kral çıplağın hikayesi kısa / Kral Çıplak hikayesi ve verilen mesaj

Kral Çıplağın Hikayesi Kısa

kral çıplağın hikayesi kısa

1 Çıplak Kral: İktidarsızlığın Çıplaklığı1 Çıplak Kral, bilinen bir hikâyeden uyarlanan, iletisini iktidar eleştirisi üzerine kurmayı hedefleyen bir metin. Çıplak Kral hikâyesinde gösterişe, giyim kuşama düşkün ve kendini çok zeki sanan bir kralın başına gelenler anlatılmaktadır. Bu hikâyeye göre Kral, yeni kıyafetler giymek ister ve kendisine en iyi elbiseyi dikene çok büyük ödül vereceğini ülkenin dört bir yanına duyurur. İki dolandırıcı bu haberi duyar ve kralın ülkesine gelir. Krala en güzel elbiseyi dikeceklerini yalnız bu elbisenin bir özelliğinin olduğunu; herkesin bu elbiseyi göremeyeceğini, yalnız zeki insanların bu elbiseyi görebileceğini söylerler. Kral kabul eder ve terzilere yüklü bir ödeme yapar. Kral giysisi dikildikten sonra halkın karşısına çıkacağının duyurusunu yaptırır. Terziler gece gündüz elbiseyi dikiyormuş gibi yaparlar ve bu sırada da sürekli altın dolu keseler almaya devam ederler. Kral, en yakın yaverini elbiseyi görmesi için gönderir. Yaver, aptal görünmemek için olmayan elbiseyi görür gibi yapar. Krala elbisenin güzelliğinden abarta abarta bahseder. Günler sonra terziler, elbisenin bittiğini söyleyerek kralın huzuruna çıkarlar, olmayan elbiseyi gösterir gibi yaparlar. Kral da bir şey görmediği halde aptal olduğu düşünülmesin diye elbiseyi çok beğendiğini söyler. Terziler, kralın elbisesini giymesi için onu soyar, giysisini giydirir gibi yapar. Kralın yeni giysisini merak eden halk meydanda toplanır, kral halkın huzuruna çıkar. Kimse kralın aslında çıplak olduğunu söyleyemez. Halk aptal duruma düşmemek için yalan övgülerle kralın elbisesini görüyormuş gibi yapar. Küçük bir çocuk kralın çıplak olduğunu haykırır ve halk da çocuğa hak verip krala gülmeye başlar. Kral utanarak sarayına kaçar. Uyarlamasını Gülen İpek Abalı’nın yaptığı oyunda yukarıdaki hikayeye bazı eklemeler yapılmıştır. Uyarlamada, hikâyedeki gösterişine düşkün kral yerine, şişman olduğu için ne giyeceğini dert edinen bir kral tasvir edilmektedir. Şişman olduğu için bedenine uygun giysiler bulamayan Kral, bedenine yakışan güzel bir giysi giymek ister. Tek derdi güzel ve bedenine uygun kıyafetler bulmak olan Kral’ın bu nedenle diğer görevlerini yerine getiremediği vurgulanır. 1 Konunun içeriği “Çocuk Oyunlarında Ötekileştirme” başlıklı yüksek lisans tezimin “Oyunlarda Ötekileştirme Örnekleri” bölümünden alınmıştır. 2 Hikâyeden farklı olarak uyarlama oyunda Anlatıcı, Kraliçe, Vezir, Uşak da yer almaktadır. Vezir, kralın görevlerini üstlenen sağ koludur. Vezir, Kral’ı yaptığı gereksiz masrafları nedeniyle içten içe eleştiriyor görünerek halkın yanında gösterilir; ancak görevini kaybetmemek için dolandırıcıların oyununa dahil olan ikiyüzlü biridir. Uyarlayanın bu ikiyüzlülüğü Vezir’in dalkavukluğunu özellikle göstermek için vurgulamadığını, metne eleştirel yaklaşıldığında saptanmaktadır. Kraliçe’ye, Kral’ın “çirkin ve kaba” bedeninin daha da dikkat çekmesi için yer verilmiştir. Kral’ın aksine Kraliçe ince ve güzeldir. Yönetim kademesinde hiçbir işlevi yoktur. Yer yer Kral üzerinden alımlayıcıya öğüt veren yazanın dış sesini temsil etmektedir. Uşak, hiyerarşik yapıda Vezir’den sonra gelen son kişidir. Kaba davranışları, açgözlülüğü ve kontrolsüz konuşmalarıyla Vezir’e karşıt bir tip olarak tasvir edilir. Vezir’in halkla kibar ve mesafeli iletişiminin karşısına Uşak’ın kaba ve nezaketsiz davranışları gösterilerek ikisinin arasındaki fark belirtilmektedir. Böylece Vezir’in kralın yerine iktidar olabilecek karakter özelliklerine sahip olduğu anlatılmak istenir. Halk, hem hikâyede hem de uyarlanan oyunda aynı tutumu sergilemektedir. İktidarın karşısında sessiz ve güçsüz temsil edilmektedir. Uyarlayan, halkı itaatkâr göstermek için sokak sahnesinde Vezir ve Uşak’ın halktan insanlarla konuşmasına dair kısa bir bölüm yazmıştır. Bu bölümde Vezir halka karşı merhametli, kibar ve anlayışlıdır. Uşak ise teklifsiz ve kabadır. Halkın merhamet gösterilecek bir sınıf olarak gösterilmesi, uyarlayanın yöneten ve yönetilen arasındaki ayrımı meşru görmesi (göstermesi) olarak yorumlanabilir. Saray ve halk arasındaki eşitsizliğin altının çizmek için yazan, “midesine düşkün” Kral’ın fazla kilolarını kapatmak amacıyla kendine yakışan kıyafetlere yaptığı harcamalara dikkat çeker. Sınıfsal karşıtlığı böyle kurmaya çalışır. Fakat eleştirel bir mesafeyle okunduğunda yazan, aslında tam da iktidar olma kriterlerini meşrulaştıran bir anlatım, karakter ve oyun kurgusuyla iletisinin uzağına düşmektedir; iktidar olamama hali üzerinden nasıl iktidar olunabilir meselesini dolaylı göstergelerle irdelemektedir. Uyarlamayı yapan, meşru olarak kabul görecek iktidarın yollarını, iktidar olmayı hak edenin karakter özelliklerini, yetenek ve kabiliyetlerini dolaylı yoldan göstermeye çalışmaktadır. Bunu da çirkin algısını pekiştiren şişman bir bedeni ötekileştirme yoluyla yapmaktadır; alımlayıcı ötekileştirilen bedenin “eksiklikleri” ne yönlendirilmektedir. Böylece iktidara sahip olanın aslında nasıl bir görünüme sahip olması gerektiği ima edilmektedir. 3 Oyun aptal bir kralın güzel giyinmek istemesi ve kurnaz terziler tarafından aldatılarak halkın karşısında küçük düşürülmesini anlatan hikâyeden yukarda bahsedilen değişikliklerle uyarlanmış olup, kukla oyunu olarak tasarlanmıştır. Uyarlanan metin, ötekileştirici söylem ve uygulamaları içermektedir. Oyunda alımlayıcıyı sorgulama yapmasına fırsat vermeyecek biçimde yönlendirmek amacıyla Anlatıcı kullanılmaktadır. Anlatıcı’ nın dilinden yazan, hem didaktik bir dil kullanarak öğreticilik yapmakta, hem de ötekileştirici uygulamaların meşruiyetini sağlamak için cevabı belli sorular sormaktadır. Bu nedenle yazanın, alımlayıcının onun istediği doğrultuda karar vermesini sağlamayı amaçladığı saptanmaktadır. Böylece alımlayıcısı çocuk olan oyunda, uyarlayanın “doğruyu bilen kişi” olarak kural belirleyici iktidar sahibi olduğunun alımlayıcı tarafından peşinen kabul edilmesini amaçladığı saptanmaktadır. Yazan, bedenin güzelliği ve çirkinliğini tartışma konusu yapmakta; kilolu bedenin çirkin, zayıf bedenin güzel olduğuna dair söylem oluşturucu iddiasını desteklemek için Kral’a beceriksiz, aptal, sakar sıfatlarını da yüklemektedir. Dışarıdan gelen terziler yoluyla, dış mihrak söylemini destekleyen bir bakışla, yerli ve yabancı arasında ayrım yapılmaktadır. Yerliye olumlu vasıflar yüklenirken, yabancı olumsuzlayıcı nitelendirmelerle betimlenmektedir. Yabancının ötekileştirilmesi, dolandırıcı iki terzinin Kral’a ve çevresine söyledikleri yalanla meşru gösterilmeye çalışılmaktadır. Oyun dokuz sahneden ve üç mekandan (Saray ,halkın toplandığı meydan ve terzi dükkanı) oluşmaktadır. Olaylar dizisi hikâyedekine benzer bir çizgide ilerlemektedir. Oyunun zamanı belirsizdir. Oyunun birinci sahnesi sarayda geçer. Bu sahnede kral bedeninden şikayet etmektedir. Vezir’e kendisi için en güzel yeni elbiseyi dikene ödül vereceğini duyurmasını emreder. İkinci sahnede meydanda Vezir duyuruyu yapar. Anlatıcı dikilen elbiseleri Kral’ın beğenmediğini anlatır. Üçüncü sahnede Terziler, Kral’ı en güzel elbiseyi dikeceklerine ikna ederler. Dördüncü sahnede Terziler’ in dolandırıcı oldukları anlaşılır, hilelerinden bahsederler. Anlatıcı Terziler’ in garip olduğunu söyler ve iyi mi kötü mü olduklarını izleyiciye sorar. Beşinci sahnede Kral, Vezir’i elbisenin son durumu hakkında bilgi edinmesi için görevlendirir. Altıncı sahnede Vezir’in meydanda halkla karşılaşması ve halka yönelik Uşak’tan farklı tutumu ortaya seafoodplus.infoi sahnede Vezir ve Uşak’ın elbiseyi görmedikleri halde görüyormuş gibi davrandıkları görülür. Anlatıcı bu sefer Terziler’ in iyi olmadığına dair daha 4 net konuşur. Sekizinci sahnede Vezir’le Kral’ın elbiseyle ilgili konuşmaları yer alır. Vezir elbiseyi görmediğini söylemez, Kral’ın sorularını geçiştirmeye çalışır. Dokuzuncu sahnede Kral’a elbise gösterilir. Kral elbiseyi görmediği halde görmüş gibi yapar. Terziler onu giydirmiş gibi yaparlar ve Kral çıplak bir halde meydanda dolaşır. Halkın arasından bir çocuk Kral’ın çıplak olduğunu haykırır. Oyun anlatıcının oyun mekânlarını anlatmasıyla başlar. Yüz elli odalı sarayın aynalı odalarının birinde Kral kendi kendine konuşmaktadır. Kral: Of,of,of! Bugün ne giysem acaba? (Aynanın önüne gider) Of, sevgili ayna, şişman gösterdiğinde beni, sevmiyorum hiç seni! Of,of,of! Aman, ne yana gitsem, şöyle mi dursam, böyle mi? Ay, buradan göbeğim aynaya sığmıyor. Olsun, ben kralım, en güzel giysileri yaparlar bana. En güzellerini giyerim, en yapışanları, yok yakışanları yani.Çok yapışan dar olunca, göbeğim benden bir adım önden gidiyor sanki. Hahah! Çok esprili ve zeki bir kralım ben. Ama bu göbek hep şeyin suçu, yemeklerin, ay yok onlar lezzetli! O zaman, yemekler suçsuz, ama o aşçı o kadar lezzetli yapmasa yemem! Evet! Aşçının suçu! Tamam, durun bakalım, onu cezalandıracağım. Beni çok şişmanlatıyor. Kralın şişmanlığından şikâyet etmesiyle başlayan oyunda yazan, şişman bedenin arzulanmayan bir beden oluşunu, makbul ve çekici olan, arzulanan bedenin ölçütlerini belirleyen dışarıdakinin/iktidarın bakışını simgeleyen ayna metaforunu kullanarak hatırlatmaktadır. Ayna yani dışarıdakinin bakışı altında Kral, bedenini yargılamakta, ona biçim vermekte, kendince onunla dalga geçmektedir. Böylece, bizzat ona sahip olan kişi tarafından ve bu kişinin iktidarı temsil eden konumu itibariyle şişman bedenin istenilmeyen olarak ötelenmesi normalleştirilmektedir. Gücü temsil eden tarafından şişman beden alaya alınmaktadır. Kralın kendi bedeni üzerinde komikleştirilmiş bir anlatımla yargıda bulunması, ötekileştirici dili görünmez kılmaktadır. “Bedene sahip olan ona istediği gibi biçim verebilir” düşüncesi özgürleştirici bir söyleme dayanıyor gibi gözükse de, burada temsil edilen bedenin ona sahip olanın iktidarına mahkûmiyeti, aynı bedenin dışarıdakinin bakışına hapsedildiğinin üstünü örtmektedir. Kralın kendi bedenini alaya alması, güzellik kriterlerini belirlemesine neden olmaktadır. Bizzat bedene sahip olanın dayatılan güzelliği arzuluyor olması, iktidarda olma gücüyle birleştirilince şişman bedeni ötekileştirici dil görünmez kılınmaktadır. 5 Kral’ın şişmanlığını abartarak, göbeğinin aynaya sığamayacak kadar geniş olmasından şikâyet etmesinin sebebinin fiziksel/bedensel rahatsızlığından değil, bedeninin oluşturduğu görüntü kirliliğinden rahatsız oluşuna gönderme yapılmaktadır. Kral’ın görünür olmanın tamlığını eksilten çirkinliğin verdiği rahatsızlıktan şikâyet etmesi, gören gözün görünmeyen gözleri düşünerek bedenini hor görmesinin ifadesidir. Çirkinlik ve şişmanlık bir aradadır, makbul olan güzel yani zayıf görünmektir. Kilolu bir bedenin ne tür kıyafetler giymesinin uygun olacağı bir kralın dilinden duyulur: bedene yapışanların değil, yakışanların giyilmesi… Görünüme dair içselleştirilmiş normların (fark edilmeden) metin yoluyla tekrar edilmesi, alılmayıcıya güzelliğin zayıflık olduğu ve bunun makbul olduğunu hatırlatma işlevi görmektedir. Kral kendini esprili ve zeki görmektedir. Fakat göbeği zekâsı ve espri kabiliyetini eksilten, ona gölge düşüren “fazlalık” olarak gözüne batmaktadıseafoodplus.info göre şişman olmak işlenmiş bir suçtur ve suçlu bulunmalıdır. Yaptığı güzel yemekler dolayısıyla aşçı suçlanır. Alımlayıcıya kilolu olmanın iradesizlik göstergesi olduğu, çirkinliğin de bu iradesizliğe eşlik ettiği ve bu durumun suç olduğu, suçun da cezalandırılması gerektiği sempatikleştirilmiş bir dille anlatılmaya çalışılır. Kontrol edilemeyen göbek, iktidar olmanın gücü kullanılarak güzel kıyafetlerle kamufle edilmelidir. Ancak güzel ve kontrol edilebilir bir beden insanı memnun edebilir görüşü Kral’ın monologunun vurguladığı temel meseledir. Şişmanlık, kralın tüm davranışlarına etki eden bir engel olarak sunulmaktadır. Kraliçe’ye acilen aşçıyı çağırmasını söyler. Acilen suçlu cezalandırılmalıdır ve Kral sabırsızlanır. Kral: Of, of, başka işim var. Aman çabuk! Kraliçe: Aman kralım. (Çarpışırlar koştururken) Kral: Bakın Kraliçem, göbeğimle size çarptım, canınız acıdı mı? Kraliçe: Acıdı … (Ağlar) Kral: Ay, ben ne yapıcam şimdi? Eyvah Kraliçem üzüldü. Ağlıseafoodplus.info ben onun canını acıttıseafoodplus.info ne yapsam beni seafoodplus.info defa öpsem mesela, affeder mi? (Telaşla koşuşturur, kendi eteklerine takılır.Düşer, kalkar.) Kralın beceriksizliği şişmanlığının neden olduğu sakarlıklarıyla birleşir. Kraliçe’nin ağlaması karşısında ne yapacağını bile bilemeyecek kadar basiretsizdir. Karar veremez, karar verirken bile ikirciklidir. Kral ve kraliçe arasındaki fiziksel zıtlık, Kral’ın Kraliçe’ye 6 çarpması, göbeğinin Kraliçe’nin canını acıtacak kadar büyük ve kaba olmasıyla ve Kraliçe’nin de narin oluşuyla vurgulanır. Kırılgan, zarif ve narin Kraliçe’ye karşılık sakar, beceriksiz ve ” kaba” bir Kral… Dengesiz ve uyumsuz bir çift görünümü fiziksel özellikler ve bu özelliklerin etkilediği karakter özellikleriyle verilmektedir; böylelikle alımlayıcının/izleyicinin normlara uygun olan uyumluluk algısının harekete geçirilmesinde etkili olunmaktadır. İradesiz, sakar, şişman ,çirkin bir kralın güzel, narin, kırılgan,zayıf bir kadınla birlikteliğindeki dengesizlik, kraliçenin beceriksiz kralın sakarlıklarının mağduru olarak gösterilmesiyle belirginleştirilmektedir. Bu durumu şöyle yorumlamak da mümkündür: Güzellik, çirkinliğin zaaflarından zarar görmektedir. Metnin başından itibaren hareket ve durum komikleriyle, zıtlıklarla alımlayıcının taraf olması için yönlendirildiği saptanmaktadır. Yazan, alımlayıcıyı kralın ayna karşısında kendisiyle konuşmasından itibaren dış göz, öncelikli iktidar sahibi olarak kabul etmekte, onun yargılama yetkisine seslenmektedir. Yargılayıcı göz, iktidar sahibinin “eksikliklerinin” neler olduğunu saptaması için davet edilmekte; ideal kral imgesi olmaması gereken “çirkin ve kaba beden” aracılığıyla oluşturulmaktadır. İktidara kadir olmanın hangi kişisel özellikleri gerektirdiği kralın beceriksiz, kararsız ve sakar tavırları üzerinden aktarılmaktadıseafoodplus.infoçe ideal beden ölçülerinin temsilcisi ve sözcüsü gibidir. Kral: Ah, benim sevgili Kraliçem, sizi üzdüm, özür dilerim ama sabah sabah bu göbeği görünce gene sinirlerim bozuldu. Kraliçe: Aman Kralım, siz de göbeğinizi hep yemeklerden sonra hatırlıyorsunuz, keşke açken de hatırlasanız ve biraz daha az seafoodplus.infor ki böyle! Kral:Efendim,Kraliçseafoodplus.info karşısından dalmışıseafoodplus.info dediniz? Kraliçe:Kralım gene mi acıktı,göbeğini görünce,neden aşçıyı çağırıyor anlamadım dedim. Kral: Beni hep şişmanlatıyor Kraliçseafoodplus.infoçlu o!Ceza vereceğim. Kraliçe: Aman Kralım,çocuk gibisiniz.Güzel bir diyetle zayıflarsınız, yemeklerinize biraz daha dikkat edin. Çocuklar için yazılmış bir oyun metninde kral yemek yeme arzusuna yenildiği için iradesizliği ve sorumluluk almaktan kaçınan biri olarak çizilmekte ve bu durum çocukluk olarak nitelendirilmektedir. “Çocuk gibisiniz” ifadesiyle, çocuklar da iradesiz ve sorumluluk almaktan kaçınan bireylermiş gibi nitelendirilmekte ve çocuklara dair genel bir önyargı tekrarlanmaktadır. Çocuk olmakla kralın basiretsizliği eşitlenmekte, basiretsizlik ve çocukluk 7 denkleştirilmektedir. Çocuksuluk krallıkla yan yana getirilmektedir.Çocuksu olan ötelenmekte, zayıflıkla anılmakta,gücün sınırlarının dışına itilmektedir. Kraliçe zayıflamayı önerirken, çirkinlikten kurtuluş reçetesi sunar gibidir. Biraz az yemek, güzel bir diyet, yediklerine dikkat etmek insan sağlığı açısından önemli unsurlardır; fakat bunu görünümü güzelleştirmek, “ideal” formlara uymak için öğütlemek norm dışı bedenleri hizaya getirmeye çalışmak, kontrol altına alınmış bedenin güzel beden olduğunu vurgulama amacını taşıdığını belirtmek gerekmektedir. Kraliçe kralı olduğu gibi kabul etmemekte, kralın bedeninin “fazlalıklarını” görünmez kılma isteğini onaylamakta, ona daha güzel bir görünüme sahip olması için akıl vermektedir. Kralın, kral olmasının gerektirdiği sorumlulukları yerine getirmemesi, hiçbir şeyle ilgilenmeyip sadece ne giyeceği ile ilgilenmesi yazarın iktidar eleştirisi gibi yorumlanabilir. Fakat, bu eleştirinin ötekileştirmeye dönük ve ideal beden formlarını öne çıkaran, ideale ulaşmayı öğütleyen bir yapı üzerine inşa edilmesi, tersine yazanı eleştirisini yapmayı istediği yapının destekleyicisi konumuna düşüseafoodplus.infor sahibinin sorumluluklarına dair beklenti, onun biçimsiz bedenini dışlayarak, ötekileştirerek ve alaya alarak hatırlatılmakta; bedenin “biçimsizliğinin” iktidara gölge düşürüldüğü ima edilmektedir. Kral yine ne giyeceğini bilemez ve veziri fikir vermesi için çağırtır. Vezir:Kralım buyrun, emrinizdeyim. Kral:Ben giy… Vezir: Durun tahmin edeyim. Kral: Haydi bil bakalım, nereden bileceksin? Bilirsen sana bir kese altın! Vezir:Bence sayın Kralım, siz güzel giyinmek istiyorsunuz, ve ne giyeceğinizi bilmiyorsunuz. Kral: (Alkışlar, çok sevinir.) İşte bu, vay canına, nereden bildin!Benim çok zeki adamımsın sen, hatta en zekisi, çok akıllı,çok! Bravo, hemen sana bir kese altın vereceğim. Vezir: Her sabah aynı şey oluyor, bizim kral ne giyeceğine hiç karar veremez ki, zaten başka bir şeyle de ilgilenmez, ülke işlerini biz yaparız hep.O sadece giyinir. Çirkin,şişman,biçimsiz bedenli kralın zekası da zayıftır. Aptallık, krallığa gölge düşürmektedir. Çünkü çirkin ve biçimsiz bedeninin güzel görünmesi için zamanının tümünü harcayan kral aptallığının esiridir. ”Bu kadar aptal olan birinin ülkeyi yönetmesi de 8 beklenmemeli” düşüncesi vezirin sözleriyle pekiştirilmektedir. Şişmanlığa aptallık da eklenmiştir ve yönetimle ilgili karar verme yetkisi başkalarının eline geçmiştir. Böylece şişman olan aptaldır, karar veremez algısı ortaya atılmaktadır. Kral farklı giysiler istemektedir ve bedenini güzel gösterecek giysileri dikeni ödüllendireceğini seafoodplus.infon hiçbir giysiyi beğenmez.Ülkeye yeni terzilerin geldiği söseafoodplus.infoer, dışarıdan gelenlerdir ve yabancı olmaları yine ötekileştirici bir unsurla karşılaşacağımız sinyalini verir. Nitekim metinde de yerli olan dürüst, saf ve çalışkanken; yabancı olan kurnaz, tembel ve yalancıdıseafoodplus.infoı bilinmezi temsil etmektedir. Yazan farklı olan tehlikelidir, akılla zapt edilemez önyargısını yabancılar (terziler) yoluyla pekiştirmektedir. Buna göre oyunda yabancılar bizzat aklın kendisini alaya alır ve daha akıllı olmayı öğütlerler. Yabancı karşısında aklın kullanılmaması düzeni tehlikeye atar. Bilinmeyen bu insanlar tehlikelidir, bu nedenle her zaman tetikte olunmalıdır görüşü alt metin olarak sezdirilir. Yazan kapalı olarak şunu söylemektedir: Yabancılar öyle aldatır ki, Kral bile yabancıların hileleri karşısında aklını kullanmayı unutur. Bu nedenle onlara karşı önlem alınmalı, ülke dışına sürülmelidirler. Terziler kralın karşısına çıkarılır. Terziler: Çok güzel olacak efendimiz, ama var bir seafoodplus.info bu elbiseleri seafoodplus.infoe de seafoodplus.info ancak aptal olmayanlar içseafoodplus.info aptal olmayanlar görebilir. Bu giz, akıl mı iktidarı yönlendirir, iktidar mı aklı yönlendirir sorusudur. Yazar, iktidarı oldukça kırılgan ve hassas bir yerden vurmaya çalışmaktadır. Çıplak bedeni teşhir ederek biçimsiz bedenin çirkin ve aptal olduğu vurgusunu yaparken, bu bedenin iktidar sahibine ait olması durumu daha da içinden çıkılmaz bir sonuca sürüklemektedir ve iktidarın yüceliğini, güzelliğini, zeki ve orantılı olmasını arzulanır kılmaktadır. Diğer bir deyişle alımlayıcıyı norm olarak kabul edilebilir olana yönlendirmekte, iktidara muktedir olması gerekenle iktidara muktedir olamayanı bedensel özelliklerden yola çıkarak ayırmakta ve muktedir olamayana haddini bildirmektedir. Güç, güzellik, zekâ, beceri muktedir olana yakıştırılırken, zayıflık, iradesizlik, çirkinlik, aptallık “iktidarsızlık” la eşleştirilmekte; iktidar olamayan, çoğunluk (halk) tarafından alaya alınmaktadır. Oyunda saray ve halk arasındaki yaşam standartları arasındaki farklılık Kral’ın gereksiz harcamalarına ilişkin Vezir’in söyledikleriyle ortaya konulmaktadır. Kral terzilere yüklü altın verir. 9 Vezir: Aman Kralım, bu çok! Kral: Yo, yo, yo bu benim en büyük derdim. Vezir: Keşke halkını da düşünsen Kralım, of halk aç sen, oh, parayı ne yapsam diye düşün! Kral: Efendim vezirciğim? Vezir: Kralım diyorum, iyi düşündünüz, bu sayede akıllıları ve aptalları hemen ayırırız. İktidarın devamlılığını ve gücünü çevresindekiler sağlar. Vezir’in bir taraftan halk için endişe duyarken diğer taraftan krala dalkavukluk yapması iktidar mekanizmasının mağduriyeti tek taraflı üretmediğinin göstergesi olarak yorumlanabilir. Halkın mağduriyetini dile getirirken Vezir mağduriyeti değiştirecek bir hamlede bulunmamakta, yazan Vezir’in sözleriyle alımlayıcıyı sadece Kral’ı eleştirmeye yöneltmektedir. İktidar eleştirisi bu nedenle sadece kralın kişiliğiyle sınırlı kalmakta, iktidar tek bir kişinin gücüyle sınırlı bir çevreden algılatılmaktadır. Vezir sempatikleştirilerek, iyi yönetici modeli için örnek gibi gösterilmektedir. Ancak hiyerarşik yapının varlığı olduğu gibi bırakılmakta; Vezir’in ikiyüzlülüğü ve saray ile halk arasındaki ayrım “doğallaştırılmaktadır”. Vezir ve Uşak sokakta halktan insanlarla karşılaşıseafoodplus.infoç Vezir’i ideal yönetici olarak sunmaktır. Anne: Oğlum, zıplama sürekli, dikkatli yürü! (Vezire çarpar) Al işte aksilik, efendim, bir yeriniz acımadı ya, çocuk işte, ne yapacağını bilemiyor, hep böyle afacanlık derdinde!Kusurumuza bakmayın! Vezir: Rica ederim. Çocukları bilirsiniz! Anne: Ne kadar anlayışlısınız efendim! Vezir: Teşekkürler, izninizle, biraz acelemiz var da! Esnaf: Merhaba sayın Vezirim! Bir arzunuz? Uşak: Olmaz mı, abi bana oradan bir portakal versene, ay canım çekti de görünce! Vezir: Nasılsınız? Yok, teşekkürler!Şaka yapıyor, aç gözlü! Vezir ve Kral arasındaki konuşmalarla halk ve Vezir arasındaki diyalogların farklılığı dikkat çekmektedir. Halkla konuşmalarında alçakgönüllü, kibar ve anlayışlı bir tutum sergileyen Vezir, iktidarın bir parçası olduğu için lütfeden bir tutum sergiliyormuş gibi öne çıkarılmaktadır. Hiyerarşik yapının temel taşlarından birinin bu tutumları, yapıyı eleştirmekten ziyade hiyerarşik yapıyı sağlamlaştırmaktadır. Vezir mağdurun yanındaymış 10 gibi davranırken, iktidarda Kral’ın sağ kolu olarak görevini devam ettirmek için ikiyüzlü bir tutum sergilemekten, hilelere başvurmaktan çekinmemektedir. Böylece metin mağduriyeti olduğu gibi bırakmakta, Kral’ın kişiliği ve bedenini merkeze almakta, hiyerarşik yapının varlığını sorunsallaştırmamaktadır. Aksine hiyerarşik yapıyı korumaktadır. Oysa Foucault’ un da üzerinde durduğu gibi, iktidar ilişkileri sadece dikey hiyerarşik örgütlenmeye bağlı bir yapı ilişkisi değildir. Dikey ve yatay tüm ağlar iktidar ilişkilerinin oluşmasına, devamlılığına ve yaygınlaşmasına aracılık eder. İktidar kılcal damarlarıyla en küçük birime kadar yayılır, kendini yeniler ve bedene nüfuz eder. Vezir iktidar mekanizmasının bir parçası olarak hiyerarşik yapıyı besleyen, destekleyen, sürekliliğini sağlayan yapıtaşı olarak mağdurun sözcülüğünü yapar gibi gösterilmekteyse de gücün ve hiyerarşik düzenin olduğu gibi devam etmesinin aracılarından biridir. Yazar iktidarı eleştirme niyetindeymiş gibi bir izlenim bıraksa da radikal ve içerden bir eleştiri getirmediği için, aslında var olan statülerin daha sağlam ve güçlü devam ettirilmesinin gereklerini hatırlatmak misyonunu üstlenmektedir. Vezirin mağdurun sesiymiş gibi krala serzenişte bulunması, oyunun ilerleyen bölümlerinde bu serzenişin sadece yakınmayla sınırlı kalması ve pratikte bir değişim, öneri, eylem sunmayışı hiyerarşik yapının nasıl daha sağlam bir zeminde gücünü devam ettirebileceği sorusunun cevabının arayışı olarak da yorumlanabilir. Bauman ve Foucault’ un yabancı olma haliyle ilgili açıklamalarına bakıldığında yabancının daimi dışlanan olarak belirmesinin, yerli bireylerin kendilerini kabul edilen kimliklere göre konumlandırmaları sonucunu doğurduğu ifade edilmektedir. Yabancıların ötekileştirilmesi yerli bireylerin ortak değer yargıları, görüş ve davranışlara uygun şekilde hareket etmeleri için teşvik edicidir. Böylece yabancının temsiliyeti kişinin kendine çeki düzen vermesine, deneyimlerini sınırlamasına gönüllü olmasına zemin hazırlar. Birey, başkalarıyla yaşayacağı deneyimleri de seçtiği roller üzerinden sınırlar, başkalarına davranışlarını da kendini nereden konumlandırdığıyla bağlantılı olarak belirler. Oyun, yabancının temsil ettiği olumsuz önyargıları pekiştirmekte ve onun kimliği yeniden inşa edici etkisine vurgu yapmaktadır. Uyarlayan,yabancılara ilişkin olumsuz nitelendirmeleri öne çıkararak, yerliye olumlu kimliğin nitelikleriyle ilgili imada bulunmaktadır. Metinde de Terziler yabancılar olarak düzeni alt üst eden kötü karakterler olarak gösterilir. Her şey onların gelişiyle bozulur, düzen tekrar inşa edilmek için yıkılır, kralın 11 iktidarın gereklerini yerine getirmesi böylece sağlanmış olur. Yani yabancılar metinde hem düzen bozucu hem düzeni tesis edici işlevleriyle çizilmektedirler. Terzi 2:Kral her gün daha çok para göndersin, bizi çalışıyor zannetsin! İşin gerçeğini hiç ama hiç öğrenmesin! Terzi 1: Muahahaha…. (Kötü adam kahkahası) Terzi 2:Muahahaha… (Kötü adam kahkahası) Anlatıcı yoluyla yazan, alımlayıcıyı yönlendirmeyi metnin ilerleyen bölümlerinde daha açık bir şekilde yapmakta ve yabancılar hakkında alımlayıcıdan yargıda bulunmalarını istemektedir. Anlatıcı: İşte böyle sevgili çocuklar, kimse ne olduğunu daha anlayamamış ama sizce de bu terziler biraz garip değil mi? Sizce iyi mi onlar, kötü mü? Bana sormayın, bakalım birlikte göreceğiz, ama Kral biraz dikkatli davransa iyi olur, sonunda üzülmesin de! Terziler samimiyetle yalanı, güçle zayıflığı, korkuyla cesareti karşı karşıya getiren gizemli kişilerdir. Sadece akıllıların görebileceğini iddia ettikleri görünmeyen giysi yalanını ortaya attıklarında, gücünü kaybetmekten korkan herkes elbiseyi gördüğünü iddia edecektir. Akıl gücün, hiyerarşinin, üstünlüğün ifadesidir. Karşı uçta ise körlük, aptallık ve zayıflık yer almaktadır. Gücü temsil eden için akıldan mahrum olmak hiyerarşik yapıdan dışlanmak, mağdurun konumuna ( sıradan halk) “düşmek” anlamına geleceği için, kimse dürüstçe elbiseyi gördüğünü söylemez. Anlayışlı ve kibar Vezir “düşmeyi” göze alamayanlardandır. İlk yalanı o söyler ve bu silsile iktidarın çevresindeki herkes tarafından sürdürülür. Vezir’in ağzından hiyerarşi kutsanmakta, iktidar sınıfının zekâsının “sıradan” bir uşaktan üstün olacağı vurgulanmaktadır. Vezir: Oh, dünya varmış, benim göremediğim şeyi küçücük uşak nasıl görür ben koskoca bir vezirim (…) Yönetici sınıfın sıradan halktan üstün olduğu düşüncesi doğallaştırılır ve böylece bu üstünlük normalmiş gibi kabul ettirilmeye çalışılır. Uşak, sıradanlığını ve aşağı konumda oluşunu kabule hazırdır. İçselleştirilmiş alt-üst ilişkisi Uşak’ın ifadesiyle ortaya konur: Uşak: Eyvah, göremiyorum nerede? Terziler: Sadece akıllılar görür, sevgili uşak! Hahaah! Uşak: Bir dakika beyler, sadece gözlüksüz iyi göremiyorum, gözlüğümü takayım olur! Bakayım, (kendi kendine) yok valla göremiyorum of ben aptalım, ama Vezir 12 görebiliyor. Ama olsun tabii, ben de kendimi zeki sanırdım. Eh, boşuna onu vezir yapmamışlar, koskoca vezir,kralın sağ kolu, başyardımcısı, akıl hocası !Ama olsun ben de çok aptal bir uşak olmayayım, belli mi olur, beni işten filan atarlar, aman ne yaparım sonra ben?Ben de beğenmiş gibi yapayım bari. (…) Mağduriyetin (halkın yoksulluğunun) devam etmesi mağdur edilenlerin başkalarını mağdur etmelerinden beslenir. Vezir, konumundan ve gücünden edilmemek için yalan söylemeye çoktan gönüllüdür, aynı şey Uşak için de geçerlidir. Uşak, Vezir’in kendisinden üstün olduğunu sorgulamaksızın kabullenmiştir ve daha da düşmemek (sıradan halk gibi yaşamamak) için yalana o da başvurur. Kralın iyi giyinmek için yaptığı harcamalara halkın hakkı olanın israf edilmesi diye bakan Vezir’in konumunu kaybetmemek için yalana dahil olması, yazarın hiyerarşik yapıyı “doğallaştırdığının” göstergesidir. Sınıfsal konumların değişmezliği bir ön varsayım olarak yazar tarafından kabul edilmiş gibidir, aslolan çirkin Kral’ın kişisel zaaflarıdır, hiyerarşik yapının yarattığı mağduriyet ve devam eden sömürü değil. Metnin final bölümünde yazan, aptal kralın çirkin, biçimsiz bedenini gözler önüne serer. Bedenin çıplaklığı, halkın da olmayan elbiseyi gördükleri yalanına katılmalarıyla görmezlikten gelinir. Küçük bir çocuk Kral’ın çıplak olduğunu söyler ve biçimsiz bedenin sahibi utanarak sarayına kaçar. Oyunun bu bölümü Kral bedeni dahi olsa çirkinliğin gizlenemeyeceği, gerçeğin mutlaka ortaya çıkacağının somutlaşmış ifadesidir. Kral, çirkin bedenini gizleyememenin utancıyla sarayına çekilir, iktidarın korkusuna yenilen mağdur edilmiş halk, gerçeği görse bile iktidara karşı gelmeye cesaret edemez ve tüm sorumluluk küçük bir çocuğun omuzlarına yüklenir. Çıplak olmakla çirkinlik bir arada verilir ve çirkinliğin uluorta görünmesi ancak alay konusu olabilir. Anlatıcı: Bu olay bir şok yaratır. Herkes buna çok şaşırmış. Çocuklar düşünsenize, doğruyu söylemek, ne kadar iyi bir şeydir ama, Kral bu yüzden çok utanmış. Hiçbir kral kendisiyle dalga geçilmesini sevmez. Tabii, hiç kimse de sevmez. Ben de sevmem. Sanırım sizler de sevmezsiniz. Ama Kral sonra çok mutlu olmuş, çünkü sonunda doğruları birinin bile ona göstermiş olması onu çok sevindirmiş. Kimseye de kızamamış, çünkü kendisi göremediği halde elbisenin göründüğünü söyleyen bir Kral kimseye de kızamazmış, öyle değil mi? Küçük çocukla konuşmuş. Sonunda ona teşekkür etmiş ve Kralın en yakın dostu oluvermiş. (…) Bu ifadelere göre doğru olan çirkinliğin gizlenmesi ve kapanmasıdır. Bir Kral bile olsa, biçimsizliğin sergilenmesi aklın kaybıdır. Akıl ve cesaret, biçimsizliğin ve çirkinliğin 13 farkında olmayı sağlar. Cesaret ve dürüstlüğü birlikte göstererek bir erdem olarak nitelendiren yazan, güç, akıl, zarafet, cesaret ve erdemi güzellik kavramı etrafında; aptallık, şişmanlık, sakarlık, becerisizliği çirkinlik etrafında birleştirmektedir. Çirkin bedenini gösteren Kral dersini almış, akıllanmış, kendisini utandıran çocukla dost olmuştur. Hiyerarşik yapı metnin sonunda olduğu gibi sürdürülmekte, köle efendi diyalektiği değişmemekte ve halk krallığın gölgesinde yaşamını devam ettirmektedir. Kaynakça: Gülen İpek Abalı; Çıplak Kral, Mitos Boyut yay., İstanbul.

İmparatorun yeni giysileri (Kral çıplak)

Bir varmış, bir yokmuş.. Tek düşüncesi şık giyinmek olan kibirli bir imparator varmış. Ne kadar şık giysileri olduğunu göstermek için nerdeyse her saat başı üzerini değiştirirmiş. Kralın bu titizliği hükümdarlığının sınırlarından taşmış ve iki dolandırıcı onun kendini beğenmişliğinden faydalanmaya karar vermişler.

Masalları bende sizler gibi yeni baştan okuyorum. Çünkü çocukken sadece okuyordum hoş yanları hep aklımdadır ama şimdi ise biraz daha farklı açıdan bakmaya çalışıyorum. Sizde durum nasıl? Bu masaldaki imparator tamamen egonun yüksek olan kısmını temsil ediyor. Evrimleşmemiş bir insanın, bütün insanları yönetebilecek bir duruma geldiği zaman ne durumlara düşeceğini gösteriyor. Aslında masalda alınması gereken önemli bir ders var. Çevremizde egosu yüksek olan bir insan gördüğümüz zaman, kim olursa olsun onun dediklerine uymadan akıllıca ve çok düzgün şekilde topluluğu farklı anlamlarda yönetebilmek gerekiyor. Çevremizdeki egosu yüksek olan kişi anneniz olabilir ya da küçük bir topluluğun bir üyesi olabilir. Bazen patronunuz bazen de müdürünüz olabilir. Ancak bizim ondan evrimimiz yüksekse, gerçekten evrimi yüksek bir insan son derece akıllı davranarak aslında bir müdür olmadığı halde bir şirketi bile yönetebilir.

Masaldaki iki dolandırıcı egosu yüksek insanların başına gelen kötü olayları gösteriyor. Neden kötü olaylar? Bu kötü olaylara bakıp da ibret alsınlar ki belki egolarında düzeltme yapabilirler diye.

Sıkı bir plan yapıp imparatorun sarayının kapısına dayanmışlar. "Biz iki başarılı dokumacıyız. Yıllarca uğraştıktan sonra, çok ince, hatta neredeyse görünmeyen bir kumaş dokumaya yarayan, olağanüstü bir sistem geliştirdik. Bu kumaşın görülmesi o kadar zor ki, aptallar ve bulunduğu makamı hak etmiyenler onu kesinlikle göremiyor!" Saray muhafızlarının başı, bu tuhaf açıklamayı duyar duymaz, hemen durumu başvezire o da imparatora iletmiş. Masalın bu bölümünü analiz edecek olursak; evrimi düşük insanlar bir aradalar. Eğer orada evrimi düşük olmayan bir insan olmuş olsaydı, bu olayı farklı bir biçimde imparatora duyurmadan onları uzaklaştırır ya da değişik bir yöntem izlerdi.

Çok meraklanan imparator, hemen iki dolandırıcıyı çağıtmış. ".. Üstelik Majeste bu kumaş görünmez olmakla kalmayıp sizin için özel olarak hazırlanmış renk ve desenlere sahip olacak!" İmparator ikisine bir kese altın verip onları derhal dokumaya başlamakla görevlendirmiş! "Kumaş üretirken neye ihtiyacınız varsa söyleyin, hemen versinler!" demiş. Bu sırada imparator parasını iyi bir işe yatırdığına inanıyormuş. Birkaç gün sonra, herkesin sağduyusunu takdir ettiği, bilge bir adam olan olan yaşlı başveziri çağırtmış. "Git kumaş dokuma işlerinin nasıl gittiğine bak" diye emretmiş, "Sonra gel bana rapor ver." Yaşlı adam dokuma tezgahına doğru eğilmiş, boş yere var olmayan kumaşı görmeye çabalamış. Alnında soğuk terler biriktiğini hissetmiş: "Hiçbirşey görmüyorsam, aptalın tekiyim! Ya da bu görevde olmayı hak etmiyorum!" Eğer gerçeği, yani birşey görmediğini söyleyecek olursa, yönetimden sonsuza dek uzaklaştırılacağını düşünmüş. "Ne muhteşem bir kumaş!" demiş bu yüzden. "Hemen İmparatora haber vereyim!" İmparator’un bir kese altını verip işi başlattırması, egosunun tatmin edilmesinin bir ifadesidir. Etrafında onu şakşaklayan bir sürü insan var. Bu insanlar onun gibi evrimi düşük insanlar. Buradaki evrimi yüksek olan insanı temsil eden başvezir, aslında durumu anlatarak gerçeği görmesini sağlayabilirdi.

İmparator dokunan kumaş kendisine gösterildiğinde; doğal olarak, renk falan görmeyen ve parmaklarının arasında da birşey hissetmeyen imparator, bir an paniğe kapılmış ve bayılacak gibi olmuş. Sonra, çabucak eski neşesine kavuşmuş: Nasıl olsa, kimse onun bu kumaşı göremediğini, dolayısıyla da aptalın teki olduğunu bilemezmiş. Zavallı adam, çevresindeki herkesin kumaşı yalnızca kendilerinin göremediği düşüncesiyle, tıpkı onun gibi numara yaptığını bilmiyormuş. Evrimleşememiş olan insan hala kendisini sahtekarlığa inandırıyor. Öyle inandırıyor ki o elle tutulmaz, gözle görülmez bir kumaş dediklerinde bile inanıyor. Aslında masaldaki olaylar şu dört konu etrafında toplanıyor.

Bu toplumu ilgilendiren bir masal.

Yönetimde bulunan insanlar, eğer evrimi düşük insanlarsa onlara uyulmaması gerekiyor.

Eğer evrimi yüksek olan insanlar bu duruma ses çıkarmayıp duruyorlarsa, onlar evrimi düşük insanlardan daha zor durumdalar ve cezalandırılırlar.

Evrimi düşük olan bir imparatorun yaptığı belki ona o kadar çok zarar vermez. Evrimi yüksek olan bir insan bu durumu engellemek için bir grup oluşturmuyorsa, onun cezası çok daha yüksektir.

Sonunda İmparator görünmez elbisesini giyer. Başvezir o anda. "Sizden bir ricamız olacak: Halkımız bu olanüstü kumaşı duymuş, sizi yeni giysileriyle görmek için sabırsızlanıyorlar!" İmparator bir an için tereddüt etmiş: Halkın karşısına çıplak çıkmak! Ama sonra, bu can sıkıcı düşünceyi aklından uzaklaştırmış. Şu işe bak! O kendisini çıplak görecek, ama kimse onu fark etmeyecekmiş! Pekala demiş, "Halkıma bu ayrıcalığı lütfedeceğim!" Böylece tören arabası hazırlanmış, başında bir grup üst düzey yöneticinin olduğu tören kıtası oluşturulmuş. Adamlar iki yanda toplanmış halkın yüzüne sıkıntıyla bakıyorlarmış. Herkes kent meydanında toplanmış. Herkes komşusunun ne kadar aptal ya da yeteneksiz olduğunu öğrenme sevdasındaymış, ama imparator aralarında ilerledikçe, kalabalıktan tuhaf bir uğultu yükselmeye başlamış. Herkes yanlızca yanındakinin duyabileceği bir sesle, hızlı hızlı birşeyler mırıldanıyormuş. "İmparator’un yeni giysileri ne kadar güzel!" "Ya renkleri! Bu kumaşın renkleri muhteşem! Hiç böylesini görmemiştim!" Kısacası, herkes giysiyi görmediği için uğradığı hayal kırıklığını gizlemek için adeta yarışıyormuş. Hiç kimse aptal olduğunu ya da görevinin gerektirdiği nitelikte olmadığını kabullenmek istemediğinden, herkes iki sahtekarın beklediği şekilde davranıyormuş.

Ama hiçbir görevi olmayan ve gözlerini yanlızca görmek için kullanan küçük bir çocuk bağırmaya başlamış: "Ama üzerinde bir şey yok!" Herkes fısıldaşmaya başlamış ve çocuğun söylediklerini herkes öğrenmiş. Sonunda hep birlikte bağırmaya başlamışlar: "Ama doğru, İmparator çıplak! Doğru! Doğru!"

İmparator halkın haklı olduğunu anlamış, ama bunu kabul edememiş. Üzerinde birşey varmış da, etrafındaki herkes aptalmış gibi davranmaya devam etmiş! Ve ardındaki refakatçı varolmayan giysinin kuyruğunu tutarken, kasıla kasıla arabasında ayakta durmaya devam etmiş!

Masalımız bitti, o küçük çocugun kim olduğunu merak ediyorsunuz değil mi? O pozitif enerjiyi temsil ediyor ve gerçeği haykırıyor. Çünkü pozitif enerji herzaman gerçeği gösterir.

Masal yüzyıllarca önce yazılmış, günümüz Türkiyesinde de çıplak dolaşan imparatorlar olmuş mudur? Halkımızın içinde de aptal yerine konmamak için gerçeği haykıramayanlar var mıdır?

Sevgiyle kalın

 

Haluk görür kaybedeni
Ne zaman baksa aynaya
itaat et biz kralız
Toz kondurma kendimize
Aslında yok terzi bile
Giysileri biz yaparız. bu kısımdaki vurgusu çok güzel haluk abimizin. *

pek meşhur bir çocuk masalı olmakla beraber, çok da faydalı bir mesaja sahiptir. peşinden koştuğumuz onca şey ya kral gibiyse, ya hepsi boşsa
-tank,çıkış

günümüz türkiyesinde,söyleyeni dokuz köyden kovdukları bir masal cümlesi

hedef 12 adli rap grubuna ait albumun adi.

bu masal çok basit ve güzeldir. konusu; kendine aşık olan bir krala, terzi olduklarını iddia eden iki dolandırıcının diktiğini ve sadece akıllıların görebileceğini iddia ettiği bir giysi sunmasıdır(bu giysi ortaya çıkana kadar, dolandırıcılar kraldan malzemeler için kese kese altın alır). kral da akılsız olduğunu kabul etmediği/edemediği için, bu olmayan kıyafeti çok beğendiğini söyler giyer. ancak ortada kıyafet yoktur. kral bu şekilde halkın huzuruna çıkar, ancak halk korktuğu için, çıplak kral karşısında ağzını açamaz. şaşkınlığını tek gizlemeyen kişi bir çocuktur ve "kral çıplak" diye bağırmaya başlar. bundan cesaret alan halk şaşkınlığını, çığlıklar atarak belli eder ve kral utanıp saraya kaçar. peki bu hikayeden tek bir şey mi çıkar?
elbetteki hayır. 1. si insanın kendini pohpohlayan insanları sevmesi ve asla kendini küçük düşürmek istememesidir, başkalarına hemen güvenmesidir(kral burda ilk hatayı yapar). 2. si insanların güçlülerden ne kadar korktuğunu gösterir(halk da burda hata yapar). 3. sü bir çocuğun asla kimseden korkmayacağını gösterir. 4. sü koca halkın koyun, küçücük bir çocuğun bile çoban olabileceğini gösterir. tek gereken bir kişinin uyandırmasıdır, kim olduğu önemli değil. 5. si kral bile olsa, aptalsa aptaldır, kocaman toplumları yönetmek önemli değildir. 6. sı ise her yere çocuk götürülmez, olur olmadık yerde bikbik öter.

bir de; toplumsal örgütler falan bu cümleyi çok fazla slogan yaparlar, siyasi içerikli şarkılarda da bolca bulabilir hatta basım ve yayın kuruluşlarında bile slogan olur. çoğu kişi artık tırt bir ifade olarak görmektedir "kral çıplak" cümlesini.

cocugun annesine vermesi gereken tepki "anne bakma; gozlerini kapa anne; kral ciplak anne; ayiptir yahu" tarzinda olmalidir cunku aksi durumda cocugun godas olmasi gerekir ki hic bir masalda boyle cocuklarin yeri yoktur

aslında kral diye bişey olmadığını insanların beynine kazımış anarşist slogan.

-babaaaa bak kralın da pipisi var!
*?!!!

haluk levent parçası *

Fermanlar verildi
Perdeler gerildi
Halılar serildi
Dediler kral bugün görünecek
Dediler gören herkes sevinecek

Haberler salındı
Tedbirler alındı
Davullar çalındı
Dediler kral bugün görünecek
Dediler gören herkes sevinecek

Anne bak kral çıplak

Kral çıplak göründü
Saray dehşete büründü
Ağlar gibi gülündü
Dediler kral meğer çıplakmış
Dediler tören değil tuzakmış

Hikaye tutmadı
Ahali yutmadı
Çocuklar kutlandı
Dediler kral meğer çıplakmış
Dediler tören değil tuzakmış

Anne bak kral çıplak

herkese çıplak diye yutturulan, pekala gayet de şık giyinmiş kralın içinde yer aldığı hikaye.

bu olay günümüz türkiyesinde taksim meydanında yaşansaydı hikayenin adı "yumuşak kral" olurdu.

haluk levent in kendini yermek icin kendine yazdigi sarkidir.

Uzun kısa bir öykü bu
Sıradan sessiz bir film gibi
Görevim anlatmak oldu
Akıtmak bendeki zehiri
Yıllar önce bir genç vardı
Yüreğini yakan bir sevda
Işıltilar sönük kaldı
Her şey böyle başladı
Tutulmuştu Köşe başı
Kalmamıştı açık kapı
Var olmakti tek sorunu
Kaçtı durdu yıllar boyu
Sonra bakmış dünya yokmuş
Umutları göçmüş gitmiş
Parasızlık yalan sarmış
Çareyi kaçmakta bulmuş
Gordu bunu hayra yordu
Guzel seyler istiyordu
Oysa guzel artiklardi
Cok paraya satilikti
Küçük çarklar büyük çarklar
Birbirinden ne anlar
Döner durur zevke dalar
Yeni dişliler arar
Kendi oldu işte dişli
Bilmediği yola girdi
Gördü bütün gerçekleri
Sustu, durdu, herkes gibi
Şehir.. heyecan..
Onu da kendinden yaptı
Beyaz saçlar, gözler söndü
Düşündeki düşte kaldı
Haluk uzak kendine
Kalmamış derman derdine
Yok sorunum mükemmelim
Desede inanma sözüne
Kral nerde diye sorma
Sende, bende, bizde, onda
Çıplak diyen kral olur
Taç giyen oturur tahtına
Patron burda, köyde ağa
Evde koca, okulda hoca
Dayı, baba, abi, ana
Kral vardır her tarafta
Krallıklar ülkesinde
Doldurur seven kesesini
Haluk görür kaybedeni
Ne zaman baksa aynaya
itaat et biz kralız
Toz kondurma kendimize
Aslında yok terzi bile
Giysileri biz yaparız. *

memesi büzüşen her kralı çıplak sanmayın belki de kral gerçekten üşüyordur ve siz aptalsınız.

haluk levent'in bir şarksında 40 defa tekrarladığı nakarat sözüdür.

grup 'nun sıfır albümünden bir şarkı.

Hayata karışmamak için hep
Parmak ucundaydı adımlarım
Sen sustun
Ben sustum
Hayata karşı bir suçluydum
Bir sabah uyandım birileri kral olmuş sınırlarımda
Ve hala birileri derin bir uykuda
Evet suçluyum sözünüze inanmaktan
Kaç faktör korur ruhumu cehennemde yanmaktan

Var mı sesimi bir duyan?
Var mı hala uyuyan
Var mı biri beni anlayan?
Vardır birileri anlayan

tkp'li liselilerin yayın organı olan solcu gazetesinde bir bölüseafoodplus.info gökçek ve açıklamalarıyla dalga geçiyorlar *

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir