ladik te kar varmı / (PDF) Hazar World - Sayı: 14 - Ocak 2014 | Hazar World Magazine - Academia.edu

Ladik Te Kar Varmı

ladik te kar varmı

The place of the Golden Horde in the Turkic history and its contribution to the world civilization Текст научной статьи по специальности «История и археология»

История и Современность

УДК 94"653"

Altin Orda'nin türk tarihinde yeri ve dünya uygarligina katkisi

Tasin Gemil

(Babe§-Bolyai Üniversitesi, Romanya)

Özet. Bu makalede Altin Orda devleti hakkinda anlatiliyor. Onin dünya tarihinde yeri ve civarinda olan devletlere katkisi gösteriliyor.Makale Altin Orda'da islamla§ma ve Türkle§me seyirinin en önemli neticesi günümüzdeki Tatar halkinin te§ekkülü olmasini agikliyor.Altin Orda kültürün baglantilari ve tesiri asirlar boyunca mahdut kaldigi igin, hiristiyan dünyasi Tatarlar hakkinda XIII.yy.da bigimlendirdigi menfi önyargilardan günümüze kadar ayirilmamasi görebilinir. Makalede Altin Orda, Kirim, Kazan, Astirhan hanliklari ve halihazirda ya§ayan 14-15 milyon Tatar genel Türk tarihinin, kültürünün ve aleminin ayirilmaz pargasi oldugu agiklandi.

Anahtar kelimeler: Altin Orda, Osmanli imparatorlugu, Kirim Hanligi, Rusya, Tatar, Islam.

Halihazirda, Rusya'nin yarattigi gok tehlikeli durum ile konumuz arasinda bazi ili§kiler olduguna inandigimi ba§tan nazar-idikkatinize sunmak isterim. Zaten, tarih ile siyaset arasinda siki bir baglanti mevcudiyeti herkesge kabul edilen bir gergektir. Gündem ile alakasi olmayan bir tarih ara§tirmasi, bencefaydasizdir.

Altin Orda tarihi ve uygarligi hakkinda, Kazan §ehrinde, Mart 2013'te, Tatarstan Cumhuriyeti'nin Bilimler Akademisi tarafinca düzenlenen bir uluslararasi Konferans'ta, Rus tarihgisi Aleksandr Yurgenkogeni§münaka§aya yol agan bir fikir ileri sürmü§tür. Altin

Orda devletinin ve uygarligin özelliklerini göz önünde tutarak, Aleksandr Yur?enko §u kanaata varmi§tir ki, Altin Orda dünya tarihinde ilk aydinlanan veyalaik devlet olmu§ (svetskoe gosudarstvo). Rus tarih?isinin meydana attigi bu varsayimi dogru olup olmadigini burada tarti§acak niyetim yok. Fakat, böyle bir görü§ün bir Rus tarih?isi tarafinca günümüzde ileri sürüldügü, dikkat ?ekici bir hadise oldugunu dü§ünmekteyim. Sovyetler Birligi Komünist Partisi'nin Merkez Komitesi tarafinca, 2 Agustos 1944 tarihinde (yani, 2. Dünya Sava§i esnasinda ve Kirimtatarlannin topyekun sürüldüklerinden iki ay sonra) alinan bir karariyla, Altin Orda tarihinin ara§tirilmasi ve "güzelle§tirilmesi"yasaklanarak, ancak Rus medeniyetinin üstün-lügünü beyan etmek bilim adamlarina ba§ görev olarak verilmi§ idi. Aslinda, böyle bir görevibir?ok Rus bilginleri ?oktan yerine getirmekte idiler.Umumiyetle Türkler ve özellikle Tatarlarhakkinda tamamiyla veya kismen sahte ve kötü fikirlerive önyargilaritüm dünyayayayan bu Rus bilginleri olmu§tur.

Neden, §imdi, 2013 yilinda, birdenbire, Rus tarih?iliginde Altin Orda hakkinda tamamiyla degi§ik bir hava esmeye ba§liyor?!Bu hava henüz pek kuvvetli olmasa da, bu meyanda esasli bir sürette görü§ degi§imin mümkün olacagina i§aret etmektedir.Bunca yillardan beri uluslarasi tarih alaninda tecrübekazanan bir tarih?i, eski politikaci ve diplomat olarak, bu alanda esasli te§ebbüslerin rastlanti veya §ahsi olabilecegine pek inanmiyorum, özellikle Rus tarih?iligi söz konusu olur ise!

XVI yüzyildan itibaren, Rusya devleti Altin Orda mirasina hak iddia etmekten ?ekinmemi§tir. Ayni asirda, Altin Orda mirasi olan tüm Tatar hanliklarini Rusya birer birer ihak etmi§tir. Yalniz Kirim Hanligi mevcudiyetini 1783'e kadar devam edebilmi§tir. Bu da ancak Osmanli himayesi sayesinde mümkün olmu§tur. Kirim Hanligi da yine Rusya tarafinca yok edilmi§tir. XIX. asirda, Rusya Altin Orda mirasinin diger bölgelerini de zapt ederek, bu siyasi amacina ula§mi§tir. XVI-XIX yüzyillarindaki istila programinda, Rusya hiristiyan medeniyetinin üstünlügünü beyan ederek, onu geri kalan müslüman ülkelerine yaymak vazifesini üzerine aldigini ileri sürmü§tür. Bu durumda, evvelki müslüman devlet ve medeniyetlerini kötülemek gerekiyordu. Bu meyanda, Altin Orda tarihini, devlet yapisini, kültürünü ve medeniyetini önemsememizlekle birlikte, Altin Orda hanliginin dünya tarihinde ve özellikle Rus tarihinde yalniz

menfi bir rol oynadigini Rus ve sovyet bilim adamlan defalarca ve israrla günümüze kadar yaza ve söyleye gelmi§lerdir. Ancak son devirlerde, batili tarihgilerinden bazilari - örnegin, Charles J. Halperin[4] gibi - bu tür yalan ve iftiralara cevab vermeye kalkmi§lardir. Türk tarihgilerine gelince, onlarin sesleri de pek duyulmami§tir; hattä, epey zaman, Altin Orda genel Türk tarihinin di§inda tutulmu§tur. Zeki Veledi Togan, Akdes Nimet Kurat, Halil Inalgik gibi ünlü tarihgiler, Altin Orda konusuna dair ayri bir eser hazirlamami§lar ise de, ge§itli yazilarinda mevzu üzerinde bazi gergekleri meydana gikarmaya dikkat etmi§lerdir. Bildigim kadariyla, §imdiye kadar, Türkiye'de, yalniz prof.dr.Mustafa Kafali'nin, Altin Orda'nin kurulu§ ve yükseli? devirlerine ait bir kitabi yayinlanmi§tir, o da taa 1976'da [9]. Bu geni§ ve agir konuyu tamamiyla aydinlatamami§ ise de, M. Kafali'nin bu kitabi yararli bir gali§madir. Me§hur Rus bilginleri B.D. Grekov ve A.I. Yakubovski, 1950 yilinda, Altin Orda'nin gökme devrine ait bir kitap yayinlami§ idiler[3]. Maksat, yine bu dev devleti kötülemek olmu§ ise de, müelifler kiymetli belgesel bilgiler de meydana gikarmi§lardir. Bu bakimdan, bu kitap §imdi de faydalidir. Sözün kisasi: Altin Orda hakkinda kötü önyargilar günümüzde de etkilidir, maalesef.Sovyetler Birligi yikildiktan sonra, Tatarstan Cumhuriyeti tarihgileri ba§ta olmak üzere, Altin Orda hakkinda ciddi ara§tirmalar yapilmaya ve degerli kitaplar yayinlanmaya ba§lami§tir. Bu meyanda, yakinlarda aramizdan ayirilan akad.Mirkasim Usmanov'in aziz hatirasini anmak isterim. Biraktigi eserler hakikaten mükemmeldir.

Yukarida adi gegen Rus tarihgisi Aleksandr Yurgenko'nun ortaya attigi gayet ilging fikrin sebebine de deginmek lazim. Bence, Aleksandr Yurcenko gündeme gelen önemli bir projeye destek vermek igin böyle bir giri§imde bulunmu§tur. Agiklanmami§ ise de, Rusya Federasyon'nun ba§kani Vladimir Putin'in bir kag yildan beri israrla ileri sürdügü Avrasya Projesitam Altin Orda mirasin üzerine oturtulmak isteniyor. Artik, hiristiyan Rus medeniyetinin üstünlügünden bahsedilemez, tabii. Bu uzun vadeli projeyi gergekle§tirmek igin,bu cografyada, Altin Orda mirasini benimseyen tüm ülkeleri Rusya kendi etrafina toplamasi igin, yeni yöntemlere ba§ vurmasi zaruridir. Bunlarin arasinda ortak tarih ve medeniyeti fikri de gok önemli bir rol oynayabilir. Kirim'in yeniden ilhaki, bence yine bu Avrasya projesinin bir pargasidir. Daha dogrusu, Kremlin'in

dü§üncesinde, bu Avrasya projesi Rus imparatorlugunun yeni bir §ekilde tekrar kurulmasindan ba§ka bir §ey degildir. Ne var ki, Bati ülkeleri yine aldatilmagin e§igindedirler; belki de, bu meyanda aldatilmalarini kendileri bilerek kabul ediyorlar...?! Hi? belli olmaz !!! Yalniz bir örnek: Türklerin tarihfisi ve "Türk severi" olarak kabul edilen me§hur Fransiz bilgini Jean-Paul Roux, ölmezden önce yayimladigi son kitabinda afik olarak yaziyor ki, müslümanlarin zapt ettikleri hiristiyan topraklarindan §imdiye kadar ancak üf tanesi geri alinabilinmi§tir, yani tekrar hiristiyanla§tirilimi§tir: Ispanya, Sigiliya ve Kirim [14]. Hatirlatmak isterim ki, Kirim Altin Orda'nin esas bir bölümü olarak, 500 yildan daha fok, yani 1783 Rus i§galina kadar, tamamiyla bir müslüman ülkesi olnu§tur. Ruslar Kirim'in yerli halki müslüman Tatarlari tamamiyla yok etmeye gayret etmi§ iseler de -Allah'a fok §ükür! - bunu §imdiye kadar ba§aramimi§lardir. Inanmiyorum ki, Rusya bu amacindan vazge?mi§tir; §imdi, bu

meyanda, yeni yöntemlere ba§vuracagini beklememiz mantikli olur...!

* * *

Bilindigi gibi, Altin Orda 1242 yilinda, Cengiz Han'in torunu Batu Han tarafinca kurulmu§tur. Altin Orda, Mogol Imparatorlugun kuzey-bati kismindan olu§turulmu§tur. Yani bu devlet, Irti§ nehrinden Karpat daglarina kadar ?ok geni§ bir cografyayi kapsamakta idi. Ba^langifta, yönetimi Mogol, nüfusunun ekseriyeti iseTürk (Kipfak) olan bu dev devlet, kisa bir zaman ifinde islamiyeti kabul etmi§ ve Türkle§mi§tir. Yani, bu devletin yönetimini ellerinde tutan 4-5000 civarinda Mogol da Türkle§mi§ ve müslüman olmu§tur.Devrin müslüman kaynaklarinda, Altin Orda "Kip?ak hanligi" veya "Kip?ak sultanligi" gibi anilmaktadir. XIV asirda ya§ami§ ve Altin Orda'yi yakindan tanimi§, me§hur arab gezgini Ibn Battuta ise, Altin Orda dogrudan bir Türk ülkesi oldugunu belirtmektedir [7, s. 309]. Altin Orda'da islamla§ma ve Türkle§me seyirinin en önemli neticesi günümüzdeki Tatar halkinin te§ekkülü olmu§tur. Yani, Tatarlar, nerede olursa da olsunlar, Altin Orda'nin hakiki varisleridirler ve Tatar vasitasiyla da tüm Türk dünyasi Altin Orda varligini benimsemektedir veyahut benimsemesi gerektir.

Altin Orda Imparatorlugun ilk müslüman kagani Berke Han olmu§tur (1257-1266). Zamanin en kuvvetli devletlerinden birisi olan Altin Orda tahtina bir müslüman hanin oturmasi, ger?ekten Türk ve

Islam tarihindeolaganüstü bir etki yaratmi§tir. Islamiyetin yayilmasi kuvvet ve alan kazanmi§tir. Örnegin: Islamiyetin Karadeniz'inbati bölgelerine, Dobruca dahil olmak üzere, tam Berke Han döneminde ula§masi, bir rastlanti eseri degildir. Ayni zamanda, Misir'da da Kipgak asilli memluklarin iktidara gelmesi, Karadeniz-Akdeniz baglantisini saglamla§tirmi§ ve geg hagli taaruzlari kar§isinda-müslüman cephesini kuvvetlendirmi§tir. Muazzam Altin Orda devletinde islamiyetin esas din olarak yerle§mesi, Rus vasitasiyla hiristiyanligin yayilmasini sinirlami§ ve böylece birgok Türki halklarin kimliklerini günümüze kadar gelebilmesini saglami§tir.Demek istedigim §udur ki, Altin Orda umumi Türk tarihinde uzun ömürlü ve iki kitada kurulan ilk imparatorluk degerini ta§imaktadir. ikinci Türk asilli Avrasya devleti Osmanli imparatorlugu olmu§tur. Yani, genel Türk tarihinde, Avrasya boyutlarina ula§an yalniz iki muazzam devlet vardir. Bu iki devlet tamamiyla ?agda§ olmamalarina ragmen ve aralarindaki münasebetler yeterince ara§tirilmami§ ise de, bilinmesi gereken esas bir ger?ek odur ki, Altin Orda da, Osmanli devleti de esasinda ayni tarihi ve manevi varliga dayanmakatdirlar, yani Türk-islam varligina. Son zamanlarda baziTürk tarih?ilerin de kabul ettigi eski bir fikire göre, Osmanlilar, Bizans devlet müesseselerini islamla§tirarak, bir nevi Bizans'in devamcilari ve varisleri olmu§lardir [2, s. 25-37]. Mehmed Fuad Köprülü ve diger Türk tarih?ilerin yaptiklari gibi, Osmanli tarihinde Bizans etkisi tamamiyla red edilemez [10, s. 165-313; 11]. Ger?ekten, Bizanslilar ve Bizans devlet te§kilati Osmanli devletinin olu§umunda ve geli§mesinde önemli bir rol oynami§lardir.Bunu itiraf etmek artik zaruridir. Amma, §u da bir ger?ektir ki, Osmanli devleti esasinda bir Türk devleti olarak tarihe girmi§tir ve tarihte kalmi§tir. Osmanli'nin Türklügü devlet erkaninin, hattä hanedanin damarlarinda akan kandan gelmiyor aslinda, imparatorlugun tebaasindan da degil, fünkü hakiki Türkler, yani Türkmenler iktidardan uzakla§tirilmi§lardi ve azinlik olarakdini ve siyasi muhalifete ge?mi§lerdi. Ba§langi?ta, Osmanli devleti Orta Asya gelenek ve düzeninden olu§an, ?ok saglam ve saf temeller üzerine kurulmu§tur.Isläm ve Bizans tesirleri bu esäs temeli degi§tirememi§tir.Osmanli devletinin ve kültürünün Türklügü Orta Asya'ya dayanir. Ilk evvela, Türk?enin devlet dili olarak hakim olmasi veeski Türk örf adetlerin devam etmesi bu meyanda en kuvvetli delillerdir.

Altin Orda devlet düzeni ve dü§üncesi ile Osmanli devlet sistemi mukayese edilirse, yararli sonuflar fikar meydana.Altin Orda Bizans'tan ?ok az ve Islam'dan ise özellikle kültür ve §ehircilik alaninda etkilenmi§tir.Altin Orda'nin da, Osmanlinin da ba§langi?i fatih ?oban zihniyetinden kaynaklanmi§tir. Orta Asya ya§ayi§ tarzinin temeli olan ho§görü her iki devlette de siyasi ve yasal ilke olarak uygulanmi§tir (Osmanlilarda XVI.yy.in sonlarina dek). Altin Orda'nin da, Osmanlinin da ilk devlet yapisi yine Orta Asya foban tecrübesine dayanmi§tir. Her ikisinde de, devlet yapisi ve askeri hareket üf kol üzerine olu§turulmu§tur: merkez, sag ve sol kollar.Altin Orda'da merkez a§agi Volga (Edil)'da kurulup, sag kol Kirim etrafinda ve sol kol ise Harezm civarinda kurulmu§tur. Osmanli da, merkez Bursa-Istanbul-Edirne olmu§ ise, sol kol Balkanlarin güneyinde ve sag kol Tuna havzasinda hareket etmi§tir. Ayni zamanda, her iki devletin de esas bölgeleri §ark ve garb, yani Asya ve Avrupa bölümlerinden ibaret idi. Altin Orda'da olsun, Osmanli'da olsun, yasa egemen-ligiba§langiftan devletin esas sütünü olarak kabul edilmi§tir (yargug>yargig). Bu ilke tatbik olunmadigi andan, her iki devlette de fökü§ seyiri ba§lami§tir.

Osmanli Türklügü büyük bir etnik kari§imdan meydana fikmi§ ise, Altin Orda Türklügü de, yani Tatarlar, yine büyük bir etnik kari§imin mahsuludur.Fakat, Altin Orda Türklügü (Tatar) fatih Mogollari yerli halk (Kipfaklar) tarafinca Türkle§tirmek ile gerfekle§mi§ ise, Osmanli Türklügü fatih Türkmenler tarafinca yerli halki ve yabanci kullari Türkle§tirilmesiyle olu§turulmu§tur. Sonuf ise aynidir. Altin Orda, Orta Asya'da geni§ Türk topraklarini bir araya getirip buradaki tüm Türklerin bütünle§mesine gereken ko§ullari saglami§tir. XIV asrin ortalarinda, Sayin hanedanin sönmesi ile ba§layan Bulkak (Kari§iklik) devri vaktinda bertaraf edilebilse idi, belki de bu muazzam cografyada tek bir Türk, yani Tatar halkin te§ekkülü mümkün olacakti. Bu tarihi yetersizlige ragmen, Altin Orda umumi Türk tarihi ve kültürün olu§up geli§mesinde en önemli bir rol oynami§tir. Aslinda, Altin Orda ile Osmanli devletleri Türk tarihi ve kültürüniki fil sütunudur. Ancak bu iki dev ve kalici devlet sayesinde Türk dünyasi kurulmu§, varligi fogalmi§ ve muhafaza edilmi§tir. Altin Orda ve sonra onun esas varisi Kirim Hanligi Türklügün ve islamiyetin kuzey seddi olarak Türk dünyasinda fok önemli bir yer

tutmu§tur. Ancak bu sed sayesinde Rus istiläsiiki asirdan daha ziyade gefiktirilmi§tir.

* * *

Bilindigi gibi, sistemli bir §ekilde ve asirlar boyunca sürdürülen kilise ve Rus propagandasi Altin Orda ve Tatarlar hakkinda fok menfi bir imaj yaratmi§tir. Avrupa'da dogub yeti§en bir alim gibi fok iyi bilirim ki, genel olarak Türkler hakkinda ve özellikle Tatar ve Osmanlilara dairAvrupa'daki önyargi fok kuvvetlidir, fünkü bu imge ruhani yollar ile asirlar boyunca israrla i§letilmi§tir. Fakat, Kirim'in yeniden i§gali ve oradaki Tatarlarin direnmesi, Bati kamuoyunda bir nevi sempati uyandirmi§tir. Bundan istifade edilmesi gerek, bence.Amma, korkarim ki bu i§ gerekince yapilmadive yapilmiyor. l§te, tümTürklerin böyle bir kusuru oldugunu itiraf edelim. Firsati kafirir veya sorunu ihmal ederler, sonra kocaman problemler ile kar§i kar§iya kalirlar. Bu §ekilde Ermeni sorunu da, Kürd sorunu da v.s. meydana fikmi§ ve büyümü§tür.

Bu bildirinin ba§inda da dedigim gibi, fegitli sebeplerden dolayi, son zamanlarda Altin Orda ve Tatarlar hakkinda da bazi görü§ degi§imleri belirtilmeye ba§lami§tir.Bu i§aretler, 15-20 yil evvel, ABD ve Ingiltere akademik fevrelerinden verilmi§tir[5;6]. Aslinda, Bati dünyasi hizla geli§mekte olan Asya'ya yakinla§mak ifin yeni yöntemler aramakta idi. Bundan dolayi, Asya halklarinin dünya uygarligina sagladiklari katkilari en nihayet tanimak ve degerlendirmek bir ba§langif olarak hesaplanmi§. Agirlik ^in, Hindistan ve Islam katkilarina verilir. Amma, bu ortamda Dünya uygarligina Türk katkisini da belirlemek uygun olur, tabii. Bu meyanda, ba§ta Türkiye olmak üzere, Türk dünyasinda bir hareket vardir. I§te bu Konferans'in tertiplenmesi de bu olumlu havayi kanitlamaktadir. Hatta, küfücük Tataristan Cumhuriyeti de, son 10-12 yil zarfinda, Altin Orda tarih ve medeniyetini tanitma yolunda büyük i§ler ba§armi§tir[1;8;16]. Romanya'da ise, "Tatarlarin Tarihi Mirasi" ve „Dobruca'da Türk Kültür Mirasi" adli iki koleksyon yayini ba§latilmi§in [12; 13] yanisira, Cluj-Napoca §ehrindeki ünlü Babe§-Bolyai Üniversitesi'nde kurulan "Türkoloji ve Orta Asya Ara§tirmalari Enstitüsü" tarafinca "Studia et Documenta Turcologica" adli bir bilimsel dergi yayini da ba§lami§tir [15].

Ger?ekten, Altin Orda dünyanin en parlak bir uygarligin sahibi olmu§ ise de, bunu bilenler henüz ?ok azdir, Türk dünyasi halklari dahil olmak üzere. Bu uygarligi yikan Rus amili degil, yine bir Türk amili olmu§tur, yani Timurlenk. 1395 yilinda, Timur ordulari Altin Orda ba§kenti, muhte§em Berke Saray'i yerle bir etmi§lerdir, ta§ üstünde ta§ birakmami§lardir. Buna ragmen, son yüzyil zarfinda, Saray Berke ve ba§ka görkemli Tatar §ehirlerinde yapilan arkeolojik ara§tirmalar sayesinde ?ok ilgin? bilgiler aydinliga cikmi§tir. Bu buluntular ekseride Rus alimlerin eseri oldugu i?in, onlarin müspet degerlendirmeleri §üphe kaldirmaz.

Yapilan hafriyatlar, ba§ta Saray Berke olmak üzere, Altin Orda §ehirciligin gayet üstün bir seviyede oldugunu ispatlami§tir. Memluk-Sürye ve Harezm §ehirciliginden esinlenen ve, büyük bir ihtimalle, parlak Islam medeniyet merkezlerinden gelen ustalar tarafindan yapilan binalar, hakikaten Altin Orda uygarligini yüksek düzeylere ula§tigini belirtmektedir. Berke Saray'da ve ba§ka büyük §ehirlerde en azindan ana caddeler ta§ ile dö§emeli, kaldirimli ve yol kenarinda sürekli su akintili, geceleri i§ikli oldugu bilinmektedir. Varli §ehirlilerin evleri katli, su ve kanalizasyon sistemli, ve pi§mi§ tugla dö§eme altindan merkezi isindirmali oldugu da ke§fedilmi§tir.Hatta, Altin Orda §ehirlerinde ?öp toplama sistemi olduguda tespit edilmi§tir ve ?öp sandigi da bir Tatar bulu§u oldugu ileri sürülmü§tür. Halbuki, Bati §ehirlerinde, Paris ba§ta olmak üzere, XVIII. yy.da bile, ?öp ve gece pislikleri pencireden sokak ortasina atiliyordu. Altin Orda §ehirlerindeki evlerin bir kismindaki banyo ve bazi odalarin duvarlari renkli fayanslarla süslendirildigi görülmü§tür. Me§hur kirmizi fayans yine Altin Orda'da, Urgen? §ehrinde üretilmi§tir. Berke Saray'da 1333 yilinda bulunan Arab gezgini Ibn Battuta'ya göre, bu §ehir "?ok büyüktür ve dünyanin en güzel §ehirlerindendir. Kalabalik nüfusu cadde ve sokaklari tiklim tiklim dolduruyor. ^ar§ilari §irin, yollari geni§tir. §ehri gezmek, geni§ligini anlamak i?in oranin kodamanlariyla atlarimiza bindik. Sabahin erken saatlerinde yola koyuldugumuz halde §ehrin öteki ucuna ancak ögleden sonra varabildik!" [7, s. 342]. Son tespitlere göre, Altin Orda'da 170 büyük§ehir faaliyette olmu§; bunlarin yüz tanesi yeni §ehir imi§. Bu §ehirlerin önemli sayisi §imdide hayattadir, özellikle Rus adlari altinda. Altin Orda §ehirlerinde önemli sayida kärhane denilen büyük imalathaneler ?e§itli ürünler ile geni§ ve zengin bazarlari doldurmakta

idiler. Örnegin: Saray Berke'nin bir yerinde, XIV.yy.dan, kalmasekiz yüksek maden eritme firini bulunmu? ve her birinde de yetmi§er havalandirma penciresi oldugu tespit edilmi§, yani gerfekten bir metalürji fabrikasi gibi bir imaläthane. Ayni zamanda, Altin Orda'da yol ve ula§tirma §ebekesi stratejik önem ta§imakta idi. Bu yollarin güvenligi devlet yönetiminin, bizzat kaganin, ba§ vazifelerinden birisi idi. Bu yollar okadar güvenfli idi ki, §ayet bir focuk ellerinde bir tepsi altin ile, yalniz ba§ina, bu geni§ imparatorlugun bir ba§indan öbür ba§ina yürürse, yolda tek bir altin kayib etmeden ula§acagina teminat verilebilirdi. Böylece uluslararasi ticaretin geli§mesi saglanmakla beraber, Altin Orda §ehirleri fe§itli ülkelerden gelen tüccar, usta ve alimler ile dolup ta§makta idi. Din, irk ve cins farketmeden, tüm insanlar devlet kar§isinda tamamiyla e§it idiler. Ho§görü ve dü§ünce özgürlügü kanun garantisi altina alinmi§ti. Eski Türk gelenegine göre, Altin Orda'da tüm kadinlar toplum ifinde özgürve saygili ya§am sürdürürdüler.Altin Orda modern fagin e§igine ula§an ilk ülkelerden birisi oldugunu ifade etmek mubalagalibir fikir olmayacagina inaniyorum. Hatta, Avrasya'ya yerle§ip, serbest pazar ilkesine dayanan, uzun mesafe ticaretini destekleyen, Afrika'nin ve Akdeniz havzasin en kuvvetli ülkesi olan Memluklar Misir'i ile siyasi-askeri ittifakta ve ekonomik i§birliginde olan Altin Orda,ortak pazar ve küreselle§menin öncüsü olabilecegini de ileri sürebiliriz. Arti, Altin Orda kaganlari Karadeniz ticaretini kararli bir §ekilde destekleyerek, buralara Italyan ve ba§ka Batili i§ adamalarinin gelmesini ve sermaye yatirip, büyük kazanflara malik olmalarini saglami§lardir. Böylece, Karadeniz gerfekten dünya ticaretin tam manasiyla bir döndürücü farkina dönü§mesiyle beraber, ba§ta Italya olmak üzere, Bati ülkelerinde kapitalizm sisteminin geli§mesinde hesaba alinmasi gereken bir rol oynami§tir. Sözün kisasi: kapitalizm düzeninin Italya'da ba§lamasina ve geli§mesine Altin Orda, dolayisiyla olsa da, önemli bir katkida bulundugunu kabul etmek yerindedir.

Altin Orda'da bilim, edebiyat, sanat fok yüksek seviyelere ula§tigi artik bilinmeye ba§lanmi§tir, hif olmazsa Türk dünyasinda (amma, yeni bagimsiz Türki devletlerin bazilari Altin Orda kültürünün ürünlerini müsadere etmektedirler, maalesef). 1983 yilinda, Tatar klasik edebiyatinin kurucusu, büyük §air Kul Ali'nin dogumunun 800 yil dönümü UNESCO tarafinca kutlanmi§tir. Altin Orda kültürün baglantilari ve tesiri asirlar boyunca mahdut kaldigi ifin, hiristiyan

dünyasiTatarlar hakkinda XIII.yy.da bifimlendirdigi menfi önyargilardan günümüze kadar ayirilmami§tir. Altin Orda, Kirim, Kazan, Astirhan hanliklari ve halihazirda ya§ayan 14-15 milyon Tatar genel Türk tarihinin, kültürünün ve aleminin ayirilmaz parfasidir. Günümüzde de tekrarlanan Kirim Tatarlarin faciyasi tüm Türk dünyasi tarafinca aci bir ders gibi de kabul edilmesi gerektigini dü§ünüyorum.

REFERENCES

1. Atlas Tartarica. Kazan, Moscow, Saint Petersburg, 2005. 887 s.

2. Gemil Tasin. The Ottoman Cultural Symbiosis, Studia et Documenta Turcologica, nr.1/2013, Institutul de Turcologie §i Studii Central-Asiatice, Universitatea Babe§-Bolyai, Cluj-Napoca, Presa Universitarä Clujeanä, 2013, s. 25-37.

3. Grekov B.D., Jakubovski A.iu. Zolotaya Orda i eye padenie [Golden Horde and its destruction]. Moscow, Leningrad, izdatel'stvo Akameiya Nauk SSSR, 1950, 478 p.

4. Halperin Charles J. Russia and Golden Horde. Bloomington, Indiana University Press, 1987.

5. Hobson John M. Batili Medeniyetinin Dogulu Kökenleri [Eastern Origins of Western Civilization]. Istanbul, 2007.

6. Hodgson G.S. Dünya Tarihini Yeniden Dü§ünmek [Rethinking of the world's History]. Istanbul, 2003.

7. Ibn Battuta. Seyahatnäme [Book of travel], ?ev. A.Sait Aykut, YKY, Istanbul, 2005, s.309 ve dev.

8. Istoriya Tatar s drevneyshikh vremen [History of Tatars from the ancient times]. Ulus Dzuchi (Zolotaja Orda). XIII - seredina XV v., vol. III. Kazan, 2009, 1051 s.

9. Kafali Mustafa. Altin Orda Hanliginin kurulu§ ve yükseli§ devirleri [Period of the establishment and rise of the Golden Horde Khanate]. Istanbul, Edebiyat Fakültesi Matbaasi, 1976.

10.Köprülü Fuad M. Bizans Müesseselerinin Osmanli Müesseselerine Tesiiri Hakkinda Bazi Mülahazalar [Some observations about the influence of Bizans institutes to Osman's]. Türk Hukuk ve iktisat Tarihi Mecmuasi, I (1931), p. 165-313.

11.Koprulu Fuad M. Les origines de l'Empire ottoman [The origins of the Ottoman Empire]. Paris, 1935.

12.Moshtenirea istorica a Tatarilor [The historical heritage of Tartar], vol. I-II, ed.Tasin Gemil - Nagy Pienaru, Editura Academiei Romania. Bucharest, 2010-2012, 250+804 p.

13..Moshtenirea Culturala Turca in Dobrogea [Turkic cultural heritage in Dobrogea]. Ed.Tasin Gemil, Gabriel Custurea, Delia R.Cornea. Bucharest, 2013, 367 p.

14.Roux Jean-Paul. Un choc de religions. La longue guerre de lislam et la chretiente 622-2007 [A clash of religions. The long war of Islam and Christianity 622-2007]. Fayard, Paris, 2007.

15.Studia et Documenta Turcologica [Turkologic studies and documents], nr.1/2013, ed.Tasin Gemil, Presa Universitara Clujeana, 2013, 363 p.

16. Tatar History and Civilisatiion. IRCICA, Istanbul, 2010, 695 p.

Yazar hakknida: Tasin Gemil - Dr., Prof., Türkoloji ve Orta Asya Araçtirmalari Enstitüsü müdürü, Babeç-Bolyai Üniversitesi (Str. Kogälniceanu nr. 1, Cluj-Napoca, Romanya); [email protected]

The place of the Golden Horde in the Turkic history

and its contribution to the world civilization

Tasin Gemil

(Babe§-Bolyai University, Romania)

Abstract. The article deals with the relationship of the Golden Horde with the neighboring states. It describes contribution of great power in the history of world civilization. Special attention is paid to the spreading of Islam by the first Muslim rulers of the Golden Horde. The article also says that the Golden Horde, the Crimean, Kazan, Astrakhan Khanate's are an integral part of Turkic history and culture.

Keywords: Golden Horde, the Ottoman Empire, the Crimean Khanate, Russia, the Tatars, Islam.

About the author: Tasin Gemil - Dr. Sci. (History), Professor, a founder and Director of the Research Institute of Turkology and Central Asia Studies, the Babe§-Bolyai University (Str. Kogalniceanu nr. 1, Cluj-Napoca, Romania); [email protected]

Место Золотой Орды в тюркской истории

и её вклад в мировую цивилизацию

Тасин Джемиль

(Университет Бабеш-Больяй, Румыния)

Аннотация. В статье рассматриваются взаимоотношения Золотой Орды с соседними государствами. Описывается вклад этой великой державы в историю мировой цивилизации. Отдельное внимание уделяется распространению ислама первыми мусульманскими правителями Золотой орды. Особо отмечается, что Золотая орда, Крымское, Казанское и Астраханское ханства являются неотъемлемой частью тюркской истории и культуры.

Ключевые слова: Золотая Орда, Османская империя, Крымское ханство, Россия, татары, ислам.

Сведения об авторе: Тасин Джемиль - доктор истории, профессор, директор Института тюркологии и исследований Средней Азии при университете Бабеш-Больяй (Клуж-Напока, Румыния); [email protected]

Her raporumun adı var, bu ad her zaman rastgele kuş gibi kafama çarpar ve artık çıkmaz. O ad yarışta tam hissettiklerimi anlatıyor, elbette saatlerce koşarken hissettiklerim de devamlı değişir ama yarıştan sonra özellikle o duygular içimde kalıyor. Bu raporun adı azıcık uzun olacak, yaşadıklarım da öyle çünkü.

“Uçurum kenarında dans ya da bu sefer evdeki hesap çarşıya uyacak hikayesi”

Geçen seneki yarışım planladığım gibi gitmediği için Alperle beraber finişe 43 saat 13 dk içinde ulaştık. Tam bir sene önce yoğun bir haftadan sonra uçakta giderken çok hüzünlü bir film izliyordum ve neredeyse çaresizlikten ağlayacaktım. İstediğim gibi koşmadım ve artık dönüşü yoktu. Buradasın, uçaktasın ve Alp Dağları’ na istesen de geri dönemezsin, dönersen de aynı yarışı koşamazsın ki. Seneye bekleyip ve olayları olduğu gibi kabul etmekten başka maalesef çarem yoktu. Aslında istediğim performansı sergilemediğim için değil yeterince mücadele vermediğim için üzgündüm. Hep kafamda keşkeler vardır: “Keşke dayansaydım, keşke müziği dinlemeyi deneseydim…” ve bu keşkelerin listesi bitmiyordu ama keşkelerin önüne geçemiyor maalesef insan.

27 Ağustos 2018 yılında, Cenevre uçağında yine bir taraftan hüzünlü bir taraftan da motivasyon dolu bir film izliyorum ve aklımdan geçenler: “Bu sefer ne olursa olsun sonuna kadar mücadele etmeye hazırım çünkü geçen senenin pişmanlığını  aman aman bir sefer daha almayayım”. 🙂 Aklıma geldikçe tüylerim diken diken oluyordu.

SOFTV3-201808291956377701298

Chamonix’ deki günler o kadar hızlı geçti ki, yağmurlu UTMB başlangıç noktasında kendimizi nasıl bulduk biz de anlamadık. Hava yağışlı olduğu için erkenden starta gitmemeye karar verdik, geldiğimizde ortam inanılmaz kalabalıktı ve kendimizi bu kalabalığın ortasına yerleştirdik.

qSecZxEc

Her zamanki gibi yarışın unutulmaz ve benzersiz ambiyansı… Alperle de bu sefer birbirimize söz verdik, ciddi bir sorun olmadıktan sonra beraber koşmayacağız ve birbirimizi beklemeyeceğiz.

Başlangıç noktasında olunca bir tarafım olmadığı kadar heyecanlı diğer tarafım ise üzerimde koskoca bir yük kalktığını hissettim. Neredeyse Temmuz ortasından beri ufak tefek hastalıklar peşimi bırakmıyordu, ya kulak ağrısı ya soğuk algınlığı. Hepsini de neredeyse antrenmanlarımı aksatmadan başarılı bir şekilde tolere etmeyi başardım. Temmuz sonu ve Ağustos başı Kaçkar Dağları’ nda Alperle birkaç günlük müthiş manzaralı bir koşu kampı gerçekleştirdik. Hem antrenman yaptık hem de yeni rotaları keşfettik. Aylarca düzenli ve iyice programlanmış antrenman, kendimi fazla yormamak için bu sene fazla yarış koşmama çabası, dengeli beslenme ve gerekli dinlenme yine de kendimi bir uçurum kenarında dans ediyor gibi hissediyordum. “Acaba yarıştan önce ya da esnasında hasta olacak mıyım?” düşüncelerini haftalarca kafamdan atamıyordum.

Yarış sabahı annemle uzun uzun konuştuk telefonla ve bana böyle bir güzel ayar çekti ki 🙂 telefonu kapatmadan dedi: “En zor hissettiğin anda beni arayabilirsin, saat kaç olursa olsun!” Böylece başlangıç noktasında dururken ok yaydan çıktı bir kere ve geri dönüşü yok derken start verildi ve koskoca insan dalgası bizi ileriye doğru götürdü.

T4Nd2POs

Etrafımızda o kadar çok koşan vardı ki, kilometre süresince insanların desteği ve motivasyon inanılmaz. O kalabalıkta sanırım ancak 10 – 15 dk sonra koşabildim. Yarış saat 18:00′ da başladı ve ertesi sabaha kadar müzik dinlememe kararı aldım. Acele etmeden kendi tempomla gidiyordum, bir süre asfaltta koştuktan sonra stabilize yola bağlanıyoruz. Kimler beni geçiyor kimleri ben geçiyorum. Etrafımızda inanılmaz çok destekçi var herkes inanılmaz motivasyon veriyordu, zaten belli kilometreler bacaklarım değil de tüm insanların müthiş desteği beni götürdü. Tırmanışta kendimi fazla zorlamıyordum ne de olsa upuzun bir yol vardı önümde. İlk tepeyi aştıktan sonra ferahlanma zamanı geldiği gibi yağmur başladı, üzerimde zaten yağmurluğum olduğu için hızımı kesmeden inişe geçtim. Aslında inişlerde pek iyi sayılmam (2016 yılında dağlarda ayağım burkuldu, korkumu bir türlü yenemedim), ama inerken baya kişi geçebildim halbuki böyle hedefim yoktu sadece nabzıma ve tempoma göre ilerliyordum. 

Saint-Gervais (21.55 km) istasyonuna vardığımda çabucak sularımı tazeledim, matarama izotonik ekledim, biraz kolamı içip, tüm çöplerimi atıp meyve ve peynir yiyip istasyondan ayrıldım. Tam giderken aklıma geldi ki bir şey eksik. Batonlarımı su alırken kenara koyup orada bıraktım, hemen dönüp daha dikkatli olmam gerektiğini kendime bir kez daha hatırlattım. Karanlıkta ve yağmurun altında (belli bir saate kesildi gerçi) ta Courmayeur’ a kadar tüm yaşadıklarım upuzun bir olay zincirine döndü: Sonsuz çıkışlar ve inişler; yolda gördüğüm bir sürü destekçi ve onların motivasyonları, o geç saatte ne kadar çok insan evi terk etti bu yağmurlu soğuk havada tanımadığı insanlara moral ve destek vermek için; kafamdaki müthiş konsantre ve odaklılık, kendimi programlamış gibiydim; önümde ve arkamda yüzlerce kafa lamba ışığı, sonu görünmeyen parlak dere gibi görünüyordu. Gece boyunca tüm hareketlerim otomatiğe bağlandı. İstasyonda çöpleri atma, suları ve izotoniği yenileme, çorba, ekmek, makarna meyve, çikolata canım o zaman ne isterse tüketme. Özellikle gece tüm istasyonlarda (nerede bulunuyorsa) ekmekle çorba içmeye çalıştım. Kontrol noktalarından birinde zorunlu malzeme kontrol edildi (yağmurluk, telefon ve alüminyum battaniyesi).

Güneş doğuşu ile Mt – Favre’ yi (70.29 km) geçerken karşılaştık. Buradan geçen sene geçerken kar yağışından sonra müthiş manzara vardı. Bu sene çoğu karşımdaki tepe, bulutlar ve sis ile gizliydi. Buradan Courmayeur’ a kadar yaklaşık 10 km kaldı. Birkaç delikanlı ile takılarak hızlı bir şekilde aşağıya indik. Elbette şehre inmeden meşhur Courmayeur köklü tozlu inişi.

Saat 08:01′ de istasyona ulaştım: Courmayeur (79.22 km). Yedek çantamı (drop bag) aldıktan sonra koskoca bir spor salonuna girdim. Bir sürü kişinin destekçisi vardı ben ise destekçisiz ordusuna katıldım. Önceden hiç yapmadığım bir şeyi yaptım, tüm kıyafetlerimi ayakkabımı dahil değiştirdim. Kendime psikolojik bir oyun, ben buradan yarışıma başlıyorum. Protein içeceğimi içip, yemeğimi yedim. Çantama yeni jelleri koydum. Çıkarken sularımı tazeleyip elime kahve alıp ve müziği açıp istasyondan ayrıldım. 2013 ve 2017 yıllarında burada çok uykum bastığı ve sürünerek ayrıldığım Courmayuer, bu sefer bambaşka bir anlam kazandı benim için. Her şeyin başladığı ve kendimle barışma noktası, buraya kadar kendimle yarışarak değil kendimle aynı yöne hareket ederek geldim. Elbette çok yorgundum ama bitkin değildim, aklımdan: “Offf ya daha 90 km koşulacak” değil, “Ne güzel kendimi gayet dinç hissediyorum ve müzik eşliğinde yolculuğum devam edecek” geçti. Başlangıçlarında 1041 sıradayken şimdi 568 sıralardaydım. “Birazdan bir tırmanış başlayacak müzik ile tam gaz devam”! 🙂

DSC01109

Gerçekten tam gaz oldu: Refuge Bertone (84.13 km) 518 sırada ve sonradan Refuge Bonatti (91.57 km) 510 sırada ulaştım. İnişten sonra Arnouvaz (96.67 km) istasyona ulaştım. Buradan sonra sert bir çıkış başlayacaktı ve çıktığım dağın tepesi o kadar rüzgarlı ki pantolon ve yağmurluk giyip istasyondan ayrıldım.

f5dtw7is

Bu çıkış hiç kolay olmadı, geçen senedeki sürünmelerim aklıma geldi. Ta zirveye kadar onlarla baş etmeye çalışıyordum “Düşsem de yarışı bıraksam” hep aklımdaydı. Biliyordum ki bu durum geçici ve sonsuza kadar sürmez. Tüm düşüncelerimi ve hislerimi bloke ettim. Önümde sadece bir patika ve ulaşacak bir tepe vardı – Grand Col Ferret (tam 101. 3 km). Bu kadar!

Mr6aP5eY

Havadan ve geçen binlerce kişiden dolayı iniş çok çamurluydu (CCC rotası da buradan geçti önceki gün).

y4yBhsVE

Belli bir seviye indikten sonra hava ısındı, pantolonumu çıkarıp yağmurluğu rüzgarlıkla değiştirip bir sonraki kontrol noktasına doğru hızlandım. 

evZ1wLPo

La Fouly (110.89 km) istasyonu bir ayrı severim. 5 sene önce burada yarışı bırakmayı düşünürken geçen sene burada neredeyse kendimi bıraktım (burada benim için yarış yelek koşusuna dönüştü). Bu sefer gayet iyiydim, hatta önceki senelere bakarsak çok iyiydim. Hızlı bir şekilde geleneksel istasyon işlemlerimi hallettikten sonra yoluma koyuldum. Alper ile kısa bir telefon görüşmesi yaparken, bana UTMB’ yi erkeklerde kimin kazandığını anlatırken yolumu kaçırdım iyi ki destekçilerden biri bana seslendi.

epcNsXuA

Buradan sonra geçen senelere göre daha fazla arazi eklendi, sonradan her zamanki gibi müthiş masalsa kasabaları dolaştırıldı. Yarışta değil de kendimi masalda hissettim. Sokaktaki çocuklarla çak yaptıktan sonra yoluma devam ettim. Asfalt yoldan ormanlara tekrar girerken bir bakındım ki etrafımda kimse yok. 2000 koşucu üzeri katılımı olan bir yarış için bana bu durum bir garip geldi. “Neyse” dedim “Nasıl olsa yol belli”. Çıkıştan sonra yol nihayet beni en sevdiğim yerlerinden birine götürdü Champex – Lac (124.79 km). Geçen sene burada yediğim yaban mersinli turta rüyalarıma girip UTMB’ yi koşma sebebi oldu.

Başlangıç noktasından itibaren koşma sürem 24:12:58 oldu. İşe bak, ilk erkek bitirdi, birinci kadın bitirmek üzereyken biz hala patikalardayız! 🙂 Buraya kadar iyice pis vaziyette ulaştım ama umrumda değildi. Çantam ve montum jelle yıkandı ve tüm olabilecek renkleri içeriyordu. Çöplerimden arınır arınmaz hemen yemeğe geçtim: Bol şehriyeli ekmekli çorba, makarna. Hatta gönüllü, makarnayı koyarken sos isteyip istemediğimi sordu. İstemedim. Bu seneden itibaren makarnayı yemek istersen hem tabağı hem de kaşığı taşıyacaksın (bardak zaten her zaman zorunlu malzemeydi). Elbette bardağım yanımdaydı ama kaşığımı drop bag’ de bıraktım, yarışta daha çok sıvı ile beslendiğim için ihtiyacım yoktu. Böylece sossuz makarnamı ellerimle yedim. Çorbamı içerken şehriyenin bir kısmı üzerime döküldü ama bana ne! Ve nihayet bir sene beklediğim an geldi. Bir bardak çay alıp 3 yaban mersinli turta gömdüm, tam da gönüllüler yeni koskoca bir porsiyon çıkarttığında. Bir baktım yanımda bir yarışmacı erkek bir de ona destek veren eşi (muhtemelen) bana bakıyorlar. Ben de onların gözüyle kendime bakmaya çalıştım. Sürekli yemeklere gidip dönen, leş vaziyette bir kız, çanta jel kalıntı ile süslü, göğüs numarası üzerinde yaban mersinli reçeli. Otele ulaşınca yıkanırım derken istasyondan ayrıldım.

Saat 18:35 idi ve hava soğumaya başladı, kenarda oturup pantolonumu giydim, bir jel yeme ihtiyacı duydum ve insanların alkışı eşliğinde yoluma devam ettim. Kulağımda müzik ve önümde 3 büyük tepe. Hemen söyleyeyim bu yarışta sadece aydınlıkta müzik dinledim, hava kararır kararmaz müziği kapatıp etrafımdaki doğayı dinliyordum. Tırmanışa geçerken hava açıldı ve manzaranın keyfini çıkartım. İnişe geçerken hava kararmaya başladı, tam karanlıkta kalmadan hemen alın fenerimi taktım.  Trient’ e (141.47 km) indiğimde kendimi gayet enerjik hissediyordum bu ana kadar uykum bile gelmedi. Buradan sonra çok bir sert tırmanış beni bekliyordu. Çıkarken bir yoldaş edindim ve dinamik bir şekilde tepeyi aştık. Zirvede sis vardı biraz alçalınca hava düzeldi. Nedense bu inişi geçen seneden çok iyi hatırlıyordum zemini dahil. Geçen sene aydınlıkta vardığım Vallorcine (152.43 km) bu sefer kapkara örtüsüyle saklandı, geldiğimde saat 01:00 civarindaydı. İki dakika durmadan istasyondan ayrıldım. Geçen sene gündüz geçtiğim yol bu saatte bambaşka gözümde göründü. Yolda gönüllüler arasında bizim Mehmet Kaşkır’ ı görmek bir harikaydı. Kendisinden rica ettim Alper’ e iletmesini Elena Chamonix’ e yaklaşıyor, kırmızı halı serilsin. 🙂

Finiş çok yakındı ama göründüğü kadar yakın değildi elbette, başka türlü yarış da eğlenceli olmayacaktı. Karanlıkta bir tırmanış daha başladı, sonradan zorlu arazide koskoca taşlarda yürüyerek aşağıya indirildi ve son çıkışa geçtik. Karanlıkta teleferiğin silüetlerini görünce benden daha mutlusu yoktu. Demek ki La Flégère (163.34 km) kontrol noktasına çok ama çok yaklaştık. Yaklaştık ama tırmanış yine de nefes aldırmıyor, birkaç beyle omuz omuza yola devam. İstasyondan geçtikten sonra artık son inişe geçiyoruz. Kafamda farkı farklı düşünceler ama özellikle bir tanesi  içimi ısıtıyordu, finişe (“yatağa” oku) çok ama çok yaklaştım. Köklü – taşlı iniş, Chamonix’ e girişi ve ufak şehir turundan sonra CHAMONIX FİNİSH! 170 km, 10000 m irtifa kazanımı,  35:38:55, Genel Klasman – 361, Kadınlarda – 33, Yaş Kategorisinde – 17. Mont Blanc’ ın etrafında koskoca turu. Bana 3. kez finişi görmek izni verdiğiniz için kocaman teşekkürler DAĞLAR! Bu saatler neler düşündüm, neler kafamda döndü neler hissettim ve koskoca bir hayat yaşadım. Bu yarış esnasında kendime doğru o kadar derin bir yolculuk yaptım ki kendimi resmen yeniden tanıdım. Ve o yeni tanıdığım kişi tekrar bu start çizgisinde olup kendi zirvesini zorlamak istiyor (illa 30 saate yaklaşacak ya 🙂 ). Ben de diyorum ki: “Neden olmasın?” YETER Kİ İSTE 😉

Eil4yOVQ

Peki yarış boyunca annemi aradım mı? “Hayır” En zor anı beklerken en zor anı gelmeyip pas geçti. Elbette yarış boyunca zor anlarım ve inanılmaz yorgun hissettiğim dakikalar oldu ama ben onları kendimle barışarak çözmeye çalıştım ve her daim aklıma tutuyordum ki kimsenin değil tamamen kendim yarışımı yaşayıp kendime özel yolculuğu yapıyordum.

Yarış gerçekleri. Fotoğraflar: Alper 🙂

TXFR8724
RZTD9789

Gelişim tablosu

2018-09-08_14-50-16
2018-09-08_14-50-40
2018-09-08_14-51-09

Biraz koştuk 😉

2018-09-08_14-49-04
2018-09-08_14-48-21
2018-09-08_14-49-37

DEV TEŞEKKÜRLER!

Onlar olmadan bu yarışa gelemezdim tüm COLUMBIA Türkiye Ailesi’ ne ve COLUMBIA Global Ekibine.

7/24 Bana destek veren bizim sevgili Kahveli Koşu Grubumuz, Columbia Montrail Koşu Grubu Ailesi ve beni takip eden ve bana pozitif enerjisini yollayan tüm sevgili dostlarıma.

Finiş’ te beni bekleyen Alper’ e (daha doğrusu Alper beni Chamonix girişinde bekledi), sevgili Dilem’ e ve Alp Bey’ e kocaman teşekkürler! Alp Bey ayrıca Chamonix’ ye ulaşmak üzere 35 saatlik tablosunu hazırladı onu kafamda tutup kendimi kontrol ediyordum. Yarıştan önce bana süre soruları geliyordu. 35 saati planladık ve evdeki hesap çarşıya uydu 😉 !

Beni kulak ağrısından kurtaran böylece antrenmanlarımı aksatmadan devam ettirebilen Seyit Hocama.

Yolumu aydınlatan fenerler için LEDLENSER Türkiye (kullandığım modeller: NEO6R ve H7R.2).

Vitamin desteği için VOONKA (Sambucus Nigra favorim 🙂 ).

Anılarımı çekebildiğim için SONY / ActionCam Türkiye.

Uludağ’ da beraber uzun antrenman yaptığımız Serdar Bey ve Alp Bey dostlarımıza!

♦♦♦

Kullandığım COLUMBIA ekipmanları (hepsini daha önce farklı yarışlarda kullandım ve bahsettim, burada ilk kez upuzun yarışta kullandığım malzemelerimden bahsetmek isterim):

Yağmurluk: OUTDRY EX GOLD SHELL KADIN YAĞMURLUK

Ayakkabı: BAJADA™ III KADIN AYAKKABI

 

84075_0
96942_0

 

Ve son olarak müzikten bahsetmek isterim, bu sefer bana eşlik eden:

Amir, Celine Dion, David Guetta, Sia, Dami Im, Indila, Ellie Goulding, Maroon 5, Maitre Gims, Clean Bandit, Jamie Woon ve Consoul Trainin.

Binlerce kişinin emeği olan benzersiz bir yarış!

 

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir