ve burada sonlanıyordu Orhan Selim’in gazetecilik hayatı. Veda ediyordu şair Orhan Selim’e ve ayrılıyordu yolları. “Benim sıska, Benim cılız, Benim zavallı çocuğum Orhan Selim! Sen benim, Ne kolum, ne kafamsın; Sen benim, Bir kurşun balyası gibi, Sıska sırtına bindiğim Ve alnının teriyle geçindiğim İlk ve son adamsın!”

rin deyişiyle “bir devrim yapan her ülkede yürüyen kervanların ardından bakakalanlar” hacı yağı kokan sakallarını karanlıkta sıvazlayarak boyuna saldırıyorlardı Orhan Selim’e. Çünkü Orhan Selim’di, yazıları kendi ülkesinde Türkçesiyle yasakken Nâzım’ın verdiği kavganın adı. Kötünün kötüsü yazması gerekti, yazdı. O, şairi halkına ulaştıran bir ulaktı ve üstelik hiç takılmadı ayağı. En önemlisi de hiçbir zaman ihanet etmedi ne kavgasına ne sevdasına ne de Nâzım’a.. Ne diyordu şair ona yazdığı şiirinde: “Yalnız unutma bir şeyi!.. Yorulur da ayağın kayarsa eğer Seni herkesten önce ben taşlarım! Fakat bugün Sende beni sattığını gösteren Bir tek satır bulanın Alnını karışlarım!” * Boğaziçi Ü.

Hep merak etmişimdir Orhan Selim, tam anlamıyla Nâzım Hikmet olabilmiş miydi? Yahut Nâzım, sadece Orhan Selim olmak istemiş miydi hiç? Örneğin, “Ben bir insan, tepeden tırnağa kavga, hasret ve ümitten ibaret” derken Orhan mıydı yoksa Nâzım mıydı şair? Her ikisi de.. Orhan Selim, sıska, zayıf, zavallı çocuğuydu onun. Alnının teriyle geçindiği ilk ve son adamdı. “Hep alnımın teriyle çıkardım ekmek paramı ne mutlu bana” diyen Orhan’dı örneğin. “Ölüler dünyasının sınıfları”nı ararken(11), soyguncu belediyelerin neden hala cennette bir köşk, üç huri, iki de gılmanı temin etmediğini sorarken(12) Orhan Selim’di. 16 yaşında fakir bir çocuk 5 lirası olmadığı için ağlayarak hapse atılıyorken, hukuk formaliteleri suçluları aklamak için sınırsız hizmet veriyorken “Ya tezkip ya tasdik” diye haykıran da oydu. “Tehlikeli vadilerde yüzüyorsun” diyerek kaşlarını çatanlar yahut şai-

43


YeniYazılar

Yaz Dosya

RESİMLİ AY’IN PEŞİNDE Mustafa ÖCALAN* Üstelik henüz sadece yaşındadır. Putları yıkmaya kalkışmıştır. Zaten bu yüzden İlhami Bekir Tez, Açın Ölümü şiirini “bugünün tek sanatkarı” ön notunu düşerek Nâzım Hikmet’e adayacaktır. Zaten putları yıkmak, genç ya da genç kalabilenlerin işi değil midir? Bir arkadaşınla Kadıköy’de dolaşmaktasındır. İstanbul’un güçlü sahaflarının birinin önünden geçersin tesadüfen. Güvenle kapıyı açarsın, içeri girersin. Yığınla kitabın arasından zar zor ilerleyebiliyorsun zaten. Ancak bu zorluk çok büyük bir gurur da barındırıyor arkaya doğru. Çünkü arkanda seni takip eden bir dostun var. Muhtemelen birazdan senin tarafından sahafa yöneltilecek soruya daha önce hiçbir yerde rastlamamıştır. Yani, hani “’lerden 30’un başına kadar Sertellerin çıkardığı Resimli Ay var mı hocam elinizde?” diye bir soruya denk gelmemiştir hiçbir yerde. Zaten bu noktada, yığınla kitabın arasında dikkatlice yol almanın zorluğu artık ortadan kalkmıştır. Bu zorluğun yerini, sahaftan çıktıktan sonra arkadaşına bu dergi hakkında bildiğin üç-beş kuruşluk bilgiyi satma gururu almıştır. Hatta derginin sahafta olmasının bile bir önemi kalmamıştır. Nasıl olsa sahafa da, arkadaşına da bu derginin peşinde olduğunu, çok az kişinin bildiği bir şeyi bildiğini –en azından biliyor gibi yapabildiğini- göstermişsindir. Ancak işler her zaman yolunda gitmeyebiliyor. Dergi yoktu sahafta. Çıktık. Ancak sonrasında Resimli Ay hakkında söyleyecek hiçbir sözüm kalmamıştı. Yani aslında üç-beş kuruşluk bir bilgi de yokmuş ortalıkta. Resimli Ay hakkında tek kelime etmedim arkadaşa. Hani Resimli Ay olmasa da olurmuş gibi yaptım. Pek bir önemi yokmuş gibi.

44

Ama olmadı. Öyle, Resimli Ay aslında hiç yokmuş gibi yapamazdık. Türkiye dergicilik tarihindeki önemli bir dönüşümü, hatta Nâzım’ın sırtlandığı bu büyük dönüşümü hiç yaşanmamış gibi görmezden gelemezdik. Resimli Ay’ı kütüphanelerde, Türkiye edebiyat tarihi araştırmalarında, tarih kitaplarında aradık bulduk. Resimli Ay Görüldü Resimli Ay dergisiyle ilk karşılaşmamda aslında işimin çok da kolay olmadığını anladım. Hani arkadaşa şekil olsun diye yılları arasında çıkan bir dergi olarak tanıtmıştım ya Resimli Ay’ı, derginin ilk döneminde eski harflerle basıldığı aklımın ucundan bile geçmemişti o gün. Üstelik sadece Resimli Ay da yoktu karşımızda. Aynı zamanda Sevimli Ay’dı o. Aynı yıllarda basılan Resimli Perşembe, Resimli Mecmua, Resimli Hikaye, Resimli Uyanış dergileri de ortalıkta dolaşmaktaydı. Hani bu dergileri derli-toplu bir şekilde ele alan, inceleyen, karşılaştıran ya da analiz eden bir çalışmanın yokluğuna üzülmeye de gerek yok. Sonuçta bizlere de araştırabileceğimiz, kendimizce hakkında yazı yazabileceğimiz bir şeyler kalmış oluyor. Öyleyse biz de artık, her ne kadar Resimli Ay dergisini sahaflarda bulamamış, eşe dosta caka satamamış da olsak, kütüphane kütüphane dolaşıp dokunabildiğimiz bu dergiler hakkında edindiğimiz üç-beş kuruşu paylaşabiliriz. Zekeriya ve Sabiha Sertel çifti, Amerika’dan ’te döner dönmez Resimli Ay üzerinde çalışmaya başlarlar. İlk sayısı 1 Şubat ’te çıkan dergiyi, Zekeriya Sertel’in kaleme aldığı çıkış yazısı ile incelemeye başlayalım: “Bizde şimdiye kadar iki şekil dergi çıkmıştır. Bunlardan birincisi, sayısı az bir okuyucuya hitabeden mecmualardır, yazılar yazarın edebi zevkine göre yazılır. Bir de ikinci sınıf mecmualar vardır ki, bunları para kazanmak ve şöhret sağlamak emeliyle kitapçılar ve amatörler çıkarırlar. Resimli Ay ne birinci ne de ikinci zümreye dahildir. Bizim hedefimiz okuyucuların, okuma ihtiyaçlarının doyurmak ve memleketimizde gerçek bir halk dergisi kurmaktır. Bizce bir makalenin değeri altındaki imzadan çok, okunmasındandır. Özellikle Resimli Ay’da yayınlanacak makaleler, hikayeler, genel olarak yazılar, yalnız dar bir zümrenin edebi zevkine cevap veren yazılar değil, fakat insanların hissi, fikri dimağı, bedii ihtiyaçlarını doyuran, genel nitelikte yazılar olacaktır. Bu şekil, mecmuacılık aleminde yeni bir yoldur.”


YeniYazılar

Yaz Dosya

Bu yazıdaki “halk dergisi” vurgusuna dikkat çekmek gerekiyor. Ancak bu noktayı vurgulamadan önce, derginin yaşam macerasına başlamadan evvel, giriş yazısıyla birlikte, kapanış yazısının da aklımızın bir kenarında kalmasının faydalı olacağını düşünüyorum. Derginin doğumuna ve ölümüne tanıklık ettikten sonra da, yaşamını incelemeye geçebiliriz. Dergi, hissedarları arasında bir kavga yaşamış, bir ara kapanmış, başka bir isimle çıkmış, ikinci bir döneme girmiş ve artık kapanmaktadır. Son sayısından bir önceki sayısının kapağından, 1 Ocak tarihli sayısında Zekeriya Sertel konuşmaktadır: “Evet, Resimli Ay, macerasının bu ikinci faslında da eli boş çıktı. Şimdi, küçük ve mütevazı odasında yine parasız ve yalnız çıkıyor. Fakat imanı eskisinden daha çok, daha sağlam, iddıası ve dâvâsı eskisinden çok daha yüksek ve kuvvetlidir. Yazıları faydalı mı, faydasız mı bu hükmü vermek karilerin hakkıdır. Benim size anlatmak istediğim hikayenin hülâsası şudur: Resimli Ay yedi senelik mücadele hayatında, mahkemeden mahkemeye gitti, iki defa sermayenin tokadını yedi.. Ne çıkar..? Azmile yola çıkanları, sermaye denen ejder değil, ondan daha kuvvetleri de korkutamaz, ve durduramaz…” Nitekim Serteller haklı çıkmışlardır. Evrensel Dergi Şekilleniyor Sertellerin Amerika macerasının bu dergi üzerindeki etkisi büyüktür. Bir kere, Amerikan yazılı basın kültürünü inceleme fırsatı yakalamışlardır Bununla birlikte artık yeni bir toplumsal yaşam oluşturma sürecinde sorumluluk almak gerekmektedir. Tam da bu gereklilik doğrultusunda yeni toplumsal yaşam formunu geniş halk kesimleriyle buluşturacak bir enstrümana ihtiyaç duyulmaktadır. Resimli Ay’ın ilk dönemi olarak adlandırılacak yılları arasında dergi, resimleriyle, yazılarıyla yeni bir yaşam tarzını öngörmektedir. Bunun en açık örneğini kadının toplumsal yaşamdaki yeri üzerinde görebiliriz. Dergide tam boy yer verilen kadın fotoğrafları, geleneksel formların dışına taşmaktadır. Kadınlar, giyimiyle-kuşamıyla, oturuşuyla, bakımlı halleriyle artık bir başka resmedilmektedir. Örneğin kadınlar çocuklarıyla ya da evde iş yaparken resmedilmemektedir. Ufak kutucuklarda makyaj teknikleri hakkında bilgiler verilmektedir. Bu yanıyla o günlerin bir nevi magazin dergisi havası da var aslında. Ancak bugün için magazin kelimesi üzerinden çok sular aktığı için bu kavramı kullanmaktan kaçınmak gibi bir hak görüyorum kendimde. Bu dönemde sporun önemine dair de birçok resimli yazı görüyoruz. Sağlıklı yaşam üzerine çeşitli incelemeler var. Bununla birlikte genel sağlık sorunlarıyla da ilgili yazılar, tavsiyeler var. Hepsinde de bol resim kullanılmış. Yine Kasım ’de Harf Kanunu sonrasındaki derginin ilk sayısında yeni harflerin tanıtıldığını ve bir sonraki sayısında hemen yeni harflerle baskıya girdiğini görüyoruz. Ancak ’ta Halikarnas balıkçımız Cevat Şakir’in “Asker Kaçakları Nasıl Asılır” başlıklı yazısının ardından dergi kapatılır. Bu ara Sevimli Ay adıyla basılan dergi, ’de ( diyenler de var) dergi yeniden Resimli Ay adını alır.

’da derginin Haziran sayısında başlayan Putları Yıkıyoruz kampanyası, derginin manşetinde sadece iki hafta sürse de, artık yeni bir iddia sinmiştir derginin kokusuna. Yani, Putları Yıkıyoruz Abdülhak Hamit No:1 ve Mehmed Emin Beyefendi No:2 kapakları ile sınırlı kalmamıştır bu kampanya. Sadece iki “Numara” ile başlamış ve bu sayıyla sınırlı kalmış olabilir. Ancak aslında o güne kadar kimsenin cesaret edemediği şey yapılıyordu: Eskimiş olana el kaldırdılar. Bu yönüyle evrensel bir değer taşıyor zaten. Yeni Dönem Artık söz sırası Nâzım’dadır. Yine bir dönüş var burada da. Bu sefer de, Nâzım Sovyetler Birliği’nden dönmüştür. ’la birlikte teknik anlamda kimi değişiklikler söz konusu. Artık daha az sayfa basılmaktadır. ’da Sevimli Ay ismiyle iki haftada bir 50 sayfa kadar basılan dergi, ’da sayfa basılır. Daha çok resim kullanılır. Yeni kitap tanıtımları ve eleştiri köşeleri açılır sayfalarda. Bir başka yenilik daha var aynı yıllarda. Nâzım’ın Bahri Hazer ve Salkım Söğüt şiirleri bir şirket tarafından plağa kaydedilir ve kahve, lokanta gibi kamusal alanlarda dinlenilir olur. Ancak bu teknik dönüşümün ötesinde, derginin havası artık bir başkadır. ’da derginin Haziran sayısında başlayan Putları Yıkıyoruz kampanyası, derginin manşetinde sadece iki hafta sürse de, artık yeni bir iddia sinmiştir derginin kokusuna. Yani, Putları Yıkıyoruz Abdülhak Hamit No:1 ve Mehmed Emin Beyefendi No:2 kapakları ile sınırlı kalmamıştır bu kampanya. Sadece iki “Numara” ile başlamış ve bu sayıyla sınırlı kalmış olabilir. Ancak aslında o güne kadar kimsenin cesaret edemediği şey yapılıyordu: Eskimiş olana el kaldırdılar. Bu yönüyle evrensel bir değer taşıyor zaten. Bu sebepten günümüzde de devam etmektedir. Zaten kampanyanın ilk yazısı her şeyi anlatmaktadır: “Maksadımız layık olmadığı halde sırf mütemadi bir propaganda tesiri ile kendimize put yapıp taptığımız kimseler üzerindeki mukaddes örtüyü kaldırmak ve Türk gençlerini yanlış putlara tapmaktan kurtarmaktır…” (Resimli Ay, Haziran ) Artık hayatın her alanında olduğu gibi edebiyatta da “yeni”yi arzulayanlar, eskilere karşı ete kemiğe bürünmüş bir savaşı başlatmışlardır. Karşılık bulmakta gecikmez bu kampanya, Ahmet Haşim sözü alır:

45


YeniYazılar

Yaz Dosya koruyan bir soruya yer veriliyor: “Neden sizin ve bizim yavrularımız şimdi sıcak yataklarında mışıl mışıl uyurken o köprü altında küfesini yastık yapmış, hasta bir köpek gibi arkadaşlarına sokularak uyukluyor?” (Resimli Ay, Nisan ) Sabiha Sertel’in yazılarında da çalışma hayatında kadınların çektikleri üzerinde eğildiğini söylemek mümkün. Örneğin Sınai Hayatta Kadın ve Çocuk yazısının alt-başlığında “Sınai hayatta kadın ve çocuk bir köledir. Bunlar yaşamak için çalışmaz, çalışmak için yaşarlar.” gerçeğine yer verir. Resimli Ay’ın yılları arasındaki bütün bu tavrını ele aldığında söylenebilecek bir şey daha var. Derginin “Putları Yıkıyoruz” kampanyasıyla, çalışma hayatındaki sorunlara yaklaşımıyla, sokak çocukları konusunda ürettikleriyle zamanda ve mekanda evrensel bir sorumluluk yüklendiğini görüyoruz. İşte bu evrensellik noktası Putları Yıkıyoruz kampanyasında da sıkça ele alınmış. Örneğin Abdülhak Hamit’in dehası, şairin kendi döneminde önemli birisi olduğunun belirtilmesinden sonra, “dahi”lik ve evrensellik tartışması üzerinden eleştirilir. Teorik bir zemin üzerinden dahiliğin, ancak ve ancak evrensel bir duruş ile mümkün olduğu tarif edilir.[2] İşte bu yönüyle de Nâzım’lı Resimli Ay dergisi, dahice bir işe girişmiştir.

Cevdet’in eserlerinden notunun hemen yanında bu resmin makas ve siyah kağıt kullanılarak yapıldığı belirtilmiştir.

“Acaba bu aldanış tarzı, herhangi bir kübist taslağın bir Pikasso ve herhangi bir sürrealist bozuntusunu bir Verlan yapacak mı? Böyle bir ümide ancak gülünebilir.” (İkdam, Haziran ) Ağustos ayına gelindiğinde Resimli Ay ikinci sayfadan Sadri Ertem imzalı bir yazı yayımlar. Bu yazının yanında Yakup Kadri’nin ve Hamdullah Suphi’nin fotoğrafları ters çevrilmiş olarak ve yırtılıp tekrar yapıştırılmış izlenimi verecek şekilde basılıştır. [1]

Nâzım’ın da dediği gibi: “Hakiki dehayı bulmak için sahte dehaları, kafalarımıza zorla dikilen putları yıkalım…” * Galatasaray Ü. Sosyal Bilimler Kulübü Kaynakça: [1] Patlamaya Hazır Bir ‘Şimdi’: Putları Yıkıyoruz, Özgür Sevgi Göral, Toplum ve Bilim 94, Güz, , s [2] a.g.m., s

Peyami Safa, Ahmet Haşim, Hamdullah Suphi topun ağzındadır. Nâzım’ın ilk polemik şiirleri de bu Resimli Ay’da basılır. Temmuz ’da Yakup Kadri polemiğine bir katkıdır Cevap şiiri. Eylül ’da Cevap II ile Ahmet Haşim’e seslenir Nâzım. Üstelik henüz sadece yaşındadır. Putları yıkmaya kalkışmıştır. Zaten bu yüzden İlhami Bekir Tez, Açın Ölümü şiirini “bugünün tek sanatkarı” ön notunu düşerek Nâzım Hikmet’e adayacaktır. Zaten putları yıkmak, genç ya da genç kalabilenlerin işi değil midir?

Nâzım Resimli Ay’da çalışmak için Zekeriya Sertel’le görüşmeye giderken:

Sadece bu kampanyayla sınırlı değildir dergideki “Nâzım”lı dönüşüm. Çocuk işçiliği üzerine tartışmalar sıklaşmıştır derginin sayfalarında. Koca puntolarla: “SIHHAT KANUNU ÇIKTI AMMA’ HALA FABRİKALARDA KADIN VE ÇOÇUKLARIN KAPALI, HAVASIZ VE SIHHATE MUZÜR YERLERDE GÜNDE ON SAAT ÇALIŞMALARINA MANİ OLUNMAYOR” Bu yazının üstündeki bir kutucukta da Sıhhat Kanunundan kimi maddelere yer vermişler:

Dedi. Vâlâ ise kıs kıs gülerek:

Madde On iki yaşından aşağı bütün çocukların fabrika ve imalathanelerde, sanat müesseselerinde, maden işlerinde amele ve çırak olarak istihdamı memnudur. On iki yaş ile on altı yaş arasında bulunan kız ve erkek çocuklar azami sekiz saatten fazla çalışamazlar. Aynı şekilde sokak çocukları üzerine bir yazıda hala haklılığını

46

“Va-Nu (Vala Nureddin), bir sabah yanına Nâzım’ı alarak İstanbul’a geçti, Ebussuud Caddesi’ndeki Resimli Ay İdarehanesi’ne gittiler. Yolda Nâzım: - Vâlâ, Resimli Ay’da şiir, filan yayınlanmıyor, bana iş vermezler ama tanışalım Zekeriya Beyle… - Canım, musahhihlik de vermez değil ya… İş bulacağız! Yanıtını verdi. Çünkü Vâlâ, daha önce Zekeriya Sertel’i ziyaret etmiş, Nâzım’a iş istemiş, o da musahhihlik verebileceğini söylemişti. Onun için Nâzım’a rahatlıkla “iş bulacağız” diyordu. [1] [1] Kemal Sülker, Nâzım Hikmet’in Gerçek Yaşamı-II, May Yayınları, , s


YeniYazılar

Yaz Dosya

Sadece altı ay oldu Tiyatro Akademisi açılalı. Ancak kökleri çok daha geriye doğru uzanıyor. Bu dönemde neler yaptıklarını, gelecek dönem için heyecanlarını, mekanlarını, oyunculuğun kendisini, akademinin işleyişini Nâzım Hikmet Akademisi Oyunculuk Bölümü’nden Fırat Tanış’la konuştuk. Söyleşi: Mustafa ÖCALAN* Nâzım Hikmet Tiyatro Akademisi fikri nerden doğru? Akademinin kuruluş sürecini biraz anlatır mısın? Biz aslında, kuruluşumuzu fişekleyen şeyi tamamen iktidara borçluyuz. Özellikle AKP gibi bir iktidar olmasaydı biz böyle bir şeyin altına girmezdik. Bu yüzden de bize çok büyük ilham verdiler. Yaptıkları şey şu oldu, bizi harekete geçirdiler. Gerçi bunun için çok da çabalamadılar, kendi ideolojileri doğrultusunda bir davranış geliştirdiler. Bu davranış doğru zamanda, karşı saflarda, doğru insanları bir araya getirdi. Bunun sonucunda da doğru ihtiyaçlar dillendiler. Sonuçta Nâzım Hikmet Tiyatro Akademisi altında bir oluşum gerçekleştirildi. Bu işe başlayalı tam bir yıl olmuş. Bir yıl önce, işte bu ödenekli tiyatro kurumlarının özelleşmesi ve muhafazakar sanat başlığı altında çıkan bir grup blöf ve zırvalık, her ne kadar aynı yapının içerisinde farklı dallarda öten kuşlar da olsak, hepimizi, sanatçı sepetçi tayfası olarak bir araya getirdi. Ve bunun sonucunda bir sanat maratonu adında bir işe giriştik. Pek çok insan “Eyvah, şimdi ne yapacağız, imamlar mı bizi yönetecek, bizim iktidarımız mı elimizden gidiyor?” şeklinde bir soruyla daha sık bir araya gelmeye başladılar. Bizim kurulduğumuz dönem de buna denk geliyor. Aslında pek kısa bir süre de sayılmaz. Bu şartların oluşumuna bakarsan eğer, yıllık bir geçiş söz konusu. Ama çok kısa bir sürede örgütlenen bir bölüm olduk. Şöyle bir durum var: Karşı tarafın muhafazakar sanat olur mu olmaz tartışması içerisinde, “İyi de kardeşim bu sanatçı diye tanımlanan kesim ne kadar muhafazakar, hangi konularda muhafazakar, tutucu-muhafaza eden anlamında ne kadar böyle?” soruları ortaya çıktı. Mesela ödenekli kurumlar kendi alanları konusunda ne kadar muhafazakarlar? Çünkü bir insana muhafazakarsın sen deniliyorsa, ben muhafazakar değilim diyorsan, muhafazakar olmamak konusunda muhafaza ettiğin bir takım değerler vardır. Şimdi Recep Tayyip Erdoğan’ın bütün söylemlerini, hemen hemen ben ve saz arkadaşlarım haklı buluyoruz, onlar bizim repliklerimiz aslında ve uzun zamandır konuşulan dillendirilen şeyler bunlar.

A Word Cevapları Nedir? A Word T&#;m Seviye Cevapları

Haberin Devamı

A Word Mitoloji: Zeus – Poseidon

A Word Siyaset: Tüzük – Oy – Seçim

A Word Gizli Konu sorusu: Şah – Piyon – Kale

A Word Bölüm Sonu: Çizgi – Fragman

A Word Ekonomi: Döviz – Hisse – Portföy

A Word Maddenin Halleri: Katı – Gaz – Sıvı – Plazma

A Word Kimya: Magnezyum – Ozon – Nötr

A Word Basketbol: Steps – Şut – Blok – Pivot

A Word … Sosu: Pesto – Salsa – Beşamel

A Word Çöl: Kum – Kurak – Deve – Sevap

A Word Hobi: Origami – Yapboz – Dans

A Word Yeryüzü: Nehir – Mağara – Şelale

A Word Kahve: Telve – Cezve – Barista

A Word Lokanta: Rezervasyon - Garson

A Word Alışveriş: Kasa – Fiş – Reyon – Nakit

A Word Para Birimi: Rupi – Sterlin – Dirhem

A Word Ofis: Bant – Dosya – Sekreter

A Word Ulaşım: Karavan – Liman – Cadde

A Word Bisiklet: Sele – Çamurluk – Pedal

A Word Hava Durumu: Parlak- Ilık – Güneşli

A Word Evlilik: Balayı – Koca – Nişanlı

A Word Diyet: Yağ – Porsiyon – Kalori

A Word Geometri: Piramit – Açı – Oval – Çap

A Word Sinema: Dram – Sahne – Yönetmen

A Word Suç Türleri: Sabotaj – Yağma – Firar

A Word Kuyumcu: Bilezik – Broş – Alyans

A Word Ramazan: Sahur – İmsakiye – Oruç

A Word Din: İslamiyet – Hinduizm

A Word Biyoloji: Protein – Enerji – Asit

A Word Bahçe işleri: Budama – Aşı – İlaçlama

A Word Sivri şeyler: Tornavida – İğne – Çivi

A Word Üniversite: Staj – Asistan – Doçent

A Word Müzik: Düet – Melodi – Arabesk

A Word Tarım: Traktör – Saman – Kürek

A Word Tasavvuf: Mukabele – Sofu – Maşuk

A Word Televizyon: Gündem- Editör – Haber

A Word Fizik: Kuvvet -Dinamik – İvme

A Word Bilgisayar Aktivitesi: İnternet – Film- Müzik

A Word Yemek: Pilav – Ispanak – Sarma

A Word Şarkıcı: Tarkan – Hadise – Linet

A Word Araba markası: Volvo – Ford – Opel – Fiat

A Word Depresyon: Tedavi – Karamsarlık

A Word Araba aksamı: Egzoz – Fren – Şanzıman

A Word Kişisel bakım: Fırça – Oje – Krem – Tonik

A Word İnşaat: Beton – Çelik – Kat – Bina

A Word Oyuncak: Araba – Ayı – Bebek – Lego

A Word Kırtasiye: Kalem – Etiket – Defter

A Word … Ağrısı: Baş – Boyun – Karın – Kalp

A Word Bilim adamları: Farabi – Edison – Tesla

A Word Korsan gemisi: Kanca – Dürbün – Kaptan

A Word Market: İndirim – Kasap – Sepet

A Word Gizli Konu Ronaldo – Neymar – Arda

A Word Gizli Konu: Ankara – Brüksel – Bakü

A Word Bölüm sonu sorusu: Ropdaşambır – Lastik

A Word Meslekler: Avukat – Psikolog – Politikacı

A Word Seyahat: Bavul – Çanta – Pasaport – Harita

A Word Organlar: Burun – Safra kesesi – Bağırsak

A Word Günün evreleri: Öğle – Gece – İkindi – Sabah – Akşam

A Word İçecekler: Bira – Ayran – Şalgam – Maden suyu

A Word Yemekler: Pilaki – Karnıyarık – Lahmacun

A Word Kek tarifi: Süt – Kakao – Un – Yumurta – Vanilya

A Word Haberleşme: Telefon – Telgraf – Mektup – Elçi

A Word Bebek: Bez – Ateşölçer – Biberon – Emzik

A Word Ev eşyası: Berjer – Kanepe – Sehpa – Askılık

A Word Uyku: Yatak – Yorgan – Pijama – Gecelik

A Word Siyasi: Başbakan – Vali – Milletvekili

A Word … Mühendisliği: Bilgisayar – Makine – Endüstri

A Word Gezegen: Plüton – Venüs – Uranüs – Jüpiter

A Word … Faturası: Doğalgaz – İnternet – Elektrik

A Word Boş Zaman Aktivitesi: Film – Kitap – Seyahat – Bisiklet

A Word Banka Para – Vezne – Dekont – Sıra – Kredi

A Word Coğrafi: Kroki – Ölçek – Harita – Yükselti

A Word Ölçü Birimleri: Litre – Gram – Hektar – Metre – Volt

A Word Gemicilik: İskele – Güverte – Sancak – Dümen

A Word Dans: Rumba – Vals – Tango – Roman – Salsa

A Word Çocuk Oyunları: Körebe – Saklambaç – Elimsende

A Word Yeşil sebzeler: Ispanak -Marul – Kabak – Brokoli

A Word Duygular: Empati – Gurur – Korku – Aruz – Öfke

A Word Matematik: Bölünen – Değişken – Aritmetik

A Word … çorbası: Yayla – Sebze – Tarhana – Domates

A Word Düğün: Alyans – Gelinlik – Şahit – Altın

A Word Evcil Hayvan: Kaplumbağa – Kanarya – Hamster

A Word Salata Malzemeleri: Domates – Yağ – Kekik – Ekşi

A Word Okul: Teneffüs – Ödev – Öğretmen – Ders

A Word Denizcilik: Branda – Halat – İskele – Tersane

A Word Hamam: Tas – Peştamal – Tellak – Takunya

A Word Kozmetik: Ruj – Rimel – Allık – Fondöten – Far

A Word … Bakanlığı: Çevre – Sağlık – Adalet – Savunma

A Word Aksesuar: Halhal – Şapka – Kaşkol – Eldiven

A Word Sütlü Tatlılar: Kazandibi – Muhallebi – Keşkül

A Word İklim tipleri: Ekvatoral – Karasal – Tropikal

A Word Ten renkleri: Buğday – Esmer – Sarışın – Kumral

A Word … Evi: Kız – Öğrenci – Baba- Düğün – Gelin

A Word Kumaş Türleri: Kaşe – Pamuk – İpek – Saten – Kaşmir

A Word Doğum günü: Sürpriz – Armağan – Parti – Pasta

A Word Pil ile çalışan: Kumanda – Tansiyon aleti – Saat

A Word Banyoda Bulunanlar: Paspas – Havlu – Terlik – Şampuan

A Word Tatil: Otel – Deniz – Yolculuk – Şezlong

A Word Dağ evi: Ahşap – Şömine – Geyik – Odun ateşi

A Word Hastanede Çalışan: Hasta bakıcı – Hemşire – Doktor

A Word Ayakkabı Türleri: Günlük – Topuklu – Klasik – Babet

A Word Coğrafi terimler: Ölçek – Harita – Atlas – Atmosfer

A Word Akşam Aktivitesi: Tiyatro – Sinema – Opera – Konser

A Word … Kağıdı: Tuvalet – Duvar – İskambil – Kese

A Word … Makarna: Domatesli – Peynirli – Kıymalı

A Word Kahve Çeşitleri: Dibek – Sütlü – Filtre – Menengeç

A Word … Paça: Kıvrık – Dar – Boru – İspanyol – Bol

A Word Masal Kahramanı: Keloğlan – Pinokyo – Külkedisi

A Word Sanat: Müzik – Sinema- Tiyatro – Heykel

A Word … Kutusu: Dikiş – Kalem – Toka – Makyaj – Takı

A Word Gizli Konu: Fasulye – Kereviz – Karnabahar

A Word Gizli Konu: Rejisör – Dekor – Kostüm – Başrol

A Word Gizli Konu: Bilimkurgu – Macera – Polisiye

A Word Bölüm sonu sorusu: Şampiyon – Güvenlik – Gözlemci

A Word Uzay: Uydu – Teleskop – Atmosfer – Mars – Yıldız – Astronot

A Word … Hava: Güneşli – Bulutlu – Sıcak – Fırtınalı – Karlı – Bulutlu – Nemli

A Word Akraba: Kardeş – Enişte – Damat – Bacanak – Görümce – Kayınço

A Word Mutfak Eşyası: Masa – Tencere – Kaşık – Bulaşıklık – Spatula – Kepçe

A Word Saç Türleri: Kısa – Düz – Dalgalı – Uzun – Kıvırcık – Dolgun – Boyalı

A Word Antep Mutfağı: Baklava – Lahmacun – Kebap – Alinazik – Tike – Beyran

A Word Trafik: Kaza – Araba – Motor – Lamba – Polis – Tabela – Bisiklet

A Word Takım Simgeleri: Kanarya – Timsah – Aslan – Horoz – Kartal – Şahin – Kurt

A Word Geometrik İfadeler: Silindir – Üçgen – Kare – Açı – Doğru – Düzlem – Matris

A Word Pasta Malzemeleri: Vanilya – Kakao – Süt – Kabartma Tozu – Maya – Un – Şeker

A Word Kahvaltıda Yenir: Yumurta – Domates – Sosis – Zeytin – Salatalık – Ezme

A Word Telefon Denince: Kulaklık – Sarj Aleti – Kamera – Wifi – Radyo – Akıllı

A Word Hitap Şekilleri: Birader – Kardeşim – Kanka – Dayı – Canım – Oğlum – Hacı

A Word Renkler: Mavi – Yeşil – Sarı – Kırmızı – Eflatun – Fuşya – Gri – Mor

A Word Deniz Ürünleri: Kalamar – Karides – Midye – Palamut – Levrek – Mezgit

A Word Yaz Meyveleri: Vişne – Kiraz – Ahududu – Dut – Böğürtlen – Üzüm – Çilek

A Word Motorlu Araç: Metrobüs – Jetski – Otomobil – Kamyonet – Uçak – Tren

A Word Şerbetli Tatlılar: Künefe- Baklava – Tulumba – Revani – Kadayıf – Lokma

A Word Topla Oynana Spor: Golf – Hentbol – Bilardo – Su topu – Tenis – Badminton

A Word Unlu Mamuller: Ekmek – Börek – Simit – Poğaça – Boyoz – Krep – Kurabiye – Çörek

A Word Müslüman Ülkeler: Arnavutluk – Fas – Cezayir – İran – Malezya – Nijerya

A Word Borç Çeşitleri: Elektrik – Doğalgaz – Telefon – İnternet – Vergi – Su

A Word Yatıştırıcı Çay: Ihlamur – Karanfil – Melisa – Rezene – Papatya – Melisa – Nane

A Word Sınır Komşularımız: Yunanistan – Gürcistan – Bulgaristan – Irak – İran

A Word 3 Heceli İller: Aksaray – İstanbul – Zonguldak – Antalya – Kayseri

A Word Film Türleri: Romantik – Fantastik – Belgesel – Dram- Biyografi

A Word Erkek Aksesuar: Gözlük – Tesbih – Kolye – Saat – Kemer – Mendil – Kravat

A Word … Can(isim): Mustafa – Uğur – Doğan – Fettah – Berke – Nur – Ali – Mutlu

A Word İnşaat Terimleri: Kolon – Beton – Harç – Şantiye – Kiriş – Kiremit

A Word Evde Beslenen Hayvan: Papağan – Tavşan – Köpek – Kedi – İguana – Kaplumbağa

A Word Bebek Hastalığı: Su Çiçeği – Kabakulak – Sarılık – Kızamıkçık – Grip

A Word Ev İşleri: Dikiş – Çamaşır – Badana – Yemek – Bulaşık – Temizlik

A Word Edebiyat: Kafiye – Mecaz – Roman – Biyografi – Akrostiş – Mısra

A Word Yüzme: Sırt üstü – Kulaç – Havuz – Bone – Mayo – Kelebek – Palet

A Word Doğa Olayları: Volkan – Meteor – Hortum – Yıldırım – Deprem – Şimşek

A Word Yönetim Biçimleri: Cumhuriyet – Demokrasi – Oligarşi – Diktatörlük

A Word İçkiler: Kokteyl – Likör – Konyak – Viski – Şarap – Rakı – Tekila

A Word .. Namazı: Akşam – Teravih – Cenaze – Bayram – Nafile – İstihare

A Word Alet Çantası: Çivi – Tornavida – Çekiç – Kerpeten – Dübel – Maket Bıçağı

A Word İçecekler: Viski – Ayran – Kahve – Çay – Şarap – Bira – Su – Votka – Rakı

A Word Dersler: Müzik – Biyoloji – Edebiyat – Coğrafya – Matematik

A Word Takım Renkleri: Kırmızı – Sarı – Mavi – Lacivert – Bordo – Beyaz – Siyah

A Word Kış Sebzeleri: Pancar – Havuç – Pazı – Lahana – Brokoli – Pırasa – Turp

A Word Kuruyemişler: Fındık – Leblebi – Fıstık – İncir – Badem – Ceviz

A Word Yaz mevsimi: Dondurma – Sıcak – Kavun – Deniz – Güneş – Nem – Tatil – Su

A Word Börek Çeşitleri: Sigara – Peynirli – Kıymalı – Ispanaklı – Tepsi – Kol

A Word Cenaze: Kefen – Namaz – Taziye – Tabut – Musalla – Başsağlığı

A Word Elektrikli Ev Aletleri: Lamba – Ütü – Televizyon – Fırın – Radyo – Vantilatör

A Word Toprak Altı Canlıları: Kunduz – Karınca – Solucan – Köstebek – Yılan – Kirpi

A Word Dağlarımız: Kaçkar – Erciyes – Ağrı – Palandöken – Süphan – Hasan

A Word Evin Girişinde Bulunanlar: Paspas – Ayakkabılık – Vestiyer – Portmanto – Ayna

A Word Kahveyle İyi Gider: Kurabiye – Çörek – Çikolata – Kek – Gofret – Kruvasan

A Word İstanbul: Tarih – Marmara – Kalabalık – Otuzdört – Metropol

A Word İzmir: Gaziemir – Karşıyaka – Göztepe – Bornova – Balçova

A Word Araba Parçası: Vites- Direksiyon – Silecek – Plaka – Dikiz Aynası

A Word Kalabalık Yerler: Sinema – Tiyatro – Fuar – Konser – Panayır – Lunapark

A Word Futbol: Korner – Taç – Hakem – Ofsayt – Gol – Penaltı – Ofsayt

A Word Gelin Aksesuarı: Yüzük – Çiçek – Bilezik – Duvak – Kuşak – Taç – Ayakkabı

A Word Burçlar: İkizler – Aslan – Boğa – Oğlak – Yay – Kova – Başak – Akrep

A Word Damat Aksesuarı: Kravat İğnesi – Papyon – Yelek – Yaka Çiçeği – Kuşak

A Word Ulaşım Aracı: Vapur – Tren – Teleferik – Otobüs – Gemi – Helikopter

A Word Askeri Rütbeler: Üsteğmen – Başçavuş – Astsubay – Er – Yüzbaşı – Albay

A Word Türkiye’ deki Rüzgarlar: Yıldız – Karayel – Lodos – Poyraz – Keşişleme – Kıble

A Word Kutuplar: Antartika – Kuzey – Güney – Buzul – Penguen – Eskimo

A Word Gizli Konu: Yapıştırıcı – Klasör – Bant – Silgi – Etiket – Daksil

A Word Gizli Konu: Trigonometri – Fonksiyon – İntegral – Logaritma

A Word Gizli Konu: Alaçatı – Datça – Bodrum – Kaş – Şile – Alanya – Ayvalık

A Word Gizli Konu: Sıpa – Tay – Tırtıl – Kuzu – Malak – Civciv – Buzağı – Enik

A Word Gizli Konu: Çivi – Testere – Keski – Matkap – Zımpara – İskarpela

A Word Bölüm Sonu Sorusu: Müessese – Oyun – Enstitü – Kalorifer – İstihbarat

A Word Makyaj Malzemeleri: Fondöten – Rimel – Göz Kalemi – Dudak Parlatıcısı

A Word Avrupa Ülkeleri: Beyaz Rusya – Çek Cumhuriyeti – Vatikan – Andorra

A Word … Arkadaşı: Çocukluk – Oyun – İş – Asker – Yol – Koğuş – Okul – Ev – Silah

A Word Zeytin Çeşitleri: Siyah – Yeşil – Çizik – Gemlik – Sele – Domat – Salamura

A Word Yılbaşı: Hediye – Tombala – Süs – Kırmızı – Çekiliş – Çam Ağacı

A Word Hastane: Serum – Yatış – Oksijen Tüpü – Tetkik – Taburcu – Sevk

A Word Kurumsal Firma: Hukuk – Hiyerarşi – Matrah – Yönetim Kurulu – Talep

A Word … Pekmezi: Keçi Boynuzu – Andız – Amut – Pancar – Şeker Kamışı

A Word Sinema Salonu: Perde – Film – Gözlük – Ses sistemi – Patlamış Mısır

A Word Yerleşim Birimleri: Köy – Belde – Kasaba – Bucak – İlçe – Mahalle – Semt

A Word Ayakkabı Çeşitleri: Günlük – Spor – İskarpin – Sandalet – Yumurta Topuk

A Word Başa Takılır: Balaklava – Fötr – Eşarp – Sarık – Yazma – Takke – Papak

A Word Askerlik Argosu: Lağımcı – Tertip – Karaşimşek – Disko – Hürgeneral

A Word Yenebilen Balıklar: Kefal – Barbun – Akya – Lüfer – Torik – Kofona – Zargana

A Word Çizgi Filmler: Redkit – Tenten – Jetgiller – Taş Devri – Bugs Bunny

A Word Olimpiyatlar: Doping – Madalya – Derece – Meşale – Stadyum

A Word Trafik: Orta Refüj – Stop Lambası – Hız Sınırı – Çift Şerit

A Word İş Sektörleri: Enerji – Eğlence – Medya – Lojistik – İletişim

A Word Tren: Makinist – Gar – Bilet – Kondüktör – Makas – Kara – Köüz

A Word Bakliyatlar: Nohut – Mercimek – Kuru Fasülye – Bulgur – Barbunya

A Word … Dolması: Mantar – Pırasa – Patates – Domates – Kırmızı Biber

A Word Diş Tedavisi: Porselen – İmplant – Kaplama – Damak – Protez – Kanal

A Word Cenaze: Helva – Musalla Taşı – Toprak – Yas – Helallik

A Word Müzik Aletleri: Kusle – Kastanyet – Arp – Mandolin – Tuba – Ud – Çeleşta

A Word Ekmek Çeşitleri: Gömeç – Ekşi Mayalı – Ruşeymli – Ebeleme – Francala

A Word Masal Kahramanları: Uyuyan Güzel – Rapunzel – Çizmeli Kedi – Peter Pan

A Word Asya Ülkeleri: İran – Lübnan – Bangladeş – Umman – Filipinler – Laos

A Word Ev Mobilyası: Tabure – Kitaplık – Şifonyer – Sedir – İkili Koltuk

A Word Yemek Sonrasında: Yürüyüş – Bulaşık – Çay – Şekerleme – Diş Fırçalama

A Word Peynir Çeşitleri: Küflü – Dil – Ezine – Deri – Keçi – Lor – Tuzsuz – Abaza – Köy

A Word El İşi: Battaniye – Dantel – Oya – Patik – Yazma – Süveter

A Word Otogar: Yolcu – Peron – Muavin – Şehirler arası – Çığırtkan

A Word … Köfte: Sulu – Izgara – İnegöl – Misket – Kadınbudu – İçli – Çiğ

A Word Dondurma Çeşitleri: Muzlu – Vanilyalı – Sakızlı – Maraş – Sade – Kaymaklı

A Word Tahıllar: Mısır – Yulaf – Karabuğday – Çavdar – Sorgum – Pirinç

A Word Boks: Ring – Gong Sesi – Ağızlık – Kum Torbası – Round – Köşe – Ring

A Word … Bakanlığı: Milli Savunma – Sağlık – Adalet – İçişleri – Maliye

A Word Ev Eşyası: Abajur – Tirbuşon – Davlumbaz – Kereta – Çöp Kutusu

A Word İş Toplantısı: Proje – Toplantı Masası – Sunum – Dosya – Grafik – Not

A Word Noktalama İşaretleri: Ünlem – Noktalı Virgül – Kısa Çizgi – Ayraç – Denden

A Word Cevapları Nedir A Word Tüm Seviye Cevapları

A Word Türkiye’ de ki Barajlar: Keban – Atatürk – Hirfanlı – Aslantaş – Demirköprü

A Word … Saati: Kum – Kış – Toplantı – Duvar – Çay – Buluşma – Okul – Sefer

A Word Cinayet: Ceset – Maktul – Ölüm – Olay Yeri – Zanlı – Soruşturma

A Word Hastayken İçtiklerimiz: Çorba – İlaç – Ballı Zencefil – Ihlamur – Nane Limon

A Word Doğum Günü: Hediye – İyi ki doğdun – Davetli – Fotoğraf – Maytap

A Word Nesli Tükenmiş Hayvanlar: Mamut – Dodo Kuşu – Çizgili Sırtlan – Mavi Antilop

A Word Mahalle Bakkalı: Dondurma – Veresiye defteri – Dondurma – Tavla – Plastik Top

A Word Akvaryum: Su Kaplumbağası – Japon Balığı – Çakıltaşı – Tank

A Word Az Bilinen Renkler: Haki – Fildişi – Turkuaz – Camgöbeği – Askeri yeşil

A Word Oyalanırken Kullanırız: Televizyon – Tablet – Yapboz – Gazete – Müzikçalar

A Word Sınırlardaki İllerimiz: Kilis – Van – Artvin – Şırnak – Iğdır – Antakya – Edirne

A Word Tenis: Toprak – Şahin gözü – Basit Hata – Set Sayısı – Ralli

A Word Türk Hamamı: Hamam Tası – Kese – Göbek Taşı – Tellak – Natır – Kurna

A Word Takım Elbise: Mendil – Kol Düğmesi – Kesim – İlik – Papyon – Yırtmaç

A Word … Yumurtası: Kaplumbağa – Deve Kuşu – Dinozor -Timsah – Kurbağa

A Word Yeşilçam Sanatçıları: Tarık Akan – Cüneyt Arkın – Itır Esen – Ayşen Gruda

A Word Anadolu Beylikleri: Dulkadiroğulları – Germiyanoğulları – Eretna

A Word Havalimanı: Hangar – Apron – İniş izni – Son Çağrı – İç Hatlar – Jet

A Word … Anahtarı: İngiliz – Alyan – Cevap – Kasa – Şehir – Kumbara

A Word Su Tesisatı: Sifon – Kireç – Sayaç – Kaçak – Gider – Batarya – Musluk

A Word Siyaset: Baraj – Parti – Parlemanto – Egemenlik – Muhalefet

A Word Anatomi: Organ – Kemik – Sinir – Bağ – Deri – Eklem – Endokrin – Kas

A Word Deyimler: El Açmak – Bağrı Yanık – Sabahın Körü – Bacak Kadar

A Word Afrika Ülkeleri: Madagaskar – Sudan – Kenya – Çad -Tanzanya – Kamerun

A Word Ev Saksı Bitkileri: Aloevera – Aşk Merdiveni – Deve Tabanı – Hanım eli

A Word Hayvan Belgeseli: Vahşi Yaşam – Doğa – Pusu – Çiftleşme – Göç – Kur – Otlak

A Word Ameliyat: Neşter – Stabil – Cerrah – Dikiş – Operasyon – Nabız

A Word Dövüş Sanatları: Tekvando – Karate – Kung fu – Kickboks – Aikido – Judo

A Word Meteroloji: Yağış – İklim – Sıcaklık – Hissedilen – Rüzgar yönü

A Word Mitolojik Tanrı / Tanrıça: Artemis – Apollo – Afrodit – Hades – Nesesis – Athena

A Word Mutfak Gereçleri: Kağıt Havlu – Kek Kalıbı – Değirmen – Spatula – Elek

A Word Suç Türleri: Kumar – Zimmet – Para Aklamak- İstismar – Yolsuzluk

A Word Bağımlılıklar: Bilgisayar Oyunu – Alkol – Sigara – Kumar – Kola – Adrenalin

A Word Börek Çeşitleri: Sigara – Bohça – Gül – Muska – Katmer – Laz – Pişi – Milföy

A Word Karadenizde Gezilecek Yerler: Sümela Manastırı – Fırtına Deresi – Çifte Köprü

A Word Uyku Getiren Şeyler: Masaj – Sıcak – Çay – Rezene – Kitap – Ayran – İlaç – Alkol

A Word Şirinler Karakteri: Şakacı – Gözlüklü – Usta – Güçlü – Tembel – Somurtkan

A Word Hastalık: Menenjit – Sarılık – Sedef – Kuş Palazı – Taşikardi

A Word Motorsiklet: Enduro – Kask – Vites – Motokros – Reflektör – Karter

A Word İklim: Ilıman – İlkbahar – Hortum – Kar – Hortum – Muson

A Word Türk Müziği Makamları: Hicaz – Kürdi – Uşşak – Saba – Nihavend – Hüseyni – Rast

A Word Devlet Üniversiteleri: Erciyes – Fırat – Dumlupınar – Hitit – Bozok – Harran

A Word Türkiye'deki Göller: Düden – Küçük Çekmece – Köyceğiz – Eber – Manyas – Çöl

A Word Bebek …: Arabası – Bezi – Çantası – Bezi – Odası – Telsizi – Ağlaması

A Word Eski Kelimeler: Maşuk Payidar – Fevkalede – Izdırap – Mukadderat

A Word Aktarda Bulunanlar: Melisa – Ada Çayı – Haşhaş – Karahindiba – Sinemaki

A Word Efsane Futbolcular: Raul – Zidane – Figo – Pele – Totti – Kempes – Best – Henry

A Word … Kemiği: Çene – Kaval – Kafatası – Ön Kol – Tarak – Baldır – Burun

A Word Doğa Yürüyüşü: Baton – Pusula – Sırt Çantası – Kafile – Rehber

A Word Gizli Konu: Astigmat – Katarakt – Tavuk Karası – Renk Körlüğü

A Word Gizli Konu: Ejder – Kaplumbağa – Bukalemun – Keler – Kobra

A Word Gizli Konu: Fırkateyn – Filika – Vapur – Yat – Sandal – Denizaltı

A Word Gizli Konu: Vizontele – Eşkiya – Gora – Av Mevsimi – Propaganda

A Word Gizli Konu: Akustik – Ses – Diyez – Arpej – Oktav – Sonat – Melodram

A Word Gizli Konu: İnce Bağırsak – Safra Kesesi – Pankreas – Akciğer

A Word Gizli Konu: Dönme Dolap – Atlı Karınca – Tren – Gondol – Balerin

A Word Gizli Konu: Kiraz Sapı – Kuşburnu – Ihlamur – Rezene – Bergamot

A Word Gizli Konu: Er Meydanı – El Ense – Atasporu – Minder – Tuş – Kıspet

A Word Gizli Konu: Aynasız – Karakol – Gözaltı – Yüzellibeş – Devriye

A Word Bölüm Sonu: Ampute – Muteşekir – Matruşka – Seyyah – Feriştah

A Word Kabuğu Yenmeyen Meyveler Karpuz, Kavun, Hindistan Cevizi, Muz, Mandalina

A Word Hayvan Sesleri Miyav, vakvak, cikcik, havhav, gulugulu, möö

A Word Bilgisayar Masaüstü, oyun, fare, klavye, hoparlör

A Word Pantolon İspanyol, kadife, düşükbel, deri

A Word Fıkra Kahramanları Dursun, nasreddinhoca, fadime, temel

A Word Yapışan Şeyler Postit, sakız, bant, sülük, yarabandı, tutkal, sim

A Word Batıl İnanç Objeleri Merdiven, Karakedi, Tavşanayağı, onüç, ayna

A Word Oskar Töreni Ödül, Akademi, Film, Kırmızı Halı

A Word Popüler Kültürde Dedektif Şüphe, pipo, şapka, ipucu, büyüteç, izsürme

A Word Klasik Romanlar Sefiller, Suçveceza, dönüşüm, ilyada, beyazdiş

A Word Eczane eldiven,sargıbezi, hap, sıcaksutorbası, tartı

A Word Lakaplar inek, çakal, sinyor, gecekuşu, taçsızkral, rambo

A Word Gözlü ceylan, çekik, badem, kara, renkli, yuvarlak, eşek

A Word Hapishane firar, müdür, mahkum, demirparmaklık, af, avukat

A Word Patlayan şeyler yanardağ, balon, ramazantopu, torpil, öd, sigara

A Word Atasözü mart, kılıç, cafer, öküz, hoşaftan

A Word Köy evinde bulunanlar çalısüpürge, sineklik, divan, lastikayakkabı

A Word Tatil köyü yüzmehavuzu, plaj, açıkbüfe, otel, tampansiyon

A Word Kağıt paradaki kişiler Atatürk, cahitarf, yunusemre, aydın sayılı

A Word Filozoflar sokrates, aristoteles, hegel, freud, kant

A Word Kamyon Arkası Kader, güzelini, hasta, parishilton, mazot

A Word Parfüm Bitkileri Bergamot, Menekşe, Sinameki, Biberiye, Lavanta

A Word Kurban Bayramı Sakatat, İşkembe, Deri, Bıçak, Kavurma, Ortak

A Word Ev Dekorasyonu Abajur, Boyaynası, Tablo, Storperde, Spotlamba

A Word Spor Ekipmanları Tozluk, Dizlik, Suluk, Atlamaipi, Bar, Bone, Raket

A Word …Yolu İpek, Baharat, Keçi, Deniz, Likya

A Word İhale Sözleşme, Teklif, Pazarlık, İtiraz, Fesat, Proje

A Word Almanya Denilince Duvar, Gurbetçi, Panzer, Berlin, Disiplin

A Word Gül ile yapılanlar Şampuan, Lokum, Reçel, kolonya, krem, Likör, Sabun

A Word Trafik Kazası Zincirleme, Yol, Şarampol, Maddihasar, Tutanak

A Word Tuvalet sabun, alafranga, koku, kanalizasyon, alaturka

A Word Kök sebzeler havuç, pancar, soğan, şalgam, patates, yerelması

A Word Hayattaki dönüm noktaları üniversite, doğum, meslekseçimi, evlilik

A Word Rusya denince soğuksavaş, kozmonot, sıcakdeniz, rulet, votka

A Word Sokakta satılır simit, çekirdek, çiçek, piyangobileti, kuşyemi

A Word Mezuniyet kep, diploma, balo, fotoğraf, tören, cüppe, konvoy

A Word Kalıplaşmış sözler harareti, sende, şampiyon, kader

A Word İtalyan mutfağı spagetti, lazanya, pizza, tiramisu, zeytinyağı

A Word Cips çeşitleri peynir, sütmısır, ketçap, barbekü, fıstık

A Word Periyodik cetvel hidrojen, altın, kobalt, demir, nikel, klor, kalay

A Word …. Arabası Devrim, Pazar, Çöp, Bebek, Market, Polis

A Word Zıtlıklar Azçok, Altüst, Şerhayır, Açıkkoyu, Aşağıyukarı

A Word Osmanlı Devleti Padişah, Sadrazam, Paşa, Şehzade, Lala, Yeniçeri

A Word Aydınlatan Şeyler Yıldız, Kibrit, Ampul, Meşale, Mum, Çakmak, Ay

A Word Kütle Birimleri Gram, Ton, Karat, Libre, Kental, Okka, Ons, Çeki

A Word Unutulmaz Film Karakterleri Karamurat, Hüsam, Tarkan, Sezercik, Turistömer

A Word Taksi Taksimetre, Ticari, Şoför, Gecetarifesi, Durak

A Word Sonradan İl Olanlar Kilis, Yalova, Iğdır, Şırnak, Bayburt, Kırıkkale

A Word … Batsın Yalanın, Yerindibine, Havan, Adı

A Word Ekstrem Sporlar Yamaçparaşütü, yelkenkanat, Kayainişi

A Word Din Adamı / Kadını: Rahibe – Şaman – İmam – Peder – Müftü – Haham – Kardinal

A Word Atasözü: Çoban, Başta, Orak, Ergen, Bağdat, Mandayı, Kediye

A Word Yüz Bakımı: Maske – Krem – Sivilce – Siyah Nokta – Nemlendirici

A Word Resim Sanatı: Tuval – Boya – Guaj – Fresk – Nü – Palet – Model – Minyatür

A Word Uyku Öncesi Rutini: Diş Fırçalama – Oyun – Tuvalet – Makyaj Temizleme

A Word Közde Pişer: Patates – Soğan – Patlıcan – Biber – Mantar – Domates

A Word Artık Kullanılmayan Eşyalar: Jeton – Atari – Gramafon – Tetris – Disket

A Word Romantizm Öğeleri: Dolunay – Müzik – Şiir – Mum – Yağmur – Gül – Şarap

A Word Berber: Tıraş – Ense – Havlu – Aramakas – Jöle – Ağda

A Word Atasözü: Kasap, Cinsine, Ördeğe, Felek, Mülk, Yılan,At

A Word Gelenekler: Bayramlaşma – Asker Uğurlama – Gelin Hamamı

A Word Her İnsanda Farklıdır: Göz – Yürüyüş – Dna – Dil – Parmak izi – Kalp atışı

A Word Abur Cubur Gıdalar: Şeker – Kola – Jelibon – Patates cipsi – Bonibon

A Word Dünyayı Değiştiren Buluşlar: İnternet – Penisilin – Matbaa – Ateş – Buhar motoru

A Word Diyet Çeşitleri: Karatay – Dukan – Akdeniz – Protein

A Word Zayıflamak İçin: Egzersiz – Diyet – Araöğün – Su – Yeşil Çay – Kahvaltı

A Word Çeyizlik: Dantel – Perde – Mutfak Robotu – Örtü – Yemek takımı

A Word Otel: Resepsiyon – Rezervasyon – Oda servisi – Minibar

A Word Paris: Şanzelize – Eyfel Kulesi – Işık Şehir – Romantizm

A Word Hababam Sınıfı: Mahmut Hoca – Hafize Ana – Badi Ekrem – Güdük Necmi

A Word Öğrenci Evi Yemeği: Makarna – Tost – Menemen – Omlet – Tavuk – Hazır Çorba

A Word Kamyon Arkası: Müsait, Müslüm Baba, Kaptan, Elveda, Çilekeş

A Word Ünlü Kaşifler: Kolomb – Evliya Çelebi – Macellan – Piri Reis

A Word Mangal: Közbiber – Köfte – Çıra – Yelleme – Kömür – Sucuk – Maşa

A Word Korku Filmi Varlıkları: Kurt Adam – Hayalet – Ruh – Cin – Zombi – Şeytan – Vampir

A Word Unisex İsimler: Görkem – Deniz – Yağmur – Umut – Işık – Bilge – Özgün

A Word Keçi: Çebiç – Oğlak – Teke – Tiftik – Ankara

A Word Başlangıç Boylam Ülkeleri: Mali – Fransa – İngiltere – Burkino Faso – Gana

A Word Çanakkale Denilince: Gelibolu – Şehitlik Anıtı – Dur Yolcu – Anzak Koyu

A Word Yaz Meyveleri: Karpuz – Kiraz – İncir – Nektarin – Kayısı

A Word Savaş: Barış – Gazi – Kamp – Uçak Savar – Askeri – Birlik – Cephe

A Word Uçak Yolculuğu: Türbülans – Oksijen Maskesi – Kabin Memuru

A Word Kamyon Arkası: Sanayiye, Şoförsen, Cenabetim, Kollarında

A Word Enerji Kaynakları: Güneş – Rüzgar – Jeotermal – Nükleer – Hidrolik

A Word Everest: Çığ – Zirve – Himalayalar – Oksijen – Tırmanış

A Word Gökyüzü: Gökkuşağı – Yağmur – Bulut – Kar – Yıldız – Şimşek

A Word Atasözü: Düşmanın, Taş, Maldan, Huyu, Laklakla,Türkü

A Word Kalsiyum Kaynakları: Süt – Peynir – Susam – Badem – Keten tohumu

A Word Evrim: Biyoloji – Teori – Köken – Tür – Doğal Seçilim

A Word … Babası: Aile – Mafya – İsim – Fikir – Para – Vaftiz – İskele – İkiz – Aile

A Word Kalıplaşmış Sözler: Vurdu, İstanbulun, Yarın,Vefa,Yetmiş

A Word Sağdan Direksiyonlu Ülkeler: İngiltere – Japonya – Somali – Kenya – Kıbrıs – Malta

A Word İskambil Oyunları: Konken – Poker – Dost Kazığı – Seksenbir – Batak

A Word … Ajansı: Oyuncu – Medya – Reklam – Uzay – Haber

A Word Osmanlı Yemekleri: Hünkar Beğendi – Dolma – Boza – Mahmudiye – Beyrani

A Word Etek Çeşitleri: Pileli – Uzun – Kloş – Balon – İskoç – Mini – Kalem

A Word Piyango Çıkarsa Alınacaklar: Yat – Araba – Arsa – Özel jet – Çiftlik – Yalı – Ada

A Word Eskiden İl Olanlar: Gelibolu – Kozan – Doğu Beyazit – Çatalca – Siverek

A Word Anket: Araştırma – Seçim – Öğrenci – Pazar

A Word Alternatif Tıp Tedavileri: Akapunktur – Sülük – Hacamat – Detoks – Hipnoz

A Word Protokol Diplomasi - resmi - millibayram - tören

A Word Ekvator Ülkeleri Kolombiya - Ekvador - Endonezya - Kongo - Brezilya

A Word At Yarış - midilli - tımar - rahvan - kaşağı - yele - semer

A Word Perde Çeşitleri Jaluzi - stor - tül - zebra - cibinlik - kruvaze - drape

A Word …. Günü Sevgililer - anneler - doğum - öğretmenler - aşure

A Word Atasözü Sahibine - gölgesinde - bacağı - öksüzçocuk - dik

A Word Çöl Vaha - kumtepesi - kutupayısı - mecnun - bedevi

A Word Kedi Bıyık - dokuzcan - tüy - pençe - pati - dörtayak

A Word İnsan Kaynakları Beyazyaka - mülakat - işilanı - referans - aday

A Word Gizli konu Dolma bahçe - Çırağan - Topkapı - İbrahim paşa

A Word Gizli konu Atatürk - Esenboğa - Dalaman - Erkilet - Çorlu

A Word Gizli konu İmparator - trüf - borazan - istiridye - sığırdili

A Word Gizli konu Galon - pint - pond - libre - mil - inç - yarda

A Word Gizli konu Kadraj - vizör - lens - zum - flaş - deklanşör - film

A Word Gizli konu Absent - rom - viski - tekila - konyak - rakı - cin

A Word Gizli konu Bant - cetvel - kurşunkalem - kitap - defter,iletki

A Word Gizli konu Şizofren - anksiyete - histeri - paranoya

A Word Gizli konu Tasarımcı - defile - model - manken - kreasyon

A Word Gizli konu Dna - kromozom - dominant - gen - mendel - popülasyon

A Word Bölüm Sonu Burçak - çaçaron - şamandıra - muntazam - nüktedan

A Word Benzin İstasyonu Pompacı - yakıt deposu - motorin - hava - mola

A Word Ev temizliği Vileda - süpürge - pencere - fayans - tozbezi - perde

A Word Bebek Yiyecekleri Meyve püresi - yumurta - sebzeçorbası - mama

A Word Genel kültür Everest - sümerler - oksijen - kamikaze - üzüm - elçi

A Word Yeni Eve Taşınırken Koli - badana - asansör - nakliye - komşu - hamal

A Word Şehirlerimizin kardeş şehirleri Bakü - Saraybosna - Barcelona - Bükreş - Semerkant

A Word Köy sobasında pişirilenler Çay - kestane - soğan - patates - bazlama - köy ekmeği

A Word Kayak merkezi Teleferik - tesis - kar kalınlığı - pist - baton

A Word Futbolcu transferi Sözleşme - ücret - kiralık - opsiyon - menajer - imza

A Word Atasözü Sarraf - tarif - dağlar - denize at - yoğurdu - kırağı

A Word Mesai Molası: Muhabbet – Sigara – Çay – Temiz Hava – Egzersiz

A Word E Posta Sonuna Yazılır: Saygılarımla – Bilgilerinize – İyi Çalışmalar

A Word Düğün Hazırlıkları: Davetiye – Gelinlik – Fotoğraf – Nikah Şekeri

A Word Tahtadan Yapılan Şeyler: Gemi – Ev – Oyuncak – Anahtarlık – Merdane – Sandalye

A Word Kilişe Sözler: Oradadır - Konuş - Kim - Bir şey - Kemiğe - Çalışmıyor

A Word Kadınlar: Gıybet – Topuklu – Makyaj – Moda – Güzellik – Zarafet

A Word Temizlik Malzemeleri: Çamaşır Suyu – Tuz Ruhu – Sıvı Sabun

A Word Kız İsteme Merasimi: Tepsi – Yüzük – Makas – Tuzlu Kahve – Çiçek – Çikolata

A Word Trafik Kontrolü: Radar – İşaret – Devriye – Kamera – Işık – Çevirme

A Word Genel Kültür: Çin - Gaziantep - Karbon - Köpek - Sıra - Turunçgil

A Word Sokak Lezzetleri: Bardakta Mısır – Köfte – Midye dolma – Nohut pilav

A Word Oto Sanayi: Egzoz – Lastik – Kaporta – Yedek Parça – Makyaj

A Word Uzun Yaşayan Hayvanlar: Fil – Papağan – Kaplumbağa – Balina – Timsah – Kartal

A Word Atasözü: Yalancının - Yosun - Koyunun - Çivi - Peynir - Köküne

A Word Lahmacun: Maydanoz – Limon – Kıyma – Sumaklı Soğan – Antep

A Word Klasik Ebeveyn Sözleri: Yerine Yat – Geç Kalma – Cevap Verme – Eşşek Sıpası

A Word Yapması Zahmetli Yemekler: Çiğ Köfte – Su Böreği – Mantı – İçli Köfte

A Word Mahkeme: Yaz Kızım – Hakim – Avukat – Davalı – Karar – Sanık

A Word Kilişe Sözler: Ömrümce - Kardeşsiniz - Bayramlar - Nem - Yoldayım

A Word Haftasonu Etkinliği: Doğa Yürüyüşü – Konser – Maç – Tiyatro – Piknik

A Word Uykudan Uyandırılan Şeyler Kabus, Susuzluk, Kaşıntı, Tuvalet, Gürültü

A Word Kiralık Ev Arayışı Sözleşme, Depozite, Yüksek Giriş, Cephe, Arakat

A Word Saç Aksesuarları Bandana, Lastik, Tel Toka, Peruk, Saç Tüyü

A Word Flört Dönemi Randevu, Yemek, Öpücük, Heyecan, Mesaj

A Word Genel Kültür Iğdır, Afrika, Aslan, Tatlı, Kaptan, Çiftlikte, Kurt

A Word seafoodplus.info Araba Masrafsız, Temiz, Sahibinden, Takas, Acil, Pazar

A Word Ankara Anıtkabir, Meclis, Simit, Kuğulu Park

A Word Atasözü Taşla, Laklak, Minareyi, Ağaçtan, Horuzu, Kurdun

A Word Zenginlik Belirtisi Marka, Dubleks, Kol Saati, Bahşiş, Hizmetkar

A Word Güzellik Yarışması Jüri üyesi, Kamp, Vücut Ölçüleri, Kainat Güzeli

A Word Ayrılık Nedenleri Yalan, İhanet, Güvensizlik, Kıskançlık, Mesafe

A Word Zombi İstilası Isırık, Kaos, Yamyam, Salgın, Virüs, İnsaneti

A Word Yaşlılık Kırışıklık, Şeker, Romatizma, Takmadiş, Baston

A Word Astronomik Olaylar Güneştutulması, Meteor Yağmuru, Süperay

A Word Nevşehir Peribacası, Ürgüp, Turizm, Balon, Kapadokya

A Word Klişe Sözler Komik, Çalışana, Kırık, Selam, Memleketin

A Word Türklere Özgü Şeyler Dantel, Mangal, Altıngünü, Konvoy, Beniyıka

A Word Film Seti Yönetmen, Makyöz, Kamera, Kadraj, Başrol, Kestik

A Word Titanik Faciası Buzdağı, Canyeleği, Batmazgemi, İngiltere

A Word Genel Kültür New York, Asker, Fincan, Araba, Rusya, Sirke, Deniz

A Word Usandıran Film Klişeleri Hafızakaybı, Zenginkız, Fabrikatör, Mutluson

A Word Kütüphane Kitap, Sessizlik, Ansiklopedi, Raf, Arşiv

A Word Gazetecilik Söyleşi, Fotomuhabir, Basın, Editör, Asparagas

A Word Magazin Haberleri Rüküş, Kaçamak, Uzatmalısevgili, Skandal

A Word Atasözü Bacadan, Han, Bakır, Tembele, şimşek, Büyük, Soğuk

A Word Saç Modelleri Küt, örgü, Atkuyruğu, Balıksırtı, Asimetrik

A Word Türklerin Katıldığı Savaşlar Kosova, Malazgirt, Trablusgarp, Kore, Kurtuluş

A Word Uzaylıar Dünyadışı, Uçandaire, Masumköylü, Istila

A Word Radyo Programı Konuk, Dinleyici, Mikrofon, Canlıyayın, Stüdyo

A Word Vergisi En Yüksek Şeyler Sigara, Alkol, Araba, İnternet, Akaryakıt

A Word Klişe Sözler Gözlerimi, Maçlara, Yarın, Gözyaşları, Çevreye

A Word İlkel Kabileler Konargöçer, Yağmurdansı, Dinitören, Şef

A Word Miras Kalan Şeyler Kültür, Mücevher, Borç, Toprak, Para

A Word Diş Beyazlatma Muz Kabuğu, Sofratuzu, Çilek, Macun, Lazer

A Word Genel Kültür Bozacı, İşaret, Kudüs, Yasakaşk, Karakedi, Kirve

A Word Satranç Oyunu Gambit, Kuşe, Şahçekme, Rok, Çobanmatı, Terfi

A Word Tarih Öncesi Yaşam Çömlek, Mağarasanatı, Toplayıcılık, Tekerlek

A Word Evcil Hayvan Sorunları Saldırganlık, Alerji, Mama, Gürültü, Dışkı

A Word Biftek Pişirme Sanatı Dökümtava, Mühürleme, Deniz Tuzu, Dinlendirme

A Word Kilo Alan Yerler Göğüs, Göbek, Kalça, Bacak, Basen, Gıdı, Yanak

A Word Atasözü Kargalar, Sapını, Gölgesinde, Mahmut, Mezarını

A Word Askeri Operasyon Teçhizat, Hareketüstü, Eşzamanlı, İstihbarat

A Word En Hareketsiz Hayvanlar İguana, Kaplumbağa, Tembelhayvan, Yavaşloris

A Word Beyaz Eşyalar Fırın, Buzdolabı, Kombi, Davlumbaz, Klima

A Word Kariyer İşbaşvurusu, Özgeçmiş, Pozisyon, Terfi, Meslek

A Word Yağı Kullanılan Bitkiler Badem, Zeytin, Fındık, Ayçiçeği, Susam

A Word Klişe Sözler Fazlası, Unutsaydın, Girince, Mutlaka, Sarılıp

A Word Üniforma Giyenler Hemşire, Polis, öğrenci, Aşçı, Kaptan, Asker

A Word Güneşlenmek Şezlong, Güneşkremi, Faktör, Kumsal, Dvitamini

A Word Genel Kültür Cambaz, Gönül, Ateş, Komşu, Trabzon, Vegan, Kardeş

A Word Estetik Yapılan Bölgeler Dudak, Göğüs, Burun, Diş, çene, Elmacıkkemiği

A Word Sınavlar Kapıyı Çalınca Ders Notu, Kütüphane, Doktorraporu, Sabahlama

A Word Uykuya Hazırlık Pijama, Gözbandı, Su, Kitap, Yorgan, Gecelambası

A Word Şişirilen Şeyler Balon, Top, Koltuk, Suyatağı, Lastik, Sakız

A Word Atasözü Düşman, Pilav, Tabancanın, Dert, Deveye, Teneşir

A Word Yünden Yapılır Kazak, Eldiven, Atlet, Battaniye, Hırka, Atkı

A Word Sık Rastlanılan Dövmeler Kelebek, Sonsuzluk, Karahindiba, Solanahtarı

A Word Kışlık Hazırlanan Yiyecekler Tarhana, Peynir, Turşu, Konserve, Salça, Makarna

A Word Uzun Yaşayan Ağaçlar Çınar, Zeytin, Selvi, Kestane, Ceviz, Çamfıstığı

A Word Klişe Sözler Türkiye, Ameliyatlı, Toz, Yerdeyiz, Değerlisin

A Word Anasınıfı Süsleme, Resim, Oyun, Parmakboyası, Öğleuykusu

A Word Köy Bahçe, Kümes, Tarla, Değirmen, Çeşme, Muhtar, Ahır

A Word Diş Temizliğinde Kullanılır Dişipi, Ağızbakımsuyu, Fırça, Macun, Misvak

A Word Ege Bölgesi Zeytin, Bodrum, Pamukkale, Mesirmacunu, Keşkek

A Word Cevapları Nedir A Word Tüm Seviye Cevapları

A Word Kovboylar Vahşibatı, Tabanca, Silahkılıfı, Kemer, Kement

A Word Yazlık Kıyafetler Şort, Tshirt, Askılıbluz, Minietek, Tunik

A Word Şerbeti Lohusa, Mevlit, Düğün, Kızılcık, Kandil, Ramazan

A Word Dondurma Külah, Maraş, Sos, Kornet, Çubuk, Sade, Ilıksu

A Word Yöresel Halk Oyunu Atabarı, Horon, Zeybek, Harmandalı, Çiftetelli

A Word Atasözü Can, Paraya, Belinde, Dona, Komşuna, Sarhoş, İmam

A Word Klasik Hayvan İsimleri Pamuk, Limon, Zeytin, Boncuk, Köpük, Paşa, Karabaş, Pati

A Word Hırdavat Malzemeleri Testere, Takoz, Pense, çekiç, Tutkal, Gönye, Kapak

A Word Efsanevi Yaratıklar Hobbit, Öcü, Pegasus, Gulyabani, Goblin, Trol

A Word Marketten Sıkça Alınanlar Yumurta, Ekmek, Peçete, Ivırzıvır, İçecek, Sebze

A Word Ünlü Şelalerimiz Kurşunlu, Düden, Manavgat, Yerköprü, Saklıkent

A Word Tütün Ürünleri Sigara, Puro, Nargile, Pipo, Kolonya, Enfiye

A Word Hafıza Kaybı Yakıngeçmiş, Silbaştan, Travma, Amnezi

A Word Arkeolojik Kazı Kayıpşehir, Hiyeroglif, Mumya, Lahit, Sitalanı

A Word Petrol Türevleri Plastik, Gazyağı, Parafin, Asfalt, Katran, Mazot

A Word Zehirli Böcekler Çiyan, Eşekarısı, Tarantula, Akrep, Çeçesineği

A Word Vampirler Kan, Isırık, Günışığı, Sarımsak, Solukten, Kazık

A Word Yazın Serinlemek İçin Dondurma, Yelpaze, Karpuz, Havuz, Su, Şapka, Klima

A Word Milli Maçlarımız Kırmızı Beyaz, Ayyıldız, Tekyürek, Bayrak, Marş

A Word Fobiler Kapalıalan, Asimetri, Dişçi, Palyanço, Ameliyat

A Word Avustralyadaki Devasa Hayvanlar Yarasa, Örümcek, Kanguru, Timsah, Solucan, Piton

A Word Dinlenme Tesisi Mola, Tuvalet, Çorba, Tost, İhtiyaç, Sigara, Ayran

A Word Sünnet Töreni Kirve, Konvoy, Maşaallah, Asa, Altın, Oldudabitti

A Word İftar Vakti Top, Pide, Zeytin, Sofra, Iftarçadırı, Ezan, Hurma

A Word Klişe Sözler Aile, İzleyicilerimiz, Hayat, Restaurant

A Word Gizli Konu Böğürtlen, Dağçileği, Kuşburnu, Yabanmersini

A Word Gizli Konu Lise, Üniversite, İlkokul, Anasınıfı, Dersane

A Word Gizli Konu Taş, Davul, Mikrodalga, Odun, Tandır, Elektrikli

A Word Gizli Konu Downsendromu, Hemofoli, Albino, Akdenizateşi

A Word Gizli Konu Dönmedolap, Balerin, Atlıkarınca, Korkutreni

A Word Gizli Konu Aztek, Urartu, Frigya, Hitit,Babil, Truva, Sparta

A Word Gizli Konu Hamburger, Pizza, Döner, Soğanhalkası, Sandeviç

A Word Gizli Konu Kök, Yağlı, Sulu, Pastel, Guaj, Duvar, Gıda, Akrilik

A Word Gizli Konu Demir, Bakır, Altın, Kükürt, Mermer, Zımparataşı

A Word Gizli Konu Majeste, Prenses, Kraliçe, Monarşi, Soylu, Düşes

A Word Bölüm Sonu Silsile, Zevzek, Bestekar, Bigudi, Rüya, Yakamoz

A Word Evcilik Oyunu Doktorculuk, Bebek, Hayalgücü, Misafirlik

A Word Üst Baş Alışverişi Mağaza, Kabin, İndirim, Ayna, Kasasırası, Manken

A Word Düğün Fotoğrafı Mekanları Göl, Sahil, Boğaz, Vadi, Trengarı, Buğdaytarlası

A Word Eş Anlamlısını Bul Besin, Cesur, Cılız, Komedi, Pinti, Viraj, Zelzele

A Word Hindistan Denince Ceviz, İnek, Gandi, Dans, Kına, Kumaş, Bindi, Fukara

A Word Kahve Falındaki Semboller Köprü, Uçurtma, Yengeç, Şemsiye, Güvercin, Kanat

A Word Zabıta Belediye, Kollukkuvveti, Üniforma, Seyyar

A Word Türkçesi Ne Ayrıcalık, Baltalamak, Doruk, Yazgı, İncelik

A Word Hayattaki Hedeflerimiz Başarı, Zenginlik, Sosyalstatü, Evlilik, Araba

A Word Mısır Piramitleri Sfenks, Keops, Mezar, Mumya, Firavun, Tarihi

A Word Yöresel Kıyafet İsimleri Peştemal, Yemeni, Bindallı, Entari, Cepken

A Word Trakya Ağzı Abe, Kızan, Beya, Kopil, Kapçıkağızlı, Şopar, Mare

A Word 4 İpucu 1 Kelime Havakirliliği, Metroseksüel, Sağlık, Zar, Ödem

A Word İzci Kampı Oymakbaşı, Fular, Oba, Yavrukurt, Arma, Yemin

A Word Dünya Turu Pasaport, Sırtçantası, Karavan, Yelkenli, Blog

A Word İngilizcedeki Türkçe Kelimeler Yoğurt, Dolma, Döner, Baklava, Ayran, Paşa, Kalpak

A Word İstanbuldaki Tarihi Yerler Gülhane, Topkapı, Mısırçarşısı, Rumelihisarı

A Word Genel Kültür Keman, Krater, Makbule, Mevlid, Pansuman, Promil

A Word Metro İstasyonu Güzergah, Trenrayı, Güvenlik, Anons, Istikamet

A Word Konser Alanı Sessistemi, Performans, Müzikgrubu, Sahne

A Word Balıkçılık Ekipmanları Fırdöndü, Livar, Misina, Oltakamışı, Iğne, Kepçe

A Word Sahte Kimlik, Içki, Doktor, Dilenci, Diploma, Hesap, Bal

A Word Eş Anlamlısını Bul Hayal, Metelik, Onarım, Ozan, Tuvalet, Zarar, Ünlü

A Word Motorsuz Ulaşım Araçları At Arabası, Bisiklet, Paten, Balon, Yelkenkanat

A Word Kıyamet Senaryoları Göktaşı, Susuzluk, Dünya Savaşı, Istila, Salgın

A Word Tatil Cenneti Adalar Bali, Seyşeller, Maldivler, Barbados, Borabora

A Word Geminin Bölümleri Kamara, Güverte, Mutfak, Baca, Köprü Üstü, Makine

A Word 4 İpucu 1 Kelime Tutsak, Evcil Hayvan, Soruşturma, Yeşil Enerji

A Word Tebrik Nedenleri Bayram, Mezuniyet, Evlilik, Galibiyet, Yeni Yaş

A Word Vergisi Emlak, Katmadeğer, Taşıt, Gelir, Damga

A Word Çiğköfte Urfa, Bakır Leğen, Isot, Göbek Marul, Nemrut

A Word Laboratuvar Tahlil, Kan, Sonuç, Mikroskop, Laborant, Bakteri

A Word Sanayi Otomotiv, Makine, Tekstil, Gıda, Demir Çelik

A Word Genel Kültür Dardanel, Gösterişli, Kavun, Sele, Telve, İtalya

A Word Roman Yazar, Kapak, Teşekkür, Ayraç, Önsöz, Olay Örgüsü

A Word En Romantik Şehirler Paris, Roma, Venedik, Prag, Barselona, Amsterdam

A Word Turizmi Sağlık, Yayla, İnanç, Kültür, Yemek, Bisiklet, Kış

A Word Zeka Oyunları Satranç, Dokuz Taş, Rubik Küpü, Go, Tangram

A Word Veganların Yemediği Şeyler Dondurma, Yumurta, Tereyağı, Kaşar Peyniri, Bal

A Word Eş Anlamlısını Bul Boylam, Kabiliyet, Mektep, Uygarlık, İspiyoncu

A Word Lise Uzun Eşek, Sözlü, Kantin, Disiplin, Saç Kontrolü

A Word Festivali Yapılan Şeyler Caz, Ceviz, Pestil, Bağ Bozumu, Film, Mesir Macunu

A Word Kolay Bozulmayan Yiyecekler Zeytin, Pirinç, Şeker, Kuru Fasulye, Makarna, Bal

A Word Eğitimde Kullanılan Materyaller Harita, Yazı Tahtası, Kitap, Projeksiyon, Slayt

A Word 4 İpucu 1 Kelime Adres, Berber, Doğalafet, Kumar, Romantik, Tören

A Word Bağlığın Yanına İyi Gider Limon, Soğan, Salata, Pilaki, şakşuka, Acılıezme

A Word Telikeli Meslek İnsanları İtfaiyeci, İnşaat İşçisi, Çatı Ustası

A Word Genel Kültür Armatör, Drahmi, Gül, Origami, Rusya, Zülüf, Çizme

A Word Anahtar Saklanan Yerler Paspas, Komşu, Postakutusu, Ayakkabılık, Saksı

A Word Grafik Tasarım Terimleri Logo, Animasyon, Derinlik, Filtre, Saydam, Eskiz

A Word Mobilya Yapımı Sunta, Cila, Ahşap, Tezgah, Talaş, Zımpara, Montaj

A Word Gezi Turları Fotoğraf, Rehber, Mola, Günübirlik, Rota, Kafile

A Word Kırmızı Kart, Beyaz, Başlıklı Kız, Çizgi, Halı, Şeytanlar

A Word İncinmeye İyi Gelir Merhem, Bandaj, Dövülmüş Et, İstirahat, Kompres

A Word 4 İpucu 1 Kelime Boya, Hamburger, Kahve, Nükleer, Çatal, Çürük

A Word Poker Pas, Blöf, Pot, Rest, Çip, Döper, Renk, Çift Kart, Renk

A Word Keskin Nişancı Kamuflaj, Uzun Menzil, Nefes, Atış, Tüfek, Dürbün

A Word Elektrik Kesintisi Jenaratör, Işıldak, Sigorta, Mum, Yüksek Voltaj

A Word Eş Anlamlısını Bul Güç, Küsgün, Misafir, Nefes, Sanayi, Soy, Tenha, Vasıta

A Word Sarıkamış Kar Fırtınası, Şehit, Taarruz, Türk Ordusu, Kar

A Word Hamilelik İki Çizgi, Test, Karnı Burnunda, Doğum, Cinsiyet

A Word Çayın Yanında Gofret, Kurabiye, Galeta , Havuçlu Kek, Çekirdek

A Word Polis Baskını Çatışma , Gözaltı, Kelepçe, Yat Yere, Koçbaşı

A Word Karınca Türleri Bal, Atta, Dokumacı, Mermi, Firavun, Ateş, Kanatlı

A Word Suda Yapılan Sporlar Dalış, Su Topu, Kano, Su Kayağı, Sörf, Atlama, Kürek

A Word Türkçesi Ne Koşul, Kuram, Nesne, Parıltı, Son, Toplumsal, Veri

A Word Turizm Sektör, Bakanlık, Gezgin, Seyahat, Yerliturist

A Word Genel Kültür Avrupa, Balistik, Gaziantep, Hindistan, Kokpit

A Word Sıkça Kaybolan Şeyler Anahtar, Cep Telefonu, Silgi, Çakmak, Çorap Teki

A Word Odası Genç, Sorgu, Öğretmenler, Panik, Yatak, Şoförler

A Word Ekşi Şeyler Yeşil Elma, Limon, Şalgam, Çağla, Greyfurt, Vişne

A Word Gümrük Noktası Geçişizni, Malkontrolü, Sınırkapısı, Mülteci

A Word Doktor Muayenesi Teşhis, Reçete, Şikayetiniz, Semptom, Abeslang

A Word Türkçesi Ne Saygınlık, Sürücü, Çizelge, İleti, İyileştirme

A Word Yağmurdan Sonra Çıkanlar Toprak Kokusu, Gökkuşağı, Sümüklüböcek

A Word Ders Çalışmama Bahaneleri Oyun, Sosyal Medya, Dizi, Kahve, Uyku, Dağınık Oda

A Word Eş Anlamlısını Bul Asil, Mesuliyet, Samimi, Siyaset, Özlem, İmtihan

A Word Kazara Bulunan İcatlar Fotoğraf, Penisilin, Vazelin, Teflon, Sakkarin

A Word Kıtaları Birleştiren Ülkeler Türkiye, Mısır, İspanya, Kazakistan, Panama

A Word Devasa Yapılar Gökdelen, Piramit, Şato, Stadyum, Fabrika

A Word Korsan Film, Müzik, Kitap, Şapkası, Yazılım, Taksi, Yayın

A Word Galaksiler Andromeda, Ayçiçeği, Samanyolu, Fırıldak

A Word Casus Böcek, İstihbarat, Sahtehekimlik, Teşkilat, Ajan

A Word Askeri Pilot Havacılık, Savaşuçağı, Simülator, İrtifa

A Word 4 İpucu 1 Kelime Dekorasyon, Geçit, Patlak, Renk, Şampiyon, Şifre

A Word En Çok Kullanılan Soyadlar Yılmaz, Çelik, Yıldız, Demir, Aydın, Öztürk

A Word Kendi İşini Kurma Girişim, Kredi, Kartvizit, Muhasebe, Şirket

A Word Zamanda Yolculuk Boyut, Paradoks, ışıkhızı, Görecelik, Teori

A Word Türkçesi Ne Abece, Gerilim, Kalan, Kuşak, Topluluk, Yapıt

A Word Stres Attıran Şeyler Spor, Hamam, Evcilhayvan, Masaj, Alışveriş, Uyku

A Word Tavladaki Zar İsimleri Pencüse, Düşeş, Dubara, Şeşbeş, Hepyek, Dörtcihar, Düse

A Word Çizgi Filmlerdeki Kötüler Gargamel, Daltonlar, Joker, Malefiz, Kabasakal

A Word Başkalaşım Geçiren Canlılar Kelebek, Kurbağa, Çekirge, Arı, Uğurböceği

A Word Sürekli Ertelenen İşler Bulaşık, Muayene, Alarm, Berber, Araç Bakımı

A Word Genel Kültür Bukalemun, Görümce, Semiramis, Sidney, Ukrayna

A Word Beklediğimiz Yerler Durak, Kırmızı Işık, Hastane, Kuaför, Kasa, Banka

A Word Çamaşır Yıkamak Deterjan, Balkon, Kurutma, Mandal, Kısa Program

A Word Ekmek Arası Yapılan Şeyler Kıyma, Sucuk, Peynir, Balık, Salça

A Word Pazarlık Jargonları Ölücü, Kurtarmaz, Alıcıyım, Son Fiyat, Gelişibu

A Word Eskiden Ulaşımda Kullanılanlar Lokomotif, Buharlı Gemi, At Arabası, Kağnı, Deve

A Word Genel Kültür Android, Iska, Kahve, Kaliforniya, Komi, Mart, Mor

A Word Yumurtanın Kullanıldığı Yerler Omlet, Mayonez, Cilt Maskesi, Kek, Makarna, Gübre

A Word Bakteri Yuvası Eşyalar Telefon, Çarşaf, Para, Kumanda, Diş Fırçası, Halı

A Word Kargo İşleri Şube, Gönderi, Paket, Kurye, Dağıtım, Takip, Adres

A Word En Çok Zamlanan Şeyler Benzin, Motorin, Elektrik, Alkol, Kira, Vergi

A Word Türkçesi Ne Boşaltma, Kayırma, Sınır, Sonsuz, Tinsel, Yanlış

A Word Ekmek Fırını Kürek, Lavaş, Gramaj, Un Çuvalı, Usta, Sıcak Sıcak

A Word Doğaya Zarar Veren Atıklar Pet Şişe, Egzoz Gazı, Petrol, Tarım İlacı, Teneke

A Word Duvar Ustasının Kullandıkları Tuğla, Alçı, Mala, Harç, Briket, Spatula

A Word Bayılma Nedenleri Sıcak, Susuzluk, Açlık, Travma, Stres, Korku

A Word Sevilmeyen Kişilikler Egoist, Çıkarcı, Cimri, İkiyüzlü, Ukala, Kibirli

A Word Havalar Isınınca Şort, Askılı, Dondurma, Yangın, Ter kokusu, Sinek

A Word 4 İpucu 1 Kelime Akrobasi, Ortopedik, Saat, Uzakdoğu, Dolma, Kral

A Word Türkçesi Ne Bellek, Taslak, Yanıt, Değer, Etki, Alıştırma

A Word Çok Yemenin Sonuçları Obezite, Hazımsızlık, Şişlik, Kilo, Uykusuzluk

A Word Yapay Zeka Algı, Fikir, Robot, Otonom, Çıkarım, Analiz, Karar

A Word Basın Toplantısı Canlı Yayın, Gazeteci, Bilgilendirme, Kamuoyu

A Word Ev Duvarında Duran Eşyalar Tablo, Kasa, Boy Aynası, Kitaplık, Pano, Sarmaşık, Askı

A Word Spartaküs Galya, Firar, Gladyatör, Arena, Vezüv, Ayaklanma

A Word Genel Kültür Alto, Avustralya, Hipokrat, Kansızlık, Sapanca

A Word Ödül Töreni Anons, Kazanan, Organizasyon, Plaket, Teşekkür

A Word Masası Bilardo, Çalışma,Yemek, Öğretmen, Poker, Piknik

A Word Ada Ülkeleri Endonezya, Japonya, Malta, Fiji, İzlanda, Tayvan

A Word Kulübesi Bekçi, Köpek, Nöbet, Güvenlik, Kitap, Bahçe, Yedek

A Word Sınır Kapılarımız Sarp, Habur, Kapıköy, İpsala, Dilucu, Hamzabeyli

A Word Sopayla Oynanan Oyunlar Kriket, Bilardo, Hokey, Çelik Çomak, Beyzbol

A Word Başlıca İhraç Ettiğimiz Ürünler Bor, Fındık, Türün, Pamuk, Tütün, Çimento, Buğday

A Word Genel Kültür Amerika, Brezilya, Buji, Uzo, Volkan Konak, İzmir

A Word Türkülerimiz Gönüldağı, Mihriban, Hekimoğlu, Neredesinsen

A Word Gizli Konu Süphan, HasanDağı, Karacadağ, Nemrut, Tendürek

A Word Gizli Konu Rota, Yön, Ölçek, Uzaklık, Yükselti, Renk, Eğim

A Word Gizli Konu Diyabet, Grip, Kolesterol, Romatizma, Tansiyon

A Word Gizli Konu Altılı, Gazi Koşusu, Veli Efendi, Ganyan, Safkan

A Word Gizli Konu Badem Yağı, Tarak, Jöle, Kepek, Sprey, Keratin

A Word Gizli Konu Biçerdöver, Kepçe, Dozer, Greyder, Silindir

A Word Gizli Konu Göç, Alpertunga, Köroğlu, Ergenekon, Yaradılış

A Word Gizli Konu Dur, Kasis, Park Yasak, Tek yön, Yolver, Kayganyol

A Word Gizli Konu Ajans, Manken, Katalog, Defile, Dergi Kapağı

A Word Gizli Konu Kurbağacık, Mengene, Kıl testere, Maket Bıçağı

A Word Bölüm Sonu Anadolu, Barış, Günebakan, Bergüzar, Buğu, Cücük

A Word Bebeklerin Yuttuğu Cisimler Toka, Anahtar, Bozuk Para, Vida, Saat Pili, Boncuk

A Word Örümcek Adam Kostüm, Mutasyon, Kahraman, Çizgi Roman, Isırık

A Word İlk Yardım Kalp Masajı, Tampon, Sedye, Solunum, Dezenfekte

A Word Klişe Sözler Beklerim, Güzellik, Selamı, Seversin, Zamanlar

A Word Meclis Başkan, Oturum, Genel kurul, Parti, Kanun, Tasarı

A Word Araba Bagajında Bulunanlar İlk Yardım, Reflektör, Tank, Kriko, Alet Çantası

A Word Kale Kuşatma, Muhafız, Avlu, Okçu, Tünel, Sur, Zindan

A Word Reklamların Sergilendiği Yerler Gazete, Otobüs, Metro, Radyo, Durak, Tabela, Forma

A Word Japonya Denilince Hiroşima, Tokyo, Kimono, Harakiri, Samuray, Suşi

A Word Türkçesi Ne Bölüm, Kanıt, Saçma, Tekdüze, Varsayım, Yerleşke

A Word Su… Deposu, Faturası, Kesintisi, Savaşı, Tabancası

A Word Telefonda söylenenler Görüşürüz, Buyrun, Kimsiniz, Alo, Öptüm, Efendim

A Word Uzay Görevi Mürettebat, Yer çekimi, Mekik, İstasyon, Basınç

A Word Ses Stüdyosu Prova, Kayıt, Albüm, Kulaklık, Dublaj, Akustik

A Word Miting Canlı Yayın, Kürsü, Bayrak, Pankart, Halk, Slogan

A Word Altyapı Çalışmaları Gaz, Hat, Fiber, İş makinesi, Onarım, Yol, Su Borusu

A Word Eş anlamlısını bul Amele, Barış, Baytar, Beyaz, Dergi, Muhtelif

A Word Balerin Zarif, Esnek, Performans, Topuz, Makyaj, Fırkete

A Word Sprey Kullanılan Yerler Cam, Saç, Boğaz, Fayans, Araba, Burun, Ayakkabı

A Word Sosyete Pazarı Hesaplı, Mefruşat, Pazarlık, Tezgah, İmitasyon

A Word Kebapçı Ocakbaşı, Acılı, Şiş, Şefim, Servis, Hesap, Garson

A Word Orkestra Senfoni, Vurmalı, Üflemeli, Virtuöz, Flarmoni

A Word Sigara Nikotin, Yancı, Paket, Duman, Tütün, Ateş, İzmarit

A Word Hayvancılık Ahır, Besi, Küçükbaş, Damızlık, Üretici, Otlatma

A Word 4 İpucu 1 Kelime Külkedisi, Saha, Saksı, Sandviç, Saydam, Tasarım

A Word Yemek Masası Çay kaşığı, Örtü, Tuzluk, Çukur Tabak, Su bardağı

A Word Eşkıya Kanunsuz, Soygun, Haraç, Asi, Dağ, Yol Kesen, Silah

A Word Tarot Kartları Adalet, Denge, Büyücü, Uyanış, Yıldız, Ölüm, Dünya

A Word Dünya Savaşı Antlaşma, Müttefik, Kayıp, Ateşkes, Ganimet

A Word Genel Kültür Cirit, Danışman, Mars, Oksijen, Pervaz, Sümerler

A Word Mahalle İçerisindeki Dükkanlar Bakkal, Fırın, Kasap, Berber, Kırtasiye, Dönerci

A Word İskelet Sistemi Kıkırdak, Uyluk, Diz kapağı, Şakak, Omur, Kaburga

A Word Eş Anlamlısını Bul Bellek, Beygir, Caka, Ekseriyet, Manzara, Melodi

A Word Kredi Kartı Avans, Hesap kesim, Son ödeme, Esktre (Ekstre), Vade, Limit

A Word Halter Sporu Olimpiyat, Magnezyum, Mayo, Bar, Koparma, Silkme

A Word Araba Kullanırken Sinyal, Refleks, Park, Dörtlü, Selektör, Sollama

A Word İstiklal Caddesi Beyoğlu, Turistik, Kozmopolit, Taksim, Meyhane

A Word Mezarlık Bayram, Ölüm, Çiçek, Makber, Toprak, Mermer, Bekçi

A Word Bayrağı Kırmızı Ülkeler Türkiye, Kırgızistan, Karadağ, Vietnam, Tayvan

A Word Türkçesi Ne Eğilim, Saldırgan, Sevimsiz, Sıradışı, Tasarım

A Word Lale Devri Kağıt, Matbaa, Pasarofça, Sefa, Zevk, Çiçekaşısı

A Word Denizaltı Kruvazör, Dalış -Seyir defteri, Periskop, Sonar

A Word Mahkeme Çeşitleri Sulh, Tüketici, Askeri, Asliye, Aile, Bölge idare

A Word Esnaf Lokantası Çorba, Kürdan, Bolkepçe, Karanfil, Kuru, Kolonya

A Word Kıraathane Çay, Tavla, At yarışı, Gazete, Batak -Maç, Pişpirik

A Word Sakatlık Tedavisinde Fizik Tedavi, Alçı, Boyunluk, Kasgevşetici, Buz

A Word 4 İpucu 1 Kelime Külüstür, Maşa, Peynir, Seccade, Sponsor, Çulsuz

A Word Televizyon Yayını Alıcı, Anten, Dekoder, Frekans, Karasal, Şifreli

A Word Üniversite Sınavları Taban Puan, Süre, Rehberlik, Alan, Deneme, Tercih

A Word Belediye Otobüsü Orta kapı, Düğme, Aktarma, Kart, Yer verme, Kaptan

A Word Dede denince akla gelenler Baston, Tonton, Ziyaret, Beyaz saç, Takma diş

A Word Balkona Koyulan Şeyler Çamaşırlık, Saksı, Minder, Masa, Mangal, Erzak

A Word Eş Anlamlısını Bul Dönemeç, Ehemmiyet, Fert, Fikir, Gözlem, Merasim

A Word Borsa Faiz, Kapanış, Endeks, Hisse, Yatırım, Tahtakale

A Word Tır Römork, Yük, Nakliye, Uzun araç, Damper, Lojistik

A Word Tribün Kültürü Omuz omuza, Tezahürat, Milli Marş, Tam destek

A Word Uyuklanan Yerler Otobüs, Ofis, Misafirlik, Koltuk, İçki Masası

A Word Şişkinlik Yapan Şeyler Süt, Brokoli, Bira, Kola, Soğan, Turp, Kuru Fasulye

A Word Mizah Eleştiri, Espiri, Gönderme, Komik, İroni, Kahkaha

A Word Genel Kültür Artvin, Elmacık, Kurt, Seyhan, Süblimleşme, İlik

A Word Evlendirme Programları: Paravan – Kısmet – Kız Kurusu – Aday – İzdivaç – Talip

A Word Askeri Eğitim: Atış – İçtima – Nöbet – Tekmil – Emir Komuta – Yat kal

A Word Sebze Hali: Çiftçi – Komisyoncu – Toptancı – Depo – Mahsul – Kasa

A Word Kilişe Sözler: Gülelim – Kemiğe – Layıksın – Soğuk hava – Tarlaydı

A Word Karagöz Hacivat: Gölge oyunu – Kukla – Vıy Vıy Vıy – Beberuhi – Çelebi

A Word Yabancı Dil Öğrenimi: Ezber – Pratik – Hafıza – Kurs – Çeviri – Gramer – Kulak

A Word İstanbul da Boğaz Keyfi: Balıkekmek – Kızkulesi – Martı – Simit – Tekneturu

A Word Eş Anlamlısını Bul: Hatıra – Haysiyet – Hudut – Kalp – Kanun – Kıyı – İlgi

A Word Masabaşı Çalışanlar: Muhasebeci – Yazar – Sekreter – Veznedar – Radyocu

A Word Soyağacı: Kütük – Köken – Sicil – Sülale – Nesil – Ata – Şecere – Irk

A Word Halı Saha: Baklava – Devre – Yapayçim – Kes cezayı – Tel örgü

A Word Gazete İlanları: Hükümsüzdür – Eleman – Vasıta – Kayıp – Emlak

A Word Grev: Sözcü – Sendika – Gösteri – İş bırakma – Yavaşlatma

A Word Diplomatik İlişkiler: Temsilci – Muhtıra – Büyük Elçi – Mevkidaş – Kınama

A Word Kura Çekimi: Rastgele – Sıralama – Noter – Şanslı – Piyango – Ödül

A Word Türkçesi Ne: Belge – Değişken – Ortam – Tartışma – Verim – Yalıtım

A Word İnternetten Yapılan Alışveriş: Sipariş – Promosyon – Sepet – Tutar – İade – Teslimat

A Word Yoğurt: Maya – Kaymaklı – Güneş yanığı – Kalsiyum – Kanlıca

A Word Pastane: Krema – Şekerleme – Tuzlu – Butik – Ekler – Makaron

A Word Tost: Yengen – Çift kaşarlı – Büfe – Ayvalık – Bayat Ekmek

A Word Ramazan Ayı: Davulcu – Mahya – Okundumu – Çağrı – Pide kuyruğu

A Word Brezilya Denince: Samba – Pembe dizi – Topçu – Rio – Amazon – Latin

A Word Özel ders: Takviye – Birebir – Hazırlık – Etüt – Yardımcı

A Word Eş Anlamlısını Bul: Kolay – Kontrol – Konuk – Kişi – Lüzumsuz – Mabet – Çare

A Word Ev Kazaları: Düşme – Zehirlenme – Yanık – Çarpılma – Kesici alet

A Word Emeklilik Hayatı: Bahçe – Meşgale – Çiçek sulama – Bulmaca – İkramiye

A Word Stajyer: Başvuru – Çay – Staj Defteri – Fotokopi – Yaz dönemi

A Word Seyyar Köfteciler: Ekmek Arası – Salaş – Maç çıkışı – Minibüs – İskemele

A Word Komşu Şikayetleri: Müzik – Çocuk sesi – Patırtı – Akıntı – Evcil Hayvan

A Word Sarhoş İnsanlar: Dut – Zil zurna – Duygusal – Kusma -Soğuk duş – Öpücem

A Word Çocuklara Yemek Yedirirken: Aç Ağzına – Büyüyemezsin – Hamyap – Tren – Uçtu uçtu

A Word Yalan Makinesi: Adrenalin – Biyoelektrik – Sorgulama – Titreşim

A Word 4 İpucu 1 Kelime: Ayı – Kafes – Kahkaha – Palandöken – Terminal – Şapka

A Word Kamera Arkasındaki Ekip: Montaj – Dekoratör – Makyaj – Işık – Görsel efekt

A Word Kopya Çekme Yöntemleri: Avuç içi – Bilek – Ufak kağıt – Duvar – Sıra arkadaşı

A Word Ponçik Hayvanlar: Midilli – Hamster – Sincap – Tavşan – Civciv – Vombat

A Word Çevre Düzenlemeleri: Peyzaj – Teras – Park – Refüj – Süs havuzu – Yol kenarı

A Word Eş Anlamlısını Bul: Davet – Kas – Mahluk – Enteresan – Meşrubat – Sade – Çağ

A Word Tropik Meyveler: Rambutan – Ejder meyvesi – Ananas – Kumkuat – Guava

A Word Ortak Yanını Bul: Devre – Fizik – Kale – Kapak – Kara – Ocak – Zincir – İşlem

A Word Perili Ev: Doğa Üstü – Köşk – Çarşaf – Ahşap – Tıkırtı – Tekinsiz

A Word Zil Kullanılan Yerler: Resepsiyon – Bisiklet – Okul – Müsabaka – Orkestra

A Word Okul Müsamereleri: Kıyafet – Veli – Çayda çıra – Yıl sonu – Şiir – Kavalye

A Word Uçaktaki Güvenlik Kuralları: El bagajı – Kemer – Can Yeleği – Acil iniş – Kaydırak

A Word Kazı Çalışmaları: Tarihi Eser – Define – Mezar – Petrol – İnşaat – Tünel

A Word Adak: Dilek Ağacı – Oruç – Türbe – Mum – Kurban – Madeni para

A Word Bisiklet Yarışmaları: Sarı Mayo – Etap – Kondisyon – Parkur – Tur – Seromoni

A Word Türkçesi ne: Anlayış – Buluş – Fazladan – Giriş – Karmaşık – Yerel

A Word Hasta Ziyareti: Geçmiş olsun – Kısa – Moral – Meyve Suyu – İyi Gördüm

A Word Kilit Kullanılan Yerler: Bavul – Dış Kapı – Modem – Posta Kutusu – Motosiklet

A Word Fabrika: Paydos – Baca – Hammadde – Seri üretim – Ustabaşı

A Word Fabrika Baca – Hammadde – Paydos – Seriüretim – Ustabaşı

A Word Dairesel Şeyler: Yaş Pasta – Şişe Kapağı – Simit – Yüzük – Davul Fırın

A Word Terk edilmiş Mekan: Bakımsız – Ürkütücü – Harabe – Yıkık – Yabani – Issız

A Word Köşe…: Vuruşu – Kapmaca – Takımı – Temizliği – Yarı – Yazarı

A Word Susuzluk: Kriz – Kuraklık – Tasarruf – Çölleşme – Çorak – İsraf

A Word Milli Bayram Kutlamaları: Geçit Töreni – Bando – Fener alayı – Gönder – Kortej

A Word Eş Anlamlısını Bul: Alaz – Gülünç – Muallim – Nadir – Nasihat – Otlak – Öfke

A Word Orta Dünya Savaş Gereçleri: Balta – Mancınık – Kalkan – Yay – Gürz – Zırh – Ok – Miğfer

A Word Altın Günü: Ev Hanımı – Hamur işi – Kısır – Hoşbeş – Göbek Havası

A Word Araba Temizliği: Basınçlı su – Oto Yıkama – Pas pas – İç dış – Fırçasız

A Word Labirent: Çıkış – Dolambaç – Fare deneyi – Kayboluş – Koridor

A Word Ekmeğe Sürülen Şeyler: Tereyağı – Reçel – Salça – Çemen – Acuka – Krem Peynir

A Word … Fırçası: Bulaşık – Diş – Saç – Tuvalet – Ayakkabı – Sulu boya

A Word Adres Tarifi: Dümdüz – Işıklar – Tam Karşısı – İlk Sağ – Tekrar Sor

A Word 4 İpucu 1 Kelime: Açlık – Benekli – Denge – Fermuar – Mühür – Parmak izi

A Word Belediye: Büyük şehir – Yerel – Kaldırım – İdare – Çocuk Parkı

A Word Simitçi: Taze – Çıtır – Camekan – Simit var – Gevrek – Tabla

A Word Öğrenci Yurdu: Asma kilit – Sıkış tıkış – Ranza – Bamya – Ortak alan

A Word Turuncu Şeyler: Japon Balığı – Gün batımı – Kayısı – Hurma – Şeftali

A Word Klişe Sözler: Alışıyorsun – Dükkan – Harareti – Sarışındım

A Word İş Hanı: Banko – Esnaf – Çarşı – Kepenk – Vitrin – Pasaj – Siftah

A Word Şaka Malzemeleri: Patlayan Şeker – Oyuncak Fare – Maske – Vampir diş

A Word Tavan Arası: Kiler – Eski püskü – Çatı katı – Fare – Örümcek – İstif

A Word Eş Anlamlısı: Bağnaz – Macera – Numune – Rastlantı – Sağlık – Tarım

A Word Kullanım Kılavuzu: Kitapçık – Talimat – Arıza – Elektronik – İndeks

A Word Dışarıdan Gelen Sesler: Siren – Gök gürültüsü – Çocuk – Ezan – Korna – Motor

A Word Entelektüel Kıyafet / Aksesuar: Ekose Ceket – Şal – Yaka Mendili – Kemik Gözlük

A Word Polis Köpeği: Narkotik – Uyuşturucu – Keskin Koku – Alman kurdu

A Word Ortak Yanını Bul: Anahtar – Dalga – Düğme – Fiş – Kolon – Perde – Tuş – Tünel

A Word Gelecekte Olması Beklenenler: Kablosuz Enerji – Uçan Araba – Robot – İnsan Klonu

A Word Karakalem: Gölgelendirme – Portre – Tonlama – Teknik – Kontur

A Word Fotoğraf Çekilirken: Çekiyorum – Gülümse – Poz ver – Peynir – Kötü Çıkmış

A Word Bebek Odası: Puset – Cibinlik – Beşik – Telsiz – Oyuncak – Dönence

A Word Yangın Sebepleri: Kundaklama – Gaz lambası – Ateşle oyun

A Word Genel Kültür: Başak – Döpiyes – Oyalı – Pati – Virtüöz – Özbekistan

A Word Ayna Kullanılan Yerler: Araba farı – Deniz feneri – Işıldak – Keskin Viraj

A Word Patron: Fazla mesai – İşkolik – Brifing – Yönetici – Despot

A Word El…: Mahkum – Çantası – Arabası – Kızartmaca – İşi – Kremi

A Word Aşure Malzemeleri: Kuru Fasulye – İncir – Kuş üzümü – Tarçın – Buğday

A Word Arı: Petek – Kovan – Kraliçe – Vız vız vız – Bal – Polen – İşçi

A Word Araç Parketme İşi: İleri geri – Değnekçi – Paralel – Topla – Geri görüş

A Word Lazer kullanılan yerler: Epilasyon – Barkod – Göz ameliyatı – Takı – Estetik

A Word Havacılık Terimleri: İrtifa – Hava trafik – Seyrü Sefer – Kule – Kara kutu

A Word Gizli Konu: Direnç – Kondansatör – Amper – Volt – Duy – Kısa devre

A Word Gizli Konu: Bodrum – Kuşadası – Keşan – Ürgüp – Hopa – Safranbolu

A Word Gizli Konu: Amir – Bakan – Kaymakam – Vali – Vekil – Müsteşar – Elçi

A Word Gizli Konu: Müftü – Müezzin – Aziz – Rahip – Şaman – Şeyh – Kardinal

A Word Gizli Konu: Arpacık – Dipçik – Emniyet – Korkuluk – Namlu – Tetik

A Word Gizli Konu: Antilop – Köstebek – Kobra – Tilki – Deve – Keklik

A Word Bölüm Sonu: Realist – İç bükey – Takoz – Oduncu – Gezenti – Nafaka

A Word Anadolu denince : Mezopotamya – Malazgirt – Türkü – Otantik – Mutfak

A Word Bayram Mesajlarındaki en bilindik kelimeler : Huzurlu – Dileğiyle – Sevgi dolu – Hepbirlikte

A Word Polis Çevirmesi : Alkol varmı – Ehliyet – Promil – Memur bey – Sağa çek

A Word Oduncu : Balta – Orman – Gömlek – Sakal – Bere – Çizme – Halar

A Word Demonte Mobilyalar : Kurulum – Sabitleme – Aparat – Matkap – Yapımarket

A Word Eş Anlamlısını Bul : Garip – Tane – Pabuç – Garp – Nebat – Celse – Doktor – Faiz

A Word Otlak : Çayır – Çimen – Koyun – Mera – Yeşillik – Çoban köpeği

A Word Arkadaş ortamında : Çerez – Sohbet – Sessiz sinema – Canlı müzik – Pizza

A Word Rüzgar : Esinti – Uğultu – Tayfun – Meltem – Kasırga – Cereyan

A Word Kaçırılan Şeyler : İpin ucu – Çorap – Vapur – Uyku – Uçak – Heves – Fırsat

A Word Zıt anlamlısını bul : Acemi – Aydınlık – Doğal – Duru – Esaret – Islak – İlkel

A Word Roman Eleştirileri : Olağanüstü – Çarpıcı – Sürükleyici – Nefeskesen

A Word Pamuk denilince akla gelen : Çukurova – Tarla – Prenses – Kozmetik – Şeker – Kulak

A Word … Bandı : Yara – Burun – Nikotin – Göz – Üretim – Koli – Saç – Koşu

A Word İlkokul teneffüsleri : Kovalamaca – Maç – Köşe kapmaca – Kantin – Su savaşı

A Word Açık Arttırma : Müzayede – Sanat Eseri – Satıyorum – Antika – Mezat

A Word Takvim : Resmi tatil – Artıkyıl – Çizelge – Hafta – Miladi

A Word Klişe sözler : Yapma – Vergimle – İstanbul – Dizi – Sempatik – Kolay

A Word Tipik anne replikleri : Dökmeden ye – Odanı topla – Terlik giy – Babana sor

A Word Doğal Oluşumlar : Şelale – Mağara – Traverten – Falez – Gayzer – Kanyon

A Word Tren Yolculuğu : Kompartıman – Vagon – El bagajı – Yataklı – Ekspres

A Word Bahar … : Nezlesi – Yorgunluğu – Temizliği – Dönemi – Ayları

A Word Deniz Kenarı : Deniz kabuğu – Kızgın kum – Kayık – Rıhtım – Kayalık

A Word Genel Kültür : Kardiyolog – Bibi – Üzüm – Rabat – Mareşal – Klorofil

A Word Müze Çeşitleri : Sanat – Arkeoloji – Açıkhava – Etnografya – Askeri

A Word Böcek Isırması : Kızarıklık – Zehirli – Kene – Kaşıntı – Ateş – Şişlik

A Word Türk liralarının üzerinde bulunan figürler : Dna – Tüy kalem – Nota – Abaküs – Güvercin – Atom – Hokka

A Word Camdan Yapılan Nesneler : Sürahi – Kavanoz – Kadeh – Kül tablası – Sehpa – Avize

A Word Takıntılar : Ölüm – Hijyen – Şüphe – Yaş – Düzen – Simetri – Hastalık

A Word Akdenize Kıyısı Olmayan Ülkeler : Venezuela – Güney Kore – Arjantin – Yemen – Tayland

A Word Türkçesi ne : Ödenti – Canlı – Konu – Kestirim – Ayrım – Öykü – Olanak

A Word Tatbikatı Yapılan Şeyler : Tahliye – Yangın – Kurtarma – Savunma – Deprem

A Word Elektriği İleten Şeyler : Bakır – Çelik – Demir – Metal – Gümüş – Tuzlu Su – Platin

A Word Patlıcan Kullanılan Yemekler : Dolma – Musakka – Karnıyarık – Alinazik – Güveç

A Word En Sık Yanlış Yazılan Sözcükler : Herkes – Sürpriz – Aferin – Yalnız – Kirpik – Eşofman

A Word Züccaciyede Rastlanan Eşyalar : Süzgeç – Şekerlik – Çırpıcı – Rende – Termos – Şamdan

A Word Bil Bakalım : Fanus – Klozet – Zigon- Niş-Tanker-İhtiras- Kuşluk

A Word Elektronik Posta : Gelen kutusu – Ek – Taslak – Gönderen – Alıcı – Okundu

A Word Alışveriş Merkezi : Çekiliş – Danışma – Kampanya – Yemek katı – Otopark

A Word Üniversite Hayatı : Yurt – Amfi – Finaller – Yaz okulu – Şenlik – Blok ders

A Word Bostan : Korkuluk – Tırmık – Sera – Gübre – Çapa – Tohum – İlaç

A Word … Kursu : İngilizce – Diksiyon – Sürücü – Yüzme – İşaret dili

A Word Fırında Yapılır : Pizza – Balık – Biftek – Tavuk – Kurabiye – Kek – Poğaça

A Word Eş anlamlısını bul : Sahte – Egoist – Gayret – İtimat – Hususi – Koku – İtina

A Word Patates : Püre – Kızartma – Cips – Elma dilim – Baskı – Kumpir

A Word Kumsalda Satılan Şeyler : Süt mısır – Kağıt helva – Midye – Mayo – Terlik – Gazoz

A Word Kış denince akla gelenler : Kar topu – Polar – Salep – Bitki Çayı – Portakal – Tipi

A Word … Maskesi : Yüz – Balo – Cilt – Toz – Kaynak – Gaz – Oksijen

A Word Zıt Anlamlısını bul : Kurnaz – Nazik – Parlak – Perakende – Sık – Kirli – Ceza

A Word Uçamayan Kuşlar : Karabatak – Penguen – Tavus kuşu – Hindi – Devekuşu

A Word … Sigortası : Elektrik – Konut – Sağlık – Hayat – İşsizlik – Trafik

A Word Alerji belirtileri : Döküntü – Hapşırık – Akıntı – Yanma – Nefes darlığı

A Word Deprem : Sarsıntı – Zelzele – Fay hattı – Tsunami – Tektonik

A Word Hediyelik Eşyalar : Anahtarlık – Peluş – Yastık – Ayıcık – Müzik kutusu

A Word İmitasyon : Çakma – Sahte – Ucuz – Kopya – Fason – Korsan – Taklit

A Word Kilişe sözler : Erkekler – Arkadaş – Defansa – Diyete – Arayacağız

A Word Restoran : Masa – Arasıcak – Şef garson – Hesap – İkram – Adisyon

A Word Karne : Kırık – Zayıf – Pek iyi – Takdir – Teşekkür – Ortalama

A Word Ekip Çalışması : İş bölümü – Organize – Proje – Görev – Takım – Sinerji

A Word Uçurtma Yaparken : Yapıştırıcı – Çıta – Naylon – İp – Altıgen – Kuyruk

A Word Sakatat : Uykuluk – Bağırsak – Böbrek – Ciğer – İşkembe – Yürek

A Word Genel Kültür : İbni Sina – Azman – Nöron – Tuğra – Vejetaryan – Bemol

A Word Nasreddin Hoca : Eşek – Kavuk – Ye kürküm ye – Fıkra – Maya – Kazan – Bilge

A Word Mavinin Tonları : Lacivert – Gök – Safir – Cam göbeği – Kraliyet – Çilek

A Word Yön Bulmada Yararlanılan Şeyler : Pusula – Güneş – Yıldız – Yosun – Karınca – Mezar taşı

A Word Kulak : Çekiç – Üzengi – Salyangoz – Kepçe – Kıkırdak – Denge

A Word Geçmişten Günümüze Alfabeler : Çin – Yunan – Latin – Göktürk – Hint – Kiril – Arap – Uygur

A Word Türkçesi ne : Esin – Dinleti – Düğme – Dilek – Durağan – Torba – Yarar

A Word Birleşik Kelimelere Örnekler : Demirbaş – Külbastı – Kaynana – Sütlaç – Karadul

A Word Ziraat : Böcek – Hububat – Hasat – Yetiştirici – Ekin – Destek

A Word Konfeksiyon : Son ütücü – Motif – Dekolte – Pens – Kapüşon – Yırtmaç

A Word Bulmaca Türleri : Çengel – Anagram – Mozaik – Sudoku – Halka – Labirent

A Word Sevgiliye Söylenen Sözler : Aşkım – Sevdiğim – Meleğim – Hatun – Tatlım – Hayatım

A Word … Makinesi : Hesap – Dikiş – Tıraş – Tost – Kurutma – Yalan – Overlok

A Word Bil Bakalım : Çil – Duy – Sertifika – Peşinat – Gerdan – Gömü – Kungfu

A Word Egzersizler : Kürek – Bisiklet – Yürüyüş – Kardiyo – Aerobik – Step

A Word Matematik Problemleri : Havuz – Karışım – İşçi – Yaş – Kesir – Hız – Dörtişlem

A Word İş Güvenliği Malzemeleri : Baret – Gözlük – Tulum – Tozluk – Kulaklık – Siperlik

A Word Türkiye de ki Akarsular : Kızılırmak – Meriç – Susurluk – Aras – Fırat – Seyhan

A Word Pilav : Nohutlu – Bulgur – Şehriye – Bulyon – Buhara – Etsuyu

A Word İdare : Yönetim – Uyak – Kelime – Rehber – Grup – Mafsal – Nutuk

A Word Hamur İşleri : Dolama – Peksimet – Pişi – Yufka – Lokma – Açma – Ponçik

A Word Terzi : Sökük – Yama – Dikiş – Paça – Spor kesim – Mezura – Astar

A Word Pamuk Prenses : Öpücük – Cadı – Ayna – Zehir – Yedi Cüceler – Elma – Avcı

A Word … Sürmek : Krem – Hüküm – Ruj – Tarla – Çift – İz – El – Öner – Piyasaya

A Word Üzerinde Tuş Bulunan Şeyler : Daktilo – Piyano – Oyun kolu – Teyp – Asansör – Klavye

A Word Zıt Anlamlısını Bul : Yakın – Fakir – Kaliteli – Dert -Aleni -Azami -Durgun

A Word Matbaa : Baskı – Davetiye – Broşür – Punto – Ofset – Kuşe kağıt

A Word Dönen Şeyler : Vantilatör – Değirmen – Pervane – Semazen – Devran

A Word Silah Çeşitleri : Altıpatlar – Sapan – Pompalı – Tek saçma – Kurusıkı

A Word İstatistik : Sapma – Tahmin – Olasılık – Ortalama – Genelleme

A Word Bilgi Yarışmaları : Genel Kültür – Final – Teselli – Joker – Doğru cevap

A Word Bil Bakalım : Nükte – Desibal – Aval – Paçavra – Sarı lira – İkebana

A Word Güneş … : Çarpması – Enerjisi – Tutulması – Paneli – Sistemi

A Word Geri Dönüştürülebilen Malzemeler : Motor yağı – Karton – Ahşap – Pil – Cam – Kağıt – Plastik

A Word Derin Dondurucudaki Gıdalar : Kiraz – Mısır – Pizza – Kuşbaşı et – Yaprak – Barbunya

A Word Kullan- at Ürünler : Enjektör – Galoş – Bardak – Islak mendil – Abeslang

A Word Çikolata Denince : Sütlü – Fondü – Bağımlılık – Kakao – Kaçamak – Bitter

A Word Klişe Sözler : Kemiklerim – Önemli – Çocuklar – Başına – İzmir – Beş

A Word Evin Bölümleri : Salon – Banyo – Bebek odası – Garaj – Teras – Sundurma

A Word Başlıca İthal Ettiklerimiz : Doğalgaz – Elektrik – Gübre – Otomobil – Ham petrol

A Word Coğrafi Yer Şekilleri : Sıradağ – Uçurum – Yarımada – Resif – Ova – Plato – Vadi

A Word Ödül Törenlerinde Verilenler : Rozet – Kupa – Tabak – Şilt – Madalya – Hediye Çeki – Taç

A Word Tatile Giderken Yanımızda Bulunanlar : Hasır Şapka – Fön makinesi – Sinek kovar – Şinorkel

A Word Genel Kültür : Uruguay – Elma – Akustik – İngiltere – İsveç – Bulgur

A Word Beden Eğitimi Dersi : Eşofman – Minder – Turnike – Boy sırası – Sağbaştan

A Word … Çekmek : Fotoğraf – Kürek – Çile – Halat – Kalem – Tesbih – Fön

A Word İş Dünyası Buluşmaları : Kongre – Seminer – Konferans – Kurultay – Çalıştay

A Word Düzenli Spor : Enerjik – Tempo – Dinç – Fizik – Motivasyon – Dinamik

A Word Kapalı … : Çarşı – Otopark – Pide – Devre – Cezaevi – Spor salonu

A Word Türkçesi Ne : Olağan dışı – Demeç – Ayrıntı – Güvence – Bağnazlık

A Word Altın : Reşat – Sarraf – Cumhuriyet – Yastık altı – Yatırım

A Word Deprem Çantası : Düdük – Konserve – Çakmak – Su – Giysi – El feneri – Çakı

A Word Unutulan Şeyler : İsim – Ödev – İnsanlık – Doğum günü – Cüzdan – Randevu

A Word … Sistemi : Güneş – İşletim – Boşaltım – Ses – Eğitim – Koordinat

A Word Psikoloji : Melankoli – Panik atak – Terapi – Bilinç – Telapati

A Word Bil Bakalım : Konfeti – Diyez – Otlakçı – Ölü sezon – Yavan – El öpen

A Word Kültürü Oluşturan Unsurlar : Gelenek – Ahlak – Sanat – Görenek – Dil – Toprak – İklim

A Word Küresel Isınma : Sıcaklık – Karbon – Fosil Yakıt – Ozon – Kutup ayısı

A Word Evren : Karadelik – Galaksi – Kozmik – Sonsuzluk – Işık yılı

A Word Kolanın Kullanım Alanı : Kireç – Hıçkırık – İshal – Gübre – Pas – Yağ lekesi

A Word Onaylama Kelimeleri : Anlaşıldı – Tamamdır – Hayhay – Elbette – Haklısın

A Word Eş Anlamlısını Bul : Engel – Önlem – Hür – Problem – Saldırı – Şahit – Tebrik

A Word Yerken Birbirine Yapışık İkililer : Köfte Patates – Kola Çekirdek – Peynir Karpuz

A Word İlkbaharı Müjdeleyen Şeyler : Papatya – Cemre – Cıvıltı – Kelebek – Kuş Sesi – Çağla

A Word İş Görüşmesi : Resmiyet – Beden Dili – Hedef – Özgüven – Göz teması

A Word Uçak Yolcusunun Yanına Alamadığı Şeyler : Sprey – Çakmak – Tornavida – Bıçak – Makas – Sıvı gıda

A Word Kardeş : Kanbağı – Kıskançlık – Paylaşım – Rekabet – Sırdaş

A Word Bil Bakalım : Zamk – Ahmak Islatan – Akkor – Bedevi – Bonkör – Künde

A Word Tarihteki Ünlü Aşklar : Aslı Kerem – Arzu Kamber – Leyla Mecnun

A Word Yağda Kızartılan Şeyler : Karnabahar – Çiğ börek – Muz – Kalamar – Hamsi – Sosis

A Word … Kutusu : Pandoranın – Geri dönüşüm – Sigorta – Gelen – Posta

A Word Bireysel Sporlar : Halter – Bovling – Bilek Güreşi – Rodeo – Binicilik

A Word Mesajlaşırken İlk Söylenen Sözler : Merhaba – Hey – Nasılsın – Naber – Selam – Uyudun mu

A Word Zıt Anlamlısını Bul : Baki – Taze – Cılız – Tembel – Kararlı – Çürük – Koyu

A Word Kara … : Tahta – Delik – Tren – Lahana – Para – Elmas – Yazı – Sevda

A Word Haberlerde Sıkça Karşılaştıklarımız : Ropörtaj – Teknoloji – Kaza – Transfer – Tutuklama

A Word Minibüs Şoförü Replikleri : Geçmez – Kapatıyorum – İlerleyelim – Bozuk yok mu

A Word İç Dekorasyon : Aydınlatma – Tadilat – Mimari – Mobilya – Aksesuar

A Word Tersten Okunuşu Aynı Olan Kelimeler : Teğet – Küçük – Radar – Süs – Efe – Yatay – Makam -Anavana

A Word Bil Bakalım : Hakaret – Kabine – Broş – Optimal – Peşkeş – Karabina

A Word Filmlerdeki Polis Replikleri : Eller yukarı – At Silahını – Teslim Ol – Kıpırdama

A Word İtalya : Roma – Pisa Kulesi – Çizme – Kolezyum – Pavarotti

A Word Aşırı Dikkat Gerektiren Şeyler : Bebek Bakımı – Sınav – Trafik – Ameliyat – Güvenlik

A Word Şaşırma Ünlemleri : Yuh – Ciddimisin – Gerçektenmi – Şakamı bu – Hadibe

A Word İş Adamı : Hırs – Takım elbise – İş Yemeği – Toplantı – Asistan

A Word Eş Anlamlısını Bul : Kuşku – Uzak – Ülkü – Birim – Vaziyet – Yoksul – Zorunlu

A Word Hoş Karşılanmayan İnsan Tipleri : Umursamaz – Yalancı – Açgözlü – Geveze – Kibirli

A Word Ev : Dört duvar – Özel Hayat – Huzur – Yuva – Rahatlık

A Word Kırsal Kesim : Hayvancılık – Arazi – Çiftlik – Kerpiç – Taşra – Sürü

A Word Heyecan Yapılan Yerler : Kürsü – Penaltı – Lunapark – Doğum – Nikah masası

A Word Tel Tel Olan Şeyler : Püskül – Kadayıf – Şehriye – Süpürge – Bulaşık teli

A Word Bil Bakalım : Enfeksiyon – Mısra – Farfara – Harabe – Tevazu

A Word Kale Kuşatması : Elçi – Mühimmat – Komutan – Şahi – Bozgun – Sancaktar

A Word Uzunluk Ölçüleri : Fersah – İnç – Kilometre – Mikron – Kulaç – Denizmili

A Word Çıkarıldığında Rahatlanan Şeyler : Çorap – Lens – Topuklu – Sütyen – Diş teli – Korse – Alçı

A Word Askeri Kamp : Eğitim – İrade – Dayanıklılık – Komando – Muharebe

A Word Toz… : Pembe – Şeker – Deterjan – Torbası – Duman – Biber

A Word Gürültülü Yerler : Hava alanı – Tören – Düğün Salonu – Fabrika – İnşaat

A Word Manav : Kese kağıdı – Tartı – Perakende – Yeşillik – Tüccar

A Word Ev Tipleri : Müstakil – Dağ – Taş – Prefabrik – Villa – Apart – Ahşap

A Word Para ile Satın Alınamayanlar : Sağlık – Dostluk – Zaman – Başarı – İtibar – Mutluluk

A Word Rahatsız Edici Şeyler : Kötü Koku – Delik Çorap – Sinek – Dağınıklık – Açlık

A Word Halı Türleri : Akrilik – Yolluk – Naylon – Yün – Elyaf – Polyester

A Word Komşudan İstenen Şeyler : Yoğurt Mayası – Şeker – Wifi – Sandalye – Sessizlik

A Word Tarihteki Savaşlar : Çaldıran – Dandanakan – Preveze – Mohaç – Ankara

A Word Otoburlar : Geyik – Bizon – Gergedan – Zürafa – Keçi – Manda – Zebra

A Word Afrika : Vahşi Doğa – Sömürge – Safari – Kabile – Madagaskar

A Word Avukat : Boşanma – Müvekkil – Cübbe – Savunma – Baro – Haciz

A Word Ege Denince Akla Gelenler : Zeybek – Çanakkale – Efes – Üzüm – Zeytinlik – Termal

A Word İp Kullanılan Yerler : Uçurtma – Çuval – Topaç – Balıkçılık – Takı – Koli

A Word Telefondaki Ayarlar Menüsü : Tuş kilidi – Batarya – Parlaklık – Bağlantı – Ekran

A Word Nostaljik Şeyler : Köstekli Saat – Duvar Takvimi – Kaset – Çaldırmak

A Word Yazı Yazılan Yerler : Ağaç Kabuğu – Duvar – Tabela – Taş – Mağara – Perşömen

A Word Gizli Konu : Yedigöller – Kuş cenneti – Nemrut – Uludağ – Munzur

A Word Gizli Konu : Madrid – Kiev – Kopenhag – Viyana – Kahire – Lizbon

A Word Gizli Konu : Sosis – Kavurma – Salam – Sucuk – Pastırma – Tereyağı

A Word Gizli Konu : İspirto – Gazyağı – Benzin – Lastik – Tiner – Motorin

A Word Gizli Konu : Boğmaca – Çocuk Felci – Kabakulak – Verem – Tetonos

A Word Bölüm Sonu : Taşeron- Pırıltı – Yasemin – Foseptik – Devremülk

A Word Basketbol Sahası : Pota – Çizgi – File – Panya – Çember – Tribün – Parke

A Word Geometrik Şekiller : Daire – Paralel kenar – Yamuk – Prizma – Altıgen – Küp

A Word Zıt Anlamlısını Bul : Kazanç – Çekingen – Öznel – Gerekli – Profesyonel

A Word Ev vitrininde bulunanlar : Vazo – Biblo – Fotoğraf – Ansiklopedi – Roman – Tepsi

A Word Maaş Alınca : Kredi Kartı – Borç – Kira – Akşam Yemeği -Alışveriş

A Word Bil Bakalım : Sürahi – Priz – Düzine – Korniş – Alengirli – Kargaşa

A Word Vücut Geliştirme Sporu : Protein Tozu – Antrenman – Set – Ağırlık – Baklava

A Word İnip Çıkan Şeyler : Asansör – Sıcaklık – Dolar – Kan şekeri – Piston

A Word Oyuncu Seçmeleri : Replik – Başrol – Çekim – Deneme – Yeni yüz – Karakter

A Word Sabah Kalkınca : Makyaj – Tıraş – Yüz Yıkama – Kahve – Tuvalet – Esneme

A Word Genel Kültür : Müvekkil – Beyaz – Köpek – Piri Reis – Futbol Hakemi

A Word Salon Düğünü : Yaş Pasta – Dans Pisti – Takı Töreni – Oyun Havası

A Word Öğretmen : Muallim – Müfredat – Kpss – Eğitimci – Atama – Ek ders

A Word Suyun Kullanım Alanları : Soğutma – Yemek -Temizlik – Ulaşım – Sağlık – Yangın

A Word Gazetedeki Haberler : Magazin – Cinayet – Ekonomi – Teknoloji – Transfer

A Word Kimden Duydun : Simitçi – Ayakkabıcı – Teknik Servis – Anketör

A Word … Şekeri : Çay – Kestane – Bayram – Sabah – Elma – Pudra – Nikah

A Word Okul İhtiyaçları : Suluk – Pastel Boya – Önlük – Kalemlik – Uçlu Kalem

A Word Bulaşık Yıkarken : Fırça – Sünger – Köpük – Durulama – Eldiven – Sıcak su

A Word Klişe Sözler : Hoca – Anne – Gibi – Uzaylılar – Arsa – Sorudan – Huzur

A Word Hapishane : Hücre – Gardiyan – Ceza evi – Sabıkalı – Ziyaretçi

A Word Harita Üzerinde Gördüklerimiz : Göl – Konum – Sınır – Enlem – Boylam – Kara yolu – Akarsu

A Word Deyimler : Issız – Umursamaz – Aşağılık – Nadir – Telaş – Özenli

A Word Aksiyon Filmlerinde Sıkça Rastlananlar : Kovalamaca – Dövüşü – Patlayıcı – Saldırı – Çatışma

A Word İş Hayatı : Masa Başı – Direktör – Kadrolu – Vardiya – Kurumsal

A Word Makaranın Kullanıldığı Yerler : Kuyu – Olta – Bayrak Direği – Kaset – Palanga – Yelken

A Word İkinci : Bahar – Yarı – Öğretim – Şans – Lig – Dünya Savaşı – El

A Word Zıt Anlamlısını Bul : Durgun – Saydam – Sevap – Çevik – Korkak – Tutarlılık

A Word Kilerde Bulunanlar : Kuru Yemiş – Nişasta – Tahin – Pekmez – Kraker – Sirke

A Word Kılık Değiştirirken Kullanılanlar : Bıyık – Şapka – Gözlük – Kıyafet – Peruk – Saç Boyası

A Word Doktor : Pratisyen – Stetoskop – Uzman – Tus – Tıp Fakültesi

A Word Ev Satın Alımı : Metre kare – Komisyon – Gayrimenkul – Müteahhit

A Word 4 İpucu 1 Kelime : Matara – Minyatür – Dolma kalem – Pastırma – Muhtar

A Word Donanma : Torpido – Savaş Gemisi – Üs – Zırhlı – Amiral – Armada

A Word Çift … : Vatandaşlık – Okey – Kişilik – Şeritli yol – Ana dal

A Word Yerde Yetişenler : Enginar – Roka – Maydonoz – Yer fıstığı – Salatalık

A Word Çekilen Şeyler : Tesbih – Çile – Başagelen – Halay – Hasret – Kıyma – Naz

A Word Türkçesi Ne : Seçenek – Engel – Gökyüzü – Gözlem – Süre – Dokuma

A Word Osmanlı Hanedanında Unvanlar : Kaptanı Derya – Sultan – Han – Gazi – Beyzade – Halife

A Word Tehlikeli Deniz Canlıları : Köpek Balığı – Pirana – Deniz Anası – Vatoz – Müren

A Word Uzakdoğu Ülkeleri : Singapur – Çin – Pakistan – Moğolistan – Sri lanka

A Word İlaç : Antibiyotik – Şurup – Damla – Tablet – Ağrı Kesici

A Word Bil Bakalım : Apolitik – Afaki – Mütemadiyen – Abajur – Fonetik

A Word Duygu Türleri : Memnuniyet – Kaygı – Üzüntü – Endişe – Tatmin – Utanç

A Word Boşanma : Mal Paylaşımı – Velayet – Tel celse – Anlaşmalı

A Word Liman Denince Akla Gelenler : Gümrük – Vinç – Armatör – Konteyner – Taşımacılık

A Word Siren Sesinin Çağrıştırdığı Şeyler : Savaş – İtfaiye – Polis – Acil Durum – Uyarı – Tehlike

A Word Seçim : Referandum – Tutanak – Oy Pusulası – Sayım – Sandık

A Word Eş Anlamlısını Bul : Dış Alım – Esir – Güzide – Faktör – Yazıhane – Ayraç

A Word Parti Yapma Bahaneleri : Hoş geldin – Yaş günü – Mezuniyet – Bekarlığa Veda

A Word Bilardo : Üçgen – Bant – Amerikan – Üçtop – Delik – İsteka – Pike

A Word Doğum : Göbek bağı – Kasılma – Derin nefes – Kurdele – Sancı

A Word Futbol Maçı Sırasında : Röveşata – Çalım – Atak – Depar – Duran top – Sarı kart

A Word Genel Kültür : Atkı – Buse – Ünlem – Lüle – Botanik – Termometre – Celp

A Word İnsan Bedeni : Göğüs kafesi – Gırtlak – Uzuv – Tırnak – Bıngıldak

A Word Otopsi : Kadavra – Morg – Ceset – Ölüm nedeni – Adli vaka

A Word İlişkilerde Karşılaşılan Sorunlar : Baskı – Eski sevgili – Güven – İlgisizlik – Mesafe

A Word Orman : Ağaçlık – Kuş Cıvıltısı – Tarzan – Doğal Kaynak

A Word Klişe Sözler : Başarılar – Nefret – Klişe – Yabancı – Parça – Kalbin

A Word Korku Türleri : Karanlık – Ölüm – Kapalı Alan – Gelecek – Yükseklik

A Word Sihirbaz : Gösteri - Hokus Pokus - İllüzyon - Elçabukluğu

A Word Buzdolabını Açtığınızda Karşılaşabileceğiniz Şeyler : Margarin - Ketçap - Soda - Tatlı - Et suyu - Marmelat

A Word Coğrafya : Alüvyon - Gel git - Maki - Debi - Bakı - Ekinoks - Sismik

A Word Atasözü : Balta - Görünme - Kış Günü - Kaz - Çuval - Kepçeye

A Word Lise Yılları : Servis - Yıllık - Boş Ders - Yazılı - Arka sıra - Müdür

A Word Çiftlik Hayatı : Nadas - Ağıl - Çit - Bostan - Harman - Ekim - Organik - Yem

A Word Avlanması Yasak Olan Hayvanlar : Vaşak - Ala geyik - Kelaynak - Pars - Ayı - Karakulak

A Word Haberlerde Karşılaştığımız Suçlar : Hırsızlık - Kapkaç - Taciz - Gasp - Yaralama - Şiddet

A Word Deyimler : Dedikodu - Boş laf - Ağır - Okumuş - Ufak Tefek - Talih

A Word Yabancı Birinin Sizinle İletişim Kurma Nedenleri : Yön tarifi - Ürün satışı - Para - Yardım - Anket - Ateş

A Word Müzik Grubu : Solist - Bas gitar - Vokal - Perküsyon - Bateri

A Word İğne Kullanılan Yerler : Akupunktur - Okul Panosu - Botoks - Baş Örtüsü

A Word Evlilik Hayatı : Çocuk - Sadakat - Beraberlik - Düzen - Sorumluluk

A Word Kimden Duydun : Taksici - Kargocu - Galerici - Dolmuş Şoförü

A Word Spor Salonu : Antrenör - Koşu Bandı - Eliptik - Sauna - Deodorant

A Word Tekrar Edilen Şeyler : Mevsim - Hayvan göçü - Gün doğumu - Tarih - Nakarat

A Word İnce … : Memed - Bağırsak - Ruhlu - Belli - Hastalık - Espri

A Word Röportaj Sırasında : Ses kaydı - Kameraman - Mikrofon - Soru cevap

A Word Bil Bakalım : Komplikasyon - Hayal - Fodul - Kallavi - Müstahak

A Word Olay Yeri : Suç Mahalli - Girilmez - Delil - İnceleme - Komiser

A Word Çok Konuşan Anlamına Gelenler : Boş Boğaz - Geveze - Lafazan - Çenesi Düşük - Zevzek

A Word Diş Hekimine Gittiğimizde : Çürük - Dolgu - Yirmilik - Anestezi - Beyazlatma

A Word Deterjan Reklamlarındaki İnatçı Lekeler : Çimen - Şarap - Kan - Ruj - Mürekkep - Çamur - Vişne - Yağ

A Word Genel Kültür : Parazit - Atlas - Aktar - Liret - Brezilya - Füme - Mars

A Word Güç Gerektiren Meslekler : Demirci - Balıkçı - Tüpçü - Hamal - Oduncu - Marangoz

A Word Bisiklet Parçaları : İç lastik - Kedi gözü - Zincir - Gidon - Jant - Kadro

A Word Sosyal Medyada Sıkça Paylaşılanlar : Kedi Videosu - Özlü Söz - Yemek Tabağı - Özçekim

A Word Aracınız Yolda Kaldığında : Vurdurma - Yol Yardım - Çekici - Hararet - Dörtlü

A Word Türkçesi Ne : Bilgelik - İçki - Saygısız - Sıradan - Deneyim - Olay

A Word Rodeo : Kızgın boğa - Sekiz saniye - Kovboy - Eyersiz

A Word Finans Terimleri : Bütçe - Enflasyon - Cari Açık - Çapraz Kur - Sermaye

A Word Ateşin Kullanıldığı Yerler : Taş fırın - Ocak - Kuzine - Gaz lambası - Barbekü

A Word Madencilik : Yer altı - Rezerv - Damar - Cevher - Sondaj - Yatak

A Word Eş Anlamlısını Bul : İmla - Rutubet - Öbek - Netice - Kesin - Sermaye - Eylem

A Word Gece Uyurken : Sayıklama - Horultu - Uyur gezer - Karabasan - Rüya

A Word Beyaz Renkli Şeyler : Bulut - Kuğu - İnci - Sarımsak - Kar - Mısır patlağı

A Word Dil … : Yarası - Sınavı - Çevirisi - Bilgisi - Kursu - Ailesi

A Word Söz Nişan Düğün Gelenekleri : Bohça - Gümüş Tepsi - Türk Kahvesi - Ayakkabı altı

A Word 4 İpucu 1 Kelime : Akordiyon - Repertuvar - Sömürge - Kartpostal

A Word Gösteriler : Fasıl - Perde oyunu - Bando - Havai fişek - Akrobasi

A Word Yeni İşe Girerken : Maaş - Mesai Saati - Ulaşım - Sigorta - Sabıka Kaydı

A Word Birinin Diğerini Kovaladığı İkililer : Kedi Köpek - Hırsız Polis - Tazı Tavşan

A Word Ticaret : Alım Satım - İhracat - İskonto - İmalat - Perakende

A Word Deyimler : Kurnaz - Hile - Dümdüz - Cimri - Çabucak - Deneyimli

A Word Şöhret Olunca : Gece Hayatı - Ego - Magazin - Paparazzi - Hayran

A Word Metropol Şehirler : Moskova - Şangay - İstanbul - NewYork - Seul - Tokyo

A Word Takdir Edilen Kişilik Özellikleri : Dürüst - Zeki - Güvenilir - Adil - Mütevazı - Üretken

A Word Volkanik Patlama : Lav - Püskürme - Kül Bulutu - Magma - Yanar Dağ

A Word Bil Bakalım : Nükte - Merak - Heyhat - Safsata - Polemik - Siftah

A Word Deniz Üzerinde Rastlayabileceğiniz Cisimler : Çöp - Sörf Tahtası - Varil - Duba - Sandal - Can Simidi

A Word Muhabbet Kuşuna Öğretilen Kelimeler : Cici Kuş - Babacık - Aşkım - Canım - Şekerim - Fıstık

A Word Yeni Mağaza Açılışında : İndirim - Promosyon - Kurdele - İkram - Balon - Makas

A Word Ekonomik Kriz : Dar boğaz -Değer Kaybı - Bunalım - Durgunluk

A Word Genel Kültür : Maymuncuk - İmame - Midas - Süngü - Mark - Kakül - Başak

A Word Hastane İşlemleri : Randevu - Tomografi - Hasta Kayıt - Kan Tahlili

A Word Trafikte Kazan Nedenleri : Dikkatsizlik - Aşırı hız - Alkol - Kuralsızlık

A Word Kokusu Hemen Fark edilen Şeyler : Parfüm - Naftalin - Doğal Gaz - Soğan - Çorap - Balık

A Word Uçak Ana Parçaları : Pervane - Kuyruk - Motor - Kanat - Gövde - İniş Takımı

A Word Klişe Sözler : Gol - Avukatı - Maaşımı - Ayrı - Düştüğü - Limon - Çocuk

A Word Kağıttan Yapılan Şeyler : Rüzgar gülü - Kayık - Uçak - Yelpaze - Külah - Zarf

A Word Köpek Türleri : Doberman - Kaniş - Kangal - Pitbul - Dalmaçyalı

A Word Geldiğinde Mutlu Eden Şeyler : Maaş günü - Yaz tatili - Yemek Siparişi - Bahar

A Word Sokak … : Çocuğu - Satıcısı - Futbolu - Kedisi - Lambası

A Word Kimden Duydun : Avukat - Tamirci - Emlakçı - Sekreter - Müteahhit

A Word Matematiksel Semboller : Kök - Sonsuz - Küçük Eşit - Mutlak Değer - Negatif

A Word Para : Hesap - Bozukluk - Kumbara - Cüzdan - Napolyon

A Word Ana Haber Bültenlerindeki Klasikleşmiş Haberler : İzdiham - Ders Başı - Zam Şampiyonu - Sayısal Loto

A Word Uyutmayan Şeyler : Bebek - Işık - Ağrı - Saat Sesi - Heyecan - Sivri Sinek

A Word Zıt Anlamlısını Bul : Dağınık - Gelecek - Riyakar - Zaman - Kıtlık - Savurgan

A Word Yeni Evlilere Alınabilecek Hediyeler : Nevresim - Borcam - Fincan - Baharatlık - Düdüklü

A Word Laboratuvar : Kimyager - Denek - Fare - Araştırma - Bilim Adamı

A Word Arkadaşlar Arasında : Dedikodu - Tartışma - Borç - Dertleşme - Geyik - Şaka

A Word İmza Atılan Yerler : Kontrat - Nikah Defteri - Yoklama -Ehliyet

A Word Deyimler : Acımasız - Uyumsuz - Etkisiz - Yaşlılık - Uyuşuk

A Word Temel Reis : Safinaz - Ispanak - Pipo - Denizci - Kabasakal

A Word Sıkça Yanlış Telaffuz Edilen Kelimeler : Şarj - Bisküvi - Hoparlör - Aperitif - Murdar - Ataş

A Word Düdük Kullanan Kişiler : Hakem - Bekçi - Cankurtaran - Trafik Polisi - İzci

A Word Ay : Med Cezir - Gök Cismi - Krater - Apollo - Mehtap - Uydu

A Word 4 ipucu 1 Kelime : Ekvator - Fizyoterapi -Yapımcı - İsot - Tablet

A Word Yemek Tarifi Klişeleri : Kulak Memesi - Tutam - Kısık ateş - Göz Kararı

A Word Yağmur : Bereket - Sağanak - Kara bulut - Sırılsıklam

A Word Usandıran Türk Dizisi Klişeleri : Köşk - Ağa - Aşiret - Holding - Kenar Mahalle

A Word Araç Bakımı : Cam suyu - Antifriz - Filtre - Lastik - Motor Yağı

A Word Bil Bakalım : Maral - Pasaj - Taciz - Şarlatan - Revizyon - Teğet

A Word Nüfus Cüzdanında Bulunur : Vesikalık - Doğum Yeri - Türk Bayrağı - Medeni Hal

A Word Büyüyünce Ne Olacaksın Sorusuna Verilen Cevaplar: Pilot - Astronot - Kamyoncu - Öğretmen - Asker

A Word Savaş Meydanı : Çarpışma - Siper - Şarapnel - Mevzi - Bombardıman

A Word Sinema Terimleri : Dublör - Fon Müziği - Kurgu - Jenerik - Arka Plan

A Word Genel Kültür : Sahaf - Ekinoks - Mehmet - Çağla - Sardalya - Desibel

A Word Argoda Para : Mangır - Sipali - Papel - Yeşil -Kayme - Cukka - Sakal

A Word Dalış Sporu : Şnorkel - Dalgıç - Palet - Derinlik - Tüplü - Vurgun

A Word Görgü Kuralları : Selamlaşma - Teşekkür - Rica - Güler Yüz - Söz Hakkı

A Word Gelecek Hayalleri : Zenginlik - Kariyer - Aile - Dünya Turu - Emeklilik

A Word Atasözleri : Saksağan - Darı - Sefanın - Güç - Sözünden - Dostun

A Word Ruh Halleri : Karamsar - Neşeli - Tedirgin - Dalgın - İsyankar

A Word Çalışmak İstemeyen Kişiler İçin Söylenen Söz : Avare - Serseri - Hayta - Aylak - Boş Gezen - Üşengeç

A Word İklim Türkleri : Muson - Kutup - Çöl - Akdeniz - Step - Savan - Tundra

A Word Dünya Kupası : Fikstür - Puan Durumu - Eleme - Kura - Ölüm Grubu

A Word Türkçesi Ne : Özsaygı - Alıştırma - Sızlanma - Oturum - Kuyumcu

A Word Hava Durumu Sunulurken Sıkça Duyduklarımız : Balkanlar - Karla Karışık - Az bulutlu - Yer Yer

A Word Soğuk.. : Duş - Savaş - Espri - Algınlığı - Hava Deposu - Damga

A Word 7 Cüceler : Uykucu - Huysuz - Utangaç - Meraklı - Mutlu - Doktor

A Word Define Avı : Dedektör - Hazine - Çubuk - Gömü - Sikke - Kaçak Kazı

A Word Bil Bakalım : İhya - Çıngırak - İmha - Zıpkın - Gözenek - Afiş - Bedük

A Word Filmlerdeki Süper Güçler : Görünmezlik - Zihin Okuma - Işınlanma - Uçma

A Word Şehir Hayatı : Beton - Gürültü - Keşmekeş - Koşturmaca - Trafik

A Word Yeni Taşındığınızda : İkametgah - Yerleştirme - Temizlik - Abonelik

A Word Eş Anlamlısını Bul : Faaliyet - Operatör - Edilgin - Delgeç - Durgun

A Word Kelebek : Başkalaşım - Koza - Tırtıl - Benek - Rengarenk

A Word Ana : Kucağı - Fikir - Kuzusu - Sayfa - Yemek - Vatan - Haber

A Word Bil Bakalım : Berduş - Levazım - Kahya - Mahmur - Balçık - Triko

A Word Sahur Vakti : Kahvaltı - Ezan - Oruç - Seher - Davulcu - Su - İmsak

A Word Toplumsal Sorunlar : Yoksulluk - Aşırı Göç - İşsizlik - Şiddet - Obezite

A Word Deyimler : Ilık - Sinir - Sebepsiz - Ölüm kalım - Söz birliği

A Word İşten Eve Dönerken : Metro - Dolmuş - Ekmek - Radyo - Kitap - Uyuklama

A Word Yaş İlerledikçe : Huysuzluk - Menopoz - Kemik Erimesi - Kireçlenme

A Word Gizli Konu : İrmik - Tavuk Göğsü - Supangle - Puding - Trileçe

A Word Gizli Konu : Hafta - Gün - Dakika - Mili Saniye - Salise - Yüzyıl

A Word Gizli Konu : Fırça - Parlatıcı - Göz Farı - Pudra - Allık - Maskara

A Word Bölüm Sonu : Bıldırcın - Davlumbaz - Çatapat - Maraba - Entrika

__LEVEL_indd 12


AKEI SST
Hasar: 66
Kafa Hasarı: +
Kurt Hasarı: -5
Durdurma Gücü: +75

Son derece hızlı ve yeterince isabetli bir


taarruz tüfeği olan AKEI, SST mode-
linde harika bir kaplama ile beraber ge-
liyor. Hemen her haritaya kolayca uyum
sağlayabilen bu silahı seveceksiniz.

EM
Hasar: 89
Kafa Hasarı: +
Kurt Hasarı: +5
Durdurma Gücü: +50

Oyundaki en esaslı toplu tabancalar-


dan birisi olan EM yüksek hasar
seviyesini düşük atış hızı ile dengeleyen
bir silah. Atış yaptığınız yeri doğru seç-
tiğinizde düşmanı kolaylıkla indirmeniz
mümkün.
Gümüş Kurşun
Hasar: 90
Kafa Hasarı: +
Kurt Hasarı: +40
Durdurma Gücü: +50

İşte gerçek bir kurt avcısı. İsmini gördü-


ğünüzde bu silahın hiç de diğer toplu Kod kullanım rehberi
tabancalara benzemediğini anlamış 1. seafoodplus.info adresine gir.
olmalısınız. En azından EM kadar 2. Üye girişini yap, üye değilsen
kuvvetli bir silah olan Gümüş Kurşun, “üye ol” butonuna tıklayıp Joygame
esas gücünü kurtlar üzerinde gösteriyor. dünyasına katıl.
3. ”Joypara yükle” butonuna tıkla
4. Çıkan ekranda “hediye kuponu”
butonuna tıkla.
Ani Bomba Pro 5. Çıkan listeden oyunu seç ve kodu gir.
Hasar:
Kafa Hasarı: 0 Kod İçeriği
Kurt Hasarı: +5 AKEI SST (7 gün)
Durdurma Gücü: +80 EM (7 gün)
Gümüş Kurşun (7 gün)
Savaş sanatı dediğimiz şey elbette elde Yeniden Doğuş Süresi Sıfırlama (7 gün)
silah koridorlarda koşup durmayı gerek- Ani Bomba (7 gün)
tirmiyor. Gerektiğinde siper alıp düşman
üzerinde baskı kurmak veya göremedi- Kullanım koşulları
ğiniz noktalardaki düşmanları “güzelleş- Her hesapta bir kez kullanılabilir.
tirmek” istediğinizde Ani Bomba Pro’nun Son kullanım tarihi
yanınızda olmasını isteyeceksiniz.

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir