kızıl tamu ne demek / kızıl tamu - uludağ sözlük

Kızıl Tamu Ne Demek

kızıl tamu ne demek

kaynağı değiştir]

Eski Türklerde atalar kültü mevcuttu. Atalar, eski Türk toplumlarında ikiye ayrılırlar: Biri kavmin, imparatorluğun kurucuları olan atalar ya da büyük hükümdarların soy kütüğü; diğeri ise boyun kurucusu, neslinden geldikleri ataların soy kütüğü.

En eski Çin kaynakları, Doğu Türklerinin kendilerine kurban sunmak üzere her yıl atalarının mağara mezarlarını ziyaret etmek gibi bir geleneğe sahip olduklarını aktarırlar. Bu ziyareti bizzat hanın kendisi yapmakta ve kendisine en üst düzey yetkililer de eşlik etmekteydi. Batı Türklerinde de bu gelenek ölmüş değildi, han bu törene katılamayacak olsa bile tören için üst düzey bir yetkili görevlendirilirdi. Diğer göçer gruplar, örneğin T'o-palar da aynı prensibe uyarlardı. Atalar kültü kesin olarak, o soyun beşiği olduğu varsayılan bir bölgeye ait bir kültle ilintilidir.

Bu gelenekte mutlaka bir kurban adanırdı, bu bazen insan da olabilirdi. Olaya ritüel açıdan bakıldığında, bunun Tengri'ye adanan kurban ile eşdeğer bir anlamı olması gerekir. Bu geleneğe Bulgarlarda rastlanır oluşu, bize bunun yalnız belli bir yöreye özgü olmayıp bozkırların bir ucundan diğer ucuna kadar yaygın olduğunu göstermektedir. Bazı belgeler, bu kurban törenlerinin önemli astrolojik olaylarla aynı zamanda gerçekleşebildiğini göstermektedir. (Yaz gündönümü, sonbahar başlangıcı, gece-gündüz eşitliği vs.)

Hükümdarların mezarları gizli tutulabilirdi. Bundaki amaç, mezar yerinin kutsiyetinin ihlal edilmesini önlemekti. Bu, İskitli göçerlerden miras kalmış eski bir gelenektir. Herodotos, İskitlerin, atalarının mezarları bulunmadığı sürece Darius'la çarpışmak istemediklerini anlatır. Türklerin ve Moğolların, ölmüş düşman hükümdarlarının mezarlarını açtırıp kemiklerini yaktırmasının ya da düşman askerlerinin mezarlarını tahrip etmesinin sebebi bu külttür. Böyle yapmış olmaları, onların, hem iskeletin içinde bir gücün yaşamaya devam ettiğine inandıklarını hem de bir atalar kültünün varlığını kanıtlamaktadır.

Ailenin atalarına ilişkin bir kültün varlığına ise daha az kesin kanıt mevcuttur. Şüphesiz bu kült, hareketli heykelciklerde ya da Çin örneğine uygun olarak, üzerinde yazı veya resimler bulunan levhalarda ortaya çıkmaktadır. Ebu'l Gazi Bahadır Han'ın putperestliğin ortaya çıkışına ilişkin açıklaması daha yakın döneme ait olmasına rağmen, göreceli olarak arkaik bir durumu yansıtabilir. Ebu'l Gazi Bahadır Han bu konuda şöyle der: "Sevdikleri bir kimse öldüğünde, bir gelenek halini aldığı üzere o çağdaki insanlar bir tür bebek yapar ve onu evde muhafaza ederlerdi. 'Bu bizim bilmem kimin figürü' diyerek, onu sevmekten hoşlanırlardı. Yiyecekleri yemeğin ilk lokmasını bu bebeğin önüne koyarlardı; bebeğin yüzünü ve gözlerini titiz bir biçimde sildikten sonra, önünde secdeye kapanırlardı." Bütün bunlar, her ne kadar çok güvenilir kaynaklar tarafından değilse de, başka kaynaklarca da teyit edilmektedir.[16]

Eski Türklerde cenaze törenleri[değiştir kaynağı değiştir]

kaynağı değiştir]

"Kut", Tengri'nin sadece hükümdarlara verdiği güçlü bir ruhtur. Tengri, bu ruhu bir kağana uygun gördüğü zaman verir ve yine uygun gördüğü zaman geri alır. Bu ruha sahip olan bir kağanın unvanına "Tengrikut" eklenir. Kut'un kelime anlamı "mutluluk" olarak bilinse de bu ikincil anlamı olarak kabul edilir, keza, bu kelimenin Moğolca karşılığı olan "su", "kader" şeklinde çevrilmiştir. Aynı şekilde, Moğol devrinin belgeleri de bu ruhun Cengiz Han ve soyuna özgü olduğunu söyler. Ancak bu kut'a sadece kağanlar sahip olacak diye bir kaide yoktur. Irk Bitig'de, herhalde halktan birisi, sürünerek gittiğinde Tengri'ye rastladı ve kendi kut'u için ona yalvardı. Tengri, onun kut'unu verdi ve dedi ki: "Otlaklığında genç hayvanlar olsun ve hayatın uzun olsun." Aynı kitap hayvanlar için onu işin içine şöyle katıyor: "Bir küçük kuş, bir küçük geyik, bir küçük insan kaybolmuş, ancak Tengri'nin kut'u sayesinde hepsi güvenlikte ve canlı olarak bulunmuştur."

Metinlerden, kut'un hayat için gerekli olduğu ama yalnızca tek bir defa verilmediği anlaşılmaktadır. Kut, "devam etmekte", yerleşmekte veya Orhon yazıtlarında denildiği gibi "onaylanmaktadır." Türk inancında eskiden bunun dağıtıcısının bizzat Tengri olmasına karşın, bu ruh başka üçüncü güçler tarafından da insanlara taşınabilir. Muhtemelen Bay Ülgen ismini, kendisine ait olan bu rolden almıştır. Ülgen ül-, "paylaşmak", "bölmek"in durum ortacıdır ve dolayısıyla anlamı "zengin bölüştüren"dir.[15]

"Iduk" ise, ıd- gövdesinden hareketle fiilden yapılmış bir isim olup, "kutsanmış" olarak tercüme edilmiştir; bu yanlış değilse de yetersizdir ve kelimenin ikincil anlamını yansıtmaktadır. Id-, eski Türk yazıtlarında bile yer almaktadır. Anlamıysa, yenilgiye uğramış bir halkı "serbest bırakmak", daha yaygın olan anlamı ise "göndermek"tir. Kâşgarlı Mahmud bu ifadeyi "göndermek, serbest bırakmak" şeklinde yorumlamaktadır. Yazar, "şans getiren ve kutsal olan her şey" ıduk'tur" diye açıklar ve şöyle devam eder: "Rahatsız edilmeyen, kendi halinde huzur içinde bırakılan her hayvan bu niteleme sıfatını taşır. Bu hayvana ne yük taşıtılabilir, ne sütü sağılabilir ve ne de yünü kırpılabilir. Sahibinin vermiş olduğu sözden ötürü, bu hayvan güdülür ve korunur." Ayrıca, hayvanların dışında, belirli coğrafi bölgeler de ıduk sayılmıştır. Ötüken Ormanı ve Tamir Nehri bunlara örnektir. Bu demektir ki, bu yerlerde orada dünyevî hiçbir eylemde bulunulamaz; orada yaşayan hayvanlar öldürülemez ve orada yaşayan bitkiler koparılamaz.[16]

Tengri'nin yanındaki diğer kutsal varlıklar[değiştir

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir