kral nemrut kimdir / NEMRUD - TDV İslâm Ansiklopedisi

Kral Nemrut Kimdir

kral nemrut kimdir

Nemrut Kimdir?

Nemrut kimdir? Allah’a isyan eden kral; Nemrut’un kısaca hayatı.

Keldânî kabîlesinin hükümdârı olan Nemrut, ilk zamanlarda âdil ve insaflı bir kimse idi. Kavmi, yıldızlara ve putlara tapardı. Daha sonraları Nemrut, saltanatı genişleyince kibre kapıldı ve heykellerini yaptırarak kavmine taptırdı.

Yahudi kutsal metinlerinde geçen Nimrod isminin İbrânîce marad (isyan etmek) kökünden türediği ve “isyan edeceğiz” anlamına geldiği ileri sürülür. Ayrıca Talmud’da Nimrod kelimesi Amrafel (Amraphel) ismiyle özdeşleştirilirken başka kaynaklarda Eski Mezopotamya tanrısı Ninunta’nın isminden çıkarılmış olabileceği hususu tartışılır.

NEMRUT’UN SOYU

Tanah’a göre Nemrut, Nûh’un oğullarından Hâm’ın torunu ve Kuş’un (Cush) oğludur. Hâm’ın soyundan gelenlerin tarihin erken dönemlerindeki en sert ve saldırgan insanlar olduklarına, krallıklar kurup insanlığın kaderine hâkim olmaya çalıştıklarına ve Mısır, Libya, Arabistan, Hindistan gibi ülkelerin oluşumuna öncülük ettiklerine inanılmaktadır. Aynı soydan gelen Nemrut’un Bâbil’in yanı sıra Ninevâ ve Kalah’ı inşa ettiği söylenir, krallığının başlangıcı Şinar diyarındaki Bâbil, Erek, Akkad ve Kalde olarak gösterilir. Tekvîn’de Nemrut’dan “yeryüzünde kudretli adam” ve “Rab indinde kudretli avcı” şeklinde söz edilir. Tekvîn yorumcularına göre Nemrut karanlık fakat güçlü bir figürdür ve dünyanın ilk ve en büyük emperyalistidir. Talmud metinlerinde ise Nemrut’un, Hz. Hz. İbrahim’i ateşe atan ve bütün insanları Tanrı’ya isyana teşvik eden kötü yönetici olduğu üzerinde durulur. Ayrıca Nemrut ile Buhtunnasr (Nebukadnezzar) arasında bir soy ilişkisi kurulur.

Geleneksel Yahudi düşüncesine göre Nemrut kurnaz bir astrolog, putperest, çeşitli şehirleri kuran ve mâsum bebekleri katleden bir yönetici ve et yiyen ilk insandır. Bundan başka vahşi hayvanlara hükmeden bir kişi olarak da tanımlanır, Tanrı’nın Âdem ile Havvâ için yaptığı deri kaftanı aracı kılarak hayvanlara hükmettiği ifade edilmiştir. Ayrıca Nemrut’un, içinde yaşadığı toplumda bir tanrı muamelesi gördüğü ve karısı Semiramis’in tapınılan bir ilâhî varlık olarak öne çıktığı ileri sürülür.

NEMRUT’UN ADI KUR’AN’DA GEÇİYOR MU?

Nemrut adı Kur’an’da yer almamakla birlikte Bakara sûresinde (2/) Allah’ın kendisine mülk ve hükümdarlık bahşettiği için şımarıp Hz. İbrahim’le tartıştığından söz edilen kişinin Nemrut olduğu müfessirlerce kabul edilmiştir. Bunun dışında Hz. Hz. İbrahim’in cezalandırılması ve ateşe atılmasıyla ilgili âyetlerde de Nemrut’a bazı göndermeler olduğu düşünülmektedir. (el-Enbiyâ 21/; el-Ankebût 29/24; es-Sâffât 37/)

NEMRUT’UN ERKEK ÇOCUKLARI ÖLDÜRMESİ

Nemrut ile Hz. Hz. İbrahim arasındaki mücadeleyi konu alan hikâyeler hem Yahudi hem İslâm kaynaklarında yer alır. Bu menkıbevî rivayetlere göre Nemrut, Hz. İbrahim’in dünyaya gelişiyle ilgili olarak rüyasında yeni doğan bir yıldızın parlaklığının ay ve güneşi bastırdığını görür. Rüyayı yorumlayan kâhinler, ona ülkesinde doğacak olan bir erkek çocuğun halkın dinini değiştireceğini ve kendisini öldüreceğini söyler. Bunun üzerine Nemrut, doğan erkek çocukların öldürülmesini emreder ve şehirdeki bütün erkekleri şehir dışına çıkararak hanımlarıyla ilişkiye girmelerine engel olur. Ancak Âzer’e (Terah) olan güveni sebebiyle onu hanımıyla görüşmemek şartıyla bir iş için şehre gönderir. Bu arada Âzer hanımıyla ilişkide bulunur ve bunu gizler. Eşi hamile kaldığında onu şehir dışında bir mağaraya saklar. Sonuçta Hz. İbrahim bir mağarada olağan üstü ışıklarla aydınlanmış olarak doğar.

Hz. Hz. İbrahim ile Nemrut arasındaki mücadele ve Nemrut’un Hz. İbrahim’i ateşe atması konusunda Yahudi geleneğinde Bâbil Kulesi öyküsü ön plana çıkarılmıştır. Geleneksel olarak Bâbil Kulesi’nin Nemrut’un krallığı döneminde inşa edildiğine inanılır. Milâttan sonra I. yüzyıla ait apokrif metin Pseudo-Philo’ya göre Nemrut devrinde göklere kadar uzanan kulenin inşası sırasında insanlar hazırladıkları kerpiçlere isimlerini kazırlar ve onları pişirerek inşaatta kullanırlar. Ancak Hz. İbrahim ve yanındaki on bir kişi buna karşı çıkar, bunun üzerine tutuklanıp işkence görürler. Sonunda Hz. İbrahim ateşe atılır, fakat yanmaktan mûcizevî şekilde kurtulur.

NEMRUT’UN YAPTIKLARI

İslâmî kaynaklarda Nemrut’dan hep bazı ilkleri gerçekleştiren kişi olarak söz edilir. Buna göre o ilk defa kötülüğe teşvik eden, başına ilk defa taç giyen, ilkin yıldızların durumunu ortaya koyan, ilk defa ateşe tapan ve insanları kendisine tapınmaya davet eden kişidir. Mancınığın da onun zamanında icat edildiği düşünülür, Taberî yeryüzünden ikisi kâfir, ikisi mümin olmak üzere dört büyük kralın gelip geçtiğini, müminlerin krallarının Süleyman b. Dâvûd ile Zülkarneyn, kâfirlerin krallarının Buhtunnasr ve Nemrut olduğunu söyler ve Nemrut’un nesebini Nemrut b. Kuş b. Ken‘ân b. Hâm b. Nûh olarak verir. Nemrut’un krallığı dört yüzyıl devam etmiştir. Bir diğer rivayete göre ise nesebi Nemrut b. Ken‘ân b. Kuş b. Sâm b. Nûh şeklindedir. Bakara sûresinde söz konusu edilen tartışmanın (2/) bir rivayete göre Hz. Hz. İbrahim putları kırdıktan sonra atıldığı hapishanede, diğerine göre ise ateşe atıldıktan sonra gerçekleştiği kaydedilir.

NEMRUT GERÇEKTE KİM?

İsminin Kur’an’da yer almaması, Tekvîn’deki silik şahsiyeti ve hakkındaki efsaneler sebebiyle Nemrut’un gerçekten yaşamış bir Mezopotamya-Bâbil kralı mı yoksa mitolojik bir kişi mi olduğu tartışma konusudur. Öncelikle onun İran krallarından Dahhâk olabileceği ileri sürülmüştür. Taberî ise Nemrut’un Nabatî, Dahhâk’in Fârisî asıllı olması dolayısıyla Nemrut’un Dahhâk olamayacağını belirtir. Ayrıca onun Hammurabi (m.ö. ) olma ihtimalinin bulunduğu, Nemrut kelimesinin bir isim değil “sultan, kral” anlamında bir unvan niteliği taşıdığı, bu unvanla anılan kişinin de Akkad Devleti’nin kurucusu I. Sargon (m.ö. ) olabileceği, Nemrut’un efsanevî İran krallarından Keykâvus veya Sumerliler’in savaşçılığı ve avcılığıyla meşhur tanrısı Ninurta olduğu ve bu ismin Tevrat’a geçerken Nimrod şeklinde değişime uğradığı da iddia edilmiştir. Speiser’in araştırmasından hareketle O’Connell, Nemrut’un Asur krallarından I. Tukulti-Ninurta (m.ö. /) olma ihtimalinin daha kuvvetli göründüğüne işaret eder. Bütün bunların yanı sıra Nemrut’un Bâbil’in Izdubar’ı veya Gılgamış olduğu öne sürülmüş ve Nemrut tanrı-kral Marduk’la özdeşleştirilmiştir. Nemrut’u bir kişi adı değil bir kabile ismi olarak sayanlar da vardır. (Kaynak: DİA)

KELDANİ KAVMİ’NİN HELAK OLMASI VE NEMRUT’UN ÖLÜMÜ

İbrâhîm -aleyhisselâm- Bâbil’e hicret ettikten sonra, gurur ve kibre kapılarak îmân etmeyen Keldânî kavmi üzerine toz hâlinde sivrisinek sürüleri indi. Putperestlerin kanlarını emdiler. O bedbahtlar, kurumuş insanlar hâline gelerek helâk oldular. Bir sinek de, Nemrut’un burnundan girerek beynine geçti. Mağrûr Nemrut, ağrısından dolayı durmadan başına tokmak vurdurdu. Nihâyet, hızla gelen bir tokmakla başı parçalandı.

Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyrulur: “O’na (İbrâhîm’e) bir tuzak kurmak istemişlerdi; fakat biz onları, daha çok hüsrâna uğrayanlar hâline getirdik.” (el-Enbiyâ, 70) 

Nitekim dünyâ saltanatı ile kibir ve gurûra sürüklenen Nemrûd ve bedbaht kavim, bütün insanlığa ibret olmak üzere toz hâlindeki sinekler tarafından kanları emilerek “insan kuruları” hâline geldiler. (Kaynak: Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Nebiler Silsilesi 1, Erkam Yayınları)

İslam ve İhsan

Hz. İbrahim’in (a.s.) Hayatı ve Mucizeleri

PAYLAŞ:                

NEMRUT

Hazreti İbrahim'in yaşadığı dönemde ülkenin hükümdarının veya makamının ismi.

Bunun böyle biliniyor olmasına, üstelik yer olarak da kimilerince Şanlıurfa, kimilerince de Ninova'nın zikredilmesine karşın, devletin bulunduğu coğrafya kesin olmadığı gibi, ülkenin hükümdarının "Nemrut" olduğuna ilişkin bilgiler de "rivayet"ler halindedir. Çoğu "İsrailiyyat" kökenli efsanevî rivayetleri bir yana bıraktığımızda, "Nemrut"a ilişkin bilgilerimiz kıttır. Ve bunlar da tek sağlam kaynak olan Kur'an-ı Kerim'deki kıssalardan ibarettir.

Gerçekten de, Kur'an-ı Kerim'de, Hazreti İbrahim ile ilgili kıssalardan birinde, kendisine "mülk" verilmiş bir kimsenin Hazreti İbrahim ile olan tartışması şu şekilde aktarılır: "Allah kendisine mülk verdi diye (şımararak) İbrahim ile Rabbı üzerine tartışanı görmedin mi? İbrahim, "Rabbım öldüren ve diriltendir" demişti de, o, ben de diriltir ve öldürürüm" demişti. İbrahim, "Allah, güneşi doğudan getirir; haydi sen de batıdan getir" deyince, o inkârcı dona kaldı. Allah, zulmeden kimseleri doğru yola eriştirmez" (el-Bakara, 2/). Bu ayette görüldüğü üzere, Nemrut ya da bir başka isim geçmemektedir. Hadis-i Şeriflerde de böyle bir isme rastlanmaz.

Efsanelerden daha farklı kimi ipuçları yakalamak amacıyla peygamber kıssaları ile ilgili oldukça ayrıntılara kaynaklık eden Tevrat'a baktığımızdaysa, Nimrod adına rastlarız: "Ve Kuş Nimrod'un babası oldu; o, yeryüzünde kudretli adam olmaya başladı. O, Rabbin indinde kudretli aver idi; bundan dolayı: Rabbin indinde Nemrud gibi kudretli avcı, denilir. Ve, onun krallığının başlangıcı Şinar diyarında Babil ve Erek ve Akkad ve Kalne idi. O diyardan Aşura çıktı ve Nineveyi ve Rehobot-iri, Kalah'ı ve Nineve ile Kalah arasında Reseni bina etti; büyük şehir budur" (Tevrat, Tekvin, 10/).

Olayı bütünleştiren ve Hazreti İbrahim'le ilgili olan bir bölüm de de şöyle denir: "Ve Terah oğlu Abramı, ve Haran'ın oğlu, torunu Lûtu, gelini Sarayı, oğlu Abram'ın karısını, beraber aldı; ve Kenan Diyarına gitmek üzere Kildanîlerin Ur şehrinden onlarla çıktı; ve Haran'a geldiler ve orada oturdular. Ve Terakın günleri ikiyüz beş yıl oldu; ve Terah Haran'da öldü. Ve Rab Abrama dedi: "Memleketinden ve babanın evinden, sana göstereceğim memlekete git" (Tevrat, Tekvin, 11/ ve 12/I).

Tevrat'ın bu cümlelerinden belirleyeceğimiz noktalar şunlardır:

Nimrod, Ham'ın oğullarındandır. Hazreti İbrahim ise, Sam'ın neslindendir. Nimrod, Şinar, Babil, Erek, Akkad, Kalne hükümdarıdır; Hazreti İbrahim, başlangıçta Kitdanilerin Ur kentinde oturmakta, sonra babasıyla birlikte Haran'a göçmektedir. Amaçları, Kenan illerine gitmektir

Nimrod ile Ham arasında üç göbek vardır. Yani, Nimrod, Ham'ın oğlunun oğlunun torunudur. Hazreti İbrahim ile Sam arasında ise, sekiz göbek vardır.

Ninova, Nimrod zamanında yoktur; kenti Aşura kurmuştur.

Hazreti İbrahim'in Haran'da oturduğu anlatılmakta, ardından bir başka bab'a geçildiğinde O'nun göç etmesine ilişkin buyruğu görmekteyiz. Demek ki, ateşe atılma ve çıkış yeri Haran'dır. Haran ise, Nimrod'un kentleri arasında değildir. Bu bilgiler Tevrat'a göredir.

Bütün bu durumları dikkate aldığımızda Nimrod'un Nemrut olmadığı sonucuna varıyoruz. Ola ki, Nimrod'un çok büyük bir ünü olduğundan, ondan yıllar sonra Hazreti İbrahim'le tartışan ve O'nu ateşe atan kişinin olayları dilden dile dolaşırken, olay, bu ünü dillerde dolaşan kişiye maledilmiştir.

Tarih kitapları da, kimi efsanelerle doldurulmuş olanlarını bir yana bırakırsak, Nemrut'tan söz etmezler. Ya da, söz edenler, işe, "Nemrut kimdir?" sorusunun yanıtını aramakla başlarlar. Bunlardan bir bölümü, Nemrut'un tanınmış Babil Hükümdarı Hammurabi olduğu görüşündedirler. Kimileri ise, bir Babil hükümdarı olduğuna kesin gözüyle bakmakta; ancak, hangi hükümdar olduğunun belirlenemediğini ifade etmektedirler. Bunlara göre, Nemrut, Firavun gibi, Babil hükümdarlarının ünvanıdır; eski tarihçilerden bir bölümü, Hammurabi'ye ilâveten Sinaharib ve Buhtunnasır adlarını sıralarken; yeni tarihçiler de Şemsiulana ve Buhtunnasır adlarını Hammurabi'yle birlikte saydıklarına göre, "demek ki, Babil hükümdarlarının böyle bir ünvanı yok, her biri adlarıyla anılmakta" düşüncesiyle, "ünvandır" görüşüne iltifat etmemek gerekir.

Bu durumda, verilen tek isim olan Hammurabi'ye bakmak gerekecektir. Ancak aradaki zaman farkı pek olumlu ipucu vermemektedir. Nitekim İsrailoğulları'nın Mısır'a göçtükleri M.Ö yıllarında Hammurabi 12 yaşındadır. Mısır'a göçenler oğlunun torunu olduğuna göre, 12 yaşındaki bir çocuğun Hazreti İbrahim'e yetişmiş olması düşünülemez. Hazreti İbrahim'in Milattan yıl önce doğduğu "rivayet"ini esas aldığımızda ise, bu takdirde Mısır'a göç M.Ö. 'larda olmuş olur ki, bu da Hammurabi'nin ölümünden sadece 56 yıl sonradır. Yine, zaman uyumu yoktur. Hele bir de, Hammurabi Kanunları'nın Hazreti Mûsâ şeriatından alındığı yolundaki görüşe iltifat edecek olursak, araya giren zaman daha da büyüyecektir.

Öte yandan, Nemrut'a ilişkin rivayetlerde sözü edilen "doğum" ve "ırmak"a bırakılma olayının benzeri bir başka rivayette, Akad devletinin kurucusu Sargon için anlatılır. Sargon, M.Ö. 'lerde yaşamıştır. Hazreti Mûsâ ile arasında yıl vardır. Bunun yılı Mısır'da geçtiğine göre, geriye kalan yaklaşık yıl, Hazreti İbrahim'in torununun oğluna kadar geçen süreye pek uygun düşmektedir. Hazreti İbrahim'in M.Ö. 'lerde yaşadığı "rivayet"i ile pek bağdaşmasa da, Hazreti Musa'nın yaşadığı yıllardan çıkarak yaptığımız hesap, Hazreti ibrahim ile Sargon'un çağdaş olabileceğini göstermektedir. Nitekim, yine Nemrut'a ait rivayetlerde anılan "savaşarak devleti ele geçirme" olayı da, Sargon'un tarihsel kişiliğine uymaktadır. Belki ileride Nemrut'un tarihsel kimliği tam olarak belirlenecektir. Ama, şu aşamada Sargon'un Nemrut olma olasılığı, Hammurabi'ye göre, çok daha büyüktür.

Kimliği ve tarihsel kişiliği ne olursa olsun, kesin olan birşey vardır. O da, yaygın bir biçimde "Nemrut" diye anılan bir hükümdarın Hazreti İbrahim'e karşı çıktığı ve onu ateşe atarak yok etmek istediğidir. Bu; isim bir yana bırakılırsa, Kur'an-ı Kerim'in haberleri ile sabittir.

Kur'an-ı Kerim'de Hazreti İbrahim ile Nemrut'un savaşımına ilişkin ayetlerin sayısı 91'i bulur. Üstelik bunlardan bir bölümü de oldukça uzun metinlerdir. Bu bakımdan, Nemrut'u tanıtmak için bu ayetleri ve onlardan derlenen gerçek bilgileri teker teker sıralamak mümkün olmayacağından, konunun "icmalen" aktarılması daha uygundur.

Nemrut'un toplumunda putlara tapılmaktadır (el-Enâm, 6/74; Meryem,19/42, 48; el-Enbiya, 21/52, 57, 66; eş-Şuarâ, 26/70, 71; el-Ankebut 29/17, 25; es-Saffat, 37/85, 86, 95). Onların yeyip içtiğine (es-Saffat, 37/91), konuştuğuna (es-Saffat, 37/92) inanılmakta; onlardan rızık beklenmekte, şifa umulmakta; yaratanın onlar olduğu sanıldıktan başka, ölüm de onlarda görülmekte ve kendilerinden bağışlanma dileğinde bulunulmaktadır (eş-Şuarâ, 26/). Toplumda ahiret inancı yoktur (el-Ankebut, 29/19, 20). Gök cisimleri de, putlardan daha üstün bir konumda, ama kendi aralarında hiyerarşik bir düzene oturtulmuş olarak tapınılan tanrılar arasında yer almaktadır ve bunların en büyüğü Güneş'tir (el-Enâm, 6/).

Halk, alabildiğine dindar olsa gerek ki, hem çok sayıda put edinmiş bulunmakta (el-Enbiya, 21/58), hem putların bakımını üstlenmekte (es-Saffat, 37/91), hem de onları inanmayan kimselere karşı canla başla savunup, üstünlüklerini vurgulamaya çabalamaktadırlar (el-Bakara, 2/; el-Enâm, 6/; el-Enbiya, 21/55, 59, 60; el-Ankebut, 29/24; es-Saffat, 37/97). Bu dindarlık, heykelcilik (el-Enbiya, 21/52; es-Saffat, 37/95) gibi kimi iş kolları ile birlikte "aslı astarı olmayan söz yığını" (el-Ankebut, 29/ 17) halindeki bir 'edebiyat' ya da teolojik felsefeye de varlık kazandırmıştır.

Putların özenle yerleştirildiği tapınaklar, aynı zamanda, yargı gibi kimi kamusal işlerin yürütüldüğü merkezler durumundadır (el-Enbiya, 21/61). Toplumsal dinamiklerin en güçlüsü olarak gelenekleri görürüz (el-Enbiya, 21/; eş-Şuara, 26/). Geleneklerle şartlanmışlıklarından ötürü, insanlar, gözleriyle gördükleri gerçekleri bile kabullenemez, bir an için sezer gibi olduklarında da hemen geleneğin ağır basmasıyla eski inançlarına yönelmekten başka birşey yapamaz durumdadırlar (el-Enbiya, 21/). Bunda, elbette, geleneklerle şartlandırma biçimindeki eğitim kadar, korkunun da payı vardır. Gerçekten de, toplumda geleneklere uymayan ve inançlardan sapan kimseler taşlanma, aforoz, sürgün ve hattâ ateşe atılma gibi cezalara uğratılmaktadırlar (el-En'am, 6/80; Meryem, 19/; el-Enbiya, 21/68; el-Ankebut, 29/24; es-Saffat, 37/97). Böylece, toplumda kendi inançlarından başka hiç bir şeyi ciddiye almayan ya da inançlarına uymayan şeyleri gayr-ı ciddi bularak hafifseyen, dışlayan bir yapı oluşmuştur (el-Enbiya, 21/55).

Kur'an-ı Kerim'in Hazreti İbrahim'le ilgili kıssalarda yer alan 91 ayetine topluca baktığımızda, Nemrut toplumu hakkında bize çok ilginç ve önemli ipuçları verecek bir başka belirleme daha yapabiliriz. Ayırım yapmaksızın sıralayacak olursak, bu ayetlerde, "tanrı" kavramı eksenli dört kelime/ isimle karşılaşırız. Allah, Rahman, rab, ilâh ve put

Bunlardan ilâh ya da ilâhlar sözcüğü yedi yerde geçmektedir. Put kelimesi sekiz yerde kullanılmıştır. Yıldız, ay ve güneş birer kez dile getirilmiştir. Rahman, tek bir ayette anılmaktadır. Ve, Rab adı, bütün ayetlerin çevresinde döndüğü bir eksen durumundadır. Hem Yüce Allah'tan, hem de Nemrut toplumunun tapınmakta olduklarından haber verilirken "Rab" kelimesi ağırlıklı bir biçimde vurgulanarak kullanılmıştır.

İkinci husus, gerek Hazreti İbrahim ve gerekse Nemrut kavmi, putlar için "Rab" kelimesini hiç kullanılmamaktadırlar. Onları anlatmak için kullanılan kelimeler "taptıklarınız" ve "ilahınız/ilahlarınız" biçimindedir ve Nemrut halkı, ancak, gök cisimlerinden söz edildiğinde "rab" kelimesini kullanmaktadır.

Üçüncü hususa gelince: Hazreti İbrahim, sürekli bir biçimde "Allah'tan başka taptıklarınız" anlatımını vurgulamakta ve Allah adını devamlı olarak dile getirmektedir.

Bu üç husustan çıkarılacak kimi sonuçlar vardır:

Nemrut toplumunda putlara tapınılmasına karşın, onlara "rab" gözüyle bakılmamaktadır. Rablık, ancak, gök cisimlerine tanınmaktadır.

Toplum, Cahiliye arabı gibi. Allah'ın varlığından haberli bir toplumdur.

"Allah'ın kendisine hükümranlık verdiği kimse" de Rab sayılmaktadır. Çünkü, Hazreti İbrahim karşısında kendini böyle tanıtmıştır.

Nemrut toplumunda tapınılmakta olan putlar, "rab" değilse, nedir? Putlar, "dünya hayatında Allah'ı bırakmış" olan bu toplum için, doğrudan doğruya bir "dostluk vesilesi" dir (el-Ankebut, 29/25). İşte, bu nokta belirlendiğinde, artık, Hazreti İbrahim ile ilgili kıssaların niye baştan başa "Rab" kavramıyla donanmış olduğu daha iyi anlaşılacaktır. Demek ki, toplum üyeleri için aralarında bağ ve bağlantı kurucu bir "gözetici", bir "yüklenici", bir "gereksinme karşılayıcı", bir "düzenleyici", bir "eğitici", bir "seçkin", bir "sözü dinlenir", bir "üstünlüğü onaylanır" varlığa gereksinme duyulmaktadır. Bu, her türlü ilişkiyi üzerine kurabilecekleri, her şekil bağlantıya dayanak yapabilecekleri, her çeşit dayanışmada aracı edinebilecekleri, her nevi işlerinde tutunabilecekleri bir şey olmalı ve üstelik kendileri nasıl yorumlarsa, o konumda sayılabilmelidir. İşte "putların dostluklar için vesile kılınması" olayındaki etki budur.

Nemrut toplumunu tekdüze bir eşitlik içinde düşünmek mümkün olmayacağına göre, putları dostluk vesilesi kılmış bu insanların "dostluklar"ı ile bir ehram oluşturduklarını da varsayabiliriz. Herkesin kendisinden bir üstününü rab sayıp, bir altta olanına da rablık ettiği bir ehram. En tepede de, kendisinde yaşatma ve öldürme yetkisi bulunduğunu açıkça belirterek rablığını Hazreti İbrahim'e karşı ilân etmeye kalkışmış olan "Nemrut" Evet; gökyüzündeki güneş, ay, yıldızlar sıralamasının tapınaklardaki putlara öylece yansıtılmasının ardından, bu putlar vesilesi ile kurulmuş bulunan dostluklardaki hiyerarşik ehram Dostluk, bilindiği Üzere, "velâ" anlamında bir dostluk Hazreti İbrahim'in topluluğa karşı kullandığı Eski atalarınızın ve sizin nelere taptıklarınızı görüyor musunuz? Doğrusu onlar benim düşmanımdır. Dostum ancak âlemlerin Rabbıdır. Beni yaratan da, doğru yola eriştiren de O'dur. Beni yediren de, içiren de Odur. Hasta olduğumda bana O şifa verir. Beni öldürecek, sonra da diriltecek olan O'dur. Ahiret gününde yanılmalarımı bana bağışlamasını umduğum, O'dur" (eş-Şuarâ, 26/) cümleleri, O'nun reddettiği putların dostluğunun ve dostluk vesilesi yapılmasının boyutlarını açıkça ortaya koymaktadır. Rızıktan, ölüme dek her alanda Kulların rablığının, putların dostluklarına dayanılarak, yürürlüğe konulduğu bir toplum "Nemrut" da tepedeki "rab"tır:

Bir yaratığın rablık davasına kalkışması Bir insanın Allah'tan başka rab veya rablar edinmesi ya da başkalarına böyle bir kapı açması Bir kimsenin Yüce Allah'ın gönderdiği elçiyi yadsıması, öldürmeğe kalkışması, hattâ onu ya da herhangi bir insanı zulmen öldürmesi Hele peygamberi ateşe atmak Bunlar, hep, Nemrut'u "Nemrut" yapan tutumlardır.

Ama, onun asıl "Nemrutluk"u bunlar değil de, tüm bunları uygulayabileceği bir ortama elverişli düzeni kurabilmiş olmasıdır. Çünkü, "düzen" vardır ve tüm bunlara imkân veren de, zemin hazırlayan da, hattâ yönlendiren de işte bu düzendir. Öyle bir düzen ki, Yüce Allah, yaşamın dışında tutulmuştur. Dünya yaşamında Allah bırakılmıştır da, insanlar arası ilişkilerin kurulması ve yürütülmesi için putlar "vesile" edinilmektedir. İnsanlar arasındaki ilişkiye putların vesile kılınmış bulunduğu bu düzenin yürümesi için can, mal, akıl ve nesil güvenliği ortadan kaldırılmış; tüm bunlar "Nemrut Dini"nin ayakta kalabilmesi uğruna güdüm altına alınmıştır, ayrıca Böylece, insanların "can"ları üzerinde tasarruf edebilme yetkisi, "mal"larını yönlendirebilme gücü, "akıl"ları denetim altına alan gelenekler birikimi "edebiyat"ı oluşturma imkânı, "nesil"leri uyumluca yoğurabilme işlevini veren "eğitim"i yönlendirme araçları elde tutulmuş; bunlar birer silah gibi kullanılarak insanlar güdülmüştür. Bu, tersine de olsa, dört dörtlük bir düzendir ve Nemrut'un asıl "Nemrutluk"u da işte bu noktadadır. Kişisel tutumlarından çok, Yüce Allah'a giden yolları tıkayıcı bir işlev veren bu düzenlemesindedir.

Zübeyr YETİK

DERGİ - Nemrut: Kralların ve tanrıların taşlaştığı yer

  • Joseph Flaherty
  • BBC Travel
Nemrut

Kaynak, Joseph Flaherty

Türkiye'nin güneydoğusunda tanrıların ve kralların dev heykellerini barındıran ve UNESCO'nun dünya mirası listesinde yer alan Nemrut Dağı'nı ne kadar tanıyoruz?

Sessiz bekçiler

Burası tanrıların, kralların ve bazı yaratıkların dev heykellerinin insana tepeden baktığı bir mezar. Milattan Önce 1. Yüzyılda günümüz Adıyaman sınırları içinde Kral 1. Antiochus Kommagene Krallığı'nın lideriydi. MÖ 34 yılında öldüğünde Nemrut Dağı'nın Fırat Nehri'ne bakan rüzgarlı tepesinde taş yığınlarının içine gömüldü.

Tanrılar arasında uyumak

Ölmeden önce bıraktığı yazılara göre, Antiochus yüksek ve ıssız bir yere gömülmek istiyordu. Kendi tapınağını inşa edip tanrıların yanına gömülerek bunu başardı da. Bugün Nemrut Dağı'nın batı yüzünde taştan yapılma bu dev heykellerin sadece yıkıntıları ve başları görülüyor.

Cennet manzarası

Dağın zirvesine çıkan dolambaçlı yoldan tırmanırken Torosları da içeren muhteşem manzarayı izliyorsunuz. Nemrut kalıntılarına Adıyaman ve Malatya'dan ulaşılabilir.

Doğu ve batının karması

Nemrut Dağı'nın doğu yakasında tanrıların taştan gövdelerini yıkılmış kafaları önlerine sıralanmış halde görürsünüz. Buradaki heykeller, Kommagene krallığını çevreleyen farklı kültürlerin ve dinlerin bir sentezi gibidir. Pers ve Zerdüşti figürler Yunan tanrılarıyla karışmıştır.

İki imparatorluk arasında

Kral Antiochus heykelinin kafası da gövdesinin önünde dursa da hala heybetli görünüyor. Yanında bir kartal ve krallığının koruyucu tanrısı Kommagene heykeli bulunuyor. Kommagene Büyük İskender'in imparatorluğunun parçalanması üzerine ortaya çıkan birçok krallıktan biri. Güneydoğu Anadolu'daki bu krallık, batısında Roma ile doğusunda Part krallığı arasubda sıkışıp kalmış.

Çakıl taşlarından anıt

Dağın tepesinde Antiochus için yapılan ve tümülüs olarak da bilinen piramit mezar 50 metre yüksekliğinde. Bu yükselti çakıl taşları yığılarak oluşturulmuş. Antiochus, annesi tarafından Yunan, babası tarafından ise Pers krallığıyla bağlantılıydı.

Keşfedilmemiş mezar

Antiochus öldükten yıl sonra 72 yılında Romalılar Kommagene krallığını ilhak etti. Dağın tepesindeki anıt mezarı 'de Alman arazi mühendisleri keşfedinceye kadar bilinmiyordu. Kralın mezarı henüz bulunmuş değil. Fakat araştırmacılar bugünkü gelişkin teknolojiye rağmen tümülüse zarar vermekten korkuyor.

Antiochus'a dua

Mezarın doğu yakasında bir aslan heykeli gözetmektedir bölgeyi. İnsanlar burada tanrıların huzurunda ateş yakıp ziyafetler hazırlayarak onları mutlu etmeye çalışırdı.

Antiochus kendi heykelini Zeus gibi tanrıların heykellerinin yanına yaptırarak onlara tapınan insanların duasını almayı da amaçlamıştır.

Fırat'ın kaynağı

Buradan Fırat Nehri de görülür uzaktan. Türkiye'de başlayan nehir Suriye ve Irak topraklarından geçer, burada Dicle Nehri ile birleşerek Basra Körfezi'ne dökülür. Nemrut ayrıca Doğu Anadolu'da aktif olan bir fay hattına yakındır. Kalıntıların bir depremde zarar görmesinden endişe duyan UNESCO bölgeyi gözetim altında tutuyor.

Dağlara üstten bakmak

Nemrut Dağı'nın yüksekliği metre. Araştırmalar heykellerin ay takvimine göre belli bir düzen içinde sıralandığını ortaya koydu. Nemrut'un zirvesi sadece olağanüstü heykelleri görmek için değil, muhteşem manzarayı ve gün batımını izlemek için de gidilmesi gereken bir yer.

Tanrıların Tahtı Kommagene Krallığı Ve Nemrut Dağı

Bugün ‘Tanrıların Tahtı’ olarak adlandırılan Nemrut Dağı’ndan ve orada tüm haşmeti ve gizemi ile birlikte yükselen Kommagene Krallığı’na ait görkemli anıtlardan bahsedeceğiz.Eşi görülmemiş devasa boyutlarda heykeller ve yıldır antik dünyanın gizemlerinde saklı kalan bir krallık ve onların ölümsüzlüğü hedeflemiş kralları seafoodplus.infohos…

Adıyaman il sınırları içerisinde bulunan, yılında UNESCO Dünya Mirasları Listesi'ne girmiş olan  Nemrut Dağı, aslında asıl ismi Anka Dağı olan Anti Toros dağ silsilesinin m yüksekliğindeki ‘Nemrut Zirvesi’ dir. Nemrut Dağı’nı bu kadar değerli yapan, üzerinde bulunan antik mezar, anıtsal heykeller, mimari kalıntılar ve benzersiz manzarasıdır. 
Eski çağlarda dağın yamaçlarında hükümdarlık yapmış olan Kommagene Kralı I. Antiochos, tanrılara ve atalarına minnettarlığını göstermek ve ölümsüzleşmek için, Helenistik Dönemin en görkemli kalıntılarını burada bırakmıştır.
Kommagene Krallığı nerede kurulmuştu? Coğrafyası nasıldı?

Günümüzde Kommagene Krallığı’nın çekirdeği olarak Adıyaman’ı ve ardından da Gaziantep ve Kahramanmaraş illerini de içine alan bir coğrafyayı kapsadığını söyleyebiliriz. Geçmişte  ise, batısında Kilikya yani Alanya’dan başlayıp doğuda Iskenderun Körfezi’nde son bulan bölge ile, kuzeyinde Kapadokya, güneyinde   Osrohone  Krallığı yani Urfa’daki Edessa Krallığı ve yine güneyinde Suriye   olan bölgede bulunuyordu.
Stratejik ve doğal kaynakları açısından çok önemli bir coğrafyada yer alan Kommagene Krallığı’nın bulunduğu bölge, Fırat Nehri geçitlerine ve ovalarına hakim bir noktadaydı. 
 
Çünkü, tabiri caizse Ağrı Diyadin’den doğan babası Murat ve Erzurum Dumludağ’dan doğan annesi Karasu Nehir’lerinin Elazıg’da doğurduğu Fırat Nehri, eskinin doğu ve batısını birbirinden ayıran doğal bir sınır çseafoodplus.info Roma Dönemi’ndeki Mezopotamya ve Anadolu’yu birbirinden ayıran bir sınırdı. Doğusu Mezopotamya, batısı Anadolu’ydu. İşte bu tampon bölgede iki geçit noktası vardı. Bir tanesi Seleukia, yani Fırat Silifkesi ya da diğer ismiyle Zeugma ve diğeri de Samsat’tı. Ve Samsat,gelecekteki Kommagene Krallığı’nın başkenti olacaktı.Doğal kaynakları olarak inanılmaz Sedir Ormanları karşımıza çıkıseafoodplus.info Sedir Ormanları’nı daha çok Lübnan’da görürüseafoodplus.info ki o devirde bu coğrafyada da Sedir Ormanları bulunuyordu. Asur gibi büyük uygarlıkların fazlasıyla ilgisini çekmişseafoodplus.info yanısıra, madenler ve özellikle demir madeni yönünden de cok seafoodplus.infolar bu zenginliklerinden dolayı ve cok önemli bir geçit noktası olduğu için bu coğrafyayı istememişler miydi?Bereketi sağlayanhırçın  Fırat,az da olsa taşımacılığı da izin seafoodplus.info denilen hayvan tulumlarının şişirilmesi ile oluşan sallarla taşımacılık yapılıyordu. Bölge,ayrıca Antik Çağ’da demirin doğduğu yer olarak geçseafoodplus.info görürüz ki bu,halkın dinsel inancına da yansımıştır.Çünkü birçok yerde Zeus’u  elinde demirden yıldırımlar taşırken görürüz.
Kommageneliler kimlerdi? Tarihi ve kuruluşu nasıldı?


Kommagene Krallığı’ndan önce bu coğrafyada MÖ 2. bin yıllarında  Hititler’in hakim olduğunu görüyoruz.MÖ ’lerde tarihe Deniz Kavimleri Göçü diye geçen göçler sonucunda bu muhteşem imparatorluk yıkılır ve büyük bir kargaşanın sonunda Geç Hitit Beylikleri seafoodplus.infodan en önemlileri Antep’te kurulan Karkamış Krallığı,Çukurova bölgesinde Que Krallığı, Maraş’ta Gurgum Krallığı ve Adıyaman Merkezli olarak Kummuh Krallığını görüyoruz.
İşte,Kommagene Krallığı’nın bulunduğu bu topraklarda takriben yy da Kummuh Krallığı’nın hüküm sürmekte olduğunu görüyoruz.M.Ö da bölgeyle ilgili yazılmış kayıtlara seafoodplus.info,yine görüyoruz ki, Kummuh Krallığı’nın sonu MÖ ’lerde Asurlular tarafından getiriliyor.
SELEUKOSLAR VE KOMMAGENE
Ve M.Ö. ′ lü yıllara gelindiğinde, bu toprakların,Babil’in eline geçtiğini görüseafoodplus.infoında ise büyük Pers İmparatorluğu’nun egemenliğine seafoodplus.info ki, Makedonya’dan yola çıkıp Hindistan’a kadar,neredeyse tüm dünyayı ele geçirecek olan Büyük İskender’e seafoodplus.info İskender, MÖ yılından, yılına kadar Makedonya kralı olarak hüküm sürer ve MÖ 13 Haziran yılında Babylon'da yani bugünkü Irak’ta ölür. 

Ölüm döşeğindeki İskender’e komutanlarının sorduğu, kimi ardıl olarak bırakacağı sorusunu yıllar sonra, ünlü yönetmen Olıver Stone’un Büyuk İskender filminde onu canlandıran Colin Farrel yanıseafoodplus.info ,‘En güçlünüzü’,der.’ Savaşın,bulun’’,demek istemiştir aslında…

Büyük İskender, o zamanlar bilinen dünyanın neredeyse tamamını işgal etmiştir. 

Sınırları Makedonya'dan Hindistan'a uzanan büyük bir imparatorluk kurar.
Büyük İskender'in MÖ 'te ölümünden sonra, generalleri, ailesi ve arkadaşları imparatorluğun kontrolü için savaşırlar. Diadokhlar Savaşı  da denen bu savaş,Hellenizm döneminin başlangıcına işaret eder. İskender’in ölümünden sonra yaklaşık kırk yıl, önde gelen Makedonya generalleri bu büyük mirası kontrol etme iddiasıyla birbirlerine karşı çok şiddetli savaşlar verdiler. Ptolemaioslar Mısır’ı, Seleukoslar Karadeniz hariç tüm Anadolu ve hatta Indus Vadisine,yani Hindistan’a kadar olan bölümü ve Antigonoslar  da Makedonya’yı alırlar.Böylece üç büyük Hellenistik krallık kurulur.
Ve Kommagene’in bulunduğu bölge,Büyük İskender'den sonra yaklaşık yıl Seleukosların egemenliğinde kalır. M.Ö. ’te politik sarsıntılar yaşayan Seleukos Krallığı’ndan kopmaya çalışan küçük krallıklar,büyük bir bağimsızlık savaşı veriyorlardı.Seleukos Krallığı’nın satraplarından yani valilerinden Ptolemaus ,krallığını ilan ederek,Seleukoslar’dan ayrılır ve Kommagene Krallığı’nı kurar. Ve Samosata yani Samsat’ı, bu küçük krallığın başkenti seafoodplus.infoaus’un soyu baba tarafından  Oronteslere dayanıyordu yani Ermeni Krallığı’seafoodplus.info Kommagene,o devrin süper güçleri olan Roma İmparatorluğu ve Pers Krallığı arasında tampon bir devletçikti artık.


Ptolemaus’dan sonra,oğlu Sames tahta çıseafoodplus.info,Pers ve Helen dünyaları arasında köprü konumuna sahip bir coğrafyada yaşadığını,kutsal Fırat Nehri’ne sahip olduğunu ve ucu bucağı olmayan demir madenleri ile stratejik açıdan muazzam bir konuma sahip olduğunu anlamıştı.Ve aynı İskender gibi, farklı kökenleri olan halkını birleştirmek için Yunan ve Pers dünyasını birleştirme çabasına girişseafoodplus.infoşkenti Samsat’ı Fırat Nehri’nın doğu batı arasındaki kapısı haline seafoodplus.info ardından oğlu Mitridathes Kallinikos tahta çıkar.Dönem küçük krallıkların büyük güçler karşısında yok olduğu bir dönemdir.İşte burada Sames yine dehasını ispat ederek oğlu Mithridathes’i,bir Seleukos Prensesi olan Laodike ile seafoodplus.info sayede Kommagene soyunu İskender’e de dayandırmış seafoodplus.info bu diplomatik hareketiyle hem İskender’in,hem de Seleukosların itibarını elde etmiş seafoodplus.info krallığın devamı için itibar tek başına yeterli değseafoodplus.info evlilikten seafoodplus.infohos dünyaya geldi.MÖ MÖ 36 yıllarında  kendisini Epifane, ‘‘Fillo Romana’’ yani ‘Roma ve Yunan’ dostu olarak tanımlayan I. Antiochos tahta çıseafoodplus.info sırada bir süre Ermeni Krallığı’nın egemenliğinde kalan Kommagene,Ermeni Kralı Tigran’în Roma karşısında hüsrana uğramasının karşısında egemenliğini kazansa da,hala Roma ve Parth kavgası arasında kalmış küçük bir devlettir. Partlara karşı, Romalıların gücünden ustaca yararlanan ve hatta bu yüzden kendisine Fırat’ın ikinci kapısının yani Zeugma’nın hediye edildiği bir kraldır seafoodplus.info’ya karşı da kızını Pers prensine gelin vererek iki büyük güç arasında varlığını sürdürmeyi başaracak dehaya seafoodplus.info onun döneminde krallık en parlak yıllarını yaşar. Keskin zekası sayesinde bu mücadele, dinsel inanç ve siyasi eğilimlerle sürdürülmüştür. Ta ki Pers damadının tarafını tutmak zorunda kalana kadar…İ.Ö. 38'de Markus Antonius Part ordusunu yendi ve veliaht prens Pakoros'u öldürdü. Antiokhos kızı ve damadının acısını paylastı ve onlara yardım etmek istedi. Antiokhos savaştan kaçarak Kommagene'ye sıgınanları himayesini altına aldı ve onları Marcus Antonius'a teslim etmeyi reddetti. Savas istemeyen Antiokhos esirlere karşılık, 25 bin ton gümüşe eşit olan talens teklif etti. Zenginligiyle ünlü Kommagene'nin tüm altın ve gümüş varlığına göz koyan Markus Antonius sığınmacılara karşılık olarak Kommagene'nin tüm servetini istedi. Antiochus'un bu teklifi kabul etmesi söz konusu olamazdı.Roma bunun üzerine Kommagene nin etrafını çseafoodplus.info maden yönünden zengin Kommagene’nin yaptığı çelik kılıçları ve okları hesaba katmamışlardı.Büyük bir strateji ile Roma ile yapılan bu savaşı Antiochos kazandı.Huzuru korumak için de talent vermesi gerekirken talent vererek Antonius’la barış imzaladı.Onun dönemi Kommagene Krallığı’nın en güzel döseafoodplus.infoştan iki yıl sonra Antiochos ölecektir ve cok muhtemel Nemrut Dagı tümülüsüne gömülür.  


Antiokhos’un kökeni anne tarafından Seleukoslar’a yani Iskender’e ,baba tarafından Persler’e yani Darius’a dayanır.  Antiokhos, adını yaşatmak için, daha hayattayken Nemrut Dağı'nın tepesine anıtsal heykellerle süslü görkemli bir mezar tepesi yaptırır. Akıl almaz masraflar ve insan emeğiyle yapılan bu kült programı,tanrı olma sevdasına kapılmış bir megalomanın şımarıklığından mı kaynaklanıyordu? Değilse neydi peki? Kendini tanrı olarak tanımlayan ilk kral da değildi.Özellikle de, Hellenistik gelenekte bu tanrı krallar,hiç yadırganmayan bir seafoodplus.info sebebi,halkın kendisine bir kurtarıcı bulma zaaflarından kaynaklanıyor olabilirdi…Ancak,Antiochos un diğerlerinden farkı ,bu geleneği kendi şahsı etrafında,ülke çapında bir din ve kültür reformuna dönüştüseafoodplus.infoılaştırdığı şahsıyla,halk arasında baskın bir ilişki kurarak,onları helenleştirmek,yani Batılılaştırmaktı amacı.Tanrılarıyla el sıkışır şekilde yaptırdığı kabartmalarda,Tanrılara yakınlığı ile halkına göz dağı seafoodplus.infoın dili kuşkusuz Yunanca değseafoodplus.info O,Nemrut Dağı’nda bulunan vasiyetnamesini Helenistik Dönem Yunancası ile yazdırmıştı.Halkın okuma yazma bilmediğini, elimize halktan yana hiçbir kayıt bulunmamasından anlıseafoodplus.info de kayıtları Yunanca tutturmuş ve rahipler aracılığıyla,dini seranomilerle,ilahilerle ve kurban şenlikleri ile halka aktarılmasını istemişseafoodplus.info büyük gayesi,atası olduğunu iddia ettiği İskender’in doğu ve batıyı birleştirme politikasını sürdürmek,doğu kökenli halkına,batılı bir politik ve kültürel hüvviyet kazandırmaktı.Ama o zamanın süper gücü Roma buna izin verecek değseafoodplus.infoiğini,kendinden sonraki kralların yazıtlarında Antiokhos un tanrısal kimliğinden hiç bahsedilmemesinden anlıseafoodplus.info ihtimalle, İskender’in başlattığı doğu-batı sentezini amaçlayan bu reformu başarılı olamamıştı.Zaten olması da imkansızdı. Çünkü doğuyu temsil eden, çok büyük bir güç Persler’le ,batıyı temsil eden büyük güç Roma’nın uzlaşmaya hiç niyeti yoktu. 
  
Ve İmparatorluk,Vespasianus Dönemi’nde,M.S ,Küçük Asya Valisi Lucullus tarafından tarih sahnesinden silinerek Roma topraklarına bağlanırken, hazinelerinin büyük çoğunluğuna da Vali Lucullus tarafından el konulur. Asya vilayetlerinden elde ettiği bu gelirlerle Lucullus o denli zenginleşir ki,’lüx’ kelimesinin onun isminden  türemiş olduğu söseafoodplus.infohos’un kökeni anne tarafından Seleukoslar’a yani Iskender’e ,baba tarafından Persler’e yani Darius’a dayanır.  Antiokhos, adını yaşatmak için, daha hayattayken Nemrut Dağı'nın tepesine anıtsal heykellerle süslü görkemli bir mezar tepesi yaptırır. Akıl almaz masraflar ve insan emeğiyle yapılan bu kült programı,tanrı olma sevdasına kapılmış bir megalomanın şımarıklığından mı kaynaklanıyordu? Değilse neydi peki? Kendini tanrı olarak tanımlayan ilk kral da değildi.Özellikle de, Hellenistik gelenekte bu tanrı krallar,hiç yadırganmayan bir seafoodplus.info sebebi,halkın kendisine bir kurtarıcı bulma zaaflarından kaynaklanıyor olabilirdi…Ancak,Antiochos un diğerlerinden farkı ,bu geleneği kendi şahsı etrafında,ülke çapında bir din ve kültür reformuna dönüştüseafoodplus.infoılaştırdığı şahsıyla,halk arasında baskın bir ilişki kurarak,onları helenleştirmek,yani Batılılaştırmaktı amacı.Tanrılarıyla el sıkışır şekilde yaptırdığı kabartmalarda,Tanrılara yakınlığı ile halkına göz dağı seafoodplus.infoın dili kuşkusuz Yunanca değseafoodplus.info O,Nemrut Dağı’nda bulunan vasiyetnamesini Helenistik Dönem Yunancası ile yazdırmıştı.Halkın okuma yazma bilmediğini, elimize halktan yana hiçbir kayıt bulunmamasından anlıseafoodplus.info de kayıtları Yunanca tutturmuş ve rahipler aracılığıyla,dini seranomilerle,ilahilerle ve kurban şenlikleri ile halka aktarılmasını istemişseafoodplus.info büyük gayesi,atası olduğunu iddia ettiği İskender’in doğu ve batıyı birleştirme politikasını sürdürmek,doğu kökenli halkına,batılı bir politik ve kültürel hüvviyet kazandırmaktı.Ama o zamanın süper gücü Roma buna izin verecek değseafoodplus.infoiğini,kendinden sonraki kralların yazıtlarında Antiokhos un tanrısal kimliğinden hiç bahsedilmemesinden anlıseafoodplus.info ihtimalle, İskender’in başlattığı doğu-batı sentezini amaçlayan bu reformu başarılı olamamıştı.Zaten olması da imkansızdı. Çünkü doğuyu temsil eden, çok büyük bir güç Persler’le ,batıyı temsil eden büyük güç Roma’nın uzlaşmaya hiç niyeti yoktu. 
Kommagene Krallığı, MS 17'de Roma İmparatorluğu'na bağlı bir devlet olarak yaşar ve MS 72 yılında, Vespasianus döneminde Kommagene, Roma'nın Suriye Eyaleti'ne katılır. 

Roma hâkimiyetinin MS 5. yüzyılda zayıflamasından sonra Bizans, Emevi, Abbasi ve Arap egemenliğine giren Adıyaman ve çevresi ardından Selçuklu hâkimiyetine seafoodplus.info  Moğol’lar, Memluklular, Dulkadiroğlu Beyliği ve  ’de de Osmanlı hakimiyeti takip eder.

Kommagene İsmi nereden gelir?

Popüler internet söylemine göre adının etimolojik açılımı ‘Genler Topluluğu’ olarak söylenir ki ,’gene’ kelimesinin genetik ya da genolojiden gelmiş olduğu düşünüldüğünden muhtemelen bir benzetme yapılmıştır. Ama aslında çok büyük ihtimalle, Kommagene ismi,bu coğrafyada kurulduğundan bahsettiğimiz Kummuh’tan seafoodplus.info ismi Pers Dönemi’nde Kommah’a, Yunanlar döneminde de Kommagene’ye dönüşmüştür. 

Dağın ismine Nemrut denmesinin sebebi nedir?

Tek tanrılı dinlerin düşmanlarına,İbrahim Peygamber’i ateşe attığına inanılan Nemrut’tan beri bu isim seafoodplus.infom Peygamber’in Antiochos’tan en az yıl kadar önce yaşadığı düşünülürse,bu ismin verilmesi normaldir,diye düşüseafoodplus.info de yöre halkı tarafından ölümsüzlük addettiklere kişilere geçmişte ‘nemird’,’namırıt’ denirdi.

Nemrut Dağı’ndaki kalıntıların bulunuş hikayesine gelince,

Bilim dünyasının Nemrut Dağ’ı zirvesindeki görkemli eserlerden ilk kez haberdar olması yılının sonlarına rastlamaktadır.O yıllarda arkeoloji en popüler mesleklerden biri olmuşseafoodplus.infoçiler,keşfedilmemiş coğrafyalarda bilinmeyenleri ortaya çıkarmanın verdiği mutluluk içindeyken,hazine avcısı bir kısım da zengin olmanın keyfini çıkarıyordur.İşte bu yıl, Berlin’deki Prusya Kraliyet Bilimleri Akademisi’ne bir mektup gelir.
 
 
O sıralar,Diyarbakır Vilayetinde, Bağdat Demiryolu Hattı keşif calışmaları yol yapım işlerinde başmühendis olarak çalışan Karl Sester adlı bir Alman,yöre halkından öğrendiği, Doğu Antitoros Dağları silsilesinden Anka Dağları’ndaki bir zirvedeki çok sayıda ve muazzam büyüklükte heykellerden seafoodplus.info bu heykellerin Asur heykelleri olduğu konusunda ısrarcıdır. Anlattıklarına göre, devasa heykeller sırt sırta iki terasta yer almakta ve bunlar bir tepeyle birbirinden ayrılmaktadır. Alman otoritelerin ilgisini çeken Nemrut Tümülüsü ile ilgili ilk araştırma, yılında arkeolog Otto Puchstein ile Karl Sester’den kurulu bir ekip tarafından gerçekleştirilir.  
Zorlu ve maceralı bir yolculuktan sonra iki bilim adamı 4 Mayıs ´de Nemrut Dağı´na ulaşırlar. Puchstein, Doğu Terası’nda ,tahtlar üzerinde oturan heykellerden birinin elinde tuttuğu bir sembol fark etmiş ve Yunan Tanrı’larından  Herakles´in de hep böyle dikenli bir sopa görünümündeki bir lobutla tasvir edildiğini düşünmüştür. Puchstein, üzerinde heykel gövdelerinin oturur vaziyette olduğu tahtların arkasına geçtiğinde, 5 cm yüksekliğinde satır uzunluğunda Grekçe harflerle yazılmış kült yazıtının yani Nomos’un  yer aldığını görmüş ve hemen bu yazıtı çözümlemeye çalışmıştır.Yıpranmış harfleri çözümlemeye çalışırken,Batı Terası’na geçtiğinde oradaki tahtlarında arkasında aynı Nomos’un yazılı olduğunu görünce,çok büyük heyecana kapılıseafoodplus.info yazıtın birbirinin eksiğini tamamlamasıyla ortaya çıkan sonuçta,burasının bir Asur kalıntısı değil de Helenistik Krallıklar’dan biri olan Kommagene Krallığı’na ait bir kutsal mezar olduğunu öğseafoodplus.infohesion denilen görkemli tapınaksal mezar anıtının üzeri, 30 bin metre küp hacmindeki kırma kireç taşlarından oluşan 50 metre yüksekliğinde bir suni tepe yani tümülüs ile örtülmüştür.  
 
 
Tümülüs,en kısa anlatımıyla,üzeri toprak ya da kırma taş ile örtülmüş mezar anıtı,demektir. Tümülüsün doğu ve batısında devasa heykellerin ve kabartmaların yer aldığı iki teras bulunmaktadır. seafoodplus.infohos, her terasta kendi heykeli ile birlikte tahtlar üzerinde oturan 9 metre yüksekliğinde devasa tanrı heykelleri diktirmişseafoodplus.infoi yaklaşık ton ağırlığındaki büyük taş bloklarının işlenmesiyle ve üst üste konmasıyla, parça parça yapılmış bu tanrı heykelleri her iki terasta da aynı sırayla; soldan sağa Tanrı-Kral seafoodplus.infohos Theos’un kendisi, yanında ülkenin Ana Tanrıçası Kommagene Fortuna Tyche , tam ortada Baştanrı Zeus-Oromasdes yani Pers Tanrısı Ahura Mazda, onun yanında Apollon-Mithras,Hermes Helios ve en sağda seafoodplus.info yer almaktadıseafoodplus.infohos,her bu vasiyetnamesi ile kim olduğunu ve hangi krallık olduklarını bizlere apaçık söylemiştir.
Dağda yapılan arkeolojik kazılardan bahsedersek,
de arkeolog Otto Puchstein ile başlayan kazıları Osmanlı İmparatorluk Müzesi adına kontrol etmek üzere Osman Hamdi Bey ve Osgan Efendi göseafoodplus.infoın ardından yaklaşık elli yıl çalışmalara ara verilir  yıllarından itibaren genç arkeolog F. Karl Dörner Nemrut’la ilgilenmeye başlar.Dörner, II. Dünya Savaşı’nın ardından yılında, Kommagene ve özellikle Nemrut Dağı ile ilgili gerekli çalışmaları tanımlamak amacıyla tekrar bölgeye gelir. Dörner’in önceliği, Arsemia’da kazı yapmak olmakla birlikte, Nemrut’a ilgisi de devam etmektedir. Aynı yıl, Theresa Goell  de Nemrut Dağı’ndadır. Bu iki grup Nemrut Dağı ve  Kâhta Çayı(Nif cayı) kıyısındaki Arsemia’da ortak çalışmalar yapmak üzere anlaşır. Goell, de dağa ilk geldiğinde genç bir arkeologdur. Neredeyse 32 yıl Nemrut’ta Kral Antiochos ıle güneşi birlikte doğurur, birlikte batırır.
 
 
Bir çok sondaj ve kazı yapar Antiochos’una ulaşmak için. Ama  ulaşamaz. Taki artık saçları ağarıp kazı yapamaz hale gelene kadar’ de son kez vedalaşır  Antiochos’uyla ve Amerika’ya döner.4 yıl sonra bir adam elinde gümüş bir kutuyla dağa çıka seafoodplus.info tam da güneş doğduğunda içindeki külleri seafoodplus.infoa Teressa Antiochos’una kavuşmuşseafoodplus.info ününü Afrodisias Antik Kenti’nin keşfinde büyük rol oynayan Ara Güler sayesinde bulur.Güler, bir Fransız televizyonu ile birlikte belgesel ve fotoğraf çalışması yapmak üzere Nemrut’a gelir yılında gerçekleşen bu ziyaretin haberi Almanya ve Fransa başta olmak üzere dünyada ’ün üzerinde sanat ve haber dergisinde yayınlanır.

Ve hadi gelin bir Nemrut Turu yapalım,

Nemrut Turlarımız, gündoğumu ve günbatımı saatlerine göre ayarlanmıştır. Gündoğumu için Malatya tarafından geliriz.Gün batımı içinse Mardin veya Midyat’tan çıkar,Batman üzerinden bugün Dicle’nin suları altında kalan Hasankeyf’i ziyaret ederek,Diyarbakır yoluyla,Adıyaman Kahta’ya ulaşıseafoodplus.infoafik yapısından dolayı dağa otobüsümüz ile çıkma imkanımız olmadığı için,minibüslerimiz bizi Narince’de karşılıseafoodplus.infoum onbir kişi olarak bindiğimiz minibüslerimizle Nemrut Dağı’na doğru yol alıseafoodplus.infoine göre ve zamanımız yeterli olduğu taktirde yol üzerindeki KARAKUŞ TÜMÜLÜSÜ‘nü ziyaret seafoodplus.info önce de tümülüsün bir mezar anıtını örten yapay tepe olduğundan bahsetmişseafoodplus.infoki tepe de Kral seafoodplus.infohos’un oğlu seafoodplus.infodathes zamanında,kraliyet ailesinin kadınları için yaptırılmış bir mezar anıtıdıseafoodplus.infoık sarayının bulunduğu Arsemia tepelerinden sarayın hanımlarının mezarlarını izlemek ona güven seafoodplus.infoşık 20 metre yüksekliğindeki tümülüsün güneyinde dikili bulunan sütun üzerindeki kartal heykelinden dolayı yöre halkı tarafından 'karakuş' olarak anılmıştıseafoodplus.infoında bu karakuş antik çağda ‘Göklerin Koruyucusu’ kabul edilen kartalın ta kendisidir. Ve Zeus’un kartalıdır.Tümülüsün doğusunda iki adet yaklaşık 10 metre yüksekliğinde sütun bulunur. Birinin üzerinde boğa, diğerinin üzerinde ise aslan heykeli motifi bulunmaktaydı.Aslan da, ‘yeryüzünün koruyucusu’ kabul edilmektedir. Ancak günümüzde sadece boğa motifi yerinde durmakta,aslan ise yerdedir.


Tümülüsün batısında ise Kommagene Kralı I. Antiochos’un oğlu Kral II. Mithridates’in kız kardeşi Laodike ile tokalaşma kabartması yer alır. Sütun üzerindeki yazıttan anıt mezarın Kral Antiochos’un eşi İsias, kızı Antiochis ve torunu Aka’ya ait olduğu anlaşılmaktadır.
Buradan ayrıldıktan sonra,yine yolumuz üzerindeki CENDERE KÖPRÜSÜ’ne uğruyoruz. Cendere Köprüsü, Roma Köprüsü veya Septimius Severus Köprüsü olarak da bilinir. Antik Cabinas (Cendere) Çayı üzerinde yer almaktadır. Köprü muhteşem bir kanyondan akan çayın iki tarafını birleştirdiği için bu isim verilmişseafoodplus.info İmparatoru Septimius Severus’un (MS ) emriyle,o tarihte Samsat’ta karargâh kuran XVI. Lejyon tarafından yaptırılmıştır.
Cendere Köprüsü, Antik Roma mimarisinin muhteşem bir anıtsal örneğidir.  Köprü her biri tonlarca ağırlıkta olan düzgün kesme taşlardan yapılmıştır. 7 metre genişliğinde, 30 metre yüksekliğinde ve metre uzunluğunda olan köprünün en ilginç mimari özelliği harç kullanılmadan yapılmış olmasıdır. Köprü, her iki tarafından rampa biçiminde yükselerek orta kısımda birleşmektedir. Bu özellik köprünün hem statik olarak dayanıklılığını artırmakta hem de köprüye anıtsal bir görünüm kazandırmaktadır yıllık köprü yakın zamana kadar kullanılmakta seafoodplus.infoçtiğimiz yıllarda yakınında bir köprü yapıldı.Bu çok kısa zamanda yıkıldı ve yerine şu an kullandığımız köprü yapıldı.


Hikayesine gelince,Roma İmparatoru Septimus Severus, bu köprüyü yaptırdığında,köprünün iki tarafına ikişer sütun koydurmuşseafoodplus.info ikisi kendisi ve  karısı Julia Domna  için,diğer ikisi de oğulları Karakalla ve Geta içseafoodplus.info bu sütunlardan biri eksiktir.Oğlu Geta’ya ait olan sütun,taht kavgası sırasında kardeşini öldüren Karakalla tarafından kaldırtılmıştır.Çünkü,o devirde  öldürerek yok etmenin dışında,o kişiye ait herşey,tüm kayıtlar,tüm anılar ve anıtlar ortadan kaldırılırdı.Buna ‘Damnatia Memoria’ seafoodplus.info ‘Hatıraların Lanetlenmesi’.Biz bunu bir de Efes Kenti’nden, İmparator Domitianus’un unutturulmasından da biliriz.İşte bu şekilde Geta’yı öldürmekle kalmamış,hatıralarını da yok etmişseafoodplus.info sonu nasıl oldu derseniz,söylenceye göre askeri tarafından Harran'a giderken tuvalette öldürülür.
Cendere köprüsü hakkında bilgilenip fotoğrafladıktan sonra Nemrut’a doğru harekete geçiyoruz.
Yolda, Yeni Kale ya da Eski Kahta Kalesi ni görüyoruz. Gece ışıklandırması ile görenleri büyüleyen Yeni Kale, Adıyaman Kahta İlçesi'ne bağlı Kocahisar Köyü içindedir. İlk yapılış tarihi Hititlere kadar giden kalenin bugünkü şekli Memluklular Dönemi'nden kalmadır . Kalenin Urartu, Part, Kommagene, Roma, Sasani . Arap ve Osmanlıların  eline geçtiği de bilinmektedir.
Ve yolumuzun üzerindeki tabelada ARSEMİA yazısını okuyoruz. Arsemia Antik Kenti,bir dönem Kommagene uygarlığının yazlık başkenti olarak kullanılmış. Savunma amacıyla kullanılan kent, dini amaçlı tüneller kazmak için de kullanılmış. Arsemia Antik Kenti'nde Kommagene Krallığı'nı zirveye taşıyan Kral I. Antiochus'un babası I. Mithridates'in mezarı olduğu düşünülen yapı vardır. Mezarın üzerinde ise I. Antiochus tarafından koydurulan ve Arsemia tarihine ışık tutan Anadolu'nun en büyük Grekçe kitabesi yer alır.
Arsemia Antik Kenti'ne ait en önemli kalıntılardan biri de; Herkül'ün, kendisini tanrı katında gören I. Antiochus ile tokalaşmasının tasvir edildiği 10 ton ağırlığa sahip kabartmadır. Kabartma üzerinde I. Antiochus sivri uçlu tacıyla, Herkül ise sakalı ve elindeki sopasıyla resmedilmiş. Antiochus'un, yarı tanrı Herkül ile aynı boyda yapıldığı ve hatta kafasındaki taç ile kendisini ondan üstün kıldığı göze çarpan detaylar arasında. Herkül, çırılçıplak tasvir edilirken, Antiochus ise gücün ve zenginliğin simgesi olan pelerinlerini kat kat giyinmiş şekilde tasvir edilmiştir. Antiochus'un elinin tokalaşırken Herkül'ün elinin üzerinde duruyor olması da kral egosunun açık bir göstergesi niteliğinde.                                       


Ve Arsemia’yı uzaktan görerek NEMRUT DAĞI ZİRVESİne doğru yol alıseafoodplus.infoe ulaşmadan önce servis araçlarımızdan inip belediyenin tahsis ettiği tesiste kısa bir ihtiyaç molası verdikten sonra, 65 yaş üstü büyüklerimiz  ve 18 yaş altı küçüklerimiz ücretsiz olarak,diğer misafirlerimizde müze kartlarını gösterdikten sonra,belediyeye ait minibüslere binerek,3 dakika kadar yol alarak minibüslerden seafoodplus.info bu yolculuktan sonra m uzunluğunda bir tırmanış bekliyor.
Zirveye iki çıkış alternatifi seafoodplus.info soldan,ki bu öncelikle Batı terasına çıkarıyor,diğeri de doğudan çıkış.Biz merdivenlerin düzgünlüğüne bakaraktan Batı Terası merdivenlerinden çıkmayı tercih ediyoruz.Tırmanış çok zorlu değseafoodplus.infoen aralıkları oldukça seafoodplus.info son m de sık basamaklar yer alıyor.Çok kolay olmamakla birlikte,yukarıda görülecek güzelliği düşününce,umursanmayacak bir seafoodplus.infoıya ulaştığımızda öncelikle Batı terası çıkıyor karşımıseafoodplus.info gün doğumu,hem gün batımı öncesinde Batı Terası ‘ndan geçerek Doğu Terası’na gidiyoruz.Gün Batımı’ndan önce Doğu Terası’ndaki devasa heykel başlarını ve tahtlarını görüyoruz.
Başlar ya kült alanının yapımı yarım bırakıldığı için yerlerine yerleştirilmedi ya da yerleştirildikten sonra rüzgar ve depremler sebebiyle düştü’de Osman Hamdi Bey buraya geldiğinde Kommagene Tyche’nin başı,gövdesinin üseafoodplus.infoan o da yerinden düşer. Tümülüs üç terastan oluşseafoodplus.infoğu ve batı terasları benzer şekilde düzenlenmişken, kuzey teras tamamen farklıdıseafoodplus.info teras geçiş koridoru gibi düzenlenmiştir. Neredeyse simetrik şekilde düzenlenmiş doğu terasta tümülüse sırtını dayamış dev heykel başları ve kaideleri ile Goell’in basamaklı piramit olarak tanımladığı,kurban törenleri için yapılmış sunak bulunur.
Batı çeperi istinat duvarı ile genişletilmiş olan daha dar ve asimetrik düzenli batı terasta tümülüsün eteğinde kolosal heykeller, güney ve batı kenarlarında ise sunaklı stel kaideleri bulunur. Bu terasta ’de ortaya çıkarılan dört adet tokalaşma kabartması ile Aslanlı Horoskop bulunur. Nemrut Dağı Tümülüsü batı terasındaki Kral I. Antiochos’un tanrılarla tokalaşma sahnelerinin resmedildiği kumtaşından yapılmış steller arasında bir de Aslan Horoskobu bulunur. Puchstein’in alana ilk geldiği yılında, tümülüs üzerinden kayan çakılların altında kaldığı için tespit edilemeyen bu steller ve Aslanlı Horoskop,daha sonradan yapılan kazılar sırasında ortaya çıkarılmıştıseafoodplus.infoüne kadar ele geçen bilinen en erken Grek horoskopu olan Nemrut Dağı Aslan Horoskopu yaklaşık metre yüksekliğinde ve metre genişliğindedir.Gövdesinde ve çevresinde toplam 19 adet yıldızla, boynunda bir hilal bulunur. Aslanın sırtında yer alan daha büyük boyuttaki üç yıldızın üzerinde Grekçe harflerle Mars, Merkür ve Jüpiter adları yazılıdıseafoodplus.infohos,Helen Tanrılarım dediği tantılardan Mars ile Ares’ten , Merkür ile Hermes'ten, Jüpiter ile de Zeus’tan bahsetmektedir çok muhtemel.
 
 
Horoskopta yer aldığı düşünülen tarihin tümülüsün kesin inşa tarihi konusunda bir veri oluşturabileceği düşünülmüş ve 7 Temmuz 62 tarihi saptanmıştıseafoodplus.info tarihin de Antiochos’un tahta çıkış tarihi olduğu düşünüseafoodplus.info steller, ’te alandaki Geçici Restorasyon Laboratuvarı’na taşınmıştır. Doğu ve batı teraslardaki kireçtaşı heykeller dizisi Kral Antiochos’la birlikte dört tanrı heykeli ile iki yanda birer çift koruyucu aslan ve kartal heykellerini içerir. Üst kottaki platformlarda yer alan dev heykeller anıtsal bir etki yaratırlar. Kommagene’nin doğu ve batı arasındaki birleştirici konumuna atfen tanrı heykelleri Helen ve Pers isimleri ile birlikte adlandırılmıştıseafoodplus.info heykellerle birlikte,gün doğumuyla doğudaki tanrılarını,gün batımıyla da batıdaki tanrılarını selamlarlar.
Antiochos,başarılı bir hükümdardı.Romalılara karşı kazandığı zaferle de halkı karşısında çok büyük itibar kazanmıştı.Birşeyler yapmalıydı.Tarihe adını sonsuza dek kazıyacak birşseafoodplus.info hayatının en büyük projesini seafoodplus.info’un zirvesine bir anıt mezar yapacak ve bu mezar başarısının bir göstergesi olarak onu ölümsüzlüğe taşıyacaktı.Kendisi de tanrılara edilecek olan dualardan payını alacak ve tarihteki yerini sağlamlaştırarak ,ölümsüz olacaktı.Daha hayattayken kendisini tanrı olarak göstermesi,öldükten sonrası için kendisine bir kült mezar yaptırması ve senede iki kez halkının kendisi ve tanrıları için tören düzenlemesini emretmesi ona herkesin gözünde ölümsüzlük kazandıracaktı.Ve bu sebeple çok büyük bir inşaat projesine başladı.Nemrut Dağı,bu çapta bir inşaata hiç uygun değseafoodplus.infoınlarında su yoktu.Rüzgarın gücü inanılmazdı.Ama,Antiochos hayatının sonuna kadar kült mezarını bitirmeye çalıştı.Bitirebildi mi,bilmiyoruz.Çünkü bazı arkeologlar yarım kalmış kabartmalar sebebiyle,anıtın hiçbir zaman bitirilememiş olduğunu düşünüseafoodplus.infoısıyla da öngördüğü törenlerin hiçbir zaman yapılamadığını söylüyorlar.
Yıllarca burada kazı çalışmaları yapılmış,ama Antiochus’un mezarına ulaşılamamıştıseafoodplus.info çalışma tümülüse zarar vermişseafoodplus.info son da seafoodplus.info Şahin tarafından yapılan jeofizik çalışmalarında üç boşluk olduğu sonucunu seafoodplus.infoştırmacılar bu boşlukların her iki terastaki Zeus ekseni üzerinde olduğunu düşünüseafoodplus.info bu boşlukların ne olduğu ancak ileride yapılacak olan testlerle ortaya çıkarılabilir.
Gün Batımı’nda arkamıza aldığımız devasa heykellerin azametiyle batan güneşe Antiochos’un gözleriyle bakarak ve onun vasiyetnamesine yazdığı sözleriyle vedalaşıyoruz “…


HER KİM Kİ , BU DÜZENİN KUTSAL ABİDESİNİ BOZAR YA DA ZARAR VERİRSE YALNIZ KENDİSİ DEĞİL, AYNI ZAMANDA TÜM SOYU SOPU RAHMETLİ ATALARIMIN VE TÜM TANRILARIN HIŞMINA UĞRASIN TA Kİ CEZASINI TAMAMİYLE ÇEKİNCEYE KADAR”

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir