İnternet Sitelerinde "Zekâ Hapı" Olarak Adlandırılan Modafinil Etken Maddeli İlacın Ruh ve Beden Sağlığına Olumsuz Etkileri ve Bağımlılık Potansiyeli Vardır.
Modafinil narkolepsi gibi aşırı gündüz uykululuğunun olduğu bazı uyku bozukluklarının tedavisinde kullanılan uyarıcı bir ilaçtır. Merkezi sinir sistemi üzerinde etkili modafinil gibi uyarıcılar tıbbi tedavi amaçlı olarak aşırı gündüz uykululuğunu azaltmak ve uyanık kalmayı sağlamak için kullanılırlar. Modafinil etken maddeli bu ilaç reçetesiz satılmakta ve isteyen herkes kolayca ulaşılabilmektedir. İnternet sitelerinde "zekâ hapı" olarak adlandırılmaları nedeniyle son zamanlarda özellikle öğrenciler arasında bilinçsizce kullanımı ülkemizde de artmıştır. Modafinil uykusuzluk, sinirlilik, çarpıntı, kalpte ritm bozukluğu, kan basıncında aşırı yükselme, v.b. gibi yan etkileri bulunmaktadır. Ayrıca, beyin üzerine doğrudan etkileri ve / veya neden olduğu uykusuzluk ile ilişkilendirilen maniye kayma gibi ciddi psikiyatrik hastalıklara zemin hazırlama gibi dolaylı ciddi yan etkileri bildirilmiştir. Bunun dışında halüsinasyonlar, anormal düşünceler veya davranışlar, depresyon ve anksiyeteye yol açabilir; merkezi sinir sistemini etkileyen diğer birçok ilaçla etkileşimi sonucunda bu ilaçların kandaki miktarlarının zehirleyici / öldürücü seviyelere çıkması gibi çok ciddi sonuçlara yol açabilir. Yine zamanla doz artırımı gerektirdiğinden doktor tavsiyesi dışında kullanımının bağımlılık yapıcı potansiyeli bulunmaktadır. Nadir de olsa ciltte soyulma ve cilt döküntüsü ile seyredebilen ve bazen ölümle sonlanabilen Steven-Johnson Sendromu gibi alerjik reaksiyonlara da neden olabilir.
Modafinil aşırı gündüz uykusuyla ilişkili bozuklukların tedavisi için geliştirilmiştir ve etkinlik çalışmaları bu bozukluklar için yapılmış ve aşırı gündüz uykululuğunu azaltmak ve uyanık kalmayı sağlamak için T.C. Sağlık Bakanlığı'ndan ruhsat almıştır. Bu endikasyonu dışında bağımlılık potansiyeli, uzun dönemde ortaya çıkabilecek yan etkileri, v.b. ile ilgili araştırmalar yapılmamıştır.
Zihinsel işlevler eğitim, öğretim, ilişkiler, sosyal yaşam, sağlıklı beslenme ve düzenli egzersiz gibi yaşam alışkanlıkları ile artar. Bunlar yerine bağımlılık potansiyeli olabilecek maddeleri hızlı çözüm olarak görmek sakıncaların yanında sağlık ve sosyal yaşam için tehlikeli sonuçlar doğurabilir.
Modafinil yukarıda da geçtiği üzere ülkemizde reçetesiz olarak satılabilen bir ilaçtır. Zihinsel performansı artırmak için doktor önerisi dışında kullanımı özellikle öğrenciler arasında bu gibi asılsız söylenti ve internette dolaşan yanlış ve abartılı bilgiler nedeniyle giderek yaygınlaşmaktadır. Avrupa ülkelerinde üniversite öğrencileri arasında yapılan araştırmalarda modafinil ve benzeri maddelerin kullanım oranları % arasında bulunmaktadır. Bu nedenle farklı ülkeler bu sorunla baş edebilmek için komisyonlar kurmakta ve stratejiler geliştirmektedir. Ülkemizde de modafinil kullanımın yaygınlaşması nedeni ile sorun daha fazla büyümeden Psikofarmakoloji Derneği olarak kamuoyunu bilinçlendirmek için yazılı ve görsel basında uyarılar ve bilgilendirmeler ile bu ilacın reçetesiz satışının engellenmesi konusunda T.C. Sağlık Bakanlığı nezdinde girişimlerde bulunulacaktır.
Başta beyin gelişimi devam eden çocuklar ve gençlerimiz olmak üzere halkımızın bu gibi bağımlılık yapıcı potansiyeli olan maddelere vatandaşlarımızın rağbet etmemelerini; beyin işlevlerini güçlendirmek için kullanılacak bu gibi yapay yolların ruh ve beden sağlığına olumsuz etkileri ve bağımlılık potansiyelleri yönünden ailelerin, öğrencilerin, eğitimcilerin ve sağlık personelinin bilinçlendirilmesini mesleki sorumluluğumuz olarak gördüğümüzü kamuoyuna saygı ile duyururuz.
Psikofarmakoloji Derneği Yönetim Kurulu
İçindekiler
Desyrel Nedir?
Desyrel Ne İçin Kullanılır?
Desyrel Nasıl Kullanılır?
Desyrel Yan Etkileri
Desyrel Hangi İlaçlarla Kullanılamaz?
Kimler Desyrel Kullanmamalı?
Desyrel, bir antidepresan ilaç çeşidi olup majör depresyonun kaygı, iştah bozukluğu, uykusuzluk, dikkat eksikliği gibi başlıca semptomlarını ortadan kaldırmak için kullanılır. Serotonin geri alım inhibitörleri (SSRI’lar) ilaç grubuna ait olan Desyrel, en kısa sürede etki sağlayan antidepresan ilaçların başında gelir. Bu nedenle de farklı ilaç kullanımlarında sonuç alamayan hastaların tedavisinde alternatif olarak kullanılabilir. Mutlaka bir psikiyatrist kontrolünde ve ancak reçete ile alınması mümkündür. Bireysel kararlarla kullanılmaya başlaması son derece tehlikeli sonuçlar ortaya çıkarabilir.
Depresyon semptomları ilaç tedavisi ile ortadan kalksa bile nedenleri anlamak ve ortadan kaldırmak için terapi desteğinin alınması da çok önemlidir. Antidepresan tedavisinin yanı sıra bir terapiye ihtiyaç duyuyorsanız, Psikologofisi üzerinden deneyimli isimlerle görüşmeye hemen başlayabilirsiniz. Sesli ya da görüntülü gerçekleştireceğiniz terapiseansları ile hayatınızdaki sorunlarınıza çözüm bulabilirsiniz.
Desyrel, majör depresyon ve kaygı bozukluğu tedavisinde kullanılan, seçici serotonin geri alım inhibitörleri (SSRI’lar) ilaç grubuna ait reçeteli olarak alınabilen etkin bir antidepresandır. Etken maddesi trazodon olan Desyrel, beyindeki doğal bir kimyasal olan ve kişinin ruh halini dengeleyen serotoninin salgılanmasını sağlar. Böylece depresyon ve anksiyetebozukluğunun semptomlarını ortadan kaldırır.
Desyrel’in en bilindik özelliği neredeyse bir hafta kadar kısa bir süre içinde etkisini göstermeye başlamasıdır. 50 mg ve mg’lık tablet formunda satılan ilaç ancak doktor reçetesiyle alınabilir. Diğer tüm antidepresanlar gibi doktor dışında herhangi birinin tavsiyesi üzerine kullanılması doğru değildir.
Desyrel, majör depresyonun neden olabileceği belirli semptomların ortadan kalkması için aktif olarak kullanılır. Bu semptomlar;
Halk arasında sıkça telaffuz edildiğinden diğer psikolojik hastalıklar kadar ciddiye alınmasa bile dünyada en sık görülen psikolojik hastalıklardan biri depresyondur. Kişinin tüm hayatını etkisi altına alan depresyon ancak doğru tanı ve tedavi ile çözüme ulaşılabilir. Özellikle depresyon tedavisinde kullanılan antidepresanlar da bu sebeple çok önemlidir. Depresyon hakkında daha ayrıntılı bilgi almak için “Depresyon Nedir? Depresyon Belirtileri ve Türleri Nelerdir?” içeriğimizi okuyabilirsiniz.
Yetişkinler için önerilen günlük başlangıç dozu 75 ya da mg’dır. Bu doz da genellikle yemeklerden sonrasına bölünmüş olarak ya da uykudan önce tek seferde alınır. Günlük alınabilecek maksimum doz mg’dır. Ancak doza hastalığın şiddetine göre psikiyatristiniz karar vererek, tedavi süresince doz değişikliklerine gidebilir. Tedavinin ne kadar süreceği de yine doktor tarafından belirlenir.
18 yaşından küçüklerde kullanılması uygun değildir. İlerleyen yaşlarda ise önerilen başlangıç dozu günlük mg’dır. Psikiyatrist ihtiyaç durumunda bu dozu kademeli olarak yavaş yavaş artırabilir. Ancak ilerleyen yaşlarda tek doz kullanımda mg üzerine çıkmak doğru değildir.
Desyrel’i önerilenden yüksek dozda kullanmak çeşitli yan etkileri ortaya çıkarabilir. Düzensiz kalp atışı, uyku sorunları, baş dönmesi, mide bulantısı ve kusma gibi yan etkilerin yanı sıra kişi aşırı doz alımından nöbet de geçirebilir. Tavsiye edilen dozdan fazla Desyrel kullanıldığında hemen doktora bilgi verilmesi ve gerekli durumlarda hastanenin acil servisine başvurulması gerekir.
Bu yaygın görülen yan etkilerin yanı sıra nadiren görülen ancak daha ciddi yan etkileri de vardır. Bunlardan birinin görülmesi durumundan ilaç kullanımın hemen bırakılması ve doktora başvurulması gerekir;
Desyrel ile birlikte kullanılmaması gereken ilaçlardan bir kısmı şu şekildedir;
Eğer düzenli kullanılan başka bir ilaç varsa mutlaka doktora bilgi verilmesi gerekir. Ayrıca, alkol de hem ilaç ile etkileşime girdiği hem de depresan olduğu için ilaç kullanılırken tüketilmemelidir. Alkol, Desyrel’in baş dönmesi, uyku hali ve konsantre olma zorluğu gibi yan etkilerini de önemli ölçüde artırır.
Yukarıda belirtilen durumlar hakkında psikiyatristin mutlaka bilgilendirilmesi gerekir. Bu durumlarda risk fayda oranını hesaplaması gereken kullanan kişi değil ancak alanında uzman bir doktordur.
Online terapi almak, uzmanlarımız ve platformumuz hakkında daha fazla bilgi edinmek için 15 dakikalık ücretsiz seanslarımızahemen başvurabilirsiniz.
İçindekiler
Xanax (Alprazolam) Nedir?
Xanax Ne İçin Kullanılır?
Xanax Nasıl Kullanılır?
Xanax Doz Hesabı
Xanax Yan Etkileri
Xanax (alprazolam) sakinleştirici etkisi bulunan ve çeşitli psikolojik hastalıkların tedavi sürecinde etkin olarak kullanılan psikiyatrik bir ilaçtır. Yeşil reçeteli bir ilan olan Xanax, kaygı bozuklukları (anksiyete) ve panik bozukluklarının tedavisinde uzman bir psikiyatrist tarafından yeşil reçeteli olarak verilen bir ilaç olarak beyindeki kimyasallara etki eder. Özellikle şiddetli korku, panik ve endişe nöbetleri üzerinde etkili olduğu bilinir.
Bağımlılık yapma riski olan bu yeşil reçeteli psikiyatrik ilaç bu nedenle uzun süreli kullanılmaz. Ancak doktor tavsiyesi ile alındığı gibi ancak doktorun uygun gördüğü zamanda bırakılabilir. Aksi takdirde tam tersi etki yaratarak şiddetli kaygı nöbetlerine neden olabilir. Bu nedenle ilaç mutlaka reçete eden doktorun talimatlarına tamamen uyularak alınmalıdır.
Xanax’ın ana maddesi olan alprazolam, benzeodiazepin ilaç grubuna ait oldukça hızlı sonuç veren bir sakinleştirici türüdür. Böylece ilaç kısa süreli kullanımda dahi etkin sonuç verir ve talimatlara uygun kullanıldığı takdirde güvenli bir ilaçtır.
Yaygın kullanılan psikiyatrik ilaçlardan biri olan Xanax tedavisinin yanı sıra bir terapiye ihtiyaç duyuyorsanız, Psikologofisi üzerinden deneyimli isimlerle görüşmeye hemen başlayabilirsiniz. Sesli ya da görüntülü gerçekleştireceğiniz online terapi seansları ile hayatınızdaki sorunlarınıza çözüm bulabilirsiniz.
Xanax’ın ana etkin maddesi olan alprazolam beyindeki kimyasal aktiviteyi etkiler ve kaygıyı azaltma özelliği gösterir. Oldukça hızlı bir şekilde kana karışsa da etki süresi kullanan kişinin yaşına, kilosuna ve psikolojik durumunun şiddetine göre değişiklik gösterebilir. En hızlı 5 dakika içinde etkisini gösterebilirken, en geç 1 saat içinde tam etkisini gösterdiği bilinir.
Xanax özellikle;
Xanax zihinsel fonksiyonları kontrol eden önemli bir kimyasal olan gamma-aminobutirik asit (GABA) seviyesini artırıcı etki gösterir. Bu etkisi sayesinde kullanımıyla birlikte;
Anksiyete rahatsızlığının yanı sıra şiddetli kaygı nöbetlerinin görüldüğü depresyon halinde antidepresanlara ek olarak yardımcı ilaç olarak reçete edilebilir. Ancak depresyonu tek başına tedavi etmediği unutulmamalıdır. Hatta tersi bir etki göstererek bazı kişilerin depresif hissetmesine yol açabilir ya da zaten depresyonda olan kişilerin durumunu kötüleştirebilir. Aynı zamanda intihar düşüncesini tetiklemek gibi ciddi yan etkileri olduğu için depresyon tedavisi gören kişilerin ilacı kullanmaya başlamadan mutlaka doktora bilgi vermesi gerekir.
Xanax kullanımına düşük dozlar ile başlanır ve hasta üzerindeki etkisine göre doz miktarı zamanla artırılabilir. Genellikle başlangıç dozu olarak günde üç kez birer adet olacak şekilde 0,25 mg ya da mg’dır. Yine gün içine bölünmüş dozlar olarak günde toplam 3 mg’a kadar artırılabilir. Doz değişimleri boyunca hasta kontrol altında tutulur ve bir yan etki görülmesi halinde dozda tekrar düzenlemeye gidilebilir.
Xanax, kısa süreli tedavilerde kullanılan bir ilaçtır ve genellikle 4 haftadan fazla kullanımı için reçete edilmez. Tüm süreç boyunca kişi doktor kontrolünde olur. Toplam tedavi süresi ilacın bırakılması için dozun kademeli olarak düşürüldüğü zaman da dahil olmak üzere en fazla 12 haftadır.
Reçete edilenden fazla dozda ilaç alınması halinde kişide uyuşukluk, zihinsel karmaşa, konuşmada bozukluklar, tansiyon düşmesi ve nefes darlığı gibi ciddi yan etkiler görülür. Yanlışlıkla fazla ilaç kullanılması halinde, mutlaka en yakın hastaneye başvurulma ve tıbbi yardım alınması gerekir.
Xanax’da da her ilaçta olduğu gibi çeşitli yan etkilerin görülme riski vardır. Her hastada görülmeyen bu etkiler, bazı kişilerde çok şiddetli de seyredebilir. Yan etkilerin görülme süresi de yine kişiden kişiye değişebilir. Aşağıda etkilerden herhangi biri sizi rahatsız edecek şiddette yaşandığında mutlaka doktorun bilgilendirilmesi gerekir.
Bu yaygın görülen yan etkilerin yanında ilacın nadiren görülen ancak acil müdahale gerektiren ciddi yan etkileri ise şu şekildedir;
Farklı ilaçlarla birlikte kullanılması halinde Xanax’ın etkisi güçlenebilir ve vücuttan atılımı zorlaşabilir. Bu da aşırı doz etkisi göstermesine neden olabilir. İlerleyen aşamalarda solunum sorunları, sürekli uyuma hali ve hatta koma gibi çok ciddi yan etkiler ortaya çıkabilir. Birlikte kullanılmaması gereken ilaçların başlıcaları şunlardır;
Xanax tedavisine başlamadan önce doktorunuzu reçetesiz ilaçlar ve takviyeler dahil kullandığınız tüm ilaçlar ile ilgili mutlaka bilgilendirmeniz gerekir. Bu ilaçların yanı sıra ilacın vücuttan atılımını engelleyebilen greyfurt ve üzüm yemekten de kaçınılması gerekir. Ayrıca, yine ilacın sakinleştirici etkisini artıracak olan sarı kantaron, melisa ve kediotu gibi şifalı bitkiler de ilacın kullanıldığı sürece kullanılmamalıdır.
Xanax kullanılırken kesinlikle alkol kullanılmaması gerekir. Alkol ilacın etkisini artırıp vücuttan atılmasını zorlaştırdığı gibi uyuşukluk ve hafıza kaybı gibi ciddi yan etkilere de yol açabilir.
Ayrıca, Xanax anne karnında gelişmekte olan bebek için de zararlı olabilir. Bu sebeple hamile kalınması halinde ilaç alımının durdurulması ve doktora bilgi verilmesi gerekir. Ayrıca, bebek için zararlı olabileceği için emzirme döneminde de ilaç reçete edilmez.
Online terapi almak, uzmanlarımız ve platformumuz hakkında daha fazla bilgi edinmek için 15 dakikalık ücretsiz seanslarımıza hemen başvurabilirsiniz.
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
‘İlaç sever’ bir milletiz. Sağlıkla ilgili her sorunun ilaçla çözülebileceğini düşünen, ufacık bir sağlık probleminde bile hapa, şuruba sarılan bir anlayışımız var. Bitmedi! Sorunlarımızı doğal yoldan çözmeye, ilaçtan uzak durmaya çalışanları değil, çok ilaç yazan, iğne yapıp serum takan doktorları daha çok severiz! Daha da önemlisi, sadece biz değil, doktorlarımız da biraz “ilaç sever”dir. Antibiyotiksiz, ağrı kesicisiz, hatta antidepresansız bir reçete bulmak bu nedenle kolay olmuyor.
Neticede ilaç pazarının dünyada en hızlı büyüdüğü ülkelerden biri olduk. Her yıl milyonlarca liramızı gereksiz yere ilaca harcıyoruz.
Oysa ilaçlar bizi hastayken iyi edebilen hatta hayatımızı kurtarabilen şeyler olmaları yanında, sağlığımızı tehdit de edebilen “iki ucu keskin bıçak”lar. Hiçbiri kusursuz, hiçbiri “yüzde yüz güvenli” değil.
Her ilaç bilinçsiz, bilgisiz, rast gele kullanıldığında zarar da verebilir. Zorunlu olmadıkça, hele hele doktorlara danışılmadıkça onlardan uzak durmak, el bile sürmemek gerekir.
ANTİHİSTAMİNİKLERE DİKKAT!
Kontrolsüz ilaç kullanımının yarattığı birçok sorun var.
Bunların kimi önemli, kalıcı, kimi hafif, geçici şeyler. Mühim neticelerinden birinin de bellek kaybı olduğu biliniyor. Farklı ülkelerde (Fransa’da, Kanada’da, İngiltere’de) yapılan çok sayıda çalışma gösterdi ki uykusuzluk sorununun çözümünde kullanılan ilaçların çoğu bellek sistemini altüst edebiliyor.
Önceki çalışmalarda “benzodiyazepin” grubundaki ilaçların bu konuda başı çektiği anlaşılmıştı. Amerika’da yeni tamamlanan bir çalışma gösterdi ki, sorun zannedilenden çok daha büyük. Uykuya destek olsun diye kullanılan ve “masum oldukları” düşünülen pek çok ilaç, özellikle “antihistaminikler” belleğimizi bozabiliyor. Mesela yaşlılarımız rahat uyusunlar diye kullandığımız öksürük şuruplarında, nezle haplarında da bulunan “difenidramin” bunlardan biri.
uykusuzluk önemlİ ama
Uykusuzluk muhakkak ki önemli bir sorun. Tedavi edilmezse yaşam kalitesini bozuyor. O da belleğin amansız düşmanlarından biri. Ne var ki pek çok sorunda olduğu gibi onun çözümünde de doktorlara sormadan ilaç (bitkisel haplar dahil) kullanmamak lazım. Hele hele “yeşil” ve “kırmızı” reçeteyle satılan ilaçlarla uyku sorununu çözmeye çalışmak büyük bir yanlış olur. Uyku ilaçları eş-dost, konu-komşu tavsiyesi ile kullanılmaz. Son bir not daha: Bu bilgileri öğrenip de doktorunuzun tavsiye ettiği uyku ilacını da kesmeyiniz, sorun çıkabilir, onunla konuşmalısınız.
Alüminyum Alzheimer yapar mı?
Alüminyum yıllar önce tencere ve tavalarla mutfağımıza girdi, bardağımız, sürahimiz oldu. Şimdi de meşrubat kutuları ve deodorantlarla hayatımızda.
Ayrıca hanımlarımız mutfakta alüminyum folyo kullanmaya da pek düşkünler! Alüminyum folyo içinde pastırmayı, sucuğu, hatta eti, sebzeyle, limonla fırınlayıp pişirmek gibi bir yanlışı yapanlar var.
Peki, alüminyumdan niye korkuluyor? Sağlık uzmanları alüminyumlu malzemelere neden sıcak bakmıyor?
CİDDİ KANITLAR VAR
Nedeni şu: Alüminyuma maruz kalmanın Alzheimer hastalığına yol açabileceği, hatta Alzheimer ile ilişkisiz bellek sorunlarına da sebep olabileceğini gösteren kanıtlar var.
Özellikle bellek kaybı korkusu biz hekimlerin canını sıkıyor. Çünkü biliminsanları Alzheimer hastalarının beyin dokularında alüminyum birikintileri buldular ve bunun bellek kaybı ile ilişkili olabileceğini düşündüler.
Benİm önerİm şu:
Bu konuda pek çok araştırma yapıldı. Sonuçlar çelişkili. Konu incelenmeye devam ediyor. Benim önerim şu: Aksi ispat edilene kadar mutfağımızda alüminyum malzeme kullanmayın. Alüminyum içeren haplardan (antiasidler) uzak durun. Terlemeyi önleyici ürünlerin içinde alüminyum varsa (deodorantlar) başkalarıyla değiştirin.
Üç kere üç kaç eder
“Bellek sorunu yaşayan üç arkadaş bunun Alzheimer ile ilgili olacağını düşünerek bir nöroloji uzmanından yardım isterler.
Uzman onları dikkatle dinler. Sonra, “Size bir test yapacağım” der ve sorar: “Üç kere üç kaç eder?”
Birincinin cevabı “üç kere üç eder” olur. Doktor endişelenip ikinciye geçer. “Peki, sizce üç kere üç kaç eder?” Cevap hızlı, kısa ve nettir: “Pazartesi!” Doktorun endişeleri daha da artar. Canı iyice sıkılır.
Sonra da üçüncü hastaya sorar: “Size göre üç kere üç kaç eder?” Üçüncü kişinin de cevabı tek sözcükten ibarettir: “9!”. Doktor sevinir, rahatlar ve üçüncüye sorar: “Peki dokuzu nasıl buldunuz?” Yanıt şu olur: “’ten pazartesiyi çıkardım, geriye 9 kaldı!”
Baklavadan vaz mı geçelim
“Tatlı yiyip tatlı konuşmak” gibi güzel bir deyim başka bir dilde de var mı bilmiyorum. En azından bu deyim bile bizim ne kadar “tatlı sever” bir millet olduğumuzun kanıtı. Zengin bir tatlı kültürümüz var. Sütlü tatlılarda da unlu tatlılarda da müthiş lezzetlere imza atmışız. Unlu tatlılar denince akla baklava, sütlü tatlılar denince sütlaç geliyor. Son yıllarda sütlü tatlılar (sütlaç) unlu tatlıları (baklava) biraz gerilerde bıraktı.
DOYUMLUK DEĞİL, TADIMLIK!
Baklava değil sütlaç daha popüler. Nedeni sütlü tatlıların unlu tatlılardan –mesela sütlacın baklavadan- daha az zararlı olduğu bilgisi. Bilgi doğru. Bu nedenle beslenme uzmanları tatlı tutkunlarına baklavadan çok sütlacı tavsiye ediyor.
Nedeni şu: Sütlü tatlıların güçlü protein içerikleri nedeniyle unlu tatlılara göre daha az glisemik yükü var. Kan şekerini unlu tatlılar kadar hoplatıp zıplatmıyorlar. Bu “ilgi kayması” baklava üreticilerinin canını sıkmış olmalı ki geçenlerde bir ekonomi kanalındaki röportajda da bu konu tartışılıyor, ünlü bir baklava üreticisi “diyetisyenlerden şikâyet” edip onların “halkı yanlış bilgilendirdiğini” iddia ediyordu.
Diyetisyenlere yönelik eleştirilerine katılmasam da anlattıkları arasında doğrular da vardı. Mesela, “İnsülin direnciniz, şekeriniz veya kilo sorununuz varsa az yersiniz olur biter. Şekeri minimumda tutulmuş, fıstığı, fındığı, cevizi bol, unlu kısımları azaltılmış yarım dilim, bilemediniz bir dilim baklavadan kimseye zarar gelmez” derken haklıydı.
DOĞRU DA VAR, ABART DA
“İçine yeteri kadar fındık, fıstık, ceviz koymaz, hele hele bir de şeker olarak fruktoz bazlı olanları kullanırsanız o baklavadan size fayda gelmez, zarar gelir” derken de doğruları söylüyordu.
Ama “kış aylarında üşümemek için baklava yemeliyiz” derken de, “beynimizin baklavaya ihtiyacı var” diye üstelerken de abartıyordu.
BENİM FİKRİM ŞU:
Baklava bizim dünya mutfağına hediyelerimizden biri. Ondan vazgeçmek olmaz. Daha da mükemmelleştirmeye çalışmak gerek. Yerken de “tadında bırakmak!” en iyisi. Çünkü her tatlı gibi baklava da “DOYUMLUK” değil, “TADIMLIK” bir lezzettir.
HASTALANMAK ŞART MI?
Bazı sağlık sorunları birden bire, “Pat!” diye karşımıza çıkıverir. Mesela akşam sağlıklı yatıp sabah ateşle, öksürük aksırıkla uyanabiliriz.
Bazıları da uzunca bir zaman “Ben geliyorum!” işaretleri verir. İkinci gruptakilerin çoğu dikkatsizliğimiz, vurdumduymazlığımız ya da bilgisizliğimizle bağlantılı yönetilebilir şeylerdir.
BUNLARA DİKKAT!
Erişkinlik çağı diyabeti (TİP 2 DIABETES MELLITUS) de bunlardan biri. Tip 2 diyabet de ortaya çıkmadan önce uzunca bir süre “ben geliyorum” sinyalleri verir. Erken acıkmalar, hızlı yemeler, yemek sonrası yorgunlukları, uyuklamalar, kilo almalar bunlardan bazıları. Kan analizlerindeki HDL kolesterol düşüklüğü, ürik asit, trigliserid fazlalığı da benzer şeyler. Bu sinyaller ciddiye alınmazsa günün birinde ağzınız kurumaya, vücudunuzda çıbanlar çıkmaya, kanamalarınız durmamaya, tuvalet ziyaretleriniz sıklaşmaya başlıyor. Muayene/analizlerin sonucunda da size şeker hastası olduğunuz söyleniyor.
UYARILARA, ‘UYUN’
“Bu iş benim başıma nasıl geldi, nereden çıktı bu diyabet?” diye kendi kendinize sorduğunuzda anlıyorsunuz ki, sorun aslında uzun süredir var.
Birike birike bu noktaya geldi. Yiyip içtiklerinize dikkat etmediniz. Yeteri kadar aktivite yapmadınız. Sağlık kontrollerinden kaçtınız. Söylenenleri, önerileri önemsemediniz. Neticede diyabetli biri oldunuz.
KONTROL ŞART
Unutmayınız: Diyabet gibi, obezite, hipertansiyon, damar sertliği gibi pek çok sorun (kronik sağlık sorunları) zaman içinde yavaş yavaş ve “ben geliyorum” diye diye, göstere göstere gelişiyor. Ne kadar erken fark edilir ve ne kadar erken müdahale edilirlerse problem o kadar kolay çözülüyor.
Bunun yolu da sağlık kontrollerini düzenli yaptırmaktan ve tabiî ki yalnızca kontrol olmakla yetinmeyip doktorların tavsiyelerine uymaktan geçiyor.
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi