VW Türkiye ekibi “Balat sizden sorulur” dedi, tarihi sokaklar, sevilen mekanlar arasından Balat’ta mutlaka görülmesi gereken TOP 20 listesi hazırlamamızı istedi. Heyecanla kabul ettik. Balat’ta yaşayanlar ve esnaf olanlar çok iyi bilir, her gün Balat’ı keşfe gelenlerin ellerinde telefon bu fotoğraf nerede çekilmiş, renkli kapılar nerede, Kırmızı Lise’ye nereden çıkılıyor gibi sorular ile karşılaşırsınız. Bu Top 20 Balat listesi Balat’ı keşfetmek isteyenler için pratik bir rehber olur umarız. Balat ile ilgili sormak istediğiniz her şeyi yorum bırakara bu rehberin altında sorabilirsiniz, tek tek cevaplayacağız.
Hazırsanız başlıyoruz, kırmızı Beetle eşliğinde Balat’ta görmeniz gereken 20 yeri geziyoruz, tüm fotoğrafları instagramda #bayaiyibalattop20 etiketi ile takip de edebilirsiniz.
Balat’ın en renkli, belki de en çok aranan sokağı. Sıra sıra, renkli cumbaların gökyüzüne doğru merdiven misali çıktığı yokuşa özellikle hafta içi gidilmeli. Dilerseniz basamaklarında oturup kitap bile okuyabilirsiniz. Yokuşun solundaki evler Unesco projesi kapsamında aslına uygun olarak yenilenmiş, özenle seçilmiş pastel renkleriyle cumbalı evler harika görünüyor.
Ayvansaray’dan gelirken Balat Çarşı’nın tam ortasına çıkan Dürüye Sokağı’ndan dönüş yapınca karşımızda Ahrida Sinagogu’nun kapısı. Hemen köşede ise tenteleri sokağa uzanan, sokağın en renklisi Cumbalı Kahve. İstanbul’un en büyük Sinagog’u olan Ahrida Sinagogu’nun en ilginç özelliği Teva’sının (Dua Kürsüsü) tekne pruvası şeklinde yapılması. Kimileri bunun Nuh’un Gemisi’ni simgelediğini, kimileri ise İspanya’dan Balat’a gelen Yahudileri (Sefarad) taşıyan kadırgaya atfen bu şekilde yapıldığını söylüyor. Tarihi sinagogu sabah saat ’da önceden izin alarak ziyaret edebiliyorsunuz.
Çarşamba’dan Balat’a inen yokuş boyunca sıralanan evlerin çoğu yanındakinden destek almasa devrilecek gibi. Son bir kaç yıldır yenilenen evler ise caddenin eski renkli günlerine geri dönüşün habercisi. Cadde boyunca devam edince Balat’ın gizli kalmış yüzünü de görebilirsiniz. İlk yokuşun bitiminde yer alan fırın Balat’ta gördüğünüz simitçi ve poğaçacıların ana dağıtım fırınlarından biri. Hemen ilerisindeki merdivenleri takip edince de Fethiye Müzesi’ne (Pammakaristos Kilisesi ) gidebilirsiniz. Fethiye Müzesi aynı zamanda yılına kadar Patrikhane olarak da kullanılmış. Renkli binaların hemen önündeki yokuş ise doğrudan Kırmızı Mektebe çıkıyor. Kiremit Caddesi’ne çıkan o kadar çok ara sokak var ki herhangi birinden girip hiç beklemediğiniz eski İstanbul manzaralarıyla karşılaşabilirsiniz. Hem yokuş, hem de havalar ısındığı için yanınıza su almadan keşfe çıkmayın. Cadde üzerinde iki tane market bulunuyor. Araç ile gelince hafta içi park sorunu yok ama hafta sonu özellikle arası ara sokaklarda dahi park yeri olmayabiliyor. Kiremit Caddesi’ne en kolay Vodina üzerindeki Evin Pastanesi’nden yukarı dönerek ulaşabilirsiniz.
Balat’ta içebileceğiniz en iyi kahveye ulaşmak için hemen Beetle’ın arkasındaki kapıdan içeri girmeniz yeterli. Mahallenin kahvecisi Coffee Departmant’ın Kenya çekirdeğinden demlediği drip kahvesini şiddetle tavsiye ederiz. Şayet kalmışsa haşhaşlı limonlu kekini de kaçırmayın, kekler Balat’ın artisan fırını Breadtaking’den. Ben kahve yerine çay içmek istiyorum derseniz, karşısındaki Kadraj Cafe sizi bekliyor.
Fener-Balat’ta en meşhur yokuşlardan bir diğeri de Kırmızı Mektebe çıkan Sancaktar Yokuşu. Fener Balat keşfinize Sancaktar Yokuşu’ndan başlamak isterseniz Balat değil Fener durağına yakın olmalısınız. Oto yıkama ve Fener Köftecisi arasındaki Akçin Sokak’dan dümdüz yukarı yürürken, sağdaki duvarda ünlü sanatçı JR’dan mahallemize hediye kalan sokak sanatına bakmayı unutmayın.
Yokuşun hemen başındaki pembe bina, okula doğru çıkan bir gemi güvertesi gibi restarasyonunun bitmesini bekliyor. Yokuşu sol taraftan inerseniz Dimitri Cantemir’in evinin bahçesindeki Dimitri Cafe’ye, sağ taraftan aşağıya inerseniz de Cooklife’a çıkacaksınız. Çay molası vermek isteyenlere Dimitri Cafe’yi, kahve molası vermek isteyenlere Cooklife’ı tavsiye ederiz.
Fener ile Balat’ı birbirine bağlayan Vodina Caddesi boyunca yeni açılan bir çok dükkan var. Maison Balat hem ikinci el antik ürünler satan hem de kısa molalar verebileceğiniz bir dükkan. Özellikle içerideki kahve tezgahının hemen arkasında, duvarın içinden yukarı doğru çıkan toprak borular binanın ilk yapıldığı zamana götürüyor sizi. İkinci el ürünler ve eskiciler ilginizi çekiyorsa hazır Balat’a gelmişken Rag’n Roll, Naftalin, Kulis, Büyülü Fener Eski Eşya Dükkanı ve Vintage İstanbul’u görmeden dönmeyin.
Fener’den Balat’a doğru giderken Yıldırım Caddesi’nin hemen köşesinde beliren renkler, rüzgar gülleri, ve daha bir dolu eşyanın oradan buradan fışkırdığı yer Hobbit House.
Hobbit House Breakfast isminden de anlaşılacağı gibi kahvaltı mekanı. Mekanın en güzel yanı ise, ihtiyacı olan çocuklara yiyecek, kitap, oyuncak, temiz kıyafet sağlaması. Kapısının hemen yanında kullanmadığınız eşyaları bırakabileceğiniz paylaş kurtul alanı var. Önünden gelip geçenlerin içmesi için su ikram ediyorlar. Kedilerin mama kapları da köşede her daim durur.
Camcı Çeşmesi Yokuşundan aşağıya inerken göreceğiniz, duvarları rengarek boyalı kapılar ile kaplı bu bina, Fener Balata gelen herkesin görmek istediği yerlerden biri. En çok sevdiğiniz renkteki kapının önünde fotoğraf çekmek için mola verebilirsiniz. Bu sokak aşağıdaki köşede sizi kafe ve dükkanlarıyla ünlü Yıldırım Caddesine çıkarıyor, Yıldırım Caddesini ayrıca anlatacağız. Bu sokağın bir de başı var. Eğer yokuş çıkmaya hayır demezseniz bu sokak sizi doğruca Haliçin en güzel manzarasına götürecek. İstanbulun Haliçe en yakın tepesinde, de yapılan Yavuz Sultan Selim Camiini ve Haliçe bakan bahçesini Balata gelmişken ziyaret etmenizi tavsiye ederiz.
İlk defa görenlerin Kilise sandığı yapı, ihtişamlı görüntüsü ile Balat’ın üzerine konmuş bir kartal gibi, tüm manzaraya hakim. Özel Fener Rum Lisesi’nin mimarı aynı zamandan bu okuldan mezun olan Konstantinos Dimadis. Kubbesi üzerinde yazan kitabede de yapım yılı olarak rahatlıkla okunabiliyor. Sancaktar Yokuşu’ndan çıkanlar sadece ön kapıdan okulu görüp aslında çok şey kaçırıyorlar. Asıl manzara ve kubbenin güzelliği Tevkii Cafer Cami’nin avlusundan aşağıya doğru bakınca anlaşılıyor.
Merdivenli Mektep Sokak ile Tevkii Cafer Mektebi Sokağı’nın birleştiği köşede eski Fener konaklarını görebilirsiniz. Fotoğrafta yer alan konak belki size de bir yerlerden tanıdık geliyordur. Russel Crowe’un yönettiği, çekimlerinin bir bölümü de Fener-Balat’ta yapılan Water Diviner filminde otel olarak gösterilen bina. Bina karşınızdayken solda yokuş aşağı doğru sıralı konakları görebilirsiniz. Hemen sağdaki çıkmazı yürürseniz ise Balat sahilden de görünen kiremit rengi Yusuf Eli Konağı’nı görebilirsiniz. Merdivenlerin başında güzel bir Haliç ve Galata Kulesi manzarası var.
Merdivenli Yokuş manzaralı, kırmızı panjurlu bu ev apart olarak kullanılıyor. Yanındaki ev ise boş. Hemen köşedeki sarı binanın sahibi evi ara sıra havalandırmak için açıyor. Eğer kapının önünde denk gelirseniz selam vermekten, içeriğe bakmak istediğinizi söylemekten çekinmeyin. Zevkle size içerisini gezdirebilir. Böylece klasik bir Balat evini içeriden de görebilirsiniz. Beetle’ı takip edip sağa döndüğünüzde Çorbacı Çeşmesi Sokak’dasınız. Bu sokaktan dümdüz devam ederseniz Kiremit Caddesi’ne kadar yürüyebilirsiniz. Sağlı sollu Balat evlerini kalabalıktan uzak izlemek istiyorsanız tam yerindesiniz.
’e kadar terkedilmiş bir kilise olan ahşap yapı, Patrik seafoodplus.infoa tarafından yaptırılan onarım sonrası Ermeni Kilisesi olarak kullanılmaya başlanmış. Balat yangını sonrası kül olmuş, günümüze kadar gelen kargir yapı ise tarihli. Kilisede 12 Eylül gecesi yapılan şifa ayinleri dilden dile dolanırmış, özellikle 90’larda çok popülermiş bu ayin. Ayinde kilisenin içindeki tüm sandalyeler, oturma düzenekleri kaldırılıp yerlere halılar serilirmiş. Her dinden, her ırktan insanlar o gece şifa bulmak için, halıların üzerinde sabahlar, dualar ederlermiş. O gece namaz kılmak isteyen Müslümanlara da seccade dağıtılırmış. Yanından geçerken kapısını tıklayın eğer açıksa içerisini gezebilirsiniz, genellikle Perşembe günleri açık oluyor.
Fener Rum Patrikhanesi’ni geçtikten sonra Dr. Sadık Ahmet Caddesi boyunca devam ederseniz sol tarafınızda restore edilmiş mükemmel Fener-Balat evleri ile karşılaşırsınız. Ayrıca 2 butik otel ve bir sanat galerisini de barındıran sokak Balat’ın diğer sokaklarına göre nispeten daha sakindir, sizi hemen içine alır. Balkonundan yeşiller fırlamış evler, büyük camlar ve hemen hemen her evin üzerinde yapım tarihini gösteren tarih levhalarını bulabilirsiniz. Sokağın sonu tekrar Haliç sahiline bağlanır. Tam köşede, yıkılmış surların içinde oturup nefeslenebileceğiniz bir bahçe vardır. Bahçe, mezatların düzenlendiği eskicinin hemen karşısında yer alır.
Tahta minare Cami’ye gelmeden, Tarihi Taş Fırın Evin Unlu Mamülleri’ni geçince sola döndüğümüz sokaktayız… Evin’de biraz duralım, hatta sizin de durmanızı da tavsiye edelim. ’ten beri aynı yerde hizmet veren fırın galetaları ile meşhur. Hatta o kadar ki zamanında burada oturan ama adalara taşınanlar hala galetalarını bu fırından alıyorlar. Tabi bir de küçük sandviç ekmekleri var, leziz. Günde bir defa çıkan sandviç ekmeklerini öğle saatlerine doğru uğrarsanız yolda yakalayabilirsiniz. (Buradaki yol fırın ile tezgah arasındaki mesafe göz önüne alınarak söylenmiştir.)
Nerede kalmıştık? Fırın’ı geçince… ilk sokaktan sola doğru dönerseniz Unesco’nun restorasyonunu yaptığı evlerle sıralı Fener Külhanı sokağa çıkarsınız. Sağlı sollu cumbalı evlerin bulunduğu sokak, daha çok film setindeymişsiniz hissi verir. Bu his de sadece bize özgü değil zaten, dizi ve film çekimleri için de çokça tercih edilen bir sokak burası. Cumbalı evler arasından kafanızı yukarı doğru kaldırın, ufka doğru bakarsanız Fener Rum Lisesi’nin kubbesini görebilirsiniz.
Fotoğraf da gördüğünüz mavi kapı klasik Balat evi kapılarından. Bu kapıların genel özellikleri iki kanatlı olması ve her iki kanatta üstte üçgen alınlığın bulunmasıdır. Hatta bu kapının benzerlerini Kaş’ta, Meis’te de görebilirsiniz. Ama bu mavi kapıyı diğerlerinden farklı kılan bir özelliği var ki onu da sadece bu kapının önünde görürsünüz. Balat’ta önünde en çok fotoğraf çektirilen kapıdır burası. Gelin Damat fotoğrafları içinse özellikle haftasonları, ilk durak. Biz önünde fotoğraf sırası beklendiğine bile şahit olduk.
Önünden geçerken farketmemek imkansız, antik bir tapınak gibi yükselen yapı aslında bir ilkokul. yılında Grigorios Maraşlı’nın bağışı ile inşa edilen okula, katkılarından dolayı Maraşlı adı verilmiş. Maraşlı İlkokulu’nun giriş kapısı yüksek kaideli yivli sütunları ile sanki buradan bağımsız gibi duruyor. Okulun sadece giriş kısmının bu kadar gösterişli olup yapının diğer bölümlerinin standart bir bina gibi yapılması plan dahilinde değilmiş. Rivayete göre Grigorios Maraşlı yaptırdığı okulun çok gösterişli olmasını istemiş, hatta bittiği zaman “Fener Rum Lisesi, bu okuldan sonra zikredilsin.” demiş. Ama bağışladığı paralar okulun inşasına yetmemiş, böylece sadece kapı kısmı gösterişli kalmış. Okulun sokağında yer alan ve restore edilip otele dönüştürülen cumbalı evlerden daha önce bahsetmiştik, Dr. Sadık Ahmet Caddesi kesinlikle görülmeye değer. Okulun hemen yanında Yıldırım Caddesi’ne kadar uzanan Fener Rum Patrikhanesi’nin duvarları başlıyor. Patrikhane’nin mütevazi duvarları arkasında gizlenen, muhteşem bir işçilikle süslenmiş kiliseyi mutlaka görmelisiniz.
“Nerede o eski tabelalar?” denilince artık verecek bir cevabımız var, Balat’ta. Bürkan’ın Klasik Tabela atölyesi Tahta Minare Camii’nin tam çaprazında. Atölye’nin vitrinine şöyle bir bakmak bile yetiyor içerideki muhteşemliği görmeye. Balat’ta yer alan bazı mekanların tabelaları da onun eseri. Tahta ya da metal levha üzerine el boyaması tabelalar için Klasik Tabela’ya uğramadan Balat’tan ayrılmayın. Sadece dükkan tabelası olarak da düşünmeyin, belki de eviniz için de bir tabela gerekir.
Fener Rum Lisesi’nden aşağı inerken Tevki Cafer Sokağı’nın tam köşesinde, halk arasında renginden dolayı Kanlı Kilise olarak bilinen Maria Muhliotissa (Moğolların Meryem’i) Kilisesi yer alır. Bizans döneminden günümüze kadar gelen yapının belki de en önemli özelliği hep kilise olarak kalan tek yapı olması. Yapılış tarihi hakkında kesin bilgi olmamakla birlikte yy’ın başları olduğu düşünülüyor. İstanbul’un fethinden sonra Fatih Sultan Mehmet tarafından Mimar Hristodulos’a verilen kilise , ve yılındaki yangınlarda harap olmuş. Farklı onarımlar geçirmiş ve mimarisi de farklılaşmış. Kitabesinde yılında yeniden restore edildiği yazılı. Kilise isminde geçen Meryem ismi ise farklı bir Meryem’den gelir. Bizans İmparatoru Mihail Paleologos’un gayri meşru kızı Maria’dan. Biraz hüzünlü bir hikayedir aslında… yy’da Moğollar İran sınırına kadar gelmiştir. Savaşın yaklaştığını hisseden İmparatorlar için ise müttefik olmak savaşmaktan daha akıllıca bir yoldur. Maria, Moğol hükümdarı Hülagu Han ile evlenmesi için Moğol Sarayı’na gönderilir. Ama yol çok uzundur ve Hülagu Han da yaşlanmıştır. Maria’nın geldiğini göremeden ölür. Maria’da Hülagu Han’ın oğlu Abaka Han ile evlendirilir. Birkaç yıl sonra Abaka Han kardeşi tarafından öldürülünce dul kalan Maria İstanbul’a geri döner. Ve bugünkü kilisenin yakınındaki manastıra yerleşir. Geri kalan hayatını burada huzur içinde geçirdiği söylenir.
Yıldırım Caddesi’nin Patrikhane’ye doğru çıkan sokağında son bulan ucu Fener Balat’ın en renkli bölümü. Cadde’nin Balat’a yakın kısmı ise daha sakin ve tarihi Balat evleriyle dolu olduğu için oldukça estetik. Patrikhane’nin sokağına arkanızı dönüp Yıldırım Caddesi’nde yürüdüğünüzde birbirinden renkli mekanlar göreceksiniz. Bu caddeyi keşfetmek istiyorsanız Pazartesi dışında bir gün gelmelisiniz, Pazartesi çoğu dükkan kapalı oluyor. Frappenin en güzelin yapıldığı, kendinizi bir Yunan Adası’nda hissedeceğiniz Byzas Cafe’yi atlamamanızı tavsiye ederiz. Balat’ın simge eskicilerinden Fener Mezat, Balat çarşıya taşındı, buradaki mekanı şimdi Fener Mezat Cafe. Aziz Cafe’nin cafe lattesi lezizdir. İçerisi nostalji kokan, 80’ler üzerine yerleşmiş 90’lar dekorundaki Naftalin Cafe’de Türk Kahvesi’nin her çeşitini deneyebilirsiniz. Hemen karşısında, fotoğraftaki Naftalin Eskici. Yeni açılan Porto Mezat, Cafe Maide, Vintage ürünler satan Rag’n Roll hepsi de bu sokak üzerinde. Unutmadan Naftalin’in tam karşısında Fener’in bizce en iyi erkek berberi de var. Caddenin bir üst ve ara sokağı da çok renkli. Rag’n Roll’dan sola dönünce Cafe Pavita, Vanilla Cafe, biraz daha ileride Fener’in pidecisi Forno var. Eğer çok acıktıysanız Forno’nun mercimek çorbası ve pideleri tavsiyemizdir. Fener Köftecisi’nden sonra sola dönünce ise Fener Meydanı’na renk veren, flatwhite kahvesine bayıldığımız Cooklife’ı göreceksiniz.
Merdivenli Yokuşu bitirip sola doğru döndüğünüzde, Balat çarşı içine kadar devam eden Çoban Çeşmesi sokak boyunca ilerlersiniz. Renkli cumbalı evlerin hemen karşısında Hızır Çavuş Cami var, caminin hemen önünde de park etmiş bir tekne. Tekne hep oradadır. Bazen arkasına ya da önüne araba park edince enteresan bir görüntü ortaya çıkar :) Sokağın bitiminden sola doğru dönerseniz Ayan Caddesi’ne çıkarsınız. Ayan Caddesi Balat’ın mahalle ruhunu görebileceğiniz en renkli caddedir. Caddeyi gezerseniz Deniz’in Artisan Ekmek fırını Breadtaking’e uğramalısınız. Taksıahri Rum Kilisesinin hemen karşısındaki Kibarlar Peynircilik dükkanında şanslıysanız nefis kaymak bulabilirsiniz. Hemen yanındaki Özcan Cafede alçak taburelere oturup bir de çay içerseniz, Balat mahalle ruhunu taçlandırmış olacaksınız.
İstanbulun en mütevazı semti olan Balattan bahsedeceğiz İstanbulda gezilecek yerler listenizin ilk sıralarında mutlaka Balat da olmalı. Burası, tarihi rengarenk evleri, taş döşemeli sokaklarıyla sizi bambaşka bir dünyaya götürecek.
Tarihi yarımadada Haliç kıyısına konumlanan Balatta İstanbulun hem geçmişini hem de bugününü bir arada görebilirsiniz.
Hem tarihi, hem modern Bir tarafında geleneksel mekanlar var, bir tarafında hippi mekanlar var Havalı dükkanları da var, tarihi yapıları da
Gerçekten insanın içinde heyecan uyandıran bir semt burası. İstanbulun o boğucu betonlaşmasından sıkıldığınız zaman İstanbulun içinde ama İstanbuldan uzak bu semte giderek biraz olsun kafanızı dağıtabilirsiniz.
Kiliseler, camiler, tarihi evler, çarşılar, kafeler, antikacılar Özellikle Balata hafta sonu giderseniz bu eşsiz güzellikleri çekmek için gelen bir sürü fotoğrafçı göreceksiniz.
Hadi gelin beraber Balatta gezilecek yerleri inceleyelim
Sokağın neyini gezeceğim demeyin, Balatı Balat yapan bu rengarenk sokaklar.
Instagramın like avcıları bu sokakları hiç boş bırakmıyor. Çünkü sokaklardaki yapılar oldukça büyüleyici.
Peki onlarca sokak var, bahsettiğiniz yerleri nasıl bulacağım diyenler için de listemizi yaptık tabi.
Şimdiki adıyla Özel Fener Rum Lisesi ve Ortaokulu, geçmişteki isimleriyle Fener Rum Erkek Lisesi veya Kırmızı Mektep.
Balatta gittiğinizde ilk duraklarınızdan biri mutlaka Özel Fener Rum Lisesi olmalı. Bir şato ya da bir kale kadar ihtişama sahip olan bu yapıt Balatın nadide eserlerinden bir tanesi.
Fener Rum Lisesinin tarihi epey eskiye dayanıyor. Fatih Sultan Mehmet, İstanbulu fethettiği zaman Bizansın yönetici sınıfı ve tüccarları şehir terk ettiler ve farklı ülkelere yerleştiler. Bunun üzerinde Fatih Sultan Mehmet, te tüm Ortodokslara geriye dönmeleri için bir çağrı yaptı ve kendi dillerinde eğitim yapabileceklerini, patrikhanelerini yeniden ihya edebileceklerini ve tüm ibadetlerinin eskiden olduğu gibi serbestçe yerine getirebileceklerini bildirdi. Bu fermanın ardından yeniden İstanbula gelen Ortodokslar, Balatta işte bu okulu inşa etti.
Fener eskiden bir Rum semti, Balat ise Musevi mahallesiymiş. Bu sebepten dolayı bölgede farklı dinlere ait birçok yapı bulunuyor. Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi ise bu yapıların en değerlisi.
Balat gezinizden böyle bir öneme sahip olan patrikhaneyi ziyaret etmeden dönmemelisiniz.
Balattaki en güzel eserlerden bir tanesi de Moğolların Meryemi Kilisesi. Bu kilise Kanlı Kilise olarak da bilinir.
Kilise, Fener semtinin tepesinde Petrion adı verilen bir yerde konumlanır. Fener Balat yürüyüş turlarının en önemli durağı olan Fener Rum Patrikhanesine çok yakındır.
Sadece Türkiyede değil, dünya üzerindeki en önemli yapılardan biri bu kilise. Çünkü Stevi Stefan Bulgar Kilisesi, türünün tek örneği olma özelliğine sahip.
Bu kilisenin diğer bir adı da Demir Kilise çünkü aklınıza gelebilecek her şey demirden yapılmış durumda.
yüzyılda Bulgarlar kendi dillerinde ibadet edebilecekleri bir kilise istiyor ve bugünkü kilisenin yerine ilk olarak ahşap bir kilise sonrasında ise demir kilise inşa ediliyor.
Balatta gezebileceğiniz ne önemli noktalardan bir diğeri de Ahrida Sinagogu.
Tarihi yüzyıla dayanan bu sinagog, İstanbulun ne eski yapıları arasında yer alıyor. Ayrıca kişilik kapasitesiyle şehirde bulunan en geniş sinagog.
Aynı Fener Rum Patrikhanesi ve Stefi Stevan Ortodoks Bulgar Kilisesi gibi Ahrida Sinagog’u da Balat’ın çok yönlü, çok dinli yüzünü yansıtan bir yapı.
Ahrida Sinagogu içinde yer alan Teva yani dua kürsüsü şekliyle oldukça ilgi çekiyor. Bir gemi pruvasını andıran tevanın şekli kimilerine göre Nuh’un Gemisi’ne, kimilerine göreyse Yahudileri İspanya’dan Balat’a getiren geminin pruvasına yorumlanır.
Fethiye şu anda hem müze hem de cami olarak hizmet veriyor. Müze severlerdenseniz burayı mutlaka ziyaret etmenizi öneriyoruz.
Fethiye, yılında bir manastır olarak inşa edildi. Daha sonra bu yapıt kilise, patrikhane olarak hizmet vermeye başladı. Osmanlı döneminde ise minare ve mihrap kısmı eklenerek camiye çevrildi.
Balatın belki de en haraketli bölgesi burası. Bir yanda antikacı, yorgancı ve plakçı, bir yanda ise sobacı, eczacı ve kunduracılar var. Aklınıza gelebilecek her şeyi Çıfıt Çarşısında bulabilirsiniz. Leblebiciler Sokak ve Lavanta Sokak arasında bulunan Çıfıt Çarşına da bir göz atmanızı öneririz.
Ferruh Kethüda Cami, Kanuni Sultan Süleymanın sadrazamı Semiz Ali Paşanın kethüdası yani kahyası olan Ferruh Ağanın emriyle tarihinde inşa ettirilmiştir. Peki bu caminin mimarı kim dersiniz? Mimar Sinanın sadece devasa camiler inşa ettiğini düşünenler çok yanılacak. Çünkü Mur-i Natüvan yani güçsüz karınca lakabıyla mütevazılığın zirvesine oturmuş Mimar Sinan, kendisi gibi mütevazı bir cami inşa etmiştir.
Caminin içerisindeki Tekfur Sarayı’ndan getirilen çinilerle dekora edilmiş mihrap iç kısmın en dikkat çekici tarafı. Bahçesinde ise bir havuz ve dış duvarında bir güneş saati bulunuyor.