mahallilesme / Yerlileşme eğilimi (edebiyat) - Vikipedi

Mahallilesme

mahallilesme

Yazı Ayrıntıları

Mahallîleşme Ne Demek? Mahallîleşme Kelimesinin TDK Sözlük Anlamı Nedir?

Mahallîleşme Ne Demek? Mahallîleşme Kelimesinin Güncel TDK Sözlük Anlamı Ne Demektir?

Cevap: Yerelleşme

Mahallîleşme Kelimesi Nasıl Yazılır? Mahallîleşme Kelimesinin Doğru Yazımı Nedir?

Cevap: Mahallîleşme

Mahallîleşme kelimesi ile Google aramalarda en çok sorulan sorular şunlardır: Mahallîleşme ne demek? Mahallîleşme kelimesi nasıl yazılır? Mahallîleşme kökeni nedir? Mahallîleşme kelimesinin cümle içerisinde kullanımı



Bu Yazıyı Paylaşın!

Uluslararası Marmara Fen ve Sosyal Bilimler Kongresi (BAHAR ) 26 – 28 Nisan KOCAELİ SOSYAL BİLİMLER BİLDİRİLER KİTABI -Sosyal Bilimler- (Tam Metin ve Özet) Alan Editörleri Sosyal Bilimler: Doç.Dr. Öznur GÖKKAYA Öğr.Gör. İsmail KILICASLAN Öğr.Gör. Barış DEMİR Düzenleyen Kuruluşlar Destekleyen Kuruluşlar Bu kongre kitabı elektronik yayın (e-kitap) olarak yayınlanmıştır. Her hakkı saklıdır. Alan Editörleri Sosyal Bilimler: Doç.Dr. Öznur GÖKKAYA Öğr.Gör. İsmail KILICASLAN Öğr.Gör. Barış DEMİR ISBN: Adres Kocaeli Üniversitesi Rektörlüğü, Umuttepe Yerleşkesi Kocaeli, TÜRKİYE Telefon +90 E-posta [email protected] Web seafoodplus.info Eserin hukuki ve etik sorumluluğu yazarlara aittir. Tüm hakları saklıdır. Bu kitabın yayın hakkı Kocaeli Üniversitesi’ne aittir. İzinsiz kopyalanamaz ve çoğaltılamaz. Uluslararası Marmara Fen ve Sosyal Bilimler Kongresi (Bahar) Bildiriler Kitabı (Sosyal Bilimler) THE IMPACT OF USING UNIVERSITY SOCIAL MEDIA ON STUDENTS BEHAVIOUR TATARLARDA GELİN ALMA İLE İLGİLİ GELENEK VE RİTÜELLER İSTANBUL HAVALİMANININ REKABET GÜCÜ AÇISINDAN İNCELENMESİ KOBİ’LERDE MÜŞTERİ ALGISI VE MÜŞTERİ ŞİKÂYET YÖNETİMİ FELSEFESİ ARASINDAKİ İLİŞKİNİN İNCELENMESİ ELEKTRİKLİ ARAÇLARA YÖNELİK VERGİ TEŞVİKLERİ: TÜRKİYE ÖZELİNDE DEĞERLENDİRMELER MENŞE ÜLKE ETKİSİNİN ALGILANAN MARKA DEĞERİ VE SATIN ALMA NİYETİ ÜZERİNDEKİ ETKİSİ : TÜRKİYE VE SUDAN KARŞILAŞTIRMASI CORPORATE GOVERNANCE AND ECONOMIC DEVELOPMENT DOĞRUDAN YABANCI YATIRIMLARIN GSYİH ÜZERİNDEKİ ETKİSİNDE GİRİŞİMCİLİĞİN VE YENİLİKÇİLİĞİN ROLÜ TÜRKİYE’DE TURİZM ANABİLİM DALINDA ÖRGÜTSEL DAVRANIŞ KONULU LİSANSÜSTÜ TEZLERE YÖNELİK BİR BİBLİYOMETRİK İNCELEME THE LINGUISTIC SYMPTOMS OF F DISTURBANCE OF ACTIVITY AND ATTENTION IN CHILDHOOD YENİDEN GELENEK: YENİ İMAJ RESMİ VE YENİ DIŞAVURUMCULUĞA DÖNÜŞÜMÜ GÖRÜNENİN ARDINDAKİ GERÇEK: GOTTFRIED HELNWEIN VE HİPPERREALİST İMGELERİ INVESTIGATING THE PROFESSIONAL DEVELOPMENT NEEDS OF PRACTICING EFL TEACHERS BİR KONUMLANDIRMA ARACI OLARAK DUYUSAL PAZARLAMA VE TURİZM UYGULAMALARI: YAPILAN ÇALIŞMALAR ÜZERİNE BİR BİBLİYOMETRİK ANALİZ KAMU HİZMETİ DEVLETLERİN VE TOPLUMLARIN GELECEĞİNİ NASIL ŞEKİLLENDİRECEK? AVRUPA VE TÜRK AİLE İŞLETMELERİ ARASINDAKİ BEKLENTİ FARKLILIKLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ DİJİTAL ÇAĞIN AMELELERİ VE İNTERNET AMELE PAZARLARI ASKERİ OKUL ÖĞRETMENLERİNİN ÖRGÜTSEL ADALET ALGI DÜZEYLERİ ÖĞRETMEN ADAYLARININ MATEMATİK ÖĞRETMENLİĞİNİ TERCİHLERİNİN DEĞERLENDİRMESİNE İLİŞKİN BİR ARAŞTIRMA ÖĞRETMEN ADAYLARININ DOKÜMAN HAZIRLAMA SÜRECİ MATEMATİK DERSİ İLE DİĞER DERSLERE ÇALIŞMA KONUSUNDA FARKLILIĞIN ÖĞRETMEN ADAYLARINCA DEĞERLENDİRİLMESİ PROMETHEE YÖNTEMİ İLE FORKLİFT SEÇİMİ KÜLTÜREL MİRAS MADENCİLİĞİ: KOCAELİ İLİNİN KÜLTÜR VARLIKLARINA YÖNELİK BİR DEĞERLENDİRME MAHALLÎLEŞME: MİLLÎ BİR ŞUUR MU? YOKSA BİR ÜSLUP TAKİPÇİLİĞİ Mİ? TEKNOLOJİ KULLANIMI KONUSUNDA TÜRKİYE’DE YAPILAN ÇALIŞMALARIN İÇERİK ANALİZİ: KİMYA EĞİTİMİ ÖRNEĞİ SOSYAL MEDYADA OTEL İŞLETMESİ YORUMLARININ HİZMET KALİTESİ BOYUTLARINA GÖRE İNCELENMESİ: TRIPADVISOR ÖRNEĞİ DUYGUSAL ZEKÂNIN KARAR VERME TARZLARI ÜZERİNDEKİ ETKİSİNDE BELİRSİZLİKTEN KAÇINMANIN MODERATÖR ROLÜ AKADEMİK BAŞARI - CAFE MÜDAVİMLİĞİ İLERİ SOSYALİZASYON DENKLEMİNDE ÜNİVERSİTELİ OLMAK OKULLARDA GERÇEKLEŞTİRİLEN DEPREM TATBİKATLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ PAZAR ÇALKANTISI VE TEKNOLOJİK ÖĞRENME İLİŞKİSİ YEREL YÖNETİMLERDE ÖRGÜTSEL ADALET ALGISININ ÖRGÜTSEL BAĞLILIK ÜZERİNE ETKİSİ viii Uluslararası Marmara Fen ve Sosyal Bilimler Kongresi (Bahar) Bildiriler Kitabı (Sosyal Bilimler) IMASCON III.GÜN seafoodplus.info SALON - 5 / OTURUM BAŞKANI : Dr.Öğr.Üyesi. Serhat Küçük Ebru Duman Hikāye-yi Mansūr-i Bağdād-ī Münevver Ayaşlı’nın Romanlarında Sosyal, Siyasi ve Kültürel Fatma Üçler Değişim İsmail Ilgin Mahallîleşme: Millî Bir Şuur Mu? Yoksa Bir Üslup Takipçiliği mi? Rabia Çevik Şa‘Bânî Şeyhi ‘Ömer Fu’âdî Efendi’nin Risâle-İ Hâbiyyesi’nin Bağlamli Dizin Ve İşlevsel Sözlüğü Serhat Küçük Erken Dönem Halk Muhayyilesinde Tasavvuf: Kırk Vezir Hikâyeleri Örneği Vildan Özmen Madde Bağımlılığının Osmanlı Sosyal Hayatındaki Yeri ve Divan Şiirine Yansıması IMASCON III.GÜN seafoodplus.info SALON - 6 / OTURUM BAŞKANI : Öğr.Göseafoodplus.info Yüksel Şermin Tağ Kalafatoğlu Küreselleşme, Boyutlari ve Türkiye’de Dijital Uçurum Etnik Çeşitlilik, Kurul Çeşitliliği ve Firma Değeri Etkileri Asiye Yüksel Üzerine Bir Literatür Çalışması İsmail Kilıçaslan Maliyeti Etkileyen Faktörler Şermin Tağ Kalafatoğlu Toplumsal Hareketler Üzerine Bir Literatür Taramasi IMASCON III.GÜN seafoodplus.info SALON -7 / OTURUM BAŞKANI: Öğr.Göseafoodplus.infoa Of Mustafa Of Django Web Çerçevesi ile Web Geliştirme Python ile NoSql Veri Tabanı Kullanımı: MongoDb Örneği Mustafa Of Celal Of Ddos Saldırılarının Anatomisi ve Korunma Metotları Kara Cuma (Black Friday) Etkinliğinin Pazarlamayla Olan Zafer Cesur İlişkisi Üzerine Bir İnceleme IMASCON III.GÜN seafoodplus.info SALON - 8 / OTURUM BAŞKANI: seafoodplus.info Gazi Uçkun Ceylan Gazi Uçkun Türkiye’de Özel Güvenliğin İtibari Ezgi Kara Türkçe Twitter Mesajlarından Duygu Analizi Üzerine Bir Çalışma Salih Memiş Helal Okuryazarlik Kavramina Yönelik Bir İnceleme Turizm Güvenliğinde Özel Güvenliğin Rolü Ceylan Gazi Uçkun Z Kuşaği İş Hayatini Nasil Değiştirecek? İşletmeler Z Kuşağina Seher Uçkun Hazir Mi? lvii Uluslararası Marmara Fen ve Sosyal Bilimler Kongresi (Bahar) Bildiriler Kitabı (Sosyal Bilimler) MAHALLÎLEŞME: MİLLÎ BİR ŞUUR MU? YOKSA BİR ÜSLUP TAKİPÇİLİĞİ Mİ? Öğr. Gör. İsmail ILGIN Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi / Türk Dili Bölümü ve TÖMER Hacettepe Üniversitesi / Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü / Türkiyat Araştırmaları Anabilim Dalı / [email protected] Özet Osmanlı Divan edebiyatı ile ilgili yıllardır süregelen tartışmaların bazı sonuçları ve kimi edebiyat bilimciler tarafından ortaya konulan saptamalar, pek çok zaman tam anlamı ile genel bir kabule ulaşamasalar da edebiyat tarihimizde kendilerine bir varlık alanı oluşturabilmişlerdir. Bu hususla ilgili pek çok örnek gösterilebilmektedir. Bunlardan biri de Osmanlı Divan edebiyatındaki mahallîleşme adı verilen harekettir. Özellikle son yıllarda yoğun bir şekilde tartışılan bu hareketin edebiyatımızdaki varlık emsalleri veya var olamama gerekçeleri birçok akademik yayın vasıtasıyla ifade edilmiştir. Mahallîleşme hareketi ile ilişkilendirilen şairler ve bu harekete hiçbir zaman yakıştırılmamış şairlerin eserlerinden çeşitli örneklerle mahallîleşme hareketinin mevcudiyeti bu zamana kadar derli toplu bir şekilde sorgulanmamıştır. Böyle bir inceleme sonucunda varılabilecek sonuçlardan mahallîleşmenin ciddi manada millî birtakım hassasiyetlerle edebiyat tarihimizde ortaya konulmuş bir tepki mi, yoksa şairlerin kendi edebî tercihleri mi olduğu ortaya konulabilecektir. Anahtar Kelimeler: Mahallîleşme, Türkî-i Basît, Millî Şuur, Üslup Takipçiliği, M. Fuad Köprülü. Mahallîleşme: Is It a National Consciousness Or Is It Wording Maintenance? Abstract Although some results of ongoing discussions about Ottoman Divan Literature and determinations that are revealed by some literature historians, have not been able to reach a general acceptance most of the time, they have been able to create an area of being in our history of literature. Many instances related to this matter can be shown. One of these is the movement called mahallîleşme in Ottoman Divan Literature. The instances of inhesion or reasons of non-existence of this movement, which has been intensively discussed in recent years, have been expressed through many academic publications. Through various examples of works of Poets associated with mahallîleşme and the ones not related to this movement, the existence of this movement has not been questioned meticulously until today. With the results obtained from this research, it can be shown whether mahallîleşme is a reaction in our history of literature as a result of some national sentiments or it is the poets’ own artistic preferences. Keywords: Mahallîleşme, National Consciousness, Wording Maintenance, M. Fuad Köprülü. 1. Giriş Osmanlı Divan edebiyatı hakkında ortaya konulan pek çok iddianın zamanla edebiyat tarihimize yerleşerek bir ön kabul halini aldığı bilinmektedir. Birçok edebiyat bilimci, yüzyıl konusunda mutabık olamasa da Osmanlı Divan edebiyatının kabul gören üslup anlayışı içinde 15 ve yüzyıllar arasındaki farklı dönemlerde mahallîleşme adı verilen bir anlayışın kendi örneklerini ortaya koyduğunu kabul eder. Farklı biçimlerde tasnif edilen bu ‘akım/anlayış/hareket/cereyan/üslup’ şiirde; ‘konuşma dili veya İstanbul Türkçesi, atasözü-deyim ve yerel konular kullanma’ şeklinde ifade edilmektedir. Çalışmada bir anlamda anakronizme düşülerek ulus-devlet anlayışı temelinde ve sınırları muallâk bir şekilde çizilen mahallîleşmenin temelini oluşturan edebî dinamikler tartışılacaktır. 2. Türkî-Basît Köprülü’ye göre İran şiirinin Osmanlı Divan edebiyatı üzerinde gittikçe artan etkisi sonucunda XVI. yüzyılda Arapça ve Farsça kelime ve terkiplerin çoğalmasına bir tepki mahiyetinde önce Tatavlalı Mahremî, ardından Edirneli Nazmî aruz vezniyle sade ve terkipsiz bir Türkçe ile şiir yazmaya Uluslararası Marmara Fen ve Sosyal Bilimler Kongresi (Bahar) Bildiriler Kitabı (Sosyal Bilimler) başlamıştır. Bayraktarlıklarını yaptıkları bu tarzın adını ise Türkî-i Basît koymuşlardır. Genel anlamda Türkî-i Basît’in Türkiye’deki edebiyat tarihçileri tarafından Arapça ve Farsça kelime ve terkiplerden kaçınmak suretiyle sade bir Türkçe ile şiir yazma akımını tarif edecek şekilde kullanıldığı görülmektedir (Aynur, , s. ). Edirneli Nazmî’nin divanında yer alan ve ‘Türkî-i Basît’ başlığını taşıyan bu tarz manzumeleri tespit eden Mehmed Fuad Köprülü, adeta yılında yazdığı eseri ile Edirneli Nazmî’nin Divan’ının isminin müstakil bir ad olarak Dîvân-ı Türkî-i Basît olduğunu belirtmiştir. Aslına bakılırsa bu Divan’da ‘yalın Türkçe’ biçiminde addedilen manzumeler, sayısal anlamda çoğu gazel olmak üzere şiirle ’den fazla beyit ve müfredi geçmemektedir (Aynur, , s. ). Köprülü, Nazmî’nin yazdığı bu hacimli Divan’ın yalnızca %’ini dikkate alarak bunları millî edebiyat akımının bilinçli ilk müjdecileri arasında saymıştır (Tezcan, , s. ). Tatavlalı Mahremî ve Viṣālî’nin ise bu cereyan ile bağdaştırılacak kadar dahi elle tutulur bir eseri bulunmamaktadır (Aynur, , s. ). Hüseyin Nihal Atsız, Agâh Sırrı Levend, Nihad Sâmi Banarlı, Ahmet Kabaklı ve Şemsettin Kutlu gibi edebiyat tarihçileri Köprülü’nün aslında ihtiyatlı bir biçimde varlığını ifade ettiği bu cereyanın ateşli birer savunucusu haline gelmişlerdir (Aynur, , s. ; Tezcan, , s. ). Hatta Levend’in ifadeleri tamamen tartışmaya açıktır: “Bu hareketi divan diline karşı bir tepki sayabiliriz” (, s. 76). Bu isimlerden farklı olarak Vasfi Mahir Kocatürk’e göre “…[Ş]airin türki-i basit ile yazmış olduğu şiirler türk nazmında yeni bir şey değildir. (…) Hareketi devrin gerçeğine uygun düşmemiştir. Bu şiirleri devrinde hemen hiç tanınmadığı ve sevilmediği gibi Fuad Köprülü kadar da kendisine değer verilmemiştir” (, s. ). Kocatürk ile aynı kanaatte bulunan isimlerden biri de Ali Fehmi Karamanlıoğlu’dur. Kendisi bu hareketin münferit bir nitelikte olduğunu ifade etmiş ve Köprülü’nün ortaya attığı bu tezin “şuurlu bir milliyetçilik ve Türkçecilik düşüncesi” ile bağdaşamayacağını belirtmiştir (, ss. ). 90’lı yıllardan sonra Hatice Aynur, Ziya Avşar ve Mehmet Fatih Köksal tarafından yapılan akademik çalışmalar ile birlikte Türkî-i Basît hareketinin sanılanın aksine Osmanlı Divan edebiyatında hiçbir zaman varlık göstermediği ortaya konulmuştur. Ancak bu noktada Türkî-i Basît hareketinin mahallîleşme adı verilen bir eğilime dönüştürülmeye çalışıldığını görmekteyiz. Ahmet Mermer, Türkî- i Basît’in aslında mahallîleşme eğiliminin etkisi altında kaldığını belirtmektedir (, s. 25). Şener Demirel, Türkî-i Basit’i bir dil hareketi olarak kabul ederken bu cereyanın öncüleri XV. yüzyıla ve son temsilcileri ise XX. yüzyıla tarihlenen Türk edebiyatındaki ‘mahallîleşme’ akımının önemli adımlarından biri olduğunu ifade eder (, s. ). Mermer ve Demirel gibi araştırmacıların yaptıkları, mevcut problemi makul bir düzeye indirgeme çabası olarak değerlendirilebilir. Ya da bu durumu başka bir değişle bir sorunu başka bir sorun ile çözmeye çalışma anlayışı olarak da adlandırabiliriz. Mahallîleşmenin keskin hatlarla çizilmiş bir tanımı olmasa da kaynaklarda sıklıkla geçen temel özelliklerini şu şekilde sıralamak mümkündür: şiirde konuşma dilinin veya İstanbul Türkçesi’nin kullanılması, Türkçe deyim ve atasözlerine yer verilmesi, konularda yerel olan üzerinde durulması ve mahallî olanın işlenmesi (Avşar, , s. 20). Dikkat edildiği üzere mahallîleşmeye atfedilen bütün bu özellikler, onu Osmanlı Divan edebiyatı geleneği içerisinde ayrı bir noktada konumlandıracak veyahut bu anlayış doğrultusunda meydana getirilen şiirlerin çağdaşlarından karakteristik olarak ayırt edilmesini sağlayacak nitelikte değildir. Tüm bunlara ek olarak mahallîleşmenin tanımına baktığımızda aklımızda birtakım soru işaretleri uyanmaktadır. “Mahallileşme Cereyanı, Türk dilinin ve edebiyatının kendi içinden olgunlaşması ve millileşmesi manasında, yerli ve halk tesirinde bir harekettir. Bu cereyan, öteden beri ince bir iz hâlinde varlığı hissedilen, dilde sadelik ve edebiyatta millileşme hareketlerinin XVIII. asırda birinci sınıf şairlerin ısrarlı iştirakleriyle kuvvetlenmesinden doğan bir yerlileşme çığrıdır” (Banarlı, , s. ). Pek çok bilimsel kaynakta görebileceğimiz bu tanım, içinde barındırdığı ‘millîlik’ kavramı bakımından sorgulanmaya değerdir. Öncelikle yüzyılı temele aldığımızda parçalı bir siyasî sistem ile yönetilmeye çalışılan ve bu mikro yapıları oluşturan, aynı ırkî bağlara sahip olan Anadolu beyliklerinin dahi çatıştığı bir coğrafyada salt Türklük üzerinden bir edebiyatın inşası zor görünmektedir. 17 ve yüzyıllara geldiğimizde ise çok kültürlü ve çok dilli bir sosyal yapıya sahip olan Osmanlı İmparatorluğu içerisinde bu mozaiğe aykırı düşecek ‘millî’ bir edebî yönelimin varlığı tartışmaya açık bir konumdadır. Uluslararası Marmara Fen ve Sosyal Bilimler Kongresi (Bahar) Bildiriler Kitabı (Sosyal Bilimler) Ortaya konulan mahallîleşme kavramı bir anlamda yılında Fransız İhtilali ile bütün dünyaya yayılan ulus-devlet düşüncesi temelinde özellikle 14 ve yüzyılları kapsayan dönemde Osmanlı Divan edebiyatının ve ’ların konjonktürü ile değerlendirilmesidir. Mahallîleşme kavramına ‘millîlik’ iddiası üzerinden eleştirel bir şekilde yaklaşacak olursak öncelikli olarak M. Fuad Köprülü’nün ‘Millî Edebiyat Cereyanının İlk Mübeşşirleri’34 olarak kabul ettiği Mahremî ve Nazmî’nin her ne kadar yabancı kelimelerden uzak, sade ve tamlamasız bir Türkçe ile şiirlerini yazdığı söylense de bu iki şair de yüzyıldan yüzyılın başlarına kadar etkisini göstermiş olan bir tercüme edebiyata yaslanır. Aslına bakılırsa yalnızca Mahremî ve Nazmî değil; ister yüzyılda Necatî Bey isterse de yüzyılda Nedim olmak üzere mahallîleşme ile ilişkilendirilen bütün divan şairleri bu zeminden beslenmektedir. Bu belirtimin temeldeki sebebi bir ikiliğe dikkat çekmektir. İddia edildiği üzere mahallîleşmeye mensup olan şairler kendi yaşadıkları dönemde özellikle yüzyılda şiir ve edebiyatın güçlenmesi ile Arapça ve Farsçanın ağır baskısı altında ezilmek istemedikleri için ‘millî bir şuur’ ile sade dil kullanımında bulunuyorlar. 14 ve yüzyıllardaki çeviri faaliyetleri ile birlikte edebiyatımıza giren hayal ve mazmunların elbette ki menşei ağırlıklı olarak İran’dı. İslâm kültür ve medeniyet dairesinin bir ortak ürünü olan hayal ve mazmunların kullanımı ve hatta gazellerde bir Doğu güzelinin anlatımı ile ne kadar ‘millî’ bir edebiyat oluşturulabileceği tartışmalı gözükmektedir. Hatta daha da ileri gidilerek neden ‘millî bir şuur’a sahip olan dönem şairlerinin İran ve Arap edebiyatlarından çeviri faaliyetlerinde bulunduğu da sorulabilir. Bütün bunlar göz önüne alınmadığında dahi Tezcan, ‘millî ve mahallî bir edebiyat yaratmaya çalışan Nazmî ve takipçileri’nin Osmanlı Divan edebiyatı geleneği içerisinde asıl yapmaya çalıştıklarını açıklar: “Naẓmî, şiirde tutunabilmek için elinden gelen her şeyi yapmış, her yola başvurmuştur. Türkî-yi basîṭ ile şiir söylemek de onun başvurduğu bu yollardan biridir. Bunu sadece dikkati çekmek, tuhaflık yaparak şöhret kazanmak için yapmış olduğu çok açıktır” (, s. ). 3. Konuşma Dili veya İstanbul Türkçesi’nin Şiirlerde Kullanılması İlk olarak mahallîleşme ile ilişkilendirilen ‘konuşma dili veya İstanbul Türkçesi’nin şiirlerde kullanılması’ hususuna bakacak olursak burada kast edilenin yabancı kelimelerden arındırılmış, sade ve terkipsiz bir Türkçe olduğunu anlayabiliriz. Lakin bu durumda şu iki sorunun sorulması gerekmektedir: İstanbul Türkçesi’nin belirlenmiş keskin hatları var mıdır? Yabancı kelimelerden arındırılmış, sade ve terkipsiz bir Türkçe midir? Böyle olsa dahi “imparatorluk dili ile gelişen ve ilerleyen bir Türkçe” (İsen Durmuş, , s. 4) olan İstanbul Türkçesi nasıl oluyor da baskın olan gelenekten ayrılmayan şairler tarafından kullanılmıyor da ‘millî bir şuur’a sahip şairler tarafından kullanılıyor. Aynı zamanda İstanbul Türkçesi’nin ne kadar ‘millî’ olduğu bu hususta sorgulanmalıdır. Şairin şiirde konuşma dilini öncelikli olarak kullanması ‘millî’ mi yoksa ‘estetik’ bir tercih midir? 14 ve yüzyıllarda sayabileceğimiz ve ‘mahallîleşme eğilimleri taşır’ diyebileceğimiz Kadı Burhaneddin, Ahmed-i Da’î, Atayî, Sarıca Kemal, Şeyhî gibi şairler estetik bir tercih dahi söz konusu olmadan mecburî olarak folklorik üslupla şiirlerini yazarlar. Çünkü Türkçenin gelişim ve birikimi şairlere ancak bu noktaya kadar imkân tanımaktadır. Ahmed Paşa, yüzyılda kendi yatağını bulmaya çalışan Osmanlı Divan edebiyatı şiir söylemini, kurmaya çalıştığı estetik üslup ile asrın olgun söylemine yaklaştırırken Necatî Bey ise ondan farklı olarak folklorik üslubu estetik üsluba yaklaştırmayı seçmiştir. İşte bu noktadan itibaren şiirde konuşma dili kullanımı hususunda estetik bir tercihten söz edilebilir. Şiirde konuşma dilinin kullanımı şairin estetik tercihinin bir sonucudur. Bu noktada Bâkî’yi örnek verebiliriz. Bâkî’nin şiirlerinde var olmayan arka plan ve anlam katmanları onun pek çok kaynakta mahallîleşmeye mensup bir şair olarak gösterilmesine sebep olmuştur. Aynı zamanda Bâkî’nin şiirlerinde çok ağır bir dil kullanımının olmayışı ve Bâkî’nin bazı gazellerinde çok sık olmamakla beraber halk söyleyişinden yararlanması onun hakkındaki bu kanıyı güçlendirmiştir. Bununla ilgili Bâkî’nin ‘yā’iyye’ redifli gazelindeki matla beyiti örnek verebiliriz: 34 Köprülü(zāde), M. F. (). Milli Edebiyat Cereyanının İlk Mübeşşirleri ve Divan-ı Türki-i Basit, XVI. Asır Şairlerinden Edirneli Nazmi’nin Eseri. İstanbul: Türkiyat Enstitüsü. Türkî-i Basît ve hatta mahallîleşme hususlarında temel bir kaynak olarak görülen bu eserin günümüzde hala tam anlamıyla ilmî bir tetkiki yapılmamıştır. Uluslararası Marmara Fen ve Sosyal Bilimler Kongresi (Bahar) Bildiriler Kitabı (Sosyal Bilimler) “Ḫôş geldi baŋa mey-gedenüŋ āb u hevāsı Va’llāhi güzel yirde yapılmış yıḳılası” (Küçük, , s. ). Yukarıda görüldüğü gibi Bâkî’nin bu beyitinde hiçbir anlam kapalılığı bulunmamakla beraber Bâkî, ikinci mısrada sanatlı bir söyleyiş meydana getirmek amacı ile kullandığı ‘yıkılası’ sözcüğü ile kendi döneminin sosyal ve kültürel yaşamına ayna tutmaktadır. Bilindiği üzere Türkçede bazı hoş olmayan sözler ve hatta kimi beddualar mevcut anlamlarının aksine şaka, övgü ve takılma amaçları ile kullanılabilir. Bâkî ‘yıkılası’ kelimesini de burada ‘aman yıkılmasın’ anlamında kullanmıştır. Ayrıca yüzyılda İstanbul’da Yıkılası adında bir meyhane olduğu da bilinmektedir (İpekten, , ss. ). Bu noktada Bâkî’nin yaptığı estetik tercih onun pek çok kaynakta mahallîleşmeye mensup bir şair olarak anılmasına sebep olurken gazellerinde tıpkı Bâkî gibi bir estetik tercihte bulunan Nef’î, Bâkî ile aynı kategoriye alınmamaktadır. Nef’î’nin ‘olur’ redifli gazelinden iki beyite bakacak olursak: “Ne tende cân ile sensiz ümîd-i sıhhat olur Ne cân bedende gam-ı firkatünle râhat olur … Ne şeb ki kûyuna yüz sürmesem o şeb ölürem Ne gün ki kâmetüni görmesem kıyâmet olur” (Akkuş, , s. ). Nef’î’nin bu iki beyitinin Bâkî’nin ‘görsünler’ redifli gazelinden örnek verdiğimiz beyiti ile arasında bir fark görünmemektedir. Bilindiği üzere Nef’î de tıpkı Bâkî gibi şiirlerinde bir arka plan ve anlam katmanı yaratmaz. Aynı zamanda Nef’î’nin gazellerinde kullandığı dil de tıpkı Bâkî’ninki gibi ağır ve ağdalı değildir. Bu noktada ‘konuşma dili’ kullanımı hususunun mahallîleşmenin çizgilerinin belirlenmesi için zayıf ve Bâkî örneğinde görüldüğü gibi muallâk bir ölçüt olduğu söylenebilir. 4. Bir Nazım Şeklinde Millî, Diğerinde Farisî ya da Arabî mi? Mahallîleşmeye mensup olan bir şairin bütün bir divanı mahallî unsurlar barındırır mı? Ya da soruyu daha farklı bir şekilde soracak olursak Osmanlı Divan edebiyatında mahallîleşmenin etkin olduğu bir nazım biçimi var mıdır? Osmanlı Divan edebiyatında bu konu üzerine yapılmış bir çalışma bulunmamaktadır. Osmanlı Divan edebiyatında her şairin kendine ait bir üslubu olsa da şairlerin pek çok zaman kullandıkları nazım biçimlerine göre üsluplarını şekillendirdikleri görülebilmektedir. Bir şairin kaside, mesnevi ve gazel nazım şekilleri ile yazdığı şiirlerde kendisinin o nazım şekline göre belirlediği üç farklı üslubu görebilmek mümkündür. Bu duruma örnek olarak mahallîleşmeye mensup şairler arasında gösterilen yüzyıl şairlerinden Şeyhülislam Yahyâ’nın dört farklı eserinden alınmış beyit örneklerine bakacak olursak: II. Osman için yazdığı kasidenin 11 ve beyitleri; “Bir çûb-i huşkı serv-i gül-endâm ider eger Fermân iderse şâh-ı güzîn-i kadr-tüvân Revnak-dih-i bahâr-ı gülistân-ı Ahmedî Osmân Hân-ı Cem-`azamet dâver-i zamân” (Kavruk, , s. 5). Mesnevi nazım şekli ile yazdığı sâkî-nâmenin beyiti “Kanı sâkiyâ himmet-i bî-dirîg Niyâm-ı tegâfülde neyler o tîg” (Kavruk, , s. 16). ‘elifiyye’ redifli gazelinin 2. beyiti “Başa çıkdı katı yüz buldı yukardanlıgı var Bu gönül baglanalı bir güzelün perçemine” (Kavruk, , s. ). ‘görem’ redifli gazelinin 4. beyiti “Ne zevkdür ne safâdur ne hazdur ey sâkî Uluslararası Marmara Fen ve Sosyal Bilimler Kongresi (Bahar) Bildiriler Kitabı (Sosyal Bilimler) Seher humârdan açup gözümi bâde görem” (Kavruk, , s. ). Bu beyitlerin farklı estetik tercihler sonucunda birbirlerinden apayrı üsluplarda meydana getirildiğini görebiliriz. Beyitlerden de anlaşılacağı üzere Şeyhülislam Yahyâ, şiirini oluştururken kullanacağı nazım biçimine göre üslubunu belirlemiştir. Bu husustan hareketle Şeyhülislam Yahyâ için kaside ve mesnevilerinde klasik Osmanlı Divan edebiyatı anlayışına bağlı kalmakla beraber gazellerinde tam anlamıyla mahallîleşme cereyanına bağlı kalmıştır demek tartışmaya açık bir ifade olacaktır. Aksi halde, gazellerini ‘millî bir şuur’ ile kaleme alan Şeyhülislâm Yahyâ aynı bilinçli davranışı kaside ve mesnevi şekillerinde gösterememiştir gibi bilimsel olmayan bir sonuca ulaşabiliriz. Bu durum mahallîleşmeye dayanak olarak gösterilen üslup ölçütünün zayıflığını ortaya koymaktadır. 5. Türkçe Deyim ve Atasözlerinin Şiirlerde Kullanılması İkinci olarak mahallîleşme ile ilişkilendirilen ‘Türkçe deyim ve atasözlerinin şiirlerde kullanılması’ hususuna bakılacak olunursa bu durumun temelde mensubu olunan İslâm kültür ve medeniyet dairesinin tabiî bir sonucu olduğu görülebilir. Şiirde atasözü ve deyim kullanma geleneği Osmanlı Divan edebiyatından önce Fars şiirinde başlamıştır (Avşar, , s. 31). Osmanlı Divan edebiyatında görülen Farisî kaynaklı bu gelenek sorgulanması gereken başka bir kültürel dinamiğe sahiptir. En az on dört yüzyıllık yazılı tarihe sahip olan Türk – İran dil ilişkileri sonucunda bu iki dil arasında birtakım karşılıklı anlam kopyalamaları meydana gelmiştir. “Türkiye Türkçesi ile Farsça arasındaki anlam kopyalarının en yoğun biçimde görüldüğü öğelerden ilki, deyim35 kopyalarıdır” (Eker, , s. ). Edirneli Nazmî’nin ‘raiyye’ redifli gazelinin 2. beyitinde kullanılan ve Farsçada “gu:ş æfra:x-” (Eker, , s. ) şeklinde geçen “kulak kabartmak” deyimi Türkçe ile Farsça arasındaki anlam kopyalamalarının örneklerinden bir tanesidir. “İşidüb âhumı kulak kabardur Ne deñlü olsa enükler eşekler” (Üst, , s. ). Aynı şekilde Edirneli Nazmî’nin ‘kâfiyye’ redifli gazelinin 3. beyitinde kullanılan ve Farsçada “gu:ş da:ş-” (Eker, , s. ) şeklinde geçen “kulak tutmak” deyimi Türkçe ile Farsça arasındaki anlam kopyalamalarının bir başka örneğidir. “Dem-be-dem bülbül gibi feryâduma Âh kim gül gibi tutmazsın kulak” (Üst, , s. ). Bir başka örnek olarak da Nev’î-zâde Atâyî’nin ‘göñlüm’ redifli gazelinin 4. beyitinde kullanılan ve Farsçada “çæşm o gu:ş şo-” (Eker, , s. ) şeklinde geçen “göz kulak olmak” deyimini verebiliriz. “Seyr-i reftâr u gûş-ı güftâre Hayliden göz kulagdur göñlüm” (Karaköse, , s. ). Yukarıdaki örnekleri çoğaltmak mümkündür. Deyimler gibi bir başka klişe anlatı olan atasözleri de Türkçe ile Farsça arasındaki anlam kopyalamaları sonucunda karşılıklı bir şekilde aktarıma uğramıştır (Eker, , s. ). Bu duruma örnek olarak Türkiye Türkçesinde frekansı yüksek bir şekilde dolaşımda olan şu atasözleri örnek olarak verilebilir: Farsçada “ba: yek gol beha:r ne mişævæd” şeklinde kullanılan ve birebir olarak “bir çiçek ile bahar olmaz” şeklinde çevrilen Türkçede “bir çiçekle yaz olmaz/gelmez” anlamına gelen; Farsçada “ævvæl ça:h ra: be-kæn ba’d mena:re ra: be- dozd” şeklinde kullanılan ve birebir olarak “önce kuyuyu kaz, sonra minareyi çal” şeklinde çevrilen Türkçede “minareyi çalan kılıfını hazırlar” şeklinde mana ifade eden; Farsçada “gær sæbr koni: æz gu:re hælva: sa:zi:m” şeklinde kullanılan ve birebir olarak “eğer sabredersen, koruktan helva yaparız” şeklinde çevrilen Türkçede “sabırla, koruk helva olur” manasındaki ve “gorbe dæsteş be gu:şt næ mi:ræsed mi:gu:yæd bu: mi:dæhæd” şeklinde kullanılan ve birebir olarak “eli ete ulaşmayan kedi kokuyor der” şeklinde çevrilen Türkçede “kedi uzanamadığı ciğere pis der” anlamındaki atasözleri (Eker, , ss. ). 35 Konu ile ilgili daha ayrıntılı bilgi için “Tokmak A. N. (). Telaffuzlu Türkçe-Farsça Ortak Deyimler Sözlüğü. İstanbul: Simurg Yayınları.” künyeli çalışmaya başvurulabilir. Uluslararası Marmara Fen ve Sosyal Bilimler Kongresi (Bahar) Bildiriler Kitabı (Sosyal Bilimler) Yukarıda verilen bütün örneklerden de anlaşılabileceği üzere şairin bağlı bulunduğu kültür ve medeniyet dairesinin dışına çıkmaya çalışması ve özellikle de bunu deyim ve atasözlerini kullanarak ‘millî bir şuur’ ile yapması oldukça zor görünmektedir. Türk – İran dil ilişkileri bağlamında yüzyıllardan beridir var olan anlam kopyalamaları bu ortak deyim ve atasözlerinin kökenlerini belirlemeyi imkânsız kılmaktadır. Bu durum mahallîleşmeye dayanak olarak gösterilen şiirde deyim ve atasözlerini kullanma ölçütünün zayıflığını ortaya koymaktadır. 6. Konularda Yerel Olan Üzerinde Durulması ve Mahallî Olanın İşlenmesi Son olarak mahallîleşme ile alakadar gösterilen ‘konularda yerel olan üzerinde durulması ve mahallî olanın işlenmesi’ hususuna bakılacak olunursa bu ölçütün mahallîleşmeye dayanak olarak gösterilen diğer iki argümana göre daha zayıf olduğu görülebilir. Osmanlı Divan edebiyatı hakkında geliştirilen ve artık bir ön kabul halini almış olan “Divan edebiyatı içtimaî bir edebiyat değildir. Aksine olarak, divan şairi daima ferdî tehassüslere yer ve değer vermiş, içtimaî mevzularla alâkalanmayı fazla düşünmemiştir” (Levend, , s. 88). şeklindeki tartışmalı çıkarım Osmanlı Divan edebiyatı şairlerinin şahsîlik ve yerellikten tamamen uzak olduğunu ortaya koymaktadır. Bu düşünce ile birlikte Osmanlı Divan edebiyatında mahallîleşmeye mensup bir grup şair dışında diğer şairlerin şiirlerinde hiçbir şahsî ve yerel unsurdan yararlanmadığı kanısı kalıplaşmıştır. Mahallîleşmeye mensup olmayan şairlerin şiirlerinden örneklerle bu kanıya yaklaşırsak: yüzyıl şairi olup değişik deyimler kullanan ve yerel tasvirleri mısralarına yerleştiren ayrıca şiirlerinde Rumeli şehirlerinin özelliklerini divan şiiri geleneğine göre belirgin bir biçimde dile getiren (Demirel, , s. 90) Hayretî’nin ‘eledo’ redifli gazelinin 3. beyitine bir göz atalım: “'Âşıkına kıya kıya bakıcı Ey gözi kaşı âfetüm eledo” (Çavuşoğlu ve Tanyeri, , s. ). Hayretî’nin beyitinde sade ve terkipsiz bir Türkçenin ve ‘acımasızca öldürmek ve katletmek amacıyla yapılan bakış, bakma’ anlamına gelen ‘kıya bakmak’ deyiminin varlığı aşikârdır. Ancak bunlardan daha da önemlisi Hayretî’nin şiirine redif olarak seçtiği ve Rumcada ‘gel!’ anlamında kullanılan ve Türkçe argoya da giren ‘elâdo’36 kelimesidir. Hayretî’nin ömrünün büyük bir kısmını akıncı ocakları ile beraber Balkanlarda geçirmesi kendisinin bu ve buna benzer pek çok yerel unsuru şiirinde kullanmasına sebep olmuştur. Hayretî’nin şahsî deneyimlerinin bir sonucu olarak onun şiirlerinde yerel unsurları görebilmekteyiz. Hayretî ile çağdaş olup ömrü Balkanlarda geçen bir diğer Osmanlı Divan edebiyatı şairi de Üsküplü İshâk Çelebi’dir. İshâk Çelebi tıpkı Hayretî gibi kendi şahsî tecrübelerini, gündelik dili ve yaşamı şiirlerine yansıtmıştır. Kendisinin ‘gördüm’ redifli gazelinin 1 ve 4. beyitlerini inceleyelim: “Âşık oldum yine ben bir büt-i tersâ gördüm Leb-i cân-bahşı demin mu’ciz-i ‘Îsâ gördüm … Nice kâfir dimeyem zülf-i siyeh pûşına kim Âstîninde anun şekl-i çelîpâ gördüm” (Çavuşoğlu ve Tanyeri, , s. ). Gelenekte sevgilinin kusursuzluğunu belirtmek amacı ile put teşbihi sıklıkla kullanılmaktadır. Lakin 1. beyitte İshâk Çelebi açıktan açığa Hristiyan37 putu demiş; 2. beyitte ise sevgilisinin elbisesinin kolunda haç işareti olduğunu belirtmiştir. İshâk Çelebi’nin ‘gördüm’ redifli gazelinde anlattığı, geleneğin şaire değişmez kalıplarda sunduğu sevgili imgelemi değil; bizatihi İshâk Çelebi’nin Balkan coğrafyasında gördüğü güzellerden biridir. 36 elâdo: (Yun.) ελα δω (éla dō) ‘buraya gel!’ (Tietze, , s. ). 37 Üsküplü İshâk Çelebi’deki Hristiyan güzeli imgelemi yalnızca ‘gördüm’ redifli gazeline mahsus değildir. Aynı kullanımı onun ‘hemiyye’ redifli gazelinin 2 ve 3. beyitlerinde de görebiliriz: “Görüp hâl ü hat u zülfin esîr oldum o tersâya Esirgen hey müselmânlar tutuldum kâfiristâna Yüzine ey büt-i tersâ cemâlün pertevi düşse Musavver rûh olur tâb-ı ruhunla nakş-ı büthâne” (Çavuşoğlu ve Tanyeri, , s. ). Uluslararası Marmara Fen ve Sosyal Bilimler Kongresi (Bahar) Bildiriler Kitabı (Sosyal Bilimler) Hayâlî Bey’in bazı gazellerinde onun lirik üslubu ile karışık; lakin bir o kadar da örtük bir şekilde kendi hayatından izler bulunmaktadır. Hayâlî Bey’in ‘oldular’ redifli gazelinin tâc beyitine bakacak olursak: “Ben Hayâlî bir şikârın alıcı şehbâz idim Kaptı serverler beni nâgeh karakuş oldular” (Tarlan, , s. ). İstiğna sahibi olan şair, hayâlî bir avın yani şiirin peşinden beklentisiz bir şekilde koşarken sultanın himayesine girmesi ile birlikte o şahın oynadığı iri bir doğan veya şahin olarak kalıyor; sultan ise kudreti sayesinde doğan ve şahini bile avlayabilen bir karakuş yani kartal oluyor. Hayâlî Bey’in bu beyitin arka planını oluştururken kendi şahsî tecrübe ve duygularından yararlandığı söylenebilir. Şairin içinde var olduğu sosyal yaşama dair öğeleri şiirinde kullanabileceğine Fuzûlî’nin ‘aŋa’ redifli gazelinin 6. beyitini örnek olarak verebiliriz: “Göŋlüme salmış hatuŋ zevkin felek kan yutdurup Tıfl tek kim okıdurlar zecr ile Kur’ān aŋa” (Parlatır, , s. ). Fuzûlî, yukarıdaki beyitin ‘zorla Kur’an-ı Kerim okutulan çocuklar gibi’ şeklinde Türkiye Türkçesi’ne çevirebileceğimiz ikinci dizesinde sosyal hayattan bir kareyi gözler önüne sermektedir. Fuzûlî, sevgilinin ayva tüylerinin zevkini kaderin ona kan yutturarak gönlüne işlemesini, gündelik yaşamda çocukların sıkıldıkları ve keyif almadıkları için zorakî bir faaliyet olarak gördükleri Kur’an-ı Kerim okumalarına benzetmiştir. 7. Sonuç Yerine Çalışmanın temelinde sorgulanan mahallîleşmeye dayanak gösterilen, şiirde konuşma dilinin veya İstanbul Türkçesi’nin kullanılması, Türkçe deyim ve atasözlerine yer verilmesi, konularda yerel olan üzerinde durulması ve mahallî olanın işlenmesi hususlarının iddia edildiği gibi ‘millî’ nitelikli bu edebî anlayışa özgü olmadığı yukarıda gösterilen örnekler üzerinden görülebilmektedir. Bu üç temel ölçüt, eleştirilerin aksine tamamıyla bir ‘millîlik’ vasfına haiz olsa bile eserin muhatabı olan okuyucu, şiiri anlayabilmek için kültürel bir altyapı ve derinliğe sahip olmak zorundadır. Şairin, her ne kadar ‘millî bir şuur’a sahip olsa dahi kendisinin bağlı bulunduğu kültür ve medeniyet dairesinden ve onun kültürel kodlarından sıyrılarak bir eser vücuda getirmesi çok zordur. Mehmed Fuad Köprülü’nün bilim dünyasına “Türkî-i Basît Cereyanı” olarak sunduktan sonra mahallîleşme eğilimine evrilen bu edebî olgunun esası ‘millî bir şuur’un aksine Osmanlı Divan edebiyatının temelini oluşturan geleneğin, şaire bir tamamlayıcı ve sürdürücü görevi yüklemesi ve buradan hareketle de onu belirli birtakım estetik tercihlere akabinde de üslup takipçiliğine yöneltmesidir. Öncesinde de ifade edildiği gibi yüzyılda Necatî Bey, Ahmed Paşa’dan farklı olarak folklorik üslubu estetik üsluba yaklaştırmayı seçmiştir. Bu noktadan itibaren şiirde konuşma diline, Türkçe deyim ve atasözlerine yer verilmesi, konularda yerel olan üzerinde durulması ve mahallî olanın işlenmesi şairin sahip olduğu ‘millî bir şuur’dan ziyade onun bilinçli bir estetik tercihine dayanmaktadır. Osmanlı Divan edebiyatı’nda aslında pek çok şairin takipçisi olduğu bu üsluba “Tarz-ı Necâtî” (İsen Durmuş, , s. 13) adını verebiliriz. 14 ve yüzyılları kapsayan dönemde Osmanlı Divan edebiyatını ve ’ların ulus-devlet anlayışına dayanan konjonktürü ile değerlendirmeyi bugün bir kenara bıraktığımızda mahallîleşme olarak ortaya konulan olgunun ‘millî şuur’u harekete geçirecek devrimsel bir hareket olmaktan ziyade Osmanlı Divan edebiyatının kalıpsal geleneğine bağlı kalarak Necatî Bey’in estetik zemine yaklaştırdığı folklorik üslubun takipçiliğini yapmak olduğu söylenebilir. KAYNAKLAR Akkuş, M. (). Nef’î Dîvânı. Ankara: Akçağ Yayınları. Avşar, Z. (). Gölge Avıyla Boşalan Bir Sadak: Mahallileşme. Turkish Studies, 4/5, Aynur, H. (). Türkî-i Basît. Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi içinde (C. , ss. ). Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları. Banarlı, N. S. (). Resimli Türk Edebiyatı Tarihi, seafoodplus.info İstanbul: MEB Yayınları. Uluslararası Marmara Fen ve Sosyal Bilimler Kongresi (Bahar) Bildiriler Kitabı (Sosyal Bilimler) Çavuşoğlu, M. ve Tanyeri, M. A. (). Hayretî, Dîvan. İstanbul: İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları. Çavuşoğlu, M. ve Tanyeri, M. A. (). Üsküblü İshak Çelebi, Divan. İstanbul: Mimar Sinan Üniversitesi Yayınları. Demirel, Ş. (). yüzyıl Divan Şairlerinden Hayretî ve Devriyye Benzeri Bir Gazelinin Açıklaması. Fırat Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 13/1, Demirel, Ş. (). XVII. Yüzyıl Klasik Türk Şiirinin Anlam Boyutunda Meydana Gelen Üslup Hareketleri: Klasik Üslup - Sebk-i Hindî - Hikemî Tarz - Mahallileşme. Turkish Studies, 4/2, Durmuş, T. I. İ. (). “Türkî Dilce Söyle Sen”: Türk Yazı Dilini Oluşturan Kilometre Taşları. Journal of Turkish Studies, Festschrift In Honor of Walter G. ANDREWS, 34/1. Eker, S. (). Türkçe-Farsça Dil İlişkilerinde Anlam Kopyaları Üzerine Notlar. Sosyoloji Yazıları içinde (C. 1., ss. ). Ankara: Hacettepe Üniversitesi Yayınları. İpekten, H. (). Bâkî: Hayatı – Sanatı – Eserleri Bazı Şiirlerinin Açıklamaları. Ankara: Akçağ Yayınları. Karamanlıoğlu, A. F. (). Türk Dili Nereden Geliyor Nereye Gidiyor. İstanbul: Beşir Kitabevi. Kocatürk, V. M. (). Türk Edebiyatı Tarihi. Ankara: Edebiyat Yayınevi. Köprülü(zāde), M. F. (). Milli Edebiyat Cereyanının İlk Mübeşşirleri ve Divan-ı Türki-i Basit, XVI. Asır Şairlerinden Edirneli Nazmi’nin Eseri. İstanbul: Türkiyat Enstitüsü. Küçük, S. (). Bâkî Dîvânı. Ankara: TDK Yayınları. Levend, A. S. (). Türk Dilinde Gelişme ve Sadeleşme Evreleri. Ankara: TDK Yayınları. Levend, A. S. (). Divan Edebiyatı Nasıl Bir Edebiyattır?. Osmanlı Divan Şiiri Üzerine Metinler içinde (ss. ). İstanbul: Yapı Kredi Yayınları. Mermer, A. (). Türkî-i Basît ve Aydınlı Visâlî’nin Şiirleri. Ankara: Akçağ Yayınları. Parlatır, İ. (). Fuzulî Türkçe Divan. Ankara: Akçağ Yayınları. Tarlan, A. N. (). Hayâlî Divanı. Ankara: Akçağ Yayınları. Tezcan, S. (). Divan Şiirinde Türkçe Kaygısı. Bilig, 54, Tietze, A. (). Tarihî ve Etimolojik Türkiye Türkçesi Lugati, Cilt II (C-E). Ankara: Türkiye Bilimler Akademisi. Elektronik Kaynaklar Karaköse, S. (). Nevî-zâde Atâyî Divanı. T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, e-Kitap sanal ağı. 20 Nisan tarihinde seafoodplus.info,seafoodplus.info?0 adresinden erişildi. Kavruk, H. (). Şeyhülislam Yahyâ Dîvânı. T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, e-Kitap sanal ağı. 20 Nisan tarihinde seafoodplus.info, seafoodplus.info?0 adresinden erişildi. Üst, S. (). Edirneli Nazmî Dîvânı (İnceleme-Metin). T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, e-Kitap sanal ağı. 20 Nisan tarihindeseafoodplus.info,edirneli-nazmi- seafoodplus.info?0 adresinden erişildi.

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir