koç üniversitesi divan kuaför / Sezgin Öcal (@divankuafor) • Instagram photos and videos

Koç Üniversitesi Divan Kuaför

koç üniversitesi divan kuaför

istanbul avrupa yakasında güzel manikür kalıcı oje yapan bir yer önerisi lütfennn?

normalde forum istanbul'daki my choice'a gidiyordum. şeyda vardı orda ona yaptırıyordum. şeyda işten ayrılmış dün gittiğimde saçma sapan bir kız yaptı hem manikürümü hem kalıcı ojeyi. ayyy aşrı kötüydü. ellerimi 2 kere kanattı, tırnaklarımın boylarını bile aynı yapmadı 3 kere düzelttirdim. kalıcı ojeler desen 2 hafta dayansın laflarımın hepsini geri alacağım. ayrıca kalıcı ojem dalga dalga duruyor. doğru düzgün sürmedi bile. ay çıldırıyorum yazarken cidden ve o kadar yavaş yaptı ki. ayy çok kötüydü. neyse bana lütfe bir yer önerin lütfennn.


2. Süslüm uzak olur ama Koç Üniversitesi batı kampüsünün orada Divan Kuaför var. Ben ellerime 85tlye yaptırdım. Hiç kabarma yapmadı, çok güzel durdu, üstüne oje sürsem de 3 hafta falan kullandım.


3. a1 asdffa biraz sinirli yazmışım sorry süslüm. a2 teşekkürler süslüm.



Turkish Studies - International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 7/3, Summer 2012, p. 233-255, ANKARA-TURKEY DİVAN ŞİİRİNİN SEVİMLİ YÜZLERİ OSMANLI ŞİİRİNDE BERBERLER İncinur ATİK GÜRBÜZ* İşte meydân işte baş gel beni sen eyle tıraş ÖZET Osmanlıda berberlerin sadece saç kesen ya da tıraş yapan kişiler olmadıkları, aynı zamanda sünnetçilik, hacamatçılık, dişçilik gibi işler de yaptıkları bilinmektedir. Bu yönleriyle toplumun önemli simalarından biri olan berberlerin dükkânları da her kesimden insanın girip çıktığı, sırların paylaşıldığı, dedikoduların yapıldığı ve böylelikle halkın nabzının tutulduğu mekânlar olarak toplumsal yaşamın merkezinde yer almıştır. Bu bakımdan içinde yaşadıkları toplumun önemli kültür ögelerinden ve taşıyıcılarından olan berberler, hemen her dönemde ve gelenekte edebî eserlerin önemli figürlerinden olagelmiş, şiirlerden hikâyelere, romanlardan tiyatrolara, masallardan tekerlemelere kadar birçok türe konu olmuştur. Sosyal hayatın diğer bütün unsurları gibi berberler ve berberlikle ilgili unsurlar da divan şiiri geleneğinin mecazlar dünyası içerisinde kendine yer bulmuş ve beyitlerde ya da bir bütün olarak şiirlerde işlenmiştir. Bu çalışmada, kimi örnekler ışığında, berberlerin bizzat kendilerinin, çıraklarının, müşterilerinin, dükkânlarının, ayna, tarak, ustura, makas, leğen, ibrik, havlu gibi berberlikle ilgili unsurların ve tıraş biçiminin şiirlerde teşbih unsuru olarak kullanımı ele alınacaktır. Çalışmamıza esas olan örnekler, değişik yüzyıllara ait divan, şehrengiz ve mesnevi metinlerinden seçilmiştir. Yaptığımız tarama faaliyeti sırasında berberlikle ilgili beyitler fişlenmiş, bu fişler gruplandırılmış ve ortaya çıkan gruplardan hareketle çalışmamızın kapsamı ve bölümleri belirlenmiştir. Çalışmamızda yer verdiğimiz örneklerin aynı fiş grubu içerisinde konuyu en iyi şekilde açıklayan, en dikkat çekici beyitlerden seçilmesine çalışılmıştır. Anahtar kelimeler: Divan şiiri, berber, sevgili CUTE FACES OF DIVAN POETRY BARBERS IN OTTOMAN POETRY ABSTRACT It is known in Ottomans that the barbers do not only cut or shave hair, they also carry out works such as circumcising, cupping and dentistry works. The workplace of barbers which is one of the important * Dr., Milli Eğitim Bakanlığı, El-mek: [email protected]  Bu makalenin baĢlığının ve konusunun belirlenmesinde ilham kaynağı olan saygıdeğer hocam Prof. Dr. Ġsmail Hakkı AKSOYAK‟a katkılarından dolayı teĢekkür ederim. 234 İncinur ATİK GÜRBÜZ members of society in this aspect appears in center of social life as places where people from all walks of life enter and exit, share their secrets, make gossips and keep finger on the pulse of society. In this regard, barbers who are important cultural element and bearers of the society they live in become subject of many genres from poems to stories, novels to theater, tales to rhymes in almost every period with the tradition of literary works. The barbers and elements regarding barbers have found a place in the world of metaphors of divan poetry like all other elements of social life, and have appeared in poems in couplets or as a whole. In this study, in light of some examples, barbers themselves, apprentices, customers, workplaces, mirrors, combs, razors, scissors, basins, ewers, towels and shaving form elements will be discussed as an element in the use of simile poems. Our study includes examples from divan, şehrengiz, masnavi texts in different centuries. During the search activity we made, the couplets regarding barbers have been categorized, these categories have been grouped, and scope and sections of our study has been determined from resulting groups. We strive to choose examples in our study in same categorical groups by explaining subject in best way from most striking couplets. Key words: Divan poetry, barber, beloved Giriş Hayatta kalma, beslenme, barınma ve güvenlik kadar öncelikli olmasa da insanların temel ihtiyaçlarından olan güzel görünme arzusu, berberliğin meslek hâline gelmesinde etkili olmuĢtur. Ancak insanlık tarihi kadar eski olması gereken bu mesleğin kimler tarafından, nerede ve nasıl icra edildiğine iliĢkin bilgiler son derece sınırlıdır. Berberlik mesleğinin ortaya çıkıĢı ile ilgili en eski bilgiler, Ġslam geleneği içerisinde, Hz. Ġbrahim‟e dayandırılır. O zamana kadar tıraĢ olmayı bilmeyen insanoğlu, Allah‟ın emri üzerine Hz. Ġbrahim‟in, Hz. Ġsmail ve Hz. Ġshak‟ın saçlarını kesmesiyle tıraĢı öğrenir. Bu yüzden Hz. Ġbrahim, berberlerin ilk piri, peygamberimizin saçını tıraĢ eden Selman-ı Fârisî1 de ikinci piri olarak kabul edilmiĢtir (Erduran 2006, 192-193). Meseleye Türk milleti açısından bakıldığında, çeĢitli kaynaklardan eski Türk toplumunun saç, sakal, bıyık gibi süslenme tercihlerine iliĢkin bilgi edinmek mümkündür (bkz. Saç Kitabı, “Tarih Boyunca” adlı bölüm). Divan-ı Lügati’t-Türk‟te geçen kimi ifadelerden kiĢilerin saçlarını bir baĢkasına tıraĢ ettirdikleri anlaĢılırken (“er saçın yülütti”= “adam saçını tıraĢ ettirdi” Atalay 1992, 3/336); bu iĢi yapan kiĢiyle ilgili bilgi bulunmaz. Genel kanaate göre o dönemlerde berberlik, baĢka bir meslekle meĢgul olduğu hâlde, el becerisi olan kiĢiler tarafından ikinci bir iĢ olarak yapılmaktadır. Bugünkü gibi bir meslek olmadığı için de özel bir adlandırmaya gidilmemiĢtir (Aksu 1996, 9). Bu mesleği karĢılamak üzere Osmanlıda önceleri Arapça kökenli “hallâk ‫”)حالق‬ ( ya da “hâlik ‫الق‬ ( ‫ ”)ح‬kelimeleri kullanılmıĢ, daha sonra Ġtalyanca sakal anlamındaki “barbiere”den gelen “berber” kelimesi bunların yerini almıĢtır. Tanzimat döneminde “perukâr” adıyla modern dükkânlar açıldıysa da Cumhuriyet‟ten sonra bu isim ortadan kalkmıĢ ve “berber” kelimesi yine yaygınlık kazanmıĢtır. Divan Ģiirinde bunlardan baĢka “ser-terâĢ‫تراش‬ ( ‫ ”)سر‬ve “Ģâne-zen‫زن‬ ( ‫”)شانه‬ gibi isimlerle de karĢımıza çıkar. Günümüzde bayanlar için “kuaför”, erkekler içinse “berber” kelimesi daha yaygın olarak kullanılmaktadır. 1 Berberlerin piri olarak kabul edilen Selmân-ı Pâk‟in adı Ģiirlerde geçmektedir. ġekve-i cevri o Ģûh-ı ser-terâĢın rûz-ı haĢr GûĢe-gîr-i dâmen-i Selmân-ı Pâk eyler beni (Ahmed Neylî, G 173/3) Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 7/3, Summer, 2012 Divan Şiirinin Sevimli Yüzleri Osmanlı Şiirinde Berberler 235 Ġçinde yaĢadığı toplumu gözlemleyerek ondan ilham alan divan Ģairi, Osmanlı toplumunun gündelik yaĢamının önemli figürlerinden biri olan berberlere ve berberlikle ilgili unsurlara Ģiirlerinde yer vermiĢtir2. Biz bu çalıĢmamızda çeĢitli dönemlerde yazılmıĢ divan Ģiiri örneklerinden hareketle, berberlerin Ģiirlerde hangi yönleriyle ve ne Ģekilde konu edildiğini tespit etmeye çalıĢacağız. Genel Olarak Berberlik Beyitlerde berberliğin niteliği ve berberlerin kimliği konusunda çeĢitli bilgiler bulunmaktadır. Kendilerine ait dükkânlarında bu iĢi meslek olarak benimseyenlerin yanında (bkz. “Berber Dükkânı” mad.) önceleri kahvehanelerde kahveciler ve hamamlarda tellaklar da berberlik yaparlardı. Tellakların berberlik yapması kimi beyitlerde söz konusu edilmiĢtir. Bu imajlarda da divan Ģiirinin mazmun kurgusuna uygun olarak hamamla ilgili kimi hususlara yer verilmiĢtir: Bir od düĢmiĢ dile hammâm gibi Ki kızgın müĢterî ol ser-terâĢa (Gelibolulu Sun‘î, G 171/5) Dellâk-i ser-terâĢun ince bilini terk it Çokdur kiseci anda sakın seni soyarlar (Âlî, G 390/5) Eski zamanlarda berberler sadece tıraĢ yapmazlardı. DiĢ çekmek de onların vazifelerindendi. Hatta Mehmet Akif‟in “Mahalle Kahvesi” Ģiirinde de (1966, 120-121) belirtildiği üzere çekilen diĢlerin bir ipe dizilerek dükkânın önüne asıldığı, böylece de orada diĢ çekimi yapıldığının gösterilmeye çalıĢıldığı bilinmektedir: Söksün diĢini mest olıcak kelb-i la„înin Bul kanda ise kerpedeni berberi Ģimdi (Türâbî, G 415/8) Mübtelânun çoğını sindürdi Kimi ĢîĢe kimi diĢ çekdürdi (Bosnalı Sâbit, Berbernâme, 21) Berberlerin tıraĢ etmek ve diĢ çekmek yanında ĢiĢe çekerek hastaları tedavi etmeye çalıĢtıkları da bilinmektedir. Onların kan alma sırasında kullandıkları eĢyalar ve konuyla ilgili çeĢitli unsurlar, sevgili-âĢık iliĢkisi üzerinden ifade edilmiĢtir. Sevgilinin hasretinden döktüğü gözyaĢlarıyla âĢığın gözleri, hacamat etmede kullanılan ĢiĢeye dönmüĢtür. Sevgilinin bakıĢlarının korkusu adeta bir neĢter gibi gönlün damarlarını kesmektedir. Çektiği bütün bu acılara rağmen âĢık, hâlinden memnundur ve sevgilinin baĢkasını hacamat etmeye kalkıĢması onu incitmektedir: ġîĢe-i haccâma döndü dîde-i hasret bugün NîĢter-i bîm-i nigâhından reg-i dil berberin (Hâtif, G 210/4) 2 Berberler sadece divan Ģiirinde değil, hemen her dönemde ve gelenekte edebî eserlerin önemli figürlerinden olagelmiĢ, Ģiirlerden hikâyelere, romanlardan tiyatrolara, masallardan tekerlemelere kadar birçok türe konu olmuĢtur. Bu konuda örnek olabilecek bir çalıĢma için bkz. AliĢ 2004, 373-395. Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 7/3, Summer, 2012 236 İncinur ATİK GÜRBÜZ Dîdesi ĢîĢe-i haccâmâsâ Kan kuyusıydı pelîdün gûyâ (Bosnalı Sâbit, Berbernâme, 42) Kan almağa kaçan kim tîz ide gayra nîĢter Ol dem tamar gözümün reĢkiyle kanlu yaĢı (ML3 - Sipâhî, G 1142/3) Eski zaman berberlerinin toplumsal hayata dair üstlendikleri görevler, yukarıda sayılanlarla sınırlı değildir. Bunların yanında çocukları sünnet ederler; kellik, uyuz, sıraca, egzama gibi cilt hastalıklarına ilaçlar, merhemler yaparlardı (Bkz. Koçu 1974, 47-51; Ġbrahim Refik 2007, 22-23; Amicis 1981, 82). Sonraki süreçte berberler, diğer iĢlevlerini yitirerek saç, sakal, bıyık kesimi ve bakımı üzerinde uzmanlaĢmıĢlardır. Tıraş Usulü Berberlerin yaptığı tıraĢın aĢamalarını Ģiirlerden takip etmek mümkündür. Buna göre; dükkâna gelen müĢteri peykeye oturur, baĢını berbere teslim eder, o da müĢterinin boynuna renkli bir havlu takarak baĢını kucağına yatırır. Elindeki tarakla saçları tarar ve fazlalıklarını makasla keser, düzeltir. Sitil adı verilen ibrikteki suyla ve çenesinin altına dayadığı leğen yardımıyla müĢterinin saçlarını yıkar, sonrasında da havluyla saçları kurular. Böylece tıraĢ tamamlanmıĢ olur. Dükkânda bulunanlar “Sıhhatler olsun.” derler. TıraĢın isteğine uygun olup olmadığını görmesi için berberin çırağı müĢteriye ayna tutar. Bu kontrol-onay sürecinden sonra da müĢteri ücretini ödeyerek dükkândan çıkar: HâlelveĢ(?) urdı o meh-pâreye rengîn piĢkîr Ser-terâĢa uzadup boynın o da oldı esîr Dik turup herkese ol serv iderken perhâĢ Ser-fürû eyledi zânûsına yârin kodı baĢ Açdı Ģâne abanûs gibi siyeh perçemini Ġtdi mikrâs ile pîrâste-i bîĢ ü kemini Aldı havlî-i dü-havi ile anun nemini Eyledi dâm-ı belâ zülf-i ham-ender-hamını Zîb-i ser eyledi destâr u Ģükûfeâsâ Câ-be-câ dil-bere sıhhâ didi yârân-ı safâ Rûy-ı berber-beçe oldı ana âyîne-nümâ Göricek kendüyi âyînede ol bî-hemtâ Üstine gerçi nisâr eyledi çok sîm ile zer Nakd-i cânın kor idi âyîneye bulsa eger (Beliğ Mehmed Emin, Divan, Berbernâme VII/2; VIII/1; IX/1, 2; X/1, 2, 3) Yukarıdaki Ģiirde anlatılan bu usule baĢka kaynaklarda da rastlamak mümkündür. Buna göre; müĢteri, peyke adı verilen tahta bir sedire oturtulur, berber önce sakalı ustura ile kazır, sonra sol ayağını müĢterinin oturduğu peykeye dayar, dizine temiz bir peĢkir (havlu) koyar, müĢterinin baĢını dizine yatırır, önce sağ tarafını tıraĢ eder, sonra da sağ ayağını dayar, baĢı öbür dizine yatırır ve sol tarafını tıraĢ ederdi (Koçu, 1974: 32; ayrıca bkz. Resim 3). 3 Bu kısaltma, Mecmû‘a-i Letâtif‟te (bkz. Atik Gürbüz 2011) yer alan Ģiirleri göstermek üzere kullanılmıĢtır. Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 7/3, Summer, 2012 Divan Şiirinin Sevimli Yüzleri Osmanlı Şiirinde Berberler 237 Berberlikle İlgili Unsurlar a.Berber (Sevgili) Divan Ģiirinde bahsi geçen sevgilinin ve sevgili ile ilgili teĢbihlerin soyut düzlemde değerlendirilmesi gerektiği, üzerinde çoğunlukla hem fikir olunan konulardandır. Ancak bu “idealize edilmiĢ sevgili tipinin” yanında, zaman zaman günlük hayattaki hâliyle karĢımıza çıkan “yarı idealize edilmiĢ sevgili tipi” de (Kurnaz 1997, 456-479; Gönel 2010, 81-97) söz konusudur. Bu sevgili tipi, genellikle çeĢitli meslek gruplarını temsil eder Ģekilde görünmektedir. Bu çerçevede berberler de çoğunlukla sevgili olarak tasavvur edilmiĢtir4. Sevgilinin güzellik unsurlarıyla vasfedilen berberler, yüzlerinin güzellikleriyle ve parlaklıklarıyla güneĢe ya da aya benzetilmiĢtir: Hüsn ile hûrĢîdveĢ bir ser-terâĢı var imiĢ RüĢdî-i bî-çârenün devletlü baĢı var imiĢ (Rüşdî, B 151) Meh benzeyimez anun bir zerre gün yüzine Par par yanar Recâyî gördüm o ser-terâĢı (ML - Recâyî, G 1154/5) AĢağıdaki beyitlerden ilkinde, dükkânında ayna bulunmasından (bkz. “Ayna” mad.) hareketle berberin sînesi, parlaklığıyla aynaya; ikincisinde de bilekleri, berraklığıyla Hz. Musa‟nın yed-i beyzasına teĢbih edilmiĢtir: Nigâh-ı müĢterîye var iken bir âynesi O ser-terâĢa yeter sîne berber âynesi (Belîğ Mehmed Emin, G 231/1) O mehün sâ„id-i berrâkı yed-i beyzâdur Sahn-ı dükkâne tecellî-gede-yi Mûsâdur (Belîğ Mehmed Emin, Mf. 7) Berberle ilgili bütün bu benzetmeler, divan Ģiirinin teĢbihler dünyasıyla alakalı olduğu gibi, aĢağıda daha ayrıntılı bir Ģekilde ele alınacağı üzere, dönemin berber dükkânları ve tıraĢ eĢyalarıyla da iliĢkilidir. Berber olarak tasavvur edilen sevgilinin, fiziksel güzellik unsurları olarak yanağının, sînesinin ve bileğinin vurgulanması, berberlerin giydikleri kıyafetlerle ilgili olmalıdır. ReĢat Ekrem Koçu‟nun bu konuyla ilgili verdiği bilgiye göre; berberler ayaklarına nalın giyer, iç gömleğin ve onun üzerine giyilen mintanın kollarını muhakkak dirseklere kadar sıvayarak çalıĢırlardı. Gömleğin üzerine göğüs kısmı iĢlemeli bir yelek veya iĢlemeli bir elbise, kısa kollu bir cepken giyilirdi. Bele bir kuĢak, üstüne de ibriĢimden bir peĢtamal bağlanırdı. BaĢlarına ise en eski devirlerde beyaz keçeden bir külah, külah üzerine sarık sararlardı (1967, 34-35). AĢağıdaki beyitten ve minyatürden de (bkz. (Koç Keskin 2009, 274) b.3/92 (Edincik Şehrengizi)] Sevgilinin berber ya da çırak olarak tasavvur edildiği yukarıdaki örneklerden baĢka berbere gidip tıraĢ olan/olması gereken sevgili tipi ile de karĢılaĢmaktayız. Bu çerçevede sevgilinin yüzü güzellik ülkesi, yüzündeki hat da renginden dolayı HabeĢ askeri olarak düĢünülmüĢtür. DüĢmanın güzellik ülkesinin sınırlarını berbat etmemesi için sevgilinin berberden yardım isteyip bu düĢmandan kurtulması gerekmektedir. Bu söylem içerisinde âĢık, güzelliğini yok edebilecek olan kıllardan kurtulabilmesi için sevgiliye berbere gitmesi gerektiğini telkin etmektedir: Ol âfet ser-terâĢından eger itmezse istimdâd Ġder ser-hadd-i mülk-i hüsnini ceyĢ-i HabeĢ ber-bâd (Kâmî, G 26/1) AĢağıdaki beyitte de yine aynı durum iĢlenmiĢtir. Hat, sevgilinin yüzünü adeta gecenin karanlığı gibi kaplamıĢtır. Yukarıda bahsedildiği üzere, sevgilinin acımasızlığı karĢısında âĢık tevekkül içindedir. Kimseye baĢ eğmemiĢ olan âĢık, sevgilinin karĢısında çaresizce baĢını eğmiĢ, ona kul olmuĢtur. Bu hayalin kurgulanmasında eski tıraĢ usulü etkili olmuĢtur. Bu tıraĢ yöntemindeki mutlak teslimiyet, tam da âĢığın sevgili karĢısındaki teslim oluĢ hâlini karĢılar: Ġster isen kes baĢum istersen anı kıl terâĢ Ser-terâĢum bağrı taĢum iĢte tîğün iĢte baĢ (Âlî, G 588/1) Kimseye baĢını egmez geçinürdi kelle ser Darbı baĢ egdürdi kul itdi anı bir ser-terâĢ (Süheylî, G 138/4) Bir sîm-ten terâĢı güzel hûb-ı ser-terâĢ Hüsn ü kemâl ü hulk ile egdürdi halka baĢ (Zâtî, G 599/1) Dil yine sevdi cândan bir hûb ser-terâĢı Ol kaĢı yânun egdüm tîğine togrı baĢı (ML- Keyfî, G 1144/1) Divan Ģiirinin aĢk anlayıĢı, âĢığın tam da bu Ģekilde teslim oluĢunu gerektirir. TıraĢ olan kiĢinin, berberin kullandığı ustura ve makas gibi kesici aletlerin verebileceği zararlardan korunabilmesi için berbere teslim olarak onun yönlendirmelerine uyması gerekir: Olur âzâde-ser baĢın koyan zânû-yı teslîme Bu ma„nâ pek müĢâhiddür hele berber husûsında (Hâlet Efendi, G 21/2) ÂĢık, sonunda boynunu verip baĢını teslim edecek olsa da, sevgilinin cana safa veren tıraĢıyla son derece memnundur: Âh kim bir berberün âlüfte vü mecnûnıyam Ol niçe baĢlar keser fettânınun meftûnıyam (Azmizâde Hâletî, Mt. 344/1) Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 7/3, Summer, 2012 Divan Şiirinin Sevimli Yüzleri Osmanlı Şiirinde Berberler 241 Tîğine ey dil anun n‟ola boyun virürsem Câna safâ bağıĢlar mahbûbdur terâĢı (ML-Belîgî, G 1143/2) Resim 3 Dizinde müĢterisini tıraĢ eden bir Osmanlı berberi Rakip Sevgilinin berber olarak tasavvur edildiği beyitlerde âĢığın tahammül edemediği durum, rakibin tıraĢ olmak için ona gelmesidir. TıraĢsız olduğu “nâ-terâĢ” ifadesiyle vurgulanan ve bu yönüyle de aĢağılanan rakibin berbere gelmedeki tek amacı, sevgiliye yakın olmaktır. TıraĢ sırasında sevgilinin rakibe fiziksel olarak yaklaĢması, âĢığın tahammül sınırlarının dıĢındadır. Zira yukarıda değinildiği üzere, eski usul tıraĢta müĢterinin baĢını berberin dizine dayaması söz konusudur. “Sîne-ber-sîne” olarak ifade edilen bu yakınlık, âĢığın dayanamayacağı bir durumdur: Nâ-terâĢ olduğın ağyârun iĢitdük bilürüz Bir terâĢ olmağ içün gözleri berberde midür (İbrahim Tırsî (G LXVII /7) Sîne-ber-sîne idüp anı terâĢ OlmıĢ ağyâra ol perî berber (Ahmed Neylî, G 54/3) Sîne-ber-sîne terâĢ eylemiĢ ol ehremeni O perî-peyker olup dîv rakîbe berber (Ahmed Neylî, G 71/4) Aslında rakip ortalarda dolaĢmasa âĢık, berber sevgiliyi bir Ģekilde kandıracak ve muradına erecektir. Ancak rakip, bele takılan ve usturayı bileylemek için kullanılan kayıĢ gibi sevgilinin yanından hiç ayrılmamaktadır: Sayd eylemek olurdı ol hûb ser-terâĢı KayıĢ gibi yanınca salınmasaydı nâĢî (ML - Sâbirî, G 1140/1) Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 7/3, Summer, 2012 242 İncinur ATİK GÜRBÜZ Bûs u kenâr iderdüm ol hûb ser-terâĢı Olsa cüdâ yanından ağyâr-ı nâ-terâĢı (ML - Sipâhî, G 1142/1) Rakipten böylesine muzdarip olan âĢık, sevgiliye, ansızın gelmesi durumunda, rakibi tersten tıraĢ ederek ona acı çektirmesini ve böylelikle baĢından savmasını tavsiye eder. Zira rakip, sevgilinin yanında bulunmaya lâyık değildir. Ancak o, haddini bilmeden berberin belinden sarkan kayıĢ gibi sevgilinin yanında bulunmak ister. Bu hadsizliğinin cezası olarak da odun gibi yontulmayı hak eder: Sen nâz ile tururken nâ-geh gelürse nâĢî BaĢdan savam dir isen tersine kıl terâĢı (ML - ‘Atâ, G 1156/1) KayıĢ gibi yanınca salınmağ ister imiĢ Yonarlar ise hakdur ağyâr-ı nâ-terâĢı (ML - Merâmî, G 1155/2) Berber Dükkânı Berber dükkânları5, Ģiirlerde son derece renkli mekânlar olarak tasvir edilmiĢtir. Berber dükkânının felek olarak tasavvur edildiği aĢağıdaki beyitte tıraĢ tası, güneĢe; peĢtamal, buluta; ayna, dolunaya; berber de meleğe teĢbih edilmiĢtir. Evliya Çelebi, Seyahatname‟sinde ordunun sefere çıkarken esnafın yaptığı geçit törenini tasvir ettiği bir bölümde, “bellerinde pâk ibriĢim ve altınlı peĢtamallarla süslenmiĢ güneĢ parçası berber civanların, tahtırevanlar üstüne kurdukları dükkânlarını çeĢit çeĢit camlarla, sarı pirinçten leğen ve ibriklerle, nice bin tür Alman usturaları ile süslediklerini” anlatmaktadır (Erduran 2006, 192-194). Bu tablo düĢünüldüğünde berber dükkânı ile ilgili teĢbihlerin bu gerçeklik üzerine kurulduğu anlaĢılmaktadır: Mihr tâs oldı felek dükkân bulutlar gök futa Bedr-i mâh âyînedür gûyâ melekler ser-terâĢ (Mürekkepçi Enverî, G 117/3) Âyînen gündür felek kösren setîlün mâh-ı nev Âl piĢkîrün Ģafak çerhun bu çerh-i ser-terâĢ (Mürekkepçi Enverî, G 123/4) 5 Osmanlıda, Kanunî Sultan Süleyman döneminde kahve keyfinin yayılıp, Ġstanbul‟da ilk kahvehanelerin açılmasına kadar berber dükkânlarının nasıl yerler oldukları bilinmemektedir. Kahvehanelerin açılmasıyla berberler kahvehanelerin köĢelerine yerleĢirler ve berber esnafı da kahveci esnafına yamak olur. 18. yy. ortalarında 4. Murat kahveyi yasaklayıp, kahvehaneleri kapatınca berberler de özgürlüklerine kavuĢur. Ancak padiĢahın ölümüyle berber dükkânı tekrar kahvehanelerin içine girer ve Yeniçeri Ocağı‟nın kaldırıldığı 1826 yılına kadar yaklaĢık iki asır böyle devam eder. Yeniçeri Ocağı‟nın kaldırılmasıyla kahvehaneler yine kapatılır ve müstakil berber dükkânları açılır. Kahvehanelerin yeniden açılmasıyla birlikte de berberlerin bir kısmı yine kahvehanelerin bir köĢesine girerken bir kısmı da müstakil dükkânlarını muhafaza ederler (Koçu 1974, 30; Aksu 1996, 11). Sultan II. Abdülhamid zamanında Avrupaî berber dükkânları açılır ve kendilerini eski usul berberlerden ayırmak için “perukâr” adını alırlar. Bu değiĢimle birlikte bellerden futalar, peĢtamallar atıldı, yerini beyaz patiskadan iĢ gömlekleri aldı, sabun leğende elle köpürtülür, sakallar elle ovula yıkana yumuĢatılırken, yerine sabun tasları ve tıraĢ fırçaları kaim oldu; yalın ayaklı, ayakları nalınlı ve takunyalı, kolları sıvalı çıraklar da beyaz gömlek, çorap, pabuç giydiler; makasın, usturanın yanına saç makineleri kondu; sitiller tamamen kalktı. MüĢteriler peykeye oturtulup, baĢı dize yatırılırken, baĢ yastıklı berber koltukları kullanıldı. Günden güne eski berberler azaldı ve yerlerini “perukârlar” aldı. Nihayet Cumhuriyet inkılâbında da “perukâr” adı terk edilerek berber, bu yeni dükkânlara da alem oldu (Bkz. Koçu 1974, 47-51; Ġbrahim Refik 2007, 22-23; Amicis 1981, 82). Resim 4, 5). Resim 4 Elindeki usturayla müĢterisini tıraĢ eden bir sokak berberi (Koç Keskin, 2009: 275) Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 7/3, Summer, 2012 244 İncinur ATİK GÜRBÜZ Resim 5 “Ayak berberi” adı verilen açık hava berberleri. AĢağıdaki beyitten Osmanlı döneminde bu berberlerden baĢka, müĢterileri ücretsiz tıraĢ eden vakıf berberleri olduğu da anlaĢılmaktadır: Tîğ dirler bir sütüreyle sığandı hidmete Kâfiri hasbî terâĢ itdi vakıf-berber gibi (Sâbit, K XLIII/34) Sevgilinin berber olarak tasavvur edildiği divan Ģiirinde, berber dükkânları da sevgilinin mekânı olarak sunulmuĢtur. Bu noktada kimi Ģiirlerde berberlikle ilgili unsurların tasavvufî terminolojiyle birleĢtirilerek berber olan sevgilinin Ģeyh, müĢteri olan âĢığın derviĢ, berber dükkânının da tekke olarak düĢünüldüğü görülür. Bu imajın oluĢumu, derviĢlerin baĢlarını kazıtmalarıyla ilgili olmalıdır: BaĢ açuk abdâlunam lutf it beni gel kıl terâĢ Tekye-i dükkânuna basdum kadem iy ser-terâĢ Tekyedür dükkânı anun baĢ açuk abdâlı çok Enverî beğler terâĢ olurlar anda baĢ baĢ (Mürekkepçi Enverî, G 123/1, 5) Hayâlî Bey de berberlikle ilgili unsurları Kalenderîlere ait yaĢam tarzı ve terminoloji ile iliĢkilendirmiĢtir. AĢağıdaki beyitte Kalenderî derviĢlerinin ve abdallarının kaĢlarını tıraĢ ederek tasavvufa girmeleri söz konusu edilmiĢtir: Bir kalender-hânedür „âlem diyü îmâ ider Gel nazar kıl mâh-ı nevde Ģol terâĢ olmuĢ kaĢa (Hayâlî, G 365-45/46) Hayâlî‟nin derviĢlik alameti olarak sıkça değindiği tıraĢ olma ritüeline aĢağıdaki beyitler açıklık getirmektedir. Burada asıl kastedilen, bıyığın ya da kaĢın kesilmesi değildir. Zira ne bıyığın ne de kaĢın, sahibine kıl kadar zararı olabilir. Oysa saçın, sakalın, bıyığın, kaĢın tıraĢ edilmesinden maksat, derviĢi dünyaya bağlayan gelip geçici heveslerden uzaklaĢmasıdır: 6 Bu örnek beyit, Kurnaz 1996, 233‟ten alınmıĢ ve ait olduğu Ģiir/beyit numarası, ilki sayfa, ikincisi Ģiir, üçüncüsü de beyit numarasını göstermek üzere oradaki sisteme göre verilmiĢtir. Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 7/3, Summer, 2012 Divan Şiirinin Sevimli Yüzleri Osmanlı Şiirinde Berberler 245 BaĢdan gel ey kalender kîl ü kâli kıl terâĢ Yoksa kılca ne bıyık virür zarâr sana ne kaĢ (Hayretî, G 153/1) Ta„alluk resmini gel safha-i dilden terâĢ eyle Halâs ol kayd-ı nefsünden budur Nev„î kalenderlik (Nev‘î, G 262/5) Divan Ģairlerince kendisi feleğe, tası güneĢe, aynası aya ve güneĢe, peĢtamalı bulutlara benzetilen, çinileriyle nakıĢ nakıĢ süslenmiĢ bir gökkubbe olarak canlı ve renkli tablolarla tasvir edilen berber dükkânları Mehmet Akif Ersoy tarafından “Mahalle Kahvesi” manzumesinde (1966, 120-121) son derece olumsuz bir atmosfer içerisinde tasvir edilmiĢtir. Akif‟in Ģiirinden son dönemlerde de berber dükkânının kahvehanenin bir köĢesinde varlığını sürdürdüğü, kahvecinin aynı zamanda diĢ çekmek ve sülük yapıĢtırmak gibi iĢlerini yapmaya devam ettiği anlaĢılmaktadır: ... Duvarda eski ocaklar kadar geniĢ bir oyuk, Ġçinde camlı dolap var ya, raflarında ne yok! Birinci katta sülük beslenen büyük kavanoz; Onun yanında, kan almak için, beĢ on boynuz. Ġkinci katta bütün kerpetenler, usturalar... Demek ki kahveci hem diĢ tabibi, hem perukâr, Ġnanmadınsa değildir tereddüdün sırası; Uzun lâkırdıya hâcet ne? ĠĢte mosturası: Çekerken etli kemiklerle ayrılıp çeneden, Sonunda bir ipe, boy boy, onar onar, dizilen. ġu kazma diĢleri sen mahya belledinse, değil; Birer mezara iĢaret, düĢün ki, her kandil! Üçüncü katta durur sâde havlu bohçaları. Sağında cam dolabın hücre hücre bitpazarı. ... AĢağıdaki beyitlerden de, Mehmet Akif‟in kahvehane köĢesindeki berber dükkânını tasvir ettiği Ģiirindeki olumsuz atmosferi andıracak Ģekilde, dükkânın sineklerle dolu olduğu anlaĢılmaktadır. Buradaki sinek, berber olarak konumlandırılan sevgilinin yakınında bulunmak için dükkana üĢüĢmüĢ rakipleri karĢılar. Rakipleri oraya çeken sevgilinin varlığıdır. Ancak sevgili de gösterdiği ilgiyle onların gelmesinde rol oynamıĢtır. Ustura (Mûsâ) TıraĢ aletlerinden biri olan ustura (bkz. Resim 6), Ģiirlerde Farsça karĢılığı olan “mûsâ” Ģeklinde geçmektedir. Bu kullanım, ifade imkânlarının geniĢliği dolayısıyla tercih edilmiĢ olmalıdır. Yüz, rengiyle ve gelenekte yüklendiği anlamıyla imanı çağrıĢtırırken üzerindeki kıllarsa küfrü hatırlatır: Hattını yüzden terâĢ itsen n‟ola ey nâzenîn Vechi yok kim bir arada cem ola küfr ile dîn (Hayâlî, K 23/12) Bu durumda tıraĢ da iman ile küfrün mücadelesini karĢılar. ĠĢte “mûsâ” kelimesi, Ġslamî gelenekteki Hz. Musa-Firavun, dolayısıyla da iman-küfür, çekiĢmesini çağrıĢtırmasıyla Ģiirlerde söz konusu edilmiĢtir: San leĢker-i Fir„avn idi bu hatt-ı gubârın Kim ârızın âbında helâk eyledi Mûsâ (Ahmed Paşa, G 8/3) Didüm terâĢ iderken kâfir rakîbi dil-ber Mûsâyı gör ki eyler Fir„avn ile savaĢı (ML - Recâyî, G 1154/2) AĢağıdaki beyitte ise berberin isminden (Ġsa) dolayı “mûsâ” kelimesinin kullanıldığı, böylece de iki peygamber olan Hz. Ġsa ile Hz. Musa‟nın hatırlatıldığı görülmektedir. Bu bağlamda Hz. Musa‟nın mucizelerinden olan yed-i beyza hatırlatılmıĢ, sevgilinin gümüĢ kadar beyaz ve parlak bileği onunla kıyaslanmıĢtır. Kösre taşı Evliya Çelebi‟nin verdiği bilgiye göre kurĢun ile zımparanın karıĢtırılıp yuvarlak bir Ģekil verilerek elde edilen kösre taĢı, berberlerin usturalarını keskinleĢtirmekte kullanılır. Ayrıca kılıççıların ve bıçakçıların kullandığı, kara lökün ateĢte yumuĢatılmasından sonra içine zımpara konarak elde edilen çarhlı kösre denilen baĢka bir türü daha bulunmaktadır (Erduran 2006, 157). Bileyi taĢı da denilen bu taĢın berber dükkânıyla ilgili diğer unsurlarla birlikte beyitlerde yer aldığını görmekteyiz. GüneĢin ayna, ayın sitil, Ģafağın kırmızı renkli peĢkir olduğu beyitte feleğin de Ģeklinden dolayı kösre taĢı olarak tasavvuru söz konusudur. Resim 7) sürterek usturalarını bileyledikleri anlaĢılmaktadır: ġâhuma eski kul geçinür bir yeniçeri Gitmez o ser-terâĢun öninden hiç ol kayıĢ (Bâlî Çelebi, G 78/4) KayıĢ gibi yanınca salınmağ ister imiĢ Yonarlar ise hakdur ağyâr-ı nâ-terâĢı (ML - Merâmî, G 1155/2) Resim 7 Ustura bileylemek için kullanılan kayıĢlar. c. Makas Beyitlerde makas (bkz. Resim 8), çoğunlukla tarakla birlikte kullanılmıĢtır. Tarak (Şâne) Berber eĢyalarından olan tarak da Ģiirlerde söz konusu edilmiĢtir. Sevgili, saçının kıvrımında asılı duran gönlünü oradan düĢürmesi için âĢığa ayna ve tarak sunar. Bu Ģekilde kırılıp bin parçaya bölünen âĢığın gönlü tarakla özdeĢleĢtirilir: Gösterüp halka-i zülfünde dil-i mecrûhu Ser-terâĢum bana âyîne ile Ģâne sunar (Nâilî-i Kadîm, G 80/2) Bir yirde kesdi gerçi baĢum terâĢ iderken ReĢk ile Ģâneâsâ sad-pâre oldı nâĢî (ML - Keyfî, G 1144/4) e. Ayna Berber dükkânıyla ilgili imajlarda aynanın ön plana çıktığı görülür. Bir berber eĢyası olan ayna, müĢterinin çoğunlukla sevgili olarak tasavvur ettiği berberi, bazen de kendisini seyrettiği bir objeye dönüĢür. AĢağıdaki beyitte yer yer aynalarla donatılmıĢ berber dükkânının bu aynalardan yansıyan görüntülerle güzellerin suretlerinin nakĢedildiği bir puthaneye döndüğü dile getirilmiĢ, böylelikle de renkli ve canlı bir mekân tasviri yapılmıĢtır: Ġtdi nigâr-hâne-i Çîn „aks-i ruhları Dükkâne câ-be-câ dizüp ol berber âyîne (Nev‘i-zâde Atâyî, K 9/3) Sevgilinin sinesinin ayna olarak sunulduğu örneklerin yanında (bkz. Mehmed Emin Belîğ, G 231/1), aĢağıdaki beyitte de sevgilinin yeni tıraĢ edilmiĢ yüzünün ayna olarak düĢünüldüğü görülmektedir: Keyfî hilâle dönmiĢ ebrûları o mâhun Âyîne-i safâ-bahĢ ruhsâr-ı nev-terâĢı (ML - Keyfî, G 1144/5) AĢağıdaki beyitlerdeyse dükkânın önüne asılan top Ģeklindeki yuvarlak aynalar söz konusu edilmiĢtir. Bu, yoldan gelip geçen ya da dükkâna giren çıkan kiĢileri kontrol etmek maksadıyla kullanılan “top ayna” (Sultanların Aynaları, 37) olmalıdır. ġiirlerde bu top ayna, Ģekli ve iĢlevi dolayısıyla, sürekli sevgiliyi gözleyip duran âĢığın gözünü de çağrıĢtıracak Ģekilde kullanılmıĢtır: Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 7/3, Summer, 2012 250 İncinur ATİK GÜRBÜZ Dükkân öninde hurĢîd tob âyîne asaldan Tîgini tutmak içün mâh oldı kösre taĢı (ML - Nâlişî, G 1150/4) Sadrî dükân öninde âyîneler ne sarkar Görmek degül murâdı çünkim o ser-terâĢı (ML - Sadrî, G 1145/5) Berber, tıraĢı bitirdikten sonra, isteğine uygun olup olmadığını kontrol etmesi için müĢterinin eline ayna verilirdi. Ancak müĢteri sevgili olunca ona ayna sunmak sakıncalı bir durumdur. Zira sevgilinin yansımasını görerek kendisine âĢık olması söz konusudur: TerâĢ itdükde ey berber eline âyîne sunma Sakın tasvîrine „âĢık olur dilber görür kendin (Fevrî, G 22/2) f. Leğen Sabun tasları ve tıraĢ fırçaları icat olunmadan önce eski berberler, sabunu leğenin içinde köpürtür, sakallar elle ovula yıkana yumuĢatılırdı. Aynı zamanda tıraĢtan sonra saçın yıkanması için de kullanılan ve çoğunlukla bakırdan imal edilmiĢ olan bu leğenlerin bir kenarında müĢterinin boynunun sığabileceği geniĢlikte bir oyuk yer alırdı (bkz. Resim 9). ĠĢte dükkânların sağına soluna asılmıĢ hâlde bulunan bu berber leğenleri, divan Ģairlerince felek olarak tasavvur edilen dükkân atmosferi içerisinde rengi ve Ģekli dolayısıyla güneĢe ve aya teĢbih edilmiĢlerdir: Mihr ile mâh Tâbî iki gümiĢ legençe Bu çerh-i lâceverdî oldı dükân-ı kâĢî (ML- Tâbî, G1147/5) OlmıĢ o ser-terâĢa mâh-ı felek legençe Dükkânı çerh-i ahdar tîg-i hilâlî kaĢı (ML-Gıyâsi, G1157/2) Resim 9 Osmanlı berber leğeni ve diğer berber aletleri Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 7/3, Summer, 2012 Divan Şiirinin Sevimli Yüzleri Osmanlı Şiirinde Berberler 251 g. Sitil - Tas Berber dükkânında saçı yıkamak için kullanılan sitil (bkz. Resim 10) ve tas da Ģiirlerde mekânı güzelleĢtiren unsurlar olarak kullanılmıĢtır. Peşkir/havlu Havlu, berberlerin vazgeçilmez eĢyalarından biridir. TıraĢ esnasında müĢterilerinin boyunlarına büyükçe bir havlu/bez bağlarlar (bkz. Resim 1, 3, 4, 5) ya da baĢlarını dizlerine serdikleri bir havlu üzerine yatırırlar (bkz. Resim 3). Bu sırada ıslanan ellerini kurulamak için de bellerine soktukları bir havluyu kullanırlardı (bkz. Resim 1, 4, 5). Islanan ya da yıkanan havluları Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 7/3, Summer, 2012 252 İncinur ATİK GÜRBÜZ da dükkânın önüne asarak kuruturlardı (bkz. Resim 1). ġiirlerde bu rengârenk havlular, berber dükkânını süsleyen güzellikler olarak değerlendirilmiĢtir: Âyînen gündür felek kösren setîlün mâh-ı nev Âl piĢkîrün Ģafak çerhün bu çerh-i ser-terâĢ (Mürekkepçi Enverî, G 123/4) AĢağıdaki beyitte ise iki tarafı da tüylü yüzeye sahip olduğu bilgisi verilen havlu, asıl iĢleviyle, yani saçı kurulama özelliğiyle söz konusu edilmiĢtir: Aldı havlî-i dü-havi ile anun nemini Eyledi dâm-ı belâ zülf-i ham-ender-hamını (Beliğ Mehmed Emin, Divan, Berbernâme IX/2) Sonuç Bu makalede berberlerle ve berberlik mesleğiyle ilgili unsurların divan Ģiirinde ele alınıĢ biçimi üzerinde durulmuĢtur. ÇalıĢma yöntemi olarak öncelikle tarihî kaynaklardan ve değiĢik yüzyıllara ait divan, mesnevi ve Ģehrengiz gibi edebî metinlerden söz konusu meslekle ilgili derleme yapılmıĢtır. Elde edilen bilgiler sınıfılandırılarak karĢılaĢtırılmıĢ ve berberin kimliği, mesleğin icrası ve tarihî seyrine iliĢkin tespitler yapılmıĢtır. Bir meslek erbabı olarak berberler, hem toplumun nabzının tutulduğu toplanma mekânı durumundaki dükkânları dolayısıyla hem de yaptıkları iĢler dolayısıyla her dönemde toplumsal hayatın önemli simalarından birisi olmuĢlardır. Zira eski zamanlarda berberler, tıraĢ etmenin yanında diĢ çekmek, çeĢitli cilt hastalıkları için merhemler hazırlamak, ĢiĢe çekerek hastaları tedavi etmeye çalıĢmak gibi iĢler de yapmıĢlardır. Önceleri kahvehanelerde kahveciler ve hamamlarda tellaklar da berberlik yapmıĢlar, sonraki dönemlerde de bu iĢi ayrı bir “meslek” olarak benimseyenler, kendilerine ait müstakil dükkânlarda mesleklerini icra etmiĢlerdir. Berberlikle ilgili unsurlar, divan Ģiirinde, bu geleneğin aĢk algılayıĢı içerisinde birer sembole dönüĢtürülmüĢtür. Örneğin; sevgili kimi zaman berber, kimi zaman da berber çırağı olarak tasavvur edilirken âĢık, müĢteri; rakipse âĢığın istemediği hâlde berberin ilgi gösterdiği diğer müĢterileri karĢılamaktadır. Berber ya da berber çırağı olarak takdim edilen sevgili, özellikle çeĢitli meslek gruplarını temsil eder Ģekilde görünen “yarı idealize edilmiĢ sevgili tipi” olarak iĢlenmiĢtir. Divan Ģiirinde sevgili olarak konumlandırılan berberle ve berber dükkânıyla ilgili tasvirler son derece renklidir. Berberler etrafında oluĢan imaj dünyası, tarihî kaynaklarda anlatılanlarla ve minyatürlerde, resimlerde gösterilenlerle örtüĢmektedir. Berber çeĢitlerinden berberlerin yaptıkları iĢlere, tıraĢ araç-gereçlerinden müĢterilerini tıraĢ ediĢ biçimlerine kadar bütün ayrıntıların gerçekte olduğu Ģekilde Ģiirlere yansıdığı görülmektedir. ġiirlerdeki berberlikle ilgili benzetmeler, divan Ģiirinin teĢbihler dünyasıyla alakalı olduğu gibi, dönemin berber dükkânları ve tıraĢ eĢyalarıyla da iliĢkilidir. Örneğin; berber olarak tasavvur edilen sevgilinin, fiziksel güzellik unsurları olarak yanağının, sînesinin ve bileğinin vurgulanması, berberlerin giydikleri kıyafetlerle ilgilidir. Yine berber dükkânlarındaki sitilin, aya; leğenin, güneĢe; suyun da çiğ tanelerine benzetilmesi, hem bunlar arasındaki Ģekil ve renk benzerlikleriyle iliĢkili olduğu kadar Osmanlı dönemindeki açık hava berberleriyle de alakalıdır. Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 7/3, Summer, 2012 Divan Şiirinin Sevimli Yüzleri Osmanlı Şiirinde Berberler 253 KAYNAKÇA AKSOYAK Ġ. Hakkı (2006). Gelibolulu Mustafa Âlî’nin Divanları (I-II-III), Harvard University, The Department of Near Eastern Languages and Civilizations, Sources of Oriental Languages and Literatures 72-73-74. AKSU F. A. (1996). Geleneksel Erkek Berberliği, Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları. ALĠġ ġehnaz (2004). “Berberlik ve Sosyal Hiciv” Saç Kitabı, (Ed.) Emine Gürsoy Naskali. Ġstanbul: Kitabevi. 373-395. AMĠCĠS E. (1981). İstanbul (1874), Çev. Beynun AkyavaĢ. Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları. ARSLAN Mehmet (2002). Şeref Hanım Divanı, Ġstanbul: Kitabevi Yayınları. ATALAY Besim (1992). Divan-ı Lügat-it Tercümesi, Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi. ATĠK GÜRBÜZ Ġncinur (2011). Mecmû‘a-i Letâ’if, YayımlanmamıĢ Doktora Tezi, Ankara: Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. AYDEMĠR YaĢar (2007). “Ravzî‟nin Edincik ġehrengizi”, Gazi Türkiyat, S. 1, s. 97-126. AYDEMĠR YaĢar (2009). Ravzî Divanı, http://ekitap.kulturturizm. gov.tr/dosya/1- 213618/h/metin.pdf, (ET: 20.11.2011). AZAR Birol (2005). Türâbî Divanı (İnceleme-Metin), YayımlanmamıĢ Doktora Tezi, Elazığ: Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. ÇAVUġOĞLU Mehmet-TANYERĠ M. Ali (1981). Hayretî Divanı. Ġstanbul: Ġstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları. DEMĠREL H. Gamze (2005). 18. Yüzyıl Şairlerinden Belîg Mehmed Emin Divanı (İnceleme- Tenkitli Metin-Tahlil), YayımlanmamıĢ Doktora Tezi, Elazığ: Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. DERDĠYOK Ġ. Çetin (2005). Hâlet Efendi Divançesi (İnceleme-Metin-Tıpkıbasım), Adana: Karahan Kitabevi. EKĠCĠ Hatice (2006). Sahhâf Rüşdî ve Divanının Tenkitli Metni, YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Balıkesir: Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. ERDURAN Zeynep (2006). Evliya Çelebi Seyahatnamesi’ne Göre İstanbul’da Esnaf, Zanaat ve Ticaret – Açıklamalı Metin, YayınlamamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Kırıkkale: Kırıkkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. ERSOY Mehmet Akif (1966). Safahat, Ġstanbul: Ġnkılâp Kitabevi. ERÜNSAL Ġsmail (1983). The Life and Works of Tacizâde Cafer Çelebi With a Critical Edition of His Divan, Ġstanbul: Ġstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları. GÖNEL Hüseyin (2010). 15-16. Yüzyıl Divanlarına Göre Divan Şiirinde Sevgili, YayımlanmamıĢ Doktora Tezi, Ankara: Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. GÜRGENDERELĠ Müberra (2000). Hasan Ziyâ’î, Hayatı-Eserleri-Sanatı ve Divanı (İnceleme- Metin), http://ekitap.kulturturizm. gov.tr/dosya/1-213637/h/giris.pdf, (ET: 25.11.2011). HARMANCI M. Esat (t.y.). Süheylî-Ahmed bin Hemdem Kethudâ-Divan, http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/dosya/1-215254/h/girismetin. pdf, (ET: 25.11.2011). Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 7/3, Summer, 2012 254 İncinur ATİK GÜRBÜZ ĠPEKTEN Haluk (1990). Nâilî Divanı, Ankara: Akçağ Yayınları. KARACAN Turgut (1990). “Bosnalı Sâbit‟in Berbernâme‟si”, Çevren, S. 76, s. 37-44 KARAKÖSE Saadet (t.y.). Nevʼi-zâde Atâyî Divanı. http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/dosya/1-275469/h/nevi-zade-atayi. pdf, (ET: 15.11.2011). KAYA B. Ali (2003). Azmî-zâde Hâletî Hayatı, Edebi Kişiliği, Eserleri ve Divanının Tenkidli Metni I-II (The Divan Of Azmi-zade Haleti: Introduction and Critical Edit.), Harvard University, The Department of Near Eastern Languages and Civilizations, Sources of Oriental Languages and Literatures. KOÇ KESKĠN Neslihan (2009). Sosyal Hayatın 17. Yüzyıl Divan Şiirine Yansımları ve Anlam Çerçeveleri, YayımlanmamıĢ Doktora Tezi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara. KILIÇ Atabey (2004). Mîrzâ-zâde Ahmed Neyli ve Divanı (Hayatı, Eserleri, Edebi Kişiliği), Ġstanbul: Kitabevi Yayınları. KOÇU ReĢat Ekrem (1974). “Eski Ġstanbulda Berberler”, Hayat Tarih Mecmuası, S. X(5), s. 30- 37. KURNAZ Cemal (1996). Hayâlî Bey Divanı’nın Tahlili, Ġstanbul: MEB Yayınları. KURNAZ Cemal (1997). “Çizgi DıĢı Güzeller”, Türküden Gazele Halk ve Divan Şiirinin Müşterekleri Üzerine Denemeler, Ankara: Akçağ Yayınları, s. 456-479. KURNAZ Cemal-TATCI Mustafa (2001). Ümmî Divan Şairleri ve Enverî Divanı, Ankara: MEB Yayınları. KUTLAR F. Sabiha (2004). Arpaemîni-zâde Mustafa Sâmî, Dîvân, http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/dosya/1-275459/h/arpaeminizade-sami.pdf, (ET: 15.11.2011). KÜÇÜK Sabahattin (1994). Bâkî Divanı, Ankara: TDK Yayınları. MACĠT Muhsin (1997). Nedîm Divanı, Ankara: Akçağ Yayınları. ÖZKAN Ömer (2007). Divan Şiirinin Penceresinden Osmanlı Toplum Hayatı, Ġstanbul: Kitabevi. ÖZKAT Mustafa (2005). Kara Fazlî’nin Hayatı, Eserleri, Edebî Kişiliği ve Divanı (İnceleme- Tenkitli Metin), YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Ġstanbul: Marmara Üniversitesi Türkiyat AraĢtırmaları Enstitüsü. REFĠK Ġbrahim (2007). “Kolay Değildir Osmanlıda Berber Olmak”, Sohbet Tadında Tarih, Ġstanbul: Albatros Yayınları, s. 22-23. SARAÇ M.A. Yekta (2004). Emrî Divanı, Ġstanbul: Eren Yayınları. SARI ġeyma (2009). Hâtif Ali Efendi Hayatı, Edebî Kişiliği Divanı’nın Tenkitli Metni(132b- 203a) ve Nesre Çevirisi, YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Ġstanbul: Marmara Üniversitesi Türkiyat AraĢtırmaları Enstitüsü. SEFERCĠOĞLU M. Nejat (2004). “Divan ġiirinde Tarak ve Ayna” Saç Kitabı, (Ed. Emine Gürsoy Naskali), Ġstanbul: Kitabevi. 203-239. Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 7/3, Summer, 2012 Divan Şiirinin Sevimli Yüzleri Osmanlı Şiirinde Berberler 255 SĠNAN Betül (2004). Bâlî Çelebi Divanı (2b-35a) İnceleme-Metin, YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Ġstanbul: Boğaziçi Üniversitesi. Sultanların Aynaları, (1998). Ġstanbul: Kültür Bakanlığı Yayınları. TARLAN Ali Nihat (1948). Şiir Mecmualarında 16. ve 17. Asır Divan Şiiri, Rahmî ve Fevrî, Ġstanbul: Ġstanbul Üniversitesi Yayınları. TARLAN Ali Nihat (1987). Zâtî Divanı (Edisyon Kritik ve Transkripsiyon) Gazeller Kısmı: III. Cild. Ġstanbul: İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları. TARLAN Ali Nihat (1992). Ahmed Paşa Divanı, Ankara: Akçağ Yayınları. TARLAN Ali Nihat (1992). Hayâlî Bey Divanı, Ankara: Akçağ Yayınları. TIĞLI Fatih (2006). Bursalı Rahmî Çelebi ve Divanı, YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Ġstanbul: Ġstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. TULUM Mertol-TANYERĠ M. Ali (1977). Nev‘î Divanı, Ġstanbul: Ġstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları. YAKAR, Halil Ġbrahim (2002). Gelibolulu Sun‘î Dîvânı ve Tahlili, YayımlanmamıĢ Doktora Tezi, Ġstanbul: Ġstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. YILDIRIM Ali (1995). Kâmî, Hayatı, Sanatı, Eserleri ve Divanının Tenkitli Metni, YayımlanmamıĢ Doktora Tezi, Elazığ: Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. YILMAZ Kadriye (2001). İbrahim Tırsî Divanı İnceleme-Tenkitli Metin-Sözlük, YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Isparta: Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 7/3, Summer, 2012

Turkish Studies - International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 7/3, Summer 2012, p. 233-255, ANKARA-TURKEY DİVAN ŞİİRİNİN SEVİMLİ YÜZLERİ OSMANLI ŞİİRİNDE BERBERLER İncinur ATİK GÜRBÜZ* İşte meydân işte baş gel beni sen eyle tıraş ÖZET Osmanlıda berberlerin sadece saç kesen ya da tıraş yapan kişiler olmadıkları, aynı zamanda sünnetçilik, hacamatçılık, dişçilik gibi işler de yaptıkları bilinmektedir. Bu yönleriyle toplumun önemli simalarından biri olan berberlerin dükkânları da her kesimden insanın girip çıktığı, sırların paylaşıldığı, dedikoduların yapıldığı ve böylelikle halkın nabzının tutulduğu mekânlar olarak toplumsal yaşamın merkezinde yer almıştır. Bu bakımdan içinde yaşadıkları toplumun önemli kültür ögelerinden ve taşıyıcılarından olan berberler, hemen her dönemde ve gelenekte edebî eserlerin önemli figürlerinden olagelmiş, şiirlerden hikâyelere, romanlardan tiyatrolara, masallardan tekerlemelere kadar birçok türe konu olmuştur. Sosyal hayatın diğer bütün unsurları gibi berberler ve berberlikle ilgili unsurlar da divan şiiri geleneğinin mecazlar dünyası içerisinde kendine yer bulmuş ve beyitlerde ya da bir bütün olarak şiirlerde işlenmiştir. Bu çalışmada, kimi örnekler ışığında, berberlerin bizzat kendilerinin, çıraklarının, müşterilerinin, dükkânlarının, ayna, tarak, ustura, makas, leğen, ibrik, havlu gibi berberlikle ilgili unsurların ve tıraş biçiminin şiirlerde teşbih unsuru olarak kullanımı ele alınacaktır. Çalışmamıza esas olan örnekler, değişik yüzyıllara ait divan, şehrengiz ve mesnevi metinlerinden seçilmiştir. Yaptığımız tarama faaliyeti sırasında berberlikle ilgili beyitler fişlenmiş, bu fişler gruplandırılmış ve ortaya çıkan gruplardan hareketle çalışmamızın kapsamı ve bölümleri belirlenmiştir. Çalışmamızda yer verdiğimiz örneklerin aynı fiş grubu içerisinde konuyu en iyi şekilde açıklayan, en dikkat çekici beyitlerden seçilmesine çalışılmıştır. Anahtar kelimeler: Divan şiiri, berber, sevgili CUTE FACES OF DIVAN POETRY BARBERS IN OTTOMAN POETRY ABSTRACT It is known in Ottomans that the barbers do not only cut or shave hair, they also carry out works such as circumcising, cupping and dentistry works. The workplace of barbers which is one of the important * Dr., Milli Eğitim Bakanlığı, El-mek: [email protected]  Bu makalenin baĢlığının ve konusunun belirlenmesinde ilham kaynağı olan saygıdeğer hocam Prof. Dr. Ġsmail Hakkı AKSOYAK‟a katkılarından dolayı teĢekkür ederim. 234 İncinur ATİK GÜRBÜZ members of society in this aspect appears in center of social life as places where people from all walks of life enter and exit, share their secrets, make gossips and keep finger on the pulse of society. In this regard, barbers who are important cultural element and bearers of the society they live in become subject of many genres from poems to stories, novels to theater, tales to rhymes in almost every period with the tradition of literary works. The barbers and elements regarding barbers have found a place in the world of metaphors of divan poetry like all other elements of social life, and have appeared in poems in couplets or as a whole. In this study, in light of some examples, barbers themselves, apprentices, customers, workplaces, mirrors, combs, razors, scissors, basins, ewers, towels and shaving form elements will be discussed as an element in the use of simile poems. Our study includes examples from divan, şehrengiz, masnavi texts in different centuries. During the search activity we made, the couplets regarding barbers have been categorized, these categories have been grouped, and scope and sections of our study has been determined from resulting groups. We strive to choose examples in our study in same categorical groups by explaining subject in best way from most striking couplets. Key words: Divan poetry, barber, beloved Giriş Hayatta kalma, beslenme, barınma ve güvenlik kadar öncelikli olmasa da insanların temel ihtiyaçlarından olan güzel görünme arzusu, berberliğin meslek hâline gelmesinde etkili olmuĢtur. Ancak insanlık tarihi kadar eski olması gereken bu mesleğin kimler tarafından, nerede ve nasıl icra edildiğine iliĢkin bilgiler son derece sınırlıdır. Berberlik mesleğinin ortaya çıkıĢı ile ilgili en eski bilgiler, Ġslam geleneği içerisinde, Hz. Ġbrahim‟e dayandırılır. O zamana kadar tıraĢ olmayı bilmeyen insanoğlu, Allah‟ın emri üzerine Hz. Ġbrahim‟in, Hz. Ġsmail ve Hz. Ġshak‟ın saçlarını kesmesiyle tıraĢı öğrenir. Bu yüzden Hz. Ġbrahim, berberlerin ilk piri, peygamberimizin saçını tıraĢ eden Selman-ı Fârisî1 de ikinci piri olarak kabul edilmiĢtir (Erduran 2006, 192-193). Meseleye Türk milleti açısından bakıldığında, çeĢitli kaynaklardan eski Türk toplumunun saç, sakal, bıyık gibi süslenme tercihlerine iliĢkin bilgi edinmek mümkündür (bkz. Saç Kitabı, “Tarih Boyunca” adlı bölüm). Divan-ı Lügati’t-Türk‟te geçen kimi ifadelerden kiĢilerin saçlarını bir baĢkasına tıraĢ ettirdikleri anlaĢılırken (“er saçın yülütti”= “adam saçını tıraĢ ettirdi” Atalay 1992, 3/336); bu iĢi yapan kiĢiyle ilgili bilgi bulunmaz. Genel kanaate göre o dönemlerde berberlik, baĢka bir meslekle meĢgul olduğu hâlde, el becerisi olan kiĢiler tarafından ikinci bir iĢ olarak yapılmaktadır. Bugünkü gibi bir meslek olmadığı için de özel bir adlandırmaya gidilmemiĢtir (Aksu 1996, 9). Bu mesleği karĢılamak üzere Osmanlıda önceleri Arapça kökenli “hallâk ‫”)حالق‬ ( ya da “hâlik ‫الق‬ ( ‫ ”)ح‬kelimeleri kullanılmıĢ, daha sonra Ġtalyanca sakal anlamındaki “barbiere”den gelen “berber” kelimesi bunların yerini almıĢtır. Tanzimat döneminde “perukâr” adıyla modern dükkânlar açıldıysa da Cumhuriyet‟ten sonra bu isim ortadan kalkmıĢ ve “berber” kelimesi yine yaygınlık kazanmıĢtır. Divan Ģiirinde bunlardan baĢka “ser-terâĢ‫تراش‬ ( ‫ ”)سر‬ve “Ģâne-zen‫زن‬ ( ‫”)شانه‬ gibi isimlerle de karĢımıza çıkar. Günümüzde bayanlar için “kuaför”, erkekler içinse “berber” kelimesi daha yaygın olarak kullanılmaktadır. 1 Berberlerin piri olarak kabul edilen Selmân-ı Pâk‟in adı Ģiirlerde geçmektedir. ġekve-i cevri o Ģûh-ı ser-terâĢın rûz-ı haĢr GûĢe-gîr-i dâmen-i Selmân-ı Pâk eyler beni (Ahmed Neylî, G 173/3) Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 7/3, Summer, 2012 Divan Şiirinin Sevimli Yüzleri Osmanlı Şiirinde Berberler 235 Ġçinde yaĢadığı toplumu gözlemleyerek ondan ilham alan divan Ģairi, Osmanlı toplumunun gündelik yaĢamının önemli figürlerinden biri olan berberlere ve berberlikle ilgili unsurlara Ģiirlerinde yer vermiĢtir2. Biz bu çalıĢmamızda çeĢitli dönemlerde yazılmıĢ divan Ģiiri örneklerinden hareketle, berberlerin Ģiirlerde hangi yönleriyle ve ne Ģekilde konu edildiğini tespit etmeye çalıĢacağız. Genel Olarak Berberlik Beyitlerde berberliğin niteliği ve berberlerin kimliği konusunda çeĢitli bilgiler bulunmaktadır. Kendilerine ait dükkânlarında bu iĢi meslek olarak benimseyenlerin yanında (bkz. “Berber Dükkânı” mad.) önceleri kahvehanelerde kahveciler ve hamamlarda tellaklar da berberlik yaparlardı. Tellakların berberlik yapması kimi beyitlerde söz konusu edilmiĢtir. Bu imajlarda da divan Ģiirinin mazmun kurgusuna uygun olarak hamamla ilgili kimi hususlara yer verilmiĢtir: Bir od düĢmiĢ dile hammâm gibi Ki kızgın müĢterî ol ser-terâĢa (Gelibolulu Sun‘î, G 171/5) Dellâk-i ser-terâĢun ince bilini terk it Çokdur kiseci anda sakın seni soyarlar (Âlî, G 390/5) Eski zamanlarda berberler sadece tıraĢ yapmazlardı. DiĢ çekmek de onların vazifelerindendi. Hatta Mehmet Akif‟in “Mahalle Kahvesi” Ģiirinde de (1966, 120-121) belirtildiği üzere çekilen diĢlerin bir ipe dizilerek dükkânın önüne asıldığı, böylece de orada diĢ çekimi yapıldığının gösterilmeye çalıĢıldığı bilinmektedir: Söksün diĢini mest olıcak kelb-i la„înin Bul kanda ise kerpedeni berberi Ģimdi (Türâbî, G 415/8) Mübtelânun çoğını sindürdi Kimi ĢîĢe kimi diĢ çekdürdi (Bosnalı Sâbit, Berbernâme, 21) Berberlerin tıraĢ etmek ve diĢ çekmek yanında ĢiĢe çekerek hastaları tedavi etmeye çalıĢtıkları da bilinmektedir. Onların kan alma sırasında kullandıkları eĢyalar ve konuyla ilgili çeĢitli unsurlar, sevgili-âĢık iliĢkisi üzerinden ifade edilmiĢtir. Sevgilinin hasretinden döktüğü gözyaĢlarıyla âĢığın gözleri, hacamat etmede kullanılan ĢiĢeye dönmüĢtür. Sevgilinin bakıĢlarının korkusu adeta bir neĢter gibi gönlün damarlarını kesmektedir. Çektiği bütün bu acılara rağmen âĢık, hâlinden memnundur ve sevgilinin baĢkasını hacamat etmeye kalkıĢması onu incitmektedir: ġîĢe-i haccâma döndü dîde-i hasret bugün NîĢter-i bîm-i nigâhından reg-i dil berberin (Hâtif, G 210/4) 2 Berberler sadece divan Ģiirinde değil, hemen her dönemde ve gelenekte edebî eserlerin önemli figürlerinden olagelmiĢ, Ģiirlerden hikâyelere, romanlardan tiyatrolara, masallardan tekerlemelere kadar birçok türe konu olmuĢtur. Bu konuda örnek olabilecek bir çalıĢma için bkz. AliĢ 2004, 373-395. Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 7/3, Summer, 2012 236 İncinur ATİK GÜRBÜZ Dîdesi ĢîĢe-i haccâmâsâ Kan kuyusıydı pelîdün gûyâ (Bosnalı Sâbit, Berbernâme, 42) Kan almağa kaçan kim tîz ide gayra nîĢter Ol dem tamar gözümün reĢkiyle kanlu yaĢı (ML3 - Sipâhî, G 1142/3) Eski zaman berberlerinin toplumsal hayata dair üstlendikleri görevler, yukarıda sayılanlarla sınırlı değildir. Bunların yanında çocukları sünnet ederler; kellik, uyuz, sıraca, egzama gibi cilt hastalıklarına ilaçlar, merhemler yaparlardı (Bkz. Koçu 1974, 47-51; Ġbrahim Refik 2007, 22-23; Amicis 1981, 82). Sonraki süreçte berberler, diğer iĢlevlerini yitirerek saç, sakal, bıyık kesimi ve bakımı üzerinde uzmanlaĢmıĢlardır. Tıraş Usulü Berberlerin yaptığı tıraĢın aĢamalarını Ģiirlerden takip etmek mümkündür. Buna göre; dükkâna gelen müĢteri peykeye oturur, baĢını berbere teslim eder, o da müĢterinin boynuna renkli bir havlu takarak baĢını kucağına yatırır. Elindeki tarakla saçları tarar ve fazlalıklarını makasla keser, düzeltir. Sitil adı verilen ibrikteki suyla ve çenesinin altına dayadığı leğen yardımıyla müĢterinin saçlarını yıkar, sonrasında da havluyla saçları kurular. Böylece tıraĢ tamamlanmıĢ olur. Dükkânda bulunanlar “Sıhhatler olsun.” derler. TıraĢın isteğine uygun olup olmadığını görmesi için berberin çırağı müĢteriye ayna tutar. Bu kontrol-onay sürecinden sonra da müĢteri ücretini ödeyerek dükkândan çıkar: HâlelveĢ(?) urdı o meh-pâreye rengîn piĢkîr Ser-terâĢa uzadup boynın o da oldı esîr Dik turup herkese ol serv iderken perhâĢ Ser-fürû eyledi zânûsına yârin kodı baĢ Açdı Ģâne abanûs gibi siyeh perçemini Ġtdi mikrâs ile pîrâste-i bîĢ ü kemini Aldı havlî-i dü-havi ile anun nemini Eyledi dâm-ı belâ zülf-i ham-ender-hamını Zîb-i ser eyledi destâr u Ģükûfeâsâ Câ-be-câ dil-bere sıhhâ didi yârân-ı safâ Rûy-ı berber-beçe oldı ana âyîne-nümâ Göricek kendüyi âyînede ol bî-hemtâ Üstine gerçi nisâr eyledi çok sîm ile zer Nakd-i cânın kor idi âyîneye bulsa eger (Beliğ Mehmed Emin, Divan, Berbernâme VII/2; VIII/1; IX/1, 2; X/1, 2, 3) Yukarıdaki Ģiirde anlatılan bu usule baĢka kaynaklarda da rastlamak mümkündür. Buna göre; müĢteri, peyke adı verilen tahta bir sedire oturtulur, berber önce sakalı ustura ile kazır, sonra sol ayağını müĢterinin oturduğu peykeye dayar, dizine temiz bir peĢkir (havlu) koyar, müĢterinin baĢını dizine yatırır, önce sağ tarafını tıraĢ eder, sonra da sağ ayağını dayar, baĢı öbür dizine yatırır ve sol tarafını tıraĢ ederdi (Koçu, 1974: 32; ayrıca bkz. Resim 3). 3 Bu kısaltma, Mecmû‘a-i Letâtif‟te (bkz. Atik Gürbüz 2011) yer alan Ģiirleri göstermek üzere kullanılmıĢtır. Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 7/3, Summer, 2012 Divan Şiirinin Sevimli Yüzleri Osmanlı Şiirinde Berberler 237 Berberlikle İlgili Unsurlar a.Berber (Sevgili) Divan Ģiirinde bahsi geçen sevgilinin ve sevgili ile ilgili teĢbihlerin soyut düzlemde değerlendirilmesi gerektiği, üzerinde çoğunlukla hem fikir olunan konulardandır. Ancak bu “idealize edilmiĢ sevgili tipinin” yanında, zaman zaman günlük hayattaki hâliyle karĢımıza çıkan “yarı idealize edilmiĢ sevgili tipi” de (Kurnaz 1997, 456-479; Gönel 2010, 81-97) söz konusudur. Bu sevgili tipi, genellikle çeĢitli meslek gruplarını temsil eder Ģekilde görünmektedir. Bu çerçevede berberler de çoğunlukla sevgili olarak tasavvur edilmiĢtir4. Sevgilinin güzellik unsurlarıyla vasfedilen berberler, yüzlerinin güzellikleriyle ve parlaklıklarıyla güneĢe ya da aya benzetilmiĢtir: Hüsn ile hûrĢîdveĢ bir ser-terâĢı var imiĢ RüĢdî-i bî-çârenün devletlü baĢı var imiĢ (Rüşdî, B 151) Meh benzeyimez anun bir zerre gün yüzine Par par yanar Recâyî gördüm o ser-terâĢı (ML - Recâyî, G 1154/5) AĢağıdaki beyitlerden ilkinde, dükkânında ayna bulunmasından (bkz. “Ayna” mad.) hareketle berberin sînesi, parlaklığıyla aynaya; ikincisinde de bilekleri, berraklığıyla Hz. Musa‟nın yed-i beyzasına teĢbih edilmiĢtir: Nigâh-ı müĢterîye var iken bir âynesi O ser-terâĢa yeter sîne berber âynesi (Belîğ Mehmed Emin, G 231/1) O mehün sâ„id-i berrâkı yed-i beyzâdur Sahn-ı dükkâne tecellî-gede-yi Mûsâdur (Belîğ Mehmed Emin, Mf. 7) Berberle ilgili bütün bu benzetmeler, divan Ģiirinin teĢbihler dünyasıyla alakalı olduğu gibi, aĢağıda daha ayrıntılı bir Ģekilde ele alınacağı üzere, dönemin berber dükkânları ve tıraĢ eĢyalarıyla da iliĢkilidir. Berber olarak tasavvur edilen sevgilinin, fiziksel güzellik unsurları olarak yanağının, sînesinin ve bileğinin vurgulanması, berberlerin giydikleri kıyafetlerle ilgili olmalıdır. ReĢat Ekrem Koçu‟nun bu konuyla ilgili verdiği bilgiye göre; berberler ayaklarına nalın giyer, iç gömleğin ve onun üzerine giyilen mintanın kollarını muhakkak dirseklere kadar sıvayarak çalıĢırlardı. Gömleğin üzerine göğüs kısmı iĢlemeli bir yelek veya iĢlemeli bir elbise, kısa kollu bir cepken giyilirdi. Bele bir kuĢak, üstüne de ibriĢimden bir peĢtamal bağlanırdı. BaĢlarına ise en eski devirlerde beyaz keçeden bir külah, külah üzerine sarık sararlardı (1967, 34-35). AĢağıdaki beyitten ve minyatürden de (bkz. (Koç Keskin 2009, 274) b.3/92 (Edincik Şehrengizi)] Sevgilinin berber ya da çırak olarak tasavvur edildiği yukarıdaki örneklerden baĢka berbere gidip tıraĢ olan/olması gereken sevgili tipi ile de karĢılaĢmaktayız. Bu çerçevede sevgilinin yüzü güzellik ülkesi, yüzündeki hat da renginden dolayı HabeĢ askeri olarak düĢünülmüĢtür. DüĢmanın güzellik ülkesinin sınırlarını berbat etmemesi için sevgilinin berberden yardım isteyip bu düĢmandan kurtulması gerekmektedir. Bu söylem içerisinde âĢık, güzelliğini yok edebilecek olan kıllardan kurtulabilmesi için sevgiliye berbere gitmesi gerektiğini telkin etmektedir: Ol âfet ser-terâĢından eger itmezse istimdâd Ġder ser-hadd-i mülk-i hüsnini ceyĢ-i HabeĢ ber-bâd (Kâmî, G 26/1) AĢağıdaki beyitte de yine aynı durum iĢlenmiĢtir. Hat, sevgilinin yüzünü adeta gecenin karanlığı gibi kaplamıĢtır. Yukarıda bahsedildiği üzere, sevgilinin acımasızlığı karĢısında âĢık tevekkül içindedir. Kimseye baĢ eğmemiĢ olan âĢık, sevgilinin karĢısında çaresizce baĢını eğmiĢ, ona kul olmuĢtur. Bu hayalin kurgulanmasında eski tıraĢ usulü etkili olmuĢtur. Bu tıraĢ yöntemindeki mutlak teslimiyet, tam da âĢığın sevgili karĢısındaki teslim oluĢ hâlini karĢılar: Ġster isen kes baĢum istersen anı kıl terâĢ Ser-terâĢum bağrı taĢum iĢte tîğün iĢte baĢ (Âlî, G 588/1) Kimseye baĢını egmez geçinürdi kelle ser Darbı baĢ egdürdi kul itdi anı bir ser-terâĢ (Süheylî, G 138/4) Bir sîm-ten terâĢı güzel hûb-ı ser-terâĢ Hüsn ü kemâl ü hulk ile egdürdi halka baĢ (Zâtî, G 599/1) Dil yine sevdi cândan bir hûb ser-terâĢı Ol kaĢı yânun egdüm tîğine togrı baĢı (ML- Keyfî, G 1144/1) Divan Ģiirinin aĢk anlayıĢı, âĢığın tam da bu Ģekilde teslim oluĢunu gerektirir. TıraĢ olan kiĢinin, berberin kullandığı ustura ve makas gibi kesici aletlerin verebileceği zararlardan korunabilmesi için berbere teslim olarak onun yönlendirmelerine uyması gerekir: Olur âzâde-ser baĢın koyan zânû-yı teslîme Bu ma„nâ pek müĢâhiddür hele berber husûsında (Hâlet Efendi, G 21/2) ÂĢık, sonunda boynunu verip baĢını teslim edecek olsa da, sevgilinin cana safa veren tıraĢıyla son derece memnundur: Âh kim bir berberün âlüfte vü mecnûnıyam Ol niçe baĢlar keser fettânınun meftûnıyam (Azmizâde Hâletî, Mt. 344/1) Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 7/3, Summer, 2012 Divan Şiirinin Sevimli Yüzleri Osmanlı Şiirinde Berberler 241 Tîğine ey dil anun n‟ola boyun virürsem Câna safâ bağıĢlar mahbûbdur terâĢı (ML-Belîgî, G 1143/2) Resim 3 Dizinde müĢterisini tıraĢ eden bir Osmanlı berberi Rakip Sevgilinin berber olarak tasavvur edildiği beyitlerde âĢığın tahammül edemediği durum, rakibin tıraĢ olmak için ona gelmesidir. TıraĢsız olduğu “nâ-terâĢ” ifadesiyle vurgulanan ve bu yönüyle de aĢağılanan rakibin berbere gelmedeki tek amacı, sevgiliye yakın olmaktır. TıraĢ sırasında sevgilinin rakibe fiziksel olarak yaklaĢması, âĢığın tahammül sınırlarının dıĢındadır. Zira yukarıda değinildiği üzere, eski usul tıraĢta müĢterinin baĢını berberin dizine dayaması söz konusudur. “Sîne-ber-sîne” olarak ifade edilen bu yakınlık, âĢığın dayanamayacağı bir durumdur: Nâ-terâĢ olduğın ağyârun iĢitdük bilürüz Bir terâĢ olmağ içün gözleri berberde midür (İbrahim Tırsî (G LXVII /7) Sîne-ber-sîne idüp anı terâĢ OlmıĢ ağyâra ol perî berber (Ahmed Neylî, G 54/3) Sîne-ber-sîne terâĢ eylemiĢ ol ehremeni O perî-peyker olup dîv rakîbe berber (Ahmed Neylî, G 71/4) Aslında rakip ortalarda dolaĢmasa âĢık, berber sevgiliyi bir Ģekilde kandıracak ve muradına erecektir. Ancak rakip, bele takılan ve usturayı bileylemek için kullanılan kayıĢ gibi sevgilinin yanından hiç ayrılmamaktadır: Sayd eylemek olurdı ol hûb ser-terâĢı KayıĢ gibi yanınca salınmasaydı nâĢî (ML - Sâbirî, G 1140/1) Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 7/3, Summer, 2012 242 İncinur ATİK GÜRBÜZ Bûs u kenâr iderdüm ol hûb ser-terâĢı Olsa cüdâ yanından ağyâr-ı nâ-terâĢı (ML - Sipâhî, G 1142/1) Rakipten böylesine muzdarip olan âĢık, sevgiliye, ansızın gelmesi durumunda, rakibi tersten tıraĢ ederek ona acı çektirmesini ve böylelikle baĢından savmasını tavsiye eder. Zira rakip, sevgilinin yanında bulunmaya lâyık değildir. Ancak o, haddini bilmeden berberin belinden sarkan kayıĢ gibi sevgilinin yanında bulunmak ister. Bu hadsizliğinin cezası olarak da odun gibi yontulmayı hak eder: Sen nâz ile tururken nâ-geh gelürse nâĢî BaĢdan savam dir isen tersine kıl terâĢı (ML - ‘Atâ, G 1156/1) KayıĢ gibi yanınca salınmağ ister imiĢ Yonarlar ise hakdur ağyâr-ı nâ-terâĢı (ML - Merâmî, G 1155/2) Berber Dükkânı Berber dükkânları5, Ģiirlerde son derece renkli mekânlar olarak tasvir edilmiĢtir. Berber dükkânının felek olarak tasavvur edildiği aĢağıdaki beyitte tıraĢ tası, güneĢe; peĢtamal, buluta; ayna, dolunaya; berber de meleğe teĢbih edilmiĢtir. Evliya Çelebi, Seyahatname‟sinde ordunun sefere çıkarken esnafın yaptığı geçit törenini tasvir ettiği bir bölümde, “bellerinde pâk ibriĢim ve altınlı peĢtamallarla süslenmiĢ güneĢ parçası berber civanların, tahtırevanlar üstüne kurdukları dükkânlarını çeĢit çeĢit camlarla, sarı pirinçten leğen ve ibriklerle, nice bin tür Alman usturaları ile süslediklerini” anlatmaktadır (Erduran 2006, 192-194). Bu tablo düĢünüldüğünde berber dükkânı ile ilgili teĢbihlerin bu gerçeklik üzerine kurulduğu anlaĢılmaktadır: Mihr tâs oldı felek dükkân bulutlar gök futa Bedr-i mâh âyînedür gûyâ melekler ser-terâĢ (Mürekkepçi Enverî, G 117/3) Âyînen gündür felek kösren setîlün mâh-ı nev Âl piĢkîrün Ģafak çerhun bu çerh-i ser-terâĢ (Mürekkepçi Enverî, G 123/4) 5 Osmanlıda, Kanunî Sultan Süleyman döneminde kahve keyfinin yayılıp, Ġstanbul‟da ilk kahvehanelerin açılmasına kadar berber dükkânlarının nasıl yerler oldukları bilinmemektedir. Kahvehanelerin açılmasıyla berberler kahvehanelerin köĢelerine yerleĢirler ve berber esnafı da kahveci esnafına yamak olur. 18. yy. ortalarında 4. Murat kahveyi yasaklayıp, kahvehaneleri kapatınca berberler de özgürlüklerine kavuĢur. Ancak padiĢahın ölümüyle berber dükkânı tekrar kahvehanelerin içine girer ve Yeniçeri Ocağı‟nın kaldırıldığı 1826 yılına kadar yaklaĢık iki asır böyle devam eder. Yeniçeri Ocağı‟nın kaldırılmasıyla kahvehaneler yine kapatılır ve müstakil berber dükkânları açılır. Kahvehanelerin yeniden açılmasıyla birlikte de berberlerin bir kısmı yine kahvehanelerin bir köĢesine girerken bir kısmı da müstakil dükkânlarını muhafaza ederler (Koçu 1974, 30; Aksu 1996, 11). Sultan II. Abdülhamid zamanında Avrupaî berber dükkânları açılır ve kendilerini eski usul berberlerden ayırmak için “perukâr” adını alırlar. Bu değiĢimle birlikte bellerden futalar, peĢtamallar atıldı, yerini beyaz patiskadan iĢ gömlekleri aldı, sabun leğende elle köpürtülür, sakallar elle ovula yıkana yumuĢatılırken, yerine sabun tasları ve tıraĢ fırçaları kaim oldu; yalın ayaklı, ayakları nalınlı ve takunyalı, kolları sıvalı çıraklar da beyaz gömlek, çorap, pabuç giydiler; makasın, usturanın yanına saç makineleri kondu; sitiller tamamen kalktı. MüĢteriler peykeye oturtulup, baĢı dize yatırılırken, baĢ yastıklı berber koltukları kullanıldı. Günden güne eski berberler azaldı ve yerlerini “perukârlar” aldı. Nihayet Cumhuriyet inkılâbında da “perukâr” adı terk edilerek berber, bu yeni dükkânlara da alem oldu (Bkz. Koçu 1974, 47-51; Ġbrahim Refik 2007, 22-23; Amicis 1981, 82). Resim 4, 5). Resim 4 Elindeki usturayla müĢterisini tıraĢ eden bir sokak berberi (Koç Keskin, 2009: 275) Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 7/3, Summer, 2012 244 İncinur ATİK GÜRBÜZ Resim 5 “Ayak berberi” adı verilen açık hava berberleri. AĢağıdaki beyitten Osmanlı döneminde bu berberlerden baĢka, müĢterileri ücretsiz tıraĢ eden vakıf berberleri olduğu da anlaĢılmaktadır: Tîğ dirler bir sütüreyle sığandı hidmete Kâfiri hasbî terâĢ itdi vakıf-berber gibi (Sâbit, K XLIII/34) Sevgilinin berber olarak tasavvur edildiği divan Ģiirinde, berber dükkânları da sevgilinin mekânı olarak sunulmuĢtur. Bu noktada kimi Ģiirlerde berberlikle ilgili unsurların tasavvufî terminolojiyle birleĢtirilerek berber olan sevgilinin Ģeyh, müĢteri olan âĢığın derviĢ, berber dükkânının da tekke olarak düĢünüldüğü görülür. Bu imajın oluĢumu, derviĢlerin baĢlarını kazıtmalarıyla ilgili olmalıdır: BaĢ açuk abdâlunam lutf it beni gel kıl terâĢ Tekye-i dükkânuna basdum kadem iy ser-terâĢ Tekyedür dükkânı anun baĢ açuk abdâlı çok Enverî beğler terâĢ olurlar anda baĢ baĢ (Mürekkepçi Enverî, G 123/1, 5) Hayâlî Bey de berberlikle ilgili unsurları Kalenderîlere ait yaĢam tarzı ve terminoloji ile iliĢkilendirmiĢtir. AĢağıdaki beyitte Kalenderî derviĢlerinin ve abdallarının kaĢlarını tıraĢ ederek tasavvufa girmeleri söz konusu edilmiĢtir: Bir kalender-hânedür „âlem diyü îmâ ider Gel nazar kıl mâh-ı nevde Ģol terâĢ olmuĢ kaĢa (Hayâlî, G 365-45/46) Hayâlî‟nin derviĢlik alameti olarak sıkça değindiği tıraĢ olma ritüeline aĢağıdaki beyitler açıklık getirmektedir. Burada asıl kastedilen, bıyığın ya da kaĢın kesilmesi değildir. Zira ne bıyığın ne de kaĢın, sahibine kıl kadar zararı olabilir. Oysa saçın, sakalın, bıyığın, kaĢın tıraĢ edilmesinden maksat, derviĢi dünyaya bağlayan gelip geçici heveslerden uzaklaĢmasıdır: 6 Bu örnek beyit, Kurnaz 1996, 233‟ten alınmıĢ ve ait olduğu Ģiir/beyit numarası, ilki sayfa, ikincisi Ģiir, üçüncüsü de beyit numarasını göstermek üzere oradaki sisteme göre verilmiĢtir. Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 7/3, Summer, 2012 Divan Şiirinin Sevimli Yüzleri Osmanlı Şiirinde Berberler 245 BaĢdan gel ey kalender kîl ü kâli kıl terâĢ Yoksa kılca ne bıyık virür zarâr sana ne kaĢ (Hayretî, G 153/1) Ta„alluk resmini gel safha-i dilden terâĢ eyle Halâs ol kayd-ı nefsünden budur Nev„î kalenderlik (Nev‘î, G 262/5) Divan Ģairlerince kendisi feleğe, tası güneĢe, aynası aya ve güneĢe, peĢtamalı bulutlara benzetilen, çinileriyle nakıĢ nakıĢ süslenmiĢ bir gökkubbe olarak canlı ve renkli tablolarla tasvir edilen berber dükkânları Mehmet Akif Ersoy tarafından “Mahalle Kahvesi” manzumesinde (1966, 120-121) son derece olumsuz bir atmosfer içerisinde tasvir edilmiĢtir. Akif‟in Ģiirinden son dönemlerde de berber dükkânının kahvehanenin bir köĢesinde varlığını sürdürdüğü, kahvecinin aynı zamanda diĢ çekmek ve sülük yapıĢtırmak gibi iĢlerini yapmaya devam ettiği anlaĢılmaktadır: ... Duvarda eski ocaklar kadar geniĢ bir oyuk, Ġçinde camlı dolap var ya, raflarında ne yok! Birinci katta sülük beslenen büyük kavanoz; Onun yanında, kan almak için, beĢ on boynuz. Ġkinci katta bütün kerpetenler, usturalar... Demek ki kahveci hem diĢ tabibi, hem perukâr, Ġnanmadınsa değildir tereddüdün sırası; Uzun lâkırdıya hâcet ne? ĠĢte mosturası: Çekerken etli kemiklerle ayrılıp çeneden, Sonunda bir ipe, boy boy, onar onar, dizilen. ġu kazma diĢleri sen mahya belledinse, değil; Birer mezara iĢaret, düĢün ki, her kandil! Üçüncü katta durur sâde havlu bohçaları. Sağında cam dolabın hücre hücre bitpazarı. ... AĢağıdaki beyitlerden de, Mehmet Akif‟in kahvehane köĢesindeki berber dükkânını tasvir ettiği Ģiirindeki olumsuz atmosferi andıracak Ģekilde, dükkânın sineklerle dolu olduğu anlaĢılmaktadır. Buradaki sinek, berber olarak konumlandırılan sevgilinin yakınında bulunmak için dükkana üĢüĢmüĢ rakipleri karĢılar. Rakipleri oraya çeken sevgilinin varlığıdır. Ancak sevgili de gösterdiği ilgiyle onların gelmesinde rol oynamıĢtır. Ustura (Mûsâ) TıraĢ aletlerinden biri olan ustura (bkz. Resim 6), Ģiirlerde Farsça karĢılığı olan “mûsâ” Ģeklinde geçmektedir. Bu kullanım, ifade imkânlarının geniĢliği dolayısıyla tercih edilmiĢ olmalıdır. Yüz, rengiyle ve gelenekte yüklendiği anlamıyla imanı çağrıĢtırırken üzerindeki kıllarsa küfrü hatırlatır: Hattını yüzden terâĢ itsen n‟ola ey nâzenîn Vechi yok kim bir arada cem ola küfr ile dîn (Hayâlî, K 23/12) Bu durumda tıraĢ da iman ile küfrün mücadelesini karĢılar. ĠĢte “mûsâ” kelimesi, Ġslamî gelenekteki Hz. Musa-Firavun, dolayısıyla da iman-küfür, çekiĢmesini çağrıĢtırmasıyla Ģiirlerde söz konusu edilmiĢtir: San leĢker-i Fir„avn idi bu hatt-ı gubârın Kim ârızın âbında helâk eyledi Mûsâ (Ahmed Paşa, G 8/3) Didüm terâĢ iderken kâfir rakîbi dil-ber Mûsâyı gör ki eyler Fir„avn ile savaĢı (ML - Recâyî, G 1154/2) AĢağıdaki beyitte ise berberin isminden (Ġsa) dolayı “mûsâ” kelimesinin kullanıldığı, böylece de iki peygamber olan Hz. Ġsa ile Hz. Musa‟nın hatırlatıldığı görülmektedir. Bu bağlamda Hz. Musa‟nın mucizelerinden olan yed-i beyza hatırlatılmıĢ, sevgilinin gümüĢ kadar beyaz ve parlak bileği onunla kıyaslanmıĢtır. Kösre taşı Evliya Çelebi‟nin verdiği bilgiye göre kurĢun ile zımparanın karıĢtırılıp yuvarlak bir Ģekil verilerek elde edilen kösre taĢı, berberlerin usturalarını keskinleĢtirmekte kullanılır. Ayrıca kılıççıların ve bıçakçıların kullandığı, kara lökün ateĢte yumuĢatılmasından sonra içine zımpara konarak elde edilen çarhlı kösre denilen baĢka bir türü daha bulunmaktadır (Erduran 2006, 157). Bileyi taĢı da denilen bu taĢın berber dükkânıyla ilgili diğer unsurlarla birlikte beyitlerde yer aldığını görmekteyiz. GüneĢin ayna, ayın sitil, Ģafağın kırmızı renkli peĢkir olduğu beyitte feleğin de Ģeklinden dolayı kösre taĢı olarak tasavvuru söz konusudur. Resim 7) sürterek usturalarını bileyledikleri anlaĢılmaktadır: ġâhuma eski kul geçinür bir yeniçeri Gitmez o ser-terâĢun öninden hiç ol kayıĢ (Bâlî Çelebi, G 78/4) KayıĢ gibi yanınca salınmağ ister imiĢ Yonarlar ise hakdur ağyâr-ı nâ-terâĢı (ML - Merâmî, G 1155/2) Resim 7 Ustura bileylemek için kullanılan kayıĢlar. c. Makas Beyitlerde makas (bkz. Resim 8), çoğunlukla tarakla birlikte kullanılmıĢtır. Tarak (Şâne) Berber eĢyalarından olan tarak da Ģiirlerde söz konusu edilmiĢtir. Sevgili, saçının kıvrımında asılı duran gönlünü oradan düĢürmesi için âĢığa ayna ve tarak sunar. Bu Ģekilde kırılıp bin parçaya bölünen âĢığın gönlü tarakla özdeĢleĢtirilir: Gösterüp halka-i zülfünde dil-i mecrûhu Ser-terâĢum bana âyîne ile Ģâne sunar (Nâilî-i Kadîm, G 80/2) Bir yirde kesdi gerçi baĢum terâĢ iderken ReĢk ile Ģâneâsâ sad-pâre oldı nâĢî (ML - Keyfî, G 1144/4) e. Ayna Berber dükkânıyla ilgili imajlarda aynanın ön plana çıktığı görülür. Bir berber eĢyası olan ayna, müĢterinin çoğunlukla sevgili olarak tasavvur ettiği berberi, bazen de kendisini seyrettiği bir objeye dönüĢür. AĢağıdaki beyitte yer yer aynalarla donatılmıĢ berber dükkânının bu aynalardan yansıyan görüntülerle güzellerin suretlerinin nakĢedildiği bir puthaneye döndüğü dile getirilmiĢ, böylelikle de renkli ve canlı bir mekân tasviri yapılmıĢtır: Ġtdi nigâr-hâne-i Çîn „aks-i ruhları Dükkâne câ-be-câ dizüp ol berber âyîne (Nev‘i-zâde Atâyî, K 9/3) Sevgilinin sinesinin ayna olarak sunulduğu örneklerin yanında (bkz. Mehmed Emin Belîğ, G 231/1), aĢağıdaki beyitte de sevgilinin yeni tıraĢ edilmiĢ yüzünün ayna olarak düĢünüldüğü görülmektedir: Keyfî hilâle dönmiĢ ebrûları o mâhun Âyîne-i safâ-bahĢ ruhsâr-ı nev-terâĢı (ML - Keyfî, G 1144/5) AĢağıdaki beyitlerdeyse dükkânın önüne asılan top Ģeklindeki yuvarlak aynalar söz konusu edilmiĢtir. Bu, yoldan gelip geçen ya da dükkâna giren çıkan kiĢileri kontrol etmek maksadıyla kullanılan “top ayna” (Sultanların Aynaları, 37) olmalıdır. ġiirlerde bu top ayna, Ģekli ve iĢlevi dolayısıyla, sürekli sevgiliyi gözleyip duran âĢığın gözünü de çağrıĢtıracak Ģekilde kullanılmıĢtır: Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 7/3, Summer, 2012 250 İncinur ATİK GÜRBÜZ Dükkân öninde hurĢîd tob âyîne asaldan Tîgini tutmak içün mâh oldı kösre taĢı (ML - Nâlişî, G 1150/4) Sadrî dükân öninde âyîneler ne sarkar Görmek degül murâdı çünkim o ser-terâĢı (ML - Sadrî, G 1145/5) Berber, tıraĢı bitirdikten sonra, isteğine uygun olup olmadığını kontrol etmesi için müĢterinin eline ayna verilirdi. Ancak müĢteri sevgili olunca ona ayna sunmak sakıncalı bir durumdur. Zira sevgilinin yansımasını görerek kendisine âĢık olması söz konusudur: TerâĢ itdükde ey berber eline âyîne sunma Sakın tasvîrine „âĢık olur dilber görür kendin (Fevrî, G 22/2) f. Leğen Sabun tasları ve tıraĢ fırçaları icat olunmadan önce eski berberler, sabunu leğenin içinde köpürtür, sakallar elle ovula yıkana yumuĢatılırdı. Aynı zamanda tıraĢtan sonra saçın yıkanması için de kullanılan ve çoğunlukla bakırdan imal edilmiĢ olan bu leğenlerin bir kenarında müĢterinin boynunun sığabileceği geniĢlikte bir oyuk yer alırdı (bkz. Resim 9). ĠĢte dükkânların sağına soluna asılmıĢ hâlde bulunan bu berber leğenleri, divan Ģairlerince felek olarak tasavvur edilen dükkân atmosferi içerisinde rengi ve Ģekli dolayısıyla güneĢe ve aya teĢbih edilmiĢlerdir: Mihr ile mâh Tâbî iki gümiĢ legençe Bu çerh-i lâceverdî oldı dükân-ı kâĢî (ML- Tâbî, G1147/5) OlmıĢ o ser-terâĢa mâh-ı felek legençe Dükkânı çerh-i ahdar tîg-i hilâlî kaĢı (ML-Gıyâsi, G1157/2) Resim 9 Osmanlı berber leğeni ve diğer berber aletleri Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 7/3, Summer, 2012 Divan Şiirinin Sevimli Yüzleri Osmanlı Şiirinde Berberler 251 g. Sitil - Tas Berber dükkânında saçı yıkamak için kullanılan sitil (bkz. Resim 10) ve tas da Ģiirlerde mekânı güzelleĢtiren unsurlar olarak kullanılmıĢtır. Peşkir/havlu Havlu, berberlerin vazgeçilmez eĢyalarından biridir. TıraĢ esnasında müĢterilerinin boyunlarına büyükçe bir havlu/bez bağlarlar (bkz. Resim 1, 3, 4, 5) ya da baĢlarını dizlerine serdikleri bir havlu üzerine yatırırlar (bkz. Resim 3). Bu sırada ıslanan ellerini kurulamak için de bellerine soktukları bir havluyu kullanırlardı (bkz. Resim 1, 4, 5). Islanan ya da yıkanan havluları Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 7/3, Summer, 2012 252 İncinur ATİK GÜRBÜZ da dükkânın önüne asarak kuruturlardı (bkz. Resim 1). ġiirlerde bu rengârenk havlular, berber dükkânını süsleyen güzellikler olarak değerlendirilmiĢtir: Âyînen gündür felek kösren setîlün mâh-ı nev Âl piĢkîrün Ģafak çerhün bu çerh-i ser-terâĢ (Mürekkepçi Enverî, G 123/4) AĢağıdaki beyitte ise iki tarafı da tüylü yüzeye sahip olduğu bilgisi verilen havlu, asıl iĢleviyle, yani saçı kurulama özelliğiyle söz konusu edilmiĢtir: Aldı havlî-i dü-havi ile anun nemini Eyledi dâm-ı belâ zülf-i ham-ender-hamını (Beliğ Mehmed Emin, Divan, Berbernâme IX/2) Sonuç Bu makalede berberlerle ve berberlik mesleğiyle ilgili unsurların divan Ģiirinde ele alınıĢ biçimi üzerinde durulmuĢtur. ÇalıĢma yöntemi olarak öncelikle tarihî kaynaklardan ve değiĢik yüzyıllara ait divan, mesnevi ve Ģehrengiz gibi edebî metinlerden söz konusu meslekle ilgili derleme yapılmıĢtır. Elde edilen bilgiler sınıfılandırılarak karĢılaĢtırılmıĢ ve berberin kimliği, mesleğin icrası ve tarihî seyrine iliĢkin tespitler yapılmıĢtır. Bir meslek erbabı olarak berberler, hem toplumun nabzının tutulduğu toplanma mekânı durumundaki dükkânları dolayısıyla hem de yaptıkları iĢler dolayısıyla her dönemde toplumsal hayatın önemli simalarından birisi olmuĢlardır. Zira eski zamanlarda berberler, tıraĢ etmenin yanında diĢ çekmek, çeĢitli cilt hastalıkları için merhemler hazırlamak, ĢiĢe çekerek hastaları tedavi etmeye çalıĢmak gibi iĢler de yapmıĢlardır. Önceleri kahvehanelerde kahveciler ve hamamlarda tellaklar da berberlik yapmıĢlar, sonraki dönemlerde de bu iĢi ayrı bir “meslek” olarak benimseyenler, kendilerine ait müstakil dükkânlarda mesleklerini icra etmiĢlerdir. Berberlikle ilgili unsurlar, divan Ģiirinde, bu geleneğin aĢk algılayıĢı içerisinde birer sembole dönüĢtürülmüĢtür. Örneğin; sevgili kimi zaman berber, kimi zaman da berber çırağı olarak tasavvur edilirken âĢık, müĢteri; rakipse âĢığın istemediği hâlde berberin ilgi gösterdiği diğer müĢterileri karĢılamaktadır. Berber ya da berber çırağı olarak takdim edilen sevgili, özellikle çeĢitli meslek gruplarını temsil eder Ģekilde görünen “yarı idealize edilmiĢ sevgili tipi” olarak iĢlenmiĢtir. Divan Ģiirinde sevgili olarak konumlandırılan berberle ve berber dükkânıyla ilgili tasvirler son derece renklidir. Berberler etrafında oluĢan imaj dünyası, tarihî kaynaklarda anlatılanlarla ve minyatürlerde, resimlerde gösterilenlerle örtüĢmektedir. Berber çeĢitlerinden berberlerin yaptıkları iĢlere, tıraĢ araç-gereçlerinden müĢterilerini tıraĢ ediĢ biçimlerine kadar bütün ayrıntıların gerçekte olduğu Ģekilde Ģiirlere yansıdığı görülmektedir. ġiirlerdeki berberlikle ilgili benzetmeler, divan Ģiirinin teĢbihler dünyasıyla alakalı olduğu gibi, dönemin berber dükkânları ve tıraĢ eĢyalarıyla da iliĢkilidir. Örneğin; berber olarak tasavvur edilen sevgilinin, fiziksel güzellik unsurları olarak yanağının, sînesinin ve bileğinin vurgulanması, berberlerin giydikleri kıyafetlerle ilgilidir. Yine berber dükkânlarındaki sitilin, aya; leğenin, güneĢe; suyun da çiğ tanelerine benzetilmesi, hem bunlar arasındaki Ģekil ve renk benzerlikleriyle iliĢkili olduğu kadar Osmanlı dönemindeki açık hava berberleriyle de alakalıdır. Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 7/3, Summer, 2012 Divan Şiirinin Sevimli Yüzleri Osmanlı Şiirinde Berberler 253 KAYNAKÇA AKSOYAK Ġ. Hakkı (2006). Gelibolulu Mustafa Âlî’nin Divanları (I-II-III), Harvard University, The Department of Near Eastern Languages and Civilizations, Sources of Oriental Languages and Literatures 72-73-74. AKSU F. A. (1996). Geleneksel Erkek Berberliği, Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları. ALĠġ ġehnaz (2004). “Berberlik ve Sosyal Hiciv” Saç Kitabı, (Ed.) Emine Gürsoy Naskali. Ġstanbul: Kitabevi. 373-395. AMĠCĠS E. (1981). İstanbul (1874), Çev. Beynun AkyavaĢ. Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları. ARSLAN Mehmet (2002). Şeref Hanım Divanı, Ġstanbul: Kitabevi Yayınları. ATALAY Besim (1992). Divan-ı Lügat-it Tercümesi, Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi. ATĠK GÜRBÜZ Ġncinur (2011). Mecmû‘a-i Letâ’if, YayımlanmamıĢ Doktora Tezi, Ankara: Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. AYDEMĠR YaĢar (2007). “Ravzî‟nin Edincik ġehrengizi”, Gazi Türkiyat, S. 1, s. 97-126. AYDEMĠR YaĢar (2009). Ravzî Divanı, http://ekitap.kulturturizm. gov.tr/dosya/1- 213618/h/metin.pdf, (ET: 20.11.2011). AZAR Birol (2005). Türâbî Divanı (İnceleme-Metin), YayımlanmamıĢ Doktora Tezi, Elazığ: Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. ÇAVUġOĞLU Mehmet-TANYERĠ M. Ali (1981). Hayretî Divanı. Ġstanbul: Ġstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları. DEMĠREL H. Gamze (2005). 18. Yüzyıl Şairlerinden Belîg Mehmed Emin Divanı (İnceleme- Tenkitli Metin-Tahlil), YayımlanmamıĢ Doktora Tezi, Elazığ: Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. DERDĠYOK Ġ. Çetin (2005). Hâlet Efendi Divançesi (İnceleme-Metin-Tıpkıbasım), Adana: Karahan Kitabevi. EKĠCĠ Hatice (2006). Sahhâf Rüşdî ve Divanının Tenkitli Metni, YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Balıkesir: Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. ERDURAN Zeynep (2006). Evliya Çelebi Seyahatnamesi’ne Göre İstanbul’da Esnaf, Zanaat ve Ticaret – Açıklamalı Metin, YayınlamamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Kırıkkale: Kırıkkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. ERSOY Mehmet Akif (1966). Safahat, Ġstanbul: Ġnkılâp Kitabevi. ERÜNSAL Ġsmail (1983). The Life and Works of Tacizâde Cafer Çelebi With a Critical Edition of His Divan, Ġstanbul: Ġstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları. GÖNEL Hüseyin (2010). 15-16. Yüzyıl Divanlarına Göre Divan Şiirinde Sevgili, YayımlanmamıĢ Doktora Tezi, Ankara: Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. GÜRGENDERELĠ Müberra (2000). Hasan Ziyâ’î, Hayatı-Eserleri-Sanatı ve Divanı (İnceleme- Metin), http://ekitap.kulturturizm. gov.tr/dosya/1-213637/h/giris.pdf, (ET: 25.11.2011). HARMANCI M. Esat (t.y.). Süheylî-Ahmed bin Hemdem Kethudâ-Divan, http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/dosya/1-215254/h/girismetin. pdf, (ET: 25.11.2011). Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 7/3, Summer, 2012 254 İncinur ATİK GÜRBÜZ ĠPEKTEN Haluk (1990). Nâilî Divanı, Ankara: Akçağ Yayınları. KARACAN Turgut (1990). “Bosnalı Sâbit‟in Berbernâme‟si”, Çevren, S. 76, s. 37-44 KARAKÖSE Saadet (t.y.). Nevʼi-zâde Atâyî Divanı. http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/dosya/1-275469/h/nevi-zade-atayi. pdf, (ET: 15.11.2011). KAYA B. Ali (2003). Azmî-zâde Hâletî Hayatı, Edebi Kişiliği, Eserleri ve Divanının Tenkidli Metni I-II (The Divan Of Azmi-zade Haleti: Introduction and Critical Edit.), Harvard University, The Department of Near Eastern Languages and Civilizations, Sources of Oriental Languages and Literatures. KOÇ KESKĠN Neslihan (2009). Sosyal Hayatın 17. Yüzyıl Divan Şiirine Yansımları ve Anlam Çerçeveleri, YayımlanmamıĢ Doktora Tezi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara. KILIÇ Atabey (2004). Mîrzâ-zâde Ahmed Neyli ve Divanı (Hayatı, Eserleri, Edebi Kişiliği), Ġstanbul: Kitabevi Yayınları. KOÇU ReĢat Ekrem (1974). “Eski Ġstanbulda Berberler”, Hayat Tarih Mecmuası, S. X(5), s. 30- 37. KURNAZ Cemal (1996). Hayâlî Bey Divanı’nın Tahlili, Ġstanbul: MEB Yayınları. KURNAZ Cemal (1997). “Çizgi DıĢı Güzeller”, Türküden Gazele Halk ve Divan Şiirinin Müşterekleri Üzerine Denemeler, Ankara: Akçağ Yayınları, s. 456-479. KURNAZ Cemal-TATCI Mustafa (2001). Ümmî Divan Şairleri ve Enverî Divanı, Ankara: MEB Yayınları. KUTLAR F. Sabiha (2004). Arpaemîni-zâde Mustafa Sâmî, Dîvân, http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/dosya/1-275459/h/arpaeminizade-sami.pdf, (ET: 15.11.2011). KÜÇÜK Sabahattin (1994). Bâkî Divanı, Ankara: TDK Yayınları. MACĠT Muhsin (1997). Nedîm Divanı, Ankara: Akçağ Yayınları. ÖZKAN Ömer (2007). Divan Şiirinin Penceresinden Osmanlı Toplum Hayatı, Ġstanbul: Kitabevi. ÖZKAT Mustafa (2005). Kara Fazlî’nin Hayatı, Eserleri, Edebî Kişiliği ve Divanı (İnceleme- Tenkitli Metin), YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Ġstanbul: Marmara Üniversitesi Türkiyat AraĢtırmaları Enstitüsü. REFĠK Ġbrahim (2007). “Kolay Değildir Osmanlıda Berber Olmak”, Sohbet Tadında Tarih, Ġstanbul: Albatros Yayınları, s. 22-23. SARAÇ M.A. Yekta (2004). Emrî Divanı, Ġstanbul: Eren Yayınları. SARI ġeyma (2009). Hâtif Ali Efendi Hayatı, Edebî Kişiliği Divanı’nın Tenkitli Metni(132b- 203a) ve Nesre Çevirisi, YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Ġstanbul: Marmara Üniversitesi Türkiyat AraĢtırmaları Enstitüsü. SEFERCĠOĞLU M. Nejat (2004). “Divan ġiirinde Tarak ve Ayna” Saç Kitabı, (Ed. Emine Gürsoy Naskali), Ġstanbul: Kitabevi. 203-239. Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 7/3, Summer, 2012 Divan Şiirinin Sevimli Yüzleri Osmanlı Şiirinde Berberler 255 SĠNAN Betül (2004). Bâlî Çelebi Divanı (2b-35a) İnceleme-Metin, YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Ġstanbul: Boğaziçi Üniversitesi. Sultanların Aynaları, (1998). Ġstanbul: Kültür Bakanlığı Yayınları. TARLAN Ali Nihat (1948). Şiir Mecmualarında 16. ve 17. Asır Divan Şiiri, Rahmî ve Fevrî, Ġstanbul: Ġstanbul Üniversitesi Yayınları. TARLAN Ali Nihat (1987). Zâtî Divanı (Edisyon Kritik ve Transkripsiyon) Gazeller Kısmı: III. Cild. Ġstanbul: İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları. TARLAN Ali Nihat (1992). Ahmed Paşa Divanı, Ankara: Akçağ Yayınları. TARLAN Ali Nihat (1992). Hayâlî Bey Divanı, Ankara: Akçağ Yayınları. TIĞLI Fatih (2006). Bursalı Rahmî Çelebi ve Divanı, YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Ġstanbul: Ġstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. TULUM Mertol-TANYERĠ M. Ali (1977). Nev‘î Divanı, Ġstanbul: Ġstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları. YAKAR, Halil Ġbrahim (2002). Gelibolulu Sun‘î Dîvânı ve Tahlili, YayımlanmamıĢ Doktora Tezi, Ġstanbul: Ġstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. YILDIRIM Ali (1995). Kâmî, Hayatı, Sanatı, Eserleri ve Divanının Tenkitli Metni, YayımlanmamıĢ Doktora Tezi, Elazığ: Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. YILMAZ Kadriye (2001). İbrahim Tırsî Divanı İnceleme-Tenkitli Metin-Sözlük, YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Isparta: Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 7/3, Summer, 2012

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir