Güzel görüntüsü ve bakımının kolay olması sebebiyle peyzaj mimarlığında sıkça kullanılan bir ağaçtan bahsedeceğiz bugün. Bu ağaç halk arasında ‘limon çamı’ olarak bilinen limon servi ağacıdır. Bilimsel açıdan bakıldığında limon çamı diye bir çam ağacı yoktur. Fakat görüntüsü itibariyle çam ağacını andırdığından, parlak sarımsı renkli yapraklarından ve limon kokusundan dolayı bu ad ile anılır limon servi. Peki, limon servi (Cupressus macrocarpa Goldcrest) nasıl bir ağaçtır? Özellikleri nelerdir? Nerelerde yetişir? Bahçemizde nasıl yetiştirebiliriz? Bakımı yapılırken nelere dikkat edilmelidir? Şimdi gelin sırayla bütün bu soruların cevabını öğrenelim.
Tıpkı ardıç, mazı, su ladini, mamut ağacı ve sekoya gibi Cupressaceae, yani Servigiller familyasına ait bir türdür. Anavatanı Kuzey Amerika kıtasında California’nın kıyı kesimleridir. Ülkemizde ise başta Karadeniz bölgesi olmak üzere tüm kıyı kesimlerimizde rastlanır. Boyu 10 metreyi geçebilen, soğuğa karşı dayanıklı, uygun koşulları bulduğu her yerde kolaylıkla yetişebilen, ince yapılı bir bitkidir. Yaprakları koparılıp ovuşturulduğunda hemen dağılır ve etrafa limon kokusu yayılır. Yaz kış yeşilliğini korumakta olan bu bitki Akdeniz ikliminde yetişmeyi sever.
Limon servinin dişisi ve erkeği olmak üzere iki farklı çeşidi bulunur, fakat insanlar tarafından çok fazla ayırt edilememektedir. Erkek limon servilerin boyu genellikle daha uzundur. Dişi ağaçta ise genellikle karşılıklı dizilen çok sayıda kozalak pulları çiçeği bulunur. Çok hızlı büyüyen bir ağaçtır. Örneğin; 3 yıl içinde 3 metre boy atabilir. Bu özelliği sayesinde bahçelerin dışarıdan görülmesini engellemek amacıyla çit ağacı olarak da kullanılır. Bu özellikleri ve güzel görüntüsü sayesinde insanlar tarafından çok sevilir ve süs bitkisi olarak yetiştirilir. Özellikle peyzaj mimarlığında çokça kullanılmakta olan limon servi, aynı zamanda diğer ağaçlandırmalarda da yaygın olarak kullanılmaktadır.
Limon servi çelikle ya da tohumla yetiştirilebilir. Çelikle üretme tekniğinde; bitkinin kök, gövde ya da yaprak kısmından çelik adı verilen parça alınır. Alınan parça ne kadar toprağa yakın olan daldan alınırsa, o kadar hızlı ve iyi kök oluşturur. Bununla beraber çelik alınacak anaçlar her türlü hastalık, don, kuraklık gibi zararlardan etkilenmemiş, sağlıklı ve iyi gelişmiş bitkiler olmalıdır. Daha sonra alınan çelik suya koyularak birkaç gün beklenir.
Bir süre sonra çeliğin alt kısmında minik kök benzeri yapıların oluştuğu görülecektir. Bu aşamada çelik, dikime hazır demektir. Çelikle üretme yöntemi tohumla üretime göre daha kolaydır ve hızlı sonuç vermektedir. Bu nedenle sıklıkla tercih edilir.
Tohumla üretme yönteminde kullanılacak olan tohumlar her iklimde ve her yıl oluşmayabilir. Soğuk ve sert hava şartları tohum oluşumuna engel olabilir. Bu nedenle tohumla bitki üretimi için şubat ayının sonu uygun olacaktır. Kış üşümesi dediğimiz olay tohumları aktif hale getirir. Bu nedenle öncelikle tohumlar kağıt havluya serpilir. Üzerine bir kat daha kağıt havlu koyularak katlanır ve ıslatılır. Daha sonra ise naylona sarılarak buzdolabında 1 derece sıcaklıkta, yaklaşık 1 ay bekletilir. Bu sürenin sonunda tohumlar çıkartılarak toprağa gömülür. Toprağı dağıtmadan ve tohumların yerlerini oynatmadan usulca sulanmalıdır. Toprak sürekli kontrol edilmeli ve kurudukça su verilmelidir. Çimlenme çok hızlı olmaz, sabırla beklemek gerekir. Mayıs-haziran ayları gibi çimlenme gerçekleşecektir.
Limon servi bakımı saksı içerisinde yapılacaksa saksının küçük olmamasına özen gösterilmelidir. Evde ya da ofis gibi kapalı ortamlarda limon servi bakımı yapılacaksa toprağın içine kum ve ponza taşı karıştırılması çok önemlidir. Bu şekilde kök çürümesi engellenmiş olacaktır. Aynı zamanda toprağın asitlik derecesi de bitkinin gelişimi için önem arz eder. Ph derecesinin ,5 olmasına özen gösterilmeli ve toprak potasyum ve fosfor bakımından zengin olmalıdır.
Havadar ve güneş gören yerleri oldukça sevmesi nedeniyle limon servi güneş ışığını alan yerlerde yetiştirilmelidir. Yakınındaki pencerenin açık bırakılması ve güneş ışığını her açıdan alması için bitkinin yönünün belli aralıklarla değiştirilmesi faydalı olacaktır.
Limon servi yetiştirirken dikkat edilmesi gereken en önemli konu sulamadır. Bitkinin susuzluk nedeniyle zarar görmemesi için toprağının kesinlikle kuru kalmamasına özen gösterilmelidir. Çünkü eğer bitki susuzluk nedeniyle zarar görürse, eski haline gelmesi oldukça zaman alır. Sulama işlemi yapılırken suyun toprağın derinlerine ulaşacağı miktarda yapılmasına dikkat etmelidir.
İçinde bulunduğu saksının drenaj deliğinin olması da önemlidir. Bu şekilde fazla su dışarı akacak ve bitkinin çürümesi engellenmiş olacaktır. Saksının alt kısmına çakıl taşı koyulması suyun daha iyi ve rahat olarak boşalmasını sağlar.
Bitki, zaman içerisinde toprakta bulunan vitamin ve mineralleri tüketeceği için ilkbahar mevsiminden yaz sonuna kadar bitki besinleri verilmelidir. Suya karıştırılarak verilmesi gereken bitki besinleri, gelişim dönemi açısından oldukça önem taşır ve ağacın güç toplamasını sağlar.
Yaprakları oldukça sık olan limon servinin bakımında budama da büyük öneme sahiptir. Zamanında yapılan budama ile yapraklarının hava alması sağlanmış olur. Zamanında budama yapılmazsa bitki dağınık olarak büyür. İstenilen şekilde; örneğin spiral, bulut ve ponpon şeklinde budanabilir. Bu farklı şekillerdeki görüntüsü sebebiyle dış mekan süslemelerinde tercih edilir.
Eğer bitki kapalı bir alanda yetiştiriliyor ise ısıtıcı ve kalorifer yanlarından olabildiğince uzak tutulmalıdır. Çünkü bu ortamlarda buharlaşma ve nem kaybının azalması, bitkinin kurumasına neden olabilir. Limon servinin bakımı gerekli şekilde yapılırsa, bitkinin hastalığa yakalanma ihtimali de azalacaktır.
Etiketler:cupressaceae
Limoni servi konik formlu, limon kokulu, altın sarılı ibreleri ve gelişme aşamasındaki sürgünleri pamuk gibi yapraklara sahip olduğu, servi türlerinin melezlenmesi sonucu elde edilmiş bir sevi türüdür. Çok hızlı büyüyen bir türdür. |
Dört mevsim boyunca yeşil kalmayı başaran çam ağaçları, kendine has kokulu salgıları ve aromatik maddeleri ile bal arılarının değerli besin kaynakları arasında yer alıyor.
Çam ağaçları yaklaşık olarak 'ü aşkın türüyle dünya çapındaki en yaygın iğne yapraklı ağaçlar arasında yer alıyor. Ağaç veya çalı formunda büyüyebilen çam ağaçları koni şeklindeki ikonik görünümleriyle yılbaşı döneminin de en popüler bitkisi olarak kabul ediliyor. Bitki türlerine aşina olmayanların bile tanıyabildiği çam ağaçları, dayanıklı yapıları sayesinde yetiştirmesi kolay bitkiler arasında bulunuyor.
Kuzey yarım kürede bulunan çam ağaçlarının varlığı yaklaşık milyon yıl öncesine, Mezozoik çağın erken dönemlerine dayanıyor. Her zaman yeşil kalan ve yıl boyunca yapraklarını dökmeyen bu ağaçlar, dünyanın en eski türlerinden biri olma özelliğini taşıyor. Bu köklü ağaçlar hakkında biraz daha bilgi sahibi olmaya hazır mısınız?
Çam ağacı, çamgiller familyasında yer alan Pinus cinsinden iğne yapraklı türlerin bir çeşidini oluşturuyor. Yaprak dökmemeleri ile bilinen kozalaklı çam ağaçları, dünyanın her yerinde yetişebilmeleriyle ön plana çıkıyor. Çöllerde veya yağmur ormanlarında, yani en zorlu iklim koşullarında bile hayatta kalabilen pek çok çam türü bulunuyor. Çam ağaçları genellikle düz bir gövdeye ve daha küçük yan dallara sahip oluyor. Uzun ömürlü ağaç türlerinden biri olan çamlar, uygun iklim koşullarında yılı aşkın süre yaşayabiliyor.
Dört mevsim boyunca yeşil kalmayı başaran çam ağaçları, kendine has kokulu salgıları ve aromatik maddeleri ile bal arılarının besin kaynakları arasında yer alıyor. Türkiye çam ağacı bakımından zengin olan ormanları sayesinde dünya genelinde gerçek çam balı üretiminin yaklaşık olarak yüzde 90'ı aşkın miktarını karşılıyor. Çam ağaçlarının birçok farklı türü bulunuyor. Bu türler renk, uzunluk ve şekil bakımından birbirlerinden farklı özelliklere sahip oluyor. En çok bilinen çam ağacı türleri arasında bulunanlar ise şu şekilde:
Sarıçam türüne Türkiye'nin hemen her bölgesinde rastlanabiliyor. Batı ve Doğu Karadeniz kesimlerinde, Akdeniz ve Doğu Anadolu'nun Sarıkamış dolaylarında ve Güney Marmara Bölgesi’nde sarıçam yetiştiriciliği yapılıyor. Yaklaşık 40 metreye kadar uzayabilen bu tür, soğuk iklim şartlarına dayanabiliyor. Uzun ve sağlam kökleriyle topraktaki tüm besin maddelerini toplayan sarıçam ağaçlarının çevresinde, farklı bitkiler besin bulamadıkları için yetişemiyor.
Türkiye'de Uludağ çevresinde sıkça görülen karaçam türü, 35 ila 40 metreye kadar uzayabiliyor. Bol reçineli bir tür olan karaçamın yaprakları da diğer türlere göre daha koyu bir yeşil tonunda oluyor.
Anavatanı Doğu Akdeniz Bölgesi olan kızılçam ağaçları, yetişkinlik döneminde 25 metreye kadar uzayabiliyor. Türkiye'de en çok görülen türlerden biri olan kızılçam, kuraklığa dayanıklı yapısı ve farklı toprak koşullarına adapte olma şekliyle kolayca yetiştirilebiliyor.
Genellikle dağlık bölgelerde yetişen akçam, Türkiye'nin doğu ve kuzeydoğu bölgelerinde görülüyor. Uzun ve düzgün dalları olan bu türün yaprakları daha kısa ve düz şekilde büyüyor.
Karadeniz kıyıları ile birlikte Uludağ ve Kazdağlarında sık görülen köknar, genel görünümü itibarıyla akçama benziyor. Bu tür özellikle de kağıt yapımında tercih ediliyor.
Görünüş itibarıyla köknar gibi akçama benzeyen laden ağacının dalları daha kısa ve eğik biçimde oluyor. Boyu 60 metreye kadar uzayabilen ladenin genellikle kerestesinden ve reçinesinden faydalanılıyor.
Çam ağaçları tohumlarından veya fidanlarından yetiştiriliyor. Parklarda görülen çam ağaçları genellikle ormanlardaki çam fidanlarının dikkatli şekilde sökülüp parklara dikilmesi yoluyla yerleştiriliyor. Çam ağaçlarının kozalakları özellikle sonbahar aylarında tohumlarını dökmeye başlıyor. Bu tohumların toplanıp ekilmesiyle de çam ağacı yetiştiriciliği yapılabiliyor. Bunun için tohumunu dökmemiş kozalakların ters çevrilmesiyle tohumlarını dökmesi sağlanıyor. Tohumlardan ekilen çam ağaçlarının yaklaşık olarak 3 ila 4 yıl boyunca ılık bir yerde büyütülmesi gerekiyor. Fidanlar yeteri kadar büyüyüp güçlendiğinde ise ormanlara ekilebiliyor.
Çam ağaçları ılıman ve dağlık tropik bölgeler başta olmak üzere kuzey yarım kürenin tüm kıtalarında yetişebiliyor. Türkiye’nin tamamına yayılmış olan farklı çam türleri bulunuyor. Bu ağaçlar ülkemizde Marmara’dan Karadeniz’e, Doğu Anadolu’dan Akdeniz’e kadar çeşitli iklim ve toprak türlerinde büyüyebiliyor. Üstelik dayanıklı yapıları sayesinde hava şartlarından da çok fazla etkilenmiyor.
Sonbahar mevsiminde toplanan çam ağacı tohumlarını ekmek için en uygun zaman aralık ve ocak ayları oluyor. Çam ağacını evde yetiştirecekseniz tohumları saksıya ekebilirsiniz. Fidan belli bir boyuta ulaştığında ise bahçeye dikebilirsiniz. Bu fidanı büyüyene kadar düzenli olarak sulamanız ve güneş alan bir pencerenin önüne yerleştirmeniz gerekiyor. Çam ağacı tohumlarının saksıya veya herhangi bir toprağa dik şekilde ekilmesi öneriliyor. Toprağı hafifçe kazıp tohumun sivri ucunu toprağa saplanacak şekilde yerleştirerek ekim işlemini tamamlayabilirsiniz. Fidanın ilk yıl boyunca ılık bir ortamda olmasına ve yeteri miktarda su almasına özen göstermeyi unutmamalısınız.
Köknar, servi, ladin ve daha pek çok çam türü sonbahar ve kış mevsiminde yaprak dökmüyor. Diğer yandan bu ağaçlar yıl boyunca yaprak değiştiriyor. Yani çam ağacı yaprak dökmeyen ağaç türü olarak kabul edilse de, esasında yaprak dökme sürecini tüm yıla yayarak yapraklarını yeniliyor.
Çam ağacının bakımı, tohumu veya fidanı toprağa diktiğiniz andan itibaren başlıyor. Çam tohumlarının çimlenmesi ise sabır istiyor. Bir fidenin patlaması tutarlı sıcaklık, nem ve ışık oranına bağlı olarak yaklaşık 30 gün sürebiliyor. Ancak tohum filizlendirmek yerine fidan satın almayı da düşünebilirsiniz. Bu noktada, çam fidanı maliyetinin tohumlarına kıyasla daha yüksek olduğunu belirtmekte fayda var.
Fidanı ekerken büyük bir çukur kazmak yerine fidanın sığabileceği ince ve uzun bir alan açmanız gerekiyor. Çam ağaçları birçok iklim koşuluna elverişli olsa da yeni dikildikleri dönemlerde düzenli olarak sulanmaya ve tutarlı ısı alımına ihtiyaç duyuyor. İlk 4 yılın ardından çam fidanları, çam ağaçlarının bulunduğu herhangi bir alana ekilebiliyor.
Çam ağacında kahverengi yapraklar görüyorsanız bu durumu kış mevsiminin gelmesine yorumlamanız çok normal. Fakat çam ağaçları yılın her dönemi yeşil kalmaları ve yaprak dökmemeleri ile meşhur. Bu nedenle kahverengi yapraklara sahip bir çam ağacı maalesef bir hastalık geçiriyor olabilir.
İlk olarak yılında Amerika Birleşik Devletleri'ndeki çam türlerinde rastlanılan çam çıralı kanseri, çamlara rüzgar veya böceklerle taşınan macroconidi ve microconidi’ler yoluyla geçiyor. Çam çıralı kanseri genellikle serin iklim koşullarında görülmüyor. Nem ve sıcaklığın yüksek olması hastalığın çıkışında büyük rol oynuyor. Bu hastalık çam fidelerini enfekte ederek ölmelerine yol açabiliyor.
Annosum kök çürüklüğü hastalığının, çam ağaçlarında kök ve alt gövde çürüklüğüne neden olarak Avrupa ve Türkiye'deki ormanlarda pek çok kayba yol açtığı biliniyor. Kök çürüklüğü, ılıman ülkelerde meydana gelen ve özellikle ibreli ağaçlarda tahribe neden olan bir hastalık olarak geçiyor. Çürüklük kökten başlayarak gövde içlerine kadar ilerliyor. Son aşamada ise gövde odununu işlevsiz hale getiriyor.
Çam türlerinin önemli hastalıkları arasında yer alan Dothistroma ibre yanıklığı, “Lecanosticta kahverengi leke ibre yanıklığı” veya “Lophodermium ibre dökülme hastalığı” olarak ortaya çıkıyor. İbre yanıklığında enfekteli ibreler sarı ila kahverengi bant şeklinde gelişim gösteriyor. Kahverengi leke ibre yanıklığında ise ibrelerin üzerindeki lezyonlar önce gri-yeşil renkten saman rengine, hastalık yayıldıkça da açık kestane rengine dönüyor. Fakat ibre dökülme hastalığında, önce sarı renge bürünen ibreler zamanla kırmızıya kadar renk değiştiriyor ve sonra dökülüyor.
Türkiye'de ve dünyada en yaygın çam hastalıklarından biri olan Diplodia sürgün yanıklığı kuraklık, sıkıştırılmış topraklar, böcekler veya diğer olumsuz koşullar nedeniyle zayıflamış ağaçları etkileyebiliyor. Çam ağaçlarının iğnelerinin ucu zamanla kahverengi, sarı veya gri olmaya başlıyor. Tedavi uygulanmazsa gövde ve dallarda kanser gelişebiliyor.
Türkiye’nin kızılçam cenneti Muğla ve çevre bölgesinden toplanan Balparmak doğal çam balı seçeneklerine hemen şimdi göz atmaya ne dersiniz?
Kaynaklar:
Funda Oskay, Adem Karataş, "Pinus nigra subsp. pallasiana ve Pinus sylvestris tohumlarında Diplodia sapinea’nın yoğunluğu" DergiPark, (çevrimiçi)
Zeynep Tunalı, H. Tuğba Doğmuş Lehtijarvi, Funda Oskay, "Burdur İli Kızılçam (Pinus brutia Ten.) Ormanlarında İbre Yanıklığı ve Dökümüne Neden Olan Fungal Etmenlerin Moleküler Yöntemlerle Tespiti" Dergi Park, (çevrimiçi)
H. Tuğba Doğmuş Lehtijarvi, Funda Oskay, Asko Lehtijarvi, A. Gülden Aday, "ANNOSUM KÖK ÇÜRÜKLÜĞÜNE KARŞI UYGULANAN BİYOLOJİK KONTROL AJANI: Phlebiopsis gigantea" III. Ulusal Karadeniz Ormancılık Kongresi, (çevrimiçi)
Jane Purnell, "Pine Tree Diseases and How to Treat Them", Lawn Starter, (çevrimiçi)
Kira Nash, "Where Do Pine Trees Grow? (Best Habitat For Natural Growth)", Tree Vitalize, (çevrimiçi)
Tarım ve Orman Bakanlığı, "Çam çıralı kanseri, Gibberella circinata", Tarım ve Orman Bakanlığı, (çevrimiçi