Yazar:Lisa Gardner
Çevirmen: Cumhur Mısırlıoğlu
Editör: Gamze Büyükkaya
Tasarımcı: Filiz Odabaş
Orijinal Adı: Find Her: Detective D.D. Warren #8
Yayın Evi: Martı Yayınları
İSBN: 9786254483769
Sayfa Sayısı: 496
Flora Dane bir kurban...
Yedi yıl önce, bir üniversite öğrencisi olan Flora bahar tatili sırasında kaçırılır ve dört yüz yetmiş iki gün boyunca, bir insanın nelere dayanabileceğini öğrenmek zorunda kalır.
Flora Dane hayatta kalanlardan…
Yaşadığı cehennemden mucizevi bir şekilde kurtulan genç kız son beş yılını, FBI’ın mağdur uzmanı Samuel Keynes’le birlikte normal hayatın ritmine ayak uydurmaya çalışmakla geçirir.
Flora Dane korkusuz...
Belki de değil. Dedektif D.D. Warren olay yerine çağrıldığında –ölü bir adam ve onu öldüren, elleri kolları bağlı çıplak kadın– Flora’nın şüpheli üç vakaya karıştığını öğrenir. Flora kurban mıdır yoksa bir adalet avcısı mı? Onun, suçlu davranışları üzerine birinci elden edindiği deneyimler, kaçırılışıyla bütün Boston’ı sarsan üniversite öğrencisini kurtarmasını sağlayabilecek midir? Fakat çok geçmeden Flora da kaybolunca D.D. dışarıda bir yerde, uğursuz bir avcının işbaşında olduğunu anlar. Flora Dane’in bu kez kurtulmaması için her şeyi yapmaya hazır biri...
Bu alinti kitabın içerisinden lakin yazarın, çok sevdiğim Lisa Gardner'in teşekkür notundan. Kaçırılmak, kaçmak çocukluğumdan beri korkutur beni. İki çocukla dışarıya çıktığımda hep bir tedirginim ya kaybedersem ya bir şey olursa diye. Zaman, zaten kötü insanlarla doluydu. Şimdi çok daha kötü insanlarla dolu. . D.D.Warren serisi uzun bir seri, belki ilk kitaptan başlamak düşüncesi yorabilir sizi ama yormasın, okuyabileceğiniz en iyi polisiye serilerinden bir tanesi. Hatta bu kitabın ilk başları "Gardner'cim paslanmışsın" dedirtti de yarısından sonrasında o çok sevdiğim kovalamacalı koşturmaya geri dönebildik. . Kitabın arka kapağı benim size anlatacaklarımı yazmış zaten bu yüzden konuya girmiyorum. Flora'nin 472 gün bir kutuda kaçırılmasından, bulunmasından ve aradan geçen beş yılda yeniden başlayan kaçırılmalarin sonuncusu yine Flora olur. D.D.'nin ve FBI dan bir ajanın kılı kırk yararak başlattığı soruşturma çok başka yerlere, Flora'nin 472 gün içerisinde anlatamadığı olaylara uzanır. . Bu kısımda en sevdiğim şey üç bölüme ayrılmış olan bölümler. 472 gün içinde yaşanılanlar, D.D.'nin kayıp vakaları araştırması, Ve kaybolan kızlar ve Flora'nın neler yaşadıkları. . Okumak Iptiladir Müptelâlara Selam Olsun. (Serpil Kır)
Daha önce Lisa gardner eserlerinden okumadığım için tarzını alışkın değildim. Kimsin sen kitabına da polisiye merakım olduğu için Polisiye bir kitap gözüyle bakarak başladım fakat beklediğimi bulamadım. Çünkü kitap polisiye değil Gerilim kitabıdır. Gerilimi sonuna kadar hissediyorsunuz yazar bunu mükemmel yapmış (Nuray)
H A R I K A ! ! Elimden düşüremedim. Sürükleyici, ters köşe gerilim, polisiye bir roman. Olayların birbiri ile bağlantısı çok güzel kurgulanmış. Sonuna kadar tahminlerim hep yanlış çıktı. Hiç bilemedim. Bazı yerlerde ise karakterin ne dediği ne yapacağı yarım kalmış. Okur olarak çok meraklandım. Tekrar olayların hatırasının gelmesini beklemek,o sırada olan başka olayları sindirmek. Çok güzeldi. Bittiğiniz rahat nefes aldığım bir romandı. (Neslihan Temeloglu)
Lisa Gardner - Kimsin Sen? kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Kimsin Sen? PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Lisa Gardner, Amerikalı bir kurgu yazarıdır. Oregon, Hillsboro'da büyüdü ve şehrin Glencoe Lisesi'nden mezun oldu. 1990'ların ortasında, Boston'da Mercer Management'ta (günümüzde Oliver Wyman) araştırma analistliği yapmıştır.
The Killing Hour ve The Next Accident de dahil olmak üzere bir çok polisiye roman yazmıştır. Alicia Scott takma adını kullanarak aşk romanları yazdı.
Gördüğü ile gerçekte olması mümkün olmayan bir uyuşmazlık vardı
aynanın köşesinden yansıyan görüntüsü ile arasında.
Normal bir hayatı olan, normal bir hayatı olduğunu düşünen adamdı.
Ailesiyle birlikte gidecekleri tatil için çıktığı yol, O’nu hayatının yolculuğuna sürükledi. Kabus ve gerçeğin, gerçek ve pişmanlığın iç içe geçtiği bir yolculuğa….
Geçirdiği trafik kazasının ardından kendini hiç bilmediği bir yerde bulan; adını, mesleğini, ailesini ve en önemlisi kendini bilmeyen bir adamın hikayesi.
Kimsin sen? Kimsin oğlum sen? Lan ben kimim?! Bu ne LAN! KİMSİN SEN?!
İnsan azat edebilir mi kendini kendi azabından? Üstelik her adımda kendini keşfettiği bu yolculuğun sonu kaçmak istediği gerçeklere çıkıyorsa…
67, hakikatin göz ardı edilen kıyılarında, varoluş sancılarının tam ortasında, sahici, sarsıcı ve sürükleyici bir hikaye. Oğuzhan Uğur’dan iddialı bir ilk roman…
KİTABI PAYLAŞARAK ÇEVRENİZE HABER VERİN.
Nurgül Ateş
Birgün Kitap, 02. 07.2011, yıl: 4, sayı: 104
“Kimsin Sen?” üzerine
ERGENLİK CANAVARI
Ergenlik, insanın kendisini farklı kılmak, aynı zamanda kabul görmek için sabırsızca çaba harcadığı dönem… Hem kendini çocukluktan koparacaksın, hem de hayata dair pek bir tecrüben olmasa da yetişkinlerin arasında yer almaya çalışacaksın. Yaşını başını almış insanların, içindeki çocuğu yaşatırken düştükleri durumlar ne kadar hazinse ergenlerin bir yetişkin gibi davranırken düştükleri durumlar da o derece hazin…
Kimsin Sen, Miyase Sertbarut’un ergenlik dönemi sorunlarıyla baş etmeye uğraşan gençlerin ve onların ailelerinin yaşadıklarını ele alıyor. Ne de olsa ergenlik aileleri de derinden sarsan bir dönem. Öyle ya, hırlısı var hırsızı var, okuduğu kitaptan görüştüğü arkadaşına kadar kontrol etmek gerek. Gerçi kontrol mekanizması çoğunluk işe yaramıyor. Hele ki fazla baskıya maruz kalan bir eski çocuk-yeni genç, kendisine yeni bir “ben” bulabilmek için akla hayale gelmeyecek yollara başvurabiliyor.
Kahramanımız Elif, artık oyuncak bebeklerinden kurtulmak ister. Nedir onlar öyle canım, hepsi manken bozması… Nerde eskinin pofuduk, şişkocuk, tatlıcık bebekleri, nerde şimdiki zamanın ideal, uzun boylu, ince belli, her daim saçları yapılı, binbir giysili güzelleri… Elif bebeklerinin kolunu bacağını koparırken yüzünü gözünü karalayıp bir poşete koyup onları atarken aslında bir değer yargısını da atma çabası içindedir. Çünkü çocukken hoşuna giden kalıplar artık ona dar gelmeye başlamıştır. Öyle ya, aynaya baktığında hiç de o bebekler gibi değildir. Hani “bebek gibi” derler ya, bazı insanlar ergenliği sahiden bebek gibi geçirirken, bazıları orantısız büyüyen bedenleri ve ölçüsüz hisleriyle tam bir kaybolmuşluk içinde yaşarlar. Elif’in içinde o bebek gibi arkadaşlarına karşı küçük bir haset de oluşur hani. Kim olsa haset duyar tabii. Ama Elif bir kimlik savaşı içerisindedir artık. İyiyi kötüyü, doğruyu yanlışı, güzeli çirkini kendisi bulacaktır.
Hani, hamur derler ya eskiler; ergenlik döneminde ailelerin en çok yaslanacakları yer, o hamur denen değerler olsa gerek… Onca duygusal ve çevresel karmaşanın içinden insanın bir birey olarak çıkarken, kendisini oluştururken ailesinden getirdiği o hamur sanki onun cevheri gibidir.
Elif’te ilgimi çeken, bir sabah okula giderken çenesine ikinci bir dudak çizmesi. Yolda insanlar ona garip garip bakarlar, arkadaşları laf çarparlar. Tıpkı saçını kazıtmak, yüzünü gözünü garip garip boyamak, olmadık giysiler giymek gibi; hem kabul görmek, değer görmek isterken hem de farklı olduğunu ve bir arayışta olduğunu herkese ilan etmek isteği…
Elif’in attığı bebekler karşısına çıkacak yine. Hem de aklına hiç gelmeyecek bir şekilde. Gençlerin hayli yaratıcı bulacakları bir şekilde.
Okulda işledikleri bir ders, gençlerin ilgisini çeker. Derste empati konusu ele alınmaktadır. Hem de öğretmenin hayli yaratıcı bir örneği ile…
Elif manga tarzı kitapları sevmektedir. Annesi kitaplarına “çizgi roman” dediği için kızar. “Onlar çizgi roman değil manga!” Tam bir ergen tavrı… Ama kadın kızının “Ölüm Notu” adında bir kitap okuduğunu görünce panik olur. Elif ve kuzeni Berna, okuduklarından etkilenerek cezalandırmak istedikleri insanların adlarını not alırlar. Kısa süre sonra Berna bilinmez bir nedenle hayati tehlikesi olan bir kaza yaşar, hele ki Elif o not defterinde Berna’nın adını görünce hayli endişe duyar. Bu ölüm notu ile Berna’nın geçirdiği kazanın bir ilgisi var mıdır? Yazar burada romana küçük bir gerilim ögesi katmışsa da romanın ilerleyişinde buna yer vermemiş. Berna bir köprüden düşmüştür, ama acaba o köprü üzerinde yalnız mıydı, birisi onu itmiş olabilir mi? Yazar bu yönde ilerlemeyi tercih etmiş ve romana Berna’nın sevgilisi karakterini almış. Elif, Berna’nın bilgisayarını açtığında daha önce hiç bilmediği bir kişiden mesajlar gelmeye başlar, yazılanlardan o kişinin Berna’nın sevgilisi olduğu anlaşılır ve Elif sanki Berna’ymış gibi o kişiyle yazışır ve olayları açığa çıkarmaya çalışır.
Sonrası mı? Berna’nın sevgilisi hapse girer, çünkü agresif yapılı olduğu bilinen bir delikanlıdır, ne dese suçsuzluğunu ispatlayamaz. Berna kendine gelince onun suçsuz olduğunu açıklar. Ah hayır, hemen açıklamaz; önce sevgilisinin hapiste biraz daha burnunun sürtmesini ister. Hapishane hayatı yaşayan delikanlı da oradaki kütüphanede çokça vakit geçirir ve kitaplarla dost bir hayatın tadına varır.
Ergenlik dönemini insana musallat olan, kılıktan kılığa giren ve yenilmesi gereken bir canavar olarak değerlendirirsek, bu canavarın bir suretini de “Kimsin Sen”de okumak ilgi çekecektir.
Nurgül Ateş
KORKUSUZ KAPTANLAR KİTAP ÖZETİ
Harvey adlı çocuğun ailesi çok zengindir. Amerikalı olan Harvey ve ailesi iyi okuması için onu Avrupa’ya göndermeyi düşünüyor. Harvey de bu düşünceyi oldukça beğenmiş, Avrupayı görmek olanağını bulacağı için sevinmiştir. Sonunda Harvey iyi bir gemi ile Avrupa’ ya okumak için çıkar. Harvey kaldıkları geminin odasından , düşerek denizin sularına girer. Harvey’in yitirildiğini fark edilince gemidekiler onu aramış fakat bulamamışlardır. Harvey’i bulamayan gemi yoluna devam eder.
Harvey gözünü açtığında kendisini tanımadığı bir gemide bulur. Bu gemideki insanlar onun hiç tanımadığı insanlardır. Harvey bir zaman sonra olanları anlamaya başlamıştır. Bu gemi balıkçı gemisidir. Balıkçıların ve geminin kıyıya çıkmaya hiç de isteği yoktur. Ayılınca ailesinden gördüğü gibi kaba ve küstah tavırlarla gemidekilere kendisini bir zaman önce karaya çıkarmaları gerektiğini der. Lakin çok kısa bir vakit sonra bu tavrının burada işe yaramadığını öğrenmek zorunda kalacaktır. Durumlar onu çok acı bir karara da sürükler . Balıkçılar arasına katılmak , onların yaptıklarına katlanmak ve gemide onlarla birlikte yaşamak zorundadır. Balıkçıların yaşamına girmeye mecburdur. Avlanma sezonunun sonuna dek onların her biçim sözlerine ve onların her işi yapmaya mahkum kalmıştır. Harvey onlarla birlikte, yerleri silmiş ve öbür pek çok işi severek yapmayı da bildi. Her işi hayatında ilk defa yapan Harvey ilk başlarda çok zorluk çeker . Lakin zamanla her şeyi yapmaya başlar. Dahası zevk de almaktadır. Balıkçılara alışmış ve arkadaş olmuştur. Harvey yeni bir yaşam bulmuştur. Bilmediği duyguları ve zevkleri buldu. Harvey çok mutludur. Gün gelmiş ; av sezonu bitmiş , gemi karaya çıkmıştır. Harvey ile ayrılma zamanı gelmiştir. Harvey ve gemide edindiği kişiler bu ayrılıktan dolayı üzgündür. Harvey ailesinin yanına kavuşmuş olur. Balıkçı dostları da kendi yerlerinde kalmıştır.
KİTAP ÖZETLERİ,korkusuz kaptanlar kitabının özeti kısa,korkusuz kaptanlar hikaye özeti,korkusuz kaptanlar kitabının özeti,
Share: