kendi kendine enerji üreten / Sonsuz enerji makineleri gerçek midir? | Soru & Cevap - Evrim Ağacı

Kendi Kendine Enerji Üreten

kendi kendine enerji üreten

Sonsuz enerji makineleri gerçek midir?

Yalansavar'dan bir yazı paylaşacağım:

Yeni bir buluş bulabilirsiniz. Bu buluş bilinen pek çok teoriye uymayabilir, Newton’un ve Einstein’ın yasalarına dahi karşı gelebilir. Bu buluşunuzun sınanmayacağı, doğruluğuna ihtimal verilmeyeceği anlamına gelmez. Ancaaak… Buluşunuz termodinamik yasalarına uymuyorsa, orada ciddi bir hata yapmışsınızdır demektir.

Dünya’da kaynaklar sınırlı ama ihtiyaçlar sonsuz… Herkesin diline pelesenk olduğu gibi, enerji ihtiyacı en büyük ihtiyaç. Ülkelerin enerji ihtiyaçları giderek artarken çoğumuz gelecekte savaşların başlıca nedenlerinin enerji olacağını tahmin ediyoruz. Zira petrol coğrafyası olan Orta Doğu’da bir güç mücadelesi olmadığını söylemek zor. Bu yüzden enerji sorununu çözmenin Dünya gezegeninde bir barış ortamı sağlayacağını söyleyenlere de haksız diyemeyiz.

Sonsuz ve bedava enerjinin sonsuz ihtiyaçları karşılayabileceğini, ekonomik sistemleri değiştireceğini ve hatta akabinde siyasal sistemlere de evrim geçirteceği dikkate alınabilecek bir teori olabilir. Yalnız… Sonsuz enerji eldesi gerçekten de mümkün müdür? Zaman zaman basında çıkan “sonsuz ve temiz enerji” iddialarını ne derece dikkate almalıyız? Termodinamik yasaları ışığında sonsuz enerji konusunu hep beraber irdeleyelim.

Sınırsız Enerji ya da Devr-i Daim Makinaları

Yıl Şirketlerden birisi “Erke Dönergeci” adında, Türkçe terimleri “enerji motoru” anlamına gelecek şekilde güzelce bir araya getirerek adını verdikleri yeni bir makinadan bahsettiler ve geniş katılımlı bir toplantı organize etti. Dönemin kuvvet komutanları ve devletlilerinin de katıldığı (eski Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı, emekli Orgeneral Necati Özgen, emekli Orgeneral Kemal Yavuz, emekli Orgeneral Fikret Boztepe, emekli Korgeneral Köksal Karabay ve eski Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş) toplantı basında büyük yer buldu ve komplo teorilerine meydan verecek şekilde toplantı hiçbir sonuç vermedi ve hiçkimse hiçbir açıklamada bulunmadı. “Erke Dönergeci” ismi piyasadan kalktı. (1)

Aynı yıl İrlanda’da benzer bir kampanya gerçekleştirildi. Steorn isimli şirket Economist dergisine tam sayfa ilan vererek geliştirdikleri Orbo adlı cihazla sonsuz enerji üretmenin bir yolunu bulduklarını duyurdu. Bu cihazı test etmek isteyen 12 bilim insanı aradıklarını da belirten ilan Bernard Shaw’ın “Tüm büyük gerçekler ilk ortaya çıktığında saçmalık gibi gelir” özdeyişini de içeriyordu. Firmanın ’de halka açık testinde makina çalışmadı. yılındaki gösteride de aletlerinin hünerini ispatlayamadılar.(1)(4)

Konu enerji olunca belki de hızlı bir şekilde nakte dönüştürülebileceği için zaman zaman çeşitli mucitlerin sonsuz enerjinin yolunu bulduklarına yönelik haberler sürekli olarak piyasaya düşüyor… Erke Dönergeci ve Orbo örneklerini saymazsak, bu gibi icat ve iddialar genelde termodinamik bilgisinden yoksun ya da bu bilgiyi tam anlayamamış olduğu belli olan bir kitleden geliyor. Bu kitlenin hep ölüm tehdidi almaktan, üniversitelerin kapılarını yüzüne kapatmasından, icatlarını kimsenin anlamıyor olmasından sitem etmeleri de ortak özelliği. Maalesef bu mucitlerden hiçbiri kendi evindeki enerji ihtiyacını bedavaya getirebilmiş değil.

Farkındayız. Yalansavar olarak gerçeklere çok fazla takılıyoruz. Gerçek ile yatıp, gerçek ile kalkmaya çalışıyoruz. Bu kadar gerçekle nereye kadar, öyle değil mi dostlar?

O yüzden haydi biraz hayal kuralım ve neşemiz yerine gelsin…

Mesela öyle bir termosumuz olun ki, içerisine sıcak kahve koyalım ve üç gün sonra termosun kapağını açtığımızda kahvemizi olduğu gibi sıcak, içilebilir bulalım. Ya da evimizi öyle bir yapalım ki, kış mevsimi başladığında kaloriferi bir gün yakalım, bütün kış o sıcaklıkla oturalım. Olmadı mı?

O halde öyle bir parfüm alalım ve bunu kıyafetlerimize sıkalım. Ama az sonra bundan sıkıldığımız için parfümün kapağını açalım ve üzerimizdeki koku gerisin geriye şişeye girsin. Ya da yemek yaparken soğan kavurduğumuzda öyle bir mekanizma kuralım ki, soğan kokusu ince bir hat halinde pencereden çıkıp gitsin? Bu da mı olmadı?

O halde öyle bir otomobil tasavvur edelim: Her gün, ilk günkü kadar yeni. Hiçbir bakım masrafı yok. Hatta ve hatta otomobil hareket etsin ve hiç benzin harcamasın. Yolları öyle bir yapalım ki, yokuş insin, yokuş çıksın, iniş hızımızla yokuşları çıktıkça İstanbul’dan Ankara’ya varalım, böylece motoru bile çalıştırmayalım. Yine mi gol değil?

Evet… Yine olmadı. Yine gol değil… Başlığımızda da dediğimiz gibi: YOK ÖYLE BELEŞE.

Termodinamik Yasaları ve Entropi

Termodinamik Yasaları, adından da anlaşılabileceği gibi ısının, dolayısıyla enerjinin hareketini belirleyen yasalardır. Dört adettir.

Sıfırıncı yasa aynı sıcaklıkta bir arada bulunan sistemlerin ısıl bir denge hali içerisinde olduğunu söyler. Yani şu an içerisinde bulunduğunuz odada enerjiye maruz kalmayan (ısınmayan, üzerine güneş vurmayan vs.) tüm nesnelerin sıcaklığı eşittir ve dengededir. (Bir süre sonra kahvemizin soğuması bundan)

Birinci yasa ısı ve işin de bir enerji olduğunu, yoktan var edilemez ve vardan yok edilemez olduğunu söyler.

İkinci yasa, az sonra detaylıca bahsedeceğimiz entropiyi tanımlayan yasadır. Entropinin daima arttığını, başka bir deyişle ısı enerjisinin sıcak olandan soğuk olana aktığını söyler. (Bu önemli bir yasadır. Bugün bize bu durum çok normal gelse de fiziğin pek çok prensibinin anlaşılamadığı zamanlarda sıcaklığın molekül ve atomların kinetik enerjileri olduğu bilinmiyordu. Hatta ısının cisimlerden cisimler akan kalori adında bir sıvı olduğu bile düşünülüyordu.)

Üçüncü yasa ise entropinin artmamasının, yani enerji kaybetmeden iş yapmanın ancak ve ancak sıcaklığın mutlak 0, yani derece olması halinde geçerli olacağını söyler. Kainatta böyle bir yer yoktur. Uzay boşluğunda dahi sıcaklık 4 K’dir.

Biz şimdilik, entropiyi tanımlayan ikinci yasa ile ilgileneceğiz.

Entropi tabiatın çok temel bir ilkesi olmasına karşın oldukça geç keşfedilmiş bir kavramdır. Buhar makinalarının icat edildiği zamanlarda Fransız düşünür Carnot’nun makinaların verimi konusundaki çalışmalarında hesaba katmadığı bir kavram olduğunu keşfeden Alman düşünür Clausius tarafından ortaya atılmıştır(3). Aslında Clausius, makinaların verimine yönelik bir formülasyon bulmuş olsa da aslında çok temel bir doğa kanununu işaret etmiştir.

Entropinin matematiksel yorumuna girmeyeceğiz, zira çok da gerekli değil. Ama fiziki yorumu kısa:

“MİNİMUM ENERJİ, MAKSİMUM DÜZENSİZLİK”

Tamam tamam… Kabul ediyorum. Cümle bu haliyle korkutucu, ama biraz örneklendirirsek basit bir hale gelecek.

Söz gelimi kor haline gelmiş bir kömür parçasını düşünün. Bu kömür üzerinde depolanmış bir enerji var ve kömür kendi enerjisini düşürmek, yani minimize etmek için bu enerjiyi yayıyor. Bu sırada ne yapıyor? Çevresinde bir düzensizlik yaratıyor: Kömürün çevresinde her ne varsa ısınıyor, ısındıkları için hareket ediyor / bozuluyor / şekil değiştiriyorlar.

Başka bir örnek daha verelim: Elimizde cam bir bardak var. Bu bardağı yere fırlattığımızda onun parçalarını bir arada tutan bağlar kopacak ve enerjilerini salacaklar. Bu sırada da süpürmesi zor bir düzensizlik yaratacaklar. Her yana dağılmış cam parçaları düzensizce uçacak. (Bu cam parçalarının dağılırken adınızı yazmış olması ne kadar zor değil mi?)

Bir örnek de günlük hayatımızdan. Beğendiğimiz parfümü kıyafetimize sıktığımız zaman o da düzensizlik yaratacak şekilde odaya dağılacak. Onu şişeye koymak için kullanılan enerjiden eser kalmayacak. Odanın her yanında oradan oraya uçuşan koku molekülleri artık önü alınmayan bir süreci başlatmış olacak.

Eğer “minimum enerji ve maksimum düzensizliği” anladı isek, artık entropiyi anlayabiliriz.

Şimdi bu üç örneğe dayanarak soruyorum: Sizce hangisi daha çok enerji gerektirir?

Kömürün yanması mı? Bir kömür oluşturmak mı?

Bir bardağı kırmak mı? Yoksa kırılmış cam parçalarını bardağın ilk günkü haline dönüşterecek kadar özenle yapıştırmak mı?

Parfüm sıkıp güzel güzel kokmak mı? Dağılmış parfüm moleküllerini bir araya toplamak mı?

Bu işlem ikilileri birbirinin tersi gibi gözükse de gerektirdikleri çaba ve enerji bakımından hiç de öyle değillerdir. İşte bu farka TERSİNMEZLİK denir. Yani her işlem içerisinde geri döndürülemez, geri döndürülmek istense, kendi halinde gerçekleştiğinden daha fazla enerji ve çaba gerektiren bir süreç barındırır.

Örnekler çoğaltılabilir:

Bir elektrik ampül yanarken çevresindeki havayı bir miktar ısıtacaktır. Burada elektrik enerjisi, ısı ve ışık enerjisine dönüşmüştür. İşlemi tersine çevirdiğinizde aynı sonucu elde etmeniz mümkün değil. Yani ampulün yaydığı ısı ve ışık, sönük bir ampüle verildiğinde onu aynı parlaklıkta yakacak bir durum yaratamazsınız.

Bir örnek de evlerimizdeki vantilatörlerden. Voltluk gerilimle, 1 A akımla çalıştırdığımız vantilatörümüz dakikada devir dönerken havayı bir 2 m/s hızla ittiriyor olsun. Durmuş bir vantilatöre 2 m/s hızla hava üflediğinizde devir dönüş, dolayısıyla da V’luk bir gerilim ve 1 A akım elde edemezsiniz.

TERSİNMEZLİK budur ve bir süreçte tersinmezlik var ise ENTROPİ artmıştır.

Bir işlemin tersini almak istiyorsanız, ona mutlaka daha fazla enerji vermek gerekir. Kısacası, bir şeyleri düzeltmek için onları bozmak için olduğundan daha çok enerji harcamak zorundasınız!

“ENTROPİ PRATİKTE ASLA AZALMAZ”

Yani doğada hiçbir zaman üç koyup beş alamazsınız. Ancak pratikte böyle olsa da, teoride üçüncü yasanın işaret ettiği gibi, o da özel koşullarda olmak üzere sadece “sıfır” olabilir.

“İDEAL DURUMLARDA ENTROPİ DEĞİŞMEZ”

Pratikte ideal durum yoktur!

İlla ki fiziksel düşünmeyin. Entropi natüralist bir yaklaşımla sosyal ve siyasal pek çok olguya da uygulanabilir: Hiç ilgi göstermediğiniz bir çocuğun sağlıklı bir karakter elde edebileceğini düşünmek olası mıdır? Sigarayı bırakmanın ona başlamaktan daha kolay olduğunu söyleyebilir miyiz? Ya da ölü bir balığın akıntıya karşı yüzdüğünü söylesem ne kadar mantıklı bulurdunuz?

Devri daim makinaları

Şimdi örnek olarak hep birlikte şöyle bir makine tasavvur edelim.

Elimizde bir adet dinamo olsun. Dinamolar, hareket enerjisini elektrik enerjisine çevirirler. Bisikletlerde biz tekeri döndürdükçe yanan ışıklar, ya da bir farenin / hamster’ın çevirdiği çarka bağlı yanan bir ampül dinamo kullanıyor demektir. Bu dinamoyu bir vantilatörün göbeğine bağlayalım. Yani o vantilatör döndükçe dinamo da dönsün ve elektrik enerjisi sağlasın. Bu elektrik enerjisini de vantilatörün motoruna seafoodplus.info bu vantilatöre elektrik geldikçe bu vantilatör dönsün.

Entropinin hiç artmadığı bir dünyada böyle bir sistem nasıl çalışırdı?

Elimle vantilatörü bir kez çevirirdim. Dönen dinamo elektrik üretirdi. Bu elektrik vantilatörü çevirmeye devam ederdi. Vantilatör döndükçe dinamo da döndüğü için, sürekli bir enerji kaynağı elde ederdim.

Ama YOK ÖYLE BELEŞE!

Neden? Elektrik telleri ısınacak. Motorun bir direnci var. Dinamonun hareketli parçalarının bir sürtünmesi var. Ayrıca vantilatör dönerken hava da ona karşı koyar ve vantilatör enerjisinin bir kısmını bu hava direncini yenmek için kullanmalı.

Tamamen sürtünmesiz bir ortam oluşturulabilir mi? I-IH… Belki uzayda, hava sürtünmesinden kurtulunabilir. Ama birbirine temas eden hareketli iki parça arasında olacak iş değil.

Tamamen dirençsiz bir tel bulunamaz mı? I-IH. O da olmaz. Süper iletkenler çok küçük akımları iletecek kadar dirençsizdir ve hatta kritik bir sıcaklık altında sıfır direnç gösterebilirler, ama gerekli soğuk ortamı yaratmak da bedava değildir ve o ortam için de enerji harcamak zorundasınız.

O halde sistemin bana verdiğim enerjiden fazlasını çıkarıyor olması gerek ki, tüm bu sürtünmeleri ve ısı kayıplarını yensin… Bu enerji fazlası, enerjiyi yoktan var etmek demektir. Bildiğimiz en temel kanun, ne enerjinin, ne de onun yoğunlaşmış bir hali olan maddenin yoktan var edilemeyeceğidir.

Kısacası “bir devridaim makinası mümkün müdür?” sorusunun yanıtı için bir deyimimiz vardır, hepimiz biliriz:

EŞYANIN TABİATINA AYKIRI!

1, görüntülenme

Kaynaklar

  1. Yazar Yok. Kaynak. (16 Haziran ). Alındığı Tarih: 16 Haziran Alındığı Yer: Bağlantı

    Dünyadaki enerjiyi bitirmeden, hem doğanın geleceği hem de kendi geleceğimiz için faydalı bir yaşam biçimi mümkün mü?

    Sürdürülebilirlik aynı zamanda bir yaşam biçimi konusu ve kendi enerjisini üretebilen yaşam alanları bize yeni bir dünyanın kapılarını açıyor. İşte bize ilham veren “yeşil” yapılar.

    1. Cannon Beach Residance

    Nathan Good Architects tarafından hayata geçirilen bu ev, üç yatak odasına sahip iki katlı bir yaşam alanı. Oregon bölgesindeki Cannon Plajı’nda bulunan evin tasarlanma amacı ise evin yeşil enerji kaynakları ile kendi kendine yetmesi ve nesiller boyu ayakta kalabilmesi.

    Bu evin ısıtma sistemi için temel olarak güneş enerjisi kullanılıyor. Güneş enerjili su ısıtıcıları, jeotermal enerjili ısı geri kazanımı sağlayan vantilatörleri ve verimli ısı pompası ile güneşten alınan enerjiden yüksek verimli ısı enerjisi sağlanıyor.  Evin çatısında konumlanan fotovoltaik sistem sayesinde ev kendi elektriğini de üretebiliyor. Yemyeşil görünen evin çatısında ise dam koruğu, yabani çilek ve hint darısı yetiştiriliyor. Bu sayede çatı yağmur suyunu emiyor ve yangın için direnç de sağlıyor.

    2. Lozan Olimpiyat Binası

    Dünya olimpiyatları için çalışan ’den fazla kişiyi bir araya getiren Lozan Olimpiyat binası, dünyanın en sürdürülebilir ofisi seçilmiş.

    Olympic House, tasarım hedefini beş temel değerden alıyor; hareket, şeffaflık, esneklik, sürdürülebilirlik ve işbirliği. Bu özellikleri ile de binanın kendisi oldukça hareketli, esnek ve dinamik görünüyor.

    Tüm binanın enerjisi güneş panelleri ile sağlanırken iç mimarisi yeşil tasarım stratejisi ile doğaya zarar vermeyen yapı malzemelerinden oluşturuluyor. Binanın suyu yağmur suyunun arıtılması ile sağlanırken musluklarda ve tuvaletlerde su tasarruflu sistem sayesinde aşırı tüketimin de önüne geçiliyor.

    Yüzlerce çalışanın yaşam alanını oluşturan bu yapı şirket binalarının dönüşümü için ilham verici.

    3. Biyolojik Bilimler Araştırma Binası

    İrlanda’da bulunan bu araştırma binası canlıların yaşamlarını araştırırken yeşil enerji ile geliştirilen yapısı ile de canlılığın devamına katkı sağlıyor.

    İrlanda’nın soğuk iklimi içerisinde en büyük sorunlardan biri ısınma ve havalandırma. Bu binanın en büyük çözümü de bu yönde. Bina yapısı ile doğal havalandırmadan faydalanırken içerisindeki ısıyı da koruyabiliyor.

    4. Beitou Kütüphanesi

    Tayvan’ın başkenti Taipei’nin kuzey ilçelerinden biri olan Beitou’da görebileceğiniz, turistlerin de sık sık gittiği bu kütüphane enerjisi ile de bir efsane.

    Bu oldukça büyük kütüphane yılında yeşil bina sertifikası ile açılmış. Binanın çatısında güneş pilleri bulunurken, yağmur suyu toplama ve depolama sistemleri binanın su ihtiyacını karşılıyor.

    Dışarıdan oldukça şık görünen tasarımının oldukça önemli bir işlevi de var. Kütüphanedeki derin balkonlar ve dikey ahşap pencere kafesleri mekanın içine ısı girişini engelleyerek enerji tüketiminin azalmasına yardımcı oluyor.

    5. Ekokapsül

    Evlerden ofislere, laboratuvardan kütüphaneye sürdürülebilir yaşam alternatifleri gördük ve şimdiden sahip olabileceğimiz ekolojik küçük yaşam alanı Ekokapsül’e geldik.

    Özel bir şirket tarafından geliştirilen bu kapsül dünyanın her yerine taşınabilen bir yaşam alanı. Elektrik enerjisini rüzgar ve güneşten alırken, kendi suyunu da yağmurdan sağlıyor. İçinde iki kişilik yatağı, çalışma masası, mutfağı, banyosu ve dolapları da bulunuyor. Son zamanlardaki artan karavan merakını da düşünürsek yaşam için oldukça keyifli bir alternatif gibi görünüyor.

    Evet görünümü biraz robotik ve bilim kurgu filmlerini andırıyor ama daha iyisi için de ilham veriyor. 🙂

    ÖncekiDünyanın Karbon Emisyon NotuSonraki:Serbest Tüketici Aboneliğinde Tüketici Hakları Nelerdir?

    Benzer Yazılar

    • 28/03/

      Son yıllarda en sık kullanılan kavramlardan biri sürdürülebilirlik. Sürdürülebilirlik ve yeşil enerji denildiğinde akla ilk gelen kaynaklar [&#;] Devamını oku

    • 28/03/

      İklim değişikliğinin artık gözle görülür derecede fark edilir olması, hayatın pek çok alanında çevreci çözümleri de zorunlu [&#;] Devamını oku

    • 20/12/

      İklim değişikliğinin etkilerinin gözle görülür boyutlara varması, daha çevreci çözümlere yönelik arayış ve giderek yaygınlaşan şarj istasyonları [&#;] Devamını oku

    Kendi elektriğini üreten motor icat ettiler

    Hatay’da 4 arkadaş, kendi atölyelerinde hiçbir yakıt kullanmadan çalışan kendi kullanacağı elektriği kendisi üreten motor yaptı. “Böyle bir alet dünyada yok” diyerek buluşlarına sahip çıkılmasını istedi.

    Yayınlanma: - 15 Ekim Güncellenme:

    Kendi elektriğini üreten motor icat ettiler

    İşçi emeklisi Mustafa Varlı adlı şahsın hayalinden yola çıkan Dörtyol küçük sanayi sitesinde tornacı Erdal Arıkan, bobinajcı Abdulgani Hatutoğlu, motor yenilemeci Ercan Yakut, eski araba motorunun birkaç parçasından yararlanarak neodyum mıknatıs ve bobin kabloları kullanarak hiçbir yakıt kullanmadan, aküyle çalışan aynı zamanda kendi elektrik enerjisi ihtiyacını karşılayan motor yapmayı başardılar.

    resimid_

    45 yıl Almanya’da kaldığını belirten işçi emeklisi Mustafa Varlı, “Yurt dışında işçi olarak çalışırken hep aklımda olan böyle bir şey yapmak düşüncem vardı. Emekli olup yeterli zamanda bulunca 2 yıl önce Türkiye'ye geldim. Aklımdaki fikir ve projeyi burada bulunan sanayi esnafı arkadaşlarımla paylaştım. Onların da büyük özveri ve yardımıyla 9 ay içerisinde yakıt kullanmadan bu motoru çalıştırmayı başardık” dedi.

    Yaptıkları motor için Almanya’da patent başvurusunda bulunduğunu belirten Varlı, şöyle devam etti:

    “Bir ay sonra patent başvurularımız sonuçlanacak böyle bir motor olmadığına dair başvuru kağıtlarımız geliyor. Ürettiğimiz bu motorun Almanya'dan patentini almak isteyenler oldu. Fakat bunu ben kendime yediremedim bir Türk vatandaşı olarak geri ülkeme gelip bu motoru buradaki halkıma sunmak istiyorum. İnşallah burada bir taliplisi çıkar ona veririz. Bu motoru bu sanayi esnafı arkadaşlarımızla birlikte ortak bir çalışmayla yaptık. “Böyle bir alet dünyada yok, ilk budur. Kendi kendine sınırsız cereyan üreten motor” dedi.

    Bobinaj ustası Adulgani Hatutoğlu, bu işe arkadaşının fikriyle başladıklarını anlatarak, “Bobinleri sardık sonradan da hesaplamaya başladık matematiksel, fiziksel elektriksel hesapları yaparak bu makineyi bu hale getirdik. Her elektrik makinesi kendini soğutma ihtiyacı duyar çünkü her elektrik makinesi bir miktar elektriği ısı enerjisine dönüştürür. Bu yapmış olduğumuz da ısı enerjisine dönüştürüyor. Yok denecek kadar çok az miktarda olduğu için kendini soğutmaya ihtiyaç duymuyor. Neodyum mıknatısın manyetik alanından enerjisinden faydalanarak kendi enerjisini de üretebilen bir makine oluşturduk. Şuan burada prototip olarak yaptığımız makine bobin ve mıknatıs sayıları arttırılarak otomobil, motosiklet, uçak ve gemilere takılabilir. Çok büyük bir güce de dönüştürülebilir, küçük boyutlarda da istediğimiz oranda üretimi yapılabilir” diye konuştu.

    Torna atölyesi sahibi Erdal Arıkan’da, mıknatıstan motor yapma fikrine ilk başta olmaz dediğini belirterek, “Yavaş yavaş uğraşmaya başladığımızda imkansız olan bir hareket aldık. Yani bir motor krank milinin ölü noktasından mıknatısın itmesini sağlayacaktık. 9 ay içerisinde bu makineyi çalıştırdık. Bu parçaların hepsini bu atölyede yaptık. Bu makineyi halkımıza faydalı olacağına inanıyor ve biliyorum. İnşallah büyüklerimiz, Cumhurbaşkanımız, Başbakanımız görürler ve tutarlar elimizden bu icat dünyaya faydalı olacak bir buluştur” dedi.

    Prototip olarak yaptıkları motoru hiçbir yakıt kullanmadan çalıştıran dört arkadaş buluşlarının dünyada tek olduğunu belirterek devlet yetkilileri ve sanayi kuruluşların sahip çıkmasını istediler.

    İHA

    AlmanyaemekliHataymotosikletotomobilSanayiTürkiyeuçak

    Tükettiğinin İki Katından Fazla Enerji Üreten Bir Proje

    Snøhetta, Norveç'in Trondheim kentinde inşa edilen, tükettiği günlük elektriğin iki katından fazlasını üreten sürdürülebilir Powerhouse Brattørkaia projesini tamamladı. 

    Tükettiğinin ortalama iki katından fazla elektrik üreten proje, sürdürülebilirlik ön planda olacak şekilde tasarlanmış. En son teknolojileri kullanan bu karma kullanımlı ofis binası verimliliğini en üst düzeye çıkarmak için güneş panelleriyle kaplı bir çatı ve ısı geri kazanım sistemlerine sahip. Kuzey kenti için bir &#;enerji merkezi&#; olarak inşa edilen bu bina, yerel bir mikro şebeke aracılığıyla kendisine, komşu binalara, elektrikli otobüslere, arabalara ve teknelere yenilenebilir enerji sağlayacak şekilde planlanmış.

    Snøhetta kurucusu Kjetil Trædal Thorsen proje ile ilgili görüşlerini &#;Enerji-pozitif binalar&#;, geleceğin binalarıdır. Tasarım endüstrisinin mantrası “form fonksiyondan sonra gelir” değil, “form çevreden sonra gelir,” olmalıdır. “Günümüzde tasarım anlayışı çevreyle ilgili konulara ve çevre üzerindeki etkimizi azaltma çabasına odaklanmalı ve tasarımı buna göre yaratmalıdır.” şeklinde özetliyor.


    Hem kurumsal kiracılar hem de halk için çeşitli işlevler içeren proje, suya bakan ve yerel demiryolu altyapısına bağlanan Trondheim limanı üzerinde konumlanmış. Powerhouse Brattørkaia ofis binası metrekarelik bir alanın üzerinde yer alıyor ve binanın arka tarafındaki bir yaya köprüsü ile kentin tren istasyonuna bağlanıyor. Binanın zemin katında bir kafe ve halkı binanın tasarımı ve gelecek için sürdürülebilir bina stratejileri konusunda eğitmek için kullanılacak bir ziyaretçi merkezi yer alıyor. Üst katlar bir dizi ofis alanına ev sahipliği yapıyor. Binanın en ince yeri olan ve nehre bakan dış cephesi siyah alüminyum ve güneş panelleriyle kaplanmış. Binanın yere eğimli çatısının tam ortasındaysa kantin ve halka açık bir bahçe olarak kullanılan içe gömülü yuvarlak bir alan yer alıyor. Bu alan ayrıca ofislere gün ışığı girmesini de sağlıyor.


    Binanın liman cephesinin yüksekliği, Rrondheim manzarasını bozmamak için çevredeki binalara benzer ölçekte tasarlanmış. Yaz ve kış arasında gün ışığı saatleri büyük ölçüde değiştiği için cepheler, enerji toplamak ve depolamak için çalışan siyah alüminyum ve güneş panelleri ile kaplanmış.

    Proje; binanın ürettiği temiz enerji miktarını en üst düzeye çıkarmak, onu çalıştırmak için gereken enerjiyi en aza indirmek ve kiracıları ile genel halk için hoş bir alan olarak hizmet etmek gibi üç farklı hedef üzerine oluşturulmuş. Binanın alanı, gün ve mevsimler boyunca maksimum güneşe maruz kalmayı sağlamak için özenle seçilmiş. Binanın üst cephesi ve beşgen şeklindeki çatısı toplam metrekarelik güneş paneli ile kaplanmış. Bu paneller ile bir sene içerisinde yaklaşık kilovat saat temiz, yenilenebilir enerji üretilmesi hedeflenmiş. Stüdyo, yaz aylarında toplanan fazla enerjiyi, karanlık kış aylarında kullanılmak üzere büyük bataryalarda saklamayı planlamış.

    Binanın enerji kullanımını önemli ölçüde azaltmak için maksimum verimlilik sağlayan yalıtım, ısıtma ihtiyacını azaltmak için hava akışı için akıllı çözümler, havalandırma için ısı geri kazanım çözümleri, deniz suyunun ısıtma ve soğutma için kullanılması gibi bir dizi teknolojiden yararlanılmış. Özetle bina “şehrin göbeğinde ufak bir enerji santrali görevi görecek” şekilde planlanmış. Dünyanın en kuzeydeki enerji pozitif binası olan Powehouse Brattørkaia, gelecek için evlerimizi ve ofis alanlarımızı sorumlu bir şekilde inşa etmek adına önemli bir örnek teşkil ediyor.

    nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir

© 2024 Toko Cleax. Seluruh hak cipta.