khk ve fetö mağdurları / KHK, FETÖ ve PKK’lılara seslendi: Bana oy vereceksiniz - Son Dakika Haberler

Khk Ve Fetö Mağdurları

khk ve fetö mağdurları

Kemal Kılıçdaroğlu: KHK'lıların tamamını göreve iade edeceğiz

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Samsun'un Bafra ilçesinde esnafı ziyaret ederek vatandaşlara hitap etti.

Vatandaşlarla sohbet eden CHP Genel Başkanı, "Başa geldiğinizde KHK'lılar ile ilgili nasıl bir somut çözüm önerisi sunacaksınız?' sorusuna "Tamamı görevlerine iade edilecek" dedi.

Kılıçdaroğlu'nun bu açıklamasına ilişkin TRT Haber'e değerlendirmelerde bulunan gazeteci Nedim Şener şunları kaydetti;

Başta şöyle söylemek lazım. Bu daha önce benim KHK ile ilgili yaptığım açıklamalarda daha doğrusu Kılıçdaroğlu'nun açıklamaları üzerine yazdığım yazılarda FETÖ'yü devlete yerleştirme planı diye yazmıştım. Bazı düzeltmeler yapmıştı zamanında fakat anladığım kadarıyla bugün "Bütün KHK'lıları görevlerine iade edeceğiz" demek gerçekten 6'lı masanın da itiraz etmediği bir konu. Bütün 6'lı masa üyeleri de aşağı yukarı benzer sözler ediyorlar. Bu şu demektir iktidar olursa, Cumhurbaşkanı olursa Kılıçdaroğlu, FETÖ tekrar devlete yerleştirilecek bu gayet açık. Bugüne kadar bin civarında itiraz oldu OHAL Komisyonu'na KHK kapsamında.

 

"Bütün KHK'lıları alıyoruz demek devleti FETÖ'ye peşkeş çekmek demek"

bin civarında KHK kapsamında karar alındı. bin itiraz oldu. Şu ana kadar bunların bine yakını reddedildi. Sadece 17 bin civarında KHK'lının mağdur olduğu söylendi. Eğer sınırı bununla tutmuş olsalar zaten OHAL Komisyonu'nun tespit ettiği mağdurların göreve iade edilmesi makul ve beklenen bir sonuçtur. Fakat bütün KHK'lıları alıyoruz demek devleti FETÖ'ye peşkeş çekmek demek PKK iltisaklılarla devletin bürokrasisinin esir almak demektir. Zaten seçimlerine giderken mücadele de bunun mücadelesi olacak. Yani devlete PKK'lılar ve FETÖ'cüleri doldurmakla uğraşanlarla bunla mücadele edenlerin bir savaşı haline dönüşecek.

Nitekim kısa süre önce geçen hafta hatırlayacaksınız İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığında bazı PKK iltisaklılara yardımlar yapıldığı için oradaki bir daire başkanı hakkında PKK'ya yardım ve yataklıktan dava açılmıştı. Böyle bir süreci Türkiye'ye yaşatmayı göze almışlar.

Bakın aslında neden bahsettiklerini çok bildiklerini zannetmiyorum. Şundan dolayı, bu ret cevabı verilen yani OHAL Komisyonu tarafından başvuruları reddedilenlerin bin tanesi hakkında işlem yapılmış. Buların yüzde 54'ü hapis cezası almış zaten. Yani 57 bin kişi ceza almış. Diğerleri hakkında da 43 bin kişi hakkında da hala yargılama sürüyor. Yani ret cevabı verilenler öyle masum sıradan KHK'lı mağdurlar değil. Haklarında terörden soruşturma açılmış kimi ceza almış, kimileri de davaları yürüyen kişilerden bahsediyoruz. Peki bu KHK'lılar gerçekten mağdur mu?

"Devlete millete ihanet etmiş insanları diyorsunuz ki ben bunların hepsini alacağım"

Bazı örnekler vereceğim; KHK kapsamında ihraç edilenlerin 21 bin tanesi FETÖ'nün yöneticileri ve örgüt lider kadrosu. 37 bin tanesi Bylock kullanıcısı, 39 bin tanesi kod adı kullanan FETÖ üyeleri, 16 bin tanesi soru hırsızlığından dolayı yargılananlardan oluşuyor. Bunun birçok alt detayı var. Siz geçmişte kriminal suçlar işlemiş, devlete millete ihanet etmiş insanları diyorsunuz ki ben bunların hepsini alacağım. Halbuki sınırı şununla tutsanız anlaşılabilir, '17 bin kişi itiraz etmiş KHK'lara ve bunların başvuruları kabul edilmiş bunları biz iade edeceğiz' derseniz bu makul. Bugün de devletin yapmaya çalıştığı zaten bu. Fakat siz bütünü kapsadığınız zaman bunun içinde askeri darbeye kalkışanlar var, yine 26 bin civarında KHK kapsamında ihraç edilen TSK içindeki FETÖ mensupları var. Aşağı yukarı bin civarında FETÖ'cü emniyet mensubu var, mahrem imamlar var öğretmenlik mesleği altında, Dışişleri personelinde FETÖ'cüler var, soru çalanlar insanların geleceğini karartanlar var.

Siz millete devlete ihanet etmiş olanları iade edeceğim diyorsunuz. Bu gerçekten bu devlete ihanettir. Bunun siyasi nezaketle geçiştirilecek tarafı yok. Bu bir mücadele bu 15 Temmuz'dan beri süren bir mücadele. Kılıçdaroğlu'nun 15 Temmuz sonrası darbe girişimine kontrollü darbe demesi, ardından Adil Öksüz ile ilgili yalanları pazarlaması, Bylock'cular ile ilgili söylediği iddiaların boş çıkması hep FETÖ angajmanında yapılan işlerdi. Şimdi anlıyoruz ki bir iş birliğine girmişler çok açık. Bundan kısa süre önce KHK mağdurları diye ortaya çıkan biri sözcüsü CHP'li Çankaya Belediyesi'nin salonunda CHP'lilerin huzurunda çıktı açıklama yaptı. Kim bu falan diye yazı yazmıştım. Kim bu diye araştırdığınız zaman adam Bylock'cu, FETÖ üyeliğinden de ceza almış fakat KHK mağduruyum diye çıkmış CHP'nin toplantısında konuşuyor.

"FETÖ'cüleri tekrar devlete alıyorsanız, devlete ihanetten başka anlam taşımaz benim gözümde"

Şimdi siz bunları devlete tekrar alacaksınız öyle mi? Ben bu milletin bunlara izin vereceğini sanmıyorum. Bundan dolayı 15 Temmuz'dan bu yana hep aynı şeyi söylüyorum biz 15 Temmuz'un gecesindeyiz hala. Yani 16 Temmuz'a daha gelemedik. Bir yandan hala devlet içinde birçok unsuruyla FETÖ unsurları varken bunların ihracı için bunlarla mücadele sürerken siz devlete ve millete ihaneti çok açık ortaya çıkmış kişileri, bunlar cemaatti, bunlar mağdur insanlardı, bunlar kamu görevlisiydi diyerek FETÖ'cüleri tekrar devlete alıyorsanız, yönetmeye çalıştığınız ya da başına geçmek istediğiniz devlete ihanetten başka anlam taşımaz benim gözümde.

 

"Kemal bey peyderpey bu süreci bu noktaya getirdi"

Bu sürece bugün gelinmediğinin altını çizen Yeni Şafak Gazetesi Yazarı Ersin Çelik, şunları kaydetti;

Kemal bey bir yıl sonra 15 Temmuz'dan bir yıl sonra bir adalet yürüyüşü başlattı. O adalet yürüyüşünde bir cümle kurdu, 20 Temmuz darbesi yaptı dedi hükümet. 20 Temmuz darbesinden kastı bu KHK sürecini başlatan OHAL'in ilan edilmesiydi. Yani FETÖ'nün devletin organlarındaki yapının, kriptoların ki bir sürü kripto yapısı var değişik yöntemlerle bunlar deşifre edildi. Bylock, ankesör telefon görüşmeleri bunlar ancak OHAL'den sonra 20 Temmuz'dan sonra çıkarılan KHK'lar ile devletten arındırıldı hala bazı sabahlar işte hepimiz gazeteciyiz Türk Silahlı Kuvvetleri'nde FETÖ'cü olduğu, iniltili olduğu tespit edilen görevde subaylar çıkıyor. Hala diyoruz ki devletin içerisinde FETÖ'cüler var bunu gözlemliyoruz.

Kemal bey peyderpey bu süreci bu noktaya getirdi. Bu şu anlama geliyor; bunu unuttu mu, çabuk mu sineye çektik, çabuk mu kabullendik evet siyaseten böyle bir dil oluşturuldu. Bütün KHK'lılara sorgusuz sualsiz yeniden bir yargılama yapmadan görevlerine iade edeceğim demek eğer Kemal bey Cumhurbaşkanı olursa devlette yeni bir tasfiye sürecinin başlatılacağının da aslında ifadesidir. Yani tüm KHK'lılar görevlerine iade edilecek, FETÖ'cüler, PKK'lılar görevlerine iade edilecek ve devlette yeni bir tasfiye süreci başlatılacak. Bundan bu anlam çıkıyor. Bir çatışma bir aslında yeni bir tufan gibi bir şey ortaya çıkıyor. Kemal bey bunu niye yapıyor? Bana kalırsa seçilmek için değil de aday olmak için kendini adaylıkta güçlü göstermek için 6'lı masa dışında yeni ittifak ortaklarını ilan ediyor.

Yani biliyosunuz HDP ile gayri resmi bir temasları var. Hiç bir zaman masanın dışında tutup fakat iletişimi koparmadan devam ediyorlardı. Şimdi de KHK'lılar üzürinden organik bir bağ kurduklarını bu şekilde itiraf etti Kemal bey. 

KHK, FETÖ ve PKK’lılara seslendi: Bana oy vereceksiniz

6'LI koalisyonun cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, Halk TV'de katıldığı canlı yayında Selahattin Demirtaş, Osman Kavala ve Gezi Parkı tutuklularının serbest kalmasının yanı sıra, KHK ile meslekten men veya ihraç edilenlerin de haklarının iade edileceğini yineledi.

SAKIK'TAN HADSIZ SÖZLER
Kılıçdaroğlu, sunucu İsmail Küçükkaya'nın, "Demirtaş ve Kavala'nın, Gezi Parkı tutuklularının serbest kalmasını istiyorsanız bana oy vereceksiniz" şeklindeki sözlerini hatırlatması üzerine büyük bir heyecanla araya girerek, "KHK mağdurları. Onlar da var. KHK mağdurlarının mağduriyetinin giderilmesini istiyorsanız bana oy vereceksiniz" şeklinde konuştu.




Kılıçdaroğlu'nun açıklamasına tepki gösteren AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hamza Dağ, "Kandil ve Pensilvanya'nın ne talebi varsa Kemal Bey vaat olarak ifade ediyor. Kılıçdaroğlu bu sözleriyle aynı zamanda yürütmenin yargıyı kontrol edeceğini ve mahkemeleri rafa kaldıracağını açıkça itiraf ediyor. CHP despottur, değişmez!" dedi. Öte yandan Artı TV'ye konuşan eski HDP milletvekili Sırrı Sakık da " yıllık Cumhuriyeti değiştireceğiz" diyerek skandal sözler sarf etti.





SON SÖZÜ MİLLET SÖYLEYECEK

15 TemmuzDerneği, "KHK mağdurlarının mağduriyetinin giderilmesi için bana oy vereceksiniz" diyen Kemal Kılıçdaroğlu'na, sosyal medyada yayımladığı mesajla tepki gösterdi. Derneğin mesajında, "FETÖ ve PKK ile açıktan ittifak kuran Kılıçdaroğlu'na 15 Temmuz gecesi vatan için canını hiçe sayan bu milletin henüz son sözü söylemediğini hatırlatmak isteriz" denildi. Twitter'da da vatandaşlardan tepki yağdı. İşte mesajlar:
Aslan Değirmenci: Kılıçdaroğlu'nun KHK'lı dediği kişiler FETÖ/PDY, PKK ve DHKP-C'ye üyelik, iltisak veya bunlarla irtibat nedeniyle görevden alınan kişiler.
Haluk Mustafa Toker:FETÖ dostu, PKK kardeşi ve LGBT üyesi!
Ekrem Susta:Kılıçdaroğlu'na oy vereceğini söyleyenler milliyetçilik masalları anlatmasın.
Serdar Atayurt: Cumhurbaşkanı adayı, yargıya müdahale ederek vatan hainlerini serbest bırakacağını vaat etti.
Hüseyin Baytemir: Allah devletimizi Bay Bay Kemal'in eline düşürmesin.




KHK'LILAR HAVUCU
ALDI, DESTEĞİ AÇIKLADI
15 Temmuz darbe girişimi sonrasında Olağanüstü Hâl (OHAL) gereği FETÖ ile PKK gibi terör örgütleriyle ilişkisi bulunan isimler KHK ile görevden uzaklaştırılmıştı. Kılıçdaroğlu, KHK'lıları yeniden devlet kurumlarına yerleştirmeyi seçim vaadi olarak sunuyor. KHK'lı Platformları Birliği, Kılıçdaroğlu'nu 14 Mayıs'ta destekleyeceklerini açıkladı.

KHK MAĞDURLARI İÇİN IŞIK GÖRÜNDÜ!

Birleşmiş Milletler Uluslararası Çalışma Örgütü'nün (UN-ILO) 24 Mart tarihli kararıyla kabul edilen raporda; Türkiye Cumhuriyeti’nin, “Hizmet İlişkisine Son Verilmesi Sözleşmesine” ( seafoodplus.info ILO Sözleşmesi) riayet etmediği ve hukuk düzenine aykırı hareket ettiği hükmüne varılmıştır. Bu karar idari ve adli makamları bağlayıcıdır, zira uluslararası antlaşmalar eğer anayasanın üstünde değerlendirilmeyecekse, en azından, kuşkusuz, anayasal düzenin vazgeçilmez bir parçasıdır.

24 Mart Tarihli ILO Kararı Ve Türk Devletini Bağlayıcılığı:

Şöyle ki; hizmet akdinin işveren (devlet) tarafından keyfi olarak sonlandırılmasını önleyen ve hizmet akdini güvence altına alan No’lu ILO sözleşmesi, uluslararası bir metin olarak yılında kabul edilmiştir. Anayasanın maddesinin son fıkrası mucibince, “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz” denilmektedir. Uluslararası ilişkilerde sürekliliği sağlama amacı gözeterek getirilen “Antlaşmaların yargı denetimi dışında tutulmasına” ilişkin bu kuralla anayasal denetimin dışında tutulmak istenen, “Yöntemince yürürlüğe konulmuş olan uluslararası antlaşmalardır.” Türkiye No’lu sözleşmeyi usulüne uygun olarak yılında onaylayarak nizaya imkan tanımayacak biçimde kabul etmiştir. Devlet memurları akitleri de bu kapsamdadır.

Sözleşmeyi onaylayan her ILO üyesi devlet, hakların etkin kullanımı için gerekli önlemleri almakla yükümlüdür. Zira sözleşme; devletin (kamu organlarının), sözleşmede yer alan hakları sınırlayacak ve uygulanmasını engelleyecek nitelikte hükümler koymaktan ve uygulamalarda bulunmaktan titizlikle kaçınması gerektiğini belirtmektedir.

24 Mart Tarihli ILO-Türkiye Kararına Esas Sözleşme Maddeleri:

-Sözleşme; tüm ekonomik faaliyet alanlarını ve hizmet ilişkisi ile çalışan herkesi kapsamaktadır (Kamu-Özel-STK) ve istisnalar arasında devlet memurları yer almamaktadır (madde 2).

- Hizmet ilişkisine son verme (hukuki, somut, uluslararası kabul görmüş) haklı nedene dayanmalıdır. (madde 4) Geçerli bir son verme nedeni olmadıkça hizmet ilişkisine son verilemezve sendika üyeliği ve faaliyeti, ırk, renk, cinsiyet, medeni hal, aile sorumlulukları, hamilelik, din, siyasi görüş, etnik veya sosyal köken haklı bir neden kabul edilemez(madde 5).

- İşveren (devlet), hakkındaki iddialara karşı savunma fırsatı tanımadan bir işçinin hizmet ilişkisini o işçinin tutumu ve verimi ile ilgili nedenlerle sona erdiremez (madde 7).

- Hizmet ilişkisine haksız olarak son verildiği kanısında olan bir (memur) işçi mahkeme, hakem kurulu veya hakem gibi tarafsız (ve bağımsız) bir merci önünde itirazda bulunma hakkına (etkili bir başvuru yolu) sahiptir (madde 8).

- İşveren (devlet) haklı nedeni ispatla yükümlüdür (ispat yükü memura bırakılamaz) (madde 8).

- İşveren (devlet) kıdem tazminatı veya işten ayrılma nedeniyle doğan başka hakları karşılamak zorundadır (madde 12).

Başvurucunun İddiaları:

Bir sendika tarafından No’lu Sözleşmeye ilişkin yapılan başvuruda konuya ilişkin; “Darbe teşebbüsünü takiben üyesi olan binlerce işçinin No’lu Sözleşmenin 4, 5, 7, 8 ve maddelerine aykırı olarak işten atıldığını, politik veya dini nedenlerle muhalif olarak algılanan bu mağdurların tazminat ve itiraz hakkı olmaksızın işten atıldığını, KHK’lar ile memurların da aynı akıbeti paylaştığı”,

Ayrıca “İşten çıkartılan (memur) ve işçilerin kara listeye alındığını, nefret söylemine ve “sivil ölüme” maruz kaldığını, kişinin herhangi bir soruşturma yürütülmeksizin ve haklarındaki iddialardan haberdar edilmeksizin işlerinden çıkarıldığı” ileri sürülmüştür.

Türk Hükümetinin Savunması:

Türk Hükümeti, ILO’ya sunduğu savunmada; “Hükümetin olağanüstü halde KHK çıkarma yetkisine sahip olduğunu, sayılı KHK ile FETÖ/PDY ile ilişkili, iltisaklı ve irtibatlı kabul edilen ve milli güvenliğe karşı tehdit oluşturan kurumların kapatıldığını, (memur ve işçilerin iş akitlerinin sonlandırıldığını) bu kurumların ve (iş görenlerin) darbeyi desteklemek suretiyle kuruluş amaçlarına ve ulusal mevzuata aykırı davrandıklarını, (mağdurların) OHAL Komisyonuna ve OHAL Komisyon kararlarına karşı da AYM ve AİHM dâhil tüm yargı yollarının açık olduğunu” ifade etmektedir.

Türk Hükümetinin Savunmasının Geçersizlik Sebepleri:

A) Komitenin 87 No’lu Sözleşmeye (Sendikalara) İlişkin Değerlendirmesi bu yazının kapsamı dışında tutulmuştur. Ancak burada belirtilen “Türk Hükümetinin Savunmasının Geçersizlik Sebepleri”nin bir kısmını bütüncüllük açısından belirtmek gerekir:

- Komite, geç kurulsa bile OHAL Komisyonu yerel bir başvuru yolu olarak görmüştür. Ancak Türk Hükümetinin bu yolun etkinliğini ispatlama konusunda yetersiz kaldığı vurgulamıştır.

- Komite, bir sendikanın idari yolla kapatılmasının, açık bir şekilde 87 No’lu sözleşmenin 4. maddesinin ihlali olduğunun altını çizmiştir:

* Savunma hakları ihlal edilmiştir.

* Yargısal kapatma nedeniyle yargı yetkisi gasp edilmiştir.

* Sendikal haklara aşırı ve hukuksuz müdahale edilmiştir.

* KHK mağdurlarının etkili çözüm yolu hak ihlali yapılmıştır.

* Devlet icraatını haklı gösterecek herhangi bir açıklama getirememiştir.

* Ayrıca işçilerin 87 No’lu Sözleşmenin 2. maddesi tarafından teminat altına alınan bir organizasyona katılma hakkını kullandıkları için cezalandırıldıkları vurgulamıştır.

* Komite ayrıca başvurucu konfederasyon ve diğer bazı sendikaların başkanlarının tutuklu olmasına dikkat çekerek, bu kişilerin sendikal faaliyetler nedeniyle tutuklanmasını 87 No’lu Sözleşme kapsamındaki örgütlenme özgürlüğü ilkesine aykırı bulmuştur.

- ILO yargı makamlarınca (takipsizlik ve beraat) verilen bu sendikaların malvarlıklarının geri verilmesi ve faaliyet göstermelerine imkan tanınması gerektiğini salık vermektedir.

- Komite tarafından tavsiye edilen diğer hususlar ise, sendika üyelikleri nedeniyle işlerini kaybeden işçilerin her birine ilişkin olarak, bu kişilerin işten çıkarılmalarını haklı gösterecek yeterli delil olup olmadığının tam, bağımsız ve tarafsız olarak incelenmesi, eğer yeterli delil yoksa, kişilerin eski görevlerine iade edilmesi, bunun mümkün olmaması halinde uygun tazminat ve düzeltici önlemlerin alınması, bu kişilerin haklarının iade edilmesi gerektiği hususlarıdır.

B) Komitenin AİHM (Pişkin v. Türkiye) kararına atfen No’lu Sözleşme Değerlendirmesi

Komite No’lu Sözleşmeye ilişkin AİHM atıflı değerlendirmesinde varılan hükümler şunlardır:

- sayılı KHK ile şahsa özgü bir gerekçe sunulmaksızın kamu görevlileri işten çıkarılabilmektedir. - Kişi işten çıkarılma nedenini bilmemektedir.

- Bu husus etkin bir yargı denetimiyle de dengelenmemektedir. Yerel mahkeme:

* Başvurucunun itirazına ilişkin gerçek ve ciddi bir inceleme yapmamaktadır.

* Başvurucunun sözleşmesinin sona erdirilmesine ilişkin gerçek nedenler belirlenmemektedir.

* İşten çıkarmaya ilişkin inceleme yetersiz kalmaktadır.

- İşten çıkarma “olağanüstü halin özel koşulları tarafından gerekli kılınmamaktadır”.

*“Kanuni prosedürlere uymama” ve “başvurucunun adil yargılanma hakkına riayet etmeme” olağanüstü hal ilanıyla haklı kılınamaz.

* Nolu Sözleşmede öngörülen usuli güvenceler olağanüstü hal durumunda dahi uygulanmalıdır.

- Olağanüstü hal durumunda dahi çalışanların herhangi bir ön inceleme olmaksızın, haklarındaki suçlamalardan haberdar edilmeksizin ve savunma sunma şansı olmaksızın işten atılmaları No’lu sözleşmeye açıkça aykırılık oluşturmaktadır.

- Komite yaptığı incelemede OHAL Komisyonunun raporundan alıntı yaparak, kişinin FETÖ/PDY örgütüyle ilişkisi, irtibatı veya iltisakının kanıtı olarak yasal eylemlerin tespitinin yeterli bulunamayacağına hükmetmiştir.

- Ayrıca başvurucudan alınan bilginin niteliği veya içeriğine yer verilmemesi ya da başvurucuya beyan veya tanık beyanı dahil bilgi veya delil sunma fırsatı verilmemesi, savunma ve adil yargılanma haklarının ihlalidir.

- Komitenin de vurguladığı üzere, No’lu Sözleşmenin 5. maddesi kapsamında sendika üyeliği veya sendikal faaliyetlere katılma istihdam sözleşmesini sonlandırma için bir neden olarak gösterilemez. Her ne kadar hükümet işten çıkarmaların sendikal nedenlerle değil, terör örgütüyle ilişki nedeniyle olduğunu iddia etse de komite hukukun üstünlüğü ilkesi gereği olgular ve hukuki konulara ilişkin tam bir inceleme yapılmasına ve ihlalin devamının önlenmesine imkan tanıyan etkili bir başvuru yolunun varlığını aramaktadır.

- OHAL Komisyonunun etkili başvuru niteliği taşımamaktadır.

- İspat yükü devlette olmasına rağmen işçiye yüklenmektedir.

- Yine de savunma imkanları kısıtlanmaktadır.

- No’lu Sözleşme gereği haklı ve geçerli akit fesih nedeninin varlığının işveren (devlet) tarafından ispatlanması gerektiği hatırlatılmaktadır.

- Bu hususlar ışığında komite, hükümete işten çıkartılan işçilere davalarını savunmaları için tam ve adil fırsat verme, işten çıkarmalara ilişkin savunmalarında bilgi ve delil sunma imkanı tanıma ve her bir başvuruda kanuni prosedüre uygun davranma tavsiyesinde bulunmaktadır.

Sayılı Sıkıyönetim Kanunu Sonrası Hakların İadesi:

15 Temmuz darbe girişimi olaylarının bir benzeri, 12 Eylül darbesinden sonra sayılı Sıkıyönetim Kanunu kapsamında kamuda çalışan binlerce kişinin işine son verilmesinde görülür. ILO o dönemde yaşanan toplu ihraçlara karşı yılı Genel Kurulunda konuyu incelemeye almış ve Türk Hükümetinin kamu çalışanlarına politik düşünceleri nedeniyle uyguladığı ayrımcılığa son verme çağrısı yapması istenmiştir. İltisak ve irtibat benzeri soyut suçlamalara karşı Finlandiya, Danimarka, Norveç ve İsveç İşçi Konfederasyonları temsilcisi N. Dahl; “üniversite öğretim üyesi, okutman, öğretmen, devlet memuru, kamu çalışanı işçi olmak üzere yaklaşık 8 bin kişinin sayılı kanun kapsamında işten atıldığını, bu kişilerin istenmeyen kişi olarak yaşamları boyunca kamu sektöründe ve kamu iktisadi teşebbüslerinde çalışamayacaklarını, bu tasarrufların kaynağının yargı değil, idari tasarruf olduğunu, Parlamentoya sunulan güvenlik soruşturması yasasının kişilerin siyasal inanç ve düşüncelerinin değerlendirildiği bir yöntemi benimsediğini, ILO Anayasasına bağlı ve sayılı ILO Sözleşmesini onaylayan hiçbir ILO üyesi devlette böyle bir soruşturma yönteminin kabul edilemeyeceğini” belirtmiştir.

İşçi grubu başkanı J. Houthuys ise:“grubunun işinden atılan ve kamu sektöründe çalışmaları sonsuza kadar yasaklanan binlerce çalışanın adil bir yargılama sonucu işlerine tazminat da ödenerek iadesini talep ettiklerini, Uzmanlar Komitesinin müteaddit taleplerine karşın Hükümetin bu tarihe kadar hiçbir yargı kararı ibraz etmediğini hatırlatarak, No’lu Sözleşmeyi uygulamadığı için Hükümeti esefle kınamıştır. yılı Genel Kurulu’na kadar ILO nezdinde yaşanan süreç ulusal yargı mekanizmalarında da karşılık bulmuş ve bilinen Danıştay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu kararıyla ’liklerin hakları yargı kararıyla iade edilmiştir.

SONUÇ:

87 ve No’lu sözleşmelere yönelik Türkiye raporunun kabul edildiği kararda ILO beş yıllık uygulama sonucu, OHAL Komisyonu ve yargının etkili bir hukuk yolu olmadığını görerek “Hükümet (KHK mağdurları için) tam, bağımsız ve tarafsız bir gözden geçirmede bulunmalıdır” hükmüne varmaktadır.

Bu süreçte KHK mağdurlarının savunma hakları ihlal edilmiş, yargı yetkisi idarece gasp edilmiştir. Adil yargılanma hakkı tüm yönleriyle ihlal edilmiştir. Devlet icraatını haklı gösterecek herhangi bir açıklama getirememiştir. İspat yükümlülüğü ihlal edilmiştir. KHK’lılar yasal faaliyetler nedeniyle cezalandırılmıştır. Haklı ve geçerli bir sözleşme fesih nedeni ortaya konmamıştır. Kara listeye alma, kıdem tazminatı ödememe, sağlık, işsizlik ve emeklilik sistemleri kapsamındaki haklarından yoksun bırakma gibi ihlaller kabul edilemez. Örgütlenme özgürlüğü ilkesi çiğnenmiştir. ILO yargı makamlarınca yeterli delil olmadığından (takipsizlik ve beraat alan) kişilerin eski görevlerine iade edilmesini, bunun mümkün olmaması halinde uygun tazminat ve düzeltici önlemlerin alınmasını, bu kişilerin (tüm) haklarının iade edilmesini zorunlu görmektedir.

KHK mağdurları için ışık görünmüştür. Tıpkı yılında işlerine dönen ’liklerde olduğu gibi…



nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir