kontamine ne demek tıp / Kontamine ne demek tıp?

Kontamine Ne Demek Tıp

kontamine ne demek tıp

Dilimize Bulaşanlar

Dilimize Bulaşanlar

Hayati Develi

    Her felaket dilimize yeni kelimeler katıyor. Felaketlerin veya felaket korkularının insan zihninde beklenmedik bir uyanıklığa ve dikkat yoğunluğuna sebep olduğu söylenebilir. Zihnin bütün hücreleriyle kendini korumak için açık olduğu bu zamanlarda yeni kavramlar doğuyor, günlük dile yeni kelimeler katılıyor. Bu yeni kelimeler, öyle yeni yapılmış sözler de değil. Belli bir meslek grubunda bilinen kelimeler, o mesleği icra edenlerin dilinden günlük dile yayılıyor; bir anlamda da avamileşiyor. Bunların çoğu terim/ıstılah dediğimiz söz varlıkları. Terim ise, belli bir bilim dalının kavramlarını, nesnelerini, fiillerini ifade eden kelimeler. Terimler, sadece bir bilim dalının uzmanları arasında dolaşan sözler olarak kalınca kendi esrarlı dünyalarında var olmaya devam ediyor, o meslek uzmanlarının gizli dilinin anahtarları gibi müphem, biraz kışkırtıcı ve her zaman koyu bir sisin içinde duruyorlar. Ne zaman ki herhangi bir sebeple bu sis ortadan kalkıyor, o kelimeler günlük dilin ortak malı, avami söz varlıkları oluveriyorlar; bütün karizmaları kayboluyor. Popüler sporlarla ilgili yüzlerce kelime sadece bu sporlar popüler oldukları için günlük söz varlığımıza girmişlerdir. Taç’ı (touch), korner’i (corner), ofsayt’ı (off-side) bilmeyen erkek yok gibidir. Hava ulaşımı on beş sene öncesine kadar yalnızca varlıklı olanlarımızın tercihi iken bugün her şehre her öğrenci, her asker, her amca, her teyze uçakla gitmeye başlamış, check-in’ler, boarding’ler, baş üstü dolabı, taksi, park pozisyonu… gibi yerli yabancı sözler de hepimizin kelime dağarcığında yer edinmiştir. Sekseninde bir ninenin, dedenin üniversite öğrencisi torununa “Evladım, acele edelim de havaalanına erkenden varalım, check-in bitmeden, boarding tamamlanmadan uçağa binelim, sonra baş üstü dolaplarında çantamıza koyacak yer kalmıyor. Bir de acil çıkışta otursak ne iyi olurdu, diz mesafesi daha iyi oluyor…” demesini yadırgamayız.

    Bilgisayar terimleri de öyle değil mi? Yediden yetmişe her birimiz, temel bilgisayar terimleri konusunda uzman olduk. Uzman olmadık hadi, ama bu aletler, bu sistemler hayatımızın her yerine girdikçe bunları ifade eden kelimeler terim olma lüksünü, süsünü, cakasını kaybedip sıradanlaşıverdi. Tabii, günlük dilimiz biraz da böyle zenginleşiyor. Dilimizin zenginleşmesini, insanların daha çok kelimeyle meramlarını anlatmasını hep isteriz. İsteriz de sık sık da tartışırız. Bunlar alındığı yerden geldiği gibi mi dursun? Yani Fransızcaysa Fransızca, İngilizceyse İngilizce mi olsun? Hatta yazılışlarını bile değiştirmeden öyle dursunlar mı? Yoksa bunların en azından imlalarını değiştirelim, yapabiliyorsak da Türkçeleştirelim mi? Bu konuda her türlü dil durumuyla karşılaşıyoruz. Kelime bir başka dile ait, ne yazılışı ne söylenişi değişmeden geliyor. Kelimenin yazılışı değişiyor, söylenişiyle geliyor. Kelime Türkçeye aktarılarak, çevrilerek geliyor. Kelime alındığı dildeki biçim ve edasını değiştirmeden gelince bazen kızıyoruz, yok mu bunun Türkçesi diye bağrışmaya başlıyoruz. Türk Dil Kurumu uyuyor mu, diye söyleniyoruz; bazen de o yabansı hâliyle kullanmaktan âdeta gizli bir zevk alıyoruz; hele başlangıçta o terimin kullanıldığı alanın uzmanıysak “Aman efendim, bu çevrilemez, bütün dünya buna bunu diyor!” savunmasına geçiyoruz; o yabansılık bizim uzmanlık ayrıcalığımızın biraz daha sürmesini sağlıyor. Kimi zaman güzel çevirilerle karşımıza çıkıveriyor bu terimler, hiç yabancılık çekmeden aramıza karışıveriyorlar. Kimi zaman ise bizden gibi görünse de bir acayip uzaklık, soğuklukla geliyorlar; sanki nesebi gayrisahih veledizina gibi, sevimsiz… Öyle veya böyle hepsi dilde yerini alıyor.

    Mart ’den beri gündemimizi, günümüzü ve hayatımızın her şeklini dolduran, değiştiren, işgal eden virüs salgını da böyle bir dil etkisine, elbette, sebep oldu. Bugünlerde cansiperane çalışan, yorulmak bilmez bir gayretle kendilerini hastalıkla mücadeleye adayan tıp bilimi uzmanları, doktorlarımız, eskiden beri biraz terminoloji konusunda elegant takılmayı severler. Aldıkları ağır ve zorlu Latinize ve son zamanlarda İngilize (Bu terim de yeni oldu.) tıp literatürü eğiminin yorgunluğunu biz biçare dostlarından bizi bu terminolojinin altında ezerek çıkarırlar âdeta. Kalın tıp literatürünü bir tarafa bırakalım; Prof. Dr. Mehmet Oğuz Yenidünya’nın Hastanelerdeki Kelimeler (Şule Yayınları, ) isimli hoş okunur kitabını tavsiye ederim. Dilimizin dönmediği, anlamını bilmediğimiz servislere gitmek, tedavi usullerine boyun eğmek, yazısını sökemediğimiz için okuma zahmetine girmediğimiz doktor reçetelerini (Allah’tan teknoloji sayesinde bundan kurtulduk: Şimdi sadece telefona gelen şifreyi okuyoruz ilaç almak için.), okuyup da anlayamadığımız ilaç prospektüslerini, maruz kaldığımız ruh veya beden terapilerini atlatıp taburcu da olabiliriz, gözü yaşlı sevenlerimizi bu dünyada bırakıp eks de olabiliriz. Bilim nereden geliyorsa onun kelimeleri de geliyor. Düne kadar –iyye’lerle biten servisler şimdi –loji’lerle bitiyor. Peyami Safa’nın Dokuzuncu Hariciye Koğuşu bayağı muammalı bir roman adı oldu. Algoloji, hematoloji, jinekoloji, perinatoloji… daha neler! Hele şu nefroloji var ya… Alakası yok ama, hep nefret kelimesini çağrıştırıyor ilk anda zihnimde. Bunların yabansılığının, bilinmezliğinin yanında yenidoğan, kulak-burun-boğaz, kadın doğum, iç hastalıkları gibi terimler, ilkokul çocuğunda bile tanıdık bir anlam alanı açıyor.

    Batılı anlamda tıp bilimi bizde Mekteb-i Tıbbiyye-i Şahane ile ve Fransızca başladı. Sultan II. Mahmud mektebin açılış konuşmasında eğitime bir süre Fransızca devam edileceğini, terimlerin Türkçeleştirilmesi ve ders kitaplarının yazılmasından sonra adım adım Türkçeye geçileceğini vadetmişti. Ancak bilimi üretemez, hep kullanıcı durumunda kalırsanız terminolojinizin yerliliğini de sağlayamazsınız. Peki, bilim Batı’dan geliyor ve bu evrensel bir dildir, deniyorsa Latin-Grek-Anglosakson kökenli terminolojiyi kabul edelim. Sorun yok, bir derde düştük mü onunla ilgili her terimi öğreniyoruz. Ne demiştik, insan zihni felaketler sırasında daha canlı çalışıyor. Bu konuda anlaştık, ama bir taraftan da öztürkçeciliğimiz devam ediyor. Hemşire’ye (< Farsça “kız kardeş”) bir karşılık bulamadık, hatta bunun erkek olanına da hemşire demeye başladık (Doktor yardımcısı denemez miydi?). Hemşire kartını göstererek halk otobüsüne binmeye çalışan ve bu yüzden darbedilen sağlık personeli bile oldu. İlaç’a em demiyoruz, ama nedense yüzlerce yıldır kullandığımız teşhis’i bırakıp tanı demeye, hastalıklara tanı koymaya başladık. Yerleşti mi? Epeyce… Bir tıp merkezinde görmüştüm: Âcil Girişim Odası! Allah Allah, girişimin acili ne oluyor ve hastanede ne işi var derken anladım ki “Acil Müdahale” anlamında kullanılmış. Oysa girişim, teşebbüs için önerilmiş ve yayılmıştı. Teşebbüs’e girişim derken müdahale’ye de girişim demek dilde bir anlam karmaşasına yol açmayacak mıydı? Girişimci iş adamı derken müdahaleci mi demek istiyoruz? Veya bir kısım demokrasi düşmanları meşru yönetime karşı askerî müdahale girişiminde bulundular, dediğimde “askerî girişim girişiminde bulundular” mı demiş olacağım? Terminoloji netlik ister, bulanık ve karmaşık terimlerle bilim yapamazsınız.

    Ya bu salgının dilimize bulaştırdıkları? Pandemi, epidemi, salgın, bulaş, filyasyon, entübasyon, entübe, immün, immün sistem… Kimisi oradan buradan kimisi Türkçeden, kimisi yerli yerinde kullanılırken kimisi yanlış ve yersiz kullanılan sözcükler… Başlangıçta yadırgarken yavaş yavaş öğrenmeye, biz de laflarımızın arasında bu kelimelerle kelam etmeye başladık mı? Bunların hiçbirisi dilimize yenice girmiş değil. Tıp bilimiyle uğraşanlar bunları zaten kullanıyorlardı, günlük dile girmesi yeni oldu.

    Vaktiyle bir grup karar alma mevkisindeki hekime “oral patoloji” yerine “ağız patolojisi” denmesini önerdiğimde ciddi muhalefetle, bunun tıp bilimine ne kadar aykırı olduğu tepkisiyle karşılaşmıştım; bu tecrübem yüzünden yukarıdaki kelimelerin kullanılışı üzerinde biraz düşünülse dediğim profesör hekim arkadaşlarımın olası tepkileri ve itirazları yüzünden ağzımı bile açmadım. İlgili bakanımız “filasyon” kelimesinin ne kadar güzel, anlamlı, yararlı olduğunu vect içinde anlatınca da bu kelimelerle ilgili tek söz etmemeye karar verdim. Daha doğrusu vermiştim. Lakin Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Politikaları Kurulunun söz konusu kelimelerle ilgili Türkçe önerilerinde bulunduğu haberini sosyal medyada okuyunca birkaç satır yazmadan edemedim. Hayatın evlere hapsedildiği bir dönemde söz konusu Kurulun ilgi alanına giren kütüphane, müze, konser salonu, sergi salonu, arkeolojik ören yeri gibi mekânlar kapandığı, her türlü kültürel faaliyet de kısıtlandığı ve dil konusu da her yerde konuşulabilecek bir konu olduğu için bu konularda açıklamada bulunma vazifesini deruhte etmeye vakit bulduğu anlaşılıyor. Oysa bu Üst Kurulun müteselsilen yetki alanında bulunan Türk Dil Kurumu gibi bu işle görevli bir müessesemiz de var.

    Kurulun sözü geçen kelimelerle ilgili önerilerde bulunma teşebbüsü (Bu girişim mi oluyor, müdahale mi şimdi?) dil hassasiyetinin bir göstergesidir. Belki dile bulaşan yanlış ve yabancı unsurlara karşı atılması gereken bir adımdır. Ne var ki, verilen karşılıkların ikisi dışında yerinde olmadığı görülüyor. Bunu yerinde gördüğüm karşılıklardan başlayarak açıklayayım.

    Pik (< peak) kelimesinin doğrudan tıpla, sağlık bilimleriyle ilgisi yoktur; zirve veya doruk demektir. Bunun enfeksiyonun yayılmasının en yüksek noktasını ifade etmek için kullanılması gereksizdir, yerinde olmayan bir alışkanlıktır.

    Enfeksiyon ise iyi kötü mürekkep yalamış birinin bileceği bir kelimedir. Bulaş kelimesi enfeksiyon karşılığı üretilmiştir, ama Türk Dil Kurumunun sözlükleri de dâhil yaygın hiçbir sözlükte bulunmaz. Kelimedeki gariplik, fiilin yalın şeklinin isim olarak önerilmesinden kaynaklanıyor sanırım. Fiilden isim yapmak için yeterli sayıda ekimiz varken yalın şeklin önerilmesi, kendi kelimemize karşı bir yabansılık duygusu uyandırıyor, yadırgatıyor. Enfeksiyon için bulaş şekli türetilmiş, enfekte = bulaşlı, bulaşmış; enfekte olmak = bulaşmak; septik= bulaşlı. Bir de kontaminasyon var bulaşmak fiili ile ilgili, buna da bulaşma, bulaşım karşılıkları önerilmiş. Tıp bilimcileri sık kullanmakla alışmış olabilirler, ancak enfeksiyon = bulaş yapısı Türkçe için yadırgatıcı bir yapıdır. Bulaşı veya bulaşım daha uygun olurdu. Bir de herkesin konuştuğu medyalarda bu söz salgın anlamında kullanılıyor ki, sapla samanın karıştığı bir durum ortaya çıkıyor.

    Droplet’i ben bu arada hiç duymadım, hep damlacık olarak duydum ve hep ne güzel bir Türkçeleştirme olduğunu düşündüm. Eğer TV programlarına Amerika’dan filan katılan ve ana dili Türkçe olan hekimlerimiz bunu kullanıyorsa bunu alışkanlık saymak gerekir.

    Pandemi, salgın demek değil: salgın = epidemi. Epidemi veya salgın, sınırları belirli bir alanda enfeksiyonun yayılmasını ifade ediyor. Ancak salgın ülkeler arasında yayılır, birden fazla ülkeyi etkisi altına alırsa pandemi oluyor. Buna salgın diyemeyiz, başka bir şey, belki genel salgın denilebilirdi.

    Gelelim, entübe (ve entübasyon), immün (ve immünite) kelimelerine. Kültür ve Sanat Politikaları Kurulunun bunlar için önerdiği karşılıklar yerinde değildir. Entübe, solunum demek olmadığı gibi isim değil, sıfat-fiil yapısındadır. Bunun isim şekli olan entübasyon için Türkçe Tıp Dili Kılavuzu’nda (Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Türkçe Tıp Dili Kurulu, 2. baskı, ) “borulama” karşılığı verilmiştir. Solunum sıkıntısı çeken hastaya solunum desteği vermek için boru takılmasını ifade eder. “Durumu ağırlaşan hastaya boru takıldı veya …hasta borulandı” demek, bizim delikanlı halkımıza biraz ağır gelecektir. Doktorlarımız da bunu muhtemelen kaba bulurlar. Her ülkede birkaç binle sınırlı bir cihaz için (solunum cihazı) kendimizi çok yormasak da tıp bilimciler bunu kendi aralarında kullanmaya devam etseler bizden bahsederken entübasyon için “yapay solunuma bağlamak”, entübe için de “yapay solunuma bağlı” deseler olmaz mı?

    İmmün (< immune) kelimesi için önerilen bağışıklık kelimesi de dil bilgisi bakımından yanlıştır. İmmün sıfat şeklidir; bağışık demektir. Bağışıklık, immünite’dir. Bir hastanın immünitesinin zayıf veya iyi oluşundan bahsedebiliriz. Bir hastalığı daha önce geçirdiyseniz umumiyetle immün, yani bağışık olursunuz. Bazı üniversitelerin sitelerinde gördüğüm immün sistem = bağışıklık sistemi karşılığı da yanlış. İmmün sistem, hastalıklara karşı bağışık, dirençli sistemi ifade ediyor.

    Filiyasyon (< Fr. filiation)  için önerilen “türevsel” karşılığı da doğru görünmüyor. Türevsel, sıfattır; filiyasyon ise mastar ismi. Filiyasyon kelimesi için merhum Şemsettin Sami Efendi, ilgili sözlüğünde “Evlatlık, bünüvvet. Teselsül, zürriyet. İrtibat, teâkub” anlamlarını veriyor. Bu bir enfeksiyonun yayılma zincirinin takibi anlamına geldiğine göre, bizi ilgilendiren son iki anlam: İrtibat, teâkub. Pekâlâ bunun için “irtibat taraması” veya “irtibatlandırma” gibi bir karşılık verilebilirdi. İÜ Edebiyat Fakültesi Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümü Başkanı Nedret Kılıçeri Hanım, bazı hekimlerin kullandığı “temas takibi” tamlamasının filiyasyonu tam olarak karşıladığını haber verdi.

    Şu izolasyon’a da temas etmezsem gündemin kelimeleri eksik kalacak. İzole ve izolasyon da bugünlerin revaçta kelimelerinden. Bu ikisi de entübe ve enübasyon yapısında. İzole, “izole edilmiş” demek; izolasyon ise, işin adı. TDK’nin sözlüklerine baktığımızda izolasyon (< Fr. isolation) için genel sözlükte “yalıtım”, izole için “yalıtılmış” karşılığının verildiği görülür. Yalıtım ise genel anlam olarak “Elektrik, ses ve ısı akımını engelleme, izolasyon” olarak tanımlanmıştır. Buna biz “su akımını engelleme”yi de eklemeliyiz. Nesebi biraz belirsiz olan yalıtım kelimesini TDK’nin genel ağ sayfasında terim sözlüklerini de seçerek arattığınızda kelimenin Hemşirelik Terimleri Sözlüğü’nde tıp bilimi içindeki anlamlarıyla verildiği görülüyor: “Bulaşıcı hastalık taşıyan kimseyi sağlam insanların arasından ayırarak hastalıkların yayılmasını önleyen korunma yöntemi, karantinaya alma”.

    Durum açık: Genel dilde izolasyon ve yalıtım daha çok elektrik, su, ısı ve ses etkileşimini kesme anlamında kullanılırken ve yalıtım da pekâlâ yerleşmiş, bilinen bir kelime iken tıp alanında izolasyon = yalıtım karşılığının oturmamış olduğu anlaşılıyor. Bir genel dil konuşuru ve gözlemcisi olarak ben de bu kelimeyi daha çok inşaat sektörü bağlamında anlıyorum. Bir hasta için yalıtım veya yalıtılmış demek alışılmadık, hatta uygunsuz geliyor bana. Peki, bu iş için eskiden beri kullandığımız tecrit kelimesi ne güne duruyor? İnsanı dış çevresinden ayırma ve etkileşimini kesme söz konusu olduğunda en uygun kelime tecrit’tir. Bunun karşılığı olarak önerilen soyutlama, tıp alanı için alışılmadık gibi görünse de felsefe ve başka sosyal bilimler alanında alışılmış bir kelime.

    Toplumun nesneler ve kavramlar için hangi adları kullanacağına kurumlar ve kurullar karar veremiyor; yerli tecrübemize göre, zorlamayla ancak bozulma gerçekleşiyor. Dili yönlendiren, biçimlendiren toplumun ta kendisi, toplumu oluşturan ortak zihniyet ve eğilimler. Filiyasyon ve entübasyon daha havalı, daha bilimsel, daha evrensel geliyorsa ne boru ne borulama, ne irtibat ne alaka işe yarar. Yabancı kelimelerle de enfekte olmaya devam ederiz.

Özet

Amaç:Bu çalışmada, mikrobiyoloji laboratuvarına gelen idrar örneklerinin yaş ve cinsiyete göre kontaminasyon oranlarının belirlenmesi ve bu oranları etkileyen faktörlerin irdelenmesi amaçlanmıştır.

Yöntemler: 17 Mayıs ve 08 Kasım tarihleri arasında laboratuvara gelen toplam 17 idrar kültür sonucu retrospektif olarak incelendi. Kantitatif olarak ekim yapılan idrar kültüründe, ≥ CFU/ml üreyen bakteriler üropatojen olarak kabul edildi. Ürogenital flora elemanı ya da üç veya daha fazla farklı tipte bakteri üreyen kültürler ise kontaminasyon olarak değerlendirildi.

Bulgular: Laboratuvara gelen idrar kültür örneklerinin (%)’inde üreme olup 11 (%)’sinde olmadı. Üreyenlerin (%)’si kontaminasyon olarak değerlendirildi. Kültür sonuçları cinsiyet ve yaşa göre kıyaslandığında; kontaminasyon oranı kadınlarda %, erkeklerde %, bir yaşından küçük çocuklarda % ve 5 yaşından büyüklerde, genel ortalamaya yakın bir şekilde % olarak tespit edildi. Genel ortalamanın aksine yaş arası erkek çocukların ortalaması aynı yaş grubu kız çocuklarına göre daha yüksekti.

Sonuçlar:Çalışmamızda, yaş arasında kontaminasyon oranı genel ortalamadan daha yüksekti. Kadınlarda erkeklerden, 5 yaş altındaki çocuklarda ise diğer yaş gruplarından daha yüksek oranda olduğu görüldü (p<).Beş yaş altındaki erkek çocuklarda ve 5 yaş üstündeki kız çocuklarda kontaminasyon en yüksek oranda olup aradaki fark istatiksel olarak anlamlı bulundu (p= ve p=). Kontaminasyon, pre-analitik ve post-analitik süreçlerin doğru uygulanmamasından veya etken tanımlanmasındaki farklılıklardan kaynaklanabilir. Pre-analitik aşamayı etkileyen ana faktörler olan idrar toplama, saklama ve taşıma için uygun teknikler kullanılarak kontaminasyon oranları azaltılabilir. Bu nedenle kontaminasyon oranlarının düşürülmesinde süreçlerin doğru uygulanması ve etken tanımlanmasında standardlara uyulması önemlidir.

GİRİŞ

Üriner sistem infeksiyonu (ÜSİ), idrar yollarının herhangi bir bölgesine çok sayıda mikroorganizma topluluğunun yerleşmesi ile başlayan, üroepitelyumun bakteriyel saldırıya karşı vermiş olduğu, genellikle bakteriüri ve piyürinin eşlik ettiği, inflamatuar bir yanıttır. ÜSİ, üretradan mesaneye, üreterlerden böbreklere üriner sistemin herhangi bir yerinde oluşan ve dolayısıyla spesifik olmayan infeksiyonu tanımlar (1). Bunlar asemptomatik sistitten septik şoka kadar gidebilen ve sıklıkla bakterilerin sebep olduğu infeksiyonlar olup toplumda yaygın olarak görülür. Üst ve alt üriner sistem infeksiyonları ya da komplike ve nonkomplike infeksiyonlar olarak 2 grupta incelenmektedir. Alt üriner sistem infeksiyonunda mesane ve üretra etkilenirken üst üriner sistem infeksiyonunda üreter, pelvis ve böbrekler etkilenir. Komplike infeksiyonlarda genelde altta yatan bir üriner sistem anomalisi veya sistemik hastalık bulunurken, nonkomplike olanda her ikisi de yoktur ().

ÜSİ, çoğunlukla kolon ve perianal bölge florasına ait mikroorganizmaların üroepitelyuma kolonizasyonundan kaynaklanmaktadır. Bugüne kadar yapılan çalışmalarda, ÜSİ’ye neden olan etkenler arasında çoğunluğu Gram negatif bakterilerin oluşturduğu görülmüştür. Gram negatif bakteriler arasında sıklıkla E. coli ilk sırada yer alır. Bunu Klebsiella spp., Pseudomonas aeruginosa vb. diğer Gram negatif bakteriler ve Staphyloccoccus gibi Gram pozitif bakteriler takip eder (). ÜSİ’de; pollaküri, idrara ani sıkışma hissi, dizüri, idrar akımında yavaşlama, noktüri, suprapubik ve/veya belde ağrı gibi yakınmalar görülebilmektedir. Bu belirtiler, ÜSİ tanısının koyulmasında önem taşımakla birlikte bazen idrar mikroskopi ve kültür sonuçları ile uyumsuz olabilmektedir (8). Bu nedenle idrar kültüründe üremenin kontaminasyon veya infeksiyon olduğunun ayrımını yapmak önemlidir. İdrar yolu infeksiyonu etkeni olmayan Bacillus türleri, difteroidler (C. urealyticum hariç), Lactobacillus vb. ürediğinde, sonuç normal deri/ürogenital flora olarak rapor edilmelidir. Orta akım idrarı, Foley sondası, pediatrik torba vb. örnekler ile direkt kateterizasyon, pediatrik sonda, suprapubik aspirasyon, nefrostomi, sistoskopi gibi girişimsel işlemlerle alınan idrar örnekleri farklı protokole göre değerlendirilmelidir (9). İdrar kültürü kontaminasyonları ÜSİ tanısı için araştırılan hastaların tedavisinde gecikmelere neden olabilir. Kontaminasyonu tamamen önlemek zor olsa da hastanın perine temizliğinin sağlanması, numune bekleme süresinin azaltılması gibi pre-analitik süreci etkileyen konulara özen gösterilmesi kontaminasyon oranlarını önemli ölçüde azaltabilir. Bu çalışmada, hastanemizde idrar kültürlerinde yaş ve cinsiyete göre idrar kontaminasyon oranlarının belirlenmesi ve kontaminasyon oranlarını düşürmek/önlemek için etkenlerin irdelenmesi amaçlanmıştır.

YÖNTEMLER

Bozok Üniversitesi Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji Laboratuvarı’na, 17 Mayıs ve 08 Kasım tarihleri arasında gönderilen toplam 17 orta akım idrar kültür sonucu retrospektif olarak analiz edildi. İdrar örnekleri, %5 koyun kanlı ve “eosin methylene blue” (EMB) agar plaklarına kantitatif olarak ekilerek, 37°C’de saat inkübe edildi. Kantitatif olarak ekim yapılan idrar kültüründe ≥104 CFU/ml üremiş bakteriler üropatojen olarak kabul edilirken ürogenital cilt flora elemanı veya üç ve daha fazla farklı tipte bakteri üreyen kültürler kontaminasyon olarak değerlendirildi.

BULGULAR

Bozok Üniversitesi Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji Laboratuvarı’na gelen idrar örneklerinin (%)’inde üreme saptarken; 11 (%)’sinde saptamadık. Kültürde üremesi olan örneklerin (%)’ini ÜSİ etken patojeni olarak, (%)’sini kontaminant olarak kabul ettik.

Tablo 1. Yaş Gruplarına Göre İdrar Kontaminasyon Oranları

Tablo 2. Yaş Gruplarına Göre İdrar Kültür Sonuçları

Kültür sonuçları cinsiyete göre değerlendirildiğinde; kontaminasyon oranını kadınlarda %, erkeklerde ise % olarak bulduk. Yaş grupları göz önüne alındığında ise, kontaminasyon oranının 29 gün-1 yaş aralığındaki çocuklarda en yüksek (%) olduğunu ve 5 yaşından büyüklerde ise % ile genel ortalamaya yaklaştığını gördük. Kontaminasyon oranlarını cinsiyete göre kıyaslandığımızda, genel popülasyonun tersine yaş arası erkeklerde aynı yaş grubu kız çocuklarına göre daha yüksekti (Tablo 1, 2).

İRDELEME

Üriner sistem infeksiyonları, infeksiyon hastalıkları içerisinde sıklıkla görülmekte olup önemli derecede tanı ve tedavi giderlerine ve iş gücü kayıplarına yol açabilmektedir. ÜSİ’lere neden olan mikroorganizmaların büyük kısmında antibiyotiklere karşı artan oranlarda direnç geliştiği göseafoodplus.info koşullar altında üriner sistemi oluşturan böbrekler, üreter ve mesane sterildir. Kontaminasyon, hastanın idrar vermesi, örnek transportu veya laboratuvar analizi sırasında aseptik koşulların uygulanmadığı durumlarda oluşabilir (10, 11).

ÜSİ riski altındaki spesifik alt popülasyonlar arasında; bebekler, hamile kadınlar, yaşlılar, omurilik yaralanmaları ve/veya kateterleri olan hastalar, diyabetli veya multipl sklerozlu (MS) hastalar, edinilmiş immün yetmezlik hastalığı sendromu/insan immün yetmezlik virüsü olan hastalar ve altta yatan ürolojik anormallikleri olan hastalar bulunur (12, 13).

Yapılan çalışmalarda; Escherichia coli,Klebsiella,Enterobacteriaceae, Enterococcus türleri ve Pseudomonas aeruginosa ÜSİ’ye en sık neden olan etkenlerdir. Bizim çalışmamızda, üremesi olan idrar kültürlerinin %’ü ÜSİ etken patojeni olarak kabul edildi ve E. Coli%60, Klebsiella %14,Staphylococcus %6,Enterococcus türleri ve Candida %5 oranında etken patojen olarak saptandı. Etken patojenler yaş gruplarına göre kıyaslandığında, E. coli bir yaşından büyüklerde, Klebsiella bir yaşından küçüklerde, Proteus ise yaş aralığında en sık bulundu.

Tablo 3. Hastaların Cinsiyet ve Yaş ile İdrar Kontaminasyonu İlişkisi

Vaillancourt ve arkadaşları (14) yaptıkları araştırmada, yaş arasındaki çocuklarda, perianal/genital bölge temizliği yapılarak alınan idrar örneklerinde kontaminasyon oranının temizlik yapılmayanlara göre daha düşük olduğunu (sırasıyla% ve%) saptamışlardır. Tosif ve arkadaşlarının (15) yaptığı çalışmada, 2 yaş altındaki çocuklarda kontaminasyon oranı, idrar torbası takıldığında %26, kateter uygulandığında %12 ve suprapubik aspirasyon yapıldığında %1 olarak bulunmuştur. Bizim çalışmamızda da kontaminasyon oranı 28 gün-1 yaş arasında % ile en yüksek (p<) olarak tespit edilirken, yaş arasında 5 yaş üstündeki kişilere göre daha yüksek (%) bulundu (p<). Sonuçlar yaş gruplarına göre değerlendirildiğinde 5 yaş üstü grupta anlamlı bir fark bulunmadı. Beş yaş altındaki çocuklarda ise kontaminasyon oranları arasındaki farklar anlamlı bulundu (p<) (Tablo 3).

Tosif ve arkadaşları (15) yaptıkları çalışmada çocuklarda kontaminasyon oranının azaltılmasında en uygun örnek toplama yönteminin suprapubik aspirasyon ve üreter kateterizasyonu olduğunu göstermiştir. Ancak bu yöntemler invazif olduğundan ve çoğu kez aile tarafından reddedildiğinden kullanımları sınırlıdır. Beş yaş altı çocuklarda örneklerin alınmasında genellikle idrar torbalarının kullanılması ve bölgesel temizliğe dikkat edilmemesi kontaminasyon oranlarını arttırmaktadır. İdrar torbası ile alınan örneklerin kültüründe üreme olmaması anlamlı iken üreme olması durumunda periüretral flora ile kontaminasyon sonucu yalancı pozitifliklere neden olacağından dikkatli değerlendirilmelidir. Aseptik koşullara özen gösterilmesi ve bölgesel temizlik yapıldıktan sonra idrar örneklerinin alınması kontaminasyon oranlarında anlamlı azalmaya sebep olmuştur (). Bizim çalışmamızda, kontaminasyonu etkileyen perianal temizlik ve örnek bekleme süresi gibi etmenlerin değerlendirilmesi veri yetersizliği nedeniyle mümkün olmadı.

ÜSİ sıklığı; ırk, yaş ve cinsiyete göre farklı olup yaşamın ilk yıllarında erkeklerde kızlardan daha fazla görülür. İki aylık ateşli bebeklerde yapılan bir retrospektif çalışmada sünnetsiz erkek bebeklerde, kız bebeklere göre daha fazla ÜSİ ve buna paralel olarak daha fazla kontaminasyon olduğu gösterilmiştir (18).

Sonuçlarımız cinsiyete göre kıyaslandığında, kontaminasyon oranının kadınlarda (%) erkeklere (%) göre daha yüksek olduğu görüldü. Kadın ve erkeklerde kontaminasyon oranları arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p=).Yaş grupları ve cinsiyete göre kıyaslandığında ise yaş grubu erkeklerde ve 5 yaşından büyük kadınlarda kontaminasyon oranı daha yüksek olup istatistiksel olarak anlamlı fark bulundu (p= ve p=).

Çeşitli çalışmalarda ÜSİ sıklığının kadınlarda erkeklerden daha fazla olduğu görülmektedir. Yaklaşık her 3 kadından birinde 24 yaşına kadar en az bir defa antimikrobiyal tedavi, yarısında ise yaşamları boyunca en az bir kez ÜSİ geçirme hikâyesi vardır (5, 12). Kadınlarda üretra boyunun daha kısa olması nedeniyle üretranın alt kısmı, vajinal ve rektal patojenlerle sürekli olarak kontamine olur. Ayrıca kadınlarda mesane erkeklerde olduğu gibi tamamen boşaltılamaz ve cinsel temas sırasında da kadın ürogenital sistemi bakterilere maruz kalabilir. Bu nedenle ÜSİ kontaminasyon oranının göreceli olarak erkeklerden daha fazla olması beklenir. LaRocco ve arkadaşlarının (19) yaptığı başka bir çalışmada oda sıcaklığında 4 saatten fazla tutulan idrarda, klinik olarak anlamlı ve kontaminasyona neden olan mikroorganizmaların çoğaldığı gösterilmiştir. Yanlış pozitif sonuçlar potansiyel olarak uygunsuz tedavi ve görüntülemeye yol açar. Birden fazla örnek toplamak yanlış pozitif oranı azaltmakla birlikte antibiyotik tedavisini geciktirebilir. Bölgesel temizlik, tekrar eden kültürler için geri dönmeyi ve gereksiz antibiyotik tedavisini azaltabilir. Kontaminasyon, hastalığın tanı ve tedavisini geciktirerek komplikasyonlara veya yanlış tedavi sonucu antibiyotik direncine neden olabilir. İdrar kültürü kontaminasyon oranları, pre-analitik fazı etkileyen ana faktörler olan idrar toplama, saklama ve taşıma için uygun teknikler kullanılarak azaltılabilir (). Bu nedenle kontaminasyonun önlenmesinde veya oranlarının düşürülmesinde pre-analitik ve post-analitik süreçlerin doğru uygulanması ve etken tanımlanmasında standardlara uyulması önemlidir.

Hasta Onamı
Çalışma retrospektif olarak yapılmıştır.

Etik Kurul Kararı
Çalışma retrospektif olarak yapıldığı için etik kurul onayı alınmamıştır.

Danışman Değerlendirmesi
Bağımsız dış danışman.

Yazar Katkıları

Fikir/Kavram – N.A., N.Y.; Tasarım – N.A., E.Y.Ş., N.Y.; Denetleme – N.A., N.Y.; Kaynak ve Fon Sağlama – N.A., N.Y.; Malzemeler/Hastalar – N.A., E.Y.Ş.; Veri Toplama ve/veya İşleme – N.A., E.Y.Ş.; Analiz ve/veya Yorum – N.A., N.Y.; Literatür Taraması – N.A., N.Y.; Makale Yazımı – N.A., N.Y.; Eleştirel İnceleme – N.A., N.Y.

Çıkar Çatışması
Yazarlar herhangi bir çıkar çatışması bildirmemiştir.

Finansal Destek
Yazarlar finansal destek beyan etmemiştir.

Referansları Görüntüle
  1. Soper DE. Infections of the Female Pelvis. In: Mandell GL, Bennett JE, Dolin R, eds. Mandell, Douglas, and Bennett’s Principles and Practice of Infectious Diseases. 7th ed. Philadelphia: Churchill Livingstone Elsevier,
  2. Lane DR, Takhar SS. Diagnosis and management of urinary tract infection and pyelonephritis. Emerg Med Clin North Am. ; [CrossRef]
  3. Sweet RL. Treatment of acute pelvic inflammatory disease. Infect Dis Obstet Gynecol. [CrossRef]
  4. Çetin H, Öktem F, Ömerci AR, Yorgancıgil B, Yaylı G. Çocukluk çağı idrar yolu enfeksiyonlarında Escherichia coli ve antibiyotik direnci. S.D.Ü. Tıp Fak. Derg. (2)
  5. Hooton TM, Stamm WE. Diagnosis and treatment of uncomplicated urinary tract infection. Infect Dis Clin N Am. ;11(3) [CrossRef]
  6. Jaiyeoba O, Soper DE. A practical approach to the diagnosis of pelvic inflammatory disease. Infect Dis Obstet Gynecol. ; [CrossRef]
  7. Dündar D, Willke A, Sönmez-Tamer G. İdrar yolu infeksiyonu etkenleri ve antimikrobiyal duyarlılıkları. Klimik Derg. ;21(1)
  8. Naber KG, Bergman B, Bishop MC, at al. EAU guidelines for the management of urinary and male genital tract infections. Urinary Tract Infection (UTI) Working Group of the Health Care Office (HCO) of the European Association of Urology (EAU). Eur Urol. ;40(5)– [CrossRef]
  9. Klinik Mikrobiyoloji Uzmanlığı Derneği (KLİMUD). Tıbbi Mikrobiyoloji Uzmanları İçin Klinik Örnekten Sonuç Raporuna Uygulama Rehberi: Üriner Sistem Örnekleri. Ankara: Çağhan Ofset Matbaacılık Ltd. Şti.,
  10. Gül-Yurtsever S, Baran N, Şener AG, Çeken N, Kurultay N, Türker seafoodplus.info örneklerinden izole edilen mikroorganizmalar ve antibiyotiklere duyarlılıkları. Klimik Derg. ;19(2)
  11. Saraçlı MA, Baylan O, Gün H. Üriner sistem infeksiyonu etkeni Gram negatif bakteriler ve antibiyotik duyarlılıkları. ANKEM Derg. ;
  12. Foxman, B. Epidemiology of urinary tract infections: incidence, morbidity, and economic costs. Am J of Med. Jul 8; Suppl 1A:5SS. [CrossRef]
  13. Zhu C, Liu H, Wang Y at al. Prevalence, incidence, and risk factors of urinary tract infection among immobile inpatients in China: a prospective, multi-centre study. J Hosp Infect. ;(4) [CrossRef]
  14. Vaillancourt S, McGillivray D, Zhang X, Kramer MS. To clean or not to clean: effect on contamination rates in midstream urine collections in toilet-trained children. Pediatrics. ;(6):e [CrossRef]
  15. Tosif S, Baker A, Oakley E, Donath S, Babl FE. Contamination rates of different urine collection methods for the diagnosis of urinary tract infections in young children: An observational cohort study. J Paediatr Child Health. ;48(8) [CrossRef]
  16. Liaw YQ, Goh ML. Reducing contamination of midstream urine samples through standardized collection processes: a best practice implementation project. JBI Evid Synth. ;18(1) [CrossRef]
  17. Hay AD, Birnie K, Busby J, et al. The diagnosis of urinary tract infection in young children (DUTY): a diagnostic prospective observational study to derive and validate a clinical algorithm for the diagnosis of urinary tract infection in children presenting to primary care with an acute illness. Health Technol Assess. ;20(51) [CrossRef]
  18. Shaikh N, Morone NE, Bost JE, Farrell MH. Prevalence of urinary tract infection in childhood: a meta-analysis. Pediatr Infect Dis J. ;27(4) [CrossRef]
  19. LaRocco MT, Franek J, Leibach EK, et al. Effectiveness of preanalytic practices on contamination and diagnostic accuracy of urine cultures: a laboratory medicine best practices systematic review and meta-analysis. Clin Microbiol Rev. ;29(1) [CrossRef]
  20. Collins L, Sathiananthamoorthy S, Rohn J, Malone-Lee J.A revalidation and critique of assumptions about urinary sample collection methods, specimen quality and contamination. Int Urogynecology J. ;– [CrossRef]
  21. Liaw LC, Nayar DM, Pedler SJ, Coulthard MG. Home collection of urine for culture from infants by three methods: survey of parents’ preferences and bacterial contamination rates. BMJ. ;() [CrossRef]
Cilt 36, Sayı 1 Cilt 35, Sayı 4 Cilt 35, Sayı 3 Cilt 35, Sayı 2 Cilt 35, Sayı 1 Cilt 34, Sayı 3 Cilt 34, Sayı 2 Cilt 34, Sayı 1 Cilt 33, Sayı 3 Cilt 33, Sayı 2 Cilt 33, Sayı 1 Cilt 32, Sayı 3 Cilt 32, Özel Sayı 2 Cilt 32, Özel Sayı 1 Cilt 32, Sayı 2 Cilt 32, Sayı 1 Cilt 31, Sayı 3 Cilt 31, Sayı 2 Cilt 31, Özel Sayı 1 Cilt 31, Sayı 1 Cilt 30, Sayı 3 Cilt 30, Sayı 2 Cilt 30, Özel Sayı 1 Cilt 30, Sayı 1 Cilt 29, Sayı 3 Cilt 29, Sayı 2 Cilt 29, Sayı 1 Cilt 28, Özel Sayı 1 Cilt 28, Sayı 3 Cilt 28, Sayı 2 Cilt 28, Sayı 1 Cilt 27, Özel Sayı 1 Cilt 27, Sayı 3 Cilt 27, Sayı 2 Cilt 27, Sayı 1 Cilt 26, Sayı 3 Cilt 26, Özel Sayı 1 Cilt 26, Sayı 2 Cilt 26, Sayı 1 Cilt 25, Sayı 3 Cilt 25, Sayı 2 Cilt 25, Sayı 1 Cilt 24, Sayı 3 Cilt 24, Sayı 2 Cilt 24, Sayı 1 Cilt 23, Sayı 3 Cilt 23, Sayı 2 Cilt 23, Sayı 1 Cilt 22, Sayı 3 Cilt 22, Sayı 2 Cilt 21, Sayı 3 Cilt 22, Sayı 1 Cilt 21, Özel Sayı 2 Cilt 21, Sayı 2 Cilt 21, Özel Sayı 1 Cilt 21, Sayı 1 Cilt 20, Özel Sayı 2 Cilt 20, Sayı 3 Cilt 20, Sayı 2 Cilt 20, Sayı 1 Cilt 20, Özel Sayı 1 Cilt 19, Sayı 3 Cilt 19, Sayı 2 Cilt 19, Sayı 1 Cilt 18, Özel Sayı 1 Cilt 18, Sayı 3 Cilt 18, Sayı 2 Cilt 18, Sayı 1 Cilt 17, Sayı 3 Cilt 17, Sayı 2 Cilt 17, Sayı 1 Cilt 16, Sayı 3 Cilt 16, Sayı 2 Cilt 16, Sayı 1 Cilt 1, Özel Sayı 1 Cilt 15, Sayı 2 Cilt 15, Sayı 3 Cilt 15, Sayı 1 Cilt 14, Sayı 3 Cilt 14, Sayı 2 Cilt 14, Sayı 1 Cilt 13, Sayı 3 Cilt 13, Sayı 2 Cilt 13, Özel Sayı 1 Cilt 13, Sayı 1 Cilt 12, Sayı 3 Cilt 12, Sayı 2 Cilt 12, Sayı 1 Cilt 11, Sayı 3 Cilt 11, Sayı 2 Cilt 11, Özel Sayı 1 Cilt 11, Sayı 1 Cilt 10, Sayı 3 Cilt 10, Sayı 2 Cilt 10, Sayı 1 Cilt 9, Sayı 3 Cilt 9, Sayı 2 Cilt 9, Sayı 1 Cilt 8, Sayı 3 Cilt 8, Sayı 2 Cilt 6, Sayı 3 Cilt 7, Sayı 1 Cilt 7, Sayı 2 Cilt 7, Sayı 3 Cilt 8, Sayı 1 Cilt 5, Sayı 1 Cilt 5, Sayı 2 Cilt 5, Sayı 3 Cilt 6, Sayı 1 Cilt 6, Sayı 2 Cilt 3, Sayı 1 Cilt 3, Sayı 2 Cilt 3, Sayı 3 Cilt 4, Sayı 1 Cilt 4, Sayı 2 Cilt 4, Sayı 3 Cilt 2, Sayı 1 Cilt 2, Sayı 2 Cilt 2, Sayı 3 Cilt 1, Sayı 1 Cilt 1, Sayı 2

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir