kaynağı değiştir]
İşletmeler yaşayabilir bir sistem olarak ayakta kalabilmek için gerektiğinde üretilen mamulden veya kullanılan teknoloji ile personelden belirli oranlarda fedakarlıklar yapabilir. İşletmeler kuruluş dönemi sonrası bir büyüme eğilimine girer ve bu aşamada çok çeşitli ürünler tasarlanarak üretim sürecine dahil edilir. Büyüme süreci içerisinde bu tür bir yaklaşım uzun dönemde krize dönüşecek potansiyel riskleri de taşıyabilmektedir. İşletmelerde büyüme sürecinde kullanılan insan kaynakları meydana gelen büyüme ve çeşitlenme nedeniyle yetersiz kalabilir. Böyle bir durumda üretilecek ürünlerin istenen kalite düzeyinde gerçekleşmemesi söz konusu olabilir. Bu sebeple büyüme sürecinde uzun dönemde üretilmesi planlanan ürünler yeterli bir fizibilite çalışması yapılarak üretim sürecine geçilmelidir. Kullanılacak hammadde temininden başlayarak satış ve pazar şartlarına kadar geniş bir yelpazede inceleme yapılması gerekebilir. Uzun dönemde krize dönüşebilecek potansiyel risklerin oluşmasının önüne geçilmeli büyüme sürecinde her şeyi üretmek ve satmak gibi bir çaba yerine uzun vadede üretimi sürdürülebilecek ürünler tasarlanarak hangi ürünlerin üretileceği belirlenmelidir. Uzun dönemde işletmeyi krize sokabilecek ürünler yerine gerekirse kısa dönemli avantajlardan fedakarlıklar yapılmalıdır.
Erken uyarı sistemleri sayesinde krizin varlığı, şiddeti ve yoğunluğu tespit edilebilir ve bu sayede işletmenin varlığının istikrarla sürdürülmesi sağlanabilir. Erken uyarı sistemi mali oranlardan hareketle işletmenin başarı durumunu tespit edebilmek için oranları tek tek dikkate almak yerine, onları başarılı-başarısız işletme grupları içinde birlikte değerlendirme sürecidir. Erken uyarı sistemi genellikle dört analiz süreci üzerine kurulmaktadır.
Kriz (buhran, bunalım), bir örgütün üst düzey hedeflerini ve işleyiş biçimini tehdit eden veya hayatını tehlikeye sokan, acilkarar verilmesi gereken, uyum ve önleme sistemlerini yetersiz hale getiren gerilim durumudur.
“Kriz, bir mekanizmanın mevcut konumunu ve geleceğini etkileyen hiç beklenmeyen bir anda ortaya çıkan ve genelde önlem alınmakta geç kalınan olumsuz bir durumdur.” Bu tanımdan krizin beklenmeyen bir anda ortaya çıktığı ve gene itibarıyla de olumsuz bir anlama sahip olduğu sonucu çıkartılabilir. İşletme alanında ise “kriz, beklenmeyen ve önceden sezilmeyen, hızlı bir şekilde cevap verilmesi ve yönetilmesi gereken, şirketin önleme ve uyum mekanizmalarını yetersiz hale getirerek, mevcut değerlerini, amaç ve varsayımlarını tehdit eden gerilim durumu” olarak ifade edilebilir. Kriz olumsuz bir kelime olmasına rağmen bazı sektörler ve şirketler için yarattığı fırsatlar açısından olumlu olarak da değerlendirilebilir. Kriz döneminin en belirgin ve gerilim yaratıcı özelliği “belirsizlik”tir. Kriz dönemlerinde yeni koşullar ve kurallar geçerlidir, bilinen çözümler ise geçerliliğini kaybeder. Günümüzde krizin herkes tarafından kabul edilmiş başlıca iki anlamı ise yıkımla sonuçlanan bir değişim ve ileri, gelişkin bir evreye geçiştir. Türk Dil Kurumu Sözlüğü'nde kriz “Bir ülkede veya ülkeler arasında, toplum veya bir kuruluşun yaşamında görülen güç dönem, bunalım, buhran” olarak tanımlanmıştır. Kriz, buhran ve bunalım kavramları ile eş anlamlı anılabilmekle birlikte, “bir örgütün üst düzey hedeflerini ve işleyiş biçimini tehdit eden veya hayatını tehlikeye sokan, acil karar verilmesi gereken, uyum ve önleme sistemlerini yetersiz hale getiren gerilim durum” olarak da tanımlanabilir.
Kaynaklarına göre iki tipe ayrılır: