küresel ısınma ile ilgili bilmeceler / Küresel Isınmayla İlgili En Yaygın 13 Soruya Verilen İkna Edici Cevaplar

Küresel Isınma Ile Ilgili Bilmeceler

küresel ısınma ile ilgili bilmeceler

Art-izan Logo

Geçtiğimiz günlerde (2 Şubat) Birleşmiş Milletler Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC-Intergovernmental Panel on Climate Change), altı yıllık bir çalışma sonucunda bilim insanı tarafından hazırlanan 4. Değerlendirme Raporu’nu açıkladı. Rapor, ilk kez küresel ısınmadan yüzde doksan oranında insanların sorumlu olduğunun ifade edilmesi açısından büyük önem taşıyor.[[dipnot1]] İklimbilimciler IPCC raporunun şimdiye kadar bu alanda oluşturulmuş en açık, en çok gözden geçirilmiş metin olduğu kanısında. Raporda yer alan küresel ısınmanın sonuçlarına dair bazı bulgular

  • Dünyanın yüzey sıcaklığı son yüz yılda () ortalama 0,74 derece arttı.

  • Uzun süreli ve yoğun sıcak hava dalgaları daha sık yaşanacak.

  • Birçok bölgede kar örtüsü azaldı. 

  • Sahra’nın kuzeyi, Akdeniz, Güney Afrika ve Güney Asya, yüzyıl boyunca daha kurak hale geldi.

  • Dünya, ’lerden bu yana Avrupa’nın yüzölçümünden daha büyük bir alanı kaplayan yağmur ormanlarını yitirdi.

  • İklim değişikliği yüzünden bazı bitki ve hayvan türleri şimdiden yok olmaya başladı bile. Soyları tükenme tehlikesi ile karşı karşıya olan bazı hayvan türleri ise yaşamlarını devam ettirebilmek için çareyi davranış değişikliklerinde buldu. 

  • Bangladeş&#;ten Hollanda&#;ya pek çok kıyı ülkesi sular altında kalma tehlikesiyle karşı karşıya.

  • Son on iki yıl, modern kayıtların başladığı ’den bu yana görülmüş en sıcak 12 yıl oldu.

  • Önümüzdeki 20 yıl içinde, her on yılda hava sıcaklığı 0,2 derece artacak.

  • yılına kadar iklimde hava sıcaklığında 3 ile 6 derece arasında yükselme görülecek.

  • Tropik fırtınalar ve kasırgalar çok daha güçlü olacak, kıyılarda güçlü sel baskınları görülecek.

  • Antarktika&#;daki buz dağlarının erimesi sürecek. Yazları Antarktika tamamen buzsuz kalacak. yılı yazında artık Antartika olmayabilir.

  • Deniz seviyeleri, atmosferdeki karbon emisyonu dursa bile yükselmeye devam edecek. &#;de deniz seviyesi metre, &#;de ise metre yükseğe çıkacak. 


Bilim insanları hazırladıkları bu raporun hükümetlerin politikalarını belirlerken temel alabileceği bir belge haline gelmesini umuyor ve dünya çapında sera gazları salımını azaltma çağrısında bulunuyorlar. Sera gazları, ısıyı dünyanın atmosferine hapseden gazlara verilen isim. En zararlı sera gazı, karbondioksit. Petrol, benzin, kömür gibi yakıtlar karbon, metan gibi sera gazlarını ortaya çıkarıyor. Ayrıca karbondioksit alıp oksiyen veren ormanların yok edilmesi de bu gazları artırıyor. Doğa, artık insanların ortaya çıkardığı yüksek karbondioksit miktarıyla baş edebilme kapasitesini her geçen gün yitiriyor. Bu noktada, sera gazı salınımını azaltmayı öngören Kyoto Protokolü gündeme geliyor.


Uluslararası Kyoto İklim Sözleşmesi, Birleşmiş Milletler’in yılında Japonya’da düzenlediği çevre toplantısında katılımcı hükümetler tarafından kabul edilen bir sözleşme. ’de yürürlüğe girecek olan sözleşme, Kuzey&#;in sanayi ülkelerinin sera etkisi yaratan gazların salınımını yılına kadar yüzde 5,2 düşürmelerini öngörüyor. Bu amaçla her ülkeye kota konuyor. İklimbilimciler dünya ölçeğinde yıkıcı iklim değişikliklerini önlemek için toplam küresel seragazı emisyonlarının ’daki seviyesinin yüzde 60 ila yüzde 90 altına çekilmesi gerektiği hatta zorunlu olduğu konusunda hemfikirler. Kyoto, yüzde 5,2 azalmayı öngörmesiyle yetersiz bir anlaşma olarak gözükse de sonuç alıcı sözleşmelere temel oluşturabilecek bir sözleşme olması bakımından önemli. Sözleşmeyi imzalamak, aynı zamanda “iklim inkârcıları”na[[dipnot3]]; karşı da, ülke olarak iklim değişikliğini, üzerindeki rolünüzü kabul ettiğinizin ve çözümü için de adım atacağınızın göstergesi anlamında da önemli. 


Dünyadaki sera gazının yüzde 21’ini ABD’nin tek başına ürettiği söylenmesine rağmen Bush hükümeti inkâr politikasını sürdürüyor ve Kyoto’yu imzalamamakta direniyor. Protokolü imzalamayan diğer ülke olan Avustralya’nın Başbakanı John Howard “Gerçekçi olalım, modern bir Batı ekonomisinde, enerji santrallerini ya fosil yakıtlar ya da nükleer güçle çalıştırabilirsiniz.” diyerek rüzgâr ya da güneş enerjisi gibi alternatif seçenekleri kabullenmediğini bir kez daha gösteriyor. 



Bütün araştırmalar küresel ısınmadan en çok Akdeniz ve Ortadoğu ülkelerinin zarar göreceğini söylüyor. Türkiye de ne yazık ki bu ülkeler arasında başta geliyor.


“Akşehir Gölü bitti… Tuz Gölü çöle dönüyor… Kuraklık giderek artıyor…. Sıra felaketin ilanında…. Yağmurlar beklenilen miktarda yağmıyor…. Tahıl ambarı Orta Anadolu kuraklıktan kırılacak….. Güneydoğu ölüyor… Kocaeli’de selden evsiz kalıyoruz…” manşetlerine her geçen gün bir yenisi eklenirken, Türkiye, “Ilıman iklim kuşağında bulunduğumuz için tropik bölgeler ve kutuplara yakın yerler gibi uç iklim bölgelerine göre iklim değişikliginden çok daha geç etkileniriz” yanılgısı içinde davranmaya daha ne kadar devam edecek? Diğer yandan, kendisinin endüstrileşmiş ülkeler gibi dikkate değer miktarda sera gazı üretmediğini, sorumluluğunun ABD ve diğer Batı ülkelerine kıyasla daha az olduğu yanılgısını da son 15 yılda gösterdiği pratikle yalanlamış oldu. yıllları arasında CO2 emisyonlarını 0 arttırarak neredeyse rekor denebilecek bir hızda dünyada sıraya yerleşmiş durumda. Kyoto Protokolü’nün tartışmalarına bile katılmayan Türkiye, her zaman petrol, doğalgaz ve kömüre dayalı ekonomik büyüme hakkını, yani küresel ısınmayı arttırma hakkını savunmayı tercih ediyor. Çevre Bakanı “Kyoto’yu imzalayamayız, daha zamanı var, önce kalkınalım” diyor. Dünyada ülke Kyoto’yu imzalamış durumda. Sayın Bakan, “’te imzalarız” diyor, anlaşmanın yürürlülük süresi ise ’de bitiyor.



Türkiye’nin küresel ısınmaya karşı alması gereken önlemler konusunda öncelikle sorunu kabul etmeli, sorumluluğunu bilerek enerji politikalarında değişikliğe gitmeli. Yenilenebilir ve temiz enerji kaynaklarına yönelinmesi konusunda konuyla ilgili kişiler, araştırmacılar çözüm önerilerinde de bulunuyorlar: “Türkiye’nin küresel iklim değişikliği için ulusal bir adaptasyon, eylem planı hazırlaması, uluslararası ilişkilerde de iklim değişikliğini dikkate alması gerekiyor. Küresel iklim değişikliği için uyum programı, yol haritası oluşturmalı. Bireyler de az tüketmeli, yeniden kullanmalı, geri döndürmeli.” diyen İTÜ Meteoroloji Mühendisliği Bölümü ve Afet Yönetim Merkezi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu’nun görüşüne, Türkiye Yeşilleri İklim Değişikliği ve Küresel Ekoloji Sözcüsü Dr. Ümit Şahin  şunları ekliyor: “Türkiye, küresel ısınmanın durdurulmasını sağlamak ve göreceği zararı azaltmak için ekolojik sıçrama yapmak, enerji yatırımlarında tamamen güneş ve rüzgâra yönelmek, ulaşımda motorlu taşıtları terk etmek, tarım politikalarında ekolojinin ilkelerini benimsemek zorundadır.”

İklim değişikliğinden en çok yoksullar etkilenecek


Küresel iklim değişikliği korkunç bir adaletsizliği de beraberinde getiriyor. Sebep olmamalarına rağmen küresel ısınmanın sonuçlarından ilk etkilenenler yoksul ülkeler, zengin ülkelerin yoksul kesimleri olacak. Örneğin, Bangladeş’te ciddi bir endüstri yok ama küresel ısınmadan en çok etkilenen ülkelerden biriyken, dev bir endüstrisi olan Hollanda kendini kurtarabilecek teknoloji ve paraya sahip. 


Dr. Ümit Şahin’in bir konuşmasında; “Bundan tam 35 yıl önce, &#;Büyümenin Sınırları&#; isimli rapor, endüstriyel kalkınma çağının karaya oturduğunu açıkladığında daha Vietnam Savaşı sürüyordu. Endüstriyel kalkınmanın, yarattığı diğer ekolojik krizler, yoksulluk ve savaşlar bir yana, sadece kaynakların tükenmek üzere olmasından dolayı bile sürdürülebilir olmadığı artık ortadaydı. Artık doğanın, emeğin ve yoksul ülkelerin sömürülmesi yoluyla kurulmuş bu sistem ya en ince noktasından koparak dağılacak, ya da kendini korumak için doğayı daha fazla sömürecek ve kıtlaşan kaynakları kendi elinde tutmayı garanti altına almak için yeni savaşlar yaratacaktı. Sistem elbette kendi rasyonelliği içinde davrandı ve ikinci yolu seçti.”söylediği gibi, küresel ısınma sorunu endüstri toplumunun, dolayısıyla gelişmiş ve zengin ülkelerin ürettiği ancak faturasını yoksul ülkelerin ödediği bir sorun. 


Küresel ısınmanın bir sonucu olarak, adasının sular altında kalacağı gerçeğini öğrenen Carteret-Piul adasının genç reisi Bernard Tubin ise meseleyi çok net dile getiriyor: “Ne arabalarımız var bizim, ne fabrikalarımız, ne de uçaklarımız&#;. Bu sera gazı salımlarının kurbanıyız biz ve tümüyle masumuz. Amerika Ay’a adam gönderiyor, savaşlar çıkarılıyor, savaş başlıklarına ve cephanelere milyonlar harcanıyor. Peki, neden Rusya, Amerika, Japonya, Avustralya bize yardım etmek için hiçbir şey yapamıyor, ha?”


Tom Athanasiou ve Paul Baer’in birlikte yazdığı Ölümcül Sıcak – Küresel Adalet ve Küresel Isınma adlı kitapta “ABD güdümündeki uluslararası siyasetin, zengin-yoksul ve Kuzey-Güney bölünmesinin egemen olduğu bir dünyada bu görevi yerine getirebilecek miyiz? Küresel iklim sorunu küresel adalet sorunundan ayrı düşünülebilir mi?” sorularına yanıt bulmaya çalışıyorlar.


“…Gerçekten ihtiyaç duyduğumuz şey, hem fosil yakıtların beslediği sanayileşme sayesinde zenginlemiş olan ülkeleri, hem de kendileri için bu yol artık tamamen kapalı olan ‘kalkınmakta olan ülkeler’i kapsayacak yepyeni bir küresel işbirliği dalgasıdır…. Asıl mesele tarihin şu bilmecesi: Sert ve patlamaya müsait ulusal ve sınıfsal bölünmelerle parçalanmış bir gezegende &#;sürdürülebilirlik&#;e giden bir yol nasıl bulunabilir? … ‘Sürdürülebilirlik’ küresel olmalı, demokratik olmalı, zenginler ve konfor sahipleri için olduğu kadar yoksul ve muhtaçlar için de işe yaramalı; bunun alternatifi kabul edilemez ve artık pek zamanımız kalmadı. 

İklim koruma rejiminin sonuç alıcı olabilmesi için, hem adil olması hem de adil olarak görülmesi gerekir ve bunu, kişi başına emisyon çerçevesinden başka hiçbir şey başaramaz. (Kişi başına emisyon tahsisine dayalı bir küresel anlaşma!) Hepimizin ortak atmosfer üzerindeki nihai hakkı aynı olmalıdır.

İklim hakkaniyeti, bir “tercih” olmanın çok ötesinde, ekolojik sürdürülebilirlik için temel öneme sahiptir.”

Ölümcül Sıcak, küresel atmosferi paylaşmanın hakkaniyetli yollarını bulmadığımız müddetçe zengin ve yoksul dünya arasında kalıcı ve uygulanabilir bir uzlaşmanın tesis edilemeyeceğini ve nihayetinde iklim koruma mücadelesinin başarısızlığa uğrayacağını savunuyor.


Atmosferi ve ona bağımlı tüm insan ve canlıları koruma ihtiyacı, küresel sera gazı emisyonlarına yaptırım içeren sınırlar getirmemizi ve bu sınırlı uzayı paylaşmanın hakkaniyetli yollarını bulmamızı gerektirmektedir.

İnsanların yarattığı bu yıkımı yine insanların durdurabileceğini, bunun da ancak politik mücadeleyle olacağını fark etmemiz gerekiyor. Bugün, küresel ısınmayı geri döndürmek hatta durdurmak mümkün değil fakat alınacak önlemlerle hızını kesmek mümkün. Küresel ısınmanın geri dönülemez noktaya gelmemesi için fosil yakıt kullanımının ’a kadar yüzde 60, ’ye kadar yüzde arası azaltılması gerektiği bilinmektedir. Ömer Madra’nın “ne kış kışa benziyor, ne yaz yaza benziyor, suyumuz gittikçe ısınıyor.” cümlesi bugün geldiğimiz noktayı gayet net bir şekilde açıklıyor.


Uzmanlar, küresel ısınmayı yavaşlatmak için 10 yıl kaldığı konusunda uyarıyor. Küresel ısınmayı ilk modelleyen James Hansen “Isının yükselmesine hemen engel olamazsak 10 yıl sonra 2 derecelik bir artış kontrol edilemez bir nokta demektir ki, bu da bilmediğimiz bir gezegene dönüştürür dünyayı&#; O zaman başka bir gezegenimiz olacak.” diyor.



Özetle söylemek gerekirse, iklim değişikliği konusunda yapılacaklar insanların yaşam biçimlerinde derinden ve kapsamlı değişiklikler gerektiriyor. Bireysel olarak tedbir almamız (evdeki ampulleri değiştirmek, yalıtımı güçlendirmek, arabaları az kullanmak, toplu taşıma araçlarını kullanmak, … kısaca “az tüket, yeniden kullan, geri döndür” mantığıyla hareket etmek….) elbetteki çok önemli. Ancak, bireysel tedbirlerin küresel ısınmanın etkilerini yavaşlatacak, azaltacak kadar etkisi olamayacağı artık bugün kesinleşmiş durumda. Adı üzerinde “küresel” bir “ısınma” dan bahsediyoruz. Bireysel tedbirlerin üzerine ülke düzeyinde muhakkak çok ciddi önlemler alınması gerekiyor. Enerji, ulaşım, tarım ve kent politikalarında yapılması gereken bu değişiklikler artık kaçınılmaz bir zorunluluk haline geldi. Bireyler olarak da hepimizin küresel iklim değişikliği politikasının takipçisi ve uygulatıcısı olmamız gerekiyor. Asıl olarak da, tüm dünyayı kapsayacak, “hakkaniyetli” bir küresel eylem planı oluşturmak gerekiyor. 


Derhal çok radikal tedbirler almazsak, atmosfere karbon akışını bu sürede geri çeviremezsek, iklim kontrolden çıkacak.


Geri dönüşü olmayan noktaya hızla yaklaşıyoruz. 

İlgili

Arşiv Bağlantısı

Daha Fazla Cevap Göster

Cevap Ver

Evrim Ağacı Soru & Cevap Platformu, Türkiye'deki bilimseverler tarafından kolektif ve öz denetime dayalı bir şekilde sürdürülen, özgür bir ortamdır. Evrim Ağacı tarafından yayınlanan makalelerin aksine, bu platforma girilen soru ve cevapların içeriği veya gerçek/doğru olup olmadıkları Evrim Ağacı yönetimi tarafından denetlenmemektedir. Evrim Ağacı, bu platformda yayınlanan cevapları herhangi bir şekilde desteklememekte veya doğruluğunu garanti etmemektedir. Doğru olmadığını düşündüğünüz cevapları, size sunulan denetim araçlarıyla işaretleyebilir, daha doğru olan cevapları kaynaklarıyla girebilir ve oylama araçlarıyla platformun daha güvenilir bir ortama evrimleşmesine katkı sağlayabilirsiniz.

Sorulara Dön

Evrim Ağacı'na Destek Ol

Evrim Ağacı'nın % okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katmak için hemen buraya tıklayın.

Popüler Yazılar

EA Akademi

Evrim Ağacı Akademi (ya da kısaca EA Akademi), yılından beri ürettiğimiz makalelerden oluşan ve kendi kendinizi bilimin çeşitli dallarında eğitebileceğiniz bir çevirim içi eğitim girişimi! Evrim Ağacı Akademi'yi buraya tıklayarak görebilirsiniz. Daha fazla bilgi için buraya tıklayın.

Etkinlik & İlan

Bilim ile ilgili bir etkinlik mi düzenliyorsunuz? Yoksa bilim insanlarını veya bilimseverleri ilgilendiren bir iş, staj, çalıştay, makale çağrısı vb. bir duyurunuz mu var? Etkinlik & İlan Platformumuzda paylaşın, milyonlarca bilimsevere ulaşsın.

Podcast

Evrim Ağacı'nın birçok içeriğinin profesyonel ses sanatçıları tarafından seslendirildiğini biliyor muydunuz? Bunların hepsini Podcast Platformumuzda dinleyebilirsiniz. Ayrıca Spotify, iTunes, Google Podcast ve YouTube bağlantılarını da bir arada bulabilirsiniz.

Aklımdan Geçen

Komünite Seç

Aklımdan Geçen

Fark Ettim ki

Bugün Öğrendim ki

İşe Yarar İpucu

Bilim Haberleri

Hikaye Fikri

Video Konu Önerisi

Bugün bilimseverlerle ne paylaşmak istersin?

Bilim, hep birlikteyken güzel. 'te Evrim Ağacı'na destek olun!

Bu yıl sayfamızda gezdiniz.

Yeni yıl, yeni fırsatlar demek ve 'ten beklentimiz, bilimin Türkiye'nin her köşesine yayılması ve daha erişilebilir olması. Evrim Ağacı olarak, bu görevi yerine getirmek için gece gündüz demeden çalışıyoruz ve çalışmaya devam edeceğiz. Bizim milyarder sahiplerimiz yok, koca koca şirketler arkamızda durmuyor, herhangi bir elçilikten fon almıyoruz. Bizim sorumlu olduğumuz tek kişi var: Sizsiniz! Ve tabii ki sizin gibi yüz binlerce bilimsever. Biz, siz gibi bilimseverlerin maddi destekleri sayesinde Türkiye'nin en büyük popüler bilim platformu olduk ve aynen bu çizgide devam etmek istiyoruz. Eğer bize destek olursanız, bu yıl da bilimin Türkiye geneline yayılmasına katkı sağlamış olacaksınız. Tek seferlik destek olun veya daha iyisi, aylık destekçilerimiz arasına şimdi katılın.

Evrim Ağacı Logo

Kreosus (₺)YoutubePatreonDiğer Yöntemler

Geri Bildirim Gönder
Evrim Ağacı

Evrim Ağacı

Türkiye'deki bilimseverlerin buluşma noktasına hoşgeldiniz!

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close

“ Yaşamın olduğu yerde umut da vardır.”
Stephen Hawking

Bilim İçin 30 Saniyeniz Var mı?

Evrim Ağacı, tamamen okur ve izleyen desteğiyle sürdürülen, bağımsız bir bilim oluşumu. Ücretsiz bir Evrim Ağacı üyeliği oluşturmanın çok sayıda avantajından biri, sitedeki reklamları %50 oranında azaltmak (destekçilerimiz arasına katılarak reklamların %'ünü kapatabilirsiniz). Evrim Ağacı'nda geçirdiğiniz zamanı zenginleştirmek için, sadece 30 saniyenizi ayırarak üye olun (üyeyseniz, giriş yapmanızı tavsiye ederiz).

Üye Ol

Giriş Yap

Üyeliğin Avantajları

K&#;resel ısınma nedir, nasıl oluşur?

Haberin Devamı

Maddeler halinde küresel ısınmayı nasıl engelleriz?

Küresel ısınmayla ilgili duyarlı olan birçok ülke ve yönetim çeşitli önlemler almaya başlamış. Bu önlemler ufacık önlemler olabildiği gibi büyük yatırımlar gerektiren uygulamalar da olabiliyormuş. Biz bile evimizde, okulumuzda, ailemizle ya da arkadaşlarımızla bazı şeylere dikkat ederek küresel ısınmayı önlemeye destek olabilirmişiz.

Şimdi sana senin bile destek olarak küresel ısınmayı önleyebileceğin örnekler vereceğiz:

-Anne ve babana evinizde yer alan tüm ampulleri enerji dostu olarak kullanmalarını önerebilirsin.

-Elektrikli aletleri kullanmadığında kapat tuşuna basabilirsin.

-Isınmak için harcanan enerjiyi azaltmak oldukça önemli. Yaşadığın en ne kadar iyi yalıtılmışsa ısınmak için harcanan enerji azalırmış. Büyüklerine bu konuda neler yaptıklarını sorabilirsin.

-Güneş enerjisini kullanmanın yollarını öğrenebilirsin. Kim bilir belki bilim insanı olur güneş enerjisinden maksimum yararlanma yollarını keşfedebilirsin.

-Plastik kullanımını azaltmak için neler yapabileceğini düşünebilirsin. Mesela plastik pipet yerine kağıt pipet kullanabilirsin. Anne ve babana alışveriş yaparken bez torba kullanmalarını önerebilirsin.

-Geri dönüşüm, küresel ısınmayı önlemek için önemli maddelerden biri. Evde kullandığın kağıt, cam gibi atıkları geri dönüşüm kutularına atabilirsin. Eski kıyafetlerini ihtiyaç sahiplerine gönderebilirsin.

Haberin Devamı

-Taşıtlarda harcanan enerji de atmosfere salınan birçok gaz demek. Bu yüzden toplu taşıma kullanmak önemli.

Küresel Bela - Küresel Isınma

Küresel Bela - Küresel Isınma

Bir Kızılderili sözü vardır, sorumlulukların belirtilmesine ışık tutan; “Biz dünyayı atalarımızdan miras olarak değil, çocuklarımızdan emanet aldık.” der kısaca. Yaşamın gerekliliği kadar, geçmiş ve gelecekle ilgili köprü olabilecek insanın nasıl davranması gerektiğini açıklar özlüce.

Ben duygusunun, biz duygusuna dönüşemediği bireysel duruşlarda hoyratça bir davranış biçimi vardır. Yaşamı kendi özgül ağırlığından ibaret sayan bu düşünce biçiminin, çevresine ya da geleceğine herhangi bir katkıda bulunması da olası değildir. Yaşadığımız çağda ben duygusunun köklü hâkimiyeti basını, yayını, televizyonu aracılığıyla en ücra köşelere kadar nüfus etmiştir.

Yanlış kullanılan atasözü ya da beylik sözlerle ülkemiz özgülünde de bu anlayış desteklenmektedir. “Her koyun kendi bacağından asılır”, “Gemisini kurtaran kaptan” lakaplı bu sözcükler toplum dışılığın yerleşik simgeleridir.

Oysaki; birey toplumun değişmez bir parçası ve onun tamamlayıcısıdır. Genel değerlerin, özel değerlerden ayrıştırılmadan yaşamın sürdürülebilmesi, geleceğin de teminatı olarak algılanmalıdır.

Dünya yüzeyinde ki açlık ve yoksulluğun bileşkesi olarak yeni bir gündem oturmakta karşımıza, küresel ısınma adı verilen, bir anlamda dünyayı ve üzerinde varolan canlıların tamamını tehdit eden bu gündem; bireysel ya da sistemsel davranışların her birinin sorgulanmasını getirmekte kaçınılmaz olarak. Bölgesel savaşlarda ölen insanları, açlıktan ölen insanları görmezden gelen bu dünya vatandaşları, kapılarına dayanan tehlikeyle baş etmek zorluğunu hissetmekte yavaş yavaş. Beni alakadar etmez dedikleri, göz yumdukları, rehavete kapıldıkları dönem, bir daha açılmamak üzere kapanmakta.

Tüketimin akıl almaz derecede ulaştığı seviyeler ve eşdeğer kirletme biçimleri yaşadığımız dünyayı havasız, susuz bırakmakta ve dayanılabilir sıcaklıkların ötesinde bir tehlikeyle karşı karşıya getirmekte. Gelişmiş ülkeler diye tabir edilen ülkelerin arzlarının alabildiğine çılgın artış seviyesi ve tüm dünyanın bu çılgınlığa uygun hareket etmesine paralel olarak, kirlenmişlik gökyüzünde delikler açmakta, güneş ışınlarının direkt olarak yeryüzüne gelişine olarak tanımakta, buzulların erimesine ve yansıtıcı özelliklerinin kaybolmasına sebebiyet vermekte. Su seviyelerinin yükselmesiyle birlikte karasal alanları tehdit etmekte, içilebilir su kaynaklarının yok olmasının temelini oluşturmakta, orman yangınlarıyla birlikte oksijen üretim depolarının tahribatını hızlandırmakta, aşırı ısınmayla çöl yapısının yerleşik hale gelmesini sağlamakta.

Bu karanlık tablo bir senaryo ürünü değil günümüzde. Yaşanılan ve her geçen gün büyüyen bir tehlike. Bütün bunlara karşı önlem alınabilecek bir birliktelikte sağlanabilmiş değil insanlar ve ülkeler arasında. Yaşanılabilir alanların tahribatının maliyeti on milyarlarca insanın oradan oraya göçüne neden olabilir yakın bir gelecekte. Bunun bir diğer anlamı, yeni savaşlar ve yıkımların insan hayatında ki kaçınılmazlığı ve salgın hastalıklar tabii ki…

Yaşlı dünyanın genç üyeleri, türsel değişimlerin gelişeni ve üretkenidir insanlar. Üretimin geliştirdiği zekâsıyla yönlendirme yetisini kazanan bu genç üyeler bir arada yaşarken dönemsel olarak ilişkilerini de değiştirip geliştirerek, dünyanın kaderini belirleme doğrultusunda yol almıştır. Toplumsal birliktelik sistemleri, çeşitli evrelerde ilkel, köleci, feodalizm ve kapitalizm olarak adlandırılabilir. İlk üç dönemde toprağa bağımlı hayvancılık ve tarım ilişkileri sürece hâkimken, kapitalizm aşamasıyla birlikte sanayi faaliyetleri, yeraltı ve yerüstü kaynaklarının işlenmesi gündeme gelmiştir. ’li yıllar itibariyle yeryüzünün tanıştığı sanayi kapitalizmi, kör hedefleri doğrultusunda bütün dünyayı Pazar olarak hedefleyerek, hitap ettiği insana rağmen gayri insani kirlenmenin temelini oluşturmuştur. Milyonlarca yıl yaşama kaynağı olan dünyanın akıl almaz kirlenme yolculuğu bu aşamadan itibaren tetiklenmiştir. Günlük hayata nüfus etmeye başlayan sanayi üretimi avadanlıklar, ticaret yollarını (kara-hava-deniz ulaşımı) kaçınılmaz kılmıştır. Arzın (kar için yapılan üretimin) ulaştığı seviye, ulaşım araçlarının devreye girmesiyle birlikte sınırsız bir çılgınlığı patlatmıştır. Sanayi alanlarının yanında yerleşim birimlerinin oluşturulması, doğal yapının çözülerek betonlaşmanın yolunun açılması, ormanların talanı, yeraltı fosil ürünlerinin (petrolün) yakıt olarak kullanımı, sanayide kimyasal çözümlemeler ve önlemsiz doğaya salınımı, ölümcül gidişin belli başlı göstergeleridir. Kapitalist süreçte teknoloji devrimi olarak adlandırılan gelişim, teknik olarak canlı azaların yavaş yavaş, giderek topluca imhasına tekabül eder. Günümüzde cinayet diye adlandırılabilecek bu girişim o kadar yüksek bir seviyeye çıkmıştır ki, doğal dengelerin, mevsimlerin altüst oluşunu göz önüne sermektedir. Sera gazları, karbondioksit miktarı, ozon tabakasının delinmesi doğallığı geri dönülmez noktalara getirmiştir.

Bilimsel veriler doğrultusunda salt yılı içerisinde km2 lik buzul alanın çözüldüğü, buzullar bölgesinde sıcaklık oranlarının +22 dereceye vardığı, kar yağışı yerine yağmur yağışının arttığı tespite değer konular olarak görülmektedir. Bilimsel takvimler ila yılları arasında deniz seviyesinin 6 metre yükseleceğini gösteriyor. Kısacası geri dönüşümsüz yolda son sürat uçuruma sürüklenen bir dünyada yaşıyoruz. Göstermelik çözümlere dahi yanaşmayan ülkeler ve yöneticileri para babalarının esaretinde bütün bu gelişmeleri istiflerini bozmadan izlemekte. Oysaki, bütün canlıların ve onlara ait kavramların kendini ifade edebildiği yegâne kutsal alandır yaşam. Kutsiyetini belirleyen varolmuşların, varolanların ve varolacakların soludukları nefeste tartışmasız eşitliğidir. Herkesin ve her canlının sonuna kadar savunduğu mutlak öznedir. Bu nedenden ötürü yasaldır, yasalar üstüdür, değişmezdir nitel olarak.

Milyonlarca yıl, evet milyonlarca yıl önce kırıp zincirlerini, kaçıp güneşin tutsaklığından yaşamsal dengeleri yaratan dünya, bağrında onbinlerce, yüzbinlerce canlıya hayat veren dünya, havasıyla, suyuyla, toprağıyla onları besleyen anaç davranan dünya, besleyip büyüttüğü yaşamın ihanetiyle, aymazlığıyla, acıyla kıvranmakta şimdi. Yarattığı şeylerin, değerlerin, hançer olup göğsüne saplanışını izlemekte şaşkınlıkla. Tükenişinin kaçınılmazlığının farkındalığıyla, yapabileceği hiçbir şeyin olmayışının çaresizliğini hissetmekte iliklerine kadar. Tepkilerini anlatmaya çalışmakta zaman zaman, kâh ağlamakta seller gibi, kâh yanmakta çöl misali, rüzgâr olup esmekte, göçmekte, erimekte denizlere karışıp, kâh yutmakta alanları üzerinden taşıp, haykırmakta yani, duyun beni, görün beni, anlayın ve durdurun bu çılgınlığı demekte. Demekte ama kör sağır bir yaşam sürdürmekte en çok değer verdikleri. Umursamamakta, gelecek endişesinden yoksun bir tavırla, hoyratça kullanmakta dünyayı, her şeyi ama her şeyi içinde bulunduğu andan ibaret sanan, tüketen, tüketilen, tükenen insan. Evet insan, dünyayı tanımlayan, atadan-torunlara geleceği bağlayan insan. Tarihin derinliklerinden gelip bilinmeyen birçok bilmeceyi çözümleyen, çözümledikçe karmaşalar yaratan, karmaşıklaştırdıkça bocalayan, ölen, öldüren, savaşan, yarattığı uygarlıkta, yok ettiği dünyanın tezadında kendi kendini imha eden insan… susan insan…

Ve şimdi çocuklarımızdan aldığımız emanetin gereğini yapmak zorundayız bütün olarak… Kişisel kaygılardan arınıp yarına dair bir şeyler yapmanın bilincinde olmalıyız.

Bir dünya ki, hepimiz içindeyiz, seslenmekte;

“Ben sizin için varoldum ve sizin için varım. Siz umursamazsanız nasıl yaşarım ve nasıl yaşarsınız bensiz?..”

Bizce haklı, siz ne dersiniz?..

İlgili Fotoğraflar

21 Temmuz Perşembe

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir