Normalde yaralar iyileşme sürecine girdiklerinde doku onarımı durmakta, ancak bu rahatsızlığı olan kimselerde ise doku onarımı ısrarla devam etmektedir. Bu nedenle yara iyileşme sürecinde iken bile büyümeye başlar. Çok yüzeysel yaralanmalar dışında, her tür tramvaya bağlı olarak darbeler sonucu ortaya çıkan kabarık bir cilt dokusu ciltte oluşumuna keloid denir. Genelde pembeye yakın renkte olup şekilsiz bir görüntü oluştururlar. Kişilerde vücudun görünmeyen yerlerinde ortaya çıkmakta ve kimi zaman rahatsızlık vermeyebilir. Ancak yüzde veya gözle görünen yerlerde meydana geldiğinde kişileri olumsuz etkileyebilir.
Bu tip anormal yara iyileşmeleri türüne ve tipine göre 5 farklı çeşide ayrılır:
Farklı tedavi yöntemleri uygulanmadan direk cerrahi tedavi yöntemi önerilmemektedir. Bunun nedeni ise her oluşturulan yaradan sonra daha fazla kolajen sentezleyerek daha fazla tümör oluşum haline gelmesidir. Bir cerrah ameliyat esnasında ne kadar dikkatli olursa olsun, kişinin cilt dokusuyla alakalı yine iz kalabilir. Bu nedenle cerrahi işlemlerde dikiş atılmaması uygundur. Tedaviye yönelik birden fazla yöntem bulunmaktadır. Bunlardan en sık tercih edilen, keloid içine kortizon enjeksiyonu yaparak uygulanan tedavi yöntemidir. Bu tedavi yöntemleri dışında lazer tedavisi, kriyoterapi (buz tedavisi), radyasyon tedavisi gibi farklı tedavilerde de uygun görülebilir.
Genellikle yaş arası görülür. 30 yaş sonrasında ise nadir olarak görülmektedir. Genelde koyu tenli kişilerde esmer ve siyahilerde daha sık görülmektedir. Hamile ve ergenlik döneminde olan kişilerde daha fazla görülmektedir. Vücutta en sık görülel bölgeler omuz, bacak, kol, sırt, kulak, çene ve göğüstür. Genelde cerrahi operasyon sunucunda, sırt, omuz ve göğüste, derinin gergin olduğu bölgelerde oluşabilir. Kulak delmesi sonucu dahi oluşabilir. Bazen yapılan suçiçeği aşısı, böcek ısırması sivilce, ameliyat ve yara iyileşmesinde keloid meydana gelebilme ihtimali vardır.
Keloid sık görülen dermatolojik problemlerden biridir. Derinin bağ dokusu ile ilgili aşırı bir gelişim sonucu oluşan Keloid, deriden kabarık sertlikler şeklinde görünür. Hastaları genellikle görüntüsüyle rahatsız eder. Bazen günlük fonksiyonlar da etkilenebilir. Keloidler nadiren kanserleşme eğilimi gösterebilir.
Tipine, yerleşim yerine ve büyüklüğüne göre farklı tedavi seçeneklerinden biri ya da birkaçı kullanılabilir. Hastaya uygun tedavi ile deriden kabarık ve sert olan lezyon deri seviyesine indirilebilir ve yumuşatılabilir.
Keloid, sık rastlanan bir iz (skar) türüdür. Derinin bağ dokusunun aşırı üretimi sonucu oluşur. Deriden kabarık, sert, parlak, üzeri düz, pembe-kırmızı renkli oluşumlardır.
Keloidler genellikle derideki ameliyat izi, travma yarası, piercing, dövme veya cildin genetik yapısından kaynaklanan nedenlere bağlı olarak oluşur. Kendiliğinden oluşan tipler de vardır.
Keloid en sık yaş arasındaki gençlerde görülür. Ancak her yaşta görülebilir. Kadınlarda ve erkeklerde risk eşittir. Kökeninde kişisel bir yatkınlık vardır.
Keloidin iki tipi mevcuttur. Spontane (Kendiliğinden Oluşan Tip) ve İkincil (Sekonder) Tip;
Deride travmatik ya da iltihabi etki yaratan bir çok farklı sebep Keloide yol açabilir. Bunların en sık görülenleri aşağıdaki gibidir;
Keloidler sert ve elastik kabarıklıklardır. Bazen düzensiz yumrular şeklinde olabilir. Kaşıntı, yanma hissi ve ağrıya sebep olabilir. Keloidde oluşan kabarıklıkların özellikleri aşağıda belirtilmiştir;
Yerleşim yerleri:
Renkleri:
Klasik olarak ilk yara kenarlarının üzerinde aylar içinde yavaş yavaş ortaya çıkar. Nadiren kendiliğinden iyileşir. Kolajen liflerinin aşırı gelişmesi ve üretimi kalın ve sert yara izleri oluşturur.
Keloid, ciltte yaralanma ve iltihaplanma sonrasında bazen yıllar sonra gelişebilir. Ne zaman gelişebileceğini öngörmek mümkün değildir.
Keloid oluşumuna yatkınlık oluşturan en önemli sebepler aşağıda belirtilmiştir;
Keloidler genellikle kendiliğinden geçmez ve büyümeye devam eder. Ancak, küçük ve çok sert olmayan formlarda keloidler zamanla küçülebilir veya solabilir.
Hastaların büyük bir kısmında Keloid kansere dönüşmez. Ancak nadiren kaşıntıya bağlı lezyonun sürekli kaşınması ya da tekrarlayıcı şekilde enfekte olması gibi sebeplerle yara tahriş olur. Bu durum kanserleşmeye yol açabilir ve ‘Skuamöz Hücreli Karsinom’ oluşabilir.
Tecrübeli bir dermatoloji hekimi görüntüsü, rengi, şekli, büyüklüğü, yerleşim yeri gibi özellikleriyle sadece klinik muayene ile keloid tanısı koyabilir. Nadiren eğer başka hastalıklar düşünülürse deri biyopsisi yapılır ve histopatolojik inceleme ile tanı kesinleştirilir. Karıştırılabileceği hastalıklar aşağıda belirtilmiştir;
Keloid tedavisinde önemli bir konu hasta beklentisini doğru yönetebilmektir. Çünkü hastalar bazen Keloid bölgesinin normal deri haline dönebileceği umudunu taşıyabilir ancak bu mümkün değildir. Çünkü keloid alt deri (dermis) tabakasına ait bir oluşumdur. Alt deriye ait hasarlanmalar normal deri haline dönemez ve skar (iz) bırakarak iyileşebilir.
Keloid tedavisinde dermatoloji hekiminin üç amacı vardır. Bunlar;
Bu üç amaç gerçekleştiğinde lezyonun hem görünüm olarak hem de fonksiyon olarak kişiyi olumsuz etkilemesi önlenmiş ve hasta memnuniyeti sağlanmış olacaktır. Bu durum tedavi öncesi hastaya açıklıkla anlatılmalıdır.
Keloidli hastalarda lezyonun yerleşim yeri, büyüklüğü, biçimi, kıvamı, sayısı göz önüne alınarak aşağıdaki tedavi seçeneklerinden biri ya da birkaçı kullanılabilir;
Keloid, hayatı tehdit etmeyen ancak görünümüyle hastaları rahatsız eden bir dermatolojik problemdir. Özellikle çok büyük ve sert olduklarında depresyona yol açacak kadar psikolojik sorun oluşturabilirler. Hatta cinsel ilişkiyi bile olumsuz etkileyebilir. Ancak hastaya uygun doğru bir yaklaşım ile bu sert lezyonlar yumuşatılabilir, deri seviyesine indirilebilir ve rengi mümkün olduğunca deri rengine yaklaştırılabilir. Böylece hasta için fonksiyonel ve estetik anlamda çok daha kabul edilebilir bir sonuca ulaşmak mümkündür.
Dr. Ahmet ACAR
Deri ve Zührevi Hastalıklar Uzmanı
Bazı cilt yaraları, cerrahi operasyonun prosedür kesileri, sivilceler, yanıklar, kulak deldirme veya piercing, böcek yaraları ya da sokması, derideki iltihaplanmalar ve su çiçeği örneğindeki gibi ciltteki deformasyonların sonrasında yaşanan iyileşme süreciyle beraber aşırı hücre çoğalması oluşması ve kontrol dışı üreyen hücrelerin meydana getirdiği aşırı fibröz doku keloid olarak isimlendirilir. Yani kısa tanımı ile hücre çoğalmasının aşırıya giderek yaranın anormal bir biçimde iyileşmesi olayıdır. Deride meydana gelen yaralar, operasyon sonrası kalan kesiler, böcek sokmaları veya yanıklar iyileşme sürecindeyken bu alanlardaki hücre üretimi yavaşlar fakat keloid oluşumunda hücrelerin üretiminde aşırı bir artış meydana gelir. Bunun sonucunda ise keloidin bulunduğu bölgede doku fazlalığına rastlanır. Bazı vakalarda yaraların iyileşmesinden belli bir süre sonra da keloidin meydana geldiğine rastlanmıştır. Bu gibi durumlar genetik olarak cildin özelliklerine ve hücrelerinin farklı yapılar taşımasına bağlı olarak değişiklik göstermektedir.
Keloidin meydana gelmesinde bazı sebepler yer almaktadır. Oluşum sebeplerine cerrahi operasyonlardan sonra dikişlerin bulunduğu alanın enfeksiyon kapması, dikişlerin sert olarak vurulması ve deri içerisinde yabancı maddelerin unutulması veya kalması örnek olarak gösterilebilir. Keloid yapısının alımında estetik operasyon tercih edilmez. Çünkü eğer bireyin cilt tipi keloidi tekrar nüks ettirmeye yatkınsa yapılacak olan estetikten sonra daha fazla keloid oluşumuna rastlanabilir. Bu süreç oldukça kısa olarak gerçekleşebilir. Keloid oluşumu iyi huylu bir durum olarak görülse de bireyleri konfor olarak ve fonksiyonel olarak etki altına alabilir.
Keloidin tedavi aşamasında aşağıdaki tedavi süreçleri uygulanmaktadır.
● Masaj, basınç uygulama tedavisi
● Kortizonlu, retinoid, silikon ve imiquimod içeren kremler
● Kryoterapi (Soğuk sprey)
● Lazer tedavisi
● İlaç enjeksiyonları (Kortikosteroid, 5-FU, Bleomisin)
Enfeksiyon yapan hücrelerin bir araya gelmesini engelleyen bitkisel maddeler, lezyonun içerisinde uygulanan kortizon ve kanser hastalığının tedavisinde de uygulanan 5FU ilacı ya da lazer tedavisi en çok tercih edilen tedavi süreçlerindendir. Keloid rahatsızlığının kesin çözümü olarak ise cerrahi operasyon ve radyoterapi yani ışın tedavisinin kombine olarak uygulanması önerilmektedir.
Bu noktada dikkat edilmesi gereken önemli bir durum olarak ikincil bir kanser gelişimi riski sebebiyle ışın tedavisi, farklı tedavi metotları kullanılıp yanıt alınamadığında yani son seçenek olarak tercih edilmesi gerektiğidir. Ortaya konulan bilimsel çalışmalarla keloid kaynaklı radyoterapi uygulamalarında ikincil kanserin ortaya çıkma oranın çok düşük olduğu kanıtlanmıştır. Keloid ile ilgili ortaya konulan çalışmalar artmakta ve titizlikle devam etmektedir.
Işın tedavisi kolajen üreten hücreleri geçici olarak engeller, kesmeli veya delmeli bir metot değildir. Hastanın da genel sağlık durumuna bakılarak kaç seans verilmesi gerektiği belirlenir. Fazla zaman harcayan bir tedavi değildir. Cerrahi operasyonun hemen sonrasında araya fazla zaman girmeden uygulandığında yüksek oranlarda başarılı sonuçlar alınmaktadır. Radyoterapideki sıkça uygulanan biçim, düşük voltajlı foton X-ray ya da yüksek voltajlı olarak external elektron tedavisidir. Cerrahi operasyon ile beraber gün içerisinde doktorun belirlediği oranda tek halde ya da bölünmüş olarak ışın tedavisi uygulanır.
Uygulama yapılan alanda kızarıklık, batma ya da yanma hissiyatı ve karıncalanma görülebilir. Bazı durumlarda ise hiperpigmentasyon yani renk koyulaşması veya hipopigmentasyon yani rengin soluklaşmasına rastlanabilir. Bütün bu olası yan etkilerin kalıcı izleri bulunmaz yani şikayetler geçicidir. Çocuklarda gelişim konusunda olumsuz etkilere yol açabileceği için radyoterapi tedavisinin verilmesi çok tercih edilmemektedir. Detaylı bilgilere ulaşmak için menüden iletişim sayfası yoluyla bize erişebilirsiniz.
Daha Fazla Göster