3 Kişilik Oda
Süit, 1 Yatak Odası
City Üç Kişilik Oda, 1 Yatak Odası
Standart Oda
Süit, 1 Yatak Odası
Deluxe Oda
City Üç Kişilik Oda, 1 Yatak Odası
Deluxe Oda, 1 Yatak Odası, Bahçe Manzaralı
Standard Oda
Deluxe Oda, 1 Yatak Odası, Bahçe Manzaralı
* Noktalar arası mesafeler kuş uçuşu ölçümlerle belirleniyor.
Ulaşım
Şehir Merkezine Uzaklık | Konak 700 m |
Havaalanı | Adnan Menderes HA 14 km |
Denize Uzaklığı | Uygun Değil |
Tesis Konaklama Özellikleri
Tesiste sabah kahvaltısı haricinde alınan tüm yiyecekler ücretlidir.
Otel Kuralları
Check-in Başlangıç ve Bitiş 14.00 -
Check-out öğlen
Resepsiyon çalışanları varışta misafirleri karşılayacaktır.
Minimum Check-in Yaşı18
İsteğe BağlıYukarıdaki liste tüm bilgileri içermeyebilir. Ücretlere ve depozitolara vergi dâhil olmayabilir, ayrıca ücretler ve depozitolar değişebilir.
Tesise Özel ÜcretlerSizden konaklama yerinde şu ücretleri ödemeniz istenecektir:
Konaklama yerinin bize bildirdiği tüm ücretleri dâhil ettik.
Tesise Gitmeden Önce Bilmeniz GerekenlerKemeraltı Çarşısı’nın 110 yıllık tanığı yapıda bir dönem sona erdi
Tarihi Kemeraltı Çarşısı’nın 110 yıllık tanığı, İzmir’in taşınmaz kültür varlıkları envanterine kayıtlı, tarihte farklı isimlerle anılan, son olarak Yeni Şükran Oteli olarak işletilen yapıda bir dönem sona erdi. Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü’nün (UNESCO) Dünya Mirası Geçici Listesi’ne alınan tarihi çarşıda uzun süre evsizlerin, kimsesizlerin barınağı olan yapı restore edilmek üzere kapılarını kapattı.
Anafartalar Caddesi’ndeki Yeni Şükran Oteli kimsesiz ve yalnız konuklarıyla, günümüz otellerinden farklı dekorasyonuyla kitaplara, belgesellere, minyatürlere konu olmuştu. İşletmesi bir çok kez el değiştiren otelin son işletmecisi İlyas Çamtaş’tı. İzmirliler’in hafızasında yer eden “Şükran Lokantası”yla birlikte anılan otelin avlusundaki dükkanlar da boşaltılmıştı.
Üçüncü sınıf oteli 39 yıl boyunca işleten Çamtaş, boşalttığı otelin anahtarlarını yapının sahibi Nazmi Filibeli’ye teslim etti. Otelde kalan yaşlı ve kimsesiz konuklar, belediyenin, muhtarın ve işletmecinin çabalarıyla yeni mekanlarına yerleştirildi. İş insanı Filibeli, tescilli yapının Anıtlar Kurulu’nca onaylanan proje doğrultusunda esaslı bir onarıma gireceğini söyledi.
Tarihi yapı AVM olmayacak
Yıllar içinde yıpranan yapının ciddi bir onarıma ihtiyacı bulunduğunu belirten Nazmi Filibeli, “Binanın içi yıkılıyor. Kirişler, kolonlar bel vermiş durumda” dedi. “Tarih mi, işlev mi önemli?” diye soran Filibeli, “Yıkılıp üç dört katlı bir alışveriş merkezi olmayacak. Herkesin hayranlık duyduğu bir proje olacak” diye konuştu.
Tarihi dokuya uygun olarak gerçekleştirilecek onarımın 12 ile 14 ay arasında tamamlanacağını belirten Nazmi Filibeli, 110 yıllık tarihi yapının kent için önemli olduğunu ve tarihi dokuyu korurken sadece bireylerin değil belediye, valilik ve esnafla birlikte hareket etmek gerektiğini söyledi. Bu 110 yıllık yapının tarihinde Şükran Lokantası sadece 18-20 yıllık bir süre faaliyet gösterdiğini anlatan Filibeli, “Bina tarihinin bütününe de bakmak gerekiyor” diye ekledi.
39 yıldır İlyas Çamtaş işletiyordu
İzmir Taşınmaz Kültür Varlıkları Envanteri’ne kayıtlı, üçüncü sınıf otel sınıfındaki Yeni Şükran Oteli’ni 39 yıldır işleten İlyas Çamtaş, otelin kapanmasından büyük üzüntü duyduğunu belirtti. Otelde kalanların “garibanların babası” diye seslendiği Çamtaş, ihtilaflı oldukları yapının sahibiyle sonunda anlaştıklarını, oteli boşaltıp anahtarları teslim ettiğini söyledi.
İlyas Çamtaş, oteli işlettiği yıllar içinde Ankara’dan Gençler Birliği’ni, Beşiktaşlıları ağırladıklarını, tiyatro sanatçısı merhum Nejat Uygur’un kalabalık guruplarla uzun yıllar otellerinde kaldığını anlattı. Çamtaş, İzmirli yazarların, iş adamlarının oteli devraldığı dönemde popüler bir mekan olan Şükran Lokantası’nda sık sık bir araya geldiğini paylaştı.
Kentin kültürel mirasına sahip çıkmak
Gidip kalmasa da, avlusunda bir çay içmese de pek çok İzmirli Yeni Şükran Oteli’nin kapatılıyor olmasına üzüldü, sosyal medyadan tepki verdi. “Yıkılıp yeniden yapılacakmış” sözleri sosyal medyada paylaşılınca eski albümler açıldı, anılar, babası Şükran Lokantası’nda çalışanlar, arkadaşlarıyla ünlü lokantada yemek yiyenler, oteli ziyaret edenler tepki sözleriyle paylaştılar fotoğrafları.
Yeni Şükran Oteli’ni son ziyaretimiz
Yeni Şükran Oteli’ni pandemi nedeniyle yaşadığımız bir hafta sonu kısıtlaması sırasında ziyaret ettik. Önünden ne zaman geçsek avlusundaki ayakkabı ve giysi satıcılarının bağrışmalarını duyduğumuz, sergiliklerden taşan malzemelerle, sarkan kablolarla girişini görmekte zorlandığımız otelin sessizliği Kemeraltı’nın ıssızlığına karışmıştı. Kim bilir ne zamandan beri tertemiz suların akmadığı mermer çeşmesinin kurnasında çöpler birikmişti.
Yeni takılmış demir kapıdan avluya girerken hemen sağ yanda bulunan mermer çeşme boşatılan sergiliklerin ardından daha görünür olmuştu. Çeşmenin kitabesinde “Allahım ne güzel dilemiş ve güç kuvvet ancak Allahın’dır. Allah onlara tertemiz içecekler sunacak” yazılı olduğunu Dokuz Eylül Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü Restorasyon Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Emel Kayın’ın İzmir Büyükşehir Belediyesi Kültür Yayınları’ndan çıkan “İzmir Oteller Tarihi” kitabında okumuştum.
Avluya girdiğimizde gördüğümüz, sırları dökülmüş bir aynaydı sanki. Boşaltılan yapıdan atılan malzemeler, plastik çiçekler, kapkara olmuş tavanlarıyla boşaltılan dükkanlardan geriye kalan kırık dökük mankenler, kırık aynalar, havuzun ortasındaki heykelcik göze çarpıyordu. Başımızı kaldırdığımızda gözümüze ilişen boyası dökülmüş, çürümüş tahta pencerelerden uçuşan rengi solmuş perdeler, otelin hemen girişindeki renkli zarif tavan süslemelerini saran kararmış karışık kablolar 110 yıllık tarihi mekanın içler acısı halini ortaya koyuyordu.
Yeni Şükran Otel’in son kimsesizleri
Hafta sonu uğrayıp otelin son halini görmek istedik. Avluda son bir kaç parça eşyalarını alıp ayrılmaya hazırlanan İhsan Adnan Ercan (62), Kurtuluş Okan (64), Abdullah Dumanlı (58) ve Hurşit Acar (32) ile karşılaştık. Avlunun girişinde bir masa etrafında oturmuş birlikteliklerinin son demlerini yaşıyor, sohbet ediyorlar. Her birisinin kendilerince “anlatılsa roman olacak” hikayesi var. Onlar birkaç gün önce takılan demir kapısını kapatıp yeni bir döneme “merhaba” demeye hazırlanan Yeni Şükran Oteli’nin son evsizleri, son kimsesizleri.
2018 yılının Eylül ayında şimdi harap halde bulunan o avluda yazar Avukat İlker Ünsever ile oturmuş, kaleme aldığı “Meserret İle Şükran” adlı şiir-manzum hikaye kitabıyla ilgili söyleşmiştik. Çaylarımızı yudumlarken başımızın üstündeki mor salkımların güzelliğinden etkilenmiş, iyi dileklerimizi sıralamıştık. “Keşke bu mekan derlenip toplansa, ortalık temizlense, burası kente kazandırılsa” demiştik.
Kentin merkezindeki bu otel kaliteli bir konaklama işlevi kazanmasını, bir şehir lokantasıyla yine cazibe merkezi olmasını dilemiştik, İzmir’in buna ihtiyacı olduğunu dile getirmiştik. Söyleşinin ardından oteli gezmiş, insanların yalnızlığına hüzünlenmiş, otelin büyüklüğüne şaşırmış, kentin böylesi bir mirasa neden sahip çıkmadığına, otel sahipleriyle neden bir ortak proje geliştirilmediğine dair konuşmuştuk.
Cumartesi günü harabe halindeki mekanın avlusuna bakarken, üç yıl önce başımızı döndüren mor salkımların parlayan yeşil dalları dikkatimi çekti. Sökülmek istenen ama inatla direnen dallardan birinden bir parça kopardım belki kök salar diye. Elimde yeşil dallarla kapıdan çıkarken, bir dahaki gelişimde mekanın 110 yıllık tarihine yaraşır şekilde onarılmasını ve kente yaraşır bir mekana dönüşmesini diledim.
Fotoğraflar : Hüseyin Erciyas
Bir yeri yuva yapan nedir? İçindeki eşyalar mı, insanlar mı? Yoksa kokusu mu bağlar insanı yuva denen şeye? Belki de yaşattığı ama tariflenemez bir histir... Kimileri çocuk cıvıltısı olarak tanımlar, kimi sessizlik... Neresinden tutarsanız tutun yuva çok özel bir kavram. Bir çatıdan, insanı dışardaki her şeyden koruyan duvarlardan öte... Kiminin yuvası çok kalabalıktır, kimininki akşamları tek başına kalacak kadar ıssız. Peki bir otel yuva olabilir mi? Eğer İzmir Kemeraltı'ndaki Yeni Şükran Oteli'yse olur, olmuş bile...
En azından içinde yıllardır yaşayanlara olmuş. Bu yüzden İstanbul'dan İzmir'e, birbirinden ayrı hayatlardan süzülmüş insanların yuvalarına konuk olmaya gittim. Yıllardır aynı yerde yaşayan, köhne koridorlarını arşınlayan, küçük odalarında kendilerine küçük yaşamlar kurmuş insanların yanına. Ve tam anlamıyla duygudan duyguya savruldum. Tarihi Kemeraltı Çarşısı, İzmir kent kültüründe önemli bir nokta. 7 bin yıllık tarihiyle, zamanın karşısında direniyor. 19. yüzyıldan itibaren ticaret hayatının aktığı yer olunca, oteller çarşının olmazsa olmazı haline geliyor. Ama günümüze ulaşabilen otel sayısı bir elin parmakları kadar. İşte Yeni Şükran Oteli onlardan biri. Adında yeni olduğuna bakmayın çok eski bir otel. Ziyaretçisini 1900'lü yılların başına götürecek kadar eski...
46 odalı. Kapısı bir zaman tüneli gibi. Gerçeklikten kopup, geçmişe yol aldığım yolculuğumun başlangıç noktası oldu... Kabarmış duvar kağıtlarına dokunarak anlamaya çalışıyorum yaşanmışlığı... Üzerine dantel örtülmüş çevirmeli telefonlar, yapma çiçeklerle sahte bir sıcaklık katılan masalar, duvardan duvara serilmiş halılar, odaların açıldığı salondaki sobayla birlikte film platosundaymışım gibi... Ama ortada bir senaryo ya da film yok. Buradaki kahramanlar gerçek! Yeni Şükran Oteli tıpkı, kendi gibi yaşanmışlığı bol olanlara yuva olmuş bir yer. Kalanlar müşteri değil, hayat yolculuğunda bu oteli kendine ev yapmış yolcular.
İki yıl kalan da var, 25 yıldır yaşayan da, şu anda beş odası dolu. Haliyle cenazeler de kalkmış buradan. Elbette ilk keşfeden ben değilim burayı. Belgesellere, haberlere konu olmuş bir yer Yeni Şükran Oteli. Son olarak turizm sektörünün yakından tanıdığı, Boğaziçi Üniversitesi Turizm İşletmeciliği Bölümü Öğretim Görevlisi Avukat Ferhat İlker Ünsever, Ferhat Fuzuli mahlasıyla Meserret ile Şükran isimli, Yeni Şükran Oteli'ni de konu ettiği manzum bir hikaye kaleme aldı. Biz de takıldık Ünsever'in peşine ve onun hikayesine, otelde kalanların hikayelerine bir günlüğüne ortak olduk.
YANGIN ÇIKTI, BİZ BİTTİK!
Yeni Şükran Oteli'nin 1982'den beri işletmeciliğini yapan İlyas Camtaş kendi hikayesini şöyle anlatıyor: "1955'te Konya'dan İzmir'e geldiğimizde yorgancılık yapıyordum. İşler çok da iyi gitmedi. 1958'de Basmane'de Mol Otel'de otelciliğe başladım. 1981'e kadar farklı otellerde çalıştım. Sonra 1982'de burayı devraldım. İlk başta buranın durumu çok iyi değildi. Çünkü iyi bakmamışlardı. Benim önceliğim burada temizlik ve misafirlerin istekleridir. Artık insanlar odalarında tuvalet ve banyo istiyorlar.
Bizim böyle imkânlarımız yok. Anıtlar Yüksek Kurulu izin vermiyor. Yine de ben misafirlerin isteklerini buradaki dokuyu koruyarak dikkate alıyorum. Mesela eskiden bütün odalarda Bulgar somyası diye tabir ettiğimiz yataklar vardı. Çocuklarıyla gelen misafirlerimiz yatakların çok yüksek olduğundan şikâyet ederlerdi. Ben de anı olarak üç odayı bu şekilde korudum fakat diğer bütün odalardaki yatakları değiştirdim. Otelin geleceğinden endişe duymuyor değilim, geçen gün yangın çıktı ve çatı yandı. Şu an onunla uğraşıyoruz ve biz bittik! Nasıl tadilat yapacağız, nasıl bu işin altından kalkacağız bilmiyorum."
EŞİMLE TARTIŞTIM KAPAĞI BURAYA ATTIM
Asırlık otelde yıllardır kalanlardan biri de İhsan Adnan Ercan. Yeni Şükran Oteli'nde 25'inci yılını dolduran 60 yaşındaki Ercan, yıllardır aynı odada kalıyor. "Otelde yaşamak evde olmaktan huzurlu" diye söze başlıyor. Belli ki kötü bir tecrübesi var. Soruyorum tüm detaylarını, kah gülerek, kah hüzünlenerek anlatıyor: "Eşimle tartıştım, kapağı buraya attım, o gün bugündür burada kalıyorum. 25 yıl olmuş. Dile kolay... Evim burası. Eşimden boşandım, üç çocuğum vardı. Yıllardır hiçbirini görmüyorum. İki kez eve çıkmaya teşebbüs ettim ama olmadı. Yapamadım. Dışarıdaki hayata uyum sağlayamadım. Burası bizim aile ortamımız oldu. İlyas (Camtaş), bana alıştı, ben ona alıştım. Birbirimizin eli ayağı olduk. İlk eve çıktığımda ev sahibiyle anlaşamadım, bana kurallar koymaya kalktı. İkinci denemede ev arkadaşım evden ayrıldı. Kira, elektrik ve su faturalarını ödemeden ortadan kaybolunca tekrar otele döndüm ve o günden sonra Yeni Şükran Oteli'den ne olursa olsun ayrılmamaya karar verdim. 25 yıldır aynı odada kalıyorum. Emekli aylığımın bir bölümünü buraya veriyorum. Burası çok huzurlu, insanlar huzurlu. Benim gibi uzun süredir kalan başkaları da var. Birbirimizle çok ilişkimiz yok ama... Herkes kendi dünyasında. Bazen insanlar geliyor gereksiz muhabbetler kurmaya kalkıyor, kovuyorum, sıkılıyorum. Dışarısı boğucu, karmaşa hakim. Burası huzurlu. En büyük korkum otelin kapanması.
Ferhat İlker Ünsever
KİTABIM GERÇEK KAHRAMANLARA BİR SELAM
Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyelerinden biri avukat Ferhat İlker Ünsever. Turizm sektörünün tanınmış isimlerinden. Yeni Şükran Oteli ve Meserret Oteli'nin hikayesini bilen, o hikayeden etkilenen biri. Öyle ki kitabını yazmış. Otelin tarihini anlatarak başlıyor konuşmaya: "Kemeraltı'nda zamanında meşhur Şükran Lokantası yer alırdı. Bir dönem İzmir'in tüm entelektüellerinin, şair ve yazarlarının buluştuğu, zarif ve özel bir mekandı. Üstünde İzmir'e gelip gidenlerin konakladığı bir otel vardı; Şükran Oteli... Han yapısına uygun. Onun tam karşısında da Meserret Oteli vardı. Zamanla Kemeraltı önemini yitirmeye başladı. Haliyle bu mekanlar da. Meserret Oteli kapandı, bulunduğu yer şu an gezmekten utandığım, işportacıların işgal ettiği bir yer haline geldi. Ama Şükran Otel'i direniyor. Bakımsız bir yapı maalesef. İzmir'in yeniden doğacağı yerler buralar bence. Bu iki mekan layık oldukları şana şöhrete kavuşmalı. Kültür turlarıyla İzmir'e gelen yabancı konukları bile ağırlayabilir. Bu mekanlara ilgi duymaya başlayınca, manzum hikaye yapmadan edemedim. Bir Şükran bir Meserret diye şiir yazmak için yola çıktım ama Kemeraltı'nın gerçek kahramanlarına bir selam gönderme ihtiyacı hissettim. Buralarla ilgili okumalarımı, araştırmalarımı arttırdım. Ortaya bu kitap çıktı. Ana karakterleri dışındaki tüm yan karakterler gerçek!"
ARAYAN DA SAĞ OLSUN ARAMAYAN DA
Ayten Erkut 76 yaşında. Kaç yıldır otelde kaldığını unutmuş. 10 yılı geçkin zamandır Yeni Şükran Oteli'nde kalıyor. "Hasta bakıyordum ben İzmir'de. Hafta sonları iznim vardı, gelir burada kalırdım. Çocukluğumdan beri bilirim ben burayı. İzmirliyim ben. Sonra hasta vefat etti, Allah rahmet eylesin. Başka iş buldum, kalacak yerim yoktu, buraya geldim. İki kez evlendim, biri öldü, diğerini ben attım... Çocuğum da olmadı. Ama ailem var, annem, babam, kardeşlerim vardı. Bazıları yaşıyor ama görmüyorum. Arayan da sağ olsun, aramayan da. Burası evim gibi, yuvam burası. Allah razı olsun işletmecisinden para almıyor benden. Yok çünkü. Sokakta kalırım. Yaşlılık maaşım var aydan aya 540 lira. Sigaram var, asla vazgeçemem. İçmeseydim iyi olurdu ama... Hem dostum, hem düşmanım. Bir dönem akrabamda kaldım, sonra yine buraya geldim. Mutluyum burada. Sabah kalkarım, oyalanırım, bazen odadan hiç çıkmam. Benim gibi uzun zamandır kalanlar var ama çok tanımıyorum. Yemeği odamda yiyorum. Allah ne verdiyse gidip, alıp yiyorum. Tencere yemeği yapmıyorum, Tüpüm var kahvemi, çayımı yaparım orada. Geçen hafta yangın çıktı burada, çok korktuk. Buraya bir şey olursa ne yaparım bilmiyorum."