|
|
|
|
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Paramedik -- 24 Temmuz ; > |
|
Kadın Sağlığı
Karın ağrısı, şişkinlik, saç dökülmesi, ciltte kızarıklık ve kilo alamamak gibi şikâyetlerle kendini belli eden çölyak hastalığı genellikle farklı rahatsızlıklarla karıştırılıyor. Türkiye’de ortalama bin çölyak hastası var ve hastalığın oluşumunda genetik faktörler etkili… Buğday, arpa, çavdar ve yulaf gibi tahıllarda bulunan gluten proteininden uzak durarak beslenmek ise çölyak hastalığının tek tedavisi olarak biliniyor.
BAŞKA HASTALIKLARLA KARIŞTIRILIYOR
Çölyak hastalığı, yaşam boyu devam eden bir gıda alerjisidir. Vücudun verdiği tepki neticesinde 12 parmak bağırsak yapısı bozulur ve ince bağırsağın özellikle başlangıç kısmı normal yeteneğini kaybeder. Hastalık ishal, kilo kaybı, bulantı kusma, karında ağrı, iştahsızlık gibi şikâyetlerle seyredebilir. Fakat sıra dışı şikâyetlerle seyrederse bu durumda hasta değerlendirilirken çölyak hastalığı tanısı konulamayabilir. Anemi, kemik erimesi (osteoporoz), hipokalsemi (kandaki kalsiyum seviyesinin düşük olması), karaciğer enzim yüksekliği ve bazı nörolojik hastalıklarda bu durumları yapan neden olarak ayırıcı tanıda çölyak hastalığı da düşünülmelidir. Çölyak hastalığının tanısı hastanın şikâyetleri, muayene bulgusu, kan tetkikleri ve endoskopik olarak alınan biyopsi sonuçlarına göre konulur. Hastalık tanısını koyabilmek için hekimin bu hastalığı da düşünmesi, akla getirmesi gerekir.
GLUTENSİZ BESLENMEK YETMEZ…
Aslında çölyak hastalığı, teşhis edilene kadar bir hastalık, teşhis edildikten sonra bir yaşam biçimidir. Tedavisi diyetten glutenin mutlak olarak çıkarılmasından ibarettir. Bu dikkat gerektiren bir durumdur. Çünkü gluten içeren tahıllar bilinmektedir. Fakat ilgisi olmayan bir takım gıdalarda katkı maddeleri olarak gluten kullanılabildiğinden yanıltıcı olabilmektedir. Gıda teknolojisinde, ilaç ve kozmetik sektöründe koruyucu, koyulaştırıcı, yapıştırıcı, kıvam artırıcı, nem tutucu ve raf ömrünü uzatıcı özellikleriyle buğday unu sıklıkla tercih edilir. Bu yüzden diş macunundan konservelere kadar alınan her ürünün etiketine, içeriğine dikkat edilmelidir. Örneğin küp şekerde bile gluten olabileceği unutulmamalıdır. Kozmetik ürünler, kremler gluten içerikleri yönünden dikkatli kullanılmalıdır. Bu yüzden hasta diyet yaptım zanneder fakat gluten almaya devam eder. Çölyak hastası, çok iyi bir etiket okuyucusu olmalıdır. Etiketsiz gıda tüketiminde de çok dikkat etmelidir.
KÜP ŞEKERDE DE VAR, MEKTUP ZARFINDA DA!
Gluten içermeyen başlıca tahıllar mısır ve pirinçtir. Diyetteki ana tahıl grubunu bunlar oluşturur. Tüm sebzeler, tüm meyveler, tüm bakliyatlar, tüm katkısız yağlar, yumurta, bal, reçel, toz şeker, zeytin, et, balık, tavuk rahatlıkla tüketilebilir. Mısır, pirinç, patatesin hem kendileri hem de unları besin hazırlamada kullanıseafoodplus.infoğday, arpa, çavdar ve yulaf katkılı hiçbir ürün alınmamalıdır. Salça, ketçap, un ilave edilen çorbalar, soslar, tarhana, hazır çorbalar, köfte harçları, sirke, çikolata, puding, sakız, mayonez, dondurma, bazı peynirler, tuzlu, soslu kuruyemişler gibi gıdaların bazılarında gluten bulunabilir.
EKMEK KIRINTILARI SIÇRAMAMALI
Kenarları yapışkanlı mektup zarflarında da gluten olduğundan yalanmamalıdır. Karton bardakların kenarlarındaki kıvrık kısımlarda da gluten vardır. Bu nedenle çölyak hastaları plastik veya köpük bardakları kullanamaz. Yemeklerin içeriği kadar mutfakta glutenle temas edilmemesi de çok önemlidir. Glutenle bulaşma olmamalıdır. Bu nedenle ekmek kırıntıları sıçramamalı, unlu gıdaların kızartıldığı yağda pişirilmemelidir. Unlu bir yemekte kullanılan aynı kaşık / bıçak yıkanmadan kullanılmamalıdır, aynı ızgarada iyice temizlenmeden pişirilmemelidir. Diğer aile bireyleri eğitilmeli, anlayışlı ve sabırlı olmalıdırlar. Bu kurallara kesinlikle uyulmalıdır. En ufak bir yanlışlığın veya kaçamağın nelere mal olabileceği unutulmamalıdır. Glutensiz diyetin en önemli noktası hastanın kendisini yönetmesidir. Yani evde ve dışarıda sağlıklı seçimler yapmaktır.
Şeker pancarı genellikle yüksek rakımlı bölgelerimizde, sulanır hububat ekim sahalarında tarımı yapılan bir münavebe bitkisidir. Aynı tarlaya dört yılda bir şeker pancarı ektirilir. Ülkemizde şeker pancarı tarımı Ege, Akdeniz sahil kuşağı, Doğu Karadeniz, Güneydoğu Anadolu bölgeleri dışında 65 il ve yaklaşık 8 yerleşim biriminde tarımı yapılan bir bitkidir. Yılda ortalama çiftçi ailesi pancar tarımı ile uğraşır.
Pancar Şekeri sanayi Cumhuriyet döneminde Türk tarımına modern tarım tekniklerini getiren, bilgiyi ve teknolojiyi geliştiren, kullanan bir tarımsal sanayi olmayı başarmıştır. Sadece şeker pancarında değil, şeker pancarı alanlarında ekim nöbeti içinde yetiştirilen diğer ürünler için de toprak işleme, ekim, bakım, hasat bakımından planlı ve gelişmiş bir tarım sistemi ile örgütlü ve bilinçli bir çiftçi topluluğunu ortaya çıkarmıştır.
Şeker pancarı yetişen alanlarda; pancar üreticisi mısır üretiminde önemli gelişmeler sağlamış, bunun yanı sıra kolza üretimi için pancar alanları oldukça uygun ekoloji ve uygun çiftçilik uygulamalarında gelecek vaat etmiştir.
Şeker pancarı üretimi modeli, fabrikasyonu ve çiftçi organizasyonu; pancar alanlarında üretim eksikliği olan ürünlerin üretim planlamasının etkin bir şekilde yapılmasını ve üretimini mümkün kılabilmektedir. Şeker pancarı üretiminin ortadan kalktığı alanlarda uygun ürün deseni planlaması ve üretimde verimlilik sağlanamamaktadır.
Türkiye' de mevcut pancardan şeker üreten 33 fabrikanın 6 tanesi Pankobirlik'e, bir tanesi Pankobirlik ve özel sektör ortaklığına(Kütahya Şeker Fab.), bir tanesi özel sektöre, 25 tanesi ise Türkşeker'e aittir. Mevcut 33 şeker fabrikasının günlük pancar işleme kapasitesi yaklaşık bin ton, yıllık şeker üretim kapasitesi ise yaklaşık 3,2 milyon tondur. Türkşeker bünyesindeki fabrikalarda yıllık toplam 1,9 milyon ton şeker, 4 alkol fabrikasında 57,6 milyon litre etil alkol, tohum işleme fabrikasında yılda ton kalibre edilmiş ve yüksek genetik potansiyelli tohum üretim kapasitesi bulunmaktadır. Ayrıca 2 tarımsal işletmede tarla bitkileri üretimi ve hayvancılık çalışmaları yapılmakta ve 1 araştırma enstitüsü ile de AR-GE hizmeti verilmektedir.
Sektörde yer alan diğer bir önemli kuruluşta Pankobirlik'tir. Ülkemizin en büyük sivil toplum kuruluşlarından birisi olan Pankobirlik bünyesindeki Adapazarı, Amasya, Boğazlıyan Çumra, Kayseri ve Konya fabrikaları ile birlikte 6 şeker fabrikası ve ortağı olduğu Kütahya fabrikası ile sektör üretiminin yaklaşık %40'ını karşılamaktadır.
Türkiye Şeker Sanayisi'nin yıllar boyunca kontrollü bir teknik tarım sistemini uygulaması sonucu, pancar verimi ve üretim kalitesi açısından Dünya ve AB ile rahatlıkla rekabet edebilecek seviyededir. Kooperatif fabrikaları yaptığı kapasite artırım yatırımları yanında, kullanılan teknolojiler sayesinde verimliliği artırılan fabrikalarda üretim maliyetleri minimum seviyelere indirilerek AB ile rahatlıkla rekabet edebilir duruma gelmiştir.