Kurtlar Vadisi Pusu yılları arasında yayınlanmış Türk mafya, derin devlet ve aksiyon dizisi. Senaristliğini Raci Şaşmaz, Bahadır Özdener, Cüneyt Aysan, Pana Yazım Grubu, Murat Koca, Cahit Kayaoğlu, Selma Hacıosmanoğlu ve Ayşegül Hacıosmanoğlu yapmıştır.
İskender: Filden büyük fil avcısı var.
Polat: Fil avcısından da büyük Allah var!
Yıldırım: Başkanım, Polat Alemdar'ın delisi burada.
Muro: Çağır gelsin Yıldırım. Olmadı Polat Alemdar'a karşı rehin alırız.[not 1]
Çeto: Başkanım, deli diye rehin mi olur?
Muro: Ulan bizden Paşa katili oluyor da deliden niye rehin olmasın?[not 2]
Yılmaz: Ağam, Muro intikam almaya gelmiş.
Cevat: Verin gitsin.
Cevat: Yılmaz, bu ne?
Yılmaz: Kesimlik kütük ağam!
Halo: Allah'ım sana şükürler olsun. Canımı mert eliyle değil, namert eliyle alıyorsun. Da, benim kanım seni boğar Cevat!
Cevat: Ne diyo' bu Yılmaz?
Yılmaz: Öldürmemen için yalvarıyor ağam!
Halo: (Sertçe) Ne yalvarması lan?
Turan Kaçgar: Haddini bilirsen uzun yaşarsın.
Polat: Bilmezsem?
Turan Kaçgar: Öğreteceğim, öğreteceğim Sana da senin gibilere de haddini öğreteceğim. Ben Davut gibi yufka yürekli değilim. İnsanları şımartmayı sevmem. Bütün şımarıklara her şeyi öğreteceğim.
Ayağı kalkıp Polat'ın yanına gelir ve elini uzatır.
Turan Kaçgar: Şimdi ölmemek için elimi öpeceksin.
Polat, Turan'ın elini tutar.
Polat: Haddini bilmek, az sonra ölecekmiş gibi yaşamaktır.
Kaçgar'ın elini kırar.
Turan Kaçgar: Sen beni öldüremezsin. Seni öldüreceğim. Senin leşini köpeklere yedireceğim! Köpeklere
Polat, Turan Kaçgar'ın boynunu kırarak onu öldürür.
Memati: Usta, aslında bir şey daha var ama Onu da söylersem, Ali Memati yetim kalabilir.
Polat Söyle Memati, söyle. Ben Ali Memati'ye bakarım, sen söyle.
Shamir Hebron: Ateşle oynuyorsun Aron Feller.
Aron Feller: Cehennemde oynayacak başka bir şey yok!
Maskeli, Leyla'nın yanına gelir. Maskesinden dolayı Leyla onun kim olduğunu anlamaz.
Leyla: Öldürmeye mi geldin beni? Sana minnettar olurum. Tek istediğim beni sevdiğimin yanına gömmen.
Maskeli: Sen sevdiğini kalbinden başka bir yere gömdün mü ki ben gömeyim Leyla?
Sencer: Arkadaşlar, bir ülkenin bölgesel güç olabilmesi için yedi kriter önemlidir. Birincisi, yüksek askeri teknoloji üretme kapasitesine sahip olmak. İkincisi, enerji. Dışa bağımlı olmayacak enerji kaynaklarına sahip olmanız veya bunu üretmeniz lazım. Üçüncüsü; kaliteli, eğitimli genç nüfusunuzun fazla olması veya nüfus elde edebilecek kaynaklarınızın olması lazım. Dördüncüsü, dış müdahalelerden etkilenmeyecek güçlü bir ekonominizin olması lazım. Beşincisi, bağımsız ve güçlü bir istihbarat teşkilatınızın olması. Altıncısı, bölgesel ve küresel bir vizyonunuzun olması ve bu vizyonunuzun bölgesel ve küresel ölçmeye dikkate değer bulunması. Ve son olarak da, bütün bunlara sahip olabilmeniz için uzun süren bir barış ve hazırlık dönemine ihtiyacınız vardır. Sizce Türkiye bu kriterlerden kaç tanesine sahip?
Bir subay: Efendim, bu soruya cevap verebilmemiz için elimizde veriler olması lazım.
Sencer: Bir sonraki derse kadar ödeviniz bu. Aranızda gruplara bölünün. Her grup bir kriteri seçip araştıracak. Bir sonraki dersimizde bunları tartışacağız. Bugünlük bu kadar. Geldiğiniz için teşekkür ederim.
Ders alanlar Sencer'i selamlayıp çıkar, Adil Bey içeri girer.
Adil: Sencer, bence dersiniz eksik kaldı.
Sencer: Neden?
Adil: Hangi ülkelerin bölgesel güç olma potansiyeli var, onu da işlemen gerekirdi.
Sencer: O gelecek yılın konusu. Çocukları fazla yormamak lazım.
Adil: Haklısın. Sen de çok yoruldun. Biraz dinlenmen için üzerindeki yükün bir kısmını almaya karar verdim.
Sencer: Aksine bu dersler benim yorgunluğumu alıyor. Ülkeyi yönetecek kadroları tanımak ve bunlarla stratejik analizler yapmak çok iyi geliyor.
Adil: Maalesef, ülkeyi yönetecek kadrolara iyi gelmiyor.
Sencer: Anlamadım.
Adil: Ben ülkeyi yönetecek kadroların daha aktif siyaset yönetebilecek nosyonla yetişmesini istiyorum.
Sencer: Sizin stratejiniz ülkeyi felakete sürükleyecek. Benim haklı olduğumu anladığınızda çok geç olacak.
Adil: Sencer, senin ailen Bolşevik işgali nedeniyle Orta Asya'dan geldi. Vatansızlığı yaşamanın travması sizleri ürkek yaptı.
Sencer: Sadece Orta Asya'da halkımız soykırım ve göçe zorlanmadı. Aynı zamanda Kafkasya'da, Balkanlarda da aynı soykırım ve göçe maruz kaldık. Milyonlarca insanımızı soykırım ve göçte trajik bir şekilde kaybettik. Ama en azından göçe maruz kalan halkımız için sığınacak anavatan duruyordu. Anadolu olmasaydı yok olup gidecektik.
Adil: Söylediklerine benim hiçbir itirazım yok. Fakat tekrar soykırım ve göçün yaşanmaması için ve Anadolu'nun işgale uğramaması için savunma stratejisini Bosna'dan, Kafkasya'dan başlatmam gerekir.
Sencer: Benim temkinli olduğum doğru. Ama milyonlarca metrekare toprağımızdan kala kala bir avuç Anadolu kaldı. Siz onu da maceraya atıyorsunuz. Ama unutmayın, Anadolu da giderse sığınacak hiçbir yerimiz kalmayacak. Tek seçeneğimiz emperyalistlere köle olmak olacak.
Abdülhey Kaşifoğlu'nu beklemektedir. Ekibin diğer üyeleri ve Kara'nın oğlu Ferman da ona katılır.
Erhan: Ooo, Abdül bey, sizi görmek ne şeref.
Memati: Oğlum, şşt! (Abdülhey'in yanına gider) İkide bir nereye kayboluyorsun lan sen?
Abdülhey: Çağırdınız, geldim abi.
Memati: Ne yaptın o işi? Sıktın mı kafasına şoförün?
Abdülhey: Sıktım abi.
Memati: Nereye gömdün?
Abdülhey: Denize attım.
Memati: İyi yapmamışsın be oğlum. Çıkar bir yerden cesedi.
Polat: E hadi Memati. Ne çene çalıyorsunuz orada? Adam şimdi gelecek.
Memati: Tamam usta.
Polat: Hadi.
O sırada Ferman duraklar ve bir evin camını incelemeye başlar.
Polat: Ne oldu, neye bakıyorsun?
Ferman: Işık, abi. İçeride biri var.
İçerideki Kara'dır. Kendine çay koyduktan sonra camı açar.
Kara: Boşuna beklemeyin, gelmez. Güzel çay demledim.
Ferman: (Polat'a) Babam abi.
Polat: (Bir iki kaş göz yaptıktan sonra) Sen burada kal.
Polat içeri girer, diğerleri kalır.
Memati: Kim lan bu?
Abdülhey: Kara!
Kara koltuğa oturur ve elindeki silahın namlusunu karşısındaki koltuğa doğrultup sehpaya bırakır.
(Bir süre sonra)
Memati: Ne konuşuyorlar bunlar bir saattir?
Abdülhey: Abi onlar konuştuğu için beklemiyoruz burada. Kaşifoğlu'nu beklediğimiz için buradayız.
Memati: İyi de, ben ne konuştuklarını merak ediyorum.
Abdülhey: Sorarsın abi.
Memati: Ne oldu? Gördün senden büyük derinciyi, yine betin benzin attı.
Abdülhey: Abi, İskender için dedim, takmadınız. Ersoy için dedim, takmadınız. Aha şimdi bir daha diyorum: Bu adamı gördük ya, üçümüzden biri gidecek.
(İçeride Kara çay doldururken Polat da etrafı inceler. Şekerlerden birini alıp sorar.)
Polat: Kıtlama ha?
Kara: Kötü bir alışkanlık. Rahmetli babamdan kalma. Aslında bütün dişleri çürütüyor. Ama bir defa daha alışmışsan vazgeçemiyorsun.
(Polat ekibe görünür, sonra koltuğa oturur)
Polat: Dişinin altındaki şekeri ezeceğine kimi düşünüp kinleniyorsan git onları ez. Hem dişlerini de korumuş olursun
Kara: Bir iki kişi kaldık. Çoğu benden beter durumda. Benim bağımlılığım şekerle çay. Nerede olsa bulurum. Onlar toza alışmış, paraya alışmış, şöhrete alışmış, güce alışmış.
Polat: Madem yerin rahattı, niye ortaya çıktın?
Kara: Zorla çıkardılar.
Polat: Kim? Niye?
Kara: Hem başbakan istemiyor bizi, hem de bizimkiler rahat durmak istemiyor. O Kaşifoğlu namussuzu verdi Alper'e gazı ayarı, Alper de kendince iş bitirmeye kalktı. Tabii kendi sonu oldu.
Polat: Sen öldürdün.
Kara: Ben öldürdüm tabii. Sözünü tutmayan adamı, ikili oynayan adamı hiç sevmem. Sana bile ihanet ediyordu.
Polat: O işi sonra konuşacağız seninle. Neticede benim adamım. Hain bile olsa cezasını ben veririm.
Kara: (Sehpadaki silahı kendisine doğrultur) Eyvallah.
(Polat camdan ekibine görünür.)
Polat: Hamit?
Kara: Onu da ben götürdüm. Tam it değil ham it. Zaten hiç olgunlaşmadı. Hep böyleydi. İt sahibini tanıyacak. Tamam sen havla dedin, ama bu mahalleyi ayağa kaldırdı.
Polat: Hamit'i, Alper'i öldürüp karşıma çıkman cesaret ister.
Kara: Ben eskiden cesurdum, şimdi ölüyüm. Kaybedecek hiçbir şeyim yok.
Polat: Oğlun?
Kara: Sahip çıkarsan memnun olurum. Çıkmazsan, zaten o nasılsa kendi kafasına tez zamanda sıktıracak. İyi bir çocuk, sabırlı bir çocuk ama neticede genç delikanlı. Kaşifoğlu'nun iki gazına geliverdi.
Polat: Ne istiyorsun benden?
Kara: Eskiden devlet benden sorulurdu. Şimdi senden soruluyormuş. Bir anlaşma yaptım, devlet bu anlaşmayı bozdu. Beni diriltti. Devletle konuş, bu işten vazgeçsin. Ben de saklandığım deliğe geri döneyim.
Polat: Ya müsaade etmezlerse?
Kara: Polat Alemdar, işi hiç yokuşa sürme. Git İhtiyarlarınla konuş. Kendi adamlarınla da konuş. Oğlum senin elinde, kafam rahat.
(Kara ayağa kalkıp montunu giyer ve Polat'ı selamlar)
Polat: Nereye gidiyorsun?
Kara: Kaşifoğlu gelmez. Ama ben sana onu vereceğim. İt gibi korkar benden.
Polat: Belli. O yüzden oğlunu ateşe attı.
Kara: Yok yok, ben şimdi diyorum. Biliyor ki ben onu yaşatmam. Şimdi görüşmek için araya birilerini sokar.
Polat: Kim?
Kara: Devlet sırrı. Şimdilik. (Montunun üstünü kapatıp beresini takar) Polat Alemdar, yoksa bir emrin gidiyorum.
Polat: Kaşifoğlu örgüte bazı bilgiler veriyor. Devlet sırrı olan şeyler. Bunları kimden alıyor?
Kara: (şaşırır ve koltuğuna geri döner) Bu kadar kansızlık yapmıyordur, değil mi? Sen beni şişirmek için söylüyorsun.
Polat: Yapıyor.
Kara: Şerefsiz Yemin ederim bilmiyorum. Bizzat sen kendisine sorarsın. Ben soramam, çünkü şimdi dayanamam. Sinirlenirim, sıkarım. Sonra derler ki, Kara şahsi kinine sıktı. O yüzden Polat Alemdar, sen sorarsın.
(Kara asker selamı verip ayrılır)
Karakterlerin ölmeden önceki son sözleri.
bölümün fragmanı için:
seafoodplus.info?v=3mwkdjypdby
spoiler
dizinin son bölümünde muro, limandan malları taşımak için kullandığı kamyoneti, ( bölümde polat'ın ekibinin taşındığı kamyonet ) vural'ın, lojistik hizmetler daire başkanından rica minnet almıştır.
spoiler
memati-bulut-muro üçlüsünü rakı masasında muhabbet ederken görmek istediğim dizi.
gerçek devlet ve adamları hiç bitmeyen dizi. aslan akbey, doğu eşrefoğlu, başkan*, bide şimdi ihtiyarlar heyeti çıktı. galiba konseysiz kurtlar vadisi olmuyor.*bir de senaristlere önerim olacak polat alemdar bu defa devlete sızmak için yüzünü değiştirsin de necati şaşmaz'dan kurtulalım. ayrıca polatın babasının ayaküstü vaazlarından da bıktık. polatın çevresindeki herkesi yurt dışına yolladınız bu adam kazık çakıyor. madem dini mesaj vereceksiniz, polat cumaya gitsin orada alalım mesajı.*
muro: ceto bu hedehodo usaklari emperyalist heriflerden birgun mutlaka hesap soracagiz. sira su icerdeki ayiya da gelecek
ceto: anladim baskan. simdi nereye gidiyoruz
muro: teyzemlere!
hala guluyorum. muro adeta bir fenomen.
bölümde polat alemdar'ın "eeeaah yeter lan ! sokim istihbaratınıza!" deyip komple istihbarat binasını havaya uçuracağından şüphe ettiğim dizidir. lan bir kurumda herkes mi köstebek olur?
hollywood'un belli başlı filmerinden fazlaca etkilenmiş bir yönetmene sahip bir dizidir. bölüm itibariyle polat'ın damdan süpermen gibi uçarak sırtında yara, kucağında vural ile kamyonete inişini gördük. kamyonetin hareket etmesiyle birlikte süpermenlik bitti, terminatörlük başladı. zaten hakan dediğin tip olsun, kafa öne eğik ileri doğru psikopat bakış olsun aynı t bir de polat*, önüne benzin atıp ateş ederek patlatınca dedim aha şimdi eriyip sıvı metale dönüşecek, sonra da alevlerin içinden geri düzelerek çıkacak. ama olmadı. durup bakmakla yetindi hakan.
evet evet bakın eski sezonlara yavaş yavaş göndermeler başladı. ne güzel oldu. temizlik hastası tuncay, pis yerlerde kalmaktan rahatsız olmaya başladı. tıpkı eski bölümlerdeki gibi. ama abartmamak lazım, yoksa boku çıkıyor.
hep dediğim şey. noolur önceki sezonlarda dizide yer almış karakterlerin isimlerini de kullanın. iskender büyük polat için "onun kundaktaki halini de bilirim, onu yetiştireni de tanırım" derken aslan akbey'in ismini zikretsin. ne var yani bundan niye bu kadar çekiniyorsunuz? hatta olur mu bilmiyorum ama; selçuk yöntem diziye konuk oyuncu olarak katılsa bir bölümde. polat ofisinde yalnız başına düşünürken bir flashback olsa, aslan amcanın, polat'ın ameliyat olmadan önceki, yani polat olmadan önceki hali olan ali'ye* iskender büyük hakkında verdiği bir bilgiyi görsek. yani polat hatırlasa. "aa tabi bu o adam" dese, ona göre bir plan yapsa bütün izleyicilerin orgazm olacağından eminim. selçuk yöntem böyle bir teklifi kabul eder mi bilmiyorum tabii ama etmemesi için de bir neden yok gibi geliyor bana.
bu istihbarat başkanı denen dallamayı kim istihbarat başkanı yaptıysa kafasına sıçayım onun. o nasıl ishitbarat başkanı lan? ne kadar köstebek, ne kadar hain varsa hem "en güvendiğim adam" dediğin kişiler içinden çıkıyor. orada dağ gibi alper varken, tipinden bile köstebek olduğu belli olan bir adamı kurumun başına getiriyorsun. sonra belli ki aranın pek iyi olmadığı bir adam evine geliyor. adama posta koyuyorsun, bağırıp çağıyırosun ve evinden siktir ediyorsun. ondan sonra ne yapıyorsun? en yapılmayacak şeyi yapıp adama arkanı dönüyorsun. hiç mi aklına gelmiyor çekip vurabileceği?
işte bu. ciddi bir dizide insanları güldürmek için gereksiz şebekliklere, embesil diyaloglara gerek yok. muro'nun tüm sözleri, bulut-memati atışmaları, hüsnü bey kardeşimin komplesi seyirciyi cıvıtmadan güldürüyor. budur size lazım olan komiklik unsuru. polat'ın yanından ayrılıp lokanta açan adamının embesil aşçı seçme sahnesi değil.
muro : sırf bi inat uğruna saatlerimizi yedin bizi burda ağaç ettin sivilce bastı sen biliyor musun benim saatim ne kadar değerli
bulut : markası ne gülüm, söyle alalım
mura : ha ha ha işte tipik bir burjuva esprisiyle daha karşı karşıyayız çeto senin gücün yetmez benim koluma bişey takmaya
bulut : senin bir stresin var ama çözemedim
isminin kurtlar vadisi muro olarak değiştirilmesi gereken dizi.
gördüğüm en sempatik kötü adamı (bkz: muro) barındıran dizidir. ben polat olsam muroya vereceğim en ağır ceza kulağını çekmek veya ağzına büber sürmek olurdu sanırım.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.