kula da gezilecek yerler / Gezilecek yerler

Kula Da Gezilecek Yerler

kula da gezilecek yerler

Bölgemizde Gezilecek Yerler

Kula – Salihli UNESCO Global Jeoparkı

Kula – Salihli UNESCO Global Jeoparkı

Kula – Salihli UNESCO Global Jeoparkı

Resmi partnerimiz olan Kula-Salihli Jeoparkı Türkiye’nin en genç volkanik sahalarından birisidir. Doğal, jeolojik, kültürel ve arkeolojik zenginliğinden ötürü Türkiye’nin jeoturizm açısından en önemli alanı konumundadır.  Kula-Salihli Jeoparkı (Kula jeoparkı)  Türkiye’nin ve Türk Dünyasının UNESCO etiketli ilk ve tek jeoparkıdır.

Tesisimizden sadece 30 dakika uzaklıkta bulunan Jeopark ücretsiz olarak gezilebilmektedir

Ayrıntılar

Kuladokya Peri Bacaları

Kula – Salihli UNESCO Global Jeoparkı

Kula – Salihli UNESCO Global Jeoparkı

Tabiat anıtı olarak ilan edilen ve koruma alanı içerinde bulunan doğal oluşumlar İzmir-Ankara karayolu üzerinde tesisimizde sadece 16 km uzaklıkta yer almaktadır. Peri bacalarında yürüyüş yapabilir, fotoğraf çekilebilir ve farklı deneyimler yaşabilirsiniz. 

Tarihi Kula Evleri

Kula – Salihli UNESCO Global Jeoparkı

Tarihi Kula Evleri

Kula evleri TÜRK EVİ olarak tabir edilen ahşap evlerdir. Gerek plan, kuruluş ve gerekse ahşap, alçı ve kalem işi gibi zengin sistemleriyle  Osmanlı Sanatı nın başarılı örnekleridir. 3 bin adet tarihi Kula evi bölgede bulunmaktadır. Tesisimize yaklaşık 30 dk mesafede yer almaktadır. 

Sardes Antik Kenti

Sardes Antik Kenti

Tarihi Kula Evleri

Lidya Devleti’nin başkentidir. yılı aşkın bir süredir çeşitli yerleşimlere sahne olduğu, Roma ve Bizans dönemlerinde de önemli bir yerleşim merkezi olduğu bilinmektedir. 

İncil’in Vahiy bölümünde, Hıristiyanlığın batıya yayılmasında önemli rol oynayan Batı Anadolu’daki yedi kiliseden biri olarak anılmaktadır. Tesisimizden 90 km mesafede günlük turlar için uygun bir destinasyondur. 

Yelimera Kanyonu

Sardes Antik Kenti

Taşyaran Vadisi

Kendine has özelliklere sahip olan ve çok sarp yerde bulunan kanyon keşfedilmeyi beklemektedir. 38 km mesafedeki Kanyon trekking,doğa tutkunları ve yeni keşifleri severleri beklemektedir. 

Taşyaran Vadisi

Sardes Antik Kenti

Taşyaran Vadisi

Su, rüzgâr ve tektonik hareketler sonucu oluşmuş bir vadidir. Vadiyi kaplayan ve zeminden başlayarak farklı renklere bürünen kayalar, bir ressamın renk paleti gibi görünmektedir. yürüyüş ve fotoğraf severler için farklı bir alternatif oluşturmaktadır. Sadece 24 km uzaklıkta yer almaktadır.

Camiler

Çakırca Bazalt Sütunları

Clandras Köprüsü

 Carullah Bin Süleyman tarafından H. / – M. Yıllarında yaptırılmıştır. Alışılmışın aksine Camideki resimlerde sık rastlanan manzara tasvirleri ve üç ile altı kat arasında değişen apartmanların resmedilmiş olması ilginçtir. Yunus Emre'nin hocası Tabduk Emre'nin ilk dergahıdır. Tesisimize dk'lık mesafede yer almaktadır. 

Clandras Köprüsü

Çakırca Bazalt Sütunları

Clandras Köprüsü

Frigyalılar döneminden kalma tarihi bir köprüdür. Yaklaşık yıl önce yapılmıştır. Köprünün iki ucu, dağ kayalarının yarı beli üzerine oturmuştur. Uzunluğu 24 metre, derinliği 17 metre, eni 1,75 metredir. km mesafede yer alana köprünün,yanı başında mesire alanı ve  Karahallı Elektrik santrali bulunmaktadır. 

Çakırca Bazalt Sütunları

Çakırca Bazalt Sütunları

Çakırca Bazalt Sütunları

Yaklaşık olarak milyon yıl önce faaliyete geçmesi sonucu çıkan lavların çevreye yayılması sonucunda oluşmuştur. Zamanlar lavlar soğumuş ve  birbirine kenetlenmiş altıgen biçiminde bazalt sütunları oluşmuştur. görülmesi gereken farklı destinasyonlardan birini oluşturmaktadır. 20 km mesafede, Kuladokya peri bacaları ve Kula-Salihli jeoparkı arasında yer almaktadır.

Kurşunlu Kaplıcaları

Kurşunlu Kaplıcaları

Çakırca Bazalt Sütunları

Bozdağ’ın kuzey eteklerinde, fokurdayıp kaynayan suların duman duman tüttüğü bir dere içinde bulunmaktadır.  Kaplıca suyunun romatizmaya, cilt ve kadın hastalıklarına, solunum yolu hastalıklarına,sinirsel rahatsızlıkları ve kireçlenmelerin tamamlayıcı tedavisine olumlu etkilesinin olduğu belirtilmektedir. Tesisimizden günlük ziayretler için sadece 85 km mesafede yer almaktadır. 

Çataltepe Köprüsü

Kurşunlu Kaplıcaları

Çataltepe Köprüsü

Gediz Çayı üzerindeki köprü tesisimize 18 km mesafededir. Selçuklular döneminde ait olduğu düşünülmektedir. Köprü kesme taştan, üç gözlüdür. Uzunluğu 45 metre, eni metredir,

Bir Yanık Ülke Kula, Manisa

KATAKEKAUMENE…

Amasyalı tarihçi Strabon'un "Alaşehir’den sonra, Mysia ve Maionia denen, 'Katakekaumene' olarak adlandırılan bölgeye gelinir. Burada hiç ağaç yoktur. Toprağın yüzü küllerle kaplıdır, dağlık ve kayalık olan ülke sanki yangından olmuş gibi siyah renktedir. Bazıları, bunun yıldırımlardan ve ateşli yer patlamalarından olduğunu tahmin etmektedir." şeklinde tarif etmiş, tarihi evleri, şifalı kaplıcaları, camileri, türbeleri, volkanik tepeleri, Yunus Emre’si  ile ünlü, Manisa’nın şirin mi şirin ilçesini…

Bu gün ise ben; İzmir’den Ankara’ya doğru yola çıktığınızda, kilometre sonra Divlit yanardağının eteğinde, sanki tarihin sayfaları arasından sıyrılıp, gün yüzüne çıkıvermiş, turistik olmaya çalışmış, ama henüz tam olamamış, ilgi ve sevgi bekleyen, biraz yalnız, biraz hüzünlü, gelin beni fark edin, size güzelliklerimi göstereyim dercesine sizi karşılayan bir yer çıkıyor karşımıza diyorum onun için.

Bir dönem Germiyanoğlu Beyliği'ne başkentlik yapmış, Süleyman Şah,Yunus Emre ve Tabduk Emre orada yaşamış, Kenan Evren ise orada doğmuş. Tarihi ahşap evleriyle, Arnavut kaldırımlı, labirenti andıran kıvrımlı, hatta bazılarından iki kişinin yan yana yürümesinin mümkün olamayacağı daracık sokakları, hanları, hamamları, çeşmeleri, camileri, köprüleri, türbeleri, kaplıcaları ile keşfedilmeyi bekleyen eşsiz bir yerleşim. Daracık sokaklarında yürürken, birden Cumalaıkızık’taki “Cinci Çıkmazı” ile Prag’daki darlığı nedeniyle, iki başına trafik ışıkları konulmuş olan sokaklar geliveriyor aklıma.

İsmi ile ilgili birçok rivayet olmasına rağmen, Lidya Kralı Giges’in, hasta olan kızının havası ve suyu iyi olan bu yerde şifa bulması için bir “Kule” yaptırdığı,  yerleşimin kule etrafında yapılan binalar ile başladığı, daha sonra, o zamanlar bir göl olan şimdiki yerleşim yerinin etrafına doğru genişlediği, zamanla kule isminin değişime uğrayarak, “Kula” olduğu ise kabul gören olmuş.

Etrafı tepelerle çevrili çanak şeklinde olan Kula’nın doğusunda Eşme, batısında Salihli, kuzeyinde Demirci ve Selendi, güneyinde Alaşehir yer alıyor. En yüksek yeri, Umurbaba Dağı, en önemli akarsuyu Gediz… Burada su bol olmasına rağmen arazinin engebeli olması tarımı olumsuz yönde etkilemiş.        Bizans dönemindeki ismi Opsikion olan Kula’ya, yılında Anadolu’ya gelen Türkmen aşiretleri yerleşmişlerse de aslında Kula ve çevresi yılında Anadolu Selçuklu Sultanı “Alaettin Keykubat” zamanında Türklerin olmuş.

Tarihi Kula evleri ise, Osmanlı İmparatorluğu döneminde pek çok bölgede karşılaştığımız “Türk Evi” olarak isimlendirilen ahşap seafoodplus.infoikle iki katlı, ahşap olan yapılar, danteli andıran ahşap oymaları, saçakların alt kısımlarındaki zengin süslemeleri, tahta kepenkli pencereleri, ahşap işlemeli tavanları, taş avlusu ile adeta bir sanat eseri niteliğinde. Evler büyük ailelerin yaşamına ve yaşamlarının büyük bölümünü evde geçiren kadınlarına göre düzenlenmiş.

Kula aslında kale içi bir yerleşim. Bu gün için kale kalıntıları görünmüyorsa da kalenin varlığı hissedilebiliyor. İç içe geçmiş, birbirinin üzerine binmiş görüntüdeki evlerin çatıları sokakları örtmüş. Her evin sokak kapısını gören bir penceresi mutlaka var. Bazı avlu kapılarında ise kapıyı açmadan gelen kişileri görebilmek için ayrı bir pencere yapılmış. Kapıdan içeri girince de geniş bir taş avlu sizi karşılıyor. Evdeki bütün odaların kapıları ise bu avluya açılıyor.

Bazı evler restore edilmiş ve içerisinde yaşanıyor. Kenan Evren’in doğduğu ev Etnografya Müzesi olarak düzenlenmiş… Kestaneciler Konağı, restore edilerek, zamanın dekorasyonuna uygun olarak döşenmiş bir Türk evi. Bu evi belediye hizmete açmış. Hem avluda oturup çay kahve içip, hem de örnek bir Türk evini gezebiliyorsunuz. Anemon Otelleri de buradaki eski bir tarihi binayı restore ederek, butik otel olarak hizmete açmış.

Kula’da Rum ve Türk halkları uzun yıllar bir arada yaşamışlar. Hatta Rumlar Türkçe konuşur, şarapçılık yaparlar, ticaretle uğraşırlar, genellikle  doktorlar ve mimarlar Rum nüfustanmış. Kula’da iki Rum ve bir Frenk Okulu’nun bulunduğundan hareketle Rum nüfusunun oldukça çok olduğu düşünülüyor. Gelelim Rum evlerine… Mermerden yapılmış Rum evlerinin kapıları yola açılıyor. Merdiven ile sokağa iniliyor. Evlerin üzerlerinde çok güzel işlemeler, melek ve bebek heykelleri, resimler var. Evlerini birbirine bağlayan yer altı yollarını bulunduğu söyleniyor. Mahallelerin yanındaki üç adet kiliseden ise sadece iki tanesi günümüze kadar ulaşabilmiş.

Demircilik, bakırcılık, halıcılık, semercilik, keçecilik, leblebicilik, helvacılık, tabaklık, saraçlık, ayakkabıcılık, tekstilcilik, tenekecilik, nalbantlık, dokumacılık bu bölgenin meslek kolları olmuş. Selçuklulardan miras kalan el dokuması halıları ile de ünlü Kula’da, halı tezgahlarında yün iplikten kök boyalı olarak dokunan Kula halıları en çok rağbet görenler. Göllü Kula, Gelinli Kula, Dilkozlu Kula, Çiçekli Kula, Vazolu Kula, Direkli Kula, Kömürcü Kula,Yılanlı Kula ve Manzaralı Kula isimleriyle anılan dokuma Kula halıları Kula’ya özgü karakteristik halılar. Su böreği, peynir böreği, susam böreği, höşmerim, kuzu ve oğlak dolması, sura, güveç, buğulama, şekerli pide, kakırdaklı pide ünlü yemeklerinden.

Kula’nın Gediz Vadisi kenarından çıkan, ülke çapında ünlü bir de maden suyu var. Günümüzde “Kuladokya” olarak anılan peribacaları ise, Burgaz köyü civarında. Binlerce yıl boyunca rüzgar ve suyun etkisiyle meydana gelen bu doğa harikası peribacalarının doğal olarak korunabilmesi için bölge doğal sit alanı olarak ilan edilerek, koruma altına alınmış

Kula civarındaki volkanik bölgeye antik devirde “Katakekaumene” adı verilmiş. “Yanık, yanmış ülke” anlamına gelen bölgede yapılan kazılarda tepeden aşağıya doğru inen ilkel insanın ayak izine rastlanılmış olması burada yerleşimin ilk çağlardan beri var olduğunun ise bir kanıtı. Ters yöne yürüyen bir de küçük çocuk ayak izi ise uzun yıllar merak konusu olmuş.

İzler oluştuktan sonra, Divlit yanardağından çıkan ve onların üzerinde bir örtü meydana getirerek, korunmalarını sağlayan curuf, günümüzde briket imalatında ve inşaat işlerinde kullanılıyor. Kula’da  jeopark çalışmaları ise, yılında Dünya Jeoloji Kongresi'ne verilen bir bildir ile başlamış. Kula Belediyesi tarafından yürütülen Jeopark Projesi “Kula Volkanik Jeoparkı” uluslararası alanda tanınan, Türkiye’nin ilk ve tek tescilli Jeoparkı olma özelliği ile de Kula’ya değer katıyor.

Evet… Kula’nın özellikleri saymakla bitmiyor. Ancak bu kadar çok konuda ünü olan bir yerleşimin, bırakın yurt dışında tanınmasını, şu an hala yurt içinde bile yeterince tanınmaması oldukça üzücü. O kadar değerli olan tarihi evlerin korunması ve restorasyonu için yeterli bütçe ayrılmaması, evlerin yavaş yavaş yıkılmasına neden oluyor.

Sokaklarda dolaşırken evlerin “kurtarın bizi” dercesine sessiz yakarışları hala kulaklarımda iken, bu yazım ile bu “yanık ülke”nin tanıtımına katkıda bulunmaya çalışırken, bir yandan da evlerinin haykırışlarının da duyulmasına yardımcı olmak istiyorum.

Sayın yetkililer, “LÜTFEN KURTARIN ONLARI” ki; gelecek nesiller de bu güzellikleri görebilsinler…  

Bu yazı Gezimanya üyelerinden SEMRA YEŞİL tarafından yazılmıştır. Yazılarınızı sitemizde yayınlamak isterseniz üye olabilirsiniz.

Yazıcı Dostu Sürüm

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir