kıyamet ne zaman kopacak / KIYAMET ALÂMETLERİ - TDV İslâm Ansiklopedisi

Kıyamet Ne Zaman Kopacak

kıyamet ne zaman kopacak

Dursun Girgin

Dostlarım merhaba. Nasrettin Hoca’ya birgün bir zat der ki;

‘Hoca, hocam kıyamet ne zaman kopacak söyler misin?’

Hoca da gayet  rahat bir şekilde der ki; ‘küçüğü mü? Yoksa büyüğü mü?’. Vatandaş da ‘Aman hoca kıyametin de küçüğü, büyüğü mü olurmuş hiç’ deyince, Hoca da ‘Elbette olur’ der. ‘Öyleyse söyle bakalım küçüğü nasıl, büyüğü nasıl olacak?’ der. Hoca da başlar anlatmaya: ‘Bak dostum hanımım ölünce küçük kıyamet, ben ölünce de büyük kıyamet  kopar’ der.

Evet dostlarım her ne kadar da kıyametin ne zaman kopacağını hiç kimse bilemese de bu dünyadan öbür aleme göç eylemiş o kadar çok Allah dostları var ki. Rahmetli Nasrettin Hoca da bunlardan birisi.

Evet insanın eşinin ölmesi  demek küçük kıyametin kopması gibidir. Hele hele o insan kadın olsun erkek olsun ailesi için, çevresi için, toplum için faydalı biriyse elbette   insaoğlu üzülüyor. Bakınız ne diyor güzel dinimiz ‘Bir alimin ölümü, bir milletin ölümü gibidir.

Neyse ben konumun ilgi çekebilmesi için baştaki yazıyı kullandım. Öyle ya şu zor günlerde öyle zorluklarla karşılaşıyoruz ki sormayın. Bütün bu olup bitenlere bir de beceriksiz siyasilerin sözleri, davranışları eklenince ye yiyebilirsen. Ben acıyı severim ama çok acı da insane fayda yerine zarar verir. Tıpkı acı sözler gibi. Efendim ABD’de bir seçim oldu. Kılıçtaroğlu, Biden’I kutlamış. Ne var bunda? Aman Allahım Sayın Bahçeli’nin halini ve tavrını görmeniz lazım. Ne oluyor? Alt tarafı bir ülkenin ana muhalefet lideri, bir ülke devlet başkanına yeni seçilmiş olmasından dolayı kutlama mesajı göndermiş. Ne var bunu bu kadar büyütecek? Geçelim bu faslı. Maliye eski bakanı Barak Albayrak istifa etmiş. Aman Allah sanki kıyamet koptu. Yeni seçilen Maliye Bakanı işte söyleymiş, eskisi beceriksizmiş mişmişmiş. Yahu bu sistemde kimi getirseniz getirin maliyenin başına 3 gün sonra o da biter. Çünkü temel sağlam değil. Be kardeşim, evet bu ülkenin sağlam bir mali politika izleyebilmesi için şartsız, şurtsuz milli ekonomi modeline geçmesi gerekir.  Mesela benim avlumda oğullarım, gelinlerim, tarunlarımla birlikte 25 kişi yaşıyor. Adam başı günlük ihtiyacı 20 TL. Öyle diyelim. 20x25 günlük TL. Haftalık TL, aylık TL para lazım. Ben de farz edin ki merkez bankasıyım. Kalkıp bir aylık TL, biryıllık TL para ihtiyaçken, yıllık olarak bu çocuklara  TL verirsem bu çocuklar nasıl geçinir? Evet asıl mesele şu: bir yılda bu ülkeye farz edin 2 Milyar Dolar lazımken sen bu paranın ancak 3/1’I kadar piyasalara sürüyorsun. O zaman da nakit paraya ihtiyaç duyan vatandaşlar bankalara koşuyor. Tabi ben bir ekonomist  değilim.     Ancak görünen köy de kılavuz istemezmiş. Sen vatandaşına yeterince  emeğinin karşılığı olan parayı vermezsen Maliye Bakanı kim olursa olsun ne fark eder? Atıyorum benim şu anki emekli maaşımın en az bin TL olması gerekir. Şayet    öyle hayranı olduğumuz ABD gibi veya AB’liği yaşayacak olursak o zaman benim aylık gelirimen az Bİn TL olması gerekir. Yoksa eti kasapta, bilmem neyi de köpekte görürüz. Şimdi sevgili dostlarım bir şeyin altını iyice  çizmek gerek. Yukarıda   birçok konuyu açık ve net şekilde açıklamaya çalıştım. 4 kişilik bir ailenin bir haftalık gideri en az TL. Bunun içinde elektik yok. Telefon yok, giyim, kuşam yok. Gel de sen işin içinden çık çıkabilirsen. Yani ev kira gideri, elektik, suyu, telefonu derken bir kişinin aylık gideri TL. Eh buna karşılıkta TL aylık geliri var. şimdi sen bu işin içinden çık çıkabilrisen. Olmaz beyler olmaz. Bu sisteme göre dünyanın en büyük ekonomistlerini getirseniz yine de değişen hiç bir şey olmayacaktır. Evet bu sistemin kökten kendisi bu ülke için bir zulümdür. Peki çare ne? kendi milli paramızı ne zaman basabildik, ne zaman yeraltı, yerüstü kaynaklarımızı kendimiz faaliyete geçirdik, işte o zaman bu ülkede bolluk olur. Işte o zaman bu ülkenin parasının değeri, Dolar’dan daha fazla olur. Bilmem anlatabildim mi?

Haydi dostlar hoşçakalın, dostçakalın.


  • NE EKERSENİZ ONU BİÇERSİNİZ

  • “Halep’in Yolları Ağıdı” patenti Dibekdere’ye aittir

  • Amaç siyaset mi, çıkar mı yoksa vatan mı?

  • Neden iki yakamız bir araya gelmiyor?

  • Artık şu hayalinden vazgeçin

  • Müzisyenler de insandır

  • Dibekdere, kültürü açılan yeni pencere

  • KÜLTÜR ADAMLARINI SEVMEK GÜZELDİR

  • ÇOK GECİKMİŞ BİR TEBRİK

  • SANATI VE SANATKARI YAŞAT Kİ KÜLTÜR YAŞASIN

  • ŞU KÜLTÜRE ZARAR VERENLER DE OLMASA

  • ŞU KÜLTÜRE ZARAR VERENLER DE OLMASA

  • DÖNÜP DOLAŞIYORUM, KENDİMİ SORGULUYORUM

  • Yine mi kültür?

  • Beyağaç’ı anlatmak kolay değildir

  • Beyağaç neresi biliyor musunuz?

  • Kötü insan yoktur dedik ama…

  • Halka hizmet Hakk'a hizmettir

  • Dostlar zor günde belli olur

  • Neden gerçekleri hala göremiyoruz?

  • Kırıp dökmek kolay da ya sonu?

  • İnsanlığın hayrı için yıllarını verenler

  • Beni Trakya’ya sevdiren insanlar

  • Bir Kültür Çınar'ı daha göçüp gitti

  • Dünya Romanlar Günü 2

  • Dünya Romalar Günü’nün ardından

  • İnsanoğlunun gözü asla doymaz!

  • Ülkemize yazık oluyor!

  • Maziye bir bakıver neler neler bırakmış

  • Yabancı hayranlığının bu kadarına da pes!

  • Öfkemi kalemimden alıyorum

  • AKILLI TELEFON KADAR BEYİN YOK BİZDE..

  • SİYASETİN TUZU KOKMUŞ ARTIK

  • Peki  kültür ne halde?

  • NE EKERSEN ONU BİÇERSİN

  • SİYASETİ ÇOCUK OYUNCAĞI HALİNE GETİRDİNİZ

  • YANLIŞ HESAPLARIN KURBANI OLDUK

  • GEÇMİŞTEN DERS ALMAYAN BİR MİLLET

  • Gel de sen bu hesabın altından çık

  • MUHTAR DURSUN’U ANLAYANLAR ANLIYOR

  • EKONOMİNİN KİTABINI YAZANLARA SORUYORUM

  • Gel sen üzülme

  • AKILLI OLANA BİR SÖZ BİR MUSİBET YETER

  • ATALARDAN GELEN KÜLTÜR MİRASI

  • KÜLTÜRÜ YAŞATMANIN YOLLARI

  • Dibekdere’yi anlamak da anlatmak da zordur

  • KÜLTÜR ADAMINDA KİN KİBİR ASLA OLMAZ

  • ZURNACILAR TARLADA BİTMİYOR

  • NEFRET ETTİRMEYİN, SEVDİRİN

  • NE UMDUK NE BULDUK

  • ACISIYLA TATLISIYLA BİR ZURNA FESTİVALİ DAHA SONA ERDİ AMA?

  • BENİM TABANLA HİÇ BİR SIKINTIM YOK

  • Çarşı pazarda millet bakıp geçiyor

  • KÜLTÜRÜNÜ ÖZLEYENLER

  • Eski ve yeni Dibekdere farkı

  • KÜLTÜR YAŞARKEN ÖLENLER

  • MASAL ANLATMIYORUZ Kİ

  • Arayan bulur ya mevlasını, ya da belasını

  • Devlet bana zor günümde lazım

  • Adalet, hoşgörü her kapıyı açar

  • Dünya bize gülüyordur şu an

  • Lafla ülke yönetilmez

  • Bu günleri kaleme almak çok güzel

  • Kültürün değerini bilenler bilir

  • Ömrüm hep araştırmakla geçti

  • Türkiye’de 24 bin mi müzisyen var?

  • Boş gündemleri bırakın artık

  • Dünyayı ve ülkemizi zor günler bekliyor

  • Ne ekerseniz onu biçersiniz

  • DİBEK DERE’YE GEREKEN HİZMETLER YAPILIYOR

  • Müzisyenler tehlikede..

  • Bir ülkede kültür adamı da açsa

  • Sen ABD’nin seçimini bırak da Türki’yenin geçimine bak

  • GEL DE SEN ATATÜRK’Ü ARAMA

  • GÜZEL İZMİR’İM GEÇMİŞ OLSUN!

  • FAKİRLİK KADER DEĞİLDİR

  • BİZ MİLLETVEKİLİ BİLİYORUZ

  • DOLAR İNER Mİ YOKSA SIRTIMIZA HALA BİNER Mİ?

  • 40 YILDIR HALA DEMOKRASI GELECEK

  • UYANIN ROMAN GENÇLERİ ARTIK..

  • EHLİ BEYT SEVGİSİ HER KAPIYI AÇAR

  • Romanlar haklarını neden aramıyorlar?

  • Roman Kızları eğitimdeki engelleri aşabiliyor mu?

  • Oldu da bitti maşallah

  • Hata yapmak insanoğluna mahsuzdur

  • Neden sağlıklı düşünemiyoruz?

  • İNSAFLI OLMAK İSTİYORUM, NE ÇARE?

  • ELEŞTİRMEK BİR HAKTIR

  • SEN ALEVİLERİ BIRAK DA GERÇEK GÜNDEME GEL

  • Kamer Genç’i ve Haydar Baş’ı Özledim

  • BU BÖYLE OLMAZ BEYLER

  • KÜLTÜRÜMÜZÜ SEVİNDİRENLER

  • DÜNYA KIRK KULPLU KAZANIN DEVAMI

  • Dünya kırk kulplu kazan

  • HALK TEDBİRİNİ ALMIYORSA ZURNA DAVULUN SUÇU NE?

  • DİBEKDERE VE MİLAS GERÇEĞİ

  • BU VİRÜS BANA KIYAMETİ HATIRLATIYOR

  • İNSANLARIMIZ ŞAŞKIN

  • Efendilik mi, yoksa kölelik mi?

  • DOĞRU ZAMANDA DOĞRULUK KONUŞMAK GÜZELDİR

  • MÜZİĞİN SAĞLIĞIMIZ ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ 

  • İNSANLARIN DEĞERİ NEDEN SAĞLIĞINDA BİLİNMEZ

  • CESARETİN ÖNEMİNE BAKIN

  • Ekonomik paket yetersizdir

  • NEDEN SAĞLIKLI DÜŞÜNEMİYORUZ?

  • CEHALETİN SONUCUNU DA GÖRDÜK

  • KÜLTÜRE NEDEN ODAKLANAMIYORUM

  • AKILLI VİRÜS

  • BİZ HALA FETO’YLA YATIP KALKARKEN

  • MİLLET NE İSTİYOR VEKİLLERİ NE YAPIYOR

  • KÜLTÜRÜMÜZÜ YAŞATMANIN ÖNCELİKLERİ

  • ÖLÜM HAK MİRAS HELAL DER ATALARIMIZ

  • CEHALET BU ÜLKEYİ NE HALE GETİRDİ BAKIN

  • Bu gidişatın suçlusu kim acaba?

  • SORMAYAN, SORGULAMAYAN BİR TOPLUM

  • Galiba insanlığımızı da yitiriyoruz

  • DÜNYANIN DÜZENİNİ BOZAN İNSANDIR

  • HAKLI DA OLSAN ELEŞTİRME KARDEŞİM

  • SADECE SARIÇAY MI ÖLÜYOR?

  • İNSAN OLMANIN ÖNEMİ

  • EĞER AMAÇ İNSANA HİZMET İSE…

  • KÜLTÜRÜMÜZE ZARAR VERENLER KİMLER?

  • TÜRKİYE’DE KÜLTÜR GARİP DURUMDA

  • Her şey insanlık için

  • Dibekdere hedefe koşuyor

  • İŞTE  SANATININ ERBABI OLMAK BÖYLE OLUR 

  • Kültürünü iyi belle ey gençlik

  • Geçmişini bil ki geleceğini tayin et

  • Her köyümüz bir Şirince olabilir

  • Hiçbir zaman laf olsun diye konuşmam

  • BİR BAŞKADIR BENİM GÜZEL EGE’M

  • KÜLTÜRÜ SADECE SEVMEK YETMEZ

  • SANATININ EHLİ OLMAK GÜZEL BİR ŞEY

  • KÜLTÜRÜ ANLATMAK HOŞUMA GİDİYOR

  • MİLAS ZURNASI, MİLAS ÇAM BALI GİBİDİR

  • ZURNAYI SEVDİRELİM - 2

  • ZURNAYI SEVDİRELİM -1

  • “ÖNCE VATAN, GERİSİ TEFERUAT” DERLER YA…

  • ÇAMELİ KAZASI VE BİR KÜLTÜR DOSTU

  • KÜLTÜR VE DOĞA

  • SAHİP ÇIKILMAYAN KÜLTÜRÜN FATURASINI KİM ÖDEYECEK?

  • ADALETİN OLMADIĞI YERDE BEL BEREKET OLMAZ…

  • İŞTE BİR SANATÇININ BAŞARI DOLU YAŞAMI

  • SİYASETÇİ VE SANATÇI

  • TARİHİ GERÇEKLERİ UNUTMAK MÜMKÜN MÜ?

  • SANATÇILARDAN KORKMAYIN

  • DİBEKDEREYE SAHİP ÇIKALIM

  • BU SİSTEMLE DAHA FAZLASI OLAMAZ ZATEN

  • DEVEYE SORMUŞLAR SENİN BOYNUN NEDEN EĞRİ?

  •  YA HAYIR SÖYLE YA DA SUS

  • KÜLTÜR SAHİBİNİ BULAMIYOR

  • DİBEKDERE’NİN ÖNEMİ

  • KÜLTÜR ADAMININ SİYASETE BAKIŞ AÇISI

  • BİR KÜLTÜR ADAMI YÜZ SENEDE BİR GELİYOR

  • İŞTE YÖREMİZİN KÜLTÜR ANLAYIŞI

  • AMELİ SALİH OLMAK ÇOK GÜZELDİR

  • YAZMAK KADAR OKUMAKTA ÖNEMLİ

  • SAĞ SALİM BİR SEZON DAHA ATLATTIK ŞÜKÜR

  • NEDİR BU İMAR AFFININ ÖZÜ

  • SEN YAZSAN NE OLUR, YAZMASAN NE OLUR?

  • Zurna festivalimiz hayırlı olsun

  • Hani Müslüman Müslüman’ın kardeşiydi!..

  • ‘Dünya Romanlar Günü’nü kutluyorum

  • Fakirlik, kültürümüzü de olumsuz etkiledi …

  • ‘Milli’ olmanın artık sadece adı kaldı …

  • Kültürün adı da tadı da bir başkadır …

  • ABD ve İsrail bize hiçbir zaman dost olmamıştır ki!..

  • Dert çok, derman yok!..

  • Böyle bir zamanda kültürü korumak çok zordur

  • Dünyanın en zor ve en güzel mesleği müziktir Ya da ‘Davul - Zurna Şenliği’

  • Koş kardeşim koş! Ucuz siyasetlerimiz var!..

  • Bu kadar aymazlık yeter artık!

  • MUZKAT-DER 15 Yaşında …

  • Tarikatların ilk hedefi kültürdür

  • Acaba bu kültürü kim, nasıl koruyacak?

  • Atatürk’ü sevmek, vatanı sevmektir …

  • Sakın ola, ‘yazdın da ne oldu’ demeyin!

  • Dernekçiliğin önemi …

  • Dibekdere’ye son çağrımdır!

  • Yeter ki sen rızkına razı ol!

  • Dolandırıcılık bu ülkede geçim kaynağı olmuş …

  • Sanata ve sanatçıya sadece saygı yetmez! / 1

  • Sözünün eri olabilmek ve dik durmak!..

  • Bu kültürü ellerimizle öldürmeyelim …

  • Kendisine saygısı olmayanın sanata mı saygısı olacak!

  • Beni ağlattınız anılar …

  • Muğla basınının başı sağ olsun …

  • ‘Zurna Festivali’nin getirdiği dostluk …

  • Zurnacılar gelecekten neler bekliyor?

  • ‘Zurna Festivali’ni anlatmaya devam …

  • ‘Zunazen Festivali’ üzerine söyleşiler …

  • Güzel Muğlam’a, Milasım’a ve Fethiyem’e teşekkürler …

  • Zafer ve Kurban Bayramlarımız kutlu olsun …

  • Ekersen Biçersin Kardeşim!

  • Son Söz: Bu kültürü sahiplenmek benim en doğal hakkımdır …

  • Varan 3!..

  • Bu kültüre sahip çıkmak bizim hakkımızdır!

  • Bu kültürü hiç kimseye harcatmayız!

  • Muğla Zurna Festivali öncesi …

  • “Asayiş Berkemal” maşallah!..

  • “Yalancının çırası yatsıya kadar yanar!”

  • ‘Ava giderken avlananlar’!

  • Güler misin, ağlar mısın?

  • Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol!

  • İnsanlığımızı mı yitiriyoruz!

  • “Çile çekmeyi seven millet”!

  • Hak aramak, güzel bir duygu!

  • Dibekdere’de tansiyon çok yüksek!

  • “İyi ki varsınız Dibekdereliler”

  • Çevre konusunda ne kadar duyarlıyız?

  • Ekmeğimizle bari oynamayın!

  • Gençliğin haline çok üzülüyorum!

  • Takdir edilmek güzel bir şey!

  • ‘Kültür Adamı’ olmak kolay değildir!

  • Her şeyimiz Partilileştiriliyor

  • Vatansız ve mekansız olmak çok zor

  • Dostlar, geçmiş bayramımız kutlu olsun

  • Bu milletten çok şeyler gizleniyor

  • Güzel bir Kültür Hizmeti Projesi

  • Böyle bir zamanda ‘kültür’ü konuşmak hoş!

  • Bulanık suya dalmak iyi değildir!

  • Anlamakta zorlanıyorum …

  • Geçmişini bilmeyen, geleceğini de tayin edemez!

  • İstanbulu anlatmaya devam edelim …

  • Güzel İstanbulumu ne hallere getirmişler …

  • Ne zaman bu milletin dertlerine care bulacaksınız, mezarda mı?

  • Bu referandum bana geçmiş günlerimi hatırlattı

  • ‘Kem söz sahibine aittir’

  • Ben neden ‘Hayır’ diyeceğimi biliyorum!

  • Bu kültürü yaşatabilmek o kadar zor ki!..

  • Ben, bu culture hizmet etmek istiyorum

  • Çok laf deliye anlatılır!

  • Bu, basit bir mesele değil!

  • Eski Günlerimi Özlüyorum

  • Bu millet; huzur, aş, iş istiyor!

  • Sen Vekilsin, Ben Asilim …

  • “Mesela yani!”

  • Umut fakirin ekmeğidir!

  • ’nin ilk ‘zurna taksimi’ni benden dinleyin!

  • Bu kültürü daha çok anlatmamız gerekiyor …

  • Bundan sonra Dibekdere için neler yapılmalı?

  • Hasta halimizle eğleniyoruz!

  • Nihayet, hayallerim gerçek oluyor!

  • ‘Kültürümüzü Sevdirenler’

  • Dibekdere’nin Kültürü, İzmir’de görücüye çıkıyor

  • Bir milletin uyanması bu kadar mı zor!?

  • Bir dostumuzu daha kaybettik!

  • Böyle bir medya ile bu millet asla doğruları bulamaz

  • Züğürt tesellisi ile yaşıyoruz

  • Yazıyorum, çiziyorum ve yırtıp atıyorum

  • Ülkemizin rota değişikliğine ihtiyacı var

  • Arif olana tarif gerekmez

  • Altından camiler, gümüşten minareler yapsanız ne fayda, heyhat!

  • Bu kültürün korunması için devlet desteği şart!

  • Sanatkâr olun, işbitirici değil!

  • Bu insanlar neden uyanmıyor?

  • Maziye bir bakıver, neler neler bırakmış!

  • Dibekdere için bugün ne yapabiliriz?

  • Dibekdere’nin dünü, bugünü ve geleceğini konuşalım / 1

  • Kültür, ‘Bitmeyen bir Hazine’dir

  • Biz bu kültürü yolda bulmadık!

  • Yapılan kültür cinayetinin farkında mısınız?

  • Doğru söze tahammülü olmayanlar hep kaybederler

  • Bana bu açıklamayı yaptıranlar utansın!

  • Olmadı Romancağızım olmadı!

  • Bunların tek amacı ranttır!

  • Kanadı kırık kuş

  • Allah ıslah etsin desem bunlar ıslah da olmaz

  • Resmen, vatandaşını soyduran ülkeyiz!

  • Kültürümüz adına neler yapabiliriz? Örneğin ‘Yerli Kültür Haftası’!

  • Başımıza ille de taş mı düşmesi gerekir?

  • Anlayana bir çift sözüm var *

  • Yeter ki demokrasimize zarar verilmesin!

  • ‘Zurnacılar Köyü’ projeme destek istiyorum

  • Milletimiz, olmayan demokrasiye sahip çıktı

  • “Dostlar, bayramınız mübarek olsun”

  • Ben görevimi yaptığıma inanıyorum

  • Bu ne cürret ya Rab!

  • Bari şu mübarek günlerde dursun, yeter!

  • İnsanlara faydalı olabilmek çok güzel bir duygu

  • Atatürk’ü sevmemek için, insanın aklını ve vicdanını yitirmiş olması lazım!

  • Kültürel Kimliğimizi koruyalım

  • Kültürü sevmek çok güzel birşey

  • “Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık”

  • Kanadı Kırık Kuş!

  • Tek kelimeyle, ‘insanlarımıza ve ülkemize yazık oluyor’!

  • İnsanlarımız beleşçiliği o kadar çok seviyor ki!

  • Keşke hep kültürden konuşsak değil mi!

  • Kültüre ve Kültür Adamlarına sahip çıkmak

  • Bunca yalakalığın sonu felakettir

 

İnsanların öteden beri merak ettiği konulardan birisi de kıyametin kopması zamanı. Maya takviminin 21 Aralık’ta son bulmasından ötürü kıyametin kopacağı söylentileri, bu merakı fazlasıyla tahrik etti. Peki büyük merak konusu olan kıyametin tarihi bilinebilir mi? Kur'ân-ı Kerîm bize “Kıyamet yakındır” (Kamer, 54/1) diyor. Vahyin bildirdiği bu bilgiye göre Kur’an-ı Kerim’in nüzulünden bu yana sene geçtiğine göre, kıyamete daha bir yaklaşmışız demektir. Öyleyse kıyamet ne kadar yakın ve ne zaman kopacak?

Öncelikle söylememiz gerekir ki, kıyametin vaktini ancak Âlemlerin Rabbi ve Sahibi olan Allah (cc.) bilebilir.

Kainat kitabının bir açıklaması olan Kur’an’ı ve onun sözcüsü olan Peygamberimizin (asm.) bu konudaki beyanlarına bakmalıyız. Hz. Peygamber, “Ben insanlığın ikindi vaktinde geldim” buyuruyor. Diğer bir hadisinde ise; “Benim ümmetimin ömrü seneyi pek geçmeyecek” buyurmuş. Günün dörtte ya da beşte biri olan ikindiden akşama kadarki vakti yıl kabul ettiğimizde, insanlığın ömrünün yılı geçmeyeceğini söyleyebiliriz.

Diğer bir meşhur hadis rivayetinde ise; “Adem’den kıyamete kadar insanlığın ömrü senedir” ifadesi yer alır. Görüldüğü gibi bu üç hadis birbirini teyit etmekte ve tamamlamaktadır.1

 

Geleceği insanlar bilebilir mi?

 

Peygamberimizin gelecekten haber vermesi, kendi bilgisiyle değil, Allah’ın Ona bildirmesi ile ilgili bir durumdur. Allah’ın bildirmesi ölçüsünde insanlar geleceğe ve geçmişe dair şeyleri bilebilir.

İslâm âlimleri, “Gaybı, Allah’tan başkası bilemez” gerçeğinden hareketle ve bir saygı ifadesi olarak gaybla ilgili ifadelerinde “en doğrusunu Allah bilir” kaydını koymuşlardır. Zaten insanlar, ancak Allah’ın bildirdiği kadarını bilebilirler.

İstikbalden haber vermekte kullanılan ilim, cifir ilmi ve ebced hesabı olarak bilinir. Arapça harflerin her birinin belli bir rakam değeri vardır. Bu ebced hesabı, İslâmiyet’ten önce de bilinmekteydi. Bu hakikati, Bediüzzaman şöyle teyid eder: “Bir zaman, Benî-İsrâil âlimlerinden bir kısmı huzur-u Peygamberî’de sûrelerin başlarındaki ‘elif-lâm-mim’ gibi harfleri işittikleri vakit, hesab-ı cifrî ile dediler: ‘Yâ Muhammed! Senin ümmetinin müddeti pek azdır.’ Onlara dedi: ‘Az değil.’ Sâir sûrelerin başlarındaki harfleri okudu ve ferman etti: ‘Daha var.’ Onlar sustular.

“…Hazret-i Ali’nin (ra.) Kaside-i Celcelûtiyesi, baştan nihayete kadar, bir nevî ebced ve cifir hesabı üzerine telif edilmiştir. Hem, Cafer-i Sadık ve Muhyiddin-i Arabî (ks.) gibi gaybî sırlar ile uğraşan zatlar ve harf ilminin sırlarına çalışanlar, bu ebced hesabını gaybî bir düstur ve bir anahtar kabul etmişler.” (Şuâlar, s. )

 

Kıyamet ne zaman kopacak?

 

Pek çok İslam âlimi, ayet ve hadislerin işaretlerinden gaybî olaylarla ilgili bilgilere ulaşmaya çalışmışlardır. Bediüzzaman da âhir zamandan ve kıyametten haber veren bir hadis-i şerifi, ebced ve cifir ilmiyle tahlil eder ve bir takım tarihler çıkarır. “Lâ tezâlü tâifetün min ümmetî zâhirine ale’l-hakkı hattâ ye’tiyallahü bi emrihî.” Meâlen: “Ümmetimden bir taife Allah’ın emri gelinceye kadar (yani kıyametin kopmasına kadar) hak üzerinde galip olacaktır.”

Bediüzzaman bu hadisin ebced ve cifir analizini yapar. “Lâ tezâlü tâifetün min ümmetî” ifadesinin ebced ve cifir ilmiyle rakam değeri Rûmi tarihle (Milâdî ) . “Zâhirine ale’l-hak” Rûmî (Milâdî ). Bu hadisi şerifte geçen “Hattâ ye’tiyallahu bi emrihî” ifadesinin ebced ve cifir ilmiyle rakam değeri Rûmi (Milâdî )dur… Bediüzzaman bu kelimelerde ’te, yâni Milâdî yılında kâfirlerin başına kıyametin kopacağına dair bir îma bulunduğunu ifâde eder.

Bediüzzaman Hazretleri, ayrıca Fatiha-i Şerif’de, sırat-ı müstakîm üzerinde olanları tarif eden “Ellezîne en’amte aleyhim” fıkrasının şeddesiz veya ettiğini, “Zâhirine ale’l-hak” fıkrasının rakam değerine aynen denk gelmesinin hadisin îmasını teyid ve remz derecesine yükselttiğine dikkat çeker.

Bediüzzaman’ın ifadeleri şöyle:

“makam-ı cifrîsi olup kâfirin başında kıyâmet kopmasına ima eder. Lâ ya’lemu’l-ğaybe illâllah. Câyı dikkat ve hayrettir ki, üç fıkra bil’ittifak bin beş yüz tarihini göstermeleriyle beraber, tam tamına mânidar, mâkul ve hikmetli bir surette ’dan ta ‘42’ye, ta ‘45’e kadar üç inkılâb-ı azimin ayrı ayrı zamanlarına tetabuk ve tevafuklarıdır. Bu imalar gerçi yalnız birer tevafuk olduğundan delil olmaz ve kuvvetli değil; fakat birden ihtar edilmesi bana kanaat verdi. Hem kıyametin vaktini kat’î tarzda kimse bilmez; fakat, böyle îmalarla bir nevî kanaat, bir galip ihtimal gelebilir.” (Kastamonu Lahikası, s)

Bu açıklamalara göre, kıyametin tarihinin yılı olduğunu söylenebilir mi? Bediüzzaman bunun “bir galip ihtimal” olduğunu söylüyor. Elbetteki insanlığı ve hayatı kim yaratmış ve idare ediyorsa, dünya hayatının sonu da yine Onun kudreti ve dilemesi ile olacaktır.

 

Kıyametle ilgili bir gök taşı senaryosu

 

Kur’ân-ı Kerim’in ve hadis-i şeriflerin kıyametle ilgili îmalı işâretleri yanında, bilim adamları da gök taşı merkezli bir takım hesaplamalar yapmaktadırlar. Kozmik bir hâdise olan kıyametin ne zaman olacağı konusunda kesin bir bilgiye sahip değiliz elbette… Bunun bilgisi Allah (cc.) katındadır. İnsanın en çok merak ettiği konulardan olduğundan bilim adamları bu konuda bazı çalışmalar yapmakta tahminlerde bulunmaktadır.

Amerikan Uzay Araştırmaları Merkezi NASA’nın verilerine dayanılarak Newsweek dergisinde yayınlanan bir araştırma var. Orada, dünyamızın, yörüngesine çok yakın bir mesafeden geçen bir uzay cismine çarpma ihtimali ’de belirmişti. Aynı dergideki hesaplamalara göre gezegenimiz böyle bir cisimle yılında çarpma ihtimali belirecek.2 Arizona Üniversitesinden gökbilimci Henry Melos, çapı yaklaşık 10 km olan SwHt Tuttle adlı kuyruklu yıldızının Dünya’ya çarpması halinde kıyameti andıran bir tablonun ortaya çıkacağına dikkat çeker.

Dünya’nın geçmişte büyük iklim değişikilikleri geçirdiği bilinmektedir. Bu iklim değişikliklerinden birisinin, Meksika Yucatan bölgesine çarpan büyükçe bir gök taşının çarpması sonucu olduğu tahmin edilmektedir. Bu göktaşının Dünya’ya çarpması sonucu ortaya çıkan toz duman neredeyse tamamına yakın dünya atmosferini kapladı.3 Güneş alamayan yeryüzünün büyük kısmında canlılar yok oldu, iklim değişti. Muhtemelen geçmişin o büyük ve iri canlıları bu dönemde yok oldu.

Hemen şunu da belirtelim ki, Dünya’nın hayat için korunaklı bir gezegen olduğu, biz misafirler için özenle tasarlandığı, hiçbir şeyi eksik bırakılmayan bir saray gibi tefriş edildiği her hali ile kendini belli etmektedir. Bu özel korumalardan birisi de gök taşlarına karşı çok özel tedbirlerin alınmış olmasıdır. Örneğin dünyadan çok çok büyük ve dolayısıyla çekim kuvvetleri çok yüksek olan Jupiter ve Satürn gezegenleri gök taşlarına karşı Dünya’yı koruyan bekçiler olarak yaratılmıştır. Yaklaşan gök taşlarını bir bir üzerinlerine çeken paratoner gibi görev yaparlar. Eskaza onları aşarak dünyaya yaklaşan taşları da Ay üzerine çeker. Ayın üzerine bir teleskopla bakacak olursanız gök taşı kraterlerinin çokluğunu hemen farkedebiliriz.

Güneş sistemi içinde her biri trilyonlarca gök taşı barındıran iki kuşak (Kupier ve Orion kuşağı) içinde bulunduğunu ve oralardan sık sık ayrılan gök taşlarının Güneş sistemi içinde seyahata çıkarıldığını unutmayalım.

Bediüzzaman, bir gök taşının kıyamete sebep olabileceğini de şöyle ifade eder: “Bir anda bir seyyare veya bir kuyruklu yıldızın emr-i Rabbânî ile küremize, misafirhanemize çarpması, bu hanemizi harap edebilir: On senede yapılan bir saray bir dakikada harap olması gibi.” (Şualar, s) 

 

 

Kaynaklar:

1. Kenzu’l-Ummal, h. no: ; Tezkiretu’l-Mevduat, I/; Sahavî, el-Makasıdu’l-hasene (Deylemi’den naklen), I/, h. no: ; Munavî Feyzu’l-Kadir, III/; h. no: (Deylemi’den naklen). Bir çok âlim ve mutasavvıf gibi Bayezid Bistami Hazretleri de (Miftahu'l-Cifr adlı kitap) dünyanın ömrünün yıl olduğu konusuyla ilgili hadislere yer verir. Hadis âlimlerinden ve Hanbeli mezhebinin kurucusu Ahmet ibni Hanbeli ise (İlel), Peygamberimizin “Hz. Adem’den kendisine kadar geçen zamanın sene olduğu” sözüne dikkat çeker.

2. Sharon Bcgley, "How will the World end?" Newsweek, 23 November,

3. Büyükce bir gök taşının dünyaya çarpması üzerine oluşan manzara ile ilgili canlandırmalar vardır. Bu canlandırmalardan birisi şu adreste yer almaktadır: seafoodplus.info

 

 

PDF-DosyasıCuma Hutbesi (PDF)

Kıyamet Alametleri
()

Değerli Mü’minler!

Kıyamet, hem geçmiş zamanlarda hem de modern dönemde insanlığın en önemli merak noktalarından birisini oluşturmuştur. Bugün dahi, neredeyse her gün yeni bir kıyamet senaryosu ile uyanıyoruz. Ozon tabakasının delinmesinden iklim krizine, nükleer silahların kullanımından salgın hastalıklara ve göktaşlarının dünyamıza çarpmasına kadar, yeryüzündeki canlı hayatını sona erdirecek pek çok kıyamet senaryolarından söz edilebilir. Bütün bu kıyamet senaryolarında başrolde ne yazık ki yine insan bulunmaktadır. Kur’an-ı Kerim’de pek çok ayet-i kerimede insanın yapıp ettikleri sebebiyle göklerde ve yerde düzenin bozulduğundan söz edilmesi elbette sebepsiz değildir.

Aziz Mü’minler!

Hem müşriklerden hem de müslümanlardan pek çok kimse zaman zaman Hz. Peygamber’e (s.a.s.) kıyametle ilgili sorular yöneltmiştir. Ancak hikmeti gereği Allah, kıyametin ne zaman kopacağı bilgisini peygamberler de dâhil olmak üzere hiç kimseye bildirmemiştir. Nitekim Yüce Allah bu hususta Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır: “Sana kıyametin ne zaman kopacağını soruyorlar. De ki: Onun bilgisi ancak Rabbimin katındadır. Onu vakti geldiğinde ortaya çıkaracak olan da O’dur.  Kıyamet, gökler ve yer için gerçekten çok büyük bir olaydır ve size ansızın gelecektir. Buna rağmen sanki senin haberin varmış gibi sana sorup duruyorlar. De ki: Kıyametin ne zaman kopacağı bilgisi sadece Allah katındadır. [][1]

Değerli Kardeşlerim!

Kıyametin ne zaman kopacağı bilgisi bizlere verilmemekle birlikte, onun yakın olduğuna dair hem Kur’an-ı Kerim’de hem de hadisi şeriflerde bilgiler vardır. Kur’an-ı Kerim’de Yüce Allah “kıyametin yaklaştığını”[2] bizlere bildirirken, Hz. Peygamber de işaret parmağı ile orta parmağını birleştirerek “Benim peygamber olarak gönderilmemle kıyametin gerçekleşme zamanı şu iki parmağım kadar birbirine yakındır.”[3]  buyurmuştur.

Kıymetli Mü’minler!

Allah Rasûlü ashabıyla sohbetlerinde kıyametin bir takım alametlerinden söz etmiştir. Bu konuda “Emanet, yani güven ortadan kalktığı zaman kıyameti bekle!”[4] hadisi oldukça dikkat çekicidir. Yine bazı hadislerde depremlerin çoğalması, zamanın kısalması, karışıklıkların ortaya çıkması, cinayet ve savaşların artmasının da kıyamet alameti olarak değerlendirildiğine şahit oluyoruz.

Muhterem Müslümanlar!

Aslında her insan için gerçek kıyamet kendi ölümüdür. Bize düşen kıyametin ne zaman kopacağından çok, onun için hazır olup olmadığımızı sorgulamaktır. Kıyameti kendi ellerimizle hazırlamamaktır. Bize düşen doğaya, insana, hayvana, canlı-cansız her şeye sahip çıkmaktır. Her şeyin emanetimize verildiği şuuru içinde hareket ederek emaneti zayi etmemektir. Doğruluk, hakkaniyet ve adalet üzere yaşayarak o büyük hesap gününe hazırlıklı olmaktır.

Hutbemi bir hadis-i şerif ile bitirmek istiyorum:  Enes b. Mâlik’in (r.a.) anlattığına göre, bir adam Hz. Peygamber‘e gelerek; “Kıyamet ne zaman kopacak yâ Resûlallah?” diye sordu. Bunun üzerine Hz. Peygamber ona şöyle cevap verdi: “Onun için ne hazırladın?”[5]

 

DİTİB Hutbe Komisyonu

 

[1] A’râf, 7/
[2] Kamer, 54/1.
[3] Müslim, Cum’a,
[4] Buhârî, İlim 2, Rikāk
[5] Buhârî, Edeb,

    

Kıyamet ne zaman kopacak?

Son günlerin büyük merak konusu olan Kıyametin tarihi bilinebilir mi? Kur'ân-ı Kerîm bize "Kıyamet yakındır" (Kamer, 54/1) diyor. Kur’an-ı Kerimin nüzulünden bu yana sene geçtiğine göre, kıyamete daha bir yaklaşmışızdır demektir. İnsanlığın ve hayatın ve dünyanın tarihi konusunda muazzam yanılgılar var. Bilimi ateizme ve materyalizme alet edilen çevrelerce Dünyanın ve insanlığın tarihine dair yaklaşımlar ve tahmini söylenen şeyler, kati buluşlarmış gibi servis edilmektedir. Bu yanılgılara neşter atmamız gerekecek öncelikle. 

Kainat Kitabının bir açıklaması olan Kur’an ve Kur’an’ın sözcüsü olan Peygamberimiz (asv) bu konudaki beyanlarına bakalım evvela. Hz. Peygamber, “Ben insanlığın ikindi vaktinde geldim” buyuruyor Diğer bir hadisinde ise “Benim ümmetimin ömrü seneyi pek geçmeyecek” buyurmuş. Günün dörtte ya da beşte biri olan ikindiden akşama kadar ki vakti yıl kabul ettiğimizde, insanlığın ömrünün yılı geçmeyeceğini söyleyebiliriz. 

Diğer bir meşhur hadis rivayetinde ise; “Adem'den kıyamete kadar insanlığın ömrü senedir.” ifadesi yer alır. Görüldüğü gibi bu üç hadis birbirini teyit etmekte ve tamamlamaktadır [1]. 

Geleceği İnsanlar Bilebilir mi?

Peygamberimizin gelecekten haber vermesi Allah’ınn Ona bildirmesi ile ilgil bir durum. Geçmiş ve gelecek Allahın ilminde (Kader) mevcut olduğundan, Allahın bildirmesi ölçüsünde insanlar da geleceğe ve geçmişe dair şeyleri bilebiliyor. Rüyalarda Misal alemi dediğimiz aynalardaki misali levhalara nazar edenler geleceğe dair bazı şeylere muttali olabiliyorlar. 

İslâm âlimleri, “Gaybı, Allah’tan başkası bilemez” düsturuna hürmetsizlik olmasın diye gaybdan haber vermeyi uygun görmemişlerdir. Haber verenler de, yalnız işâret sûretinde perdeli ve kapalı olarak ihbar etmişlerdir. 

İstikbalden haber vermekte kullanılan ilim, cifir ilmi ve ebced hesabı olarak bilinir. Arapça harflerin her birinin belli bir rakam değeri vardır. Bu ebced hesabı, İslâmiyet’ten evvel de bilinmekteydi. Bu hakikati, Bediüzzaman şöyle teyid eder:

“Bir zaman, Benî-İsrâil âlimlerinden bir kısmı huzur-u peygamberî de sûrelerin başlarındaki ‘elif-lâm-mim’ gibi harfleri işittikleri vakit, hesab-ı cifrî ile dediler: ‘Ya Muhammed! Senin ümmetinin müddeti pek azdır.’ Onlara dedi: ‘Az değil.’ Sâir sûrelerin başlarındaki kesik harfleri okudu ve ferman etti: ‘Daha var.’ Onlar sustular." 

“seafoodplus.info-i Ali’nin (r.a) Kaside-i Celcelûtiyesi, baştan nihayete kadar, bir nevî ebced ve cifir hesabı üzerine telif edilmiştir. Hem, Cafer-i Sadık ve Muhyiddin-i Arabî (k.s) gibi gaybî sırlar ile uğraşan zatlar ve harf ilminin sırlarına çalışanlar, bu ebced hesabını gaybî bir düstur ve bir anahtar kabul etmişler.” (Şuâlar, s. ).

Kıyamet Yılında mı Kopacak?

Bediüzzaman, âhir zamandan ve kıyametten haber veren bir hadis-i şerifi, ebced ve cifir ilmiyle tahlil eder ve bir takım tarihler çıkarır. “Lâ tezâlü tâifetün min ümmetî zâhirine ale’l-hakkı hattâ ye’tiyallahü bi emrihî.” Meâlen: “Ümmetimden bir taife Allah’ın emri gelinceye kadar (yani kıyâmetin kopmasına kadar) hak üzerinde galip olacaktır.” 

Bediüzzaman bu hadisin ebced ve cifir analizini yapar. “Lâ tezâlü tâifetün min ümmetî.” Ebced ve cifir ilmiyle rakam değeri Rûmi tarihle (Milâdî ) . “Zâhirine ale’l-hak.” Rûmî (Milâdî ) . “Hattâ ye’tiyallahü bi emrihî.” Rûmi (Milâdî ) … Bediüzzaman, de, yâni Milâdî yılında kâfirlerin başına kıyametin kopacağına dair bir îma bulunduğunu, bunların Allah’ın ilminde olup ve doğrusunun Allah tarafından bilinebileceğini ifâde eder.

Bediüzzaman hazretleri, ayrıca Fatiha-i Şerif’de, sırat-ı müstakîm üzerinde olanları tarif eden “Ellezîne en’amte aleyhim” fıkrasının şeddesiz veya ettiğini, “Zâhirine ale’l-hak” fıkrasının rakam değerine aynen denk gelmesinin hadisin îmasını teyid ve remz derecesine yükselttiğine dikkat çeker. 

Bediüzzaman’ın ifadeleri şöyle: 

“ makam-ı cifrîsi olup kâfirin başında kıyâmet kopmasına ima eder.Lâ ya’lemu’l-ğaybe illâllah. Câ-yı dikkat ve hayrettir ki, üç fıkra bil’ittifak bin beş yüz tarihini göstermeleriyle beraber, tam tamına mânidar, mâkul ve hikmetli bir surette ’dan ta ’42’ye, ta ’45’e kadar üç inkılâb-ı azimin ayrı ayrı zamanlarına tetabuk ve tevafuklarıdır. Bu imalar gerçi yalnız birer tevafuk olduğundan delil olmaz ve kuvvetli değil; fakat birden ihtar edilmesi bana kanaat verdi. Hem kıyametin vaktini kat’î tarzda kimse bilmez; fakat, böyle îmalarla bir nevî kanaat, bir galip ihtimal gelebilir." (Kastamonu Lahikası, s)

Bu açıklamalara göre, Kıyametin tarihinin yılı olduğunu söylenebilir mi? Bediüzzaman bunun “bir galip ihtimal” olduğunu söylüyor. Elbetteki insanlığı ve hayatı kim yaratmış ve idare ediyorsa, insanlığın ve hayatın sonu da yine Onun kudreti ve dilemesi ile olacaktır. 

Kur’ân-ı Kerim’in ve hadis-i şeriflerin kıyametle ilgili îmalı işâretleri yanında, ilim adamları da bir takım hesaplamalar yapmaktadırlar. Kozmik bir hâdise olan kıyametin ne zaman tahakkuk edeceği konusunda kesin bir bilgiye sahip değiliz elbette.. Bunun ilmi Allah (cc) katındadır. İnsanın en çok merak ettiği konulardan olduğundan bilim adamları bu hususta bilimsel bazı çalışmalar yapmakta tahminlerde bulunmaktadır..

Amerikan Uzay Araştırmaları Merkezi NASA'nın verilerine dayanılarak Newsweek dergisinde yayınlanan bir araştırma var. Orada, dünyamızın, yörüngesine çok yakın bir mesafede geçen bir uzay cismine çarpma ihtimali 'de belirmiştir. Aynı dergideki hesaplamalara göre gezegenimiz böyle bir cisimle yılında çarpma ihtimali belirecek [2].

Arızona Unıversıtesinden gökbilimci Henry Melos Çapı yaklaşık 10 km olan SwHt Tuttle adlı kuyruklu yıldızının Dünyaya çarpması halinde kıyameti andıran bir tablonun ortaya çıkacağına dikkat çeker. 

Dünyanın geçmişte büyük iklim değişikilikleri geçirdiği bilinmektedir. Bu iklim değişikliklerinden birisinin, Meksika Yucatan bölgesine çarpan büyükce bir gök taşının (yeri belirlenmiştir) çarpması sonucu olduğu tahmin edilmektedir. Bu göktaşının Dünyaya çarpması sonucu ortaya çıkan toz duman neredeyse tamamına yakın dünya atmosferini kapladı. Güneş alamayan yeryüzünün büyük kısmında canlılar yok oldu (Nuh tufanı dönemi de olabilir), iklim değişti. Muhtemelen geçmişin o büyük ve iri canlıları bu dönemde yok oldu. 

Büyükce bir gök taşının dünyaya çarpması üzerine oluşan manzara ile ilgili canlandırmalar vardır. Bu canlandırmalardan birisi şu adreste yer almaktadır: seafoodplus.info

Hemen şunu da belirtelim ki Dünyanın hayat için korunaklı bir gezegen olduğu, biz misafirler için özenle tasarlandığı , hiç bir şeyi eksik bırakılmayan bir saray tefriş edildiği her hali ile kendini belli etmektedir. Bu özel korumalardan birisi de Gök taşlarına karşı çok özel tedbirlerin alınmış olmasıdır. Örneğin dünyadan çok çok büyük ve dolayısıyla çekim kuvvetleri çok yüksek olan Jupiter ve Satürn gezegenleri gök taşlarına karşı Dünyayı koruyan bekçiler olarak yaratılmıştır. Yaklaşan gök taşlarını bir bir üzerinlerine çeken paratoner gibi görev yaparlar. Eskaza onları aşarak dünyaya yaklaşan taşları da Ay üzerine çeker. Ayın üzerine bir teleskopla bakacak olursanız gök taşı kriterlerinin çokluğunu hemen farkedebiliriz.. 

Güneş sistemi içinde her biri trilyonlarca gök taşı barındıran iki kuşak (Kupier ve Orion kuşağı) içinde bulunduğunu ve oralardan sık sık ayrılan gök taşlarının Güneş sistemi içinde seyahata çıkarıldığını unutmayalım. 

Evet “bir anda bir seyyare veya bir kuyruklu yıldızın emr-i Rabbânî ile küremize, misafirhanemize çarpması, bu hanemizi harap edebilir: On senede yapılan bir saray bir dakikada harap olması gibi. (Şualar, s)“ . Kıyametin kopması için en yakın ihtimal asteroid ve kuyruklu yıldız gibi gök cisimlerinin çarpmalarıdır. Bu çarpmalarının nasıl etkiler oluşturacağı konusunu Bir Çekirdekti Kainat (Altınburç yayınları) adlı kitabımızda ayrıntıları ile ele aldık. Yakında zamanda neşredilen “Göklerin Kapıları” (Nesil Yayınları) kitabımızın son bölümü ise “karadelik ve kıyamet, evrenin sonu” konularına hasredildi. Ayrıntılı bilgilere ulaşmak isteyenler bu kitaplara müracaat edebilirler. 

Tarih Hesaplamaları Güvenilir mi?

Ülkemize hala bilim materyalist ve ateist kanallardan ithal edildiğinden (kendi öz bilimimizi oluşturmadığımızdan) ateist işgal altındaki ithal bilim bize ilk insandan günümüze kadar geçen süreyi milyonlarca yıl olarak ele takdim eder. Bitki ve hayvanları içine alan ilk canlılığın iki milyar yıl önce teşekkül ettiği yazılıdır. Arzın geçmişinin ise, dört milyar yıl olduğuna dair bilgiler vardır [3]. 

Ülkemizde bir Milli Eğitim Bakanlığı vardır ama okullarda okutulan kitap ve kaynakların (müfredatın) gayri milli ve hatta gayri ilmi olduğu gerçeği ile karşılaşırız. Bizi yansıtan (şahsiyet inşa eden) ve ezberci malumat yerine marifet talim eden ders kitabı ve kaynakların mevcudiyetini söyleyemiyoruz. 

Bu yaş tayinleri günümüzde, paleontolojik, radyoaktif veya karbon on dört metotlarıyla, ya da ışık tayflarından faydalanarak yapılır. Geçmişle alâkalı bu yaş tayinlerinin gerçek değerleri değil, nispi değerlerdir. Sonuç olarak tarih hesaplamalarında kullanılan termodinamik soğuma gibi kaba metotların sıhhat derecesi tartışmalıdır. Radyoaktif yarılanmaya dayanan hesaplama metodu ise, uzak zamanlar için doğru sonuçlar vermemektedir. Dolayısıyla, gerek insanın geçmişi, gerekse diğer canlıların, ya da kâinatın yaşı hakkında ileri sürülen değerler güvenilir olmaktan uzaktır.

Nitekim son on-on beş yıla gelinceye kadar, kâinatın yaşı beş milyar yıl kabul ediliyordu. Şimdilerde, bazı araştırmacılar, uzaydaki galaksilerin yaşını on beş milyar olarak bildirirken, bazıları bunu otuz milyar yıla kadar çıkarmaktadır [4]. İleride ise nelerle karşılaşacağımız konusunda şimdiden bir şey söyleyemiyoruz.

İnsanlığın Tarihi

İlk insan Hz. Adem (as)'dan bu yana ne kadar zaman geçmiştir? Ve bu hususta ileri sürülen yüz binler yıllık tarihler, ne derece doğrudur?

Bugünkü kabule göre, dünya beş milyar yıl önce sıcak ve yoğun bir gaz kümesi idi. Dört milyar yıl önce ise, koyu bir ateş topu halinde bulunuyordu. Hayat ise, tek hücrelilerin ortaya çıktığı bir milyar yıl öncesine dayanıyor.

Bu tahmin, çağlar boyunca zamanın hep aynı aktığı ve sabit kaldığı düşünülerek yapılıyor. Halbuki zamanın değişken bir boyut olduğu ve onun, atomda, ışınlarda, olayların başında ve sonunda farklı bir seyir takip ettiğini biliyoruz. Bu durum, bir ırmağın yeryüzü şartlarına göre farklı hızlarda seyretmesine benzetebiliriz. 

Geçen yüzyılın başlarında gelişen izafiyet teorisi ile zaman, hız, kütle vb. konularda yepyeni anlayışlar ortaya çıktı. Gelişmeler, teorinin ileri sürdüğü hususların matematiksel ispatları yanında tecrübî delillerini de ortaya koydu. Cisimler hızlandığında ve ışık hızına yaklaştığında, mutlak sandığımız değerlerin bir bir değiştiğini gözleriz.

Mesela ışık hızına çok yaklaşan birinin zamandaki seyri, bize göre on dört defa daha yavaştır. Yani o kişi bir yıl yaşadığında, biz on dört yaş almış oluruz. Bu hızda seyreden birinin sadece zamanı değil, boyu da değişikliğe uğrayarak yarıya iner. Ağırlığı ise üç misli artar. Diğer bir ifadeyle, ağırlığı 70 kg'dan kg'a yükselen o kişinin elindeki metre yarı yarıya kısalmış, kolundaki saat ise yerdeki bir insana göre on dört defa daha yavaşlamıştır. O kişinin böyle bir saatle kainatın geçmişini ve insanlığın tarihini ölçmesi halinde ulaştığı sonuçlar doğru olabilir mi? 

Aynı şekilde yerdeki biri de, ışın dünyasını normal saat ve cetvelle ölçmeye teşebbüs ederse başarı elde edebilir mi? Maddi alemin çapını, kütle hesabını ve zamanını bu ölçülerle incelersek doğru sonuçlar ortaya çıkmayacaktır. Aynı hesaplamalar,, ışın-enerji dünyasında yaşayan bir tür enerji-varlık (örneğin cinler, yada ışınlardan çok daha hızlık melekler) konusunda yapılsa, ışınların ölçüleriyle maddi dünyayı ölçmeye çalışsa, doğru sonuçlar elde edemeyecektir.

Radyoaktif elementler, “yarı ömür” denen sırlı bir olayla, belli bir zaman sonra, esrarını bilemediğimiz bir şekilde enerji denen mahiyete çevrilir. Mesela bir kg Uranyum, sene sonra yarım kiloya iner. Bu süre Uranyumun yarı ömrüdür. Maddenin bir şekli ve boyutu varken onun hamuru ve aslı olan enerjinin, boyutsuz ve zamansız dünyasının sırlarına henüz vakıf değiliz. Bildiğimiz bir şey, enerjinin ışık hızında olduğu ve maddeden tamamen farklı özellikler sergilediğidir.

Zaman, mesela, ilk çağlarda genişleme gösterip durgun akabildiği gibi, asrımızdaki şekliyle de daha hızlı bir seyir takip etmiş olabilir. İlk çağlardaki iri hayvan ve bitkilerin, şimdikilere nisbetle on kat daha fazla yaşadıklarına bakılacak olursa, o çağlarda zamanın on kat daha yavaş aktığı söylenebilir. Bu durumda yaş hesaplamalarını, şimdiki zaman akışına göre yaklaşık (1/10) onda bir ölçüsünde küçültmek lazım. Buna göre Güneş Sisteminin dört milyar değil dört yüz milyon, hayat başlangıcının bir milyar yıl değil yüz milyon yıl önce ortaya çıktığı ve yüz bin yıl olduğu farz edilen insanlık tarihinin on bin yıl olduğu sonucu ortaya çıkar.

Sonuç olarak, radyoaktif elementlerin belli bir zaman sonra yarıya inmesi, canlıların özellikle yakın geçmişleri ile ilgili ipuçları vermektedir. Ne var ki, biz, hesaplamaları hep madde konusuyla ele alıyoruz. Bu hesabı enerjinin ölçülerine göre yaparsak: Yani neredeyse ışık hızı dediğimiz ışık hızının yüzde doksan dokuz küsuru ile ele alırsak (Elektron gibi birçok atom altı ve kozmik parçacıklar bu hızda seyrederler. Tabii ki bu hızda parçacık değil ışın halindedirler), hesaplarımızda düzeltme yapmak zorunda kalır ve kainatın yaşının on altı-yirmi milyar yıl değil, bunun on dörtte biri olduğu sonucuyla karşılaşırız. Dünyanın yaşı ise dört milyar yıl yerine üç yüz milyon yıl bulunur. Yüz bin yıl önce ortaya çıktığına inandığımız insanlık tarihi ise, aniden yedi bin yıla iniverir.

Bu anlatılanları destekleyen meselenin bir başka yönü de, ivmeli bir artış gösteren dünyanın şu andaki nüfus miktarıdır. Eğer insanlık tarihinin on beş bin yıldan bu yana devam ettiği ve bu tarih boyunca ortalama ömrün hep yetmiş yıl olduğu kabul edilirse, dünya nüfusu yapılan hesaplamalara göre şimdi trilyon civarına yükselmeliydi. Şu andaki teorik anlayışa göre yüz binler yıl olduğu ileri sürülen insanlık tarihinin on beş bin yıldan daha kısa olması gerekiyor. Bu da kafi gelmemekte, atalarımızın ilk zamanlar yıl gibi daha uzun ömürlü olduklarını kabul etmek durumunda kalıyoruz.

Yüz sene sonra dünya nüfusunun ne kadar olacağını tahmin edebileceğimiz gibi, aynı tahmini geriye doğru gittiğimizde, Hz. İsa (as) döneminde dünya nüfusunun iki yüz elli milyon kadar olduğu hesaplanıyor [5]. Dünya nüfusuna tesir eden veba gibi salgınlar ve savaşlarda ölenlerin ancak nüfusun yüzde bir buçuğuna tekabül ediyor.. Bu durumda insanlığın ömrünün yüz binler yıl olduğu iddiası da geçerliliğini kaybediyor. Sadece nüfus artış hızı bile insanlığın ömrünün on bin yılı geçemeyeceğini gösteriyor.

1 .Kenzu’l-Ummal, seafoodplus.info: ; Tezkiretu’l-Mevduat, I/; Sahavî, el-Makasıdu’l-hasene (Deylemi’den naklen), I/, seafoodplus.info: ; Munavî Feyzu’l-Kadir, III/; seafoodplus.info: (Deylemi’den naklen). Bir çok alim ve mutasavvıf gibi Bayezid Bistami Hazretleri de (Miftahu'l-Cifr adlı kitap) dünyanın ömrünün yıl olduğu konusuyla ilgili hadislere yer verir. Hadis alimlerinden ve Hanbeli mezhebinin kurucusu Ahmet ibni Hanbeli ise (İlel), peygamberimizin “Hz ademden kendisine kadar geçen zamanın sene olduğu” sözüne dikkat çeker.

2. Sharon Bcgley, "How will the World end?" Newsweek, 23 November,

3. Tatlı, A. Evrim ve Yaratılış, ikinci baskı, s, , Kütahya.

4. Tatlı, A. a.g.e. s.

5. Miller, seafoodplus.info “Living In the Environment” Kaliforniya A.B.D.

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir